Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 1999 PERŞEMBE
HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALt StRMEN
Rüşvet de Küreselleşiyor
PARİS - Mine G. Saulnier (şimdilerde Kınk-
kanat oldu) ile yıllar öncesine uzanan dostluğu-
muzun yanında, başka ortak noktalarımız da var.
Daniel ile keyifli ahbaplığımızın dışında, ikimizin
de köşe yazarlığına Paris'te başlamış olmamız
da, müşterek bır yanımız.
Gerçekten de, 33 yıl önce, lisansüstü öğren-
ciliğin yani sıra, Paris muhabirliğtni yürüttüğüm
Akşam gazetesi'ne haftada iki kez dış politika
yazıları göndererek başladım bu işe.
Mine geçen haftaki yazılarından birinde, eski
Dışişleri Bakanı ve şimdiki Anayasa Mahkeme-
si Başkanı Roland Dumas'nın metresi Mada-
me Christine'in de adının karıştığı rüşvet olayı-
na değinıyordu.
Gerçekten de, bize karşı düşmancatavn ileta-
nınan Dumas'nın Fransa'nın büyük petrol şirket-
terinden ELF'ten rüşvet yemesi geçen yıt ülkeyi
kanştırmış, bütün medya uzun uzun bu olaydan
sözetmişti.
Fransa, devlet geleneği oturmuş, demokrasi-
sinin eksikleri ve gediklerı sisteminin tümünü ze-
deleyecek boyutlara varmayan, düzeni işteyen
bir ülke. Bu yüzdendir ki, kim olursa olsun, hak-
kında böyle bir söylenti çıkınca soruşturma ya-
pılıyor, yoksa liderier birbirlerini paklamatik sis-
temiyle komisyonlarda karşılıklı aklayarak, ka-
muoyunun gözü önünde işin içinden sıynlamı-
yortar.
Dumas için de öyle oldu. Soruşturma başlatıl-
dı.
Ancak, yasal zorunluluk olmasa bile, demok-
rasilerde hemen hemen onun kadar güçlü olan
teamül, Dumas'nın Anayasa Mahkemesi Baş-
kanlığı gibi, çok önemli ve seçkin bir görevden
istifasını gerektiriyordu. Herkes bunu bekledi a-
ma, Dumas bu yolu tutmamakta direndi.
Bu durumda, kamuoyunun bir bölümü, Cum-
hurbaşkanı Chirac'ın Dumas'yı görevinden al-
masının daha doğru olduğunu ileri sürdüler. A-
ma Elysee'nin patronu bunu nedense yapmadı.
Mine Radikal'deki köşesinde geçen hafta bu
olayia ilgili son gelişmeyi duyuruyordu. Cumhur-
başkanı Chirac'ın Paris Belediye Başkanı iken,
belediyenin kimi fonlarından kendi Partisi R-
PR'ye para aktardığı söylentisi çıktı ortaya. Bu-
nun soruşturmasını yapmak görevi ise, Anaya-
sa Mahkemesi'nin. Anayasa Mahkemesi'nin ba-
şında da, Chirac'ın görevden almamakta diren-
diği, Dumas bulunuyor. Yani bu iki politıkacı ara-
sında, "sev beni seveyim seni I gör beni göre-
yim seni" türünden bir ilişki olduğu izlenimi çıkı-
yor ortaya.
Tabii ki, suç sabit oluncaya kadar, soruşturma-
yı sürdürmek, ama kimseyi yargısız infazla suç-
lu ilan etmemek de demokrasinin bir kuralı. O
yüzden kimseyi, şimdiden suçlamak doğru ol-
maz.
Ancak, burada üzerinde durmak istediğim
nokta, son zamanlarda bu tür söylentilerin ve ki-
mi subut bulmuş soruşturma ve davaların Fran-
sa'da eskiye oranla çok sık ortaya çıkmış olma-
sı. Üstelik unutmayalım Fransa, devlet geleneği
çok güçlü, demokrasisi oturmuş bır ülke. Zaten
bu tür olaylar da salt buraya mahsus değil, han-
gi devlete baksanız, hemen hemen hepsinde ar-
tan ölçüde, rüşvet ve yolsuzluk söylentisi hatta
olayı ile karşılaşıyorsunuz.
Yani sevgılı vatandaşlar, zaten bir küre olan
dünya daha da başka bir küreselleşme sürecı içi-
ne girince, köfteden, paraya, dilden davranışa
her şey küreselleşirken, yolsuzluk ve rüşvet de
küreselleşiyor galıba.
Fransa'da bu soruları gündeme getirdiğinizde,
sizi kimse suçlamıyor. Ama aynı şeyi küreselleş-
menin kutsal bir kavram, bir tabu olduğu Türki-
ye'de yaptınız mı, hemen dinozor olarak suçla-
nıyorsunuz.
Eskiden doğruyu söyleyeni dokuz köyden ko-
varlardı, şimdi bir de dinozor diye niteliyoriar.
öyle olsun, ne yapalım...
Hak-İş'ten seçim oncesi uyarı
'Verilen sözlerin
takipçisi olacağız'
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Hak-tş Genel Başkanı
SaümUslu. lSNİsan'da
yapılacak seçim
öncesinde partilerin
vaatlerinı dikkatle
izlediklenni söyledi.
Uslu, çalışanlann hem
ülke sorunlan hem de
çalışma yaşamının
sorunlanna ilişkin
vaatlerin takipçisi
olacağını vurguladı.
Hak-İş Genel
Başkanı, dün yaptığı
yazılı açıklamada,
"siyaset dışı
müdalialelene"
yıpranmış
parlamentonun
yenilenmesi ve mılli
iradenin yeniden
oluşturulması için bir
an önce seçime
gidilmesmi istedıklerini
anımsattı. Seçim
sisteminde
kamuoyunun beklediği
degişikliklerin
gerçekleştirilmediğini
savunan Uslu,
seçimlerin Türkiye için
önemli bir dönüm
noktası olduğunu
söyledi. Uslu. çağı
yakalamak için seçim
fırsatının kullanılması
gerektiğini, seçimler
sonrasında ülkenin
genel ve çalışanlann
özel sorunlannın
çözümünün beklentisı
içinde olduklannı
kaydetti. Uslu,
açıklamasında şu
noktalara da değindi:
"Ülkemizdeki
istikrarsızlıklardan ve
kısır tartışmalardan
doğrudan etküenen
kesim olan çalışanlar,
yığınla birikmiş
sorunlannın - '
çözfimü için bu
seçimlerde siyasi
partiieri sıkı takibe
alacaklardır. Seçim
öncesinde bol keseden
vaat dağıtan partiler,
seçim sonrasında
iktidara geldiklerinde
bu vaatlerinı
gercekleşürmek
zorundadır. Türkiye
7
de
tavanda yerieşmeyen
demokrasi kühürû
tabanda yerleşmiştir.
Artık kamuoyu
seçimlere bilinçli sekilde
girmekte, seçim
sonrasında da vaatlerin
takipçisi olmaktaduf
Çalışan kesimin
iktidara gelecek partı
veya partilerin
görüşlerinden çok
programlanyla
ilgilendiğini belirten
Uslu, "Bu programlan
gerçekleştirmeyen parti
veya partiler ise
çahşanlar tarafindan
demokratik yollarla
cezalandmlacakür"
dedı.
Şereflikochisar Yatılı llkögretim Bölge Okulu
Kimsesiz öğrenciler sokaklarda...Ailelerinden miras aldtklan cin-peri
öykûleri ile gece yalnız kalmaktan
korkan öğrenciler, kimi kez de
korkunun şiddetiyle altlannı
ıslatıyorlar. Anne-babalannı yitirmiş
öğrenciler ise u
hiç bitmesini
istemedikleri okullannın" tatil
olmasmın ardından sokaklarda
kurduklan naylon çadırlarla sabahı
karşılıyorlar.
Tayt, askılı bluz, mıni etek özlemi
içinde olan kız öğrenciler ise
yerleşkenin erkeklerden
arındınlmasını düşlüyodar.
Tuz Gölü yakmlannda
bulunan okulda, sulann
çok tuzlu olması
nedeniyk ellerinin
çatlamasından,
saçlannın
kepeklenmesinden
yakınıyor, bozuk sıcak
su sistemı yüzûnden
bazen soğuk suyla
banyo yapmaktan dert
yanıyorlar.
187 dekar arazi üzerine
kurulu Şereflikochisar
Yatılı llkögretim Bölge
Okulu, Türkiye'nin en
eski ve en büyük
okullanndan biri. 54
binadan oluşarı okulda,
400'ü yatılı, 200'ü
gündüzlü olmak üzere
toplam 600 öğrenci
bulunuyor.
Eski okul müdürünün
ramazan aymdaki
yemeklerde "oruç
tutmayan öğrencüere
tatlı vermediği" ve
öğTencilen sürekli
mescide yönlendirdiği
ögreniliyor. Görevden
alınan müdürün
ardından işbaşına gelen
yeni yönetim mescidi
kapatırken. okuldaki
eski binalann da
tamirine başlamış.
Şereflikochisar llçe
Milli Egıtim Müdürü
İleri Küçükkaya,
okulun yerleşkesini
daha derli toplu hale
187:
' dekar arazi üzerine kurulu
Şereflikochisar Yatılı îlköğretim
Bölge Okulu, Türkiye'nin en eski
ve en büyük okullanndan biri. 54 binadan oluşan
okulda, 400'ü yatılı, 200'ü gündüzlü olmak üzere
toplam 600 öğrenci bulunuyor.
Şereflikochisar llçe Milli Eğitim Müdürü İleri
Küçükkaya, okulun yerleşkesini daha derli toplu
hale getirmek gerektiğini vurgulayarak "Okulun
etrafı duvarla çevrilmeli. Okulda yalnızca 2 tane
bekçi var" diyor.
1963-1964 döneminde hizmete giren okulun öğrencileri, Nalbhan, Şereffikoçhisar, Bâlâ, Pbbth ve Kızdcahamam'dan gelen çocuklardan oluşuvor.
getirmek gerektiğini vurgulayarak
"Okuhın etrafı duvarla çevrilmeli.
Okulda yalnızca 2 tane bekçi var"
diyor Yatılı okulda görevlendırilecek
öğretmenlerin deneyimli, çocuk
psıkolojisinden anlayan, lisansüstü
eğitim ahnış olanlardan seçilmesi
gerektiğini söyleyen Küçükkaya,
"Çocuklarda aile özlemi çok fazla.
Kimisinin ailesi bile yok. Çoğunun
psikolojileri iyi değil" O nedenle bu
okuBarda bayan müdür vardımcısı ve
rehber öğretmen bulunmalı. Ama öyle
atamalar olmuş ki. sorunlu çocuklann
yer aldığı bu okulda sorunlu
öğretmenler bulanmuş" dedi.
Müdür Küçükkaya, yatılı okuldaki
öğretmenlerin 3-5 yılda bır
sirkülasyona bağlı tutulmasının
çöreklenmiş kadrolann temizlenmesi
açısından çok önemli olduğunu
anlattı. Küçükkaya, geçmiş
dönemdekı kadrolaşmanın
sonuçlanna dikkat çekiyor:
"Çocuklann el becerflerini
getiştirmek için kurulan Pratik Sanat
Okulu, bugün pervazlan, kaptlan,
peıtcereleri sökülmüş halde."
Okulun yeni müdür vekili İbiş Alp,
iyi niyetli çalışmalanna karşın
okuldaki eksikliklerin
giderilemedığini anlatıyor.
Oğrencilerin yüzde 70'inin anne-
babasının aynldığını, diğer
bölümünün de yetim olduğunu
aktaran Alp, şu bilgileri veriyor:
"Babalan genelde ya kahveci. ya
çiftçi, ya çoban ya da işçi. Bazılanmn
anneleri de cezaevinde. Veliler genekie
çok Ogisiz. Çocuklannı öğretim yılı
başında tesb'm ediyor, sonra da çok
nadiren anyorlar. Çoğu, yoksuiluk
nedeniyle cumartesi-pazar günleri
çocuklannı alamıyor. Genelde bir köy
şoförii tüm çocukkr adına imza atar
ve hepsini alarak köylerine götürür."
Alp, derslennde başanlı olan kız
oğrencilerin yatılı Halide Edip
Lisesi'ne, erkek oğrencilerin de
Cumhuriyet Lisesi'ne gönderildiğini
belirtiyor. Ûğrencilenn okuma
azmine de dikkat çeken Alp, sadece
yüzde 1 'inin okulu bıraktığını ifade
ediyor. Alp, "Kız öğrenciler öğretmen
ya da hemşire, olmak istiyor, erkek
öğrenciler de askeri okuüarla polis
kolejlerine devam etmek istiyor"
diyor. Okulun hemşıresı bulunduğunu
söyleyen Alp, her gün genelde 5
öğrencinin viziteye çıktığmı
belirtiyor.
Alp, fızyolojik ve psikolojik gelişme
sürecini yaşayan öğrenciler için
rehber öğretmenin zorunlu olduğunu
aktanyor.
'Okulun bltmemesini
Isterlm'
Anne-babasından yoksun Yunus
Erçin, "Herkes okullann bitmesini
dört gözie bekkr. Bense okulun
bitmesini hiç istemrvonım. Çünkû
okullar tatil olduğunda kalacak hiçbir
yerim yok. Yazın, ağabeyimle birlikte
naylondan yapılnuş bir kulübede
sokaklarda kâtayoruz" diye başlıyor
öyküsüne. Küçük yaşam kesıtine bu
kadar acının sığması şaşırtıyor:
"Üstün başun, hiç Idmsem yok.
Canım sıkılınca intihar etmek
istiyorum! Ağabeyun bu sene askere
gidecek ve ben sokaklarda yalnız
kalacağuu. Ağabeyimle sokaklarda
iken ya insanlardan para istiyorduk
ya da bir şantiyede çahşıyorduk."
Henüz 15
yaşındaki Yunus,
evli ablasının
evinde
kalamamalannın
nedenini de şöyle
açıklıyor:
"AMarn evlendL
Ama kocasının
maaşı da çok iyi
olmadığı için
kaynanasının
e>inde kalıyorlar.
Eniştembana,
'Yunus, anamın
evinden bir
aynlayım, o zaman
seni yanımıza
alacağım1
diyor. O
nedenle de şimdilik
onlann yanında
kalamıyorum."
"Cinlerin kendini
izlediğinden"
şüphelenen
Hklayet Yigit, hap
tedavisine karşın
hâlâ alhnı
ıslattığını
anlatıyor. 15
yaşındaki Yiğit,
küçükken
annesinin anlattığı
cin öykülerinin
etkisiyle yalnız
kalmaktan çok
korkuyor. "Geceriiyamagiren cinler,
'Şu anda tuvalettesın' diyorlar. ben de
onlara uyarak çiş yapıyorum. Ama
uyandığımda görüyorum ki tuvalette
değil, yataktayım. Hemşire ilaç verdi,
ama iyileşemedim. Lütfen beni
kurtann. İvileşmek istiyorum*' diyor.
Sinan Kaya, dedesımn yanında
büyümüş Mardin'de bulunan
ailesinin yanma gitmemek için bir
kere okuldan kaçmış.
Babası tarafindan bulunarak, döve
döve okula gen getirilmiş. Çok
sevdiği özürlü hala ve amcasını
iyileştirmek için doktor
olmak istiyor.
Cinlerden korkan diğer öğrenci Ali
Kıhç ise arkadaşlannın kendısiyle
alay etmesinden yakınıyor. Bu sorun,
"Hep bana gfilüyortar, beninüe dalga
geçiyorlar'' derken onu ağlatacak
kadar önemli.
13 yaşındaki Mahmut Devrim
Dursun, maddi durumlan iyi
olmadığı için 2 yıl okula
gidemediğıni söylerken, üvey
babasına duyduğu tepkı yansıyor
dudaklanna.
Hatice ve Uftık Güçlü kardeşlerin
anneleri cezaevinde. Hatice 8. Ufuk 7
yaşında. Hatice annesiyle, Ufuk ise
babasıyla yaşamak istiyor.
Annesinin, babasını bıçakladığı için
cezaevinde olduğunu anlatan Hatice,
en çok sevdiği şarkıcının "hep
ağladtğı için" Ceylan olduğunu
söylüyor.
Dayakla büyüyen kardeşler, gidip
geldikleri çelişkili duygulann
açmazına dalıyorlar kimi zaman.
"Anneler sever de döver de" diyen
Hatice, babasının ıçkı ıçtikten sonra
annesinı dövmesinden söz ediyor,
"Annem sinir hastası. Ama babamı
çocuklan iyileştirmek istiyorum."
6 kardeşi bulunan Ayşe Denizeroğlu,
yerleşkenin sadece kızlardan
oluşması ısteminde. "Body, tayt, asküı
Mttz, mini etek, boynu açıkelbise
grymek istiyoruz. Ama burada yasak
olduğu için
giyemiyoruz"
diyen Ayşe,
; -ı- kahvaltıdan
«. *"" '" memnun
olmadıklannı
aktanyor:
-Kahvaloda
börek, çay, söt
istiyoruz. Ama
birldşiye2
zeytin düşüyor,
doymuyoruz.
Çaylardaçok
. açık. Bardaklar
daiyi
yıkanmıyor.
DipleriyeşiL
Çay içmeye çok
tjksiniyoruz."
Öğretmenlerin
"daha çok sevgi
vermesini
isteyen" Ayşe,
öğretim yılı
başında aldığı
seviyorlar.
bıçaklamasını istemezdim" diyor.
Kendısını balkondan aşağı atan
annesıne hâlâ kızgın olan Ufuk ise
polis olmak istemesinin nedenlerini
anlatıyor.
"Polisler, annem babamı
bıçakladıktan sonra onu Doğu
Bevazıt'ta yakaladılar. Sonra da Ağn
Cezaevi'ne götürdüler. Ben de polis
olursam, annemi yakalayan polisleri
yakalayacağım."
Okuldan memnun olduğunu söyleyen
Ufuk,
u
Kendi evimde daha az banyo
oluyordum. Burası iyi okuL Buradan
aynlmak istemiyorum" diye ekliyor.
1
azı öğrenciler,
görüş günleri
olan
cezaevlerindekilerden
daha yalnız
hissediyorlar
kendilerini...
Arabesk
şarkıcılannı,
"ağladıklan
ve
ağlattıklan için"
forma ve bot
türü
ayakkabının
mutluluğundan
da söz ediyor.
Ceceler
boyu
afllıyoruz'
Kısa kollu elbise düşlerl
12 yaşındaki Meral Çeük'in en büyük
özlemi ise kot gıyebilmek. Babası
Köy Hızmetleri'nde geçici işçi olarak
çalışan Çelik, ailesini de betimliyor:
"Biz, Çorum'un Gökçedağ
Köyü'ndeniz. Bizim oralarda kot
giyenlere iyi gö/le bakmazlar, onlara
laf ederler. O yüzden babam da benim
kot giymemi istemiyor. Babam bir ara
evde saçıım kapatmamı da istiyordu.
Ama şimdi vazgeçti. Ben hiçbir
zaman saçımı kapatmak
istemiyorum."
Bu okula apartmanlanndaki bir
profesör tarafindan yazdınldığını
aktaran Meral, belinden ameliyat
olduğunu söyledikten sonra aktanyor:
"Belime platin takıkİL Kendimi
korumak zorundayim. En büyük
amacım doktor olmak. Hastalan,
Diğer kız ögrenciler gibı kısa kollu
bluz, askılı elbise, body özleminden
bahseden Songül Mutlu da erkeksiz
bir okulun duşünu kuruyor.
"Buradaki erkekler sizin oradaki
erkeklere benzemez. Çoğu köyden
gebnişler, dar görüşlüler. modern
değiUer. Kısa şeyier giyemiyoruz.
Okul da zaten böyle şeyieri
yasaküyor" diyen Songül,
2 yıl önce kanserin yaşamdan
aldığı annesini anlanrken hızla
sıralayamıyor tümceleri,
sözcükler boğazında
düğümleniyor, içini dökmeye
başlıyor:
"Annem öldükten sonra babam işsiz
kaldı. Babam daha sonra
babaannemlerin gecekondusuna
taşındı. Görücüye çıktu kız için. Biz
onun evlenmesini istiyoruz. Çünkü biz
meslek sahibi olunca, evlenince
babam yalnız kalacak. Zaten
yalnızlıktan kötüye gkliyor durumu.
Ama hiç kimse kıanı venniyor
babama. Çünkü biz fakiriz, babamın
dairesi bile yok. Babama muska
yazdırdık."
Bir kardeşınin yoksulluktan
okuyamadığını, diğer kardeşinin de
evlenmek zorunda kaldığını anlatan
Songül de "En büyük korkum
yuvasız kaunak. Evsiz kalmak
istemiyoruz" derken gözyaşlannı
tutamıyor.
Songül'ün aynı okuldaki diğer
kardeşi Çigdem Mutlu, ablasının en
büyük destekçisi. "Beni Konya'daki
bir öğretmen evlathk olarak almak
istedi. Onun hiç kızı olmamış. Ama
babam beni vermeyi kabui etmedL
Yoksa ailemiz dagıİacakö'" diyor ve
devam ediyor Çiğdem:
"Annem kanserken, bizim doktor
ohnamızı istiyordu. Biz de ona söz
vermiştik. O yüzden mutlaka
okuyacağız. En fakirlerden biri
olduğumuz için para çaunsa hemen
bizim üstümüze atıyorlar. O yüzden
ablamla birbirimize sanlarak geceler
boyu ağhyoruz. Tek isteğimiz,
ailemizin iyi olması."
Cece fcorfcusu
Anne ve babası aynlan
Serap Aybar, okulun
duvarlarla çevrili
olmaması yüzûnden
gece korkuyla
yattıklannı anlatıyor.
"Burada yalnızca iki
tane bekçi var. Ama
yeterüdep. Gece çok
korkuyonız. Kadın
personel olsun,
yammızda yatstn.
Aynca sürekli
hastalanıyoruz. Salgm
hastahklara karşı
önlena alınsm. Birçok
arkadaşumz sanhk
olmuştu."
Onun da en sevdiği
şarkıcılar Emrah,
Mahsun Kırmızıgül,
Ebru Gündeş.
Bu yıl mezun olacak
Gökhan Şahin, depoda
duran bilgisayarlann
ve okuldaki
terzihanenin
kullanılmamasuıdan
yakınıyor.
"Öğretmenlerin daha
iyi davranmasmı
istiyoruz" diyen
Gökhan, vvalkman
yasağına anlam
veremiyor.
Babalannı "Almap bir
kadına kapöran"
Engin Ayhan, ailesine
dayılannın baktığını
vurguladıktan sonra, "En büyük
idealim dayımlar gibi asker olmak"
diyor. Babasının Almanya'ya
gittikten sonra "Aknan bir kadınla
daha erlenmesine" içerley^.ı Engin,
şöyle devam ediyor: , ,^>J ,
"7 yıldır babama ilgi duymam. O da
zaten sadece bay ramlarda arar bizL
En son geçen yıl gördüm onu. Bizi
bıraktıgı için gıcık kapıyorum ona.
Annem köyde yalnız kaldı. 3 kardeşiz.
Bir kardeşim de burada. Diğer
kardeşim Kütahya'da."
Ovey anne kurbanı Tugçe Göçmen ise
okula başladığı ılk günlerde ağır bir
bunalım geçirmiş. Sürekli ağlayan ve
öğretmenlen ısıran 6 yaşındaki
Tuğçe'ye en büyük yardım, büyükler
koğuşundakı kız öğrencilerden
geliyor. Tuğçe'yi yanlanndan eksik
etmeyen öğrenciler, birbirlerinin
acılannı algılayabilen
dayanışmalanyla daha da çok
kenetleniyorlar okulda. Tuğçe
anlatıyor:
"Beni buraya babam yazdırdı. Üvey
annemin buraya geldiğimden de
haberi yokmuş. Bunu babam söykdL
Üvey annem benim Konya'da
otduğumu samyormuş. Babam yaşlı
olduğu için bana bakanuyordu. O
yüzden beni buraya yazdirdı. Sadece
babamla yaşamak istiyorum.
Babamın üvey annemden de bir
çocuğu oldu. 0,2 yaşında. Olcay
abJamın nerede olduğunu
bilmiyorum. Oğuz ağabeyim askerde,
Yavuz ağabeyim de evlendi. Babamı
çok öztüyorum ve buradan gitmek
istiyorum."
Endlseler
Öğrenciler. en ufak hatalannda
suratlannda patlayan tokatlardan ve
tekme tokat dayaİdardan yakınırken
"ispiyonculuklanndan şüphe
duyduklan arkadaşlannın" yanında
konuşmaktan çekiniyorlar. Geçen yıl
öğretmen dayağıyla bir arkadaşlannın
ayağımn kınldığını, mezun olan
Zihni Ünal'ın ise bayıldığını aktaran
öğrenciler, çok sevdikleri Yakup
Karagöktaş. Osman Arslan. Esra
Aydaş. Vesile Görgün, Bedia Deniz
öğretmenlenni ise yere göğe
sığdıramıyorlar.
Adlannın yazılmamasmı
yalvanrcasına isteyen
bazı öğrenciler ise Milli Eğitim
Bakanlığf ndan yardım
isterken, kendilerini aşağılayıcı
hakaretlerde bulunan bazı
öğretmenlerin dayak gerekçelerini
sıralıyorlar:
"Eümiz cebimizde diye, etütte güidük
diye, zayıf not aldık diye, ıshk çaldık
diye, dayı dayı yüriiyoruz diye."
Bazı öğrencıler ise şikâyetçi olduklan
hemşireden yakmıyorlar:
"Hep aynı ilacı veriyor. İlaçlan eümize
tutuşturuyor. Onun verdiği ilaçlan
çoğu zaman kullanmıyoruz bile. Bize
bir şey olacak diye korkuyonız. Zaten
okulda da gündüzlü ve yanh aynraı
var. Devlet hastanesine gittigimizde
bile gündüzlü öğrencuerle daha çok
ilgileniyoriar."
SÜRECEK