25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 1999 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Bir başka paskalya sarhoşluğullkyazın sevincini ve paskalya coşkusunu bu sene doya doya yaşayamadı Almanlar. Berbat denecek bir hava ve ahmak ıslatan yağmurlu hafta sonuyla Kosova savaşınm yarattığı "buruk hava" keyifleri öylesine kaçırdı ki o kadar olur. Ve paskalya tadı ve neşesi bir anda "piç" oldu sanki. Zamanı ve parası olup gezilere gidenlerin aksine. kentlerde kalanlann canı iki kat sıkıldı Büyük kentler bir anda boşalıverdi... Ve Münih de işte bu boşalan kentlerden biriydi paskafya boyunca... Haftalarca önceden düİckân vitrinlerini süsleyen boy boy tavşan çikolatalar ve rengârenk paskalya yumurtalan en çok çocuklan ve yaşlılan neşelendirirken, büyûklerin, Alman milletinin yüzü giderek asıhyor!. Artık bu gerçek daha çok batıyor göze... Mutsuzluklan son yapılan istatistikJerle Bangladeş'ten sonra gelecek kadar gerilere itilmiş Alman toplumunun keyfini kaçıran nedenlerin başında. son vergi paketlen ile politikada yaşanan gerginlikler geliyor... Ve yeni açıklanan zamlarla yüzleri giderek "gülmezleşen" orta sınıf Alman halkı ise çareyi alkole sığınmakta buluyor... Bu arada Tûrkiye, gelip geçmiş kurban bayrarru tatili yorgunluğunu yaşarken Almanlar da sözümona paskalyayı yaşadılar. Paskalya tatili için ucuz turlarla Mayorka'ya, Tunus'a ya da Mısır'a akan binlerce Alman turist, "terör var" kuşku ve korkusuyla Antalya'ya uçmaktan vazgeçti. Ancak Ispanyol pilotlann boykotuyla havaalanlannda rezil oldular. Evet, Almanlann canı kıymetli ya. Gidile gidile bıkılmış Ispanya kıyılanndan, Kanarya adalanndan ve Toskana kırlanndan değişik yerler görme meraklısı kesim, yeni gezi planlan yapadursunlar, tatili evlerinde geçiren ya da yakın göl kenarlanna gidip dönen günübirlikçi tatilciler ise yeni hûkümetin kararlannı ve Balkan savaşını konuştular her yerde... Evet Sırplann soykınmı tûyler ürpertici bir gerçeği yaşattı sonunda bütün dünyaya... Ve savaşın yarattığı hüzün, TV'leri başında milyonlarca insanı düşündürttü ve düşündürtüyor. Kısacası bu sene paskalyanın tidı olmadı. Hüzünlü, ince ince çiseleyen nisan MUNIH EROL ÖZKAN yağmurlannın ıslattığı parklardaki banklar ve Isar Nehri boylan yine "hâne-berduş" takımına kaldı... Ellerinde bira şişeleri ve plastik torbalarla çöpleri kanştıran ve köprü altlannı mekân tutan yoksullar, ülkede yasanan yoksulluğun canlı kanıtlan sanki.. Işsizlik parasıyla geçinen ve dilenen insan sayısındaki artışı görmek için, Gartner Meydanı'nı, tsartor Meydanı'nı ve Marienplatz'ı şöyle bir dolaşın yeter.. Öte yandan Münih'in lüks lokanta, bar ve sinemaJanrun yoğun olduğu ünlü Schvvabing'in pabucu ise artık dama atılmış durumda.. Münih'in "in" olan semti günûmüzde Haidhausen ve civan sayılıyor... Arka arkaya açılan yeni şık restaurant ve barlarla, lüks cafe ve eğlence merkezleriyle Haidhausen, sadece sanatçılann yaşadığı bir yer değil artık. Bu semtteki ünlü Pariser Caddesi'nin köşe başındaki Italyan pastanesi "Venezia" ise günün her saatınde sanatçılarla dolup taşıyor. Kimler kimler yok ki? Cappuccino'lannı yudumlayıp pastalannı atıştıran pek çok eski tiyatro oyuncusunu, yeni ressamı, kitap kurdu eski bir Türk taksi şoforü ile yığın yığın renkli tipi bir arada bulabilirsiniz... Özellikle Münih'te yaşayan Türk aydınlannın yakından tanıdıgı "momo" lâkaplı sempatik taksici Mehmet AH ise Türkiye'deki kitap ve yayın piyasası ile ilgili en son haberleri ve Münih'te yasanan etkinlikleri anında size çıtlatıverir ve şaşınrsmız. Her köşe başında bir dönerci dükkânının bulunduğu bu şehirde hiç Türk kitapçı dükkânı olmadığını da ondan ögrenir, üzülürsünüz. Yalmzlığınız çoğalıverir sanki.. Evet, yağmurlu ve hüzünlü bir paskalya gecesi Pariser Caddesi'nde ıslanarak yürümek düşlerle sarhoş olmak gibidir... Eğer biraz ıkrideki "Lisboa Bar"a takılmaktan vazgeçerseniz yine Pariser Caddesi üzerindeki "Dflo" adlı lokalin mum ışıklı atmosferinde, barmen Deniz'le şakalaşmak güzeldir.. Eğer şansınız varsa bu lokalin müdavimlerinden ressam Şermin Koral'la merhabalaşabilir ve şu sıralarda yıldızı parlayan tiyatro yönetmeni Berkan Karpat'la kadeh de tokuşturabi1irsiniz? Evet, ince ince yağmur çiseleyen bir cumartesi akşamı oradan çakırkeyif çıkıp iki adım ötedeki Münih'in en eski Yunan lokali "Lyra"ya uğramaksa hayli keyiflidir. Sanmsak ve kalamar kokan bu eski lokanta nedense garip bir çekiciliğe sahip. Yıllar önce albaylar cuntasından kaçıp Münih'e gelip lokanta işleten Sofîa, olanca yaşlanmışlığma karşın başından eksik etmediği solcu beresi ve sempatisiyle, hele hele masalara yollattığı "uzo"lanyla ve "merhaba"sıyla sizi bir yerlere alıp götürecektir.. Ve kendinizi Avyalık'ta, Cunda'da bir meyhanede bile sanabilirsiniz orada... Evet, Alman milletinin "mesaieö" ve "soğuk davranış ortakbğına" karşın, Münih'teki yabancılara ait mekânlan dolaşmak, Ege insanı için, Akdenizlı yürek için en bulunmaz bir avunmadır, böylesine hüzünlü paskalyalarda. Hepsi bu... Dolandıncılık aldı yürüdü PARİS MÎŞEL PERLMAN Hırsızlık, dolandıncılık ye kaçakçılık günûmüzde öylesme çok kulJanılan sözcükler ki, insanın adeta başını döndürüyor. Şu sıralarda sözlüklerin en mutena yerlerinde olup dünyanın dört köşesine egemen dunımdalar. Böylesi durumlara, açıkçası. şaşırmamak gerek. Eskiden yoktu da sadece şimdi mi ortaya çıktı aniden! Eİbette ki hayır. Lakin. örneğin. antika biblo, vazo. heykelcik gibi eşyalann "üretim" şekli değişti. tnsanoğlu az çalışıp çok para kazanmanın yolunda. Demek isteriz ki, atletizm pistlerinde 400 metre engelli koşarcasına rüm enerjisiyle sahtekârlık yanşmalannda didinip dunıyor. Bütün bunlar güzel de, buraya dek anlattıklanmız ahlaksızlığın etkisi mi yani? Buna hayır yanıtını vermek kuşkusuz olanaksız. Ancak, şunu kaydetmek isteriz: Bu kez piyasalarda bulunan sahte eşyanın errafında dönen dalavere savlanna ters bakmak gerekiyor. Isterseniz, biz buna "tepetaklak" dıyelim de bitirelim şu işi... Fakat, önce aşağıdakı gündemi açıklığa kavuşturmak koşuluyla. Pekı, nasıl olacak bu ış? Metro vagonlannın birindeyiz, akşam vakti. Kimi arkadan iter. öteki yolculann bir bölümü. Öteki, eliyle hafifçe yoklar cebinizi. Biz böyle konuşaduralım, ele aldığımız konulann ne yönde geliştiğini kaydetmedik açıkçası. Oysa, gün geçmeden neler geçmiyor ki! Aç gazeteyi oku yolsuzluk olaylannı, "köşe dönenter"in yaşamöyküsünü. Son birkaç yıl içinde Fransız mahkemelerinin dolaplar dolusu dosyalannm özellikle ceza duruşmalanndaki durumu gerçekten işler acısı. Iş çok, vakit az... Yaklaşık 3 yıl süren hukuk okulunun öğrenim süresi hedefe varmak üzere mümkün olanı yapıyor. Fransız adalet mekanizması, dikkatle bakıldığında son denli karmaşık bir dunım içinde. Siyasal nitelikteki davalann sonu gelmez diyenler haksız mı? Değil elbette. Bu arada, yargıçlar bir yana, sorgu yargıçlan. kimileri tarafından, nerede ise "totaliter" merciler olarak eleştiriliyor. Şakası yok böylesi bir değerlendirmenin. Şaka da olsa, bu denli bir suçla oynamanın tehlikesini anlamamanın olanağı yok. Zaten, ülkenin en üniü yargıçlanndan ikisinin kadın olmalanna karşın ülkeye korku saçhklannı görmeyen yok gibi. Geldik yeni bir tür antika eşyalara. Kimileri der ki şimdi, mesela, sahte eşya arzulayanlar bir tür "tepetaklak" gerçekleştirmek zorunda. Öne sürdükleri "operasyon" da şöyle: Eskiden; "gizli mal"ı seçen şimdilerde "yeni mal"ı plastik bir maddeyle kaplayıp ikinci bir aşamada "plastik kabuğu" çıkanyor ve meydana "gerçek antika"yı ortaya çıkarmış oluyor... Bütün bunlar, doğal olarak kaçakçılann elinde. Bu arada şunu kabul etmek gerekir ki, ellerindeki malı kaçırmak üzere eski malı, antika olarak satmak bir yerde maharet değil mi?.. f da 'Kiltr A hnâeniİKV Hîrıdistandâ, Söıkrih 0d yıl Önce ülkenin kuzeydoğusundaki UU £LUl± SlHUUemiM A m r t e a r < d a a ç ö ğ l M jr n>i r j akademisiue dünyanın dört bir yarundan kıüç eğrümi almak isteyen gençler akın ediyor. Akademide Sihlerin yani ara şu anda 95 yabancı öğrend var. OğrencOer, saatlerce alışürmalar yapıp kıbç kuUanmaıun inceliklerini öğreniyor. Laleli'ye 'Nataşa Anıtı' dikelim! MOSKOVA HAKAN AKSAY Adı Nataşa. Soyadı Bavulcu. Yıllardan beri Türkiye'ye aelip gidiyor. Birlikte "bavulculuk" yapüğı arkadaşlan çoktan Polonya'ya, Birleşik Arap Emirlikleri'ne ve Çin'e gitmeye başladı; ama o daha Türkiye'den vazgeçemedi. Ayda en az bir kez Istanbul'a gidiyor. Hem de ne zorluklarla! Yola, yasadığı küçük Sibirya kasabasından çıkıyor. Otobüsle kent merkezine gidiyor. Üzerindeki parayı yerel mafyaya kaptırmamak için otobüs ve uçak beklerken gözüne uyku girmiyor. Ardından ver elini Moskova! Ve Moskova'da bir havaalanından kentin öteki ucundaki bir başkasına giderken yine mafya koricusu, yine para çaldırma derdi. Derken oyunun Türkiye perdesi başlıyor. Ucuz ve ticari merkeze yakın olsun diye Laleli-Beyazıt taraflannda bulunan bir otel. Dükkânlar. Pasajlar. Satıcı ve "erkek" dolu yollar. Türk polisi. Pazarlıklar. Kötü malı "kakalama" ve "yaş tahtava basmama" kaygılan. Yorgunluk. Girdiğı dükkânda aşağılanma, horlanma. Parasının yetmediği yerde ödemenin "başka türlü de mümkün olabiİeceğT imalan, yılışmalar. Reddetmesi durumunda "işine geürse"ler, "bunlaria uğraşıhnaz"far, oflarpoflar... Yan oturmuş "erkek" taksicilerin lasa sürede senli-benli oluşlan ve iıaşin gülüşleri. Sokakta sarkıntılıklar, el atmalar. Başı derde girdiğinde polisin kaygısızlığı, "erkek hemşerTyi kollaması, "Ver lOOdoiar, haUedetim"i. resmi giysi içinde "erkek" pozlanyla yapış yapış gülüşü, olmazsa horlayıp bırakışı... Sonra alman maliann ter içinde denklenmesi. Benzeri zorluklarla taşınması. Havaalanındaki eziyet. Moskova'da mallan kaptınnm kaygısıyla tuvalete bile gidemeyiş. Bir havaalanından ötekine gergin seyahat. Rötarlar. Kente dönüş. Maliann kokusunu alan çetelerin tuzaklan. Otobüs duraklan. Yorgun argın kasabaya geliş. Malı yasal ticari belge olmadan pazarlayabilmek için rüşvet, haraç, ahalinin ileri gelenleriyle sözümona ortaklıklar. Ele geçecek 3-5 kuruşu haftalarca bekleme. Bazen para alamama. Sonra yollara düşüş. Aynı sıkıntılar. Türkiye'de aynı horlanma... Stopî Filmi burada keselim. Nasıl olsa devamını biliyoruz. Benim üç önerim var. Birincisi. "uyanıklık" ve "erkeklik" edebiyatlan yüzünden kendı bindiği dalı kesen ve bavul ticaretini adım adım söndürdükten sonra yangının başında ağlayan esnafimıza "dar görüşlüiük madalyası" verilmesi. Ikincisi. basın ve televizyonlarda olur olmaz haberleri "rating kaygısı" ile durmadan ısıtan, yalanlar atan ve Romenlerden Türklere kadar bütün fahişeleri "Nataşa" ilan eden "saygın" Türk medyası temsilcileriyle "Nataşa nedir, ne değüdir; bu işin Türk-Rus dostiuğuna, ticari, ekonomik ve turistikUişkilereetkBr konulu toplantılar organize edilmesi. Üçüncüsü, yukanda anlatılan tüm zorluklara karşın hâlâ memleketimize gelen cefakâr Rus kadınlan içîn Laleli'nin meTkezi bir yerine bir "Bavulcu Nataşa" anıtı dikilmesi. Evet, tomurcuklar açarken acı çeker ağaç Eski bir Isveç şarkısmda boğuk, ama dokunakh sesiyle kadın şarkıcı şöyle der: "Mutlak canı yanar ağacuı tomurcuklar açarken™" tlkbahar yavaş yavaş gelmekte. Stockholm'de göllerin buzu eriyor. Deniz pek donmamıştı zaten. Halk solaryumlara gitmeyi hızlandırdı. Akdeniz kıyılanna öyle bembeyaz uzanmamak gerek! Turnalar gelmeye başladılar, en sevdikleri gölde aşk danslannı da yaptılar. Ulusal Park Skansen'de doğan ayı yavrulan gazetecilere ilk pozlannı verdiler. Korularda, tatlı bir tembellikle uyanan engerekler görülmeye başlandı. Gazeteler, bu yazın mayo yeniliklerini içeren ekler veriyorlar. tlkbahar Avrupa'ya acıyla, kanla geliyor. Insanlık, utanılası bir trajediyi yaşıyor. Insanlar ölürken liderler, Avrupa Birliği üyelerinin ortak projelerinden söz ediyorlar. lsveç, yalnızca 50 (elli) adet mülteci alacağını açıklayan Finlandiya'yı kınıyor. Finlandiya STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN ise "Bu miktara göre bir yanş meseiesi değjJdir" diyor. (Yani aşkta nicelige değil, niteliğe bakmak gibi.) Epey düşündükten sonra tsveç, "Miloşeviç'in etnik temizliğine alet olmamak için yalnizca 5 bin mülteci alacağrz" diye karannı açıklıyor. Ülkenin en büyük gazetesinde mülteci alan ve alacağını açıklayan ülkeler listesinde Finlandiya 50, Kıbns Rum kesimi 300 kişiyle yer alırken Türkiye, 20 bin kişi alacağı halde unutuluyor. En saygm sabah gazetesinde renkli olarak yayımlanan haritada, mülteci alan ülkeler yeşil renge boyanmış olarak gösteriliyor ve ülkemiz 'renksiz' olarak yer alıyor. Telefon ediyorsunuz, "Unntkanhk işte™" deniliyor. Aklıma, Finlandiya*da yasayan Isveçli azınlığın önde gelen ozanlanndan Agneta Ara'nın şu sıralar metro vagonlannın pencerelerine iliştirilen onca reklam içinde ruha bir hizmet olarak sunulan şıırler arasında yer alan dizeleri geliyor. "Bir üzüntün vardı beninde payiaşmadm, Bir sevincim vardı kendime sakladım. vatauzız işte™" Enikonu yalmzdır insanoğlu. Bunu hem günlük yaşammda, hem de önemli toplumsal olaylarda anlar. "Her koyun-" meseiesi değil demek istediğim. Geçim zorluğu, değişen ve çoğu kez daha da olumsuzlaşan kosullar altuıda insanoğlu -korkanm- bencilliğe teslim olmakta. Bu sanrlann yazanrun 'Kola ve MTV küttfirü' dediği ortamda gençler, şiddeti, kırıp dökmeyi ve zarar vermeyi, bizlerin bir zamanlar Eh/is usulü alabros tıraşa düşkün olduğumuz gibi dof al, herkese özgü ve bir çeşit gırgır olarak görüyorlar. Kendi gemisini kurtaran kaptan olmak birçoklan için en geçer akçe. Toplumda kendilerine uygun görülen yer, konum bu. Daha önce yazmıştım: Stockholm'ün merkezindeki Kültürevi'nin duvanna iri harflerle ve sprey boyayla "Siz bizinı geteceğünizi kmp döküyorsunuz, biz de sizin bugününüze aynı şevi yapıyoruz" diye yazan kişinin vermek istediği çoİc somut bir mesaj var ortada! Evet, ağaçlar çiçeğe dururken lnışkusuz acı çekiyorlar. Tomurcuklar açarken, goncalar patlarken "Ay!" diyorlar biz duymadan. Ama söke söke de olsa bahan getiriyorlar. Bencilliğin, çağdışılığın bahan ise gecikiyor; ama verdiği acı duyuknayacak gibi değil... İLAN TC KAYSERİ 3. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN 1998/784 Esas Davacı Bekir Mendeş vekili tarafindan davalılar Hayriye-Ayşe ve Fatma Mendeş aleyhine mahke- memize açılan Melikgazi ilçesi Eğribucak Mahal- lesi Ada No: 1110 Parsel No: 2I'de kayıtlı bağ ni- teliğindeki taşınmazın iştirak mülkiyet halinde bu- lunduğu, bunun müşterek mülkiyeti çevrilmesi da- vasında: Dava dilekçesi ile duruşma günü davalılardan Fatma Mendeş'e aramalara rağmen tebliğ edileme- miştir. Davanın duruşma günü 04.05.1999 günü saat 09.10'atalikedilmişrir. Davalf Fatma Mendeş (Kurumlu) Kurşunlu ilçe- si Sanalan Köyü cilt no: 0029 K. Sıra No: 9'da nü- fusa kayıtlı olup açık adresi tespit edilememiştir. Belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmeniz ve- ya kendinizi bir vekil ile temsil ettirmeniz, aksi halde duruşmalann gıyabmızda yapılacağı ve gıya- bınızda karar verilebileceği 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince dava dilek- çesi ile durusma gününün tarafinıza tebliğ edilmiş sayılacağı lüzumu tebliğ olunur. 22.03.1999 Basın: 14379 Siyasetin büyük adamlarına ne oldu? [Yanıtlar İdea Politika'da] |[]Pfl p o l i r i h a DIŞTAN TAKMA MİNİ MOTORLAR KOYDA DEMİRLİ BtR TEKNB PRATIK NAVtGASYON UYGULAMALARI MOTORLARDA SOGUTMA POMPALARI ARIZALARI Demirciler Sttesi, 8 Cadde, No 71 ZeytJnbumu-ISTANBUL Tel' (0212) 664 16 94 - 510 28 71 • Faks: (0212) 558 67 85 BOZDOĞAN ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas: 1994/75 / Karar: 1998/158 Davacı: Mehmet Uşan Vekili: Av. Süleyman Sertöz-Nazılli Davalılar: Mustafa Diremsiz mirasçılan Karar tarihi: 10.7.1998 Davacı Mehmet Uşan vekili Av. Süleyman Sertöz tarafindan davalılar Servet Gün ve ar- kadaşlan aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasmın mahkememızde yapılan yargılama- sı sonunda, davacının davasmın kısmen kabul ve kısmen reddi ile Mustafa Diremsiz miras- çılan adına tapuya kayıtlı bulunan Bozdoğan Yenice Mahallesi 18 ada 50 parsel sayılı ta- şınmazın tapu kaydının Ahmet Selbes'in miras payı oranında 72/'96O hissesinin ıptali ile bu miktann davacı Alı oğlu 1929 d.lu Mehmet Usan adına tapuya kayıt ve tesciline karar ve- rilmiştir. îşbu hüküm özetinin davalılar Rahmı Serbest, Süzan tnanç, Zülfıye Çalhoglu, Hu- riye Serbest, Bahriye Atar ve Hatice Serbest tarafindan ilanı müteakip yasal süresi içinde temyiz edilmemesı halinde adı geçen davalılar hakkındaki hükmün kesinleşmiş olacağı ila- nen tebliğ olunur. 4.1.1998 Basın: 14803 GÖLCÜK ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1998559 ' Karar No: 1999/146 Hâkim: Nesrin Kaya 26052 Kâtip: Ömür Bezgin 1161 Davacı: Hunye Zekiye tmamoğlu Davalı: Ahmet Imamoglu Dava: Boşanma Dava tarihi: 12.08.1998 Karar tarihi: 4.3.1999 Hüküm: Davanın kabulüne Kilis ili Merkez ilçesi Şıhlar mahallesi cilt: 029/4 S: 17 kütük: 90'da nüfusa kavıtlı Abdi oğlu 1941 d.lu Ahmet Imamoglu ile Mahmut Esat kızı 1953 d.lu Huriye Zekiye Imamoğlu'nun boşanmalanna, müşterek çocuk Aslı'nın velayetinin davacı anneye tevdiine, Yargıtay yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne davalının yoklu- ğunda verilen karar, davalıya tebliğ edilmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 13931 BASKİL ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 1989/166 Elazığ ili Baskıl ilçesi Kumlutarla köyüne ait 9- 10 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak açılan mülkiyetin tespiti davasmın davacılan Garip kızı Sultan Cimrin ve Yakup oğlu Hüseyin Avru Cim- rin, Baskil ilçesi Kumlutarla köyü ve Keci Hatun Mah. Nakşi Sok. Kamiller Apt No: 1 '4 Haseki/ls- tanbul adreslerine yapılan tüm araştırmalara rağ- men gerekli tebligat yapılmamış olup. Elazığ Ba- rosu'na kayıth bulunan vekilleri Av. Timuçin Bek- taş'ın dava ile ilgili vekilliklerinden çekıldiğinin ve davanın duruşmasının 21.4.1999 günü saat 10.10'a bırakıldığınm duruşma günü kendilerinin veya başka bir vekil tarafindan temsil edılerek hazır bu- lunmalan ilanen tebliğ olunur. Basın: 6874 KARŞIYAKA 2. ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas: 1998/1528 Davacı Hüseyin Karabağ vekili Av. Nurten Ça- vuşoğlu tarafindan davalılar Abi Aliberto Pardo ve Kemal Hepçatıkkaş aleyhine Karşıyaka, Gümüş- pala Mahallesi 35M-II-a Pafta 36802 ada ve 1 par- selde kayıtlı taşınmazın ortaklığının giderilmesi için açılan davanın yapılan açık yargılamasında davalılardan Abi Aliberto Pardo ve Kemal Hepça- tıkkaş adlarına çıkanlan tebligatlar bila tebliğ iade edilmiş, yapılan aramalara rağmen adresleri tespit edılememiş olmakla. mahkemece adı geçen dava- hlara ilanen tebligat yapılmasma karar verildığin- den davalılar Abi Aliberto Pardo ve Kemal Hepça- tıktas'ın duruşmanm atılı bulunduğu 20.4.1999 günü saat 10.15 'de hazır bulunmalan veya kendile- rini bir vekil ile temsil ettirmeleri, aksi takdirde da- vanın yokluklannda devam edilerek karar verilece- ğı hususu ilanen tebliğ olunur. 5.4.1999 Basın: 14801 ANTALYA BİRİNCİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NE Esas: 1998/1518 Davacı Milli Eğıtim Bakanlığı'na izafeten Antalya Defterdarlığı vekili Av. Şencan Demir tarafindan Antal- ya, Atatürk Bul. Yunusemre Sok. Uysal Apt. No: 58 Seçkin Şarküteri üzerinde oturur davalı Haluk Doğan- dor aleyhine 90.839.000 TL. ödeme tarihinden iribaren alacağm tahsiline karar verilmesi için dava açılmıştır. Davalının bildirilen yukardaki adresıne meşruhatlı tebligat çıkartılmış, davalıya yapılamayarak iade edil- miş, adresinin araştınhnası için Antalya Emniyet Mü- dürlüğü'ne yazılmış, yine adresinin bulunamadığının bildirildiği anlaşılmış olmakla adı geçene dava dilekçe- sinin ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar veril- mıştir. Buna göre: Mahkememizin iş bu dosyasmın duruş- ması olan 5.5.1999 günü saat 09.30'da davalı Haluk Do- ğandor'un bizzat duruşmaya gelmesi, ya da kendisini bir vekille temsil ettirmesi, gelmediği takdirde duruş- manın yokluğunda yürütüleceği ve alacağın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar venleceği dava dilekçesi ve duruşma günü davalıya ilanen tebliğ olunur. 19.3.1999 Basın: 14392 VVolinski siyasi komik (izgisiyle [İdea Politika'da] TesHerde IQ'un 99 çıktı, kendıni Einstein sonmo J S k ğ liikl J ^(TesHerde IQun 99 çıktı, kendıni Einstein so Y Sevıyen ancak soğcı politikalara ejıt p o l i r i h a
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle