Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmeni- Orhan Erinç
A Genel Yayın Koordınatöni. Hikmet
Çetinkaya • Yazıışleri Müdüriı: tbrahim
Yıldız • Sorumlu Müdür: Fikret İlkİ2
# Haber Merkezi Müdürü Hakan
Kara 9 Görsel Yönetmen. Fikret E&er
Istıhbarat: Cengiz Yıldınm • Ekonomı Özlem
Yüzak • Kültur: Handan Şenköken • Spor.
Abdülkadir Yücelman • Makaleler: Sami
Karaören # Düzeltme: Abdullab Yazıcı 9
Fotograf: Erdoğan Köseoğlu • Bilgi-Belge:
Edibe Buğra • Yurt Haberlerr Mebmet Faraç
Yaym tCurulu: llhsn Selçnk
(Başkan), Orhan Ertaç, Oktay
Kurtböke, HiknKt Çetinluya,
Şükran Soner, Ergun Balcı,
tbrahim Yıkhz, Orhan Bursah,
Mustaft Balbay, Hakan Kara.
AnkaraTemsilcisi. MusUfa Balbay Atatüric Bulvan
No- 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 (7
hat), Faks 4195027 •tzmirTernsücisi:SerdarKızık,
H.ZiyaBlv. 1352 S. 23 Tel: 4411220, Faks: 4419117
• AdanaTemsilcısı:ÇetinYiğenoğlu. tnönüCd. 119
S. No:l Kat:l,Tel:363 12 11, Faks: 363 12 15
Müessese MüdûriL Üstün Akmen •
Koordınator Ahnıt» Koruban A Muha-
sebe. Büient Yener • tdare Hüseyin
Gürer#U:cme Önder Çeük • Bıİjp-
Işlem Nail İnal % Bılgısayar Sıstem
Münivrt ÇüerCSaü; FazOetKnza
MEDYA C: • Yönetım Kunılu
Başkanı - Genel Mudür- Gfllbia
Erduran A Koordınator Reba
Ifttman • Genel MüdûrYanümcıa
SevdaÇoban Tel 514 07 53 -
51395 80-51384«V61,Faks: 5138463
t ».ınlavaB ve Baıao: Yenı Giıı H»ber Ajansı, Basın \e Ya>ıncıhk A Ş ,
Tikccağı C»d. 3941 Cagaloghı J4334lst. PK-.246 lstanbul Tel- (0.212)51205 05 (20hat) Faks (07121513 85
8 ŞUBAT 1999 lmsak:5.33 Güneş: 7.01 Öğle: 12.25 tkindi: 15.09 Akşam: 17.35 Yatsı: 18.58
Umit Otarîın
fotoğraf albümü
• İZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Ümit
Otan'm "Yaşamın Iki
Ucu" admı verdıği
fotografalbümü.
Cumhuriyet
ICtaplan'ndan
>ayımlandı. Kıık siyah
beyaz fotoğrafın yer aldığı
albümde çocuklar ve
jaşlılann yaşam içindeki
savaşımı konu ediliyor.
Daha önce "Babıtelli".
"Çaynobir, "Öykünün
Dışındaysan Üşürsün" ve
"Aşk Geri Dönene Kadar"
kitaplan yaytmlanan Ümit
Otan. yeni yapıtıyla ilgili
şu görüşlere yer
veriyor: "Gazetecilik
koşuşturması içinde
'önemli' olanın
dışındaymış gibi görünen,
ancak 'üzerine basıp'
geçemeyeceğiniz 'an'lar
vardır. O 'an'da sanki her
şey sizin için hazırlanmıs;
gibidir. Geriye. 'görmek'
ve o 'an'la deklanşöre
basma zamanını
buluşturmak kalır. Başan
kalp çarpıntınızda gizlidir.
Bu albümümle,
Türkiye'nin çeşıtli
yörelerinde yaşamlannı
sürdüren 'ihmal
edilmişlerin' öykülerinden
bir kısmmın bende
yarattığı 'kalp
çarpmtılannı' paylaşmak
istedim..."
Lösemili öğrencl
içinoyun
• ÇERKEZKÖY (AA) -
Tekirdağ'ın Çerkezköy
ilçesinde, lösemili
öğTencinin tedavi
masraflanna katkıda
bulunmak isteyen bir gnıp
öğretmen, tiyatro oyunu
sahneleyecek.
Öğretmenler bir süredir
yakalandığı hastahkla
mücadele eden ve halen
lstanbul Okmeydaru SKK
Hastanesi'nde yatan
Çerkezköy Pakize Narin
Lisesi 11. sınıföğrencisi
Kader Mandalı için
oynayacaklar. "Buzlar
Çözülmeden" adlı oyun,
12 Şubat günü Çerkezköy
Halk Eğıtimi Merkezi'nde
sergilenecek.
ÖSS aüaylarma
uyarı
• ANKARA(AA)-
Ögrenci Seçme Sınavı'na
(ÖSS) başvuran
adaylardan başvuru
belgelerinde eksik veya
yanlış kodlama yapanlann,
aday bilgı kontrol
formlannda gerekli
düzeltmeleri yaparak 12
Şubat'ta ÖSYM'de olacak
şekilde göndermeleri
gerekiyor. Öğrenci Seçme
ve Yerleştirme Merkezi
(ÖSYM), adaylann ÖSS
başvurma belgelerine
kodladıklan kayıtlara
geçmiş bilgileri, aday bilgi
kontrol formuyla adaylann
adreslerine postaladı.
Ellerine bu belge
ulaşmayan adaylar,
bulunduklan yerdeki posta
merkezlerine veya
ÖSYM'ye başvuracak.
Biltnçsiz
avlanma• ANKARA(AA)-
Bilinçsiz avcılık, özellikle
orman ve dağ
ekosisteminde yaşayan ve
av değeri yüksek türleri
azalttı. Orman Bakanlığı
yetkililerinden alınan
bilgiye göre Türkiye 132
memeli, 450 kuş, 106
sürüngen, 345 balık ve
diğer canlı gruplanyla
birlikte toplam 80 bin
hayvan türü ile çok zengin
tür çeşitliliğine sahip,
ancak bu türlerin sayılan
normal seviyenin altında
bulunuyor. Bunun
nedenlerinın en önemlileri
ise "yaşama ortamlanmn
tahribi veya ortadan
kaldınlması"', "Zirai
mücadele ilaçlan ve
gübreler", "çevre
kirliliği" ve "bilinçsiz
avcılık..." Memeli
hayvanlar arasında pars
artık Türkiye'de hemen
hemen hiç görülmezken
sırtlan, oklukirpi,
susamuru ve
yabankedileri ile kuş
türleri arasında toy,
sankamışçın, ince gagalı
kervan çulluğu. tepeli
pelikan ve bıldırcın
kılavuzunun sayılan
azaldı. Yılanboyun,
ormanhorozu, yakalıtoy ve
kelaynak ise nesli tükenen
türler arasında yer alıyor.
Türkiye'de organ naklinde başan dünya standartlannda, ancak yapılan bağışlar ihtiyacın çok altında
Âmaç yaşam kabtesmi artturnakOZANYAYMAN
İZMİR - Yaşam süresınin yükseltil-
mesi ve kalitesinin artmasına büyük
katkı sağlayan organ nakillerinde ba-
ğışların, ihtiyacın çok altında olduğu
belirtildi. Türkiye'nin organ nakillerin-
de başan oranırun dünya standartlann-
da olduğu, ancak bağış konusunda çok
gerilerde kaldığı vurgulandı.
Geçen yıl tüm Türkiye'de gerçekleş-
tirilen organ nakillerinin yansının, Ege
Oniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Or-
gan Nakil Merkezi'nde gerçekleştiril-
diğibelirtildi. Merkezde 1998 yılı için-
de 26böbrek, 19karaciğerve4kalpnak-
linin başanyla uygulandığını söyleyen,
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel
Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. YamanTokat,
Egeli insanlann duyarhhğı sayesinde,
bölge genelinde organ bagışının yüzde
40'lara ulaştığını \urgulayarak, "Ya-
şamlanndan umutlannı kesmek ûzere
olan hastalanmız. artık umuüa >-aşam
bekliyorlar" dedi.
Organ bağışlannm artması için en
büyük görevin kitle iletışim araçlanna
düştüğünü belirten, Doç. Dr. Yaman
Tokat. medyanın konuyu gündeme ge-
tirdiğı dönernlerde bağış oranınmönem-
li ölçüde arttığını söyledi. Tokat, med-
yanın konunun üzerinde son 1.5 yıldır
daha sık durdugunu belirterek. "Bu dö-
nemden sonra bağış miktanndaönem-
lioranda birartişoklu. Medyane zaman
ki konuyu iştiyor, organ bağışı da tvme
kazamyor" dedi. Basın yayın kuruluş-
lannın yanı sıra, kitle örgütlerinin, eği-
tim kurumlannın ve doktorlann da bu
konuda daha duyarh olması gerektiği-
ni vurgulayan Tokat, Izmir'deçeşitli ku-
ruluşlannbelli dönemlerdekampanya-
lar düzenlediğıni ve halkın bilinçlendi-
rildiğini de söyledi.
Uygulaması oldukça zor olan organ
naklinin, Türkiye'de, dünya standartla-
nna eş oranda başanyla uygulandığını
vurgulayan, Doç. Dr. YamanTokat, Tür-
admsağı
temelieırken
Çeviri Servisi - Her yıl on bınlerce kadına mhtMn, rahim içi
yara ya da rahim kanseri tanısı konuyoT. Miyomlar ve yaralar
ileri aşamalarda tanı konduğunda yıllar süren tedaviler gerek-
tirir ve kısırlığa yol açarken, rahim kanseri erken teşhis kon-
mazsa rahmin alınmasıyla ve nadiren de olsa ölümle sonuç-
lanabiliyor. Alman Buntedergisınin
jinekolojik ve onkolojik reha-
bilitasyon uzmanı Dr. Barba-
ra Ehret W«gener'le yap-
tığı söyleşiye göre rahim
kanseri, rahim dokusu
ve rahim ağzı kanseri
olmak üzere ikiye ay-
nlıyor ve rahim ağzı
kanseri 20-40 yaş ara-
sı genç kadınlarda da
görülüyor. Rahim
kanserinı dokuna-
rakyadaağnsan-
cı gibı belirtile-
rindenanlamak
mümkündegil.
Bunedenleuz-
manlar.kadın-
lara 20 yaşın-
dan itibaren
yıllıkkontrol-
ler yaptırma-
larını öneri-
yorlar.
Rahim ağ-
zı kanserinde
erken tanı
konduğunda,
hastalıklıhüc-
releri lazer
enerjisiyleya-
karak ya da
hasta hücrele-
rin toplandığı
bölgeyikaayarak
tedavi etmek müm-
kün. Bu yömemler
uzun teda\T süreleri ge-
rektirmediği gibı kadıntn
doğurganlıgıru da etinden al-
mıyor.
Ancak tanı, daha ileri aşa-
malarda konduğunda rahmin
alınması kaçınılmaz oluyor.
Jinekologlar 10 yıl öncesine
kadar, 40 yaş ve üzeri kadın-
larda en ufak bir rahatsızhk-
ta bile rahmin alınmasından
yanayken, bu tür bir operas-
yonunkadmlardabüyük oran-
da depresyon, kendine güve-
ni kaybetme, alt kann bölge-
sinde kronik ağnlar. cinsel
problemler ve ileriki yaşlar-
da östrojen eksikliği gibi fı-
ziksel ve psikolojik rahatsız-
lıklar oluşturduğunu gördüler.
Uzmanlara göre,
Erken tanı,
rahim
içi yara
ve tttihaplar söz
konusu
olduğunda da çok
önemli. Geç
anlaşüdığında
tedavileride
!• yülarca
süren yara ve
enfeksiyonlar,
yumurtalık
kanaUannın
yapışmasuıa
vekısıruğa
yol
açabiliyor.
Türkiye'de çevre korumada ekonomik araçlar kullanılmıyor
4
Çevre yasalarla korunaınıyor^
tstanbul Haber Servisi -
Türkiye'nin, çevre koruma
politikalannda AB üyesi
ülkeler ve Kuzey Ameri-
ka'da yaygın olarak kulla-
nılan özendirici ve caydın-
cı ekonomik araçlar yerine
yönetim ve kontrol yakla-
şrmını benimsediği, ancak
bunda da yeterli verimi sag-
layamadığı belirtildi.
Bu duruma örnek olarak
daha az çevre kirliliği ya-
ratan kurşunsuz benzin kul-
lanımından, normal benzi-
ne oranla sadece yüzde 10
daha az vergı alınması gös-
terilirken bu düşük orarun
özendirici etkisininbulun-
madtğı kaydedildi.
Gerek7.BeşYılhkKal-
kınma Planı'nda, gerek
DPT koordinatörlüğünde
yürütülen Ulusal Çevre Pla-
nı'nda (UÇEP) ifade edil-
diği gibi Türkiye çevre po-
litikalannda yönetim ve
kontrol yaklaşımının hâ-
kim olduğu, kanun, yönet-
melik ve tüzüklere dayalı
mevzuat araçlan kullanıldı-
ğı eleştirisi yapıldı.
Iktisadi Kalkınma Vak-
fi'nın "Avrapa Birliği ve
Türkiye'nin Çe\re Polrti-
kalannın Karşılaştırmalı
tncetemesi" adlı raporun-
da, çevTe politıkalannın uy-
gulanmasında karşılaşılan
en önemli sorunun, mah'yet-
ler ve bu maliyetlerin büt-
çe üzerinde yaratacağı
olumsuz etkiler olduğu,
Türkiye gibi ülkelerde fı-
nansman zorluğu olması
nedeniyle de önceliklerin
çevrenin korunmasından
yana olmadığı ifade edil-
di. tKV'nin raporuna göre
Türkiye'de çevTe harcama-
lan için gerekli maliyetler
çoğunlukla genel bütçe ya
da çeşitli fon kaynaklann-
dan karşılamyor.
Ancak genel bütçenin
yetersizliği, fon kaynakla-
nnın ise düzensizliği nede-
niyle bu alanda istenilen
kaynak birikimini oluştu-
ramadı. 1995 >ılı rakamla-
nna göre çevTeyle ilgili ka-
mu kesimi yatınmı yakla-
şık 25 milyon dolar (8.5
trilyon lira) tutannda.
Raporda, bütçe ve fon
kaynaklanrun çe\Te mali-
yetlerinin karşılanmasında
yetersiz olması nedeniyle
mevcut fınansman yöntem-
lerine, özendirici ve caydı-
ncı önlemler dışında geliş-
tirilen alternatifler arasın-
da ise Türkiye'nin katılı-
mına açık uluslararası fi-
nansman mekanizmaları
gösterildi.
NEV5£ Kİ BEN OflLARPAN OE&ÜM..
kiye'deki doktorlann bu işi amatörce
yaptığını ileri sürdü. Sağlık alanının en
temel sorunlanndan birisi olan organ
naklinin, profesyonel anlamda uygu-
lanması için, doktorlann sözleşmele-
rinde buna ılişkin madde olması gerek-
tiğini belirten Tokat. sözlerinı şöyle sür-
dürdü:"Mesleğinde uzmanotan hekim-
lerin uygulaması gereken organ nakli
karşıhğında, hekimkre sabit maaşlan-
nın yanı sıraeködemeyapdmalıdır. Böy-
leükleprofesyTmel büinci artnrabüiriz.'"
Türkiye'de bir dönem. Belçika ve
Avusturya'daki gibi her yurttaşın doğ-
duğu andan itibaren doğal organ bağış-
layıcısı olmasının gündeme geldiğini
de anlatan Doç. Dr. Yaman Tokat, mev-
cut yasalann uygulandığında bu duru-
ma gerek kalmayacağını vurgulayarak
şunlan söyledi:
"AvTupa'da bu alanda en ileri sonu-
cu alan Ispanya ile bizim yasalanmız
avıu. Türkiye'de uygulama açısından
eksiklikler söz konusu. Sağlık Bakanlı-
ğı konma ciddi jaklaşmıvor. Bakanhk
organbağışıve naklindedaha kesin pro-
jelerüretmelidûf Sağlık Bakanlığı'nın
önceki yıllarda konu üzerindeki çalış-
malanna da örnekler veren Tokat, ge-
çen yıllarda uygulamaya konulan, Or-
ganNakilleri Koordinasyon Sistemi' nin
(ONKOS), altyapı eksikliği nedeniyle
uzun süre gündemde kahnadığmı söy-
ledi. Söz konusu uygulamanın politik
yönlerine de dikkat çeken Doç. Dr. Ya-
man Tokat, şunlan dedi:
"Hastanebünyekrindebağışlarsonu-
cu toplanacak organ saydannı artor-
mayı hedefle\en bu sistemde, naküe ha-
zır organlann ağuiıklı olarak Anka-
ra'da toplandığı görüklü. Siyasi ağırhği
olan çevTelerinbututumuyiasistem mer-
kezîleşti \feuygulanıa amacına ulaşama-
dLtnsanlar,ötümgerçeği>leyaşamakis-
temiyoıiar. fh sa ölüm. doğumun sonu-
cudur. Doğanuı kurahnı bozma lüyetin-
de değiliz. Sadece yaşam süresini uzat-
maM istiwruz."
SÖYLEŞİ
e-posta : tan (d prizma. net. tr
'OÇ. DR. ADNAN KÜÇÜKÖNDER 'DEN UYARI
'Radyasyonlatedavi, kanser ve
sakat doğumlaraneden oluyor'
SERMETÇUHADAR
KAHRAMANMARAŞ - Son yıl-
lardatüm dünyadaolduğu gibi ülkemiz-
de de teşhis ve tedavinin önemli bir
bölümünün radyasyonla yapıldığını
belirten Kahramanmaraş Sütçü Imam
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Adnan Kü-
çükönder. "Tç alanındakuDandan rad-
yasyon konusunda toplum olarak has-
sas davranmıyoruz. O> sa tedavi amac-
h kullandığımız rad>as\on bile kanser
vesakat doğumlara yol açabiliyor'" de-
di.
Doç. Dr. Küçükönder, teshıste kul-
lanılan radyasyon türünün genellikle
elektromanyetık bir radyasyon çeşidi
olan sert X ışınlanyla yapıldığına, te-
davide ise yumuşak X ışınlan ve çeşit-
li radyo izotoplarkullanıldığına dikkat
çekti. Son günlerdelstanbul'da bir hur-
dacmın çöplüğünde bulunan Co-60
radyo izotop maddesiyle gözlerin ye-
• Kahramanmaraş Sütçü Imam Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Adnan Küçükönder,
radyasyonun tedavi amaçlı kullanılmasının daha riskli olduğunu ve
bu durumlarda dahi birçok önlemin alınması gerektiğini söyledi.
niden tıpta kullanılan radyoaktif mad-
deler üzerine çevrildiğini, yine de ül-
kemizde bu konuya gerekli hassasiyet
gösterilmediğini ileri süren Küçükön-
der şöyle devam etri:
"İeşhistekullanılanXısmdhaa oda-
lannm kurşun malzemelerk çevrilme-
si gerekirken baa deviet hastaneleri.
polikliniklerde ve bazı özel teşhis üni-
telerinde bu önlem alınmamıştır. Bu
röntgen odalan çevre için bir nükieer
bomba kadar tehüke arz ediyor. Sade-
cefüm çeldlen kişivegöre\liler etkilen-
mediği gibi, >akınlanndaki odalarda
bekkjen insanlarve çevredekiler de bu
radyasyondan etküenivor. Teşhiste kul-
landan X ışınlan önlerinde >tteri dere-
cede kabnhktaabsorblayia madde(kur-
şun,beton duvar gibi)bulunmadıgı tak-
dirde yüzlerce metre Berisindeki canb-
lara da zarar wrir."
Küçükönder, teşhis ve tedavide kul-
lanılan radyo izotoplann, tıpta radyo-
loji ve nükieertıp servislerinde dekul-
lanıldığını \\ırgulayarak şunlan söyle-
di :"Burad\B izotoplar \a direkt vücut-
la temasettirilerek >a da % ücuda enjek-
te edikrek kuUanılmaktadır. Bunlann
kullanımlan yan öm ürlerine vevücut-
takitoplandıklanorganlara göre değj-
şir. Mcsela hasta nükieer hp tedavisi
gördüğü şehirden başka bir şehre bir
otobüsle giderkeıı. etrannda bir hanu-
le kadın varsa onu ışmlamakta ve do-
ğacak çocuğun sakat olmasınayol aça-
bilnvekiedir.Bunedenktophımumuzun
tıpta kullanılan radyasyonlaria ilgili
daha hassas olması gerekntektedir."
'Bulduğumuz', 'Umduğumuz' Değil!
Hiç aklırna gelir miydi? Ehrenbourg'un 'Dip Dal-
gası' diye adlandırdığına, Gâri daha 1920'li yıl-
larda 'Büyük Insanlık Hareket'ı' demişL
Bunu, yanılmıyorsam, 70'li yıllann başındafark et-
miştim: Lâcivert gece yanlan, Ankara'nın, canhıraş
polis sirenleriyje uyandığı; duvariarda, üstünde 'Ara-
nıyor" yazılı, 'öğrenci' afışlerinin, sıra sıra, boy gös-
terdiği o karanlık yıllar! Büyük bir merakla, Istikİâl Sa-
vaşı'nı kurcalıyorum. 'Yeni' Türkiye ile, SSCB ara-
sında 'iyi ilişkiler' kuruluyordu ya; karşılıklı ziyaretler,
sürüyormuş: bu arada, Ukrayna Cumhuriyeti Fev-
kalâde Komiseri 'Yoldaş General Frunse, Anka-
ra'ya geliyor; şu dikkate şayân sözler. Gazi Musta-
fa Kemal Paşa'nın ona söyledikleridir:
"...harb-i umumî'den yalnız Rusya ve Türki-
ye'de ders ahnmadı. Bütün insanlığın zihntyetin-
de önerrti izlenimler doğmuştur. (Buraya dikkat!)
Gerçi, bu izlenimleri duyan rrrilletlerin başında
hâlâ mevcut müstebrt dimağlar, istibdatlanrM kuv-
vetleriyle yaşatmaya çalışıyor..."
"...saldırgantar ve onlann saldırgan ordutan
baskılannı üstlerinden eksik etmedi. Fakat bu
baskı ne kadar güçlü olursa olsun, bu büyük fı-
kir hareketine karşı duramayacaktır. Insanlığa
yönelen fikir hareketi ergeç başanya ulaşacak-
tr. Bütün mazlum milletler, zâlimleri mahv ve nâ-
but edecektir."
"...az zaman içinde, bütün dünya, hakkın ne ta-
rafta olduğunu teslim edecek; ve toptumlar, bi-
rer yüksek insanlık kütlesine dönüşecektir. Işte
o zaman milletterin bütün amacı, insanlık ve kar-
şriıklı sevgi olacaktır..." (Ocak, 1922)
Gâzi'nin 'ınsanlığa yönelen fikir hareketi'; kuş-
kusuz, gezegen ölçüsünde bir harekettır; ve çok açık
ve seçiktir ki, 'Mazlum Milletler'in, 'başında hâlâ
mevcut müstebrt dmiağlar'a ve 'kuvvetleriyle ya-
şatmaya çalıştklan, istibdâda' karşıdır.
İyi de, aynı 'Hareketi', yurt ölçüsünde de ele almı-
yor muydu?
millet. 'o tarihl yazdı', ama...
A Imaz olur mu? Bu mevzuda ne dediğini, Tunah-
t \ hilmi'deki (Ankara) o basık, fakat geniş yayıne-
vi salonunda; aziz dostum Uğur Mumcu az mı tek-
rarlamıştr: dışanya kar ıslağı, gri mavi bir karanlık ini-
yor; içerden, kekeme bir daktilonun tıkırtısı; onun,
Kuva-yı Milliye mavisi gözJerinde, ince bir melâl-
'kooıması' kapıda!
"...biz hayatnı, istiklâlini kurtarmak için çalışan
erbab-ı sâ*yız (emekçileriz), zavallı bir halkız. Mâ-
hiyetimizi bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalı-
şan ve calışmaya mecbur olan bir halkız. Bina-
enaleyh hepimizin hakkı vardır, selâhiyeti (yetki-
si) vardır; fakat, çalışmak sayesinde bir hakkı ik-
tisâb ederiz (kazanınz). Yoksa arka üstü yatmak
ve hayatnı sâ'yden muarrâ (calışmaksmn) gecir-
mek isteyen insanlann bizim hey'et-i içtimâiye-
mizde (toplumumuzda) yeri yoktur, hakkı yoktur.
O hakte, ifade ediniz, efendiler halkçıiık, nizâm-
ı içtimâisini (toplumsal dûzenini) sây'in (emeğin)
hukukuna istinat ettirmek (dayandırmak) isteyen
bir meslek-i içtimâidir (toplumsal görüştür). (Ara-
Iık1921).
Gâzi'nin yurdundaki 'dip dalgası'r», 'insanlığayö~
nelik o fikir har&ketiyle' nereye götürmek istediği de,
Müdafaa-i Hukuk günlerinin o sıcak ve heyecanlı söz-
lerinde saklıdır:
"...öyle bir iktisat devri lâzımdır ki, artık mille-
timiz insanca yaşamasını bilsin, insanca yaşa-
manın neye mütevakkrf olduğunu öğrensin ve o
esbaba tevessül etsin. Cümlemizin arzumuz şu-
dur ki, bu memleketin efradı, ellerinde nümune-
leriyle ziraatın, sanatın, sâ'yin, hayatın bir mü-
messili olsun. Ve artık bu memleket böyle fakir
ve hakir değil; belki memleketimize zenginler, bu
yeni Türkiye'nin adına da çalışkanlar diyan denil-
sin. Işte millet böyle bir devir içinde bulunuyor ve
böyle bir devri ilâ edecektir. Ve böyle bir devrin
tarihi yazacaktır. Ve böyle bir devirde, böyle bir
tarihte en büyük makam, en büyük hak çalışkan-
lara art olacaktır..." (Şubat 1921).
Hiç kuşkusuz, 'millet, böyte birdevirintarihiniyaz-
mıştr
1
; yazmıştır da, acaba sonucunda. 'en büyük
hak çalışkanlara (erbâb-ı sây'e) ait olmuş'mudur?
Ülkenın, son yanm yüzyıldır, birinden çtkıp ötekine dal-
dığı, bunalımlann düğümünü çözmek; sizce de, bu
sorunun cevabına bağlı değil mi?
O zaman, 'millet' ne haldedir, ona bakılacak.
'makasın aşafiı ucu'nda, durum kötti...
Daha önce, toplumsal makasın' iki ucu, nasıl açt-
lıyor görmüştük. Şimdi ister misiniz, o makasın
aşağı ucunda durum nedir, ona bir göz atalım?
"...Çalışanlann Türkiye bütçesinden aldıklan
pay grttikçe düşüyor 1975/1980 arasında, yüzde
35.4 iken, 1998'de yüzde 23.71. Dört kişilik bir ai-
lenin, sadece mutfak masraflan, 63.3 miryon lira-
ya ulaşmıştr. Toplam işsiz sayısı, 10.000.000! Bir
yılda, işsizliğin artış oranı, yüzde 41.3.1997 yılın-
da 12 bin 156 işçi, işinden çıkanlmış. Kayrtdışı is-
tihdamın boyutu 4.5 milyon olarak ifade ediliyor.
Bu 4.5 milyon kişinin bir yılda gaspedilen ücret
ve sosyal haklannın toplamı 1 katrilyon lira! Iş
kazalannda yılda 1.500 kişi ölüyor, 3.000 işçi iş gö-
rernez derecede sakat kalryor. Fiili istihdamın 23
milyon olduğu iükemizde, 4.5 miryon SSK'lıdan sa-
dece yaklaşık 1 milyon kişi sendikal haklardan ya-
ralanmaktadır. Bunun çoğu kamu sektöründe
(700.000) azı özel sektörde çalışıyor. Sendikalı iş-
çi sayısı, 1987'de 1 miryon 500 bin779 iken, 199Tde
800 bine düşmüştür..."
"...Türkiye'de çocuk işçi oranı yüzde 2'dir. Ço-
cuk çalıştırmada Türkiye, Kenya, Bangladeş ve
Harti'den sonra gelmektedir. Her dört çocuktan
birinin hiçbir sosyal güvencesi olmadığı ülkemiz-
de, 540 bin kimsesiz çocuk var. 8 miryon çocuk
yoksulluk içinde yaşamaktadır. Her yüz çocuktan
21 'i okuma yazma bilmiyor, her yüz kız çocuğun-
dan 29'u okula gitmiyor. Kadınlann durumu da-
ha parlak değil; çalışan kadın nüfusun, yüzde
OT'si sosyal guvenceden yoksundur, kadınlann üç-
te biri okuma yazma bilmiyor..."
"...Türkiye'de her üç aileden biri yoksulluk sı-
nınnın çok arbnda bir hayat sürüyor. Bu oran kır-
sal kesimde daha yüksek. Aileler arasında boşan-
malar grttikçe artmıştır. Günde ortalama 111 ai-
le boşanıyor. işsiz, fakir ve dar gelirlilerin hayata
karşı duyduklan umutsuzluk ve çaresizl'ıkten, top-
lumun yüzde 25'i psikiyatri tedavisine muhtaç
durumdadır. 1990 dünya değerler araştrmasının
sonuçlanna göre, Türkiye, birbirine güven açı-
sından, en alttaki iki ülkeden biri olarak ortaya çık-
mıştır. 1997 sonuçlanna göre durum daha da va-
himleşti: 1991'deTürkiye'de, insanlan güvenilirbu-
lanlann oranı, yüzde 10 iken, 1997'deyüzde 6.6*ya
düşmüş!.." (Bkz. Yahya Düzenli, lürkiye Nereye Gö-
türülüyor?', s. 43 ve sonrası, 1998)
Rakamlar çoğaltılabilir, durum değişmez; üç çey-
rek yüzyıl sonra, Türkiye'nin ulaştığı yer, Gâzi'nin
Anadolu Ihtilâl ve Inkılâbı nın başlangıcında ulaş-
mayı tasarladığı yerdeğildir. Bu açık gerçeği, Media
birbirinden gizliyor; asıl saptayıp yansıtması gereken
sanatçılar ise, 'yükselen değer' mağaralanna sakla-
nıyor.
http-7/ www. prizma.net tr/ A1LHAN
http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm