20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-11 MART 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIZIYAZI HaUdamı liğiııcleıı 20. yüzyıl, sosyalizm kuruculuğunda belli başlı üç farklı modele tanık oldu. Üçü de yenik düşen üç sosyaüzm denemesine: Sovyet,Çin ve Yugoslav modelleri. Ilk ikisi bu yazı dizisinin konusu değil. Ama üçüncüsünden, Yugoslav sosyalizminden söz etmeden Kosova gerçeğini kavramak olası değil. Yugoslav sosyalizminin ya da kimilerinin yeğlediği deyimle Tito sosyalizminin en iddialı olduğu hedef "halklann kardeşligT ıdi. Osmanlı egemenliği sona erdikten sonra kendi bağımsız devletlerini kunnuş, ' birbirleriyle savaşmış, kan . davalannın. zor silinir düşmanlıklann . girdabına düşmüş çok sayıda Balkan halkını, tek bir devletin, Yugoslavya Federatif Sosyalist Cumhunyeti'nin çatısı altında toplamak çok cesur bir atılımdı, çok zorlu bir hedefti. Ancak Tito gibi eski kuşak Marksistlerin kalkışabileceği bir hedef... Şu mozaiğe bakın hele: Güney Slavlan denen ama aralarına dinsel farkhlıklar girmiş Sırplar (Ortodoks), Goranj Sırplan (Müslüman). Hırvatlar (Katolık), Slovenler (Katolık ve Protestan), Boşnaklar (Müslüman) halklara ek olarak köklennı Büyük İskender'e dayayan bir başka Slav halkı Makedonlar, emik kökenleri Slavlardan çok farklı Arnavutlar. Güney Slavlannın bir başka kolu Karadaghlar, Osmanlı'dan miras Türkler. sınınn bu tarafında kalakalrmş Macarlar, hepsinden farklı Çingeneter.~ Böylesine karmaşık, böylesine yüzyıllık düşmanhklarla yoğrulmuş bir coğrafyada böylesi bir halklar mozaiğini bir araya getirmeyi düşünmek bile başlı başına bir meydan okumaydı. Meydan okundu. Meydana çıkıldı ve... Başanldı sanıldı. Kafkasya'da. Orta Asya'da Sovyetler'in halklann kardeşliğıni hayata geçirdikleri iddialanna kuşkuyla, hatta dudak bükerek bakanlar. Yugoslav denemesi ötekilerin kahkahalan arasında birbirlerine firça atıyor. hakem olarak Karadağh set amirinin oyuna başvuruyorlardı... Yugoslavya Komünist Partisi'nin yönetim kademeleri bu "taMo"yu övünerek gösteriyor ve "Halklann kardeşfiği eğer proletarya enternasyonalizminin yüce hedeflerinden biriy se, bu, Yugoslavya toprağında hay ata geçti işe. Bu . Kardes fıaHtlardan... Dalmaçya kıyılannda Arnavut ; dondurmacılar, Sırp teknisyenler. •• Sloven muhasebeciler. Makedon ahçılar. Macar garsonlar. Türk komiler, Karadağlı balıkçılar. Çingene çiçekçiler iç içe. kucak kucağa "sosyaKst anavatan" için çalışıyorlardı. Ohri Gölü kıyısmdaki şiir akşamlannda Sırpça, Hırvatça, Arna\-utça, Türkçe, Makedonca şiirler uçuşuyor; şairler slivoviç (erik rakısı) bardaklannı birbiri ardına dipliyorlardı. Belgrad Film Akademisi'nin stüdyolannda, Çingene yönetmen Emir Kusturica, baştan çıkancı bir Hırvat dilbere bir kez daha prova yaptmrken, az ötede Boşnak kameraman ile Arnavut ışık yönetmeni ise huiyorsunuz, olanaksız..." deyip uzun yıllardır "küs"olduklan Sovyet yoldaşlara keyifle laf çarptınyorlardı. Düşman halklara... Oysa tarihin çarkı adeta geri döndü. 45 yıllık bir sosyalizm kuruculuğu döneminin ardından. halklann kardeşliğinin, Balkan topraklannda gerçekleştigine dost düşman inandığında; dostlar kıvanıp, düşmanlar kıvrand*ığında, Yugoslavya topraklannda kan ırmaklan akmaya başladı. Tito'nun ölümündea (1980) bir kaç yıl sonra kardeş halklar hızla düşman halklara dönüşmeye başladılar. Bir arada yaşayamayacaklannın bilincine(!) vanverdiler. llkin, zengin ve bencil Slovenler koptu. Artlanna Almanya ve Avusturya'nın güçlü mali ve siyasal desteğini alıp. dikışleri patladı patlayacak noktadaki Yugosla\ r ya'yı umutsuzca bir arada tutmaya çabalayan Belgrad'ın itirazlannı ustalıkla kulak arkası edip bağımsızhklannı ilan ediverdiler: Slovenya. Sıra Hırvatlara geldi. Dalmaçya kıyılan boyunca uzanan, altyapısı sağlam,. kapasitesi göz<k*nıaş«n«t tunstik • ı ,-i - tesislerden oluk gibi akan döviz gelırlenni öteki kardeşlcrle bölüşmemeye karar verdiler. Hırvatistan topraklannda zorlu ve kanlı günler yaşandı. Ama tsviçre, Güney Almanya, Avusturya'da yuvalanmış ve oralarda bugünler için beslenip semirtılmiş faşist ve neofaşist Hırvat güçleri de devreye girince. Sırplann başını çektiği öteki kardeşler yenik düştüler. Yugoslavya'dan bir büyük parça daha koptu: Hırvatistan. Dltclşler patlayınca En gelişmiş, en zengin cumhuriyetlerini yitiren, gücünden saygınhğından geriye sadece namı kalmış Yugoslavya'da. kopan parçalardan göç etmek zorunda kalanlann büyük çoğunlugu Sırp'tı. Bu, Sırplar arasında öteden beri var olan milliyetçiliği. ırkçılık sımrlanna zorlamaya başladı. Kalan parçalann kopmasmı önlemek için demokrasiyi daha da pekıştirmek yerine, Miloşeviç'in başını çektiği Belgrad yönetimi zorbalığı, sılahı ve baskıyı yeğledi. Sırbıstan'ın, Batı Avrupa'nın ve ABD'nın hıç unutulmayacak <"B«sna utancı" işte bu koşullaıda başladı. Dört yıl boyunca, Yugoslavya'da halklann kardeşliği ülküsüne en çok yaklaşılmış kentinde, Saraybosna'da, Sırp keskin nişancılar, Sırp zırhh birlikleri ölüm kustu. Batı'nın ınsan haklanna çok duyarlı (?) süper güçleri dört yıl utanmasızca bu cankınmını seyrettiler. Bunca kan, bunca acı Bosna'nın da Yugoslavya'dan kopmasını önleyemedi. Geride binlerce ölü. bmlerce ırzına geçilmiş, Sırp spermlefiyle yeniden Slavlaşürma'ya uğratılmış kadın, yakılmış. boşaltılmış kentler, kasabalar ve Miloşeviç yönetimindeki Sırp halkının alnında silinmez bir kara leke kaldı. Bosna'da ugranan derin itibar kaybı. Belgrad yönetiminin, Makedonya'nın kopuşuna pannağını kıpırdatmadan seyirci kalmasına yol açtı. Yugoslavya. halklann kardeşliğinin anayurdu, kavranması güç bir hızla parçalandı. Arta kalan. Miloşeviç'in hâlâ "büyük Sırbistan" düşlenyle avutmaya kaldığı Sırbistan Federe Cumhuriyeti ile gönülsüz küçük ortak Karadağ Federe Cumhuriyeti 'nden ibaret. Kalanın adına Belgrad gene Yugoslavya diyor. Ama buna kendisinden başka çok az kişi inanıyor. •« t ...Ve Kosova... < '• s a I 9 9 a t e Âkbabalar işten dönünceKosova'mn 'Akhabalan'. Afganistan'm 'Ef Sıfirlan'. Ruanda'mn 'Ak zencfleri", Bağdat'ın 'Haramiteri', ya- ni kriz, savaş ve çatışma böl- geleriude çalışan gazeteci- ler ölüme, şiddete, can kı- nmlannaaJışmış mıdır? Du- yarsjz mıdırlaT bir tanksavar mermisi ile küçücük bedeni- nin yansı uçupgitmiş bir be- bek cesedine? Kanlar içinde yerde yatan kocasınm başın- da çığlıkian gözyaşlanna kanşan bir geline gözleri dolmadan bakabilmekte mi- dirler artık? Kanı kanıksa- mışlar rrudır? Aydın Engin bu gazeteci- lerden biri değil; bu gazete- cilerden tanıdıklan. arka- daşlan, dostlan olan bir ga- zeteci sadece. Boş verin o- nun bu konudaki fıkirlerini. değeriendirmelerini, kişisel yargılannı. Sonılan onlar. kendiîeri yanırtasınlar: Bir Alman foto muhabiri. Manfred Kaestner. Prişti- ne'de bir otel odasmda bir yandan valizını topluyor. bir yandan anlatıyor: - Saçma! Ne demek ahşmalt, kanıksamak. duyarsız- laşmak?.. Ben bir bebek cesedinin başında deklanşö- römebasarkendünyayı sarstığuna inanıyorum.Ben ol- masam, sıcak rahat evlerindc donıudann mutluiuğu- nu yaşayacaklannı suratlarma haykınyorum... Jose (soyadını bilmıyorum), Portekizlı bir kamera- man. îspanyol TVS'e çalışıyor. Annesi ağır hasta. Üç gûn izin aidı, Lizbon'a gidecek. Priştine Grand Ho- tel'de, odastnın mmibanndakı içki stokunu kentte ka- lan gazetecilere paylaştmyor. Sona, ben kaldım. Eli- rne bir Italyan konyağı tutuşturdu: Veccıa Romana. Sonra da sorumu vanıtiadı: - Sorun alışmak filan değil. Aptalca bir soru bu En- gin. Sorun dayanabilmekte. Aikoli/m hcpimi/i tehdit ediyor. kinıileri ot (esrar) da içij oriar biüyorsun. Yok- sa geceleri uyumak münıkün olmayabilivDr. İncu- bus'un Türkçesi ne?_ Nasıl?n Kaarabaasan (karaba- san, kâbus)» Evet Kaarabasaan yanL. Ruanda'da ölen birinin fbtografını çekerken kanına bastım. Ayağımda işte şu koca postallar vurdı. Hâlâ ayaklartını uzun uzun yıkaınadan yatağa gû-emhorum ben» Oysa fotoğraflannı. fılmlerini merkeze geçip, bir i- ki saatlik mavra için otelin ban çevresinde halkalan- dıklannda, aralannda kaynattıklan sohbeti görscniz içlerinde kopan acı kasırgalannt, gözlerini gölgeleyen keder bulutlannı fark etmezsiniz. Çocuksu bir neşey- le sohbet ediyorlar. Buy- runsizegelişi güzel tutul- muş sohbet notlan: - Vay>> merhaba Do- rothea-Gene fisbk gibi- sin?» Hey biz Bosna'da beraberdik degil mi?.. Şeydi adın senin? Dur, söykme... Ben bulaca- ğıin-. Hay Allah, neydi?- NVfflyL Âh evet, VVılfy^ Naber Wfflv?™ N'obûn, iyiiik.» Baksana. Tacikis- tan'da mayıntı tarlayı geç- mek için kim önden gide- cek diye arögımız yazı-tu- rayı anımsıyor musun?.. Nasıl unutunım?_ Biliyor musunben ka>bedincehi- le yapıp yapmadjğpm bile düşünmüştüm» Yuhhh, yazı-turada hile. olmaz. Oba oba para havada ka- hr._ Hey BasiL bir bira da bana getirsene... Banaba- kın, Chrisrian Amanpo- ur'u CMVde izlediniz mi bugün? Kosova'daher şe>' sakin dedL_Kan hakh,ei- bette sakin... Ben bir Arnavutu çektim bugün. Çok sa- kindL. Salak, tabii sakin olacakb adanı. Olüler sakin olur. Hele makineJi tüfekie taranmışsa» BasiL getir şu biramıbeL Birduyarsızlıktan söz edilecekse. "duyarsızlan' baş- ka yerlerde aramak gerek. Kitle iletişiminde de\'rim- sel niteliklı sıcramalar yaşanırken, gencecik delikan- lılann ve kadırdann > r ürekleri nasırbağlamaksızın, yü- rekleri sürekli kanayarak çatışma bölgelerinden, savaş alanlanndan evlerin oturma odalanna taşınan çmlçıp- lak yaşam gerçeklerini, bir film, bir 'realty show', bir çarkıfekk izlercesine ızleyenlerde örneğin... Yarın: Sertf Turgut'un bltmeyen öytcüsü Kosova işte bu henüz noktası t~-'- konmamış sürecin, bu amansız parçalanmanın bir halkası! Artık ortada bir Yugoslavya yok, çeşitli Balkan halklannı bir arada tutan siyasal ve ideolojik tutkal çürüdü, çimento döküldü. Kosova Amavutlan için fazla seçenek yok: Sırbistan'ın (Yugoslavya'nın değil, Sırbistan'ın) bir eyaleti olarak kalmak, Sırp egemenliğini ve milliyetçiliğini her gün solumak ya da... Kosova Amavutlan "ya da" yı seçtiler. Ya da'nın öteki adı: Bağımsız Kosova Cumhuriyeti.L 1989 sonundan bu yana, bu hedefe, Kosova Arnavutlan banşçıl yöntemlerle, bir siyasal çözümle ulaşmayı denediler. Dr. tbrahim Rugova önderliğindeki Kosova Demokratik Birliği (LDK) adlı siyasal partinin, Kosova'da geniş destek bulmasr. bir siyasal manevra olarak Sırbistan'daki genel seçimleri boykot edip. Kosova için gayri resmi ama gayet dddi bir seçim yaptıklannda oylann LDK'ye akması, Dr. Rugova'nın "Kosova Cumhurbaşkanı" ilan edilmesi hep bu banşçıl geçişin, siyasal çözüm arayışın duraklanydı. Pek çok Sırp aydını, gazetecisi ve politikacısınca Yugoslavya'nın parçalanmasmın en büyük sorumlusu olarak gösterilen Miloşeviç yönetiminin. Kosova Arnavutlannın bu arayışlannı boşa çıkannası, zora başvurması, yama tutmaz hale gelmiş bir sözde Yugoslavya (aslmda: Büyük Sırbistan) düşüyle Kosova'ya asker yollayıp, yerel Sırplan silahlandırmaya girişmesi kaçınılmaz meyvelerini verdi: Bir yıl kadar önce Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) kuruldu. Kosova'da kan ırmaklan akmaya başladı. Iki halk, Sırplar ve Arnavutlar arasında. zaten pek olmayan dostluk, birden derin bir düşmanlığa dönüştü. Bölgede yüzyıllardır iyi kötü yan yana yaşayan Arnavutlar ve Sırplar birbirlerini acımasızca yok etme savaşına giriştiler. Sonunda ABD ve Avnıpa Birliği (AB) el koydu. Taraflar biraz da kollanndan sürüklenerek Paris yakınlanndaki Rambouillet Şatosu'nda bir araya getirildiler. Avrupa Temas Grubu'nun hazırladığı banş ve çözüm planı da önlerine kondu. Şu anda Arnavutlar bu planı hemen hemen kabul ettiler ve imzalamak üzereler. Sırp tarafı adına Miloşeviç ise hâlâ dıreniyor; NATO'nun planı zorla uygulatma tehdidine ve zorla uygulatabilecek güçte oldugunu bihnesine rağmen direniyor. 15 Mart'ta taraflar yeniden bir araya gelecekler. Balkanlar soluğunu tutmuş o günü bekliyor. Kosova'da ise... Kosova'da ise kan ırmaklan akmaya devam ediyor... Belgrad ve Ötesi (Sırbistan izlenimleri) İnsanlar ve sincaplar ATAOL BEHRAMOĞLU "Çok Kfittürfö Dümada Yazar" ko- nulu uluslararası yazarlar toplantısımn 17 Ekim Cumartesi günü Sırbistan Ulu- sal Kitaplığı'ndaki kapanış oturumunda başkanlık divanındayim... Mısırlı yazar ve gazetecı Ahmed Nafi, yaşlı ve yakı- şıklı bir adam, düzgün ingilizcesiyle okuduğu bildinsınde, Batı'daki "tslam tehükesi"' savlannm. Batı ülkelerinin em- peryalizmini gizlemeye çalışan demago- jik yanlanna değiniyor... Genç ve şirtn Yeşim Mûderrisoğlu, sevimli ve içerikli konuşmasında. yazann banşçı ve sınır- lar üstü kimliğinden söz ediyor... Hırva- tistanlı bir Sırp yazann konuşmasındaki bir cümlenin altını çiziyorum: "Koso>a, Snplann uğradığ) yıkunın sadece bir bö- lûmüdür_r Hm'aristanlı bu Sırp yazar. Hırvatistan'da Sırp kökenli halkın kitle- sel yıkıma uğratıldığmı, kiliselerin ve Sırp okullannın yok edildığini anlatı- yor... Konuşmasını "Lfltfen yardım e&nV cümtesiylebitiriyor... îkinci Dün- ya Savaşf nda çocuk yaşlarda aldığı ya- ra sonucunda felç olan yaşlıca bir bayan Sırp yazar, tekerleklı sandalyesiyle gel- diğı kürsüde, toplantmın "sovinizm" do- zu en yüksek konuşmasını yapıyor... Bu konuşmadan not edebıldığım cümleler ve cümle parçacıklanndan bazılan: "Sırplar kendi smıriannı sa\unuyor_.", "faşist Osmanlı gücü_.", "ruhumuzu öt- düremezter-.", "savaşmalı\ız_~. "hüma- mstternerede?™" Çeşitli üİkelerden(Ka- nada, Almanya, Amerika vb.) Sırp kö- kenli yazar ve şairlenn konuşmalan, da- ha yumuşak dozlarda da olsa bu minval iizre sürüp gidiyor... Oturum başkanı Mooıa Dimiç'e. başlangıçta konuşma yapmak niyetinde olmadığım halde bir şeyler söylemek gereğini duyduğumu fı- sıldıyorum... Belgrad Cniversıtesi Tür- koloji Bölümü'nün çok genç ve yetenek- li asistanı !van Panoviç'i, izleyiciler ara- sından. yapacağım konuşmayı çevirme- si için kürsüye davet ediyorum... Kan başlangıçta azıcık paniklese de arada bir benim yüreklendirmelerimle de. ricamı başanyla yerine getiriyor... Kafamda ön- ce gerekirse, Rusça ya da Fransızca yap- mak üzere oluşturdugum bu konuşmanm şu anda önumde bulunan notlan şöyle: "Puşkin'iıı sözleriyle: 'gerçek ulusallık köylü rmntanının betiminde değil halkın ruhundadır.' Halkın ruhu. bir halkın di- Iİ yaşama biçimi, edebiyan. sanah, ahla- kı anlayışı, vb. dır~. Zaman içinde başka haiklaria, başka dilleıie, başka vaşama biçinıIenŞle karşıklıkb iüşkikr oluşur. Bu buluşma devam etmektedir.. Her uhı- sal kültür az çok melez bir kültürdür.- Dar anlanıda ulusakılık bilimsel olarak yanlıştır... \'e tehlikelidir de... Bunun bir- çok örneğini gördük... Kendimizi başka kümîriere kapatamayız... Küreselleşme emperyalizmin yeni adıdır... Bu, ulusal ekonomilerin çökertSmesi, 1MFnin bu\- ruğuna \erilmesi demektir.- Buna koşut olarak da ulusal külrürierin yok edilme- skür._ Bu kûltürlerin tümüne 'Batı küi- türü üniformasfnın geçirilmesL bundan daha da körüsû. kültflrsüzleştinnedir... Öyieyse Heyapmabyız: 1) Şoven obnadan ulusal kültür değerlerini savunmak. kar- deşçe iüşkikri geliştirerek evrenstl kültü- re doğnı yürümek; 2) Emperyalist da- yatmaya karşı direniş \vllan bulmak. Bu toplantanın anlamı bence budur." Öğleden sonra, bu kez tek başıma ve hantama bakarak, Sırbski Bulvan (eskı adıyla Mareşal Tito...) ve Tereziya, Knez Mihay lova Bulvan yoluyla, bir kez daha "Kalemegdan"a doğru yürüyorum... Bu pınl pınl güneşli ekim öğle sonrasinda Belgrad, açık hava cafe'leri, düzgün gi- yimli ve güzel endamlı genç kızlan ve delikanlılan, uygar yaşama ritmıyle, Do- ğu ve Batı kültürlerinin izlerini buluştu- ran, yaşanılası bir kent... "Kalemeg- dan"ın tam ortasında, kim oldugunu çı- karamadığım bir Ali Paşa'nın türbesi var... Selçuklu mimarisini anımsatan bu hüzün verici görünümlü küçük taş yapı- ya yaklaşıyorum... Kapısında kocaman birkilitasılı... Demirparmaklıklı pence- renin kınk camından içeriye bakıyo- rum... "Mumsönmûş,rahlede>Tümiş...'' Sandukanın örtüsü rüzgârda savrulmuş. yerlerde bozuk paralar... Türbenin duva- nnda, belli kı, "Osmanh faşizmin ne kar- şı bir elin çizdiği gamalı haça benzeyen bir işaret ve altında bir yazı: "Satanik (şeytansı) Majeste..." Biraz daha ilerlere yürüyerek kale du- varlanndan aşağılardaki engin genişlik- lere bakıyorum... Sava ve Tuna ikı kol- dan gelerek Veliko Ratno adacıgı çevre- sinde gölümsü bir genişlikte birleşiyor... Rönesans dönemi ressamlannın peyzaj- lannı anımsatan engin, dingin bir görün- tü... Surlann üstünde ve çevresinde bir cumartesi öğleden sonrasının dinginligi- ni bağnşsız çığnşsız yaşayan Belgradlı- lar... Sadece çocuk sesleri ve az sonra bir akşam çanı... Bütün bunlar, gende bırak- tığım toplantı salonuyla tam bir karşıtlık oluşturuyor... Akşamüstüne doğru "Kalemeg- dan"dan çıkarken yıllardır ilk kez bir sm- capla karşılaşıyorum... Sevimli kuyru- ğunu savurarak ağaçlara tırmamp iniyor, iki cevizi birbirine vurarak kendisini ça- ğıran bir genç kızın elinden azıcık ceviz yedikten sonra yine bir yerlere koşuştu- ruyor, sonunda oralardaki bır bina inşa- atının kirişleri arasında gözden kaybolu- yor... Gece "Kobrak Vakfi" adlı kuruluşun büyük salonunda uluslararası şiir günü var... Okunan Sırpça şiirlerden birinde "Türk" sözcüğü geçıyor... Ön sırada yan yana oturduğumuz tskender Muzbeg'den dızenin anlamını çevirmesini nca ediyo- rum. . Kulağıma eğilerek, çeviriyor: "Türk lahcıyla uçurulan kafalar_" Sürecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle