15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ŞUBAT 1999 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER ABD, Irak, İncirlik ve Sonrası? Prof. Dr. TUNCER GÜVENÇ O rtadoğu'daKuveyt'ın işga- ii,KörfezSavaşı,'36.ve32. enlem dışı uçuş yasaklan, HuzurHarekâu. Çekiç Güç, Keşif Gücü derken, gerek- siz hava hücumlarıyla Irak'ta hastanelerin, okullann, içme suyu tesislerinin, Basra'da halkın bombalanma- sı ve bunlar yetmiyormuş gıbi anlamsız bir ambargoyla göz göregöreXIX. yüzyılabir kala insan haklan, demokrasi, hukukun üs- tünlüğü ileri sürülerek ve hiç de utanma- dan BM kararlanna göre sürdürüldüğü ile- ri sürülenbu insanhk suçunabirde Saddam'ı devirmek için ona karşıt olabilecek iki aşi- ret reisi ve ne olduğu ve gücü bilinmeyen kuruluşlarla açıkça yüz milyon dolar aske- ri vd. yardım yapüacağı ekleniyor. Arök ulus- lararası hukukun, BM ilkelerinin. insan haklannm ne olduğunu bilene aşkolsun! Her şey süper güç ilkesine, yani orman ka- nıuıunadayanıyor. Olaylara bakılınca ABD büyük petrol şirketlerinin emrinde olan Amerikan dış politikası her yönüyle Irak'ta iflas eüniştir. ABD, kamuovunun onaylamayacağı petrol şirketlerinin savaşı için kara gücü olmadan Saddam'ı deviremeyeceğini ve rejimi de- ğiştiremeyeceğini görmüştür. Şimdi bu iş içm kendisine yüz milyon dolara uşak-as- ker aramaktadır. Daha önce denediği bu yöntemle Guam'a taşımak zorunda kaldı- gı C1A lejyonerlerinden ders alamamıştır. Aslında ABD Irak'ta neyi, nasıl yapacağı- nı bilememekte ve kuyuya atılan bir taş gi- bi Saddam'ı devirme kompleksinden kur- tulamamaktadır. ABD'ninbelirli birIrak po- litikası yoktur. Aptal danışmanlannın öner- diği dene-yanıl yöntemi uygulamaktadır. Gerçekte ABD'nin düştüğü kuyudan çıka- bilmesi için yardıma gereksinimi vardır. lngiltere'ye gelince sörnürgesinin sömür- gesi durumuna düştüğündenefendisine hiz- metten başka bir şey düşünememektedir. BM'in durumu ise içler acısıdır. BM adı- na uygulanan ambargo Irak'ta artık bir in- san]ık suçu durumuna gelmiştir. ÜNSCOM hem ABD ve hem de öbür güçler için ca- susluk yapar duruma düşmüştür. Irak hal- kını cezalandıran, ölüme, açlığa ve sefale- te sürükleyen, kendi ilkelerine ters düşen ambargo İcarşısında BM aciz bir şekilde sessiz kalmayı yeğlemiştir. Bugünkü konu- mu ile BM, ABD'nin oyuncağı olmuştur. Iki kez oyuna getirilen Saddam, iki kom- şusuyla savaşmış ve Körfez Savaşı ile de cezalandınlmıştır. Bundan sonraki olayla- nn ne BM ilke ve kararlan ile ve ne de uluslararası hukukla ilgisi vardır. Rejimi devirmek için hastaneleri, okullan, içme suyu tesislerini ve halkı hedef alarak bom- bardunan etmek hukuk dışı, insanhk dışı bir davranıştır. Bunlar ve ambargoyla halkı, çocuklan, yaşlılan ölüme mahkûm etmek haktan, hukuktan, insaftan uzak davranış- lardır. Tüm bunlar utanmadan BM adına ya- pıldığı söylenmektedir üstelik. Halkın gözünde Saddam, Iran ile sava- şında yenilmemiştir. Kuveyt Şeyhliği üze- rinde Osmanlıdan kalmahaklan olduğu ve bunun İngiltere'nin kendisine kul bir pet- rol şeyhliği yaratmak için elinden alındığı- na inanmaktadır. Körfez Savaşı'nda XX. yüzyıhn en ileri teknoloji silahlanyla do- naOİmış, en gelişmiş ülkelerden oluşan çok büyük bir paralı ordu ve armada ile carpış- mış olan Saddam; sadece Irak halkının de- gil, tüm Arap milliyetçilerinin gözünde bir kahramandır. ABD dokuz yıldır başarama- dığı isteğini, saldırgan yabancı güç emrin- deparalı ve halkın gözünde vatan haini ola- cak iki aşiret reisi ile yapabileceğini san- maktadır. Böyle bir son, Irak'ta mı, Arap ülkelennde mi, bölgede mi banşı sağlaya- caktır? Şu ana kadar Barzani ve Şii bir li- der (d Hâkim) ABD önerilerini reddetmiş- tir. Talabani mi Saddam'ı devirecektir? Bölge Arap ülkelerine gelince, bunlar Irak ve Suriye dışmda tam ABD'nin ordu- sunun Irak'taki masraflannı ödeyecek ka- dar ABD egemenliği altındadır. Petrol şeyh- liklerinin ne derece ABD'ye bağımlı ol- duklannı söylemeye gerek yok, buna kar- şın bir Arabistan yetkilisinin Saddam'ın bu şekilde devrilmeye çalışılmasını onayla- madığını belirtmesi oldukça düşündürücü- dûr. Suriye yalruzdırveApoşaşkmlığmdan kolaykurtulamayacağıgibı Saddam'ı Arap lideri olarak istemese de yapabileceği pek bir şey yoktur. Mısır ise yalnız Arap lider- liğine değil de aynı zamanda Ortadoğu li- derligine soyunduğundan ve önemini ABD'ye yaslanmakla kazandığından ABD'nin borusunuçalmakla birlikte, etkin olması beklenmemelidir. Ne var ki Arap halklan hangı ülkede olursa olsun Irak'a ya- pılanlan haksız bulmakta ve Saddam'ı ABD'ye bile kafa tutan kahraman olarak görmektedir. Bu inançta - Saddam yok edilse bile - uzun yıllar Nasrgibi Arap kit- lelerini etkileyeceği göz önünde bulundu- rulmalıdır. Türkiye'ye gelioce, Körfez Savaşı, Çe- kiç Güç, Huzur Harekâtı, ambargo, Keşif Güç derken bu işten lrak'tan sonra en za- rarlı olan ülkedir. Fakat neden? Bugün de İncirlik üssünün anlaşmalara aykın olarak kullanılımmdan nereye sürüklendiğini bi- le bilememekte ve en azından Ortadoğu'da uzun yıllar onaramayacağı bir itibar kaybı- na uğramaktadır. Bir ülkenin rejimini de- ğiştirmek, başkanını devirmek, iç işlerine kanşmak ya da böyle eylemlere isteyerek ya da istemeyerek alet olmak Türkiye'nin dış politikasında yeralamaz. Saddam reji- mini sevmek ya da sevmemek, onaylamak ya da değişmesini arzu etmek ayn şey, bun- lara alet olmak ayn şeydir. Ne de"Vürtta sulh. cihanda sulh" ilkesine uyar. Türkkamuoyuşaşkmdır. Irak'ayapılan- lann BM kasrarlan ile, uluslararası hukuk- la ilgisi olmadığına inanmakta ve çok bü- yük haksızhk olan bu kovboyluğu uygun bul- mamaktadır. Türkiye Breslau-Goben zırh- lılannın 1914 Odesa bombardımanı gibi bir olayla karşı karşıyadır. incirlik üssü için Türkiye'nin Patnot fuzeleri "istemesi" pek inandıncı olmamıştır. Eğer Türkiye bunu istemiş ise, İncirlik üssünün de bir ABD uçak gemisi gibi kullanılmasını kabul etmesi de- mektir ki, buna inanmak olanaksızdır. Tüm bunlargöz önüne alındığında her şeyden ön- ce ABD'nin içine düştüğû açmazdan çık- ması için süper güç kompleksini yıpratma- dan uluslararası kamuoyu ile birlikte ABD'ye yardımcı olunmalıdır. Ve Irak hal- kını hak etmediği durumdan kurtarmak için ambargonun en azından çok hafifletilme- si gerekir. Irakhalkı hangi dilden, hangi kö- kenden ve hangı dinden olursa olsun bizim birlikte yaşamak zorunda olduğumuz dost ve komşu bir halktır ve onlara. Türkmen- lerde dahıl. tarihtengetensorumJuluğumuz da vardır. Son söz: BM'nin daha fazla iti- bar kaybetmesi. bir süper gücün oyuncağı olması hiçbir ülkenin ışine gelmez. Onun insanhk dışı bir ambargoya, bazı güçlerin casuslannı banndıran kurumlan oluştur- masma göz yumması onun da yakın birge- lecekte Milletler Cemiyeti gibi silinmesi- ne yol açacaktır. Bir bayan köşe yazan "28 Şubat Sorgulanmalıdır" diyor. Bilmem nasıl sorgulanacak 28 Nisan 1997 kararlan?.. O bildiriyi imzalayan- lar savcı katına mı çağnlacak, yoksa Yüce Divan önüne mi? "İrtica hareketieri ile mücadele edilmelidir" denilmiş. 0 günün başbaka- nı, başbakan yardımcısı da imzalamtş. Demek bu görüşe katılmış- lar... Ama bayan yazar ekliyon "Ortada fol da yoktu yumurta da. Ne şeriatın geldiği vardı, ne de irticanın kabardığı." Sayın yazar daha sonra o bildiriyi imzaiayanla- ra, yani Erbakan'a. ÇiHer'esoruyor "Hukvksuzluğu teşvikettik, mi- litarizme göğüs geremedik deyin." Ama diyemedıler, hatta bir seyler yaparak göz boyamak istediler. Istemeye istemeye imza attıklannı herkes biliyordu. Attıklan imzayı bile yadsımaya kalkıştılar. Bayan yazar bir bakıma dogru söylüyor, "Göğüs geremedik, korktuk deyin" diyor. İki yıl geçti aradan... Yeni bir 28 Şubat'a gidiyoruz, derken bir de baktık MGK yeniden irtica ile savaşma kararı almış, bu kez yeni hü- kümetle birlikte. Seçimlerde dln propagandası yapmak yasaklan- mış. Şeriatçı gösterilere karşı en ağır cezalar düşünülmüş. Hani 28 Şubat süreci "kapanmış idi"! Ne var ki "meydan okuma" gırişimleri de hemen başlatıldi. Sağ- daki bütün parti liderlerini bir araya toplayan Jet-Pa'lar bilmem ne- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kim, Kimi Sopgulayacak? ler hemen karşı saldınya geçtiler. Istenen, özlenen ne olursa olsun Türkiye'yiellerine geçirmek... "Inancı için"diye nitetendirilen başör- tüsü gösteriten, cami çıkışlanndaki çığlıklar ortada dururken "şeriaf yaşasın" diye meydanlarda sesler yükselirken nasıl olur da o bayan yazar gibi "Ortada fol yok yumurta yok, ne irtica ne de şeriatın ge- leceği var" diye hem kendini hem de başkalannı aldatmaya kalk- mak, kötü niyetlerin açıklanması değilse nedir? 18 Nisan günü genel ve yerel seçimlerin hiçbir yasal düzenleme yapılmadan, yürürtükteki seçim yasasıyla gerçekleştirilmesi, ülkeyi yeni bir çıkmaza sokmak demektir. Yıne yüzde yirmi dolaylannda oylarla iktkJara gelecek olanlar, hiç kuşkusuz, yeni 28 Şubat süreç- lerine yol açacaktır... Belki de daha acı, daha radikai tepkilere, olay- lara... Çaresiz genel seçimteri ileri bir tarihe bırakmak gerekiyor. TBMM toptanacak, anayasaya uyum yasalannı ve ötekı tüm yasalan çıka- racak, seçimlerde iki turlu oylamayı, dar seçim bölgesi uygulama- sını demokrasiye saygılı olmanın gereği olarak gerçekleştirecektir. Denecek kı küçük partiler iki turlu seçimde Meclis dışı kalacaklar. Bunun da çaresi, partilere yurt çapmda aldıklan oylarla orantılı bi- çimde milletvekilligi elde etmek hakkını tanımakür. Böylelikle TBMM'de bütün eğilimler az çok temsil edilir. Üç milyondan fazla hayalet oylar ise çözülmesı gereken en önem- li bir sorundur. Geçmişte de bu "mükerrer oylar", kütükte yapılan çarprtmalar gündeme gelmişti. Ismet Paşa'nın 1957 seçimlennde iktidardaki DP'nin çevirdiğı sandık oyunlan karşısında, o zamanki ba- zı bakanlan "kütük bakanı" diye suçlaması anımsanmalıdır! O gün bugün ülkede gerçek seçmenler bir türiü saptanamamıştır. Yapılma- sı gereken 18 yaş üstündeki seçmenleri bilgisayar aracılığıyla belir- lemektir. Bütün bunlar iki buçuk ayda yapılabilir mi? 18 Nisan seçi- mi, yine aynı koşullanda gerçekleştirilirse sonuçlar kimseyi memnun etrrieyecek... 0 zaman birkaç ay sonra yine bir seçim daha, daha sonra bir daha, yine aynı oyunlar, ortaklıklar, kavgalari... 28 Şubat sürecini izleyen "süreç"ler artık kesin bir sonuca, bir çö- züme kavuşturulrnamalı mı? Gerilikyanlılanna, ülkeyi Atatürk'ün yo- lundan döndürmek hevesinde olanlara şu ya da bu yolla ülkenin, ulusun yazgısına egemen olma yollan kesinlikle kapatılmamalı mı? SAHIBINDEN MUZELJK 107 yıl sonra taşınmamızın bir nedeni olmalıydı. Bir asırdan daha uzun süre aynı genel müdürlük binasını kullanan tek banka olmanın gururunu taşıyor ve Maslak'taki yeni genel müdürlük binamıza kuruluşyıldönümümüz olan 4 Şubat'ta taşınıyoruz. Dile kolay; aynı çatı altında acı tatlı olayları paylaştığımız tam 107 yıldan sonra taşınmamızın geçerli bir nedeni olmalıydı. OSMANU BANKASI mİ bAJtt MOKEZİ BİNASI EskSBüyOkdereCaddesi Ayaz^aKâyYoiu No: 6.80670 Ma4ak4stantxJ • Td. (0212) 335 1000 (0212) 335 20 80-335 20 90 Evet var! Karaköy binamız bir müze gibi aynen korunacak ve yine bizlerle yaşayacak. Yeni genel müdürlük binamızda ise, çağın bankacılığa kazandırdığı tüm teknolojik gelişmeleri hayata geçirdik. Ama zamanın değiştiremediği temel değeıierimizi, tıpkı bir tarihe tanıklık etmiş Karaköy binamız gibi, aynen muhafaza ediyoruz. .çünkü biz Osmanlı Bankasıyız. www.osmanli.com.tr TSK'nin Duvar Yazılan 9 8 yvhnın son günlerin- de, kent içinde bulu- nart garnizonlann du- varlannda sergilenen bir kısım özdeyişlerin. tartış- ma konusu yapıldığı gözlen- mektedir. Bu tartışmalardan beni en çok şaşırtan Sayın O. Ekşi'nın "Bir Dost Uyansı" başlıklı yazısı olmustur. De- *erli yazann, dost olduğuna /ürekten inanıyorum. Ancak jyanlanna katılmak olanağı- nı bulamıyorum. Sayın Ek- ji'nin olumsuzeleştirisine ko- nu yaptıgı yazılar şunlar "Or- du>a sadakat şerefimizdir" ve "Tek devlet tek bavrak, tek vatan, tek diT. Bu yazılar. du- varlann içe bakan yüzüne ya- zılsa imiş sorun yokmuş. Ama sivillerin görebileceği yerlere yazılmış olması, yanlış anla- malara neden olurmuş. Oysa iki tümceden oluşan bu sözler, anayasamızın 3. maddesinde yer alan. "Türki- ye devieti, ülkesi \t milteti Qe botiinmez bir bütündür. DiM Türkçafir" kuralının, öz ve kı- sa anlatımından başka nasıl bir yanlış anlayışa yol açar. Böyle bir öz sözü, sivillerden kaçırmayı, çift aylı gizli bir bilgi içeriyormuş gibi, sade- ce askere yöneltihnesi uyan- sında bulunmayı anlamak mümkün değildir. Aslında ola- nak olsa da anayasamızın, ba- ğımsızlık, cumhuriyet, laik- lik gibi ilkeleri, böyle kısa ve özlü sözcüklerle kentin tüm duvarlannda sergilense, se\- gili Atatürkümüzün önderli- finde başlatılan ve şımdiler- de gölgelenmeye çahşılan ay- dınlanma süreci sürdürülebil- se. "Ordmasadakat şerefimiz- <fir" sözünde. yanlış anlama- yı gerektirecek ne var? Anla- mak mümkün değil. Duvardaki yazı, bu düşün- ce ile yazılmış olmalı ve böy- le de algılanmalıdır. Şaibeli politikacılara, şeri- at özlemi içinde olan kişilere "Bu mflkt seninle gurur du- yuyor* 1 diyerek alkış tutuldu- ğu bir dönemde. gönül ister- di ki devlet de ulus da kentin tüm duvarlannı. böyle sözler- le süslesin. Sanınm böyle bir davTanışa muhtacız bugünler- de. Kald\ ki bulunduğumuz ortamda. eleştirilecek birçok kurum. kuruluş ve kişi var- ken. konu sıkıntısı çekiyor- muş gibi ulusal güveni kazan- mış her yönü ile saglam kal- mış silahlı kuvvetlerimizi. zo- raki yorumlarla eleştirmenin bir yaran olmamaktadır. Bu nedenle konu aldığımız duvar yazılannı, Sayın O. Bir- gjt'in. Cumhuriyet'teki *Düz Yaa" köşesinde vurguladığı gibi, bir yeni yıl kutlama me- sajı olarak algılamak doğru olur sanınm. H.Basri Akgiray PENCERE Yakın Gelecekte Üzüleceklep... Apo'ya ilişkin yeni yorumlarımıza baktıkça ken- di kendime gülüyorum: - Apo zokayı yedi.. - Bebek katili hiçbir yerde bannamaz.. - Pinpon topuna döndü.. - Ortada kaldı.. Hava döndü. • istanbul'un 0sman//'daki adı DefsaacteFtir; "mut- luluk kapfs/" anlamına gelir. Istanbullu askerlikyapmazdı; Saray'ın şemsiye- si altında yaşayan 'payitaht', ayncalıklı bir kentti. Nedim ne diyordu: "Bir sengine (taşına) yekpare acem mülkü fe- dadır." Gerçi İstanbul'un o eski hali yok; şehir varoşla- nn ortasında avuç içi kadar kaldı; ama, yine de An- kara başkent, Istanbul payitaht... Fikret'e göre "Bin kocadan arta kalan bive-ibâ- kir" olan bu şehir, Güneydoğu'da yıllardır sürege- len çatışmaları nasıl algıladı?.. Sanki Osmanlı or- dusu sefere çıkmış da söylencesi Topkapı'daki harem dairesinde konuşuluyordu; öylesine uzak ve yabancıydı Istanbul... Medyator ne diyordu: "Gazeteci tarafsız olmalı; Ingiliz'in Bibisi'si Falk- land savaşında yansız kaldı." Ingiliz'in Bibisisi yansız mı kaldı?.. Bu birteva- tür, ama, Başbakan Bayan Thatcher'ın Okyanus ötesindeki çıplak adalan "bu ülkenin bir çakıl ta- şını bile kimseye kaptırmam" kafasıyia savunarak Arjantin'e savaş açtığı kesindi. Ingiltere, savaşın sonunda yengiye ulaştı, zafer şarkıları söyledi. Bizim medyator, entelle birlikte, Türkiye'yi par- çalamak isteyen PKK'ye göz kırpıp durdu: Apo ateş- kes mi ilan etti?.. 'Devlet' de ateş kesmeliydi. Apo'ya terörist mi deniyordu?.. Devlet de terörist- ti. • Sonra ne oldu?.. Sınır ötesinde güçlü desteklere dayanan PKK yenilgiye uğradı, dış payandalı gerilla savaşımı suya düştü, halk teröristleri desteklemedi, aske- rimiz üstündü, sonunda Ordu Suriye sınırına da- yandı: - Apo'yu banndınp Türkiye'ye saldırtmayı sür- dürürsen gereğini yerine getireceğim. Apo, önce Rusya'ya uçtu, bannamayınca Ro- ma'ya kondu, Italyan Başbakanı, teröristi benim- semek yoluna girince, bu kez yeni bir propagan- da başladı: "Apo 'yu Suriye 'den çıkarmak iyi mi oldu!.. Şim- di öcalan, Avrupa'da siyasallaşıyor; Türkiye da- ha zor durumda kalacak..." Entelimiz ömür, medyatorumuz bir âlem; ama, başlangıçta Apo'yu tutmak isteyen Italya, sonun- da kusmak zorunda kalınca, iş değişti. Hava döndü.. Meteoroloji raporian ilginçtir, rüzgâr gülleri da- ha da ilginçtir... Apo'nun defteri dürülüyoruı ••' ..•^••»•»m ı?i!n^v Entelimizüzgündür. ... , . - . Entelle medyator, şimdi laik Cumhuriyet düşman- lanna göz kırpıyorlar... Askere kızıyorlar... Çünkü asker, Milli Güvenlik Kurulu'nda "sekiz yıllıkzorunlu eğitim " istedi; 28 Şubat'ta irticayı Tür- kiye Cumhuriyeti için birinci tehlike ilan etti. İrtica konusunda da medyatorla entelimiz ya- kın gelecekte üzülecekler... Benden haber vermesi. TIPTA UZMANLIK EĞtTİMİ GİRİŞ SINAVINA KATILMAK İSTEYENLERİN DtKKATİNE Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerine, üniversitelerin tıp fakültelerine ve Gülhane Askeri Tıp Fakültesi'ne Tababet Uzmanlık Tüzüğü. Yüksekögretim Kanunu, ilgili yönetmelik ve protokol hükümleri çerçevesinde tıpta uzmanlık eğitimi görmek üzere ahnacak adaylann seçme sınavı Ögrenci Seç- me ve Yerleştirme Merkezi tarafından 10-11 Nisan 1999 ta- rihlerinde Ankara'da yapılacaktır. 1- Sınavın adı 1999 Nisan Dönemı Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavıdır (TUS). Sı- navın bınnci basamağmı teşkil eden Yabancı Dil Sınavı 10 Nisan 1999 Cumartesi günü saat 09.30'da uygulanacaktır. Bu sınavda başanlı olan adaylar île 12 Nisan 1997, 13 Eylül 1997. 18 Nisan 1998 veya 12 Eylül 1998 tarihlerinde yapılan yabancı dil smavlanndan en az birinde basanlı olup yalnız Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerınde uzmanlık eğitimi gör- mek isteyen adaylar 11 Nisan 1999 Pazar günü saat 13.30'da yapılacak olan bilim sınavına almacaklardır. 2- 1999-TUS Nisan dönemine başvuru süresi 1-12 Şubat 1999 tarihleri arasmdadır. Smava başvurmak ve katılmak için sınav tarihi- ne kadar ilgili fakûlteden mezun olmak sarttır. 3- Bu smava başvurma, sınavm uygulanması ve değerlendirilmesi ile yer- leştirme işlemlerine ilişkin bilgiler, 1999-TUS Nisan dönemi kıla\-uzunda (TUS Kılavuzu) yer almıştır. 1999-TUS Nisan dönemine başvuracak adaylar, 1999-TUS Nisan Dönem Kı- lavuzu. Başvurma Belgesi ve Sınav Ücreti Banka Belge- sı'nden oluşan başvuru evrakını, 1.000.000.- TL karsıhğında Saghk Bakanlığı 11 Müdürlüklennden alacaklardır. Adaylar kılavuzda belirtilen kurallara göre doldurduklan başvuru bel- gesi ve 10.000.000 TL'lık Sınav Gcreti Banka Belgesi OSYM Kuponunu en geç 12 Şubat 1999 tarihine kadar ken- dilerine en yalun II Sağlık Müdürlüğü'ne teslim edeceklerdir. Yabancı uyruklu adaylar, TC uynıklu adaylar gibi Kılavuz ve Başvurma Belgelennı Sağlık Bakanlığı II Müdürlüklenn- den alarak 1999-TUS Nisan dönemine başvurabilırler. A>TI- ca yabancı uyruklu adaylar Kılavuz ve Başvurma Belgelerini ûcret ödemeden ÖSYM'den yazılı olarak isteyebilirler veya sahsen alabilirler. Bu adaylann sınava girebilmeleri için baş- vuru evrakı ve sınav ücreti olarak "OSYM-TUS-615856-2 Yapı ve Kıedi Baokası Güvenevler Şubesi Ankara Türkiye" hesabına 30 ABD Dolan yatımıalan (Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nca konvertibilitesi kabul edilen 30 ABD Dolan karşılığı yabancı para olabilir) ve bu parayı yatırdıkla- rı bankadan alacaklan banka çekini (teleks. havale kâğıdı, dekont vb. kabul edilmez.) Başvurma belgesine ekleyerek sûresi içinde ÖSYM'ye ulaşacak şekilde göndermeleri gere- kir. 4- Tıp Fakültesi mezunları ve sınav tarihine kadar staj- yerliğıni tamamlamış teğmen, üsteğmen veya yüzbaşı rütbe- sindeki askeri sağlık personelinin yani sıra Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde Tababet Uzmanlık Tüzüğü'nün 6. maddesinın B bendinde belirtilen dallarda uzmanlık eğitimi görmek isteyen veteriner ve eczacılık fakülteleri ile fen fa- kültesi ve dengi fakültelenn bıyolojı ve kimya bölümü me- zunlan ile Tababet Uzmanlık Tüzüğü'nün 7. maddesine göre üniversitelerdeki tıpta uzmanlık programlannda aylıksız ola- rak eğitim görmek isteyen tıp fakültesi mezunu yabancı uy- ruklu adaylar da 1999-TUS Nisan dönemine başvurabılirler. 5- Basvurusu geçerli sayılan adayların sınava giriş ve kimlik belgeleri 20 Mart 1999 tarihine kadar adaylann adreslerine postalanmış olacaktır. 6- Postalardaki gecikmelerden merke- zimiz sorumlu değildir. Smava giriş ve kimlik belgeleri 8 Ni- san 1999 tarihine kadar ellerine geçmeyen adaylar merkezi- mize başvurarak bu belgelerini yeniden çıkartabilirler. 7- 1999-TUS Nisan dönemi ile ilgili danışma için 298 80 50 (ÖSYM-Ankara) numaralı telefona başvurabilırler. Basın: 1874 ÖSYM Başkanlığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle