15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ŞUBAT 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt 3oğazlar'ı tankerlerden kurtaracak Bakû-Ceyhan projesi için uygarlık adına dayanışma Bakfı-Istiuıl>ııl 'kifltür lıattfÖncekı hafta pazar gününden (24 Ocak 1999) îtıbaren Cumhuriyet'te ya- vımlanan "Azerbaycan'ın Gözbebeği Bakû " başlıklı yazı dizimizi ızleyen h- miokuHar. Mimarlar Odası ylaAzerbay- can Mimarlar lttifakı arasinda 5 Ocak 1999 günü Baküde imzalanan "kültü- rel işbirliği ve dayanışma protokoUeri" hakkında daha aynntılı bilgıler ıstedi- ler. Birgezi ve izlenim dızismde daha çok gözlemlerimizeyer vermeyi veğlediğimiz- den, protokollerın içeriğme fazla gir- memiş, sadece anlamından söz etmiştiL Şimdi hem bu eksıği gıdermek hem de konuya duyarlı okurlarımızın arşivleh- ,nf de armağan olarak bu suvfamızı sa- dece "protokol metinlerine" ayırıyo- Boğazıçi'nm korunması için kültürel ışbırliğı protokolu Madde 1: Amaç: lstanbul ve Boğazı- çi'ndeki mimarlık ve kültür değerlen, TÜTkiye-Azerbaycan ve dünya mimar- lan için evrensel değer taşıyan tanhsel mıras nıteliğındedır. tstanbul ve Çanak- kale boğazlan aynı zamanda korunma- sı gerekli doğal mirastır. Bu mırasın, petrol tankerlerince yara- tılan ve yaratılacak olan tehlikelere kar- şı korunması da vine Türkiye ve Azer- baycan mimarlannca gerekli görülmek- tir. Her iki ülkenin mimarlannı temsi! eden mimarlık kuruluşlan. yukarıdaki anlayış birliği içinde lstanbul ve Çanak- kale boğazlannın petrol yolu olmaması. tarihi bir kentin doğal ve kültürel ıç me- kâru olan Boğaziçı'nin tanker kanalına dönüşmemesi ve Bakû-Kafkas petrolle- rınin Boğazlar yoluyia değil, boru hat- tıyla Türkiye üzennden Akdeniz'e ta- şınması projelerine destek vermek. bu ko- nuda her türlü ışbirliğini v apmak ve dün- yanın diğer ülkelerindekı mimarlık ve • Türkiye ve Azerbaycan mimarlannın 5 Ocak 1999 günü Bakû'de imzaladıklan "kültürel işbirliği ve dayanışma protokoUeri", Hazar petrolünün Akdeniz'e taşınmasında tanker kullanımına altematif olan Bakû-Ceyhan boru hattı projesinin bir ekonomik hedef değil, dünya mirası Boğazlar'ı kurtaracağı için insanlık adına bir "uygarlık projesi" olduğunu vurguluyor... Kültürel mirasın petrol tankerierine karşı korunması protokolu, Bakû'nün tarihi şehir meclisi salonunda iki ülkenin bavraklan arasında imzalandı. 198l'de Pindopi Şilebi kanlıca'daki tarihi yalılara böyle çarpmışü. (Fotograf: ATÎLLA DAĞISTANLI) kültür kurumlannı da bu işbirliğine or- tak olmaya davet etmek ve bunu sağla- mak için bırlikte girişimlerde bulunmak üzere buprotokolu yaşama geçirmeye ka- rar vermişlerdir. Madde 2: Eylem planı: Yukandaki amaç doğrulnısunda: a) Bakû. lstanbul ve Tiflis'te toplantı- lar yapılarak, aynca her iki ülkedeki mes- leki ve genel dergi ve gazetelerde yayın yoluyla, Türk ve Azeri kamuoyunun da dikkatleri bu konuya çekılecek ve Boğa- ziçi ileÇanakkale Boğazf nın insanlığın onak mirası olan değerlen tamtılarak petrol nakliyesinde tanker taşımacılığı yerine boru hattının tercih edilmesi yö- nünde toplumsal bilinç ve duyarlıhğa katkıda bulunulacaktır. b) Her iki ülkenin hükümetlenne or- tak imzalı niyet mektubu gönderilerek. Türkiye ve Azerbaycan mimarlannın Boğazlar'dan petrol tankeri geçmesini istemedikleri bildirılecektır. c) Uluslararası Mimarlar Birliğı'ne (Ul A) ortakbaşvuruda bulunularak dün- ya mimarlarmın ve tüm ülkelerdeki mi- marlık kurumlannın bu işbirliğine des- tek vermeleri. kendi hükümetlenne de Bo- ğazlar'ın korunması için duyarlı olma- lan için başvuruda bulunmalan yönün- de katkıda bulunması istenecektir. d) UNESCO, ICOMOS gibi uluslara- rası kültür ve tarih kurumlanna da ortak imzalı çağnyla başvurularak destek ver- meleri talep edilecektir. e) 1999 yılı haziran ayında Çin'in Pe- kin kentinde yapılacak U1A Dünya Mi- marlan Genel Kurulu'na öneri götürü- lecek ve UIA Genel Kurulu bildirisinde Boğazlar' ın petrol yolu olamayacağı ko- nusunun yer alması için ortak çalışma ya- pılacaktır. () tlgili tüm petrol şirketlerine ortak im- zalı çağn mektupları gönderilerek, dün- ya kültür mırasını korumak için tanker taşıması yenne boru hattı projesinin ter- cih edilmesinın kendileri için de bir ın- sanlık görevi olduğu hatırlatılarak des- tek istenecektir, Madde3: Yürürlük: Bu protokol, im- zalandığı tarihte yürürlüğe girer ve ge- lişen koşuüara göre de yine imzalayan ta- raflann ortak kararianyİayeni çalışma ko- nulan için ekleme ve değişiklikleryapı- labilir. Tarih: 5 Ocak 1999, Bakû/ Azerbaycan Türkiye Mimarlar Odası Başkanı: Ok- tay Ekirici Azerbaycan Mimarlar lttifakı Başka- nı: tlham AKyev. Mimarlık alanında da ikinci bir güç birliği protokolu imzalandı 'Tarih yedoğa ortak rriirasımız İki ülkenin mimarlık meslek örgütleri arasında Bakû de ger- çekleşen buluşmanın ikinci önemli üriinü ise genel olarakmi- marlık ve kültür alanında da "güçbiıiîği r 'sürecinin başlatıl- masma vönelik protokol oldu. Türkive ile Azerbaycan arasın- daki ilişkilerin daha çoksiyasal ve ekonomik hedeflerde yoğun- laşttğı bir dönemde. tek amacr iki ülkedeki kültürel birikimlerin "birlikte korunması ve gelişti- rilmesi" olan Bakü buluşması- nın bu tarihi belgesini de okur- larımızın arşıvlerı için aynenya- vımhvurum. Azerbaycan Cumhuriyeti Mi- marlar lttifakı ile Türkiye Cum- huriyeti Mimarlar Odası arasın- da ortak meslek yaratıcılığı fa- alıyetine ilişkin protokol Madde 1. İşbirfiği: Türkiye ve Azerbaycan mimarlannı temsil eden mimarlık meslek kuruluş- lan bu protokolle aralanndakı işbirliğinin diğer alanlarda da sürdürülmesini arzu ederek: a) İki ülkede de mevcut olan tanhi, kültürel ve doğal mirasla- nn korunması ve yaşatılması ala- nındaki çalışmaların ve dene- yimlenn geliştirilmesı için kar- şılıklı işbirligiyle yapılmasına: Fu/ulinin heykeli, Bakû'deki çok sayıda şair ve yazann heykelleriyle birlikte tarihi kent dokusunda mimarlık ve edebiyat tarihinin birlikte yaşamasına öncülük ediyor. b) Azerbaycan ve Ermenıstan arasında yaşanan Karabağ soru- nu ve çatışmalardan ötürü, bu bölgede 1 milyondan fazla insa- nın e\lenni ve yaşadıklan kent- len terk etmek zorunda bırakıl- malanru kaygıyla karşılayan Tür- kiye ve Azerbaycan mimarlan- nın. bu sorunun banşçıl yöntem- lerle çözümlenmesı. Azeri halkı- nın Karabağ'daki geleneksel ya- şamlanna yenıden kavuşmalan ve bu bölgedeki savaş ortamından zarar gören mimarlık mirasının ve kültür anıtlannın kurtanlma- sı ve yaşatılması yönünde, ulus- lararası ilgı v e duyarhlık göste- Bakû'nün tarihi caddelerini bezeyen yapılar. lstanbul'un Beyöğhı (Pera) bölgesindeki Avnıpa etkisi taşıyan mimari zengjrüiğin Hazar Denizi kıyısında çok daha iyi korunmuş 'akrabalan' gibiler... rilmesi için çalışma yapılmasına, c) Mimarlık ve iskân çalışma- lannda deneyimlerin ve yöntem- lerin aranması. mımarlık hizmet- lerine ait kurallar ve standartlar konusunda karşılıkli görüşme- lerin başlatılmasına, d) İki ülkedeki mesleki yayım- larda, iki ülkenin mimari değer- len hakkında tanıtım bilgilerine yer verilmesine ve karşılıklı ola- rak gönderilecek olan yaa ve ev- raklann mesleki dergilerde ya- yımlanmasına, e) 1995 yılında Tiflis'te dü- zenlenen toplantıda temeli atı- lan "Karadeniz Mimaruk Foru- mu" çahşmalannın değerli bir şekilde devam ermesi için ortak çalışmalar yapılmasına, f)Tanhsel bağlar içerisinde di- ğer yakın kültürlerin mimari de- ğerlerini de tanıtmak ve esinlen- mek üzere, Türkiye Mimarlar Odasf nın Anadolu'nun yanı sı- rahalen Yunanistan sınırlan için- deki ve Balkan ülkelerindeki ve aynca Kıbns'takiTürkmimari ve kültür mirasını tanıtan bir sergi- yı düzenleyerek Azerbaycan'da açılmasına hazırlık yapmasına, aynı şekilde Azerbaycan Mimar- lar lttifakı'nın da Azerbaycan'ın yanı sıra diğer Kafkasya ülkele- rindeki mimari ve kültür mirası- nın Türkiye'de tanıtılması için benzeT bir sergi hazırlanmasına; karar vermişlerdir. Madde 2. Yürürlüğe girnıe: Bu protokol imzalandıgı tarihten itibaren yürürlüğe girer ve de- vam eden görüşrneler için de yi- ne evrakı imzalayan taraflann ortakkararlanylayeni çahşma fa- aliyetleri için ilaveler ve deği- şiklikler yapılabilir. (Tarih: 5 Ocak 1999, BakûV Azerbaycan) Türkiye Mimarlar Odası Baş- kanı (imza) / Azerbaycan Mi- marlar lttifakı Başkanı (imza) C 1963'ten günümüze Almanya'da video heykel' sergisi, Ankara Çağdaş Sanatlar Kültür Merkezi'nde Farkh aıdatmüarla 17 sanatçuım buhışması FERHAT ÖZGLR Dış Ilışkiler Enstıtüsü'nün (İFA) düzenledığı " 1963'ten Bu Yana Almanya'da Video Heykel" ad- lı sergi, Ankara Çağdaş Sanatlar Kültür Merke- zi'nde 1 -23 Şubat tarihlen arasında görülebilir. Ens- titü. bu sergide video heykel sanatını aynşık. yalı- tılmış bir disiphn olarak sunmanın yerine, onu di- ğer görsel sanatlarla bütünleştiriyor. Nam June Paik, 1965'te sanatçının fırça, keman ve atık malzemelerle çalıştığı gibi bir giin elektro- nik araçlarla da çahi>acağını söylüyordu. \"ideo hey - kel. Kassel'de 1987deki Docıimenta 8 ve 1991de- ki Documenta 9. Berlin'de 1991'de düzenlenen "Metropofe" gibi uluslararası büyük sergılerde ye- ni yeni dikkat çekmeye başlamıştı. Özellikle. uzun vadede başka ülkeleri de dolaşabilecek sergiler plan- lanmasına izin veren dayanıklı v ideo disklerin keş- fi ve yeni elektronık tekjıiklerin ortaya çıkışıyla, bu alana gıderek büyük bir akm oldu ve vıdeodaki an- larım olanaklan çok zenginleştı. Örneğin sergiye ka- tılan sanatçılardan MarcelOddenbach,vıdeonun. tek- nolojinin gücünü ve toplumdaki ilerlemeleri göste- rirken imge, mekân ve ses gibi üç önemli öğeyi de bir araya getirebildiğini belirtıyor. Bir diğer sanat- çı ReinerRuthenbeck, v ideonun deneysel dihnden farkh bir biçimde yararlanıyor. Ruthenbeck, ekran ûzerinde tamamen değişmemiş kalan ve çevresin- deki koşuşturmacalardan etkilenmemış sessız nötr bır bölge yaratmak istiyor. Izley icıler böylece film üzerine birbinne yakın iki yorumlama geliştinyor. Bırincısi, etrafı tamamen yaşam ve hareketlılikle do- lu olan birsıyah alanın kendısinin yaşamsız olup mer- kezde negatif duruşu. İkinci yorumlama, merkez- de bu donmuşluk \e hareketbizlik yer alırken koşuş- rurmacanın dışta kalışı. Sanatçı tüm bu zıtlıkları ol- ..üratörlüğünü Wulf Erzongenrath'ın üstlendiği sergide dörtkuşaktan 17 sanatçı. 18 video heykel ile 47 adet kâğıt üzerine guvaş, serigrafi, fotograf ve fotokopi teknikleriyle çalışmalar yer alıyor. Nam June Paik - 'Buddha Lookûıg at OMCandleTV',1992. duğu gibi bırakmayı tercih ediyor. Sergi başhğmda "Almanya'dan" genellemesi kul- lamlarak yabancı doğumlu sanatçıların katılımıyla bir kesişme noktası oluşturuluyor Örneğin, Kore do- gumlu Nam June Paik ile Avustralyalı Jeffrey Shravv uzun bir süredir Almanya'da çalışan. hocalık yapan şanatçılar. Jean-François Guiton ile Franziska Me- gert gibi şanatçılar ise eğıtımlenni tamamladıktan sonra bu ülkeye yerleşmis bulunuyorlar. Küratörlüğünü Wulf Erzongenrath'ın üstlendiği sergide sanatçıların son çahşmalannın konulması için özel bir çaba sarf edilmiş ve bazılan da bu sergi için oluşturulmuş. Katılan 17 sanatçı, dört kuşağı tem- sil ediyor ve 18 video heykel ile 47 adet kâğıt üze- rine guvaş, serigrafi, fotograf ve fotokopi teknikle- riyle uygulanmış çalışmalar yer ahyor. Birinci kuşak: Video sanatınm babası olan ve 1963 'te VVuppertal 'dekı "Müzik- ElektronikTeJeviz- yon Sergisi'* ile admı duyuran. 1989'dan bu yana da Düsseldorf 'ta hocalık görevinı sürdüren Nam Ju- ne Paik ile New York Smolin Galerisi'ndeki sergi- siyle video heykeli ilk kez Amerika'ya tanıtan ve halen performanslannda. sergi mekânlannda tiyat- ro vb. yerlerde videoyu kullanan VV'olf VostelL tkinci kuşak: Claus Böhmler, Klaus vom Bruch, Wblf Kahlen, Marcel Odenbach, L Irike Rosenbach, ReinerRuthenbeck,Jeffrej Shaw, Herbert \N entsc- her. Hepsi de Alman sanat akademilen veya okul- lannda; Hamburg, Karlsruhe, Berlin, Saarbrücketı, Münster ve Weimar'daki medya teknolojisi mer- kezlerinde hocalık görevlerini yürüten şanatçılar. Dahagençkuşalc IngaGünther,Jean-François Gu- iton, Diueter Kiessling, FranziskaMegert, Woü^ang Staehk,tümü özellikle video ile çalışan, kişisel ya da grup sergileri olan şanatçılar. En genç kuşak: Yeni sanat ve medya teknolojisi merkezlerinden mezun olacak kuşağın temsilcile- rinden Anna Anders ile şimdilerde Berlin Sanat Akademisi'nde Rebeca Horn ile yüksek lisans te- zine hazırlanan Birgit Brenner. "l%3*ten GünümüzeAlmanya'da V"ıdeoHeykel'' sergisi, altmışlardaki Fluxus hareketınden (Paik, VosteU, Kahlen) son zamanlarda bilgisayar ve video kamera destekli interaktif bir izleyici katılımını ge- rektiren çahşmalara (Shaıw) kadar, video sanatının gelişimini çok genış bir perspektiften ele alarak üs- lup farklılıklannı ortaya koyuyor. Dieter KiessKng'in v ideodaki gereksiz tekrarlardan kaçınarak sadeleş- tirdiği minimal çalışması, Guiton'un görsel ve akus- tik ilişkilerle düzenlenmiş şiırsel anlatımlan. Rosen- bach, Megert ve Brenner'in feminist bir bakış açı- sıyla kendilerini göriintülemeleri, Wentscher'in sa- nat tarihiyle ironik bir biçimde ilişki kuran eskizle- n, vom Bruch ve Odenbach'ın Almanyadaki gün- cel sorunlara eleştirel tepkileri, Günther'in vide- onun doğasından da kaynaklanan çarpıcı şiddet gö- rüntülerini ıçeren çalışmalan. Kiessling'in kamera ve monitörle kapalı devre video düzenlemeleri, Shaw" ın bilgisayar destekli çeşitlemeleri. Nam Ju- ne Paik'ın "Mumlu Televizyona Bakan Budha"sı, Kahlen'ın "RockTVsi ile video teknolojisinin bu farkh uygulamalannı görmek olası. Sergide elekt- ronıkle ilgi beklenmedik durumlann önlenebilme- si. sergınin yerinde ve sağlıklı bir şekilde gerçek- leştirilebilmesi için fazlasıyla karmaşık ortamlardan, karanlık odalardan veya sanatçılann bizzat varlığı- nı gerektiren enstalasyonlardan özellikle kaçınl- mış. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Şanatın Özgüplüğü ve Özgürlüğün Ahlakı (III) Bu, iki haftadır sürdürdüğüm konu üzerine son yazı. Şimdi şu soru da sorulabilir: Bir konservatu- vann tiyatro bölümünde olup bitenleri bunca uzat- mak, gerekli miydi? Her şeyden önce olay, zaten gazetemıze de ve üstelik tümüyle yanlış yansıtıldığı için gerekliydi. Bu olayı köşemde belki de hiç yazmayacaktınn. Ne var ki birkaç hafta önce, Cumhuriyet'in pazar gün- leri çıkan dergisinde, "Ana" oyunu ile ilgili Eskişe- hir'de olanlar, yine tümüyle yanlış bilgilendirmeler doğruttusunda yer alınca, bir ögretim elemanı ol- makla her zaman gurur duyduğum bir kurumda, üstelik benim de baştan beri tanık olduğum olay- lar böylesine saptınlınca, en azından "hukukçu" yanımdan kaynaklanan adalet duygum, artık sö- ze benim de karışmamı gerektirdi. Konumumu böylesine açıkça ortaya koyuşum -herhalde pek alışılmış bir davranış olmamasından ötürü!- belli kişilerce "çıkar ilişkileh yüzünden" böyle hareket etmek diye de nitelendirildi. Bir baş- ka deyişle, tutumum "Cıniversite ve konsen/atu- varyönetiminden yana çıkmak" olarak yorumlan- dı. "Başkalannı" bundan böyle de yorum yapmak zahmetinden kurtarmak için bir noktayı açıkça be- lirteyim: Daha işin başından ıtibaren hep yönetim- den yanaydım; ama yönetim olduğu için değil, eğitjm kurumunu ve öğrencilerini gözeten tutumun- da haklı olduğu için. Ve ben, eger işe bir yönetim kanşmışsa, o yönetim kategorik olarak haksızdır gibi bir bağnazlığa hiçbir zaman saplanmadım! "Çıkar ilişkileri" nedeniyle hareket etmem suç- lamasına gelince, bir defa akademık kimliğimın bu- lunmaması. yalnızca bir öğretim görevlisi olmam nedeniyle, üniversitede herhangi bir "yükselme hesabı"yapabilecekkonumdadeğilim. Aynca, el- li yedi yaşına varmış biri olarak bu bağlamda var- dığım nokta, bugüne kadar "çıkar ilişkilerimi" ne denli ustalıklafj) gözetebildiğimi sanınm bütün açıklığıyla sergilemektedir. Şimdi gelelim bu konuyu geçen iki hafta boyun- casürdürmemin ikinci nedenine. Anadolu Univer- srtesi Devlet Konservatuvan Sahne Sanatları Bö- lümü'nde "Ana" oyunu nedeniyle yaşananlar, epeyce bir süredir Türkiye genelinde yaşanmak- ta olan bir hastalığın, özellikle üniversıte gençliği arasında salgın olan okumama, bunun doğal so- nucu olarak da sağlıklı ve derinliğine düşüneme- me hastalığının bu kez karşımıza Eskişehir'de çı- kan bir belirtisidir. "Bunca coşku, Brecht esteti- ğine uygun mudur?" tarzında son derece bilim- sel bir eleştiriyi dile getirebilen öğrencilerin büyük bölümü, daha sonra nasıl olup da kendi kendile- rine karşı böytesine körieşebilmışlerdir? Oyun da- ha en başta, ılk kez estetik bağlamda eleştırilmiş- ken, "Bu oyun daha en baştan yalnızca ideolojik olarak eleştirildi" yalanı karşısında neden ve na- s4*9ssız>alabılmışlerciır? "Anâ",-bir4nciiolaraHbir dersin programı gereği ve eğitim amaçlı olarak çalışılırken, temsil gerçekleşmedi diye bu oyun ûzerinde durulan bütün ders saatlerini nasıl "bo- şa gitti" diye değertendirebilmişlerdır? Yanlış yön- lendirilmiş olmak, üniversitenin sonunayaklaşmış gençler açısından bütün bu davranışlan haklı gös- terebilir mı? '8/7me'nin, gerçekte her yanıtın yeni sorulara kaynaklık etmesi olduğu bilincini, sürekli okuya- rak, sürekli gözlem yaparak ve bu yollaıia edin- diklerini kendi düşüncelerinin süzgecinden geçi- rerek kazanmamış olanlar için çoğu yanıtı kesin saymak, kaçınılmaz bir yazgıdır. "Bilmek zorun- dayım..." der ünlü oyununda Brecht, Galilei'nin ağzından. Bu noktada sözü edilen zorunluluk, dü- şünen insan için artık ahlaki bir ilkedır. Insanı insan kılan bütün degerier gıbı, özgürlük de ancak bilinebildiği ölçüde yaşanabılecek bir değerdir. Ve üstelik, yine bütün değerler gibi, an- cak kendisine somut sorular yöneltildiğinde bili- nebilecek bir değerdir. Örneğin, "Sanat özgür ol- malı mıdır" gibi genel bir sorunun yanıtı, elbette "evef"tir; ama gerçekte somutla mutlaka ilişki kur- ması gereken bir soyutlamadan başka bir şey de değildir. Başka deyişle önemli olan, burada o "el- bette" özgür olması gereken sanatın ne olduğu- nu ve neler pahasına yapıldığını bilmektir. Galitei, "Benim gibilerinin bilimin safında yeriyok- tut..." der yukarıda andığım oyunun sonundaki ünlü tiradında. Daha sanat uğruna harcadıklan çabalann bilincine varamayanlann, sanat uğraşı- na aynlmış tek bir saatin bile asla boşa gitmeye- ceğini anlayamayanlann ve eğitim gördükleri ku- ruma en ağır suçlamaları yöneltırken, "eser" diye ortaya koyduklarıyla eleştirel bir hesaplaşma ge- reğini duymayanlann da sanatın saflarında yerle- ri yoktur. email: ahmetcemal(S superonline. com. Kudsi Enguner, Royal Festival Hall'de konsep verecek • Kültür Servisi - L'luslararası alanda Sufi müziğinin ve neyin ustası olarak tanınan Kudsi ErguneT, Londra Filarmoni Orkestrası'nın davetlisi olarak Londra Royal Festival Hall'de konser verecek. Erguner, 6 Şubat Cumartesı akşamı gerçekleşecek olan konserde Hillary Topluluğu ile birlikte çalacak. Sanatçı geçen ekim ayı sonunda Sudan'da Birleşmiş Milletler Banş Konsen vererek 13. yüzyıl Sufi müziğini 1300'lü ynllardan ıtibaren yapılan kilise müziğiyle sentezleyerek sunmuştu. BUGÜN • AKSAJSAT'ta saat 12.00'de -.Altuı Bir Dönemin OrkestraŞeneri' adlı belgesel ve saat 19.00 da Prof. Dr. Stefanos Yerasûnos'un katılacağı'lstanbul Efsaneleri' başlıklı söyleşi gerçekleştirilecek. (252 35 00) • tDOB. AKM Büyük Salon'da saat 20.00'de Carmina Burana'yı sahneliyor.(2J/ 56 00) • CRR Konser Salonu'nda saat 19.30'da Paganini Consort dinlenebilir. (231 54 98) • İFSAK'ta saat 19.30da Merih Akoğul'un seçicı olarak katılacağı 'Kentleş(eıne)me' konulu ayın saydarru yanşması gerçekleştinlecek. (292 42 01) • MİLLİREASÜRANS AUDITOR1DM da saat 19.00'da Charles Olivieri-Munroe yönetimındeki Millı Reasürans Oda Orkestrası konseri izlenebilir. Konserin solisti, flüt sanatçisı Bülent Evcil. (232 54 64)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle