19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni- Orhan Erinç A Genel Yayın Koordınatöni. Hikmet Çetinkaya • Yazıışleri Müdüriı: tbrahim Yıldız • Sorumlu Müdür: Fikret İlkİ2 # Haber Merkezi Müdürü Hakan Kara 9 Görsel Yönetmen. Fikret E&er Istıhbarat: Cengiz Yıldınm • Ekonomı Özlem Yüzak • Kültur: Handan Şenköken • Spor. Abdülkadir Yücelman • Makaleler: Sami Karaören # Düzeltme: Abdullab Yazıcı 9 Fotograf: Erdoğan Köseoğlu • Bilgi-Belge: Edibe Buğra • Yurt Haberlerr Mebmet Faraç Yaym tCurulu: llhsn Selçnk (Başkan), Orhan Ertaç, Oktay Kurtböke, HiknKt Çetinluya, Şükran Soner, Ergun Balcı, tbrahim Yıkhz, Orhan Bursah, Mustaft Balbay, Hakan Kara. AnkaraTemsilcisi. MusUfa Balbay Atatüric Bulvan No- 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks 4195027 •tzmirTernsücisi:SerdarKızık, H.ZiyaBlv. 1352 S. 23 Tel: 4411220, Faks: 4419117 • AdanaTemsilcısı:ÇetinYiğenoğlu. tnönüCd. 119 S. No:l Kat:l,Tel:363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese MüdûriL Üstün Akmen • Koordınator Ahnıt» Koruban A Muha- sebe. Büient Yener • tdare Hüseyin Gürer#U:cme Önder Çeük • Bıİjp- Işlem Nail İnal % Bılgısayar Sıstem Münivrt ÇüerCSaü; FazOetKnza MEDYA C: • Yönetım Kunılu Başkanı - Genel Mudür- Gfllbia Erduran A Koordınator Reba Ifttman • Genel MüdûrYanümcıa SevdaÇoban Tel 514 07 53 - 51395 80-51384«V61,Faks: 5138463 t ».ınlavaB ve Baıao: Yenı Giıı H»ber Ajansı, Basın \e Ya>ıncıhk A Ş , Tikccağı C»d. 3941 Cagaloghı J4334lst. PK-.246 lstanbul Tel- (0.212)51205 05 (20hat) Faks (07121513 85 8 ŞUBAT 1999 lmsak:5.33 Güneş: 7.01 Öğle: 12.25 tkindi: 15.09 Akşam: 17.35 Yatsı: 18.58 Umit Otarîın fotoğraf albümü • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Ümit Otan'm "Yaşamın Iki Ucu" admı verdıği fotografalbümü. Cumhuriyet ICtaplan'ndan >ayımlandı. Kıık siyah beyaz fotoğrafın yer aldığı albümde çocuklar ve jaşlılann yaşam içindeki savaşımı konu ediliyor. Daha önce "Babıtelli". "Çaynobir, "Öykünün Dışındaysan Üşürsün" ve "Aşk Geri Dönene Kadar" kitaplan yaytmlanan Ümit Otan. yeni yapıtıyla ilgili şu görüşlere yer veriyor: "Gazetecilik koşuşturması içinde 'önemli' olanın dışındaymış gibi görünen, ancak 'üzerine basıp' geçemeyeceğiniz 'an'lar vardır. O 'an'da sanki her şey sizin için hazırlanmıs; gibidir. Geriye. 'görmek' ve o 'an'la deklanşöre basma zamanını buluşturmak kalır. Başan kalp çarpıntınızda gizlidir. Bu albümümle, Türkiye'nin çeşıtli yörelerinde yaşamlannı sürdüren 'ihmal edilmişlerin' öykülerinden bir kısmmın bende yarattığı 'kalp çarpmtılannı' paylaşmak istedim..." Lösemili öğrencl içinoyun • ÇERKEZKÖY (AA) - Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde, lösemili öğTencinin tedavi masraflanna katkıda bulunmak isteyen bir gnıp öğretmen, tiyatro oyunu sahneleyecek. Öğretmenler bir süredir yakalandığı hastahkla mücadele eden ve halen lstanbul Okmeydaru SKK Hastanesi'nde yatan Çerkezköy Pakize Narin Lisesi 11. sınıföğrencisi Kader Mandalı için oynayacaklar. "Buzlar Çözülmeden" adlı oyun, 12 Şubat günü Çerkezköy Halk Eğıtimi Merkezi'nde sergilenecek. ÖSS aüaylarma uyarı • ANKARA(AA)- Ögrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) başvuran adaylardan başvuru belgelerinde eksik veya yanlış kodlama yapanlann, aday bilgı kontrol formlannda gerekli düzeltmeleri yaparak 12 Şubat'ta ÖSYM'de olacak şekilde göndermeleri gerekiyor. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), adaylann ÖSS başvurma belgelerine kodladıklan kayıtlara geçmiş bilgileri, aday bilgi kontrol formuyla adaylann adreslerine postaladı. Ellerine bu belge ulaşmayan adaylar, bulunduklan yerdeki posta merkezlerine veya ÖSYM'ye başvuracak. Biltnçsiz avlanma• ANKARA(AA)- Bilinçsiz avcılık, özellikle orman ve dağ ekosisteminde yaşayan ve av değeri yüksek türleri azalttı. Orman Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre Türkiye 132 memeli, 450 kuş, 106 sürüngen, 345 balık ve diğer canlı gruplanyla birlikte toplam 80 bin hayvan türü ile çok zengin tür çeşitliliğine sahip, ancak bu türlerin sayılan normal seviyenin altında bulunuyor. Bunun nedenlerinın en önemlileri ise "yaşama ortamlanmn tahribi veya ortadan kaldınlması"', "Zirai mücadele ilaçlan ve gübreler", "çevre kirliliği" ve "bilinçsiz avcılık..." Memeli hayvanlar arasında pars artık Türkiye'de hemen hemen hiç görülmezken sırtlan, oklukirpi, susamuru ve yabankedileri ile kuş türleri arasında toy, sankamışçın, ince gagalı kervan çulluğu. tepeli pelikan ve bıldırcın kılavuzunun sayılan azaldı. Yılanboyun, ormanhorozu, yakalıtoy ve kelaynak ise nesli tükenen türler arasında yer alıyor. Türkiye'de organ naklinde başan dünya standartlannda, ancak yapılan bağışlar ihtiyacın çok altında Âmaç yaşam kabtesmi artturnakOZANYAYMAN İZMİR - Yaşam süresınin yükseltil- mesi ve kalitesinin artmasına büyük katkı sağlayan organ nakillerinde ba- ğışların, ihtiyacın çok altında olduğu belirtildi. Türkiye'nin organ nakillerin- de başan oranırun dünya standartlann- da olduğu, ancak bağış konusunda çok gerilerde kaldığı vurgulandı. Geçen yıl tüm Türkiye'de gerçekleş- tirilen organ nakillerinin yansının, Ege Oniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Or- gan Nakil Merkezi'nde gerçekleştiril- diğibelirtildi. Merkezde 1998 yılı için- de 26böbrek, 19karaciğerve4kalpnak- linin başanyla uygulandığını söyleyen, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. YamanTokat, Egeli insanlann duyarhhğı sayesinde, bölge genelinde organ bagışının yüzde 40'lara ulaştığını \urgulayarak, "Ya- şamlanndan umutlannı kesmek ûzere olan hastalanmız. artık umuüa >-aşam bekliyorlar" dedi. Organ bağışlannm artması için en büyük görevin kitle iletışim araçlanna düştüğünü belirten, Doç. Dr. Yaman Tokat. medyanın konuyu gündeme ge- tirdiğı dönernlerde bağış oranınmönem- li ölçüde arttığını söyledi. Tokat, med- yanın konunun üzerinde son 1.5 yıldır daha sık durdugunu belirterek. "Bu dö- nemden sonra bağış miktanndaönem- lioranda birartişoklu. Medyane zaman ki konuyu iştiyor, organ bağışı da tvme kazamyor" dedi. Basın yayın kuruluş- lannın yanı sıra, kitle örgütlerinin, eği- tim kurumlannın ve doktorlann da bu konuda daha duyarh olması gerektiği- ni vurgulayan Tokat, Izmir'deçeşitli ku- ruluşlannbelli dönemlerdekampanya- lar düzenlediğıni ve halkın bilinçlendi- rildiğini de söyledi. Uygulaması oldukça zor olan organ naklinin, Türkiye'de, dünya standartla- nna eş oranda başanyla uygulandığını vurgulayan, Doç. Dr. YamanTokat, Tür- admsağı temelieırken Çeviri Servisi - Her yıl on bınlerce kadına mhtMn, rahim içi yara ya da rahim kanseri tanısı konuyoT. Miyomlar ve yaralar ileri aşamalarda tanı konduğunda yıllar süren tedaviler gerek- tirir ve kısırlığa yol açarken, rahim kanseri erken teşhis kon- mazsa rahmin alınmasıyla ve nadiren de olsa ölümle sonuç- lanabiliyor. Alman Buntedergisınin jinekolojik ve onkolojik reha- bilitasyon uzmanı Dr. Barba- ra Ehret W«gener'le yap- tığı söyleşiye göre rahim kanseri, rahim dokusu ve rahim ağzı kanseri olmak üzere ikiye ay- nlıyor ve rahim ağzı kanseri 20-40 yaş ara- sı genç kadınlarda da görülüyor. Rahim kanserinı dokuna- rakyadaağnsan- cı gibı belirtile- rindenanlamak mümkündegil. Bunedenleuz- manlar.kadın- lara 20 yaşın- dan itibaren yıllıkkontrol- ler yaptırma- larını öneri- yorlar. Rahim ağ- zı kanserinde erken tanı konduğunda, hastalıklıhüc- releri lazer enerjisiyleya- karak ya da hasta hücrele- rin toplandığı bölgeyikaayarak tedavi etmek müm- kün. Bu yömemler uzun teda\T süreleri ge- rektirmediği gibı kadıntn doğurganlıgıru da etinden al- mıyor. Ancak tanı, daha ileri aşa- malarda konduğunda rahmin alınması kaçınılmaz oluyor. Jinekologlar 10 yıl öncesine kadar, 40 yaş ve üzeri kadın- larda en ufak bir rahatsızhk- ta bile rahmin alınmasından yanayken, bu tür bir operas- yonunkadmlardabüyük oran- da depresyon, kendine güve- ni kaybetme, alt kann bölge- sinde kronik ağnlar. cinsel problemler ve ileriki yaşlar- da östrojen eksikliği gibi fı- ziksel ve psikolojik rahatsız- lıklar oluşturduğunu gördüler. Uzmanlara göre, Erken tanı, rahim içi yara ve tttihaplar söz konusu olduğunda da çok önemli. Geç anlaşüdığında tedavileride !• yülarca süren yara ve enfeksiyonlar, yumurtalık kanaUannın yapışmasuıa vekısıruğa yol açabiliyor. Türkiye'de çevre korumada ekonomik araçlar kullanılmıyor 4 Çevre yasalarla korunaınıyor^ tstanbul Haber Servisi - Türkiye'nin, çevre koruma politikalannda AB üyesi ülkeler ve Kuzey Ameri- ka'da yaygın olarak kulla- nılan özendirici ve caydın- cı ekonomik araçlar yerine yönetim ve kontrol yakla- şrmını benimsediği, ancak bunda da yeterli verimi sag- layamadığı belirtildi. Bu duruma örnek olarak daha az çevre kirliliği ya- ratan kurşunsuz benzin kul- lanımından, normal benzi- ne oranla sadece yüzde 10 daha az vergı alınması gös- terilirken bu düşük orarun özendirici etkisininbulun- madtğı kaydedildi. Gerek7.BeşYılhkKal- kınma Planı'nda, gerek DPT koordinatörlüğünde yürütülen Ulusal Çevre Pla- nı'nda (UÇEP) ifade edil- diği gibi Türkiye çevre po- litikalannda yönetim ve kontrol yaklaşımının hâ- kim olduğu, kanun, yönet- melik ve tüzüklere dayalı mevzuat araçlan kullanıldı- ğı eleştirisi yapıldı. Iktisadi Kalkınma Vak- fi'nın "Avrapa Birliği ve Türkiye'nin Çe\re Polrti- kalannın Karşılaştırmalı tncetemesi" adlı raporun- da, çevTe politıkalannın uy- gulanmasında karşılaşılan en önemli sorunun, mah'yet- ler ve bu maliyetlerin büt- çe üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler olduğu, Türkiye gibi ülkelerde fı- nansman zorluğu olması nedeniyle de önceliklerin çevrenin korunmasından yana olmadığı ifade edil- di. tKV'nin raporuna göre Türkiye'de çevTe harcama- lan için gerekli maliyetler çoğunlukla genel bütçe ya da çeşitli fon kaynaklann- dan karşılamyor. Ancak genel bütçenin yetersizliği, fon kaynakla- nnın ise düzensizliği nede- niyle bu alanda istenilen kaynak birikimini oluştu- ramadı. 1995 >ılı rakamla- nna göre çevTeyle ilgili ka- mu kesimi yatınmı yakla- şık 25 milyon dolar (8.5 trilyon lira) tutannda. Raporda, bütçe ve fon kaynaklanrun çe\Te mali- yetlerinin karşılanmasında yetersiz olması nedeniyle mevcut fınansman yöntem- lerine, özendirici ve caydı- ncı önlemler dışında geliş- tirilen alternatifler arasın- da ise Türkiye'nin katılı- mına açık uluslararası fi- nansman mekanizmaları gösterildi. NEV5£ Kİ BEN OflLARPAN OE&ÜM.. kiye'deki doktorlann bu işi amatörce yaptığını ileri sürdü. Sağlık alanının en temel sorunlanndan birisi olan organ naklinin, profesyonel anlamda uygu- lanması için, doktorlann sözleşmele- rinde buna ılişkin madde olması gerek- tiğini belirten Tokat. sözlerinı şöyle sür- dürdü:"Mesleğinde uzmanotan hekim- lerin uygulaması gereken organ nakli karşıhğında, hekimkre sabit maaşlan- nın yanı sıraeködemeyapdmalıdır. Böy- leükleprofesyTmel büinci artnrabüiriz.'" Türkiye'de bir dönem. Belçika ve Avusturya'daki gibi her yurttaşın doğ- duğu andan itibaren doğal organ bağış- layıcısı olmasının gündeme geldiğini de anlatan Doç. Dr. Yaman Tokat, mev- cut yasalann uygulandığında bu duru- ma gerek kalmayacağını vurgulayarak şunlan söyledi: "AvTupa'da bu alanda en ileri sonu- cu alan Ispanya ile bizim yasalanmız avıu. Türkiye'de uygulama açısından eksiklikler söz konusu. Sağlık Bakanlı- ğı konma ciddi jaklaşmıvor. Bakanhk organbağışıve naklindedaha kesin pro- jelerüretmelidûf Sağlık Bakanlığı'nın önceki yıllarda konu üzerindeki çalış- malanna da örnekler veren Tokat, ge- çen yıllarda uygulamaya konulan, Or- ganNakilleri Koordinasyon Sistemi' nin (ONKOS), altyapı eksikliği nedeniyle uzun süre gündemde kahnadığmı söy- ledi. Söz konusu uygulamanın politik yönlerine de dikkat çeken Doç. Dr. Ya- man Tokat, şunlan dedi: "Hastanebünyekrindebağışlarsonu- cu toplanacak organ saydannı artor- mayı hedefle\en bu sistemde, naküe ha- zır organlann ağuiıklı olarak Anka- ra'da toplandığı görüklü. Siyasi ağırhği olan çevTelerinbututumuyiasistem mer- kezîleşti \feuygulanıa amacına ulaşama- dLtnsanlar,ötümgerçeği>leyaşamakis- temiyoıiar. fh sa ölüm. doğumun sonu- cudur. Doğanuı kurahnı bozma lüyetin- de değiliz. Sadece yaşam süresini uzat- maM istiwruz." SÖYLEŞİ e-posta : tan (d prizma. net. tr 'OÇ. DR. ADNAN KÜÇÜKÖNDER 'DEN UYARI 'Radyasyonlatedavi, kanser ve sakat doğumlaraneden oluyor' SERMETÇUHADAR KAHRAMANMARAŞ - Son yıl- lardatüm dünyadaolduğu gibi ülkemiz- de de teşhis ve tedavinin önemli bir bölümünün radyasyonla yapıldığını belirten Kahramanmaraş Sütçü Imam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Adnan Kü- çükönder. "Tç alanındakuDandan rad- yasyon konusunda toplum olarak has- sas davranmıyoruz. O> sa tedavi amac- h kullandığımız rad>as\on bile kanser vesakat doğumlara yol açabiliyor'" de- di. Doç. Dr. Küçükönder, teshıste kul- lanılan radyasyon türünün genellikle elektromanyetık bir radyasyon çeşidi olan sert X ışınlanyla yapıldığına, te- davide ise yumuşak X ışınlan ve çeşit- li radyo izotoplarkullanıldığına dikkat çekti. Son günlerdelstanbul'da bir hur- dacmın çöplüğünde bulunan Co-60 radyo izotop maddesiyle gözlerin ye- • Kahramanmaraş Sütçü Imam Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Adnan Küçükönder, radyasyonun tedavi amaçlı kullanılmasının daha riskli olduğunu ve bu durumlarda dahi birçok önlemin alınması gerektiğini söyledi. niden tıpta kullanılan radyoaktif mad- deler üzerine çevrildiğini, yine de ül- kemizde bu konuya gerekli hassasiyet gösterilmediğini ileri süren Küçükön- der şöyle devam etri: "İeşhistekullanılanXısmdhaa oda- lannm kurşun malzemelerk çevrilme- si gerekirken baa deviet hastaneleri. polikliniklerde ve bazı özel teşhis üni- telerinde bu önlem alınmamıştır. Bu röntgen odalan çevre için bir nükieer bomba kadar tehüke arz ediyor. Sade- cefüm çeldlen kişivegöre\liler etkilen- mediği gibi, >akınlanndaki odalarda bekkjen insanlarve çevredekiler de bu radyasyondan etküenivor. Teşhiste kul- landan X ışınlan önlerinde >tteri dere- cede kabnhktaabsorblayia madde(kur- şun,beton duvar gibi)bulunmadıgı tak- dirde yüzlerce metre Berisindeki canb- lara da zarar wrir." Küçükönder, teşhis ve tedavide kul- lanılan radyo izotoplann, tıpta radyo- loji ve nükieertıp servislerinde dekul- lanıldığını \\ırgulayarak şunlan söyle- di :"Burad\B izotoplar \a direkt vücut- la temasettirilerek >a da % ücuda enjek- te edikrek kuUanılmaktadır. Bunlann kullanımlan yan öm ürlerine vevücut- takitoplandıklanorganlara göre değj- şir. Mcsela hasta nükieer hp tedavisi gördüğü şehirden başka bir şehre bir otobüsle giderkeıı. etrannda bir hanu- le kadın varsa onu ışmlamakta ve do- ğacak çocuğun sakat olmasınayol aça- bilnvekiedir.Bunedenktophımumuzun tıpta kullanılan radyasyonlaria ilgili daha hassas olması gerekntektedir." 'Bulduğumuz', 'Umduğumuz' Değil! Hiç aklırna gelir miydi? Ehrenbourg'un 'Dip Dal- gası' diye adlandırdığına, Gâri daha 1920'li yıl- larda 'Büyük Insanlık Hareket'ı' demişL Bunu, yanılmıyorsam, 70'li yıllann başındafark et- miştim: Lâcivert gece yanlan, Ankara'nın, canhıraş polis sirenleriyje uyandığı; duvariarda, üstünde 'Ara- nıyor" yazılı, 'öğrenci' afışlerinin, sıra sıra, boy gös- terdiği o karanlık yıllar! Büyük bir merakla, Istikİâl Sa- vaşı'nı kurcalıyorum. 'Yeni' Türkiye ile, SSCB ara- sında 'iyi ilişkiler' kuruluyordu ya; karşılıklı ziyaretler, sürüyormuş: bu arada, Ukrayna Cumhuriyeti Fev- kalâde Komiseri 'Yoldaş General Frunse, Anka- ra'ya geliyor; şu dikkate şayân sözler. Gazi Musta- fa Kemal Paşa'nın ona söyledikleridir: "...harb-i umumî'den yalnız Rusya ve Türki- ye'de ders ahnmadı. Bütün insanlığın zihntyetin- de önerrti izlenimler doğmuştur. (Buraya dikkat!) Gerçi, bu izlenimleri duyan rrrilletlerin başında hâlâ mevcut müstebrt dimağlar, istibdatlanrM kuv- vetleriyle yaşatmaya çalışıyor..." "...saldırgantar ve onlann saldırgan ordutan baskılannı üstlerinden eksik etmedi. Fakat bu baskı ne kadar güçlü olursa olsun, bu büyük fı- kir hareketine karşı duramayacaktır. Insanlığa yönelen fikir hareketi ergeç başanya ulaşacak- tr. Bütün mazlum milletler, zâlimleri mahv ve nâ- but edecektir." "...az zaman içinde, bütün dünya, hakkın ne ta- rafta olduğunu teslim edecek; ve toptumlar, bi- rer yüksek insanlık kütlesine dönüşecektir. Işte o zaman milletterin bütün amacı, insanlık ve kar- şriıklı sevgi olacaktır..." (Ocak, 1922) Gâzi'nin 'ınsanlığa yönelen fikir hareketi'; kuş- kusuz, gezegen ölçüsünde bir harekettır; ve çok açık ve seçiktir ki, 'Mazlum Milletler'in, 'başında hâlâ mevcut müstebrt dmiağlar'a ve 'kuvvetleriyle ya- şatmaya çalıştklan, istibdâda' karşıdır. İyi de, aynı 'Hareketi', yurt ölçüsünde de ele almı- yor muydu? millet. 'o tarihl yazdı', ama... A Imaz olur mu? Bu mevzuda ne dediğini, Tunah- t \ hilmi'deki (Ankara) o basık, fakat geniş yayıne- vi salonunda; aziz dostum Uğur Mumcu az mı tek- rarlamıştr: dışanya kar ıslağı, gri mavi bir karanlık ini- yor; içerden, kekeme bir daktilonun tıkırtısı; onun, Kuva-yı Milliye mavisi gözJerinde, ince bir melâl- 'kooıması' kapıda! "...biz hayatnı, istiklâlini kurtarmak için çalışan erbab-ı sâ*yız (emekçileriz), zavallı bir halkız. Mâ- hiyetimizi bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalı- şan ve calışmaya mecbur olan bir halkız. Bina- enaleyh hepimizin hakkı vardır, selâhiyeti (yetki- si) vardır; fakat, çalışmak sayesinde bir hakkı ik- tisâb ederiz (kazanınz). Yoksa arka üstü yatmak ve hayatnı sâ'yden muarrâ (calışmaksmn) gecir- mek isteyen insanlann bizim hey'et-i içtimâiye- mizde (toplumumuzda) yeri yoktur, hakkı yoktur. O hakte, ifade ediniz, efendiler halkçıiık, nizâm- ı içtimâisini (toplumsal dûzenini) sây'in (emeğin) hukukuna istinat ettirmek (dayandırmak) isteyen bir meslek-i içtimâidir (toplumsal görüştür). (Ara- Iık1921). Gâzi'nin yurdundaki 'dip dalgası'r», 'insanlığayö~ nelik o fikir har&ketiyle' nereye götürmek istediği de, Müdafaa-i Hukuk günlerinin o sıcak ve heyecanlı söz- lerinde saklıdır: "...öyle bir iktisat devri lâzımdır ki, artık mille- timiz insanca yaşamasını bilsin, insanca yaşa- manın neye mütevakkrf olduğunu öğrensin ve o esbaba tevessül etsin. Cümlemizin arzumuz şu- dur ki, bu memleketin efradı, ellerinde nümune- leriyle ziraatın, sanatın, sâ'yin, hayatın bir mü- messili olsun. Ve artık bu memleket böyle fakir ve hakir değil; belki memleketimize zenginler, bu yeni Türkiye'nin adına da çalışkanlar diyan denil- sin. Işte millet böyle bir devir içinde bulunuyor ve böyle bir devri ilâ edecektir. Ve böyle bir devrin tarihi yazacaktır. Ve böyle bir devirde, böyle bir tarihte en büyük makam, en büyük hak çalışkan- lara art olacaktır..." (Şubat 1921). Hiç kuşkusuz, 'millet, böyte birdevirintarihiniyaz- mıştr 1 ; yazmıştır da, acaba sonucunda. 'en büyük hak çalışkanlara (erbâb-ı sây'e) ait olmuş'mudur? Ülkenın, son yanm yüzyıldır, birinden çtkıp ötekine dal- dığı, bunalımlann düğümünü çözmek; sizce de, bu sorunun cevabına bağlı değil mi? O zaman, 'millet' ne haldedir, ona bakılacak. 'makasın aşafiı ucu'nda, durum kötti... Daha önce, toplumsal makasın' iki ucu, nasıl açt- lıyor görmüştük. Şimdi ister misiniz, o makasın aşağı ucunda durum nedir, ona bir göz atalım? "...Çalışanlann Türkiye bütçesinden aldıklan pay grttikçe düşüyor 1975/1980 arasında, yüzde 35.4 iken, 1998'de yüzde 23.71. Dört kişilik bir ai- lenin, sadece mutfak masraflan, 63.3 miryon lira- ya ulaşmıştr. Toplam işsiz sayısı, 10.000.000! Bir yılda, işsizliğin artış oranı, yüzde 41.3.1997 yılın- da 12 bin 156 işçi, işinden çıkanlmış. Kayrtdışı is- tihdamın boyutu 4.5 milyon olarak ifade ediliyor. Bu 4.5 milyon kişinin bir yılda gaspedilen ücret ve sosyal haklannın toplamı 1 katrilyon lira! Iş kazalannda yılda 1.500 kişi ölüyor, 3.000 işçi iş gö- rernez derecede sakat kalryor. Fiili istihdamın 23 milyon olduğu iükemizde, 4.5 miryon SSK'lıdan sa- dece yaklaşık 1 milyon kişi sendikal haklardan ya- ralanmaktadır. Bunun çoğu kamu sektöründe (700.000) azı özel sektörde çalışıyor. Sendikalı iş- çi sayısı, 1987'de 1 miryon 500 bin779 iken, 199Tde 800 bine düşmüştür..." "...Türkiye'de çocuk işçi oranı yüzde 2'dir. Ço- cuk çalıştırmada Türkiye, Kenya, Bangladeş ve Harti'den sonra gelmektedir. Her dört çocuktan birinin hiçbir sosyal güvencesi olmadığı ülkemiz- de, 540 bin kimsesiz çocuk var. 8 miryon çocuk yoksulluk içinde yaşamaktadır. Her yüz çocuktan 21 'i okuma yazma bilmiyor, her yüz kız çocuğun- dan 29'u okula gitmiyor. Kadınlann durumu da- ha parlak değil; çalışan kadın nüfusun, yüzde OT'si sosyal guvenceden yoksundur, kadınlann üç- te biri okuma yazma bilmiyor..." "...Türkiye'de her üç aileden biri yoksulluk sı- nınnın çok arbnda bir hayat sürüyor. Bu oran kır- sal kesimde daha yüksek. Aileler arasında boşan- malar grttikçe artmıştır. Günde ortalama 111 ai- le boşanıyor. işsiz, fakir ve dar gelirlilerin hayata karşı duyduklan umutsuzluk ve çaresizl'ıkten, top- lumun yüzde 25'i psikiyatri tedavisine muhtaç durumdadır. 1990 dünya değerler araştrmasının sonuçlanna göre, Türkiye, birbirine güven açı- sından, en alttaki iki ülkeden biri olarak ortaya çık- mıştır. 1997 sonuçlanna göre durum daha da va- himleşti: 1991'deTürkiye'de, insanlan güvenilirbu- lanlann oranı, yüzde 10 iken, 1997'deyüzde 6.6*ya düşmüş!.." (Bkz. Yahya Düzenli, lürkiye Nereye Gö- türülüyor?', s. 43 ve sonrası, 1998) Rakamlar çoğaltılabilir, durum değişmez; üç çey- rek yüzyıl sonra, Türkiye'nin ulaştığı yer, Gâzi'nin Anadolu Ihtilâl ve Inkılâbı nın başlangıcında ulaş- mayı tasarladığı yerdeğildir. Bu açık gerçeği, Media birbirinden gizliyor; asıl saptayıp yansıtması gereken sanatçılar ise, 'yükselen değer' mağaralanna sakla- nıyor. http-7/ www. prizma.net tr/ A1LHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle