23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1CARALIK 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA JvLJLI. LJİX kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Feyza Hepçilingirler, 'Dedim: AhP adlı kitabmda yine dil yanlışlanna değiniyor 'Türkçeyi egemen kdmahyız^ Türkçenin koruma alüna alınması gerektiğini savunuyor. KûltürSenisi -Edebiyat alanında yazdıgı öy- kü ve romanlanndan tanıdığımız Feyza Hepçi- lingirler bir süre önce dil yanlışlan üzerine yaz- dıgıTürkçe Off adlı kitabının ardından yayım- ladığı "Dediın: Ah!" ile tekrar okuyuculanmn karşında. - Sfcri bu konuda art arda kitap yazmaya iten nedir? FEYZA HEPÇtLİNGtRLER- Ikinci bir ki- tap yazmaya neredeyse zorunlu hissettim ken- dimi. 'Türkçe OfFun gördüğü ılginuı ardından Türkçe sorununun içinde buldum kendimi Ko- nu üzerine daha çok düşündükçe yazılanm da artmaya başladı. Bir de beklenti yarattığımın farkındaydım. insanlaT Tüîkçe Off'un devamı- nı bekliyordu. Sonınun varlığını hâlâ koruduğu- nu belirtip tarihsel bir perspektifin içinde gös- terebilmek için "Dedim: Ah!'"ı yazdım. - KJtabmızda yabancı dillerden gelen kefime- lerin Tûrkçeye yerleşmeayle ortaya çıkan man- zaraya yer vermişsiniz-. HEPÇtLİNGtRLER-Türkçe savunmasız bir dil konumunda. Özellıkle Avrupa Bırlıği'ne aday kabul edildiğimiz şu sıralar bırtakım sesler yük- selmeye başladı .'Bu-akaum bu dili gerekirse de- ğiştirelim' dıyenler bıle var aramızda. Bu, teh- likenin ortadan kalkmak bir yana giderek büyü- dügünü gösteriyor. Dilden vazgeçmek kültürden vazgeçmektir. Son derece önemli bir dönemeç- te oldugumuzu düşünüyorum. -Türkçenin içinde butunduğu dunımdan kur- tulması için ne yapılabilir? HEPÇİLİNĞİRLER-Bir kere çok bilinçli davranmamız gerekiyor. Çünkü bu dille düşü- nüp bu dille var oluyoruz. Kitabın adını 'Dedim: Ah!' koyarken sadece sözcüğüne yükledığimiz anlamı düşündüm. Böyle bir anlam dennliğini sonradan öğrendiğimiz bir dilde yakalamamız • Türkçe savunmasız bir dil konumunda. "Bırakalım bu dili, gerekirse değiştirelim" diyenler bile var. Dilden vazgeçmek kültürden vazgeçmektir. Son derece önemli bir dönemeçteyiz. mümkün degil. AB'ye girmek için sırada bek- leyen birçok ülke var. Ama hiçbiri dillerini göz- den çıkarmıyor. Tersıne dillerini koruma altına alıyorlar. Aynı davranışı bizim de göstermemiz gerekiyor. - Reklamlardan argoya,imla kurallanndan te- levizyon programlannakadar çokgeniş bir pers- pektif ile irdelemissiniz dil hatalannı. Anlaşrian pek fa/Ja kavnak sıkıntısı çekmemişsiniz- HEPÇİLİNGİRLER- Türkçe Off'ta da ızle- diğim yol buydu. Genel olarak medyada yapı- lan haialan ele alıyorum. Bu yanhşlıklann teh- likeli bir biçımde yaygınlaştırdığını düşünüyo- rum. Çünkü radyo, televizyon ve gazete ile her eve giriyor. Halk bundan etkileniyor hatta ana dilini kaybetmek üzere. 'Aslını kullanırsak aşureye döner' - Bu durum öz benUğünizi ve kühürel khnh- gunlri nasıl etkilhor? HEPÇİLİNGİRLER-Çok olurnsuz yönde et- kiliyor fabii İci. Bir özgüven eksikliği yaratıyor toplumda. 'Biz Türkler zaten böyleyizVBiz Id- miz?' gibı bir duygu var toplumda. Hep aşağı- lıyoruz kendimizi. O değerleri ortaya çıkaran- lar da çok abartıyor, kusurlan görmüyorlar bu defa. Oysa bir denge kunılabilir. -Kttabunzda "Son on-onbeş yıldırdildeki kir- lenme katmerlenerek artıyor' demissiniz. On- dan önce ne vardı? HEPÇİLİNGİRLER- Aslında daha kesin bir sınırçizip 1980'den sonra diyebüirim. Çünkü dil- deki değişimlenn toplumsal değişimlerden ba- ğımsız olduğuna manmıyorum. 1980'deyapılan darbe Tûrkçeye de yapılan bir darbeydi. Zaten çok somut göstergeİeri de var. Mesela Türk Dil Kunımu (TDK) kapatıldı. TDK'nin kapatılma- sının ardından başbakanhğa bağlı özerk olma- yan yapay bir kurumun kurulması Türkçeyı ba- şıbozuk bıraktı. Şu anda TDK da bir şeyler ya- pıyor. Içtenlikle inanmak istiyorum ki Türkçe için çalışıyor. Ama bu çalışma Türkçeyi içinde bu- lunduğu dunımdan kurtaracak boyutta degil. - Tûrkçeye gönüj verip bununla ilgfli çahşma- lar yapan insanlar var. Bu çevrelerden nasıl tep- kiler atayorsunuz? HEPÇİLİNGÎRLER-Bir anlamda onlann da sesini dile getirdiğim için çalışmalanmı destek- liyorlar. Tûrkçeye dikkat çekilmesinden mutlu- luk duyuyorlar. Altnanlarda vardır elbette. Ama benim çok kesin birtavnm var bu konuda. Arap- ça, Farsça veya Ingilizce, Fransızca sözcüklere gösterilen dıkkati neredeyse ayıplayan bir tavir bu. Oysa çoğu kişi yabancı sözcüklerin Türk- çede doğrukullanılıp kullanılmadığı üzerinde du- ruyor. - Yabana sözcükkri ashna göre kullanmak Türkçe için bir Nilik midir? HEPÇTLİTSGtRLER- Bence kötülüktür bu. Çünkü her yabancı sözcüğü geldiği dilin kura- hna göre kullanmaya kalkarsak Türkçe aşureye döner. Her dil yabancı dillerden sözcük alıyor. Ama aldığı sözcüğe kendi damgasını basıyor. Türkçede bulunmayan birtakım sesleri, işaret- len ısrarîa kullanmaya çalışmak modası geçmiş. birdavranıştrr. Benim bütün derdim Türkçeyi ege- men kılmak.. î Kayıt şirketi kurdu LSO, ucuz CD'lerle savaşıyor Kûltür Servisi - îngiltere'nin en başanlı orkestrası, en iyı canlı performanslanm kaydetmek için kendi kayıt şirketini kurdu. Her yıl altı konserlerini kaydetmeyi amaçlayan Londra Senfoni tr Orkestrası, LSO Live isimlı sennin ilk iki CD'sini piyasaya sürmek üzere. Bu hareket, ana kayıt şirketlennin, yeni kayıt sayısını smırlamasından kaynaklanıyor ve sekîör, Woorworths gibi mağazalann klasiklerin ucuz Doğu Avrupa kayıtlannı satması yüzünden de darbe yıyor. LSO bu atılırrun devam edebılmesi için, Müzisyenler Birligi'yle anlaşma yapmak zorunda kaldı ve müzisyenler ek zaman harcamadıklanndan, fazladan para almıyor bunun yerine kar'ı paylaşıyorlar. Bu, orkestranın kendi dergisi Livıng Music ve web sitesinde uyguladığı ucuz saüş yollanyla gerçekleşü: bir CD 4.99 Sterlin. Orkestranın yöneticisi, Clive Gillınson "En iyi sanatçtlaria yapoğınuz en önemli işteri miras olarak bırakmak istedik ve bu bizbnk çabşan sanatçılaruı kendi geteceklerine vabnm yapmalaruu sağnvor'dıyor. Eskiden Müzisyenler Birliği'nin katı kuralian 'böyle bir projeyi engellerdi. Ancak birlik. şımdi çok daha esnek ve herkesin ticari düşünmek zorunda olduğunun farkında. "CD'leri canlı kaydetmek, birçok kolayhk sağladı böylece hiç kimse ek zaman harcamadı.r Orkestra şefi Sir CoHn Davis yönetimindeki Londra Senfoni Orkestrası dünya çapında başanya ulaştı ve aralannda viyolonist Anne- Sophie Mutterin de bulunduğu birçok solo sanatçısını kendisiyle çahşmaya teşfik etti. Orkestra aynca ' Star- Wars filmlerinin müziklerini de yaptı. Londra Senfoni Orkestrası yorumlan. aralannda Sony, Phillips ve Deutsche Grammophon'nın da bulunduğu birçok piak şirketi tarafınd3n kaydedildi. LSO, "dünyanın en çok kavdedikn orkestrası'' olarak bılinmesine rağmen, birçok performansı, kayıt şirketlennin senfonik eserlerin yeni yorumlarmı kaydetmemesi yüzünden arşivlerdebulunamayacak. "SırCoün Davis, hiçbir zaman Elgar. Vaughan Wilhams ya da Walton senfonileri kaydetmedi'" diyor CHve Giflinson.'"Ka>ıt şirkeüeri dikkaüi otmah. Çünkü birçok orkestra şefl olmasına rağmen değişjk parçalan defalarca kaydedemezler. Sir Colin gibi «iyleyecek çok şcyi olan sanatçdar hiçbir zaman kaydeâBemeyebüiıf Orkestra. projenin diğer kayıt şirketlerinin işlerini etkilemeyeceğinden emin görünüyor. tlk iki cd LSO"nun evi olan Londra"daki Barbican Center'da eylül ve ekim aylannda kaydedildi. Bu CDIerde Dvorak'ın sekizincı ve dokuzuncu senfonileri kaydedildi. Bundan sonra yapılacak kayıtlarda da Fransız kompozıtör Hector Berlioz'un çalışmalanna yer verilecek. Sir Colin Davis, geçen günlerde Berlioz yorumlanyla Fransızlar tarafindan, kûltürlerine yaptığı katkılar rredeniyle onurlandınldı. Geçmişleiç içegeçenyolculuk Kühür Servisi - Yunan yönetmen Theo Angelopoulos'un son fılmı 'Sonsuzluk ve Bir Gün'ün (Eternity and a Day) galası bu akşam 19.00'da Beyoğlu Sineması'nda yapılıyor. Türk-Yunan dostluğuna hızmet etmesi için Türk- Yunan Iş Konseyi'nin 4eşteği Ue fiûzenlenen gala gecesi, geleneksel Yunan yemekleriyle içkilerinin sunulraasmın ardından Yunan müziği, Melike Demirağ'm söyleyecegi Türkçe ve Rumca şarkılarla sürecek. Geçen yıl Cannes Fîhn Festivaîi'nde Alön Palmiye Ödnlü kazanan fîlmde, amansız hastahğa yakalanan ünlü yazar Alexander (Bruno Garız) kansından, otuz ytl önce yaşanmış bir yaz gûnûnü anlatan mektup alır. ömrü boyunca yaşadığı evden aynlmaya hazırlanan Alexander, geçmişi ile bugûnkü hayatınm iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkar... Angelopoulos, son filmiyle kanldığı festivallerden kazandığı çok sayıda ödülün yanı sıra uluslararası basmdan aldığı olumlu eleştirilerle de aâındao söz eüvriyor. Angelopoulos, 'Yaptığım her şey, benim. Kimseyi memnun ettnek için fıbn yapmıyorum. Yaprtlanm hakkında konuştuğum zaman, fümlerdeki hayatımdan da söz etmeliyim. Çünkû film yapmak benim ikinci hayatım. Faulkner'ın 'Hayat, roman yazmak için yaratıiraıştır', sözübenirn için çok önemli. Çünkü ben de hayatın, fılm yapmak için yaratıldıgına inanmak istiyorum'', diyor. Son oyununda dört dörtlük olan Erkal, hedefi on ikiden isabet ettirmiş Genco! Genco! Can evimizden vurııltlııkl SEVGt SANLI Genco Erkal'm her yaptıgıru gözü kapalı öven- lerden değılim. Bazen Genco daha az Genco olur. Ama carumıza can katan son yapıtında dört dört- lük karşımıza çıkıyor. Canını dışine takıp Can Yü- cel şiirinin de, yaşamöyküsünün de can alacak yer- lerine parmak basmak her babayiğidin harcı degil- dir. Gönül gözüyle görülüp can kulağıyla dinlene- cek bir oyun. "Seninyüzünüdeğü.gözünüdeğil, sesini göresim gekfi. Ma\i NU kadar serin,yarah bir kaplan gözü gibi derin.sesinisenin''. Bu tanırn TarantaBabu için- dir, gelgelelim Can Yücel'in sesine de yaraşırdı. o eşsiz, davudi sese. Genco Erkal'ın yenmesi gereken ilk güçlük, o ses hâlâ birçoğumuzun kulaklannda dalgalanırken bi- ze Can'ın ağzından seslenmekti. Bu gûçlüğü aşı- yor, zekâsı, oyunculugu, cana yakınlığı ile. Birta- kım zorlamalara gitmeden doğal sesini kullanma- sı, kalınlaştırma efektlerini pek seyrek kullanması sarurım tutulacak en akıllıca yoldu. Can Yücel'i Izmir'de, yedek subaylığını yapar- ken tanımıştım. Sesi de sözü de, hazırcevaplığı da, nüktedanlığı da donığundayken. Aslında utangaç bir delıkanlıydı. O zamanlar küfrün bini bir para- ya değildi. Mahcubiyetini bastırmak için ba>Tam- lık agzını açtığı belli oluyordu. Çağın en güzel göz- lü maarif müfettişinin ardından koştururken, daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için nefesi, fıkri, ca- nevi açılan Can, Hasan ÂM Yücel'le daha kozunu paylaşamamışn. Yıne de bir gün "Hayatta ben en çok babamı so'dün" demesi beklenirdi yüreginde- ki sevgı-nefret savaşında sevgi nefreti yenince. Babaannesine katıksız bir sevgi beslediğine hiç kuşku yok. Özgün düşüncelı. cin fıkirlı bırbüyükanney- miş. "BenUdzdoğmuşunvamaşüküraynyunııırtadaıı. İkirimebenzemiyorum. Ben kikendimebenzemektenbu kadar sıkılıyorum, nasılyaşardım başka birvarhğa npa- np benzemekten" diyoT Genco- Can. Küçük kız karde- şı Gülümser'ın yaramazlıklardan gözlerinde sevecen bir panltıyla söz ederdi. Bu kız siyahı bir Amerikalı as- kerle evlenmiş. Adam onu evın ikinci katından aşağı at- mış. Yoksa adamı aşagı atan kız mıydı? Geçmış zaman, akhmdan çıkmış. Gönül gözüyle görülüp can kulağıyla dinlenecek bir oyun, Akhmdan çıkmayan, bazı kadınlann Can'ı çok çeki- ci bulduğu. Platonik bir serüven yaşadığı bır kadını se- vip sevmediğıni sorduklannda şöyle karşılık vermişti: "Ne bileyim. ben herkesi severün. Sinemaya gMiğunde filmdeki aktrise bile iki saaüiğine âşık otunım." Sonra Güler çıkageldı. "Gülerim, bitanem, Güler» Bizsenle Bir çorba tabağı yanm kalmıs- Kızılcık tarhana tabağı içinde İki kasık gibiyiz SevgOinı ekmegim benim - "~ Öpüp öpüp de başıma koyduğum_" Sonra Yeni Hasan, sonra Güzel, sonra Su geldi. "Cç çocuğum oklu, üçü de harika Ne iyi tesadüf. Şüri seçmişim doğru seçim »!' * Ne iyi tesadüf. Öleceknüşûn yakında Ne aksi tesadüf" Oyunun birinci bölümünde karanlık güçiere, ha- pıshanelere, zincirlere karşı venlen savaş ağır bası- yor. Sıvas yangını sade, ama çok etküeyicı efektler- le veriliyor. tkinci bölümde Datça'dayız, güneba- kanlar ölüme karşı... Burada aksesuvarlar daha da etkileyıci. Her iki bölümün fon müzikleri titizlikle seçilmiş. "Doktor / Çaresiz dertfere düştüm / Yok mu bu- nun çaresi? Var / Yaşamayı ölecek kadar sevmek!" Yaşamayı ölesiye seven Can, can çekişirken bile boş durmayacak, kurtara kurtara memleketi mem- leket olmaktan kurtaranlara seçim meydanlannda meydan okuyacaktır. Onun memlekete yararlı olma anlayışı devletin memlekete yararlı olma anlayışına uyTOadığı için zaman zaman takışmıştır resmiyetle. Mimlenmiştir. "Can"da Shakespeare sonelerinin Türkçe söyle- nışindekı en güzel örnek de sunuluyor bize. "Vaz- geçtfan bu dünyadan / tek 51üm paklar benL / Değ- mez bu yangın yeri avuç açmaya defmez. / Değil mi ki çiğnenmis. inancın en seçkini. / Değil mi ki yoksul- lar muüuluktan habersiz. /Değil mi ki ayaklar altin- da insan onuru / O kızoğlankız erdem dağlara kal- dınhmş" dıye başlayaru. Rus atasözü şöyle der. "Çeviri de kadm gibi hem güzel hem sadık olamaz." Oyun çevirilennde Yücel sa- dakatı bir yana koyup güzelligi yeğledi çogu zaman. Shakespeare'den uyarladığı "BaharNoktasT çılgmca gü- zeldi. YücelErtenCan' ın havasına uydu. Polonıus, Ham- let için "Bu adamın çılgınhgında bir yöntem var" der. Her iki adamın çılgınhgında bır yöntem vardı. "Bahar Noktası'' izlediğimiz en canlı, en kıvrak, en lezzetli Sha- kespeare komedisi oldu. Genco Erkal hedefi on ikiden isabet ettirmiş bu kez. Can evimizden vurdu bizı. Bu oyunü bır daha izler mi- yim? Seve seve, canıma minnet! ODAK NOKTASI AHMETCEMAL Şahipsiz BIP Gençliğe Öneriler (Hl) Dünyaya "kendi gözleriyle" bakmanın koşulla- nnda kalmıştık. Sizlerin, yani yaşadığı ülke ve kendisi için iyi bir şeyler isteyen gençlerin sabırsız olduğunuzu bili- yorum. Bu sabırsıztık hem yaşlarınızın doğal ge- reği, hem de kendinizi bildiniz bileli hep "daha iyi- ye gideceği" söylenmiş, ama daha kötüye gitmiş koşullar altında yaşamınızdan kaynaklanan bir duygu. Ne var ki dünyanın bir günde değişebildıği, ta- rihte hiç görülmedi. Ama aynı tarih, değişimleri ancak dünyaya fark- lı gözlerle, özellikle de kendi gözleriyle bakmasını bilenlerin gerçekleştırdiklerini hep yazdı. Şimdi, yeni bir bin yıla girerken, ülkenizin bu dö- nüm noktasında bu, sizin için de geçerli. İçinde yaşadığınız dünyayı bugünden yarına de- ğiştiremezsiniz. Fakat yann sabah kalküğınızda, bun- dan böyle bedeli ne olursa olsun, dünyaya kendi gözlerinizle bakmaya karar verebilirsiniz. Bilen beyinlerde oluşma görme biçimleriyle dün- yaya bakmaya, bilen olmanın gerektirdiği hiçbir çabadan kaçınmamaya, sürekli bilgilenmeyi bun- dan böyle yaşamsal sorun saymaya karar verebi- lirsiniz. Öğretmek isteyenler ne derlerse desınler, bilgi- dir diye önünüze ne korlarsa koysunlar, bütün bun- lan kendi kendinize, tükenme sının sonsuza uza- nan çabalarla oluşturacağınız bilgi ve £>/7me kav- ramlannın süzgecinden geçirmeden bilgi sayma- maya karar verebilirsiniz. Yann sabah kalktığınızda, bundan böyle içi bo- şalmış bütün kalıplardan anndırılmış, amatümüy- le insana yakışır bir ahlak kavramını oluşturmayı hedef edinebilirsiniz; bu yeni ahlak anlayışının do- ğal bir gereği olarak, her davranışınızın hesabını kendinizden acımasızca sormazdan, böylece de ahlakın en dürüst ölçütlerini önce kendi iç dünya- nızda koymadan, başkalarından ve toplumdan he- sap sormamaya karar verebilirsiniz. Böyle bir tutum, sizi vermeyi, yüzleşmeyi göze alamadığınız kimi hesaplan hep başkalarının sırtı- na yıkmak gibi, bu ülkede ne yazık ki uzunca bır süredir geleneğe dönüşmüş ahlakla bağdaştınlma- sı olanaksız bir davranıştan koruyabilecek tek yol- dur. Yann sabah kalktığınızda, bundan böyle konu- şan bir Türkiye'y\ gerçekten isteyeceğinize, bu is- teğıniz doğrultusunda önce kendi yaşıtlannız ara- sındaki davranışlannızda -gerekıyorsa eğer- bazı düzeltmeler yapacağınıza, bu arada içınizde ko- nuşan kim ve hangigörüşte olursa olsun, onu din- leyeceğinize, onun düşüncelerini savunmahakkı- nı sonuna kadar savunacağınıza ve düşünceleri, susturma denilen o kapkara cinayet aletiyle değil, fakat yine düşüncelerin aydınlığıyla, antikçağdan bu yana insan iletişiminin en soylu biçimi olagel- mış diyalogla karşılayacağınıza karar verebilirsiniz. Böyle yapmaroz, stzı yalnızca kendinizinkiteff( yakın düşüncelere sahıp çıkarak düşünceleri açık- lama özgürlüğünü savunabileceğiniz gibi yanlış ve ne yazık ki yine "yerieşik"\- bir kanıdan da ko- ruyacaktır. Yann sabah kalktığınızda, bundan böyle dünya- nızı herhangi bir somut amacın yönlendirmesi ya da zoıiaması olmadan da besleyeceğinize, böy- lece de bitmekte olan çağımızda "uzmanlaşma" tutkusunun çok sayıda ürettiğı alanının uzmanı, fa- kat dünyasının cahilı insanlardan biri olmayacağı- nıza karar verebilirsiniz. Böyle yaptığınızda, bütün biryaşamı yalnızca uzmanlık alanınızla sınırlamak gibi biryoksulluktan kurtulur, güzel bir şeyler oku- makla sevdiğiniz ezgilere kulak vermekle, sokak- ta önünüze çıkan bir kediyi okşamaya zaman ayır- makla, birilerini sevmekle, bir şeylerden ötürü an- sızın heyecan duymakla, kısacası somut amaçla- nn ötesinde kalan zenginleşmelerle çoğalan birya- şamın mutluluğuna erersiniz. Bütün bunlarla ve daha nice bunlara benzertu- tumlarla, dünyayı bir anda istediğiniz yönden de- ğiştirebilir misiniz? Elbette hayır; ama yetişkinle- rin buyük çoğunluğunun kaç kuşaktır yeterince sahiplenmediği bir gençliğin kendini sahiplenme kararlılığını gösterebilmiş bir üyesi olarak doyuma ulaşabilirsiniz. Ve artı bu dünyada olmadığınızda. arkanızdan Brecht'in o eşsiz söylemiyle, yalnızca "İyı bir ın- sandı" yerine, "Bizlere daha iyi bir dünya bıraktt" denilmesinin tadını, sizler bugünden çıkarabilirsi- niz... e-posta: ahmetcemal@superonline.com acem20(a hotmail.com Los Angelesh film ILÖS ANGELES Ç4FP) - Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği. Mıchael Mann'ın yönettıği 'The msider' (Içerideki) adlı filmi 'yılınen iyi fılmi' seçti. Aynı filmle Russel Crowe yılın en iyi aktörü, Christopher Plummer da en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülüne değer bulundu 'American Beauty' filminın yönetmeni Sam Mendes en iyi yönetmen seçilirken. 'Boys Don't Cry'da rol alan Hillary Swank en iyı kadm oyuncu, Chloe Swing de en iyı yardımcı kadm oyuncu seçildi. Pedro Almodovar'ın 'AU About My Mother' (Annem Hakkında Her Şey) adlı fılmı yabancı dilde en iyi film, ABD'li müzısyen RyCooder ve Alman yönennen Wim Wenders"m ortaklaşa yaptığı. Küba'daki eski kuşak müzisyenleri anlatan 'Buena Vista Social' adlı film en iyı belgesel ödülünü aldı. Ödüller. 19 Ocak'ta yapılacak bir törenle sahiplerine sunulacak. BUGÜN • AKSANAT'ta saat 19 OO'da Prof. Dr. Veli Se>in'in Anadolunun Tarihi Cografy-ası baslıklı dialı söyleşisi izlenebilir. (252 35 00) • BORUSAN'da 18.30da Oruç Aruoba'nın 'VVUtgenstein' adlı söyleşisi yer ahyor. (292 06 55) • NÂZJM HİKMET KÛLTÜR VE SANAT VAKFI'nda 18.30'da Sunay AJan, Ataol Behramoğlu, Turgay Fişekçi. Miijdat Gezen, Aydın Hatipoğlu. Özdemir tnce, Kemal Özer ve İlhan Şeşen'in konuşmacı olarak katıldıklan 'Şairlerden Nâzun Hikmet Şiirleri' adı altında bir şiir akşamı düzenlenıyor. (292 09 59) • SABANC1 CENTER'da saat 19.30'da şef Cem Mansur yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası eşliğinde solist Rivka Golani bir konser veriyoT.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle