Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 1999 CUMA
14 KULTUR
Düsseldorflu sanatçı Julia Lohmann'ın sergisi BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde
Âbaküsle kültür akşveıişiESRA ALİÇAVTJŞOĞLU
Şu günlerde BM Çağdaş Sa-
nat Merkezf ne gıttığınizde dev
birabaküs karşılıyor sizi. Çoğu-
muzun ilkokul bırincı sınıfta
toplama çıkarma gibi basıt ışlem-
leri öğrenmek için kullandığı bu
geleneksel hesap makinesi. ' Ya-
km ve L'zak Ülkelerden Silahlar
ve Tüketim Nesneleri Ticaret
Yollan Kâğıt ve Pbrselen, 'Be-
yazveMavi' başhklı serginınçe-
kirdeğını oluşturuyor. Düssel-
dorflu sanatçı Julia Lohmann'ın
Alman Kültür Merkezı ışbırlığı
ile açtığı sergi, 2 Mart tarihine
dek BM Çağdaş Sanat Merke-
zi'nde görülebılecek.
Turkuvazın önemi
Julia Lohmann. Istanbullu sa-
natseverlenn tanıdığı bir ısım. tlk
kez 1995 yılında Kadıköy'de
Anarat Hıgutyun Okulu'nda aç-
tığı 'Somut Öngörüler' başlıklı
sergi ile Türkiye'ye gelen sa-
natçı, 1996'da ise Atatürk Kül-
tür Merkezi'nde 'Divaioglar-
Şeyierin Düzenine Ait Vıtirilmiş
Düşünce' başlıklı bir sergi açmış-
tı.
19%'da Çin'de ressam Deng
Guo Yuan ile 'Uyum' konusun-
da bir çalışma yapan Loh-
mann'ın yapıtlannda bu çalışma-
nın ızleri de görülmekte. Loh-
mann sergisını: "Kültür alışve-
rişi, yerieştirmemdç ver alan dev
boyuttaki abaküste, bir vaşam M-
çimi, bir alışveriş /ticaret biçimi
olarak nesnelleştiriliyor*' şeklın-
• Kültür alışverişinin, dev boyuttaki
abaküste, bir yaşam biçimi, bir
alışveriş /ticaret biçimi olarak
nesnelleştirildiğini belirtiyor Julia
Lohmann: "Abaküs bir hesap
makinesidir. Doğu'da hâlâ
kullanılıyor. Abaküs kompütürün
atasıdır ve çalışma biçimleri aynıdır."
de açıklıyor.
Seramik toplar üzerinde çalış-
maya Çin'de başlayan sanatçı,
buradaki gördüğü ma\ı-beyaz
porselen örneklerden oldukça
etkilenmiş. Birçok ülkeye yap-
tığı seyahatlerde mavı-beyaz se-
ramiklerle karşılaşan Lohmann
için ilk kez Türkiye'de karşılaş-
tığı turkuvazın ise önemlı bir
yeri var. Kendisinı özellıkle ma-
\i beyazm uyumunun etkiledı-
ğini söyleyen Lohmann, mavı-
beyaz toplann yanı sıra üzenn-
de 'uyumu' sembolıze eden be-
yaz üzerine sıyah keramik top-
lara da yer venyor abaküsünde.
Lohmann'ın enstalasyonu, ız-
leyicıyi, günümüz teknolojısi ile
geleneksel teknoloji arasında
iletişım kurmaya ve bılgisavara
kenetlenmış zıhnını, binlerce
yıllık ışIemJenn nasıl yapıJdığı-
nı anımsamaya çağınyor.
Özellıkle mavi beyaz
"Sergimde anşverişi semboli-
ze eden abaküs, bir hesap maki-
nesidir ve Çin'de geliştirilmiştir.
Doğu'da hâlâ kullanılı\ur. Aba-
küs kompütürün atasıdır ve ça-
lışma biçimleri aynıdır."
Sanatçınınözelliklemavi be-
yazı kullanmasının da önemlı
bir nedeni var. "Kırmızı da çok
sık kullanılan bir renk, ancak
özellıkle mavi -bev azı kullanıyo-
rum. l luslararası tüketim nes-
nesiolan kırmızı-beyazCoca Co-
la tenekesini değil, tüm dünya-
da bir ticaret nesnesi olarak kul-
lanılmış olan ve hâlâ kullanıl-
makta olan mavi-be>az porsele-
ni kullanıvoruın. Coca Cola ku-
tuları ya da şişeleri tescilli mar-
kalardır ve asla değştirttemez. Fa-
kat mavi-beyaz porselen farklı ül-
kelerde çeşitli değişikliğe uğra-
vaböir. Mavi bevaza Idşisei biryo-
rum da getirilebilir. Aynca ma-
vi-bevazdaki güzellik kavramı,
egemenlik kavranundan daha
önemli, çünkü bu nesnenin kay-
nağı roğu / güney."
Lohmann'ın sergisınde dev
abaküsün yanı sıra sanatçının
kâğıt üzerine yaptığı çalışmalar
da sergilenıyor. Çoğu ülkede po-
litık nedenlerden dolayı sadece
marka üzerinde durulduğunu
belırten sanatçı, kûltürün unutul-
duğunu vurguluyor. Bunaörnek
olarak ise Almanya ve Türki-
ye'\ i gösteriyor ve iki ülke ara-
sındafü yoğun tıcaretın aksine
kültürel bir alışvenş olmama-
sından yakınıyor.
Lohmann'ın böyle bir sergı-
yi tstanbul'da sergileme neden-
lerinden biri ise Istanbul 'un Ba-
tı için Asya'ya açüan birkapı ol-
ması.
1971 -78 arasında Düsseldorf
E>evlet Sanat .Akademisi'nde öğ-
renim gören Julia Lohmann,
1982-98 yıllan arasında Düs-
seldorf'ta Galerie Schmela'da,
Köln'de Galerie Mautsch'da,
Kassel'de Neue Galen'de, Ess-
lingen'de ŞehırGalensı'nde. He-
idelberg Kunstverein'da, Muse-
um Mülheim/Ruhr'da, Kons-
tanz'da Galerie Ursula Gras-
hey'de ve Osaka'da (Japonya)
Kodama Galene'de kişisel ser-
giler açtı. 1989'da bir grup sa-
natçı ve aydmla Paul Pozozza
Museum'u kurdu. Batı ABD,
Kansai vç Istanbul'da bu 'haya-
H' müzenin şubelerini açtı. 1989-
92 yıllan arasında Los Ange-
les'ta, 1993 te Pakıstan'da Laho-
re ve Karaçi'de ve Slovenya'da
Pıran'da çalışan Lohmann.
1995'te Tokushima'da Awagami
Kâğıt Fabrikası'nın davetlisi ola-
rak Japonya'yagıtti. 1989-1990
yıllan arasında Düsseldorf Dev-
İet Sanat Akademisi'nde öğre-
tim görevlisi olarak çalışan sa-
natçı, 1997'de Düsseldorf Sa-
natçılar Birliği Malkesten'de 'Bi-
ziilgUendirmeyen ülkeler— Kül-
türierarası iletişîmde olanaklar
vesorunlar' başhğı altında birdı-
zı konferans düzenledi.
Yaşam Boyu Başarı Oscar ödülüyle Elia Kazan 'ın geçmişindeki kara leke temizleniyor
ŞimdisanatıgündemdeKültür Servisi - Hollyvvood. bir za-
manlar dışladıgı ünlü yönetmen Elia Ka-
zan'ı Yaşam Boyu Başan Oscar ödülüy-
le onurlandırarak geçmişine ait kara le-
keleri temizlemeve. Greta Garbo, Or-
son NVelkSjAkira Kurosavta gibı sınema
devlerine verilen bu ödülle tanhindekı en
büyük tartışmalardan bırıne nokta ko> -
maya hazırlanıyor. Bir dönem Hollyvvo-
od'un hiçe saydığı 89yaşmdaki Kazan,
II. Dünya Savaşı'ndan bu yana sinema-
nın yetiştırdığı en önemlı yönetmenler-
den bıri.
Ödülün açıklanması, eskı komunıstler-
den olan Kazan'm yıllar önce hüküme-
tin yürüttüğü komünıst a\ına yardımcı ola-
rak dava arkadaşlanna ıhanet ettığı için
topladıgı eleştirileri yenıden gündeme
getirdi. Kazan, arkadaşlannın isimlerini
House Un-Amerıcan Activıties Komi-
tesi'ne vermiş, ele \erilen sekiz kişinin
kariyerleri ciddı bıçimde zarargörmüş-
tü. Bazılan olayı unuttu. bazılan ise onu
hıç affetmedi. Yakın dostu Arthur Mil-
ler, Kazan'la tam on yıl konuşmadı. Oyun-
cu Sam Jaffe, bir temsilde Kazan'ın ya-
nınaoturmavı reddettı. Yönetmen Mar-
tin Ritt ise olayın ardmdan bir daha as-
la tam olarak Kazan'ın gözlerınin içıne
bakamadığnı söyledı,
Kazan'ın başarılan. kendisini liberal
bir şampiyon olarak gdren Amerikan so-
lu ıçın dayanılmazdı. ""Arzu Tramvayı.
Cennet Yolu, Viva Zapata, Taş Bebek,
A
Rıhnmlar Üzerinde" gibi önemlı filmle-
re ımza attı Vlarlon Brando, James De-
an \ e Warren Beattv 'den bırer y ıIdız ya-
rattı.
'Geçen zaman suçu hafifletmez'
Rıhtımlar Lzennde'de Katolık rahıbı
canlandıran Karl Malden. yıllar sonra
Kazan'ı Oscar'la onurlandırmaya karar
veren 39 akademi üyesinden biri. Mal-
den, ödülün Kazan'a verilmesinin, aka-
demınin tüm üyelennin ortak karan ol-
duğunusöyiuvor "Buonurödülünüye-
teneğindenveçaaşmalaruıdanötürü hak
eden biri >arsa. o da Ka/an'dır."
radan geçen zaman.
ilerleyen yaşı, aynı
kuşaktân olan TIT-
sanatçılann yitirilişi ve
Sovyetler Birliği'nin
dağılması, Kazan'ın
sinemasına daha nesnel
bir gözle bakılmasını
sağlıyor artık. Bugün
Hollywood onun siyasi
görüşleriyle değil,
sanatıyla ilgileniyor.
Ancak ödülün Kazan'a verilmesine
tepkı gösterenler de var. Rıhtımlar Üze-
nnde'de Brando'nun kardeşmı o>Tiayan
Rod Steiger. görüşlenni şöyle dıle getı-
nyor.
"Suçun işlenişinin ardından geçen za-
man, suçu hafifletmez. Kazan'ın tanık-
lığı birçok insanın yaşamını değiştirdi.
Kazan bu insanlardan.yaşamalan için ih-
tiyaçlan olan geiiri. vaşavacakian yeri,
beUd viyecekleri ekmeği çaldı. Kazan. ko-
münizmle sa\aşılması için hükümete yar-
dım etmek istediğini sö\ lemişti. Dalga ge-
çİTOrdu». Tek isteği, bü>ük bir v önetmen
olmaktı. Kendini koruyabilmek için ar-
kadaşlannı satması affedilme/di."
Steiger ve Brando. Kazan tarafından
kurulan Aktörler Stüdyosu'nda eğitim
görmüşlerdı. Steiger, Kazan'ın o gün-
lerde kendılen ıçın bir baba gibi olduğu-
nu da sözlenne eklıyor.
1952 yılında Kazan'ın ele verdığı ısım-
ler arasında oyun yazarları Lillian HeU-
man ve Clifford Odetsle. Malta Şahı-
ni'nın yazan Dashiell Hammett da var-
dı. Hepsi sol görüşlü bırtiyatro toplulu-
ğunun üyeleriydıler. Olayı ızleyen yıllar-
da Hellman yaşamını sürdürebilmek için
bir mağazada satış görevlisi olarak çalış-
maya başladı. Hammett bir daha hiç yaz-
Borusan Kültür ve Sanat Merkezi
Fındıkoğlu
y
ndon
besteciliksemineri
Kültür Servisi -
Emin Fındıkoğlu yö-
netımınde gerçek-
leştinlecek olan 'bes-
teciliksemineri' ama-
tör \e profesyonel
olarak beste yazı-
mıyla ugraşan caz
müzısyenlerini Bo-
rusan Kültür ve Sa-
nat Merkezi 'nde bir
araya getirecek.
13-20 ve 27 Şu-
bat tanhlerinde ger-
çekleştırilecek olan
bestecilik seminen-
ne katılmak isîeyen-
lerin, 10 Şubat Çarşamba gününe dek Borusan Kül-
tür ve Sanat Merkezi'ne ulaştırmalan gerekiyor.
Şarkı sözleri olan yapıtlarda, sözlenn notalann üze-
rine >azılması şartı aranıyor.
Emın Fındıkoğlu. seminerin yanı sıra 16 Şubat
Salı günü saat 19.00'da Hakan BehKl fkontrbas)
ve Ateş Tezer (davul) eşliğınde Italyan Kültür
Merkezi'nde müzikseverlerle buluşacak
Müziğe lise yıllannda üflemeli çalgılarla baş-
layan Fındıkoğlu, Arif Mardin'den armoni ve
aranjörlük derslen aldı. 1962-66 yıllan arasında
Berklee Müzik Okulu'nda burslu olarak okuyan
sanatçı, 1972 yılında Avrupa'da dans müzıği ya-
pan topluluklarda çalmaya başladı \e 'BrechtKa-
bare'nın düzenlemelerini yaptı.
Bılsak Gaz Festivali'nin kuruculan arasında yer
alan sanatçının Onno Tiınç ve Tuna Ötenel ile ça-
lışmalan bulunuyor. Fındıkoğlu'nun 1996 yılın-
da gerçekleştirdıği ilkalbümü, SinirStandartand
Other Songs adını taşıyor.
Duygu mantığı yok edince...
Graham Greene'in Gizli Bağlar'ı yeniden beyazperdede
Kültür Servisi - Yüzyılın
en önemli yazarlanndan
Graham Greene'in ünlü ro-
manı Gizfl Baglar (The End
of the Affair) ikinci kez be-
yazperdede... 1955 yılında
EâVard Dmjiryk'ın yönet-
tığı ve Van Johnsoo ile De-
borah Kerr'in başrollerini
paylaştıklan Gizli Bağlar,
bu kez Neil Jordan tarafın-
dan sinemaya uyarlanıyor.
1955 yapımı film, John-
son ve Kerr'in yaşadığı ya-
sak ilişki çerçevesinde Gre-
ene'in cinsellik ve Katolik-
lik ana temalarının altını çi-
ziyordu. Fılmin, Ingiliz-
Amerikan ortak yapımı ola-
rak gerçekleştirilecek yeni
versiyonunun çekimlerine
önümüzdeki günlerde baş-
lanıyor. Yapımcılan tarafin-
dan günümüz izleyicisine
hitap edeceği garanti edilen
fılmin yıl sonunda gösteri-
me gireceği belirtiliyor.
Jordan, 1950'lerdekı san-
sürün etkisini yitirdiği günü-
müz Hollywood'unda, Gre-
ene' in romanuun özünü çok
daha iyi yansıtabilecekleri-
ne inanıyor. Filmin oyuncu
kadrosunda beyazperdenin
son dönemdeki popüler
isimleri var. FHmde Mauri-
19S5'tekj ilk uvarlamada Van Johnson ve Jofan Mills.
ce Bendrix'i Ralph Fiennes,
sevgilısini Juliannc Moore,
aldatılan kocayı ise Stephen
Rea canlandmyor.
Öykü, savaş yıllannda
Londra'da geçiyor. Sürekli
ölüm tehdidi altında bulun-
mak, yaşanan ilişkidekı ero-
tizmi daha da arttınyor ta-
bii. Bendrix bir bombardı-
man sırasında ağıryaralanın-
ca, sevgilisi. eğer iyileşirse
ilişkilerini bitireceğine da-
ir İann'ya söz veriyor.
Ağlatan Oyun adlı fürniy-
le izleyicinin beğenisini ka-
zanan yönetmen Jordan,
Greene' in, suçluluk duygu-
su ve cinselliği çok etkıle-
yici biçimde bir araya getir-
diğini düşünüyor: "İDi kez
beş yıl önce okuduğumda,
bunun Greene'in yazdıgı en
iyi roman olduğunu düşûn-
müşfüm. Çok basit birö\ kü-
sü var, ama dramatik yanı
çok güçlü. İnsanın manük-
lıdüşünebilmeyetisini yitir-
diği zamanlan sorgulayışı,
ber dönemin ber insanına
seslenjyor."
Jordan, Greene'in dinbi-
limle ilgili görüşlerinm ka-
rakterlerin üzerine çıktıgı
noktada filmin kitaptan ay-
nlacağını söylüyor- "Gre-
ene romandaki ana karak-
teri sonunda bir azize dö-
nüştürüyor. Buradas hare-
ketle de olabildiğince dra-
matik bir fînali amaçlı\or."
Greene'in yaşam öykü-
sünü kaleme alan Norman
Sherrv, yazann, romanla-
nndan yapılan sinema uyar-
lamalanndan pek hoşlan-
madığını, çoğunun uyarla-
malanyla ilgilenmediğini,
özellıkle de Gizli Bağlar'dan
nefret ettiğini beiirtiyor:
"Fümkri denetleyemeyece-
ğini bile bile satt romania-
ruiL Sadece, senaryosunuda
kendisiniıı vazdığı The Third
Man filmi, romanı yansıta-
bilmişti. HottymKKİ'un, bir
romanın 'gerçeğini' yansıt-
maktan ber zaman korktu-
ğunu düşünüyordu. Ama
bence HoUv^ood da değişti
artık, gerçekler söylenebili-
yor."
Greene'in romanlannın
sinemaya uyarlandığı
1940'h ve 50'li yıllarda
Hollyvvood'da sansür ger-
çekten etkiliydi. Bu neden-
le edebiyat uyarlamasından
çok, edebi yapıtlardan esin-
lenmek sözkonusuydu. Giz-
li Bağlar da o dönemde tam
anlamıyla sinemaya yansı-
tılamayacak kadar tutkudo-
lu bir filmdi.
madı. Kazan ise tiyatro ve sınema çalış-
malannı süniürdü.
HolK^vood'da daha önce de yönetmen
Edvvard Dmytrvk ve 9 senaryo yazann-
dan oluşan bir grup, Komünist Parti üye-
si olup olmadıklan yolundaki sorulan
yanıtlamadıklan ve arkadaşlannın isim-
lerini vermedikleri için mahkûm edil-
mişti. Hükümet. sanatçılan ışbırliğıne
çağınyordu. Kara listede Hollyvvood'dan
324 isim vardı Lıstedekı sanatçılar Holly-
vvood'da yıllarcaişbulamadılar Bazı se-
naryo yazarlan ise farklı ısımler kulla-
narak çalışmalannı sürdürdü.
Humphrey Bogarf ve Lauren Bacall.
VVashıngton'ın politıkasını
protesto etmek ıçın bir sanat-
çı hareketi başlattılar, ancak
hükümeti destekleyen bazı
stüdyo patronlan tarafından
baskı altına alındılar. Bacall,
Kazan'ın bu ödülü hak ettiği-
ne inandığını behrtiyor' "Bu
ödül Kazan'a vaptığı sanat
için \erili>or, siyasal görüşüy-
lehiçbirilgisi >ok. Kazan'ın 9-
nemava katkıları büvüktür."
'Yine yapanm'
Kazan, kaleme aldığı anı-
Iannda. 1952 yılında hükü-
mete yardım ederek onurlu
bıçimde davrandığına inan-
dığını ve gerekirse aynı şeyi
tekrar yapabileceğini belirti-
yor. Komünızmi tehlikeli bir
düzen olarak nitelendiren Ka-
zan. Amerikaîı komünistle-
rin. Stalin'ın zulmüne karşı
çıkmamakla en büyük hatayı
yaptıklannı söylüyor. "Hü-
kümet komünist hareketin
araşünlması gerektigi konu-
sunda kesinükle hakln dı."
Aradan geçen zaman, üer-
leyen yaşı, a>Tiı kuşaktân olan
sanatçılann yitirilişi ve Sov-
yetler Birligi'nin dağılması,
Kazan'ın sinemasına daha
nesnel bir gözle bakılmasını
sağlıyor artık. Bugün Holly-
wood onun siyasi görüşleny-
le değil sanatıyla ilgileniyor.
Kazan 1952'de Arzu Tram-
vayı, 1954'te Rıhtımlar Lfze-
nride fılmleriyle En iyi Yönet-
men dalında iki kez Oscar
ödülünü kazandı. Son filmı
TheLastTycoon'u 1976 yılın-
da çekti ve kısa bir süre son-
ra da New York'a yerleştı.
YAZT ODASI
SELİM İLERİ
Banş Manço
Banş Manço'nun beklenmedik ölümüne çok
üzüldüm.
Geç saat televizyon başındaydım, o kanaldan
ötekine geçerken, TGRT'de haber bülteni, Banş
Manço'nun hastaneye kaldınldığını duyurdu. Bir ıkı
saat sonra, üstelık haylı romantik bir filme, Anas-
tasia'ya dalmışken, Kanal D'den o ölüm haberi.
Banş Manço'yu tanımıyorum. Onu, çok yıllar ön-
ce, yalnız bir kez gördüm:
Galatasaray Lisesi hazırlık sınıfında öğrenciydim.
Paris'e, müzik dünyasına kavuşmak amacıyla git-
miş, yetenekli bir öğrencinin okula döndüğü habe-
ri dakjalanmıştı. Tombalak, genç irisi Banş Manço'yu,
okul koridorunda, arkadaşlanyla sanlışırken hatır-
lıyoaım.
Banş Manço, yanılmıyorsam, sonra yine Avrupa'ya
gitti. Ne zaman döndü, hangı şarkısryla ünlendi? Bil-
miyorum. Aslında 'benim' şarkıcılanmdan değildi
o zamanlar.
Emek Sineması'nda konserieri olurdu. Gençlerin,
yaşrtlanmın sevdiğı. hayranlık duyduğu bir müzik ada-
mrydı.
Ben, "Dağlar... Dağlar... "a kadar uzak durdum Ba-
rış Manço'ya. Sonra bu şarkısı, kırk beşlik plak,
uzun süre pikabımda döndü. Daha ağır tempolu,
daha hızlı tempolu, iki ayn söyleyişi vardı. Ikisıni de
severdim. Fakat daha ağır tempolusunu daha çok
severdim.
Tomris Uyar'ın Ipek ve Bakır'ı bütünledığı yıllar-
dı. Bıröyküsünün adı, "Dağlar Sada Verip Seslen-
melıdir". Öykü adıyla şarkı arasında kendi kendi-
me uyumlar kurardım.
Sonra araya yine zaman giriyor. Banş Manço'yu
uzun saçları, gösterişlı sahne giysileri, yüzükleriyte
hatırlıyorum. Yadırgayanı vardı, benimseyeni vardı.
Ne şarkıları dıkkatimi çekerdi, ne sahne gösterile-
ri.
Dokuz on yıl önce, Banş Manço'yu çok seven,
Banş Manço'nun şarkılanna adeta tutkun bir arka-
daşım, Lütfü Şenkaya, bana bir kaset getirdi. Lüt-
fü sevdıği şarkılan derlemışti bu kasette. Şaşırdım.
Yıllar yılı, Banş Manço'ya nasıl haksızlık ettiğimi
fark ettim.
Kaset "KolDûğmeleri"y\e başlryordu. Bu şarkı Ba-
nş Manço'nun en sevilmiş şarkılanndanmış. "Kol
Dûğmeleh"nden etkilendim.
Âmabeni 'çarpan'şarkılar, "Unutamadım", "Af-
fetBeni", "Sahilde"ve "Hatırlasana"oldu. Yağmur-
lar, bomboş sokaklar, sahile çarpan dalga sesleri,
aynlıklar, hepsi benim dünyamdandı.
"Sahilde"y\ üst üste kimbilır kaç kez dinlemişim-
dir. Bir sinema duygusu verir bana Film öyküsü, san-
ki hemen yazabileceğım bir senaryo.
Başka birşey, şarkı sözlerindeki 'düzey', asıl bu-
na üzüldüm, düzeyin dikkatımden kaçmış olması-
na üzüldüm.
Barış Manço'yu keşfettiğım (!) günlerdeydi; Ah-
met Oktay, 'değışen' toplumu irdeleyen bir yazı-
sında Banş Manço'nun şarkısına -Hangisiydi?- de-
ğiniyordu. Bütün bir gece boyu, Tülay Tura, Ah-
met Oktay, ben, Banş Manço'dan söz açtık. "Sa-
hilde"y\ anlattım hep. _
Ne vardı şarkrcte içimi sizJatart? •' **"PWB|fr *
"Yıllar once" mıoluşu? <4_ ,
"Ağustos akşamı" mı? ' .>»"*'*'* •'
"Söz vermiş" mi? Her neyse...
"San/7de"nin ününü çoktan yitirdiği dönemde,
radyo programımda bu şarkıyı çalmış; genç bir ha-
nım da radyoya telefon ederek, gelecek program-
da yine çalmamı istemıştı. Ağlıyordu.
Banş Manço'nun bir şarkısı var, çocukluğumun
geçtıği Kadıköyü'nden, Şıfa'dan, BaklaTarlası'ndan
izdüşümlerle yüklü. Bir semte, bir semtin insanla-
rına, bitkıörtüsüne adanmış bir şarkı. Bizde öylele-
rine pek rastlanmıyor.
Zaten geçip gıden zaman. Banş Manço şarkıla-
nnı günün taleplerinden uzaklaştırmaya başlamış-
tı. Kimın umurundaydı "DutAğacı"!..
Ne tuhaf, televizyon programlannı da izlemezdim
Banş Manço'nun. Şimdi düşünüyorum da, 'belge-
sel' tadı taşıyan, hepsinde bizi dünyaya açmak is-
temiş bu programlara nıye dudak büktüğümü bir
türlü çözemiyorum.
Pazar günü radyoda mutlaka "Sahilde"y\ çala-
cağım, "Hatırlasana"y\ da...
Takvimde h Bırakan:
"Sarah Bemhardt'ın Kamelyalı Kadın'ı, Burhanet-
tin Bey'in Napolyon'u, Benliyan Efendi'nin Leble-
bici Horhor'u, Kordi Miloviç'in Çardaş Prenses'i,
Tepebaşı sahnesini zaman zaman dalgalandırdı ve
sonu gelmeyecekmiş gibi coşan alkışlaıia doldur-
du." Burhan Arpad, Dıreklerarası, Türkiye Turing
ve Otomobil Kurumu Yayını, 1984.
Su Yücelie Bip İç Denizde Gezinti'
• Kültür ServBİ - Su Yücel'in 'Bir Iç Denizde
Gezıntı' başlıklı sergisi bugün Galatea Sanat
Galerisi'nde açılıyor Sergi 24 Şubat'a dek
görülebılecek. flk yapıtlan 1984 yılında Strasbourg
Monte-Gharge Galensı'nde düzerüenen karma
sergide yer alan Su Yücel, ilk kişisel sergisını 1984
yılında Galata Sanat Galerisi'nde açtı. Su Yücel'in
yapıtlan Fransa, Ordün, Kanada, Ispanya,
Bulgaristan ve Yunanistan gibi birçok ülkede
sergilendi.
K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I