Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1SARAUK1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Sıvas'taki
öğrenci
yupdu
Sıvas'ta yerel basın,
Çumhuriyet
Üniversitesi kampusu
içindeki Milli Eğitim
Bakanlığı'na bağlı
Kredi ve Yurtlar
Kurumu'nun
öğrenci
yurdundan
kaynaklanan
iddialar üzerine
bazı sorulara yanrt
anyor... Yetkililer
yanıtJamakta yardımcı
olursa seviniriz:
"Kız öğrenci yurdunda
son günlerde yaşanan
intihar girişimlerinin
nedeni nedir?"
"Kız öğrencilere
uyancı hap satmak
isteyen yurt
yöneticileri ya da
görevliler kimlerdir?"
"Yurt yönetiminin, sağ
görüşlü erkek
öğrencileri yanına alıp
korku salan bir grup
kurduğu doğru mu?"
"Sağ görüşlü olmayan
kız ve erkek
öğrencilere küfür ve
yumrukla saldınldığı,
bazı öğrencilerin
falakaya yatınldığı
oluyor mu?"
"Başı açık kız
öğrencilere türban
takmalan için baskı
yapılıyor mu?"
"Çumhuriyet
Başsavcılığı'na verilen
şikâyet dilekçelerinin
sonucu ne zaman
alınacak?"
Tel: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97Elektronık posta: someposta.cumhuiyetcom.tr
- Ege'de ikili diyalog
aranıyormuş...
"İkili divaloa verine
üçlü sacavağı olmaz mı!"
ew York'ta yaşayan ünlü piyanistimiz Fa-
zıl Say bir dizi konser için Türkiye'deydi.
Bir dönem, Türkiye'de insanlara konser
salonuna cep telefonu ile girilmeyecegini
öğretmek zorunda kalan Say, bizlere klasik müziği
dinletip sevdirmek için bu kez spor salontarında
konser verecek denli alçakgönüllüiük gösterdi.
Say'ın Türkiye turnesiyle biriikte bir de kitabı ya-
yımlandı Türkiye'de:
Uçak NotJan
Piyano başındaki gibi kalemmi kullanırken de duy-
gu yüklü olduğunu anladık:
"Onyedi yıllık eğitimim boyunca üç piyano ho-
cam oldu: Mithat Fenmen, Kamuran Gündemir ve
Almanya'da David Levine."
"Mithat Fenmen'le sekiz yıl çalıştıktan sonra, mü-
ziği bütün boyutlanyla kavrama dönemi başladı be-
nim için. Bu dönem, tam bir müzik tutkunu olan pi-
yanist Kamuran Gündemir ile çalıştığım beş yılı kap-
FazılSay
sar... On yedi yaşımda Aknanya'ya gittiğimde, bir pi-
yanist için gerekli olan bütün bilgi ve becerileri edin-
miştim. Bundan sonrası işin püf noktalan ve ulus-
lararası plandadeneyim kazanmak gibi yeni açılım-
lardı."
"ölümünden birkaç gün önce Mithat hocaylayap-
tığımız son derste, Bach'ın Mi majör 6. Fransız Sü-
iti'ni çalmıştım. Yeterince çalışmadığım için o gün
öyle kötüydüm ki hocam yumuşak bir sesle 'galiba
biraz uydurma çalışmışsın' demişti. Ondan duydu-
ğum bu son sözler, hep aklıma gelmiştır. Bach'ın 6
numaralı Fransız Süiti büyülü gibidir benim için. Bu
eserde sanki bir giz vardır. Yıllar boyunca çalıştım
bu yapıta, inatla çalıştım, bir tutku halinde.
Aradan tam 16 yıl geçmişti. 16 yıl sonra 'Bach' pla-
ğımın kaydı için Avrupa'nın en iyi kayıt stüdyolann-
dan biri olan Bordeaux yakınlarındaki Gradignan'a
gitmiştim. Üçüncü ve son gündü burada. Kayıt bit-
miş, tonmayster ve bizim ekiple bu olayı kutlamak
için akşam yemeğindeydik. Tıka basa yemiş ve bi-
raz da içmiştim. O sıra aklıma Mithat hoca geldi. Ba-
şımı eğip bir süre düşündüm, sonra ayağa kalkıp stüd-
yoya dönmek istediğimi söyledım. Şaşırdılar. 'Fran-
sız Süiti'ni yeniden çalacağım' dedim. Döndük stüd-
yoya, kayda geçmek için kırmızı ışık yandı ve yapı-
tı Mithat hocanın anısına baştan sona bir kere çal-
dım. Tek bir kere ve kayıt bitti.
Bu CD'mdeki Fransız Süiti hakkında epey yazı
yayımlanmıştır. 'Yapıtın dünyadaki en iyi kayıtlann-
dandır' diye yazan eleştirmenler de oldu. Ne derler-
se desinler, hocama neler borçlu olduğumu bilemez-
ler. Ben borcumu ödemeyeçalışmıştım o gece. Mü-
zikle dolu, müzikle soluk alıp veren melek gibi bir
insana, sevgili hocama duyduğum borcu..."
Orta Anadolu yöresine yapüktan
gezı sırasında Sivrihisar'a
uğramışlar ve antik çağdan kalan
harabelerin yanı sıra eski bir
kervansaraydan bozma
Ulucami'yi de gezmişler.
Ulucami'nin içinde, yüksek
pencerelerden birinin altında
duvara asılmış bir "hadis-i şerif
dikkatlerini çekmiş...
Aynen şöyle
yazıyormuş "hadis-i
şenfte:
"Cemaate imam olacak birini
dikip, mescidden çıkıp namaza
gelmeyen kimsenin evine gidip,
içinden evini üzerine yıkasım
geliyor."
Caminin imamına sormuşlar, "kim
^\ astı bu yazıyı" diye...
(# #Ş İmam, "Bilmiyorum, hep
^=^rJ
orada dunır" demiş.
*- Diyanet Işleri Başkanlığı'na
Evyıkmak
sormalı:
Peygamber, namaz kılmak için
mescide gelmeyen insanlann
evlerini başına yıkmak gibi bir
düşüncenin sahıbi miydi?
Peygamber bu düşüncesini ne
zaman ifade etti?
Peygamberin böyle birsözü
yoksa, toplumda şiddeti
çağnştıracak bu
düşüncenin Ulucami'de
yer bulmastna Diyanet
Işleri Başkanlığı nasıl
izin verdi?
Diyanet'in konudan haberi yoksa
Sivrihisarya da Eskişehir
Müftülüğû'nün de mi haberi yok?
Müftülük görevlileri camilerde ne
olup bittiğinin farkında değil mi?
Yann, birileri kalkıp da namaza
gelmeyenlerin evini başlanna
yıkarsa bunun sorumlusu kim
olacak?
Avpupa! Avnupa! Duy sesimbi!
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne
adaylık başvurusunun kabul(*ft
edilmesinden sonra tam ü y e ^
lik için aranan koşullar medya-
mız tarafından hemen ele alınarak
kamuoyunun ilgisine ve bilgisine su-
nuldu...
Gazete ve televizyon yayıncılığında
dünyanın en ileri teknolojilerini kulla-
nan Türk medyasındaki yöneticilerin
ve dolayısıyla kamuoyunu yönlendi-
ricilerin, Avrupa ile bütünleşme ko-
nusunda aklına gelen ve gelmeyen
ilk sorular şöyle oldu:
- Kokoreç yasaklanacak mı?
- Sabahları kelle-paça, akşamları
işkembe çorbası içemeyecek miyiz?
- Sakatat yemekten mahrum mu
kalacağız?
- Sakatatın yerine sağlamat yersek
birşey derler mi?
- Türk erkekleri bıyıklannı kesmek
zorunda mı?
- Sokakta el eie dolaşan Türk erkek-
lerine kötü gözle bakılacak mı?
- Erkeklerin yanak yanağa öpüş-
mesinde bir sakınca var mı?
- Genelkurmay Başkanlığı, Milli Sa-
vunma Bakanlığı'na bağlanacak mı,
bağlanmayacak mı?
- Başbakanlık nereye bağlanacak?
- Ayakkabı bağlannı kapının dışın-
da çözmek ayıp mı?
- Umumi helalarda fiş almadan çiş
yapılamayacak mı?
- Merve, türbanıyla Meclis'e girebi-
lecek mi?
- Merve, türbanıyla başka nerelere
girebilecek?
- Merve, Amerikalı kocasını boşa-
yıp Avrupalı bir koca ile evlenir mi?
- Cumhurbaşkanı'nı halk seçse,
propaganda döneminde "seçmece
bunlar" sloganı kullanılabilecek mi?
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKtNCt
'Fanatikler' ve fiıtbol yağması
Fenerbahçe'nın Pendikspor'a,
Beşiktaş'ın da Çanakkale Darda-
nelspor'a yenilmesı ve bu iki ye-
nilgının ardından her iki takımın
taraftarlarının ortalığı "savaş
alanına" çevırmelen, ashnda
ÇED Kçşesi'nin ilgı ala^ına gı-
Ven konular değil.
Ben, kendı payıma, Pendiks-
por'u ve Çanakkale Dardanels-
por'u "başanlarmdan" ötürü
yürekten kutluyor olsam da ÇED
Köşesi'ni bununla ışgal etmeye
hakkım yok.
Ancak, öteden beri değınmek
istediğım bir konu var ki özellik-
le bu "futbol fanatizmi" göste-
nleriyle bırlikte gündeme getir-
mek gahba artık kaçınılmaz olu-
yor.
Türkiye'de "futbol sevgisi"
ve buna bağlı "futbol takımı"
dokunulmazhğı artık öylesı dü-
zeylere geldi ki; ülkenin en tanın-
mış kulüplen, yıne ülkenin ne-
redeyse en "ayncalıklı" ımar
haklarıyla ve üstelık hukuk dışı
yollardan "yağma projelerini"
ardı ardına devreye sokuyorlar,
kimsenin çıtı çıkmıyor.
•••'
Dilerseniz, "örneklerle" de-
vam edelim.
Beşiktaş, (yanı BJK) adını ta-
çak tesisler" inşa edıyor. tmar
Kanunu, Kıyı Kanunu ve ilgi-
h diğer tüm mevzuata "aykın"
olan bu inşaatlar hakkında Mi-
marlar Odası'nca yapılan "suç
duyurulan" bile işe yaranuyor.
Kadıköy ve, Fenerbahçe hal-
kının yeşıl alanlannı ve denızden
yararlanma olanaklannı yok eden
bu yasa dışı uygulamalara da
"fanatik Fenerbahçeliler" ses-
siz kahrken, medya ve yetkilileı
hep görmezden geliyorlar...
Galatasarayın (yani GS) ise
Boğaziçindeki "GS Adası"nı
adeta "yüzen bir komplekse"
dönüştürme projesı bugüne dek
hemen hiç tepkı almadı.
Hele Ali Sami Yen Stadı'nı
kentin zaten sıkışık olan bu so-
runlu bölgesine daha da büyük
yükler getirmeye aday bir projey-
le dev bir iş ve spor külliyesine
çevırme hazırlığı da eleştiri ye-
rine sürekli "övgü" topluyor.
Hatta proje geciktiği için "üzü-
len" Istanbullu yazarlara bile
rastlanabiliyor...
•••
Türkiye'de futbol seyircisinin
böylesine '•hırçınlaşmasınT as-
hnda bütün bu yağmacılığa yıl-
lardjr destek verenler istediler.
Çünkü halkın kendı "vatandaş-
Takımları için "fanatikler", kentleri için ise sorumsuz...
şıdığı semtin ve kendisine sev-
dalı semt sakinlerinin elde ka-
lan son "tarihsel açık mekân-
larından" bırisı olan, Akaret-
ler dekı ünlü sıraevlerin iç avlu-
suna" tuttu "BJK Plaza" adlı
iki dev kule binayı dıkti...
Bu "oransız" ve tarihe saygı-
sız yapılarla yine Beşiktaş' ın de-
nizden silüeti paramparça edil-
diği gibi, semtin anılannda özel
bir yen olan ve "eski BJK fut-
bolcularının da top oynadık-
lan" bu eşsız kentsel kullanım
alanı "kat karşıbğı bir rant pro-
jesiyle" ortadankaldınldı..
Son zamanlarda alınan duyum-
lara göre ise yine BJÎC, benzer bir
rant tesisleri kompleksiyle Ful-
ya'dakı açık spor alanlannı be-
tonlaştırmaya niyetleniyor. El-
malı Su Havzası'na giren He-
kimbaşı ormanlannı da işgale
hazırlaruyor. Bütün bu "Beşik-
taş'a ve İstanbul'a saygısız"
projeler için ise hemen herkes
sadece "susuyor"
Benzer şekilde Fenerbahçe
de (yani FB) yine adını aldığı
ünlü yanmadanın kuzeyindeki
deniz dolgusu alan üzerinde "ka-
lık haklan" yerine tuttuğu takı-
mın şampiyon olmasını ısteme-
si, talancılar için eşi bulunmaz bir
olanakü. Nitekim, toplumu "fut-
boUa oyalama" polıtikası dün-
yada da "iyi sonuçlar" alınabi-
lenbir "afjonlama" taktiği de-
ğil miydi?..
Bızimkiler de işte bu politika-
ya öylesine dört elle sanldılar ki
kimi siyasal liderler daha da ile-
ri gıdip. açıkça "takım tutma-
ya" bile başladılar. Ydlardır top-
lumsal haklar için gösteri yapan-
lan daha "toplanmadan dağı-
tan" polis, futbol takımlan için
ortalığt ayağa kaldıran silahlı
göstericilere dünyarun en "hoş-
görûlû" davranışım sergıledi.
Sonunda zaten en çok satan
"spor"(!) gazetesımn adı bile
"fanatik" oldu ve bir anlamda
"akıl dışthk" anlamına gelen
bu ınsan olma onuruna aykın
kavram, futbol seyircisinin de
"kimliğiyle" bütünleştirildi...
Evet... Şimdi oturmuşuz,
FB'nin milli kalecisi Rûştû'ye
saldıranlan yargılıyoruz. Peki,
yıllardırbunu "hanrlayanlan"
acaba kim yargılayacak?..
KİM KIME DUM DUMA BEHÎÇAK
- • ; .
JüfCAyı
':"'• '"•"'•••£•;.;•'.•
behicakuı turk.net
1
BULUT BEBEK NURAYçtFTçl
kıyak.
erme.ls.lj
olamıyoruum
/
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19Arahk
TURNER'İN ÖNCÜLÛGU..
18Sf'D£ BUGÛN,ÜMLÜ İH6İÜ2 R£S£AMIJOSEPH MAL-
LORD VMUIAM TUHNBR, 74, YAŞINOA ÖLDÜ. i
YAPMAYA ÇOCJLUC VAÇTA BAÇLAMŞ, İ SE
15 yt^lKJPA AÇAAtŞri. KMUyET AKAOEAA£İ'Mt>E
GÖGEN TUfiN&S DAHA SONEA AYMI
ÜYBSI OLMUÇTU. ÖZEUJKI-E SUIM.
PBYZATLAIZl fotAMZA&i) İLE 77KNINAN RES-
SAM,KUUANOIĞ< FABLAK keMKLEIS VE ATMOS-
, Ç İZLENİMCI ( e M S & )
KESSAMlAISA İLHAM VE/Z£CE/eT/. GEJSÇEJ:-
7EVV DE,BAZI £eS/MLE£J İ2L£AJlMCİ BİR
ANLAY/ŞLA YAPtLMIŞri. TURMER, HAPALI
YERUEROB IZESİM YAPMA ĞELEMESİHİ
13. yÜ2YlL£>A İLK KJGAN
LAfİDAH BlRİYPİ..
POLATLI1. tCRA /
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
lİK'NUN 103. MADDESİGEREĞİNCE DÜZENLENEN DAVETİYE İLANI
DosyaNo: 1999/1026
Alacaklı: Zeki Şünşek ' •
Vekili: Av. Tülay Duman
Borçlu: Vedat Kaya, Şentepe Mah. Turgut Reis Cad. Ulucami Sokak No: 28 Polatlı. (Yeni adresi bilınmiyor).
Haczin yapüdığı gün ve saat: 06 PFH 52 plaka numaralı Kia Besta marka 12-CST tipi mavı renk minibüs.
îcra ve Iflas Kanunu'nun 102. maddesıne tevfikan yapılan haciz sırasında hazır bulunmadığınızdan işbu kâğıdın tebliğı tarıhınden ıti-
baren adı geçen kanunun 103. maddesı gereğince yasal süreye 15 gün ilave edilerek 18 gün içinde haciz tutanağını tetkık ve bir diyece-
giniz varsa bildirmeniz için icra dairesıne başvurmanız tebliğ olunur (*). 12.11.1999
(*) Evvelce haciz vazedenlerle borçlular dahı yeni iştirak ve ilaveler kendilerine bildirilmek üzere 103'üncü madde mucibince davet
olunurlar.
• - Basın: 56770
ZEYTtNBURNU 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞÎ'NDEN
EsasNo: 1999/257-KararNo 1999/822
Davacı Mehmet Peker vekih Av. M. Sait Pazarbaşı tarafından, davalı Aysel Peker aleyhıne açılan boşanma davasının yapılan yargıla-
ması sonunda: Mahkememizce verilen 5.11.1999 gün, 1999/257 esas, 1999/822 karar sayılı kararla Malatya üı, Pötürge ilçesi, Yediyol,
Cilt 0074, K. Sıra No: OO32'de nüfusa kayıtlı Ramazan ve Falma'dan 4.10.1975 doğumlu Mehmet Peker ile Necdet ve Zübeyde'den
3.12.1974 doğumlu Aysel Peker'ın boşanmalanna, 20.250.000 TL. vekâlet ücreti ile 26.252.000 TL. yargılama gidennin davalıdan tah-
sili ile davacıya ödenmesıne karar venlmiştir. Karann, adresi meçhul olan davab Aysel Peker'e tebliğ tanhınden itibaren yasal süresı için-
de temyiz yoluna başvurmadığı takdirde hükmün kesınleşeceği karar teblığıru ihtiva eden teblıgat yerine geçerli olmak üzere ilanen teb-
liğ olunur. Basın: 62259
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Onlap
1
Gibi Olmak
Mutlu haberi Roma'da, kaldığım Gallia Ote-
ii'nin resepsiyon görevlisinden almıştım. Bir otel
çalışanını değil de daha çok bir fizik- antropolo-
ji laboratuvarında önüne dizdiği kurukafaları in-
celeyen titız bir bilim adamını andıran uzun boy-
lu, gözlüklü genç adam kulağını dinlediğı radyo-
dan ayırmış, bana doğru "Signore..." diye ses-
lenmişti, "La Turchia... in anticamera!" Yalnız kö-
tü haberlerin değil, mutlu haberlerin detez yayıl-
dığını kanrtlamak istercesine, hemen yerimden kal-
kıp, yandaki kahvaltı salonunda, dışarıdaki yağ-
murun dinmesini bekleyen canı sıkkın Türk turist-
lerine müjdeyi iletmiştim: "Türkiye, bekleme oda-
sında!" Once hiçbir şey anlamamışlardı. "Bu da
ne demek" gibisinden yüzüme bakıyorlar, bir açık-
lama bekliyorlardı. "Yani adayhğımız kabul edil-
di, demek istiyorum... Avrupa Biriiği'ne artık sa-
hici adayız!.."
Kahvaltı salonu birden sevince boğulmuş, or-
talık bayram yerine dönmüştü. Herkes yerinden
kalkmış, birbirinin boynuna atılıyor, öpüyor, öpü-
lüyordu. "Bu günleri de gördük, Allahım! Bu can
kurban olsun sana!" Coşku, gıderek bir "kıtlesel
isteri"ye dönüşmüştü. Ben ise bir yandan, bana
hiç durmadan, "Sev/nce kapıhp öpüşmenin oru-
cu bozup bozmadığını" soran orta yaşlı, göbek-
li, kısa boylu bir adama yanıt vermeye çalışıyor,
öte yandan bağırış çağırışlan merak edip nefes
nefese kahvaltı odasına koşan antropolog görü-
nümlü resepsiyon memuruna "önemlibir olay" ol-
madığını anlatmaya çalışıyordum. Heyecan tam
yatışmak üzereyken, benim, "Kötü niyet olmayın-
ca oruç neden bozulsun ki?.." yollu yanıtımdan
cesaret bulan "niyetli adam "ın "Onuncu YtlMar-
şı"m mırıldanmaya başlaması üzerine ortalık ye-
niden karışmıştı. Sonyılların bu "modamarsı "nın
birleştirici ve coşturucu özellığine bir kez daha ta-
nık oluyordum. Turist grubundaki kadınlar marş
mırıldanan adama öfkelenmişler, "Doğnj dünıst
söyleyecekseniz söyleyin, beyefendi!" dedikten
sonra öne çıkıp bir ağızdan haykırmaya başlamış-
lardı: "Tün\'e durmak yaraşmaz, Türkönde Türk
ileri!.." Bu dizeleri söylerken ayaklannı rap rap ye-
re vuruyorlar, "Göğsümüz tunç siperi "nde gö-
ğüslerini yumrukluyorlardı...
Adının Giancario olduğunu öğrendiğim resep-
siyon memuru gördüklerinden çok etkilenmişti.
"Mamma mia!" diyor, başka bir şey demiyordu.
"Anneciğım, anne!.." Olan bitenlerden etkilen-
memek gerçekten olanaksızdı. Niyazi Berkes'in
ünlü sorusunu anımsamıştım: "200 yıldır neden
bocalıyonız?" Ama işte bocalaya bocalaya da
olsa bir yere gelmiştik. Şimdi geldiğimiz "o yer'i
kutluyorduk...
"Artık onlargibi olacağız, değil mi?" Bunu so-
ran, dün otelimizin yanıbaşındaki "Santa Maria
Maggiore" kilisesinin meydanında yürüyüşe geç-
mek için toplanan büyük kalabalığa öfkelenen
yaşı geçkince, tombalak kadındı. Eğitimdeki özel-
leştırme planlanna kafası bozulup ellerindeki pan-
kartlarla sokağa dökülen onbinlerce öğrencinin,
öğretmenin, öğrenci ana-babası işçinin otelin bu-
lunduğu sokakları kilitlemesine hiddetlenmiş, çe-
nesi bir türtü durmamıştı. "Ellerindeki kızıl bayrak-
lan gördünüz mü? Nerede bunlann polisleri alla-
haştona?.." Kadıncağızı yatıştırmak epeyce zaman
almıştı. "Hanımefendi, ellerinde orak çekiçli bay-
raklar taşıyan o gençler, komünist liseliler..." Yü-
züme hayretle bakmıştı. "Biliyor musunuz? On-
lannpartisihükümetortağı... Demokratiksolcubaş-
bakanlan da zaten eski bir komünist!.." Gözleri
fal taşı gibi açılmıştı zavallının... Ama o, -nasıl
olacaksa-, "onlar gibi olmak", "onlar gibi yaşa-
mak" istiyordu. Türkiye'nin adaylık işine en çok
sevinenlerden biri de oydu, Ertesi gün, oruçlu
ağzıyla ikide bir kendisini öpen adamın uyuşuk-
luğuna öfkelenmiş, öne çıkıp Avrupa Birliği onu-
runa, kulak tırmalayıcı "kötü soprano" sesiyle
"Onuncu Yıl Marşı"n\ söylemişti... Eski bir "ülkü-
cü" olduğunu öğrendiğimiz "öpüşçü mümin"\n de
yavaş yavaş aklı başına gelmeye başlamıştı. "Ya-
ni biz şimdi Apo'yu asamayacafc mıyız?" diye so-
ruyordu. Adamın tepkisini kestiremediğim için
susmuştum. Sahi, ülkücüler şimdi ne yapacak-
lardı? Onların işi belki de herkesten zordu. Çün-
kü onlar hem Avrupalı olmak hem de adam as-
mak istiyorlardı...
Bir "Türk" gibi yaşamak varken, "onlargibiol-
mak"!... Ne zor işlere kalkışıyorduk...
(Faks:0212-212 30 98)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Canlandırma.
2/Ege Bölge- '
si'nde bir göl... 2
Bez parçalann- n
dan dokunmuş
kilim. 3/ Sıkıntı
verme, üzme...
Yeni çıkmaya
başlamışekın.4/
Kalsiyumun
süngesi...Bah-
çeyadaaçıkagıl
(etrafındaki çıt.
5/ Enerjı... Bir
yerde bırıken sıvılan dı-
sanya akıtmakta kullanı-
lan oluk ya da boru 6/
Hakka uygun, doğru... 3
Eylemleri olumsuz yap- 4
makta kullanılan ek. II
Yurdumuzda turistık bir
göl... Pasak. 8/ "Kuş
olam kanat çırpam —
"larda/ Emreyle güzelün
fermansendedır"(C. S. 9
Tarancı)... lncıçıçeğı. 9/ Görünümleri çarpıtılmış grafık
bir yapıtın ya da bir resmın tümü ya da bir bölümü.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Alfabe... Yürürken dayanmak için kullanılan kalın so-
pa. 2/ Bakış . Olta ya da tuzağa konulan yem. 3/ Bir işi
yerine getirme .. Afhka'da yaşayan büyük bir antılop. 4/
Eski dilde su... Kötülüğü ile diÛere düşen. 5/ Bir nota...
Köpek. 6/ Gebeliği önlemek için dölyatağına konulan sar-
mal bıçiminde araç... Tıp dıhnde en gelişmiş göruntüle-
metekniğıninkısayazdışı 7/Genışçatlak...Organıkmad-
delerın üzerinde oluşan yeşıl renklı mantar. 8/ lspanyol-
lann sevüıç ünlemi... Spor karşılaşmalannda seyırcileri
coşturan kimse. 9/ Cilve, ışve... Asıl yemekten sayılma-
yan yıyeceklere verilen ad.