Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURfYET 23 ARALIK 1999 PERŞEMBE
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
M
enemen'de iki ulu anıt yük-
selir: Biri Şeah KemalAro-
n'dır; öbürii KnMay Auta-
Bu anıtlarbirlikte, ne güzel
anlatır ulusal bağımsızhgı-
mızı ve bütûnlüğümüzû. Çünkü biri madde-
sel varlığımızın, öbürü tinsel varlığımızın
kurtuluşunu sımgeler. Çünkü ilki, Bağımsız-
lık Savasımızda ilçeyı duşmana teslün et-
meyen, hükümet binasından aynlmayarak
şehıt düşen Kaymakam Kemal Bey'in anı-
sma; öbürü ıç düşmana, skolastik zıhnıyete
tek başına karşı çıkıp şehıt düşen Asteğmen
Knbiby'ın anısına dikümiştir Şehit Kema]
Anıt bize, Kurtuluş Savaşımızın yasını ve
sevincini habrlaör. Kubilay Anıtı ise bizi -
özlemle andığımız- bir "MutJuruk ÇağTna
götüriir. O yıllar ışıl ışıl, güven ve umut do-
• kı yılkrdır. Demokrasi ülküsü (ideali) ile, yep-
yeni ve laikbır cumhuriyetkurulmakta. haîk
çağdaş uygarhk düzeyine erişme ülküsüyle
üeri yürümektedir. Kulluktan yurttaşhğa ge-
^ihnekte, ulusalbirkültüryaralılmaktadır. Baş
döndürücü bir sanayıleşme sürecı başlamak
fizeredir. Ancak, yurtta bu büyük değişime
karşı olanlarda vardır. Sınmiş, pusudabir ftr-
sat çıksın diye bekliyoriar. Tüm alılımlarakar-
şm, ortam bu firsatçılar için henüz elveriş-
li... Çünkü yüzyıllann pası, kiri ve karanlı-
ğı birkaç yılda silinemiyor.
Kubilay'ın yakın arkadaşı Kemal Üstün;
23 Aralık 1930 sabahı, keskin ve donduru-
Türk Aydınlanmasının Ölümsüz Bekçisine...
Prof. Dl*. Cİhan DURA Erciyes Üniversitesi
cu bir soğukta okul yolundadır (1). Sokak-
lar ıssız.. pencerelerden tedirgin yüzler gö-
rünüp, telaşla içeri çekilmektedır. Olağan
değildir bu!.. Okula vardığında, öğretmen
arkadaşlanndan dınler olup biteni: Kubi-
lay'ın, kanıyla yazdığı destanı!..
Öğleye dofru, yeni askeri bırlikler gjrer
Menemen'e. Sokağa çıkma yasagı da kaldı-
nlınca, arkadaşlanyla, üzünrülü ve düşünce-
li, olay yerine, Belediye Meydanı'na yolla-
ruriar. Çevrede, birçok yapı makineli tüfek
mennilerinden delik deşiktir. Camiye yakın
kaldınm kryısında, sakallı üç ceset yatmak-
tadır. Bunlar, daha sabah "Bize kurşun işte-
mezL'" diye bağnşıp tepınen sözde ^mehcB-
ler, tsiamın koruyuculârTdır. Halk, yobaz-
lann bu perişan durumuna, ibret ve nefretle
bakmaktadır. GözJeri yaşlj, başka yerleri de
gezerler; Kubilay'ın başırun kesıldiğı, bek-
çilerin şehit düştüğü, yeşil bayrağın dikildi-
ği yerleri de!..
Insan. Menemen olayıru, Sıvas olayını,
gerici yobazlığın hunharlığını anımsadıkça
kaygıyla ürperiyor. Hayır, karamsarhğa düş-
mek yok. Görelim nedenlerini, bu kaygınırı
ve bu umudun:
• Olay, Atatnrk'ün, demokrasiye geçişi
ikinci kez denediği döneme rastlar. Yeni bir
parti, "Serbest Cumhuriyet FBİaa*kurula-
lı daha birkaç ay olmuştur Siyasal ortam
"dahaözgür,daha demokratik"tir. Ne varki
gericilik (ırtica) her demokratik açılımda az-
mıştır. Bu kez de ortamı elverişli görüp pu-
sudan çıkmış, çıkarcı kdmi çevrelerle birlik-
te, laiklik ilkesini -bugün olduğu gibi- ken-
di amaçlarına göre kullanma çabasına giriş-
miş, yeşil bayraklar açmıştır. Gazi Mustafa
Kemal ve arkadaşlan -kendılennden sonra-
ki "devlet adamlanmıziD" tersine- durumun
nereye varacağını kısa sürede sezer ve gerek-
li önİemlerı duraksamadan alırlar. Yobazla-
n azdıran, işte bu birkaç aylık göreli demok-
ratik ortamdır. Gericiler; benzer firsatlara
sonraki yıllarda, özellikle 1980 sonrasında
yeniden kavuşmuşlar ve yine aynı -ya da
benzer- suçları işlemişlerdir. Örneğin,
TCK'nin din devleti kurrnak isteyenlere ya-
sak getiren 163. maddesı kaldırıldı. Şeriatçı
siyasal oluşumlara göz yumuldu. Bir "şaibe-
ininaManması" ugruna, devlet, irticanın ba-
şına teslim edildi. Yapılanlan ve sonucu 1997
yüında hep birlikte gördük.
• Olayı başlatan alû yobazdan en yaşlısı
olan Derviş Mefamet, Istanbul Erenköy'de
bir köşkte oturan Nakşıbendı Şeyfai Esat'ın
müridi ve has adamıdır. Manisa Nakşıben-
dı hocası Laz Ismafl'in de etkisi altındadır.
Hareket, Laz İsmaıl, Şeyh Esat Efendi ve
oğlu tarafindan birlikte baznianmıştır. Aske-
ri mahkemede olaya başka Nakşibendilerin
de kanştıgı belirienmistir. Demek ki olayın
ardında bu tarikat vardır. Bilindığı gibi, Nak-
şibendilik -Şerif Mardın'in deyişiyle- en
"çarpta bir rejim düşmanT görüntüsüve-
rir. Cumhuriyete, Kemalistreformlarave la-
ikliğe hep karşı çıkmış, bu yolda şiddet kul-
lanmış, politika yapmıştır. Geliştirdiği "ide-
ok>jikaraçisr"la, halk yıguılannı harekete ge-
çirmede başanlar göstermiştir. Aynı tehlike
-12 Eylül darbesinden sonra, kaynağı daha
da gürleştiğine göre- bugün de vardır. Çün-
kü dogmafiym geçmişte ne yapöysa, bugün
de aynısını yapacaktır. BelM yalnızca giri-
şimlerin yöntemi ve biçimi farklı olacaktır.
• Olaya dört yobazın yanında katüan iki
Hasan, henüz çok gençtir; yaşlan 18'i bile
bulmamaktadır. Önemsiz gibi görünen bu
veri, aslındabüyük birulusal belarun göster-
gesidir: Kara yobazlığın gençlenmızin üze-
rindeki pençesi, kancası ve tasallutu... Du-
rum ne yazık ki günümüzde de böyledir
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yeni Yılın Eşiğinde
"Açız" diye bağırmtşlar Zonguldak'ta, yöre hal-
kının çok sevdiği Bülent Ecevit'in önünde!..
"Açız..." FazJa bir yoruma gerek yok. Tek bir söz-
cük yetiyor...
öte yarıdan miitetin vekilleri aylıkJanna büyük cxan-
da zam yaptırmak, emekliliklerinde de aynı ola-
naktan yararianmak hesabında!.. Sekiz kez Ana-
yasa Mahkemesi'nden geri çevrikjikleri halde bir
kez daha denemeye kalkışıyortar çirkin girişimte-
rini...
Şimdilik, çogunluğu bulamadıklan için tasarı
geriye itildi. Ama beilt olmaz bir gece yansı topla-
nır, bu kıyak emeklilik yasasını bir gece baskının-
da beş on dakikada çıkartırlar!
Genskçeteri de, geçinme zoriuğu, giderterinin çok-
luğu. Sanki bizler "Gelin aday olun, seçilin" de-
mişiz! Bile bile aday oldular, liderierinin gözüne gi-
rip ön yere kuruldular, Meclis'e girdiler. Begenmi-
yoriarsa çekilir gtderter, kimse de engei olmaz...
• • •
Bir de basına sansür getirmek isteyenler var...
Kıyak emeklilik gibi haberlere öfkelenen milletve-
killeri basını denetim attına almak hevesindeler...
Yeni bir şey değil bu! 1950'den bugüne dek hep
aynı olay! Once basına tam özgürlük diye gelirter,
bir süre sonra eleştirilerin artması karşısında, hay-
di yeni bir basın yasası ya da yasadaki maddele-
rin ağırlaştınlması! Birkaç gazeteciyi cezaevine
koydular mı işi çözümledik sanırlar. Oysa içine er
Fgeçdûşecekteri çukurfan açtklannı düşünmezjer...
• • •
* "Antaşılrnasî zöFjşler oluyor. Mafya babası Ala-
attîn Çakid Türkiye'ye getirildi. Ama bu olay Ada-
let ve Içişteri bakanlıklannın birden arasını açtı!
"Sen sorgulayamazsın, ben sorgulanm" kavga-
sı şaşırtıcı bir durum oldu, Fransızlar "Siz ancak
şu şu konulardayargılayabilirsiniz" demişler. "Yok-
sa size vermeyiz" demişler.. Yıllardır aranan, he-
men her kanşık olayda adı geçen bir krşiyi belli ko-
şullarda yargılayabilmek bugüne dek karşılaşma-
dığımız bir durum. (Bakın daha ilk duruşmada ak-
lanmadı mı?) Keşke bize vermeselerdi Çakıcı'yı?
Neden istedik? Onu gerektiği gibi sorgulamak,
adaJet önünde yargılamak için! Böyle yanm yama-
lak iş olur mu?
Birileri çok korkuyor olmalı! Çakıcı ya konuşur-
sa, bizleri e(e verirse! Ama Çakıcı akıllı bir kişîdir,
bir zamanlar belki hâlâ ^
kendini koruyanlan, bir-
likte iş çevirdiklerini kim-
seye söylemez! Ne poli-
se, ne savcıya, boşuna
telaş ediyoriar... •'•'".
• • •
"Anayasa, bir kez ihlal
etmeMe bozulmaz" öz-
deyişini anımsadım. Şim-
di partilerimiz anayasa-
nın bazı maddelerini de-
ğiştirecekler. Ki, DemireJ
ikinci kez Çankaya'da ka-
labilsin. Yedi yıl kadar!..
Ojrnhurbaşkanlığırıcla ye-
di yıl daha kalsa ne yapa-
cak ki! Ismet Paşa'nın
Sunay için dediği gibi
"önce ne yaptıysa yine
onlanyapacak". Yani hiç-
bir şey, eveleme gevele-
me!..
Beş yüz elli kişi içinde
cumhurbaşkanı olabile-
cek adam yok mu? Her-
halde yok ki partiler De-
mirel'den başkasının adı
çevresinde birteşemiyor-
lar... Oysa Meclis dışın-
da saygıdeğer nice insan
var. Gerçek bir devlet
adamlığı niteliği taşıyan:
Öncelikle Erdal inönü,
eski Genelkurmay Baş-
kanı Ismail Hakkı Kara-
dayı, eski Maliye Bakanı
Zekeriya Temizel, eski
Anayasa Mahkemesi
Başkanı Yekta Güngör
özden...
• • •
Bir hafta sonra 2000 yı-
lındayız! Ne o, sevinç mi
duyuyorsunuz yoksa bir
hüzün mü? Bizi neterbek-
liyordiye düşündüğunüz-
de hiç de iç açıcı olmayan
düşünceler mi sanyor si-
zi? Yine de bir dönüm
noktası insanoğlu için.
Kendimizi kandırmak sa-
yılsa da yine de güzel
umutlaryaşatmalıyız. Ne
demişşair "Umutyoksu-
lun ekmeği..."
Tek Hesap'ta çok marifet!
Vadesiz hesap gibi kullanılır, vadeli hesap gibi kazandınr.
• Vadesiz heşabın tüm kolayiıklannı yaşarken, günlük
** göreaylık faizkazanırsıntf.
a
I • Tüm Bireysel Bankacıljtejşlernlerinizı Tek HesaptaBJ/apabılirsiniz.
• Tek Hesap, kredili mevduat hesabı olarak da kullanılabilir.
Hemen bir İktisat şubesine uğrayın,
Tek Hesap avantajlarından siz de faydalanın.
(0212) 274 16 16
www.iktisatbank.com.tr
İKTİSAT
Memnuniyetle
Bugüngençliğimizin önemü bir bölüınü, bi-
raz geriletihnesine karşın Kuran kurslann-
da, imam-hatip okullannda, kimi "şaubeB"
özel okullarda ve yurtlarda, kafaca ve ruh-
ça kara zihniyetin buyruğunda vürüyecek
militanlar olarak yetiştirilmektedır.
• Derviş Mehmet silahlı adamlanyla sa-
bah erken, çarşı içindeki camiye gitmıştjr
dognıca. Camide sabah namazı için gelmiş
birkaç yaşlı vardır. Elebaşı, bunlara kendi-
ni "mehdi1
" olarak tanıtır. Bu. ilk yalamdır.
ikinci yalanı şudur u
İlçedı$ıııdayetmi$bin
kisilik haUfe ordusu beklemektedir. Ö^eye
defin şeriat bayrağı altında toplanmanan-
lann tümü küiçtan gecirijecektir.'" Sonra
üçüncü uydurmasını sa\r
urur: "Bize kurşun
işjemez!-" Yobazın temsü ertiğı zıhmyet,
tarih de tamktır ki, büyük oranda yalana
dayanır. Yüzyıllann oluşturup biriktirdiği ya-
lanlar, Cumhunyet'ten sonra da yok olma-
mışar; bugün de, yenilen katılarak, halk
katmanlanna -daha yaygın ve daha hızlı
olarak- aktanlmakta; gençlerin, hattâ ç o
cuklann beynıne tıka basa doldurulmakta-
dır. Bu gidiş, tekin değildir. Yıllann aymaz-
bğı, ödüncülüğübataklığı büyütüp dennleş-
tirmiştir. Kırsalda ve kentlerde 1940'larrn
Köy Enstitülerine benzer, halka yönelik eği-
tım uyguiamalan başlaûlmadıkça; yeterii sa-
yıda ayduumız savaşım vennedikçe, yala-
na dayah bu zihniyet karşısında kalıcı ut-
kular kazanmak oldukça zor olacaktır.
• Olayı bastırma görevi, As-
teğmen Kubilay'a verilmiştir.
Kubilay -K.Üstün'ün anlattığı-
na göre- ulusal konulardaduyar-
lı vetitiz,ideallenne bağlı, oku-
maya düşküru taroşrnayı seven,
hareketlı ve etkileyicı bir genç-
tir. Daha 24 yaşındadır. Mene-
men'de yedeksubay olarak as-
kerliğıni yapmaktadır. Aldıgı
buyruk gereği, birliğiylehemen
yola çıkar. Eğitim çalışmalan
yaptıklarından, üzerinde silah,
erlerinde rnermi yoktur. Meyda-
na yakın bir sokakta askerleri-
rü durdunır ve süngü taktınr.
Yahuz kendısi ilerler ve meyda-
na vanr. Silahlı yobazlann kar-
şıstna tek başına çıkar. Şimdi.
bu tabloyu akılda tutarak, Şubat
1923'e dönelim; Gazi Mustafa
Kemal Paşa'ya kulak verelim:
"Ben k^sd oiarak 'hoca kılık-
h sahte dın adamlannın' düşma-
mynn. Ontarm ohnnsuz yönde
atacakbn her «iun,benim uhı-
sumunyûreğineyalanmşzelıir-
li bir hançerdir. Benim ve arka-
daşjanmm yapacağı şey, o »d>-
mı ataıu tepdieınekrjr. DahasL
bunu sağbryacak yasalar ohna-
sa, bunn sağfatyacak Meclis ol-
masa, böyie adımlar karşısuı-
da herkes çekflse ve ben kendi
başnna yakıız k»k»m, yine te-
pefcrim."
Kubilay; 23 Aralık 1930 sa-
bahı, sanki Atarürkleşmiştir:
Karşısında sahte din adamını,
amansız düşmanım görmüş;
onun. ulusun yüreğine savur-
dugu zehirli hançeri fark etmiş
ve anında, yapacağı tek şeye
odaklaamıştır: O adtmı ataru
tepelemek' Gerçekten herkçs.
çekilsf, çe\Tedekı laik kaçiş-
sa, ortada kimse kalmasa bile,
ülküsü ve görevi uğruna, tek
başına üeri atılmakta bir anbi-
le duraksamamıştır. Öğretmeü
Kubilay! EyTürk Aydınlanma-
sının ölümsüz bekçisi!..
Sen, bız Atatürkçüler için,
düşünce ve eylemde en anlam-
lı ömeklerden birisin! Sende
yeniden doğuyoruz. Seni daha
ryi araşürmak, dahayakmdan ta-
nımak görevimizdir.
Sevgıler sana.'.. Saygılar sa-
na!.. Minnetler sana!..
PENCERE
Hediye...
(1) Kemal Ostûn, "Menemen
Olayı ve Kubilay 'm Öldürülüfü'',
AtiıoK S.5, Arahk 1994. ss.47-5l.
Hediye Aksoy'dan bir mektup aldtm.
Dryecekst'nizkı Hediye Aksoy kim?..
Ümraniye Cezaevi'nde 1994'ten beri yatan bir
genç kız Hediye Aksoy, yazdıgı mektubu okurken
atbnı çizdiğim satırtan yayımlıyorum.
•
Bu mektubu kaldığım koğuşta bulunan birarka-
daşın yardımıyla yazıyomm.
1994 yılı temmuz ayından beri cezaevindeyim.
Cezaevine girerken her iki gözüm de görmüyordu.
Ancak doktonar bir daha görebilme ihtimaünin yûz-
de 50 olduğunu söylüyoriardı. Bugün ise böylesi
birihtimalin ortadan kalktığı söyleniyor, yani bir da-
ha görebilme şansım yok.
Cezaevine girdiğtmde 18yaşındaydım. Ve5.yt-
lım bitip 6. yıla girerken sürekli zoriuklaria mûca-
dele ederekyaşamımı sürdürebildim. Sorun sade-
ce gözJerimin görmemesi değildir. Bunun yanında
faıklı rahatsızlıklanm var. Gözlerimi kaybederken
başımdan da ciddi yaralar aldım. Sürekli başdön-
mesi ve baygmlık dunımum var. Böbreğimde ye-
di tane taş, diğerinde de iltihap var. içinde bulun-
duğum cezaevikoşullannda, daracıkbiralanda bi-
le, rahat hareket edememe, dolaşamama, günün
24 saatini yatakta geçinveye zorunlu olmam var.
Gözlerimin gömremesi nedeniyle doğal ihtiyaçla-
nmı bile arkadaşlanm olmadan karşılayamıyorum.
Bu durumun hen\es tarafindan bilinmesini istiyo-
nım. Beş yıl önce tedavi olmak imkânım olsaydı,
bugün fiziki de olsa karanlıkta yaşamazdım; bilinç-
li olarak bu yaşama terk edildim.
Ama herzaman insana olan sevgimi korudum.
Dört duvara ve bu sonsuz karanlığa rağmen ku-
laklanm tüm insanlığınyûrekçırpıntısını dinlryor, ço-
cuklann çığlıklannı ve kadınlann feryatlannı duyu-
yonjm ve eJ yordamıyla da olsa kavramaya çalışı-
yorum çevremdeki gerçeği; insanlaryaşanan ger-
çeği yaşayanlardan ve yansıtanlardan öğrenebilir.
Ben yaşadım ve yaşıyonım.
Gökyüzünün rengini, güneş doğarken çevresi-
ne yansıttığı ışığı ve sıcağı yüreğimde taştyorum.
Ben bir insan olarak onurlu ve özgür bir ortam-
da yaşamak isterim ve yaşamın güzelliklerini bü-
tün çocuklann ve bütün kadınlann birlikte tatma-
lannı isterim. Her ne kadar fizik yaşamım karanlık
olsa dayüreğimde sönmeyen ışıkla yürümek veya-
şamımı sürdürmek için bu imkânsız koşullardan
farklı yaşanabilecek bir ortamda olmam gerekiyor.
Bir çiçek nasıl güneşın sıcaklığını ve enen'isini alıp
suyla yaşam buluyorsa, insanın da sağlıklı birya-
şamda olması gerekiyor.
Benim istediğim de böyle bir ortamın sağlanma-
sıyla yaşamımı sûrdürmektir. Bu konuda sizin ge-
rsken ilgiyi göstereceğinize olan inancımla selam
ve saygılanmı sunuyonım.
•
Hediye Aksoy'un suçu ne?..
Neden yatryor cezaevinde?..
Beni hiç ilgilendirmiyor.
Ne suç işlerse işlesin, bir insan bu biçimde yaşa-
maya mahkûm edilemez; bir insanı bu koşullarda
yaşamaya mahkûm etmek. insanlıktan istifa etmek
demektır.
fçimden 'bitsin artık bu tragedya
-yor; 27 May»telW—yllıOriursakatl
mıştı, birömürboyu dostluğumuz sürdûT
dtnamit patlatırken Ibrahim Çenet'in iki kofu da
kopmuştu, aasını birlikte yaşadık; 12 Eylül'de Ham-
dullah Erbil cezaevinde kan kansen olmuştu, kur-
tarmaya çalıştım, ama, geç kalındığı için bu güze-
lim insan yaşama gözlerini kapadı...
Ve şimdi Hediye..
Nedir bu bir ömür boyu süregeten kanlı oyun?..
Ve ne zaman noktalanacak?.. Birbiri ardına dafga
dalga geJen genç kuşaklan kınp geçiren sürekli ve
kanlı dramın bir sonu yok mu?..
Yoksa banş yaloşmıyor mu bize?..
7. yaşımızda hediye
ızm
EMCSSON S 12 ay üye olun veya üyeliğinizi yenileyjn,
\ / cep telefonunuzu hemen alın.
Son y
8 giin T
r
ERICSSON
TURKCELL
K.V.K
Hemen arayın (0212) 355 55 55
w w w . c i n e 5 . c o m . i ı
K<ımpanva3i Aralık 1999'a Mdar oereriıci"