18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 1999 CUMARTESİ HABERLER 12 Eylül sonrası kurulan YÖK, 18. yıldönümünde yaşgününü kutlayacak kimse bulamıyor Heryi protesto12 Eylül 1980'de Türkiye'de darbe yapan cuntanın karar alma veyürütme erki Milli Güvenlik Konseyi, 6 Kasım 1981 tarih ve 2547sayüı Yükseköğretim Kanunu 'nu çıkararak özerk ve çoksesli üniversiteye son verdi Öğretim Elemanları Sendikası Hocalar YUSUFZÎYAAY ÖYÖK'e karşıİstanbul Haber Ser- visi - Öğretim üyeleri. üniversitelerin, 18 yıl- dırbaskıc» yapısını sûr- düren YÖK'ün güdü- mûnden kurtanlmasını bekliyor. Öğretim Ele- manlan Sendikası Ge- nel Başkanı Prof. Dr. tzzettin Önder, çözû- mün YÖK"ün tümüyle kaldınlmasmda oldu- ğunu söylerken, Üni- versite Öğretim Üyele- ri Derneği Başkaıu Prof. Dr. KadirEnMn ise YÖK'ün, üniversi- teleri 2000'li yıllara ta- şıyacak, yalnizca eşgü- düm amaçlı yeni bir ya- pjyla değiştirilmesini istedi. Öğretim Elemanlan Sendikası Genel Başka- nı Prof. Dr. Izzetrin ön- der, YÖK'ün. 12 Ey- lül'ün üstyapı kurumu olarak üniversitelerde sermaye hâkimiyetine dayanan ideolojiyi üret- mek ve yaymak ama- cıyla kurulduğunu be- lirterek, bukurulun des- potik anlayışla üniversi- teleri idari ve mali bas- kı altına aldığını söyle- di. Hûkümet ortağı MHP'nin üniversiteleri ve YÖK'ü yeniden dü- zenleme girişimlerinin yanhş olduğunu vurgu- layan Önder, tepeden alınan siyasi kararlarm üniversiteyi tahrip ede- ceğini; bunun yerine, oluşmuş üniversite ge- leneklerinin mevzuatı belirlemesi gerektiğini söyledi. Önder, YÖK'- ün kaldınlmasını istedi. Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Baş- kam Prof. Dr. Kadir Erdin ise 18 yıl boyun- ca yapılan tüm değişik- liklerekarşın YÖK'ün, 12 Eylül'ün merkezi- yetçi, otoriterve baskı- cı yapısını en keskin biçimde sürdürdüğünü söyledi. Demokratik. özgür, özerk, üretken üniversite içın yeniden yapılandırmanın kaçı- nılmaz olduğunu vur- gulayan Erdin, YÖK düzeninden güç alan kişilerin dışında oluş- turulacak yeni ve yalın bir sistemin kurulma- sıyla üniversitede de- mokratikleşmenin ö- nünün açılacagını kay- detti. Tüm Öğretim Üyele- ri Derneği, Üniversite Öğretim Üyeleri Der- neği, Öğretim Eleman- lan Sendikası, Çukuro- va Üniversıtesi Öğre- tim Elemanlan Derne- ği, 19 Mayıs Üniversi- tesi Ögretim Elemanla- n Derneği, Araştırma Görevlileri Derneği, Eğitim-Sen İstanbul 6 No'lu Üniversiteler Şu- besi tarafmdan yapılan ortak açıklamada da özetie şöyle dcnildi: "Oğjnetim etemanla- ruun YÖK nedeniyle arzıdananverimlflikve başanya ulaşmalan mümkün olmamakta- dır. Siyasal iktidariar plansız, popülist ve M- limdısı bir anlayışlaçok sayıda tabeia üniversi- tesi açarak bflimsel ge- Uşmeye köstek olmuş- bır,oimayada devamet- mektedirier. Oysa ne devlet ne de sermaye, üniversitelerin bilgi edinme özgürlüklerine müdahale etmemeüdir. Üniversitelenle gerekli iyileştirmelerin yapü- masıkaçınılmazdir.Bu- nun minıan bugünkü YÖK dü/eni olamaz." Izmir Üniversiteleri Öğretim Elemanlan Derneği Başkanı Prof. Dr. HamzaBulut da ya- zılı açıklamasmda, YÖK Yasası üe bihmin kurulmasımn mümkün olamayacağmı söyledi. InsanHaklan Derne- ği İstanbul Şubesi'nden yapılan yazıb açıkla- mada da polisin olma- dığı, eğitimin bilimsel ve özerk olduğu, gi- yim-kuşamlan nede- niyle öğrencilerin öğre- nim haklannm engel- lenmediği özgür bir üniversite istedikleri belirtildi. İP Öncü Genclik Crubu 'Eğitiııı gericûeşiyor' İstanbul Haber Servi- si - lşçi Partisi Öncü Gençlik Grubu, YÖK'- ün 20 yıldır sahip oldu- ğu "Türk-İslam Senteâ* fıkirleriyle eğitim siste- mini gericileştirdiğini savundu. ÎP öncüGençlikGru- bu 11 Başkanı Gökce Fv rat Çulhaoğlu. yapüğı yazılı açtklamada, YÖK Başkanı Prof. Dr. Kft- mal Gürüz'ün 1999- 2000 öğretim yjlınm açılışında yaptığı ko- nuşmanın hem üniversi- telerin geldiği aşamayı hem de neler yapılmak istendiğini apaçık orta- ya koyduğunu belirtti. Çulhaoğlu, Gürüz'ün konuşmasındaki "Biz Türkler,Osmanlı İmpa- ratorfuğu'nun hem ku- rucusu hem de vâris- yiz" şeklindeki sözlerin, 80'li yıllann temel yö- nelimi olan Türk-lslam Sentezi'nin YÖK tara- fından hâlâsahiplenildi- ginin bir göstergesi ol- duğunu savundu. Çui- haoğlu açıklamasmda şöyle dedi: "Bu, YÖK'ün ne ka- dar gerici bir vapüanma olduğunuortayasermek- tedir. Şimdi, MGKnin istekkri doğrultusunda türban genelgesini yü- rürtüğe koyan ve kinii rektörieri görevden alan YÖK,a*ndabukarar- tanzorlamaytaalmakta- dır. Bu nedenle bizfcr, YÖK tarafindan laiklik yönünde atüan tüm a- dımlan destekterken, di- ğertaraftan YÖK'ün bu geridyanma karşı müca- deie etmeüyiz." YÖK'ün İstanbul Üniversitesi başta ol- mak üzere btTçok üni- versiteye smav sistemin- de "Amerikan moden" getirdiğine dikkat çeken Çulhaoğlu, "Amerikan modeü,ünh^rsiteterinıi- n sömürge okullanna çevirroektedir dedi. 12 Eylül cuntasının. üniversite- leri tek merkezden yönetmek ama- cıyla kurduğu Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) bugün 18 yaşına girmesine karşm ne öğretim ele- manlan ne de öğrenciler yaşgünü- nü kutlamak istiyor. 12 Eylül darbesinin ardından ül- ke yönetimine el koyan Milli Gü- venlik Konseyi'nin, üniversiteleri özerk olmaktan çıkanp devlet da- irelerine, öğretim üyeleri ve üni- versite yöneticüerini bilim adam- lığından memura dönüştüren anla- yışla kurduğu YÖK, denetimınde- ki hiçbir üniversitede 18. yaşını kutlayacak kimseyi bulamıyor. YOK, kurulduğu günden bu ya- na geçen 18 yıl içinde her yaşgü- nünde protesto gösterileriyle anım- sanıyor. 12 Eylül 1980'de Türki- ye'de darbe yapan cuntanın karar alma ve yürütme erki Milli Güven- lik Konseyi, 6 Kasım 1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanu- nu'nu çıkararak özerk ve çoksesli üniversiteye son verdi. Cuntacılann eski uygulamalan eleştiren ve YÖK mevzuatma ge- rekçe gösterilen görüşlerine göre, YÖK öncesinde, seçime dayalı yö- netim özerkliği işlememiş; öğre- tim üyesi bulunamamış; genel dü- zenleme ve eşgüdüm eksikliği ya- şanmış; eğitim, araştırma ve yayın- larda etkin denetim sağlanamamış- tı. Bu anlayışın yaşama geçirilme- siyle üniversitelerdeki 1500 öğre- tim üyesini 1403'lük sayıp üniver- siteden uzaklaştıran ilk başkanı Prof. Dr. thsan Doğramacı'yla öz- deşleşen YÖK, akademi ve yükse- kokullan üm'versite çatısı altında birleştirdi, farklı kanunlara göre verilen akademik unvanlan eşde- YÖK'ü protesto etmek isteyen öğrenciler her yıl polisin şiddet gösterisine katianmak zonında kalıyor. YOK, demokratik üniversiteye engeltPEKYEZDANt Üniversite öğrencileri, bugün YÖK'ün sadece üniversitelerin soru- nu olmaktan çıktığı, tüm eğitim sis- temini ilgilendıren "bir demokrarik- leşme sorunu" olduğu fıkrinde birle- şiyor. Öğrenciler, YÖK'ün kaldınl- masının, tüm eğitim sisteminin yeni- den yapılandınlmasının, parasız ve demokratik bir eğitim sürecinin baş- latılmasmm, tüm eğitim bileşenleri- nin ve demokrasi mücadelesi veren- lerin başlıca talebi olduğu- nu söylüyorlar. "tstanbul Üniversitelerinden Öğren- ciler Platformu"ndan bir grup öğrenciyle, sorunlan. üniversiteye yönelik talep- leri ve YÖK'le ilgili düşün- celeri üzerine konuştuk: Selami Akcan (tstanbul Üniversitesi Edebıyat Fa- kültesi öğrencisi): YÖK, merkeziyetçi ve baskıcı ya- pısı nedeniyle üniversite- nin demokratik ve özerk yapıya kavuşturulmasının önündeki en büyük engel. YÖK, üni- versiteleri tıcari birer kurum olarak örgütlüyor. Dolayısıyla, YÖK'ün uy- gulamalanyla Türkiye'de ekonomik seviyesı yüksek ailelerin çocuklan eğitim görmeye hak kazanırken, ge- lir durumu düşük ailelerin çocuklan eğitim hakkından yoksun bırakılıyor. Üniversiteler bilimsellikten uzak. ya- ratıcı olmayan, katılımcıhktan yok- sun, ezberci bir sistemle her yıl yüz- lerce genç mezun ediyor ve bu şekil- de dıplomalı işsiz sayısı da gün geç- tikçe artıyor. - Sizce üniversitelerin yönetimi na- sıl olmak, talepleriniz nelerdir? MübarekBerkjürek (İstanbul Üni- versitesi Edebiyat Fakültesi ikinci sı- nıf öğrencisı): Üniversiteleri YÖK yerine öğretim üyeleri, öğrenciler ve üniversite çalışanlanndan oluşan, ta- ban inisiyatifıne dayalı ve özerk bir koordinasyon kurulunun yönetmesi gerekiyor. Üniversitelerin, siyasal ik- tidarlann denetiminden çıkanhp özerkleştirilmesı gerek. YÖK, öğre- tim üyelerinden en fazla oyu alan öğ- retim üyesini değil de kendi istediği öğretim üyesini rektör olarak atıyor. Biz, 2000'li yıllarabuutançla girmek istemiyoruz. Selami Akcan: Eğitime a>Tilan kat- kı payının arrtınlması ve bunun dağı- tımmın ünıversitelerce oluşturulacak demokratikbir kuruka yapılması ge- rek. Aynca öğrencilerden alınan her türlü paranın ve harcın da kaldınlma- sını istiyoruz, çünkü eğitimbir sosyal hakür. Moray Morgül (IÜ Felsefe Bölü- mü 3. sınıf öğrencisi): Öğrenciler ve veliler öyle bir alıştırılmış ki, YÖK "Harçlarayüzde300zam yaptnn" di- yor. kimse gıkını çıkarmadan gıdip ödüyor. Ben ikinci öğretim öğrenci- siyim. Bu yıla kadar harçlanmız bi- rinci öğretimin hep ikı katı olurken, bu yıl dört katı oldu, 210 milyon lira harç ödemem gerek. Babam işçi, bu parayı ödemek için çahşmak zorun- dayım, ancak o zaman da derslere de- vam edemiyorum. Durumumu deka- na anlattığımda dinlemedi bile. YÖK'ün, üniversitelerin kapısını emekçilerin çocuklanna kapatması- na dayanan tüm bu sorunlan birebir yaşıyoruz. PınarGül(lÜ Felsefe Bölümü 2. sı- nıf öğrencisi): Bize ılkokuldan itiba- ren "üniversiteye girip adam otanak" fikri aşılandı, üniversiteye girdik, an- cak büyük hayal kınklıklanna uğra- dık. Akademik ve bilimsel eğitimden uzak bir eğitimle karşılaştık, halktan koptuk. Çaj'an Çahk (IÜ Edebiyat Fakültesi 3. sınıf öğrencisi): Sabah okula geldiğimde po- lisin beni "şüpheli" diye gö- zaltına ahp sorguya çekme- sini istemiyorum. Mesela ben, üniversite içinde, hiçbir şekilde kanşmadığım halde, birolaydan ötürübirisi adımı verdi diye gözaltına ahnıp karakolda sorguya çekildim. Bu şekilde öğrenci hareketi sindirilmeye çalışılıyor. - Okula türbanla giribnesini >asak- lav^n Küık-Kıyafet Genelgesi'yle flgüi düşünceleriniz nedir? Mübarck Berkyürek: Siyasal Is- lamı Türkiye'de özgürlüklerin kar- şısındaki en büyük düşmanlardan biri olarak görüyoruz. Siyasal Islamcılar türbanı sımge olarak kullanıyor. "tn- san haklanvedemokrasiye dair" söy- lemleri takıyyeden başka bir şey değil, bu nedenle bu söylemlere kan- mamak gerek. TüTban, siyasal ls- lamın simgesi olmasınm yanı sıra kadınlann özgürlüğünü tehdit eden bir unsurdur. "Demokrat" olduğunu söyleyen herkesin türbana karşı net bir tavu alması gerekiyor. ğer hale dönüştürdü. Akademik unvanlann verilmesini kolaylaştı- ran uygulamalanyla öğretim üye- si kalitesini düşürüp sayısını artu- ran YÖK, buna paralel olarak sa- yısmı 71'e çıkardığı üniversiteler- de Türk-tslam Sentezci kadrolaş- manın yolunu açtı. Ozerkliğe veda YÖK öncesinde fakültelerin bi- le sahip olduğu tüzelkişılik orta- dan kaldmlıp, tûm üniversitelerin özerkliği ellerinden alındı. Tüm yetkileri eline alan YÖK. rektörle- re verdiği aşın yetkilerle de onlan çoğunlukla merkezin ka- rarlannı uygulayan amirle- re dönüştürdü. YÖK, aradan geçen 18 yılda öğrenci kontenjanla- rını aşın oranlarda arttınp, üniversitelerin akademik kimliklerinin aşınmasına, onlann meslek öğreten eğitim kurumlanna dönüş- melerine neden oldu. Üniversitelerin özelleş- tirilmesi eğiliminı taşıyan YÖK, sayısını 19'a yük- selttiğı vakıf üniversitele- rinin sayının olabildiğince arttınlmasım istiyor. YÖK'ün bugünkü baş- kanı Prof. Dr. Kemal Gü- rûz, öğrenci katkı paylan- nın arttınhp, vakıf üniver- sitelerinin halen yüzde 2 olan payının daha da arttı- nlmasmdan yana olduğu- nu sık sık dile getiriyor. Gürüz döneminde ÖSS sisteminde yapılan deği- şiklikler ve hatalarla bin- lerce üniversite adayınm mağdur olması, seçimler- de en çok oy alan rektör adaylannın Cumhurbaşka- nı'na gönderilen aday liste- sinde alt sıralara yerleşti- rilmesi ve sürgün cezalan YÖK'e olan tepkileri art- tırdı. YOK Yasası zarar veriyor İstanbul Haber Servisi - Araştırma Görevlileri Derneğı Yönetim Kurulu üyesi Zeynep Güler, baskıcı ve merkeziyetçi yapısından dolayı YÖK'e, yasanm çıktığı ilk günden beri karşı olduklannt belirterek yasanın kötü uygulamalanyla hep yüz yüze olduklannı söyledi. Yasanın, araştırma görevlilerinin işlerinin tanımı ve iş güvenlikleriyle ilgili birçok olumsuz yönü bulunduğunu belirten Güler, araştırma görevlilerinin alımından • kullammına kadar tanımının belirsizlikler içinde olduğunu vurguladı. Güler, "Toz almadan lartasiye işlerine kadar her işi \^pan araşûrma görevlileri. sadece araştırma projelerinde kullanılmalı ve araştırma görevlilerinin akademik çalışmalanna yönelik uygunortam sağlanmalıdır" dedi. Güler, ünı\ersıtelerdeki öğrenci sayısınm YÖK'ten sonra çok hızlı biçimde arttığını, bu nedenle eğitim kalitesinin adeta "Hse düzeyine" düştüğünü savundu. Üniversitelerde eğitimin kalitesini göstermek için "yaym sayısı 1 ' gibi niceliğe dönük değerlerin önemsendiğini belirten Güler, "Halbuki bilimsel çahşmalarda m'celik değU nitelik önemlidir" diye konuştu. Güler, devletin devlet üniversitelerine yatınm yapmaması ve teşviklerini vakıf üniversitelerine yöneltmesi nedeniyle öğretim üyeleri ve araştırma görevlilerinin özel üniversitelere ve özel sektöre kaydığmı söyledi. CUMARTESİ YAHLARI ATAOL BEHRAMOĞLU Server Abi Hoşgeldin Seni önce babamın arkadaşı olarak tanıdım. 70'li yıllardı. Göztepe'de oturuyorduk. Bahçesinde güller olan bırkaç katlı bir apaıtmanın giriş katında. Şimdi yerinde dev bir apartman yükseliyor. Bahçesi ve bah- çesinde güller var mı, bilmem. Sen de Göztepe'de oturuyordun. Bazı akşamlar babamı ziyarete gelırdin ve uzun sohbetleriniz olurdu. O sırada emeklilik dö- neminin başlangıcında olan babamla tanışıklığınızı. sen İstanbul Hukuk Faküttesi'nde asistanken aynı fa- kültede son sınıf öğrencisi kardeşim Namık sağla- mıştı. Yaşça, kuşakça bizlere daha yakın olduğun hal- de, senden birkaç kuşak daha yaşlı babamla dost- luğunuza sanki daha çok değer verdiğini hissediyor- dum. Bu sıcak dostluğun nedenlerini "Sanat Eme- ği" dergisinin Şubat 1979 tarihli 12. sayısında ya- yımlanan şiirlerinden "Otobiyografı" adlı olarnnın ilk dizelerindegörebiliyorum: "793) yılındaJ Istanbul'da doğdum./ Babam küçük bir memurdu,/ annem bir ev kadınü Ikisinin de bugûn rarımerte ananm ad/a- nnı./ Çocukluğum Doğu'da geçti,/ Kars'ı ve Van'ı iyi bilirim,/aslında Van'lıdırecdadımızJ llkanılanmı so- rarsanız, /Kars'ta, Cilâvuz'da,/ babamın nahıye mü- dürlûğü zamanında,/ Köy Enstitüsüyle ilgilidir;/ o uyanışı unutamam!" Bu dizeleri yıllar sonra bir kez daha okurken anlıyorum ki, sen, babanın nahıye mü- düriüğü yapmış olduğu yeıierde ve yaklaşık olarak aynı zamanlarda ziraat müdürlüğü yapmış olan ba- bamda biraz da kendi babanı görüyor; evimizin sı- cak, alçakgönüllü ortamında kendini biraz da baba ocağında gibi hıssediyordun. Babam da senin coş- kun kişiliğinde, anlartıklannda, kendi Doğulu gençli- ğine yolculuklar yapıyordu... Bir de, kuşkusuz, ileri- cı kişilikleriniz, demokratlığınız, yurtseverliğiniz... (Ba- bamla dostluğunuz sen ülkeden aynldıktan sonra da arada bir mektuplaşmalannızla sürdü. O seni hep sevgiyle, özlemle, saygıyla andı. Sen onun ölümün- den sonra, Strasbourg'dan telefon ederek, törene ka- tlamamış olmaktan oturu duyduğun üzüntüyu bildir- din ve babamın mezanna senin için bir kırmızı gül bı- rakmamı istedin...) • • * Sözünü eröğim şiirin 22 Ekim 1978'de, Londra'da- ki "Stoke Mandeville" Hastanesi'nde yaalmış... Ya- ni 7 Nisan 1978 günü, akşam karanlığında, Gözte- pe'dekı evine gitmekteyken uğradığın alçakça sal- dın sonrasında, açılan yaralann tedavisi için yurtdı- şında çabalar sürmekteyken... Senin şair yönünü çok kişi bilmez... "Sanat Emeği"n\n bu ve birkaç başka sayısında yayımlananlar dışında şiir yayımladığını anımsamıyorum. Bunlan kitaplaştıımadın da. Fakat "sapına kadarşair" diye tanımlanan kişilerden oldu- ğunu kendin herkesten daha iyi bilirsin... Büyük bir romantik olduğunu da... Belki de benim şu dünyada tanıdığım en romantik insansın... Yüreği duygularia dolup taşan... Böyfe bir insanın, yürek taşmalannı ak- Iryla dizginleyerek bilim alanında dev yaprtlar verme- si çok daha güç birolaydır... Sen bunu başardın... Öte yandan, en güç anlaşılabilecek konulan ırdelerken bi- le akademjk.can sıkıcılıkXan,uzak kalabüişin, aydvp- hk, coşku dolu ditin ve anlatımın, hiç kuşkusuz bu şa- ir kişiliğinle de ilgili... ••• Yurtdışındaki zorunlu bulunuşyıllanmızda bana en çok ve içten yakınlık gösteren kişisin. Birkaç yaban- a ülkedeki tedavi çabalan da fazla sonuç vermeden Türkiye'ye dönüşunden bir süre sonra, 1981'de, Strasbourg Türk Etütleri Enstitüsü'nün çağnsıyta (ça- lışmalarını bugüne kadar kesintisiz sürdürdüğün) Fransa'ya g'ıttin. Benim zorunlu olarak ülkeden ayn- lıp Fransa'ya gelişimde sen yaklaşık beş yıldır ora- daydın. Yabancı bir ülkede sürgünlüğün ilk dönem- lerinin izlenimlerini, sıkıntılannı, çırpınışlannı birkaç satırda özetlemek olanaksız... O ilk dönemlerin güç- lüklerini aşmamda senin desteğiniunutamam. Stras- bourg'daki tekerlekli sandalyenden, benim sürgün mekânım Paris'e, nasıl bir özveriyle, içten, gösteriş- siz bir yücegönüllülükle ulaştığını... Gerek sürgün yıllanmda, gerek ülkeye dönüşüm- den sonraki Fransa yolculuklanmda birçok kez bu- luştuk. Yorgun, kederii anlannadatanıkoldum... A- ma tyimserliğini, direncini, umudunu hiç yitirmedin, biliyorum. Tıpkı, yine "Sanat Emeği" dergisinin Ekim 1978 tarihli 8. sayısında yayımlanan "Mutlaka Bir Gün" adlı şiirinin dizelerindeki gibi: "Günler büyük acılaria geçiyor/ ama büyük umutlarfa da.l Ve diye- bilirim ki hayatta,/ hiç bir zaman,/ böylesine umutlu olmadım gelecekten,/ bir kötürüm olmama rağ- men.l/ Ve işte şuracfa,/ dosf ve düşman,/ herkese ilân ederim ki,/ ayaklanmı birsavaşta kaybettim,/yi- ne birsavaşta kazanacağım./ Ve mutlaka, ama mut- laka birgün,/ karanlığın vezulmün/ sığındığı son ka- leyi fethe gidenl kitlelerin içinde olacağım.// Günler büyük acılaria geçiyor,/ ama büyük umutlarla da..." • • • Paris'te Yılmaz Güney'i Pere-Lachaise Mezariı- ğı'nda toprağa verdiğimiz 1984 yılının o keder dolu eylül gününü ve senin orada yaptığın konuşmayı na- sıl unutabilirim... Ben de, Believille'den, Gambet- ta'dan geçerek ünlü mezarlığın cadde genişliğinde- ki yollannı dolduran krtlenin içindeyim... Orada, Yıl- maz'ın tabutu mezara indirilirken, tekerlekli sandal- yende yaptığın konuşma, bütün o sözler ve görün- tüler, bu ülkenin acılı tarihinin en unutulmayacak say- falan arasındadır... Konuşman, neredeyse bir çığlığa dönüşen veda haykınşlanyla sona ermişti: "Elveda Yılmaz! Elveda, elveda, elveda kardeşim!" Hayatlarımız elveda yaralanyla delik deşik... Ama yenilmedik, yenilmekniyetindededeğiliz... Bunun en yakın, en görkemli kanrtı, senin 18 yıl sonra, sadece ayaklannı değil, bu ülkenin tüm aydtnlannın, tüm yurt- severlerin yüreğini kazanmış olarak yurduna bu za- ferlidönüşündür... Server Abi hoşgeldin... Büyükelçi Korantis 4 Tatbikatlaruı ertelenmesi olumlu' ANKARA (CumhuriyetBürosu)-Türk Silahh Kuv- vetleri'nin (TSK) Türkıye-Yunanistan dostluk orta- mına paralel olarak bir tatbikatını yapmayacağı yolun- daki haberler Yunanistan tarafmdan olumlu karşılan- dı. Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi Yannis Koran- tis, dün TSK'nin 25-26 Kasım tarihleri arasında ya- pacağı Toros tatbikatı sırasındaTürk F-16 uçaklannın Kıbns'a inmeyeceği, aynca her yıl KKTC ile ortak ya- pılan 'kararhlık tatbikatı'nın da bu yıl yapılmayacağı yolundaki haberlerin doğru olması durumunda, bunun iki ülke ilişkilerine olumlu yansıyacağmı belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle