23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 Vaat edilen primi almayı bekliyorlardı, hükümetin sanayiciye 'kıyak' geçen kararı ile karşılaştılar Pamuküreticisi şaşkın• Artık, maliyeti 250 bin lirayı geçen bir kilo pamuğunu, 80 ile 130 bin lira arasında satmak zorunda bırakılan ve bu nedenle milyarlarca lira zarar eden çifçinin mallan, sanayicilere hükümet karan ile dünya fiyatlan üzerinden 6 ay vadeli ve sıfır faizle satılabilecek. SADULIAH USUMİ Pamuk, üreticisinin elinden çıkalı aylar geçtiği halde, kavgası hâlâ bitmedi. Mil- yonlarca üretici, 56. hükümetten, pamu- ğa vaat edilen 20 sent primin ne zaman öde- necegi yolunda açıklamabekleıken tam ter- si bir gelişme oldu. Tanm Saöş Kooperatifleri Birlikleri'nde- lci çiftçiye ait pamuklann tekstil sanayici- lerine 6 ay vadeli ve sıfir faizli satışı ile il- gili esaslan belirleyen kararname önceki gün yayımlandı. Milyonlarca pamuk üreticisinin isyan et- mesine yol açan bu karar 55. hükümet dö- neminde alınmıştı. Büyük tepki gördüp için uzun süre bir kenarda bekletilmiş ve 'saOşailtşkinesaslar' belirlenmemişti. Ge- cikme ıse tanm kesimine rahatlık vermiş- ti. Ancak önceki gün bu konudaki karar- name birdenbıre yayımlandı ve 'pamuksa- bşlanna iüşkin esaslar' yürürlüğe gırdı. Artık, maliyeti 250 bin lirayı geçen bir kilo pamuğunu 80 ile 130 bin lira arasın- da satmak zorunda bırakılan ve bu neden- le yüz milyonlar, hatta milyarlarca lira za- rar eden çifçinin mallan, sanayicilere hü- kümet karan ile dünya fiyatlan üzerinden 6 ay vadeli ve sıfir faizle satılabilecek Kararnamede belirlenen esaslara göre, Tariş, Antbirlik ve Çukobirlik gibi çiftçi kuruluşlan, dünya fiyatlan üzerinden sa- dece lif pamuklan satabilecek. Türk çiftçisi OECD ortalamasının altmda ANKARA (AA>- Türkiye'de tanm sektörüne aktanlan kay- naklann verimsiz kuJlanıldığı. Hazine'ye yük getirdigi yönün- âeki tartışmalara karşıa üretici açısından değerlendirildigin- de, bu kaynaklann Ekonomik Işbirliği ve Kalkınma Teşkila- tı (OECD) ortalamalannın altında kaldıgı belirtiliyor. Tanm ve Köyişleri BakanlığVnın yaptığı degerlendirmeye göre, Tûr- kiyetie tanm sektörüne aktanlan kaynağm GSYİH'ye oranı. OECD ortaiamalannın oidukça ûzerinde. Ancak Türkiye'de tanm nüfusunun toplam nüfiıs içindeki payının OECD orta- lamaianrun ûzerinde olması nedeniyle üretici basına yapılan destek, OECD ortalamasının oidukça altında kalıyor. 1997'de Türkiye'de 226 dolar olan tanm kesimine aktanlan kaynağın kişi başına getirdigi yük, OECD'de ortalama 312 dolar düze- yindeydi. Tanm Satış Kooperatifleri Birlikleri, ortak üreticilerinin öz malı. Zaran ve kâ- n üreticiye ait. Buna rağmen hükümet, dünyada eşi görülmemiş bir uygulama ile çiftçiye ait mallan, koşullannı da tespit ede- rek sattıracak. Böylece, asıl batık durumda olan tanm kesiminden 250 trilyon liralık bir kaynak daha sanayicilere aktanlmış olacak. 55. hükümet döneminde bir kilo pamu- ğa ödeneceği açıklanan 20 sent primi ala- bilmek için eylem hazırlığında bulunan üretici birlikleri ve üreticiler, son yayım- lanan kararname ile adeta şoka girdiler. Geçen hafta içinde Ege Çiftçiler Der- neği ile Ege Bölgesi Ziraat Odalan'nın ortaklaşa yaptıklan bir toplantıda, 20 sent primin ödenmesi için son kez Cumhurbaş- kanı'na, Başbakan'a ve ilgili bakanlara başvunıda bulunma karan alınmıştı. DUNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA Küreselleşme döneminin en önemli özellikle- rinden biri de, nvayete göre, sınıf savaşımının, etkin bir siyasi araç olmaktan çıkmasıdır. Sınıf kavramı artık anlamını yitirdiği için, sonuç almak isteniyorsa, toplumu bireylerden oluşan bir bü- tün olarak düşünmek, konsensüs politikalan iz- lemek gerekiyordu. Bu rivayete inananlara kötü bir haberim var. Toplumda bir değişiklik yapmak isteyenler için konsensüs politikası, bugün artık geçertiliğini kaybetmiştir. Toplumsal talepler ancak sınıfsal mücadele ile elde edilebilmektedir, devlet bu mücadelenin en önemli alanlanndan biridir. Eğer "yine sol daman kabardı", diyerek siniriendiy- seniz daha fazla devam etmeden, bu tespitle- rin kaynağının iş çevrelerinin gazetesi Financi- al Times olduğunu hemen belırteyim. Finan- cial Times bu düşüncelennı, Lafontaine'in ıs- tifasını yorumlayan başmakalesinde dile getir- di. FT'nin dayanılmaz radikalliği Financial Times'a göre, "Bu haftaki olayiar- dan sonra, Almanya'da hükümetle iş çevreleri arasındaki ilişkiler, kesin bir şekilde değişmiş- tir". "Alman sanayisınin lideıieri, yüksek vergi- lere karşı başlattıklan ayaklanmanın sonunda is- tedikleri siyasetçinin başını aldılar." Ancak Fi- nancial Times'a göre sorun işadamlan açısın- dan henüz tam olarak çözülmüş sayılmaz. Çünkü "Schröder'/n, (Tony Blair'/n aksine- FT), devleti, işçi sendikalannı ve işverenleri, iş- sizliği azaltmak amacıyla görûş belirtmek üze- re bir araya getiren konsensüs yaratma anlayı- şına hâlâ sadık olduğu söyienebilir". Financi- al Times'a göre, konsensüs yarat- ma anlayışının önemli zaaflan var "Sosyal güvenlik harcamalannı azaltma yolunda kayda değer bir adım atılmasınaya da emek piyasa- sında, sanayide yeniden yapılan- mayı aksatan katı uygulamalann kal- dınlmasına (Siz iş- ten atmayı kolay- laştırmak olarak okuyunuz) olanak vermiyor." Lafon- taine olayı bir kez daha gösterdi ki •Küreseileşme dö- neminde siyaset- çiler, vergi gelihe- rinin aşınmasını ve iştetmeierin ülke Ğ- şına kaçmasını en- Buyrun Sınıf Savaşımına! Lafontaine, sendikal harekete bağlı bir liderdi. gellemek istiyortarsa, iş çevrelerinin istedikle- hni yerine getırmek zorundadırlar". Lafonta- ine'in yaptığı gibi, "Şirket sektöründen bireyle- re doğru servet dağıtımına girişmek iş çevrele- rini küstürür, siyasetçileri yalnızlaştınr". Financial Times diyor ki, küreselleşme dö- neminde, iş çevrelerinin, halkın geri kalanıyla uzlaşmaya tahammülü yoktur. Işsizliği azalt- mak, yoksulluğun et- kisini hafifletmek için iş çevrelerinden bir taviz vermeterini, ör- neğin vergi kaçır- maktan vazgeçme- lerini beklemeyiniz. Aksini düşünen politikacılara karşı, iş çevreleri isyan eder ve başını yerter. İş çevreleri, sosyal har- camalann azalması- nı, emek piyasastnın esnekleştirilmesini (işten atmayı, uzun saatler çalıştırmayı kolayiaştırmak) talep ederler, ama vergi vermek istemezler. İş çevreleri, böylece sosyal harcamalar- dan tasarruf edilen parayla, kullanılma- sı kolaylaştırılmış emekçilerle küresel rekabet güçlerini art- tırmak isterier. Görüldüğü gibi, ne istediğini bi- len, sonuna kadar savaşmaya karariı, hükümet- leri ve politikacılan da bu savaşta kendi yanla- nnda olup olmamalanna göre değeriendiren bir insan topluluğu var karşınızda. Bu sınıf, istedik- lerini elde etmek için uzlaşmayı değil, açık ve cepheden çatışmayı tercih ediyor ve bunu yap- tığı müddetçe de sonuç aJıyor. Buradan çıkan- TÜRK TİCARET BANKASI MUNZAM SOSYAL GÜVENLİK EMEKLİLİK VE YARDIM SANDIĞI VAKFI 01.01.1998-31.12.1998 HESAP DÖNEMİNE AİT BAĞIMSIZ DENETLEME RAPORU TÜRK TİCARET BANKASI MUNZAM SOSYAL GÜVENLİK EMEKLİLİK VE YARDIM SANDIĞI VAKFI'NIN 31.12.1998 tarihi itibanyla düzenlenmiş bi- lançosunu ve bu tarihte sona eren hesap dönemine ait Gelir Tablosunu in- celemiş bulunuyoruz. Incelememiz, genel kabul görmüş denetleme ilke, esas ve standartlanna uygun olarak yapılmış ve dolayısıyla hesap ve işlemlerie ilgili olarak muha- sebe kayıtlannın kontrolü ile gerekli gördüğümüz diğer denetleme yöntem ve tekniklerini içermiştir. Görüşümüze göre, söz konusu mali tablolar TÜRK TİCARET BANKASI MUNZAM SOSYAL GÜVENLİK EMEKLİLİK VE YARDIM SANDIĞI VAKFI'nın 31.12.1998 tarihindeki gerçek mali durumunu ve bu tarihte sona eren he- sap dönemine ait gerçek faaliyet sonucunu, mevzuata ve bir önceki hesap dönemı ile tutarlı bir şekilde uygulanan genel kabul görmüş muhasebe ilke- lerine uygun olarak doğru bir biçimde yansıtmaktadır. MED YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE OENETİM ANONİM ŞİRKETİ M. EROL DEMİRDÖVEN BAŞ OENETÇİ YEMİNLİ MALİ MUŞAVtR lacak bir ders var, ama ne? Lafontaine, Alman Sosyal Demokrat Parti- si'nin lideriydi, ama sırf iş çevrelerince daha ka- bul edilir bir isim olduğu için Schröder'in seçim- lerde şansölye adayı olmasını kabul etti. Boyle uzlaşmacı bir politikacının iş çevrelerinin isya- nına yol açan günahlan neler acaba? 1) Bir işçi ailesinden geten, sendikal hareke- te büyük inançla bağlı (Liberation 12/03) La- fontaine, Avrupa Merkez Bankası'nın yanılmaz olmadığını ileri sürdü, ekonomik büyümeyi ve iş yaratma olanaklannı teşvik etmek için faizle- rin Avrupa çapında indirilmesini istedi. Garibi- nize gkJecek, ama Lafontaine istifa ettiği için Mer- kez Bankası'nın faizlen şimdi daha kolay indi- rebileceği söyleniyor (International HerakJ Tri- bune, 13/03/99). 2) Herkesin sıkçatekrariadığı birtatebi dilege- tirerek, uluslararası dövız piyasalannın denetlen- mesini istedi. Ancak bu konuda, çoğu geveze- den farklı olarak, spekülasyonun yıkıcı etkileri- ni azattmak için ana dövizlere, hedef dalgalan- ma alanları koymak gibi somut bir önerisi var- dı. 3) Şirketierin vergi kaçırmalanna olanak sağ- layan yasal delikleri tıkamak (vergileri yükselt- meyi değil). buradan elde edilen kaynakla orta ve ait gelir düzeylerinin vergi yükünü azaltmak istedi. 4) Nükleer santrallan zaman içinde devreden çıkarmak istedi. 5) Bir Avrupa Komisyonu toplantısında "Yüz- de 5 enflasyon ile yüzde 5 işsizlik arasında ter- cih yapacak olsam hangisiniseçeceğimi ben bi- liyorum" (Wa« Street Journal 12/03) diyerek diğer bakanlann dudaklannı uçuklattı. Ingiltere'nin en edep- siz gazeteterinden The Sun ta- rafından, "Avrupa'nınen teh- likeli adamı" diye nrtelendiri- len Lafontaine, Sosyal De- mokrat Parti'yi ekoloji sorun- lanna duyarlı hale getirdi, üc- retlerdeki indirimleri iş süresi- ni azaltmaya bağlamayı amaç- ladı. TÜRK TİCARET BANKASI MUNZAM SOSYAL GÜVENLİK EMEKLİ VE YARDIM SANDIĞI VAKFI 31.12.1998 TARİHLİ BİLANÇO AKTİF 1-DÖNENVARLIKLAR BANKALAR T.T.BAŞ. Halk Bankası Emlak Bankası Repo Hesaplar Diğer Alacaklar 2- DURAN VARLIKLAR Mali Duran Varlıklar Vadeli Mevd. Faiz. Rees. Repo Faiz Reesk. Maddi Duran Varlıklar Birikmiş Amortismanlar (-) AKTİF (VARLIKLAR) TOPLAMI NAZIM HESAPLAR TOPLAM 1.614.936.305.- 2.803.477.835.824.- 7.973.395.055.651.- 79.000.000.000.- 7.383.083.- 6.763.250.495.027.- 670.490.325.265.- 248.904.110.- 69.868.435.738.- 883.697.693.- 10.857.495.210.863.- 7.503.858.160.140.- * 18.361.353.371.003.- 400.000.000.- 18.361.753.371.003.- PASİF 1 - KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLARI 92.240.817.088.- DİĞER MALİ BORÇLAR ödenecek Vergi ve Diğer Yük. Gelir Vergisi Damga Vergisi S.K.D.F. GELECEK AYLARA AİT GELİRLER Peşin Tahsil Olurtan Kira Geliri 2- ÖZKAYNAKLAR SERMAYE Tesis Sermayesi SERMAYE YEDEKLERİ Işt. Yeniden Deger. Artış. Ödenmiş Prim Karşılığı DÖN. NET GELİR-GİDER FAZLASI PASİF (KAYNAKLAR) TOPLAMI NAZIM HESAPLAR 742.972.288.- • 698.690.394.- 490.261.- 43.791.633.- 91.497.844.800.- 18.269.112.553.915.- 5.000.000.- 525.093.503.140.- 9.987.057.737.124.- 7.756.956.313.651.- 18.361.353.371.003.- 400.000.000.- 18.361.753.371.003.- TÜRK TİCARET BANKASI MUNZAM SOSYAL GÜVENLİK EMEKLİ VE YARDIM SANDIĞI VAKFI 31.12.1998 TARİHLİ GELİR-GİDER TABLOSU GİDERLER GİDERLER Amaca Yönelik Giderier Diğer Giderier GELİR-GİDER FAZLASI TOPLAM 2.518.318.449.576.- 2.462.791.317.720.- 55.527.131.856.- 7.756.956.313.651.- 10.275.274.763.227.- GELİRLER GELİRLER Prim Gelirieri Üye Payı Kurucu Işveren Kira Gelirleri DİĞER FAALİYET GELİRLERİ Faiz Gelirleri Repo Faizleri Iştiraklerden Temettü Gelirleri Muhtelif Gelirler 3.884.932.986.298.- 3.641.187.737.978.- 1.625.669.879.340.- 2.015.517.858.638,- 243.745.248.320.- 6.390.341.776.929.- 6.264.193.810.162.- 121.131.283.054.- 4.788.559.517.- 228.124.196.- 10.275.274.763.227.- MUNZAM SOSYAL GÜVENLİK EMEKLİ VE YARDIM SANDIĞI VAKFI Yönetim Kurulu Başkan Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı SEYFETTİN YENİDÜNYA CELAL BALABANU İMZA İMZA Dizginler şimdi kimde? Lafontaine'in, hükümetten ve parti başkanlığından istifa etmesinde, Schröder'in son kabinetoplantısında, kendisi- ni "stratejik bir hata yaparak iş çevrelehni hükümete ya- bancılaştırmakla" suçlaması, "Ben buradayken iş çevrele- rine karşı politikalaruygulana- maz" fiHT 12/03) demesi bü- yükroloynamış. Lafontaine is- tifa edince Avrupa döviz piya- salan bayram yaptı (New York Times 12/03). Euro güçlendi, Frankfurt Dax Endeksi yüzde 5.5 yükseldi. Yatınm şirketi HSBC Secu- rities London'ın şef ekono- mistlerınden Gwyn Hacc- he'ye göre şimdi, "Schröder, sanayinin ûzerindeki vergiyü- künü azaltmak için bazı taviz- ler verecek". Bank of Ameri- ca Londra Şubesi ekonomist- lerinden Jeremy Hawkin de "Schröder'in, sanayinin üze- rindeki verglyükünün ağnla- nna masaj yapacağına inant- yor" (Wall Street Journal). Şimdi, dizginlerin Schrö- der'in eline geçtiği, hüküme- tin merkezi bir çizgiye otura- bileceği söyleniyor. Ama Schröder'in önceliklerine ba- kınca dizginlerin gerçek sa- hibi "yen/Mertcez"indeaslın- da büyük şirketierin kucağı olduğu görülüyor. Küreselleşmenin, aslında sermayenin emeğe karşı dev- let ve medya aracılığıyla sür- dürdüğü uzlaşmaz bir sınıf mücadelesi olduğu artık orta- ya çıktı. Sermaye, işçilere ken- di isteklerini dayatmak için tüm siyasi, ekonomik ve ide- olojik araçlan kullanıyor. Sınıf savaşımının artık bittiğini sa- vunan, konsensüs vaaz eden aydınlar da bilerek ya da bil- meyerek bu sınıf mücadetesin- de taraf oluyorlar. Bu mücadeleyi bilinçle sür- düren, "sermayenin organik aydınlannın " ise kafalan açık. Bu yüzden, birileri ideolojiler bitti derken Wall Street Jo- urnal, haberi, "Tepkilerideolo- jik farklara uygun olarak şekil- lendi", "Sanayicilermemnun, sendikalar üzgûn" diyerek verdi. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Duyarsıdık... Son günlerins/yasa/yorumlan, kimi konularda hal- kın ilgisizliği ûzerinde yoğunlaşıyor. Toplum, genel se- çimlere gidilmekte olmasına karşın, siyasal gelişme- lere ve oluşumlara duyarsız kalıyor görüşü çok yay- gındır. Bunun bir de sayısal kanıtı var. Seçimlere bir ay gibi bir süre kalmış olmasına karşın, oy verecek- ler arasında kararsızlann payı yüzde 40'larda dola- şıyor. Kararsızlar, en çok oy alacağı umulan partile- ri bile ikiye katJıyor. Neden? Duyarsızlığın nedeni sorunlann azlığı olamaz. Tür- kiye, çok ağır sorunlarla karşı karşıyadır. ••• Ekonomide, enflasyonun düşürülmesi, faizlerin aşağı çekilmesi, yatınmlan ve üretimi canlandırma, iş bulma, dış borç yükü, dış ticaret açığı... Bunlann nerbiri, yıllardır çözüm bekliyor. Seçim bildirgelerin- de bu sorunlara ya hiç yer verilmiyor ya da dudak ucuyla ve nasıl olsa unutulur anlayışıyla değinıliyor. önerdiği kemer sıkma politikalarının hıçbir derde çare olmadığı, en önde gelen yandaşlarınca bile açıkça vurgulanan IMF'ye tam anlamıyta bağımlıhk, seçimlere gidilirken, tartışma konusu bile olmuyor. Ya özelleştirme?.. Tam anlamıylaa/gu/üm-ı^ergü- lüm yağmacılığına dönüşen bu sürecin on beş yıla yaklaşan uygulamalannın, artısı ve eksisiyle bir de- ğerlendirmesi yapılmıyor; yapılamıyor. Bu siyasal ay- mazlık, belleksizlik ve belirsizlik, birilenne cesaret veriyor. örneğin, özelleştirmenın başındaki bürokrat, Iskenderun Demir-Çelik (İSDEMİR) gibi ülkenin en bü- yük sanayi kuruluşlanndan birinin, bedelsız devre- dileceğini açıklayabiliyor. Evet, yanlış okumadınız, kar- şılığında para alınmadan özelleştirileceğini öne sü- rebiliyor. İSDEMİR, yatınm ve istihdam koşuluyla be- dava verilecekmiş. Ve ilgili, bunu, özelleştırmenin al- tın projesi olarak tanımlıyor (Milliyet, 13 Mart). • • • Siyasal sorunlar daha az ağır değil. Türkıye, dü- şünce özgüriüğünü yasal güvenceye alma sorunu- nu çözüme kavuşturamıyor. Siyasal aç>dan sürekli kanayanyara özelliği kazanan gözaltında kayıplar, ha- pishanelerde işlenen cinayetler ve gözaltında işken- ce, işleyeni bilinen/bilinmeyen insan öldürmeler, bir türlü inceleme, araştırma ve soruşturmaya konu ol- muyor. Seçimlere gidilirken, bu canahcı konular, bir türlü siyasal tarbşma düzlemine girmiyor. Türkiye, da- ha ne kadar, hapishanelerinde can güvenliğı soru- nuna çeteler eliyle çözüm arayacak? Yalnızca bu konu ûzerinde şimdiye dek onlarca araştırma yapıl- mış olması ve somut çozüm önerilen gelıştırilmesi gerekirdi. Bu önemli sorunlara değinmeyen siyaset, kendi- lerini düzeltmeye, yani siyasal partiler ve seçım ya- salannda yapılacak değişikliklerle demokrasiyi, ol- ması gerektiği niteliğe doğru açmaya yönelmiyor. Siyasetin kendı yapısal sorunu çözüme kavuşmadı- ğından demokrasinin katılımcı bir özellik kazanma- sına da yanaşılmıyor. Böyle bir siyasal kısırlık ortamında, dış siyasal so- runlann gündeme getirilemeyeceği de açıktır. Bir başka nokta daha açıktır. Güncel sorunlan tar- . tışmaya açamayan siyasetin, töptûm'ün ğeteoegl?' ekonomik ve siyasal yapının, hızla değişen ulusla- rarası ilişkiler ağında alacağıyer ve bunun, toplumun dinamik güçleriyle birlikte tartışılması gibi noktalara yönelmesı de hiçbir biçimde söz konusu olamıyor. Siyaset, sahip olması gereken toplumun geleceği- ne yönelik görüş ve tasanmlarını da sergıleyemiyor. Burada bir bölümüne değinilen, yalnızca başlıkla- nnın ait alta yazılmalan sayfalar alacak olan, bu bü- yük sorunlar yumağı, gerçekte, yine ülkeyi yöneten siyasetçilerin geçmişteki basansızlıklarının bir so- nucudur. ••• Toplumun siyasetten uzaklaşması ya da genye dönüş, 12 Mart 1971'de, 1961 Anayasası'nın delik deşik edilmesiyle başladı. Çok daha ağır bir balyoz gibi toplumun üzerine indirilen 12 Eylül 1980 darbe- si, on yıldır süregiden geriye dönüşü, gericihğe ge- çiş noktasına sürükledi. Siyasal yapı gıderek şeriat- çağdaşlık çerçevesinde biçimlenince, gerçek özü- nü de hızla yttirdi. 1980'lerin ikinci yansında başla- yan demokratikleşme kıpırdanışınm önü sıyasetçi- lerceaçılmalıydı. Ancak öyleolmadı; politika sözcü- ğüne, Ingilizce olumsuzluk öneki "de" eklenerek, toplumun depolitize olması istendi. 1980'lerin ikin- ci yansında başlayan demokratikleşme kıpırdanışı- nın önü siyasetçilerce açılmalıydı. Ancak öyle ol- madı; siyasetçi, demokratikleşme ekseninde siya- setin önünü kesti. Bu durumda, asıl duyarsız olan top- lum değil; asıl duyarsız olan, toplumun hiçbir soru- nuna çözüm bulamayan siyasetin kendisidir. So- nuçta, politika, depolitize oldu. Türkiye, seçimlere, duyarsız bir seçmen kitlesiyle değil, çok duyarsız bir siyasal yapı ile giriyor. Özet- le, gerçek duyarsız olan seçmen değil, siyasetin kendisidir. e-posta: yakup9rorqual.cc.metu.edu.tr Dünya Tüketici Hakları Cünü Tüketiciyi yanıltan reklamlara ceza ANKARA (AA)-Sana- yi ve Ticaret Bakanı Me- tin Şahin, 15 Mart Dünya Tüketici Haklan Günü ne- deniyle yayımladığı me- sajda, tüm tüketicilerin Dünya Tüketici Hakları Günü'nü kutladı. Mesajında, Reklam Ku- rulu tarafından geçen yıl içinde tüketicinin yanıltıl- dıgı ve aldanldıgı iddıa edi- len 77 ticari reklam ve ila- nın incelemeye alındığmı bildiren Şahin, bunlardan 14'üne toplam 432 milyar lira idari para cezası, 17 reklama düzeltme, 40 rek- lama ise durdurma cezası verildiğini belirtti. Bakan Şahin, söz konu- su dönemde bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı aracılığıyla ülke genelinde gerçekleştirdıkleri standart ve kalite denetimleri so- nııcımda 21 bin 30 firma- da, 12 milyon 404 bin 786 mamulün denetlendiğini ve aykınhk tespit edilen 315 fırma hakkında Cum- huriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu- ğunu kaydetti. Tüketici Konseyi Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 21. maddesi uyannca, her yıl en az bir kez toplanması öngörülen ve kamu kurum- lan. üniversiteier, meslek kuruluşlan ve rüketıci ör- gütleri temsilc:leri olmak üzere 73 kişiden oluşan Tüketici Konseyfnin 18- 19 Mart tarihlen arasında topianmasının kararlaştı- nldığını belirten Bakan Şa- hin, bakanhk tarafından bu yıl verilecek olan 2. tüke- tici ödüllerinın de 18 Mart tarihinde dağıtılacağmı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle