18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 1999 CUMARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Doğal Denğe ve Doğal Afet Prof. Dr. Melİh BOYDAK10 Orman FakûltesiOğretimÜyesi 0 ç ve dış dinamikleriyle evrende I bir doğal denge bulunmaktadır. Evrenin belki de en seçkin (gü- zide) gezegeni olan dünyamız, bu doğal dengeyi, canlı yaşamı da kucaklayarak sürdürmekte- dir. Aslında canlı ve cansız olarak tıi- teledıgımiz olgular arasındaki çizgi görecelidir. Aynı madde bazen canlı yapı, bazen cansız yapı içinde bir dön- gü içindedir. Dûnyatnızı bütünüyle can- lı kabul eden görüşler de bulunmakta- dır. Hatta gökadalan ve onlann oluş- turduğu evrenı (evrenleri) canlı kabul etmek dahi. bir anlamda yanlış olmaz. Dünyadaki dogal denge devingendir. Örneğin, uzun bir zaman sûresi içinde karalar ve denizler arasında büyük de- gişimler olmaktadır. Daha küçûk ölçek- te ömelder verirsek, bitki ve hayvan dün- yalan da evrim içindedir. Kayaçlar za- man içinde fiziksel ve kimyasal deği- şimlere uğrar. Ancak, dünyamızda uzun zamanla- ra yayılan bu evrimler, genelde yaşa- mı olumsuz yönde etküememektedir. Depremler de yerkabuğunun tektonik özelliklen ile iç ve dış dinamiklerinin neden olduğu doğal olaylardır. Dep- remlerin doğal afet durumuna dönüş- mesi, insanlann bilim ve tekniği dış- lamasından kaynaklanmaktadır. Orman ekosistemlerinin (yetişme or- tamlannın), su ekosistemlerinin bo- zulması ya da yok olması, biyolojik çeşitliliğin tükenişi de tamamen insan- la ilişkilidir. Insanlann doğaya ve bi- lime ters davranışlar sergilememesi ha- linde, genelde canlı yaşam büyük çap- ta olumsuz yönde etkilerunemektedir. 17 Ağustos 1999 günü yaşadığımız ve ulusumuzu yasa boğan depremın, yı- kım (afet) durumuna dönüşmesi de in- san kaynakhdır. Nitekim, 1950'li yıl- lardan bu yana bilimi dışlamaya baş- layan siyasetin etkileri, sosyal yaşa- mımızın herkesiminde olumsuzluklar yarattı. Özellikle 1980'liyıllardanbaş- layarak, sıyaset. bilimden yararlanma adına bilimi kendi amaçlan yönûnde kullandı; bilim ve teknik dışlandı. Onlarca yıldır kamu sektöründeki yönetsel kadrolar da siyasilerin güdü- müne sokuldu. Siyasiler için kamu sek- törûnde dikensiz bir bahçe yaratıldı. Toplumda değer yargılan altûst oldu. Bireye, toplumdan önce kendisini dü- şünmesi öğretildi. Ülkemizde doğa yı- kımının ve doğal olaylann yıkıma dö- nüşmesinin kökeninde bu olumsuz gi- diş bulunmaktadır. Türkiye'de 1978 yılmda Toprak Su Genel Müdûrlüğü tarafindan yapılmış, bilimsel ölçûlere dayanan bir arazi kul- lanımı yetenek suııflaması bulunmak- tadır. Ancak siyaset, arazilerin yete- nek sınıflanna göre kullanımında da bi- limi dışlamıştır. Bugûn üzerinde çok düşük verimle yanlış olarak tanm yapılan, genelde eğimli milyonlarca hektar alanm or- man ya da otlak alanlanna (mera) dö- nüşmesi gerekmektedir. Oysa ülkemiz- de halen egimli orman topraklan, "Or- man niteliğini yitirdi'' yanlış gerekçe- siyle, tanm ya da başka kullanımlara aynlabilmektedir. Rant değeri fazla olan alanlarda, bu baskı daha da çok hissedilmektedir. 1974-1994 yıllan arasında 400 bin hek- tann (4 milyon dönüm) üstünde orman alanı "Orman niteüğini yitirdi" yanlış gerekçesiyle orman rejimi dışına çı- kanlmıştır. Buna karşılık, içinde I. ve II. sınıf tanm topraklannın da yer al- dığı 1.5 mUyon hektar (15 milyon dö- nüm) tanm arazisi, bir daha geri dön- meyecek şekilde yeıieşim yeri, endüst- ri kuruluşlan ve benzeri kullanımlara dönüşmüştür. Bu olgu korkunç bir hız- la da devam etmektedir. 17 Ağustos 1999 depreminin, ülkemizi yasa bo- ğan biryıkıma dönüşmesinin kökenin- de, Adapazan, Düzce, Kocaeli ve Bur- sa'da, fay hatlannın üstünde olmalan yanında, taban suyu yüksek tanm alan- İannm, sorumsuzca, 5-6 kath binalar- la ya da endüstri yoluyla yapılaşmaya açılması bulunmaktadır. Oysa uzmanlar, belirtilen yörelerde, tanm alanlan dışmda ve yerleşimin söz konusu olabileceği alanlarda dahi, çok özel önlemler almadan, 2 katın üzerinde imar izni verilmesinin sakın- cah olduğunu yıllar önce belirtmişler- di. örneğin, Adapazan'ndaki taban su- yu yüksek tanm alanlannda, birçok sağlam yapının yıkılmadan sağa sola yatması ya da birkaç metreye kadar toprağa gömülmesi, yanhş yerieşim yeri seçiminin göstergeleridir. Öte yandan, özel özgülemeye (mül- kiyete) konu olan ve yanlış olarak ta- nmda kullanılan milyonlarca hektar eğimli arazi, ülkemizdeki toprak ta- şınmalannın (erozyonun) asıl kaynağı- dır. Orman olması gereken, ancak or- man rejimi dışındaki bu alanlarda, eroz- yonu önlemek için bir örgüt de bulun- mamaktadır. Hemen her yıl afet boyutlarında ya- şadığımız ve aynı yıl içinde unuttuğu- muz taşkınlar ve seller, genelde arazi- nin bilimsel arazi yetenek sınıflanna gö- re kullanılmamasından doğmaktadır. Afetin ikinci boyutu ise yerel yöne- timlerce dere yataklanna sorumsuzca verilen imar izinleri ve denetimsizlik olarak belirtilebilir. Anadolu'daki eski köy ve kasaba yer- leşimlerinin genelde su kaynağı bulu- nan, eğimli ve güneşli bakılardaki (ya- maçlardaki) sağlam zeminli yerlerde ol- duğu gözlenmektedir. Az eğimli ve düz alanlar ise tanma aynlmıştır. Ana- dolu ınsanının binlerce yıldır sürdür- dügü bu yerieşim geleneğini, özellik- le 20. yüzyılın ikinci yansında yıktık. Hem de I. ve II. sınıf tanm alanlannı sonımsuzca yitirerek!.. Eğer ülkemizde orman yıkımı, sel, taşkın, deprem ve benzeri aİFetleri en az toplumsal sarsıntı ıle geçirmek istıyor- sak. öncelikle araziler bilimsel temele dayak.araziyeteneksm\flamasma özen gösterilerek kullanılmaudır. Şehir ve bölge planlama bu baza ve başka öl- çütlere binaedilmelidir. Yerleşim alan- lannuı belirlenmesinde, aynntılı jeolo- jik etüt ve raporlann önemle dikkate ahnması gerekir. Bunu da yapı sağ- lamlığı ızlemelidir. Bu surecin titizlikle ve sorumluluk duygusu içinde gerçekleştirilmesi, sos- yal devlet anlayışımn bir gereğidir. II- gili tüm kamu kurumlan ve yerel yö- netimler bu sorumluluğun bilincinde ol- malıdırlar. Son 50 yıllık süreçte ve özellikle de- ğer yargılannın aküst olduğu son 20 yıl- lık dönemde, yanhş arazi kullammı, orman yıkımı, otlaklann verim gücü- nün yitinlmesi ve yapılaşmaya açıl- ması, yanlış yerleşim, yapı sağlamhğı konulannda doğaya karşı suç işlenmiş- tir. Doğaya karşı işlenen suç, topluma ve gelecek kuşaklara karşı işlenen bir suçtur. Doğa, suç karşısında konuşamaz. ancak işaret verir. Bu belirtilere karşın suç işlenmeye devam edilirse. doğa toplumu cezalandınr. Toprak kayma- lan (heyelanlar), sel ve taşkınlar, top- rak taşınmalan (erozyon), susuzluk, tükenen biyolojik çeşitlilik, estetık ve kültürel değerlerin kaybolması, tanm- sal üretimin azalması. yoksulluk, insan yaşamının yitirilmesi, doganın toplu- ma verdiği cezalardır. Burada dûşündürücü olan, olumsuz- luktakı temel nedenlerin siyasilerle bağlantılı, buna karşılık cezalandınla- nın ise toplum olmasıdır. Bu yanlışhk ancak demokratikleşme, eğitim, sivilleşme ve bilime saygı ile aşılabilir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Tanilli Artık Apaımzda... 18 yıl sonra Server Tanilli yurduna döndü. Iki gün onur konuğu olarak TÜYAP Kitap Fuan'nda yığınlann sevgilisi olacak... Uzun bir özlem! Bir kırgınlık mı onu anayurdun- dan uzaklaştıran?.. Değil. Kaçınılmaz bir zorun- luluk!.. Pek çok değerli insanımıza kıydılar, hâlâ kıy- maktalar. On sekiz yıl önce Tanilli'yi de az kaldı yi- tiriyorduk. Bugün Aksoy'larla, Uçok'larta, Tü- tengil'lerle, Mumcu'larla daha nice faşizm kur- banları ıle birlikte onun adını da yazacak, anacak- tık!... Neyse ki aydınlık düşmanlan onu yok etme- yi başaramadılar. Server Tanilli yılmadı, yıkılmadı. On sekiz yılı bo- şa geçirmedi... Birbirinden değerli yapıtlarla ay- dınlanma öncülüğünü sürdürdü: "Yüzyıllann Ger- çeğı ve Mirası", "Uygarlık Tarihi", "Türkiye'de Aydınlânma Hareketi", "Islam Çağımıza Yanıt Ve- rebUirmi?", "Yaratibı Aklın Sentezi" daha nicele- ri... Ama kimdir, kimlerdir cumhuriyet devrimcileri- ne kurşun sıkanlar? Neden hiçbiri ele geçirilip ce- zalandınlamaz? Ipler kimin elindedir? Tanilli'ye kurşun sıkan kişi şimdi nerde? Geçen yıllar için- de yanlışlığını anladı mı? Tanilli'nin devce yaprt- larını öğrenince bir pişmanlık duydu mu? Ne var ki böyleleri değişmiyor. Zamanla daha güçlü oluyor! Önemli yerlere geliyor. En büyük suçları işleseler bile koruyucuları onlan kanatlan- nın altına alıyor... Son örneği, MHP'nin ne yapıp edip eski bir katili hem de yedi genç insanı elle- riyle boğmuş, bunu da itiraf etmiş birine arka çık- ması... Server Tanilli on sekiz yıl önce "sosyalist ger- çekçiliği" savunduğunu, ama şimdi sosyal gerçek- çilikten yana olduğunu kitabıntn yeni baskısının ön- sözünde açıklayacak kadar içtenlikli.... Cumhuri- yet Kitap'taki konuşmasında da bakın ne diyor: "Vaktiyte pek keskin bir cephe anlayışım var- dı, bugün böyle keskin biraynma gidemiyor, fik- re olduğu kadar sanata ve edebiyata olanca öz- güriüğü tanıyonım. Bunlar bir değişme ve ben- ce olumlu yönde gelişmeler." Ama Server Tanilli "doğaya, topluma ve insa- na bakışım, yani temel dünya görüşüm Mark- sizm olmakta devam ediyor" diyor. "Materyalizm diyalektik düşünce yönteminin yenilmediğini" açıklamaktan da çekinmiyor. Bir zamanlar Mark- sizmi savunanlann şimdilerde "yanlış yaptık" di- ye dönmelerini antmsatıyor. "Emin olun rüzgârlar bir parça yön değiştirsin bu taife 'yanlış yaptık' deyip yeni numara/ar çevırmeye kalkacaklardır." Server Tanilli'ye bir degönül borcum var. Birka- za sonucu aylar süren hastalığımda beni ta ora- lardan sürekli araması, yakın dostluğuyla yaşarna direnci vermesini unutabilir miyim? Isterdim ki Server hoca zorunlu sürgünlüğüne son versin, onu on sekiz yıl sonra da olsa, üniver- sitelerimizde öğrencileriyle baş başa göretim. Gü- nümüz kuşaklan onu da yalnız kitaplanyla değil, dersleriyle, kişiliğiyle de gerçek bir aydın, dürüst bir bilim adamı, güvenilir bir devrimci olarak tanı- sın. Aramıza hoşgeldin Prof. Server Tanilli... KULTUR • SANAT 293 89 78 (3 HAT) BAHCELIEVLERBELEDIYETIYATROLARInda 13 KASIMDAN BAŞLAYARAK Grup GÜNDOĞARKEN •" h-HAN ŞEŞEN "HERŞEYŞAHANE"2 Pterdc Şarkılı Oyun Yöneten: Levent KIRCA OYNAYANLAR: ilhan ŞEŞEN'Gökhan ŞEŞEN'Burtıan ŞEŞEN • C.tesi-Pazar 15.00 »Pazartesi 21.00 rel:(O.212) 441 36 81 /82 SEN K ŞİŞÜ TİYATROKARE'DÎ^ Per5errt«-Cuma-Cl«sı2l OC Pazaı 15 00 « 1 8 00 B»I«rV».yo«« TM 32-2 ;ao 16 18 231 21 OO B i z i m T i y a t r o Tei: (0216)4189349 KADIKÖY BARIŞ MANÇO KÖLTÜR MERKE " 6-13 Kasım C.tesi 18.30 9 Kasım Salı 20.30 Yargı'yı gormemek 20 yuzyıla ait bılgilerinizde \ cıddı boşluklar yaratabilir... * Bu nefıs tiyatro metnini, Zafer Diper'ın virtüöz oyunculuk ^ gösterısini kaçırmıyın . BASIN 14. Göstcrim Yılı > YARGIGelecek Oyun ÇÖLDE YARIŞ Dekor-Giysi: Hakan Dündar Mûzik:KemaiGûnûçU N T U TtYATROSU 1-15 K M M Saat. 19.00-2115 Gift TeJ: (0-212} 246 35 89 U M K Ö Y H A U EÖİTİM MEHREZİ 2,16,22 MtMi Saat 19.00-2115 GişeTd: (0-216)3301027 ATMÖT YUNUS EMRE KÜLTÛR MERKEZİ MÎKmmSaal 1900-21 '5 Gi?«W: 0-212İ 66' 38 95 M R T U HASAH ALİ TÛCEL KÛITÜR HERKEZİ 17 K M B Saat: 19 00-21.15 Gişe Td: (0-216) 353 37 78 •TopluHetladentnrıyapılr. •Mbal Tel FİL KÛLTÛR NEHKEZİ T * (0-212) 2*4 28 39 E F E S Pilsen in kultuı ve sanata katkılan artarak surecek. İNSAN D£#£^ Yazan/Anton Çehov * W V Yöneten/Müşftk Kenter Çeviren/ Asude Zeybekoğlu P^OCAK\»ıan. Turgut UıiMnır, YöBctcıı: Mişfik KENTER Y.E.K.H/12-13-19-24-2S Kısım 20.30 14-21 Kasım 15.30 A.E.SJ 5 Kısın 20.30 6,10,11 Kasım 20.30 r . 7 Kasım 15.30 ^ A R / p HAYV^N Yunus Emre K.U. _ . ^ . 17 Kasım 20.30 Karaca T. ^ ^ RUMUZ ^ G O N C A G Ü L Yazan: Oktay Arayıcı Yöneten: Orhan Aydın Müzik: Timur Selçuk Y.E.K.M/ 5 Kısın 20.30 A.E.S.J 12-13-19-20 Kttım 20.30 14-21 K»ım 15.30 rHADİÖLDÖKENE ! CANİKOM Yaıan:AıiıNESİN Yöneten: Pefccan KOŞAR A.E.S./6Kttın20.30 YUNUS EMRE KULTUR MERKEZİ (Y.E.K.M.) ALTAN ERBULAK SAHNESI (A.E.S) 9.Kısım Ataltoy Gı?eTel: (0212) 661 38 W Bişarı Sk. No 2 Kanaltepe Gi;e Tel: (0212) 543 73 28 Biletler gişelerimizde, Carousel ve Cumhuriyet meydanında satılmaUtadır. • ANKARA EXUIBRIS DERNGÖI exlibris sergisi-paneli 6-16 Katım 9» 6 Katım Cumormti 13:00 Gündemdeki Exlibris" UK Von dwı iri«U MUhrMt Aydojdg Eslibriı Sıtfcı M. Ennç KeUktiyenu $«fik Kahramoıtkaptan Scrgisi Kaya Oıntgin PENCERE Hayat ve OmürL Son günlerde gördüğüm okurlaria dostlar söz- birliği etmişler gibi uyanyorlar: - Kendine dikkat et!.. - Oluri.. Hiç kuşkusuz bu uyan Cumhuriyette yalnız ba- na yapılmıyor. Geçenlerde bir hafta sonu Almanya'daydım, katıldığım toplantıda yanıma bir okur geldi, bana bir kitabımı imzalattıktan sonra yüzüme baktı: - Ûç ayönce dedi, Fakir Baykurt'a kitabını im- zalatmıştım, öldü. Ne dersin?.. Yakınlanmız da tek durmuyoriar, sıralı sırasız soruyorlar. - Ne yapıyorsun, önlem alıyor musun?.. - Hııı.. hııı.. diyorum. • İnsan hayatla ölünrt ikileminin romantizmine gençliğinde daha düşkün oluyor; yaşlandıkça umursamaztığın gerçekçiliğini benimsemek zo- runda kahyor. Şairierin çoğu gençliklerinde ölüm üzerine şiir- ler döktürmüşlerdir. Biryazar dostum vardı, kırk yıl önce evimize ye- meğe gelmişti, iki kadeh içince ölümden söz aç- tı; gittikçe yükselen bir sesle kendi kendisine ağıt yakarken ağlamaya başladı, en sonunda kafası- nı masaya vurmaya kalkmasın mı!.. Sofrada otu- ran bizim hanımın annesi çok üzüldü, dayanama- dı, fenalaştı, kaldırdık sedire yatırdık. Yazar dostum, aradan kırk yıl geçmesine kar- şın, bugün turp gibi... Kayınvalide çoktan sizlere ömür. • ölüm üzerine yazılmadık şey kalmamıştr. Çekici bir konu.. Ama ne yazsan fos.. Geçenlerde bu köşede vurguladığım gibi, çağ- daş insan ömrünün ötesinde yaşamak olanağına kavuştuğu için mırtlu sayılmalı. Geçmiş yüzyıllar- da uzak köylerde ömrünü tüketen insanın yaşa- mı nasıldı?.. Kitap yok, okul yok, sinema yok, te- levizyon yok!.. Ne geçmişten haberi vardı eski in- sanın ne de gelecegin öngörüsüyle uğraşırdı. Ai- le içinde başlayıp biten tekdüze yaşamın sığlığın- da başlayıp biterdi ömür... Eski insan bizim bildi- ğimiz geçmişe tümuyle yabancıydı. Günümüzün insanı nice şair, yazar, bilim ada- mıyla çocuklukta tanışmaya başlıyor; doğayı al- gılamak, evreni özümsemek bakımından elimiz- dekiaraçiaradıyecekyok!..Dilersenizyeryüzünün dört bucağından, yedi ikliminden dostlar edine- bilirsiniz; zamansal hiçbir engele takılmadan uzam- da geziye çıkabilirsiniz, gelecek için yapılan ortak tasanmlara katılabilirsiniz.. İnsan oturduğu yerden zaman ve uzam boyut- lannda devinebilen tek yaratık... Hayatımız ömrümüzü aşıyor. Bir hekim dostum ne demişti: "- Ben öKnken gülen insan gönmedim!.." Olur mu canım?.. ölürken gülmek ya da gülümsemek ne güzel olur!.. Ben deneyecegim. NÂ^IM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI 2000 KÜLTÜR AJANDASI ÇIKTI Her an elinizin altında bulunmasında yarar olan ve CXımhuriyet dönemi dikkate alınarak iki dilde (Türkçe, Ingılızce) hazırlanan haftalık ajandada; * Küttür - sanat - edebiyat kişileri, * Kültür - sanat yaşamı ve etkinlikleriyle ilgilı btlgiler (özel günler - haftalar), * Küttür - sanat kuruluşlan ve iletişim kurulabilecek önemli tetefonlar yer almaktadır. Kuşe kâğıda basılı spiralli, 12X17 cm. boyutunda (TûyapKitapFuan-AttKat9. Sokak) - . Nâcam Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı SıraseMler Cad. 48, Kat: 1 Taksim - Istanbul Tel: (0 212) 252 63 141252 63 15 İstanbullular bu işi sevdi-.. İzmir fıyatlanyla alışverişin keyfı hızla yayılıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle