20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 6 Yemenimin Uçlan'nda yazann kısıtlı dünyasmı ne yabancı ne de yerli yönetmen kırabilir Geçmişe hapsoimuş kaduılar 13 HAStBE KALKAN KOCABAY Devlet Tiyatrolan 1999 ilkbahar sc- zonunda ilginç bir projeye imza attı. Her zaman yabancı bir oyunu aynı ül- keden gelen bir yönetmene sahneletme geleneğinin teTSİne, bu kez yabancı bir yönetmen yerli bir oyunu yorumladı. Amaç. herhalde kendi yapıtımızı dıştan bir gözle yeniden görmek, keşfetmek. Refık Erduran'm "Yemenimin Uçta- n", Gürcü yönetmen Alexander Kan- taria'nm yonımuyla Oda Tiyatrosu'nda oynanmakta. Kadtn olmak, ülkemizde, gelenek, inanç ve modern yaşamın yarattığı bir gerilim hartında yaşamaktır. Özeilikle köyden kente, ister eğitim ister iş bul- ma amacıyla gelen kadınlar. gelenek- lerin onlar için çizdiği yaşama alanı ile modern yaşamın gerekleri arasında sı- kışıp kalmaktadır. Maço değerterie kuşatümışlar Refik Erduran, "Yemenimin Uçlan" adlı oyunda izleyiciyi gelenekle yeni- lik arasında sıkışmış kadının iç dünya- sına götürmek ister. Köy kökenli olan Zehra, oyunun baş kahramanıdır. Zeh- ra, ne İstanbullu olan eşi Nuh'un karan- lık işler çevirerek çabuk para kazanma- nın yollarını aramasını, ne de oğlu Efe'nin memleketini bırakıp yabancı diyarlarda mutluluğu aramasını anla- yabilmektedir. Zehra, yalnızca kızı Ece' yi gerçekten anlamaya çahşır. Ece, devrimci mücadeleyi paylaştığı nişan- hsıyla, babasının ihban(?) üzerine tu- tuklanmış ve nişanlısı ölmüştür. Yıllar sonra karşısma çıkan Ece'yi Zehra ta- nımakta güçlük çeker, çünkü çarşaflı- dır. Ancak annesi Ece'nin bir uçtan di- abancı bir yönetmene bir Türk oyunu sahneletmek, yani bize kendi dünyamızı dışandan bir bakışla yeniden sunma düşüncesi ne denli ilginçse. bu proje için seçilen metin de o denli yanlış bir seçimdir. ğer uca geçmesini (tuhaf bir biçimde) inançla açıklayarak, seçimine saygı gös- terir. Bütün bunlan, kendini bir akıl hastanesinde bulan Zehra'nm geçmişe dönüşlerinden ve zaman zaman anıla- nnı genç doktorla paylaşmasından öğ- reniyoruz. Zehra'nın. kendisini bir akıl hastanesinde bulmasının önemli neden- lerinden biri. onun babasından başlaya- rak, kocasına ve oğluna değin yaşamın- daki erkekleri mutlu etmek için varol- muş olması, ancak onlar tarafından terk edilmesidir. "Allahım, yardım et bana. Babamın vastyetini\erinegetiremedim. Ötürken,"Kızım. bu topraklar sana ema- net, onlan bulduğundan iyi bırak" de- di. Başaramıyorum. Şimdi oğlum da elimdengidiyor.Hadi,varlığını,büyük- lüğünü göster. Gerigetiroğlumu." Zeh- ra, babasının \asıyetini yenne getirmek için çırpındıkça. kendisini, düş kınklı- ğına uğratan dış dünyadan soyutlar ve sonuçta tümüyle içine dönük yapayal- nız bir kişi olarak kalır. "Yemenimin Uç- lan"nda, Nuh kışiliğinde köşe dönme- cılik, Ece'de köktendincilik \e Efe'de "Babam sağ olsun" felsefesinden yola çıkan yaşama biçimi, 1980 sonrası Tür- kiyesi'nin yükselen değerlerini yansı- tırken, Zehra çaresiz ailesinin parçala- nışını izler. Refik Erduran, maço değerlerle ku- şatılmış kadının dünyasmı, Zehra ve Ece dışında. Kezban adında bir köylü kadının yaşamıyla da gözler önüne ser- meye çalışmıştır. Yurtdışında olan ko- casının yolunu gözleyen Kezban, koca- sına kavuşmak şöyle dursun, onun ora- da kalabilmesi için boşanarak eşinin bir başkasıyla evlenmesine de göz yum- mak zorundadır. Kezban artık (neden işi- ni değiştirdiğini pek aniayamadım) te- 'Sadece fincanımı çizdiğini söylemişti' Kültür Servisi - Bir zamanlar, 20. yüzyılın Michebagdo'dan sonraki en büyük ismi olarak nitelendirilen August John'un resimlen, açtığı ilk kişısel serginin 100. yıldönümünde Olympia'da sergilendi. John'un resimleri. yaklaşık 25 yıldır böylesine geniş kapsamlı bir sergide yer almamışlardı. Olympia sergisinin küratörü Angus Stewart, Ingiltere'yi bir uçtan bir uca dolaşarak ressamın tam 250 yapıtmı bir araya getirmeyi başardı. John'un, en yakın arkadaşlarından birinin oğlu olan VTncent Summers'ı çizdiği bu portre de, sergilenen yapıtlar arasında yer alıyor. Resim yapıldığında 6 yaşında. şimdiyse 80 yaşında olan Summers. John'un sadece elindeki fıncanı çizeceğini söyleyerek kendisine poz verdirdiğini belirtiyor. mizlik yaparak değil, fahişelikle geçi- mini sağlarken, eski eşinin ona "oros- pu" demesi üstüne onu bıçaklayarak öldürür. "Yemenimin Uçlan'"nda, Re- fik Erduran, maço ve yoz değerlerin kol gezdiği bir dûnyada, onurlu bir ya- şam sürme mücadelesindebulunan ka- dmlann yıkımını oldukça kalın çizgi- lerle vermektedir. Yazar, modern yaşa- ma ayak uydurma mücadelesinde yenil- giye ugrayan Zehra'yı bu dûzenin bir kurbanı oîarak yansıtmakta, oysa Zeh- ra ve diğer kadınlar, kendilerini içine hap- settikleri dar dünyanın kurbanlandır ve bu nedenle yenilgiye mahkûmdurlar. Simgeler işlevsiz kalıyor Gürcü yönetmen Alexander Kantaria, buram buram yerellik kokan bu metni sahneye taşırken, özellikle Zehra'nın bireysel savaşımını ön plana almış, ku- şaklar arası çatışma, bireyin kişiliğine sahip çıkma mücadelesi gibi temalann üzenne yoğunlaşarak, oyunun evrensel boyutunu vurgulamaya çalışmış. Me- tinde geriye dönüşlerle sağlanan farklı zaman düzlemleri, ışık değişimleri ve fon müzikleriyle yansıtılmış. Sahnenin bem- beyaz, sabit bir hastane odası gibi tasar- lanmış olması, uzamı sınırlandırmış, bu nedenle küçük aksesuarlarla yaratılma- ya çahşılan tüm dığer uzamlar, hastane odasına renk katmaktan öteye gideme- miştir. Oyunun başında ve sonunda kul- lanılan beyaz maskeler, sahnenin geri pla- nında açıİmış. bir pencereden zaman za- man dumanlar arasında geçen bir tren, gemi ya da kamyon. yönetmenin oyuna görsel zenginlik kazandırmak için kul- landığı, ancak oyunun bütününde işlev- siz kalan. simgelerdir. Oyunculann da kendilerini, bu simgelere benzer bir boş- lukta gibi hissettikleri gözden kaçmıyordu. Zehra. (BilgeŞen) "yemerümin renkleri sana gü- zel gelmryorsa içinde doğup bü- vüdüğün renkkrden kopmuş- sun". gibi klişe tümcelerle geç- mişin değerlerine sahip çık- maktan çok. körü körüne bir nostaljiye gömüldüğünün far- kındaoldugu için olsa gerek, ye- terince giyememişti rolünü. Mehlika Kaptanlar, Tuğrul Çe- tiner ve Umut Detnirdelen bir- kaç rolü birden üstlenmekte- ler, doktor, hemşire, yönetmen, Kezban, delikanlı, vs. Oyun- cular, tüm kişileri aynı biçim- de oynadıklan için, ancak kos- tümlerin yardımıyla bu roller arasındaki geçişler yakalana- bilmekte. Yabancı bir yönetmene bir Türk oyunu sahneletmek, ya- ni bize kendi dünyamızı dışa- ndan bir bakışla yeniden sun- ma düşüncesi ne denli ilginç- se, bu proje için seçilen metin de o denli yanlış bir seçimdir. "Yemenimin UçlarTnda yazar, bir toplumun geleneksel ve etik değerlerine sahip çıkmak zo- runda olduğunubelirtirken, ka- dınlan bu değerlerin taşıyıcısı olarak seçmiştir. Ne var ki ya- zar tarafından geçmişe hapsol- muş kadmlann olusturduklan kısıtlı bir dünyayı, ne yabancı ne de yerli bir yönetmen krra- bilir. 'Zulümlerden zulüm beğen' YAŞARKEMAL Türkiye hiçbir zaman yazarlannı, şairlerini iflah etmedi. Bal çanağmda sinek olanlan da baş tacı etti, değeri ne olursa olsun. Sonunda sanatçılar devletten zulümden başka bir şey beklemez oldular. Arada sırada cılız bazı ışık parlamadı değil. O cılız ışığın parlamasıyla sönmesi bir oldu. Eskiden bir sanatçı beş, on yılda yazdığı bir romanına yayımlandığı yılda bir tüccar kadar vergi veriyordu. On yılda borçlanıyor, başka işler yapıyor, kınp sanyor, bir yılda vergiyi toptan veriyordu. Bu zulümdü. Sanatçıyı aç koyma metoduydu. Sonra ne oldu, ne olmadı, ne olduğunu biliyoruz ya, kitap yazan sağcı üniversite profesörlerini unutmayalım, hem de ders kitabı yazanlannı, sanatçılann dışında yazı yazanlan, ne olduysa vergi değişikliği oldu. Sanınm Adnan Kahveci zamanında, hangi dağda kurt ölmüşse, devlet insafa geldi, ya da gaflete uğradı bir yasa çıkardı. Yasa mı diyorlar, ne diyorlarsa bilemem.. çıkardı işte. Telif haklanndan yüzde 26 peşin vergi almaya başladı. Türkiye'de kaç yazar, şair var ki yapıtianndan para kazanan... Devlet, siz demokrasi mi istiyorsunuz, devletin kutsal çetelerine mi kanşıyorsunuz, alın size. Ve herkes gibi, daha da çok deftere tabi olacaksınız. Devletimiz bilmiyordu ki, iflah etmediği sanatçılara ne yaparsa yapsın, yaptıklannın daha çoğunu yapamaz. Zulümlerden zulüm beğen. NASRETTİN HOCANIN KARISI BİR GECE UYANMIŞ Kİ NE GÖRSÜN, BİR HIRSIZ GELMİŞ EVİ SOYUYOR. HOCAYI UYANDIRMIŞ, EVDE HIRSIZ VAR, DEMİŞ. HOCA, SUS HATUN, DEMİŞ.. BtR ŞEY BULSUN DA ELİNDEN ALAL1M. Goetlıe Eııstitüsü yeııi biııasıııcla Beş gün boyunca yapılacak etkinliklerde açıkoturum, konser, film gösterimi, pantomim gösterisi, okuma günü gerçekleştirilecek KûltürServisi-Asıl ismi Istanbul Goethe Enstitüsü olan Alman Kül- tür Merkezi, çalışmalannı 20 yılı aş- kın bir süredir 'geçfci' olarak sürdür- düğü Odakule'deki bürolanndan ye- ni binasına taşındı. 1895 yılında inşa edilen Art No- uveau stilindeki binanın sahipleri, Istanbul Erkek Liseliler Eğitim Vak- fı ve Avusturya Liseliler Vakfı. Bi- nanın alt katı Goethe Enstitüsü'ne tahsis edildi. Yeni bina, lstiklal Caddesı'nde Galatasaray Lisesi'nin yanında bu- lunan Cunihuriyet Anıtı'ndan Top- hane'ye inen yol üzerinde sağ kol- da bulunuyor. Adresi: Yeni Çarşı Caddesi 52,80050 Beyoğlu-lstanbul. Sospeso Uçiüsü'nün konseri 'Kııfturhaus'. yanı kültürevi ısmı verilen binanın 4. ve 5. katlannda Avusturya Liseliler Vakfı ve Istan- bul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı ken- di mekânlannı oluşturdular. DiğeT katlarda yer alan Alman Kültür Mer- kezi'nde ise çok amaçhbir salon, kü- tüphane ve bilgi merkezi bulunuyor. Bundan böyle Almanca kurslan sa- dece hafta arası değil, hafta sonla- nnda da verilecek. aynca kütüpha- ne ve bilgi merkezi cumartesi gün- leri de açık olacak. Alman Kültür Merkezi'nin 1-5 Mart arasında gerçekleşecek açılış etkinlikleri ise şöyle: Bugün saat 19.00'da piyanist Ue- li VVıget, kemancı Matthias Tacke (Vermeer Dörtlüsü'nde ikinci ke- man ve Illinois Üniversitesi'nde pro- fesör) ve Ensemble Modern'in (Frankfurt) viyolonselisti Mkhael Kasper'dan oluşan Sospeso tlçlü- sü'nün konseri gerçekleşecek. Kon- serde VVolfgang Rihm, Ludwig \an Beethoven, Isang \un \ c Dimitri Şos- takoviç'in bestelen seslendirilecek. Yann saat 19.00da Lothar Lam- bert'ın "Blondbisaufs Bluf (Sapı- na Kadar Sanşın) adlı fılm gösteri- lecek. (Almanya, 1997, 75 dakika. renkli, Almanca. Türkçe altyazılı). Filmde Hans Marquardt, Evelyn Künneke ve Nilgün Tayfıın rol alı- yorlar. Dünyadakı bütün hakiki ve sahte sanşınlara ithaf edilmiş bir hi- civ olan filmde, sanşın fılm yıldız- lan kahramanın en büyiik tutkusu- dur. Bu seferki yıldızı ise bir zaman- Beyoğiu Yeni Çarşı Caddesi'ndeki Art Nouveau stilindeki 'Kulturhaus' yani kültürevinin 4 ve 5. katlannda \vusturya Liseliler Vakfi ve Istanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfi bulunuyor. Diğer katlarda ise Alman Kültür Merkezi'nin çok amaçlı salonu, kütüphanesi ve bilgi merkezi yer alıyor. lar Hollyvvood'da vahşi ormanlar kralıçesi Lorena'yı oynayan Berlin- li Gloria Mundi'dir. Filmin kahrama- nı kendisini reddedilmiş hisseder ve sınemadakı gibi sansasyonel bir şe- kilde öç alır. Çarşamba günü saat 10.00'da Is- tanbul'da Almanca dilinde eğitim veren 11 okulun birincileri arasında 'Almanca Okuma Yanşması'' yapı- lacak. Jüri. DikkZaptçıoğlu (yazar), Prof. Dr. Nilüfer Tapan (Istanbul Üni\ersitesi), ve Z,MesutTuran"dan (Türkiye Almanca Oğrehnenleri Der- neği Başkanı) oluşuyor. Aynı gün saat 19.00'da pantomim sanatçısı Nemo, 100 dakikahk bir gösteri sunacak. Ülkemizde "Yavaşlığm Keşfr ve "Selim ya da Konuşma Yeteneği" adlı kitaplanyla tanınan, ilgi çeken Alman yazarlanndan Sten Nadofaıy, perşembe günü saat 19.00'da eser- lerinden parçalar okuyacak. Oturum başkanhğım ise yazar ve çevirmen Yüksel Pazarkaya üstlenecek. Başkanlığını AliSirmen'in yapa- cağı 'Globallesme Döneminde Kül- tür Politikalan" konulu açıkoturum ise cuma günü saat 19.00'da gerçek- leşecek. Oturuma Goethe Enstitü- sü'nün Genel Sekreteri Dr. Joachim Sartorhıs, Avrupa Üniversitesi Viad- rina'dan Prof. Dr. Karl Schlögel, Prof.Dr. Erdal tnönü ve Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Müdü- rü Melih Fereli katılacak. Istanbul Goethe Enstitüsü ve BM Contempoary Art Center'ın birlik- te düzenledikleri ^Almanya'da Vi- deo-Heykel 1963-1994' sergısı de 10 Mart Çarşamba günü Atatürk Kül- tür Merkezi'nde açılacak. Bölgedeki bütün Almanca öğret- menlerine yönelik "Günümüzde Al- manca Dersi" başhklı toplantı ise 13 Mart Cumartesi günü saat 09.00'dabaşlayacak. Program, kon- feranslar (okullarda ve öğretmen eğitiminde yabancı dil, Almancada- ki gelişmeler ve bakış açılan), grup çalışmalan ve birçok geliştirme se- minerlerinden (kuklalarla Almanca öğretmen, Almanca dersinde bilgi- sayar v.s.) oluşuyor. Tûm etkinlikler yeni binada yapı- lacak ve giriş kartı ile izlenebilecek. Ücretsiz giriş kartlan Goethe Ens- titüsü'nden alınabilir. (Tel: 249 20 09) BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Türkiye'de Demokrasi Sözlükçesi Artmış Bir Anayasası imparatorluğun yan sömürge olma döneminde baş- layan aydınlanma ve demokratikleşme hareketinın iki yüzyıl sonraki övünç tDelgesi. Amerikan Yardımı Empefyalizmin Amerikancaa. Savaş sonrası Truman Doktrini'yte baştatılan süreçte ikilı anlaşmalarla ülkemi- zin başında sallanan Demokles'in Kılıcı. Artık Oy Sistemi İlk kez 1965 seçimlerinde uygulandığı zaman vatan- daşın tek oyunun bile hiçe sayılmadığı seçim sıstemi. Türkiye Işçi Partisi'nin on beş milletvekıline parlamen- toyu açan uygulama. Aybar Mehmet M "Güieryüzlu sosyalisf. Türkiye'de sanık. 1968'de oluşturulan uluslararası mahkemede ünlü filozof Bert- rand Russell ile birtikte Amerikan emperyalizmıni yar- gılayan hukuk adamı. Bayar Celal Tek partı döneminin başbakanlanndan. 1950 seçim- lennden sonra Cumhurbaşkanı. Kendisini makama ge- tiren Demokrat Parti'nin aykın toplum gücü durumuna düştüğü süreçte tanhe Harp Okulu öğrencilerini "ten- kil" emriyle geçen eski Ittihatçı. Baykal Deniz Sol gösterıp sağ vurma becerisini doğuştan kazan- mış sosyai demokrat sözcük üreticisi. Böiükbaşı Osman Kandilli Rasathanesı'nden politikayasıçrayan mate- matikçı. Meddah geleneğini siyasal nutuklara dönüş- türen konuşmacı. 1950'den önce "izinsiz muhalefet" deyimini siyasal tarihe armağan eden hapıshaneciler- den biri. Cindoruk Hûsamettin TBMM başkanlanndan. CanYûcel'indeyımryte'cin- tonık1 . Benden sorarsanız - siyasal emanetçı. Cumhuriyet Halk Parttsi Her döneminde "Gardırop Afafürkçü/eri"nın küme- lendiği siyasal kuaıluş. Onunla da, onsuz da yapılama- yanlardan. Çiller Tansu Nâm-ı diğer Uçuran. Ekonomi profesörü. Demirel- Yalım Erez ıkilisınin polrtikaya armağan ettiğı, Türkçe- mizın canına okumakla ünlü yapay bacı. Demokrat Parti Toplumbilimcilerin "toprak ağalanyla liman burjuva- zisi ittifakrrtöan doğduğunu söyledikleri partı. Iktkjara gelir gelmez Ulusal Kurtuluş Savaşımızın tarihinden başlayarak eğitim sıstemini kültür emperyalızminin tu- zağına düşüren. Ünlü 141. ve 142. maddelerın öngör- düğü cezalan beş katı artttrarak bilim, düşün, sanat ya- şamını engelleme hevesindeki aykın güçlerin dölyatağı. EcevrtBüterrt Şair duyariılığına gölge düşürmediğı zaman çağdaş; yıtirdiğınde çağ dışına düşmeyi önteyemeyen, artık es- ki politıkacı. Erbakan Necmettin örtülu şerıatçı. Kıdemli hacılanmızdan. Birde mumu yatstdan önce sönen REFAHYOL koalısyonunun baş- bakanı. Evren Kenan Aynaya bakınca gözleriyle karşılaşmaktan çekindi- ğini düşündüren ciddi komik. ' I J '•'"',.' KöyEnstitüteri Derebeyi artıklannı uykulanndan eden eğitim kuru- mu. Menderes Adnan DP döneminin Başbakanı. Aydınlı toprak ağası. Par- tistnin milletvekillerini 'SizistersenizHilafeb bilegeri ge- tirebilirsiniz" sözleriyle yüreklendiren tarih bilınci yok- sunu. Iktidarda gözünü budaktan sakınmayan. Yargıç önünde süt dökmüş kedi.. On iki Eytül Tanh babanın bile kısa bir süre kafastnı kanştıran dar- be. Her yaştan, her cinsten aitı yüz bin vatandaşı tu- tuklayan, demir parmaklıklar arkasına gönderen örtü- lü faşizm. On İki Mart 1961 Anayasası'nı "lüks" sayarak demokrasiye şal örtme girişimi. Önseçim Gerçekte, parti genel başkanlannın kullanma yetki- sindeki "Merkezkonten/anı*na çoğun kurban editen sıs- tem. ÖzalTurgut Türkiye Cumhurbaşkalanndan. Hayranlannca kafa- sı bilgisayar. Kurduğu Anavatan Partısı'nde şenatçılık dahil dört eğilimi birieştirme ustası. Başbakanltğı dö- neminde enflasyon şampiyonu. Özelleştirme Halkımızın dişinden tırnağından arttırarak ödediği vergilerte kurulan KlT'len para babalanna peşkeş çe- ken IMF ürünü yaptınm. Sıkıyönetim Osmanlı döneminde örfi Idare. Hele Istanbul'da çey- rek yüzyılı aşkın bir zaman dıliminde geçerlı olan uygu- lama. Düşün, edebiyat adamlannın mahkemelerinde yar- gılandığı olağanüstü yönetim biçimi. Sirer Reşat Şemsettin Birden fazla partinin seçime katıldığı 1946'dan son- ra Hasan Âli Yücel'in koltuğuna oturtulan Millı Eğitim Bakanı. Köy Enstitüleri'nin kapatılması yolunu açan gizli faşist eğitimci. Türkeş Aiparslan Kod adı Başbuğ. "Mfflihareket ülküsü'nü Doç. Nu- rettin Topçu ideolojisinden uzaklaştırarak zoria yaşa- ma geçırmeye çalışan politikacı. Yirmi Yedi Mayıs Oluşturduğu Kurucu Meclis'te hazırlanan 61 Anaya- sası'nı kamuoyuna sunarak tarihimizde dönüm nokta- sı yaratan bir günlük silahlı hareket. e-posta: [email protected] TYS kongreye hazırlanıyor Küttfir Servisi-Türkiye Yazarlar Sendıkası'nın 11. Olagan Genel Kongresi ön- cesinde. yönetim kurulu- nun kongre için gerekli ço- ğunluğu sağlayabilmek amacıyla uzun yıllardır kongrelere ve sendika ça- lışmalarına katılmayan 1 OO'ü aşkın üyeyi kongre- nin secimlistesıne almama- sı nedeniyleharekete geçen TYS Aydınlanma tmece- si'nin iddialannı yalanla- yan TYS Yönetim Kurulu, bugün bütün üyelerin ad- lannın bulunduğu yeni kongre listesini hazırlaya- cak.TYS Aydınlanma tme- cesi üyelen. yönetim kuru- lunun, kongrenin duyul- maması için özel bir çaba harcadığını iddia ettiler. 6-7 Mart tarihlerinde gerçekleşecek olan kong- rede aday olmadıklannı vurgulayan yönetim kuru- lu üyeleri ise TYS Aydın- lanma Imecesi Kurulu'nun bütün iddialarının yanlış anlamalardan kaynaklan- dığmı, üyelerin haftasonu yapılacak kongreye katı- larak istedikleri gibi oy kul- lanabileceklerini vurgula- dılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle