Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 3 KASIM 1999 SAU CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Nesrin Kazankaya kişisel yaklaşıldığında sadece tiyatronun zarar gördüğünü düşünüyor
Anlaşmazbk değil bııhışanıatrıazhk
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Devlet Tiyatrolan'nda sular durulmu-
yor. Geçen hafta Devlet Tiyatrolan Mü-
dürlüğü'ne vekâlet eden Rahmi Dütigfl ta-
raftndan görevden alman tstanbul Devlet
Tiyatrosu Genel Müdürû Nesrin Kazan-
kaya, yaşanan olaylann tiyatroyu baltala-
dığı kamsında.
1998 yüından başlayan değişim sürecin-
de dönemin genel müdürû Bozkurt Kuruç
ve bütün bölge müdürleri görevlerinden
alınmış, Nesrin Kazankaya IDT Müdür-
lüğü, Lemi Bilgin de genel müdürlük gö-
revlerine getirilmişti. 1999'un Eylül ayın-
da Bilgin Almanya turnesindeyken başre-
jisör, başdramaturg, sanat teknık müdürü,
Kültür Bakanı 'nm onayıyla değiştirildiler.
Döndüğünde açılan soruşturma nedeniy-
le açığa alınan Bilgin'in yerine genel mü-
dûr vekili olarak Rahmı Dilligil atandı.
- Kasım ayının başında Devlet Tiyatro-
lan Genel Müdürlüğü'ne vekâlet eden
Rahmi Dilligil tarafindan görevinizden
ahndınız. Siz aynı yetkilene dayanılarak
görevegeûrümişûniz. Bu süreçteo söz ede-
bilir misiniz?
NESRİN KAZANKAYA-1998'de bu
görevi kabul ettiğim zaman; yerinden yö-
netimi, özerkliği. paylaşımcı idari ve sa-
natsal yönetimi hedefleyen bir anlayışla bir
araya gelinmişti.Çalışmalanmızı hemen
başlattık: lstanbul 'da sanat yönetim kuru-
lu kurduk. Atanmış kendi çekirdek ekibim,
seçilmişlerden oluşan geniş bir sanat yö-
netim kuruluyla yetkiyi, sorumluluğu pay-
laşarak. yönetimi sürdürdük. Bir sezon
boyunca pek çok konuyu, taşın altına eli-
mizi koyarak hayata geçirdik. Idari görev-
ler hiç de özenilesi şeylerdeğildir. Bilgin'in
genel müdürlüğü sırasında bu demokra-
tik anlayışla düzenli bir çalışma yürüttük.
Çünkü bölgelerin özerkliği kendi başlan-
na yaşamalan değildir. Fakat bir buçuk
ay önce dunımun değişmesi vekâleten ge-
nel müdürlüğe Rahmi Dilligil'in bakma-
sıyla birlikte bu anlayışta çok zorlandığı-
mız ve sorunlar yaşadığımız ortaya çıktı.
Sanat yönetim kurullannı yok sayarak,
toplantı yapmadan, tek kişinin subjeknf gö-
rüşleri doğrultusunda alınan önemli karar-
lar, paylaşıma dayanmayan 'otoriter' bir
yönetim özlemini ve bu çerçevede bir kad-
rolaşmayı düşündürtmekte. Böyle bir an-
layışta artık 'gerekçeler' sanal bir biçim-
de yaratılacak, tek sesli bir otoriteye ulaş-
mak için bahaneler ardısıra gelecektir.
- Bu sırada istifa etmeyi düşündûnüz
mü?
ftAZANKAYA-Zaten istifa edeceğimi
söylemiştim. Ama çok acımasız bir süreç
işliyor Devlet Tiyatrolan'nda. Başlanmış
bir süreç daha tamamlanmadan sezondan
sezona müdür ve sanat yönetmeni deği-
şikliği oluyor. Başladığımız ve bitirdiği-
miz işleraçısından kasım sonuna kadar ken-
dime zaman vermiştim. Ama gerek ma-
nevi ve lojistik destek anlamında gerekse
işe yaklaşım anlamında zamanın gerçek-
'D.f
evlet Tiyatrolan'nda anlaşmazlık genel ilkelerde buluşamamaktan kaynaklanıyor.
Şu an ilkelerin yoksayıldığı, günübirlik kişisel isteklerle yön değiştirildiği bir süreç
yaşanıyor. Özerklik anlayışında, idari işleyişte müdahaleci merkezi bir anlayışın egemen
olduğunu görüyoruz. Bu, yüzlerce sanatçının soruşturmaya uğraması ve huzursuzluk
içinde olmasıyla kendini kanıtlıyor. Ceza yaptınmlanyla bir tiyatroyu yönetmeye kalkmak,
en başta bunu yapan kişiler olmak üzere tiyatromuza onanlması güç zararlar verir.'
Kazankaya, Devlet TıyatroJan'nın bu süreci ağır yaralar almadan ve kurum kimiiğinin zedelenmeden yaşaınasını düiyor.
ten çok zor geçeceği ilk günlerden anla-
şılıyordu. Kendimize tanıdığımız süreç
dolmadan da görevden alındık.
- Sizce bu süretin kısalmasına neier ne-
denoldu?
KAZANKAYA - Tek bir nedeni olma-
sa gerek. Devlet Tiyatrolan'nda şu an il-
kelerin yoksayıldığı, günübirlik kişisel is-
teklerie yön değiştirildiği bir süreç yaşa-
nıyor. Özerklik anlayışında, idari işleyiş-
te müdahaleci merkezi bir anlayışın ege-
men olduğunu görüyoruz. Bu, yüzlerce
sanatçının soruşturmaya uğraması ve hu-
zursuzluk içinde olmasıyla kendini kanıt-
lıyor. Ceza yaptınmlanyla, soruşturma-
lar açarak bir tiyatroyu yönetmeye kalk-
mak, en başta bunu yapan kişiler olmak
üzere tiyatromuza onanlması güç zarar-
lar verir. Yüzlerce sanatçının tepkileriyle
ifade ettikleri huzursuzluk gözardı edilir-
se; yöneticilerkendilerini kaçınılmaz bir
biçimde, giderek artan baskı yöntemle-
rinn uygulayıcısı olarak ve çaresiz bir yal-
nızlık içinde bulurlar. Işte bu genel bakış-
ta bizim buluşma olanağumz yoktu. Ve yol-
lanmız aynldı.
- Devlet Tiyatrolan 50. yıhnı kuüarken
bu türden gelismeler yaşanması bir sanat
kurtımunu derinden etldlemivor mu?
KAZANAKAYA- Dedığıniz gibı ola-
ğanüstü zedeleyici... Görüşlerimiz uysun
ya da uymasın herkesın ortak bölende bu-
luştuğuna inandığım tek cümle de bu si-
zin söylediğiniz... Devlet Tiyatrolan 50.
yılım, tstanbul Devlet Tiyatrosu ise 20. yı-
lını kutluyor. Bu tarihi kesişme bizim için
pek çok anma ve kutlama adımlannm ne-
deniydı. Bunla ilgili çalışmalan başlat-
mıştık. Tüm bunlar sekteye uğradı. Şun-
dan başka söyleyecek bir şeyim yok: Sa-
natsal idarecilik süreli olmak zorundadır,
bu en az ikı sezondur. tki sezon içinde be-
ğenmedim. anlaşamıyorum, bu böyle ol-
maz gibi kişisel kavramlarla yaklaşngıruz-
da sadece tiyatro zarar görüyor. Sanatsal
yönetimde özeliüskilerinızi dışandaiı-
rakmak zorundasınız. Kurum kimliğimiz
zarar gördüğü için çok üzülüyorum.
'Yasanın çıkması gerekKor''
- Peki nasıl kaikacak Dev let Tiyatrolan
bunun alündan, neler öneriyorsnnuz?
KAZANKAYA-Yıllardır'yasadan söz
ederiz. Eskı yasanm ilk maddesi Devlet Ti-
yatrolan bir genel müdür tarafindan yö-
netilirdiye başlar. Bu, o günün gerekleri-
ne cevap vermiş olabilir. Ancak 12 ilde 32
sahneli devasa bir yapıda bu yasayı uygu-
lamak mümkün değil. Kuşkusuz yasanm
çıkması gerekiyor.Görevi devraldığımız-
da, her şeyin cevabının yasa olmadığını,
yasanın çıkana dek kendi içimizde özerk
anlayışı yerleştirebileceğimizi en azından
eski yasada bunu yasaklayan bir madde ol-
madığından sözedip, fikirbirliğine varmış-
tık. Aylardır hıçbir komisyon yasa üze-
rine bir çalışma yapmıyor. Genel müdür-
lükten yasa çıkacağına dair çeşitli sözler
var. Yasanm ruhunda demokratik bir ya-
pılanma ve özerk bir yönetim anlayışı ya-
tar. Eğer siz hem tersini icra edip hem de
yasanın çıkmasından söz ederseniz ilk ön-
ce kendinize inandıncı olmazsmız. Çıka-
cak yasanm karşımızdîL bir soru işareti
olarak durduğunu kendi adıma söyleyebi-
lırim.
- Devlet Tiyatrolan'nın bu dunununda
bazı dış güçlerin de etkili oiduğunu düşü-
nüyor musunuz?
Bu süreçte dönüp baktığımızda örneğin
Televizyon ve Tiyatro Yazarlan Derne-
ği'nin dunıp dunırken Istanbul'a bir sal-
dınsı söz konusu oldu. Bizi yabancı hay-
ranlığı ile suçladılar. Hak etmiyorduk bu-
nu. Burada repertuvara dönüp bakmamak
ya da repertuvarda yer alan yerli yazarla-
nn yerli yazardan görülmemesi söz konu-
suydu. O zaman tek cevap kalıyordu. Bi-
zim oyunlanmız oynanmadığı zaman biz
itiraz ederiz...lstanbul Devlet Tryatrosu, Nâ-
zım Hikmet'ten Özen Yula gibi genç bir
yazara, Memet Baydur'dan Orhan Ase-
na'ya kadar pek çok yerli oyunu oyna-
makta ve oynayacaktı. Sezon başında Me-
met Baydur. Özen Yula, Bügesu Erenus ve
TurhanOflazoğtu'nun oyunlan ile birlik-
te Bertolt Brecht ve Lorca'nm oyunlan
repertuvanrruzı oluşturuyordu. Yerli oyun-
laiia üç dünya prömiyeri söz konusuydu.
Üçe iki toplam beş oyunla devreye girdik.
Bunlar sezonun ilk oyunlanydı. Ne ya-
zık ki çalışmalannı başlatamadan görev-
den aynldık. Dolayısıyla bu içi boş, tama-
mıyla kişisel çıkarlann egemen olduğu
izlenimi bırakan bir saldınydı. Bunlar sa-
vunu gerektiriyor, oysa tiyatronun kendi»
sini savunmasına gerek yoktur. Tiyatro
yaptığı işle vardır.
t
Değerierimizi korumalıyız'
- Devlet Tiyatrolan'nda birçok sanatçı
çahşmadıklan halde maaşlannı alı>or. Sa-
natçılan bu durumu nasıl düzeltilebilir?
Oyunculann yaratıcı olarak ışm içıne çe-
kildiği, asla kapalı kapılar ardındarol da-
ğıhmının yapılmadığı görüşü bizim temel
ilkemizdi. Hiçbir sanatçı bir yıl boyunca
kendi adını rol dağıtımında görmedi. Bir
ön çalışmayla oyunlara girdik. Tüm bun-
lar yasayla destekli olmadığı için üzüle-
rek söylüyorum, daha aynlmamın bınncı
haftasında kimsenin haberi olmadan kast
asıldı. Bizimemurolmayazorlayankoşul-
lardan ne bekleyebiliriz ki... Motivasyon
yoksa, oyun sevinci geri çekiliyorsa katı-
İım için bir istek duyulmuyorsa bütün bun-
lar idari işleyişle ilgili sonınlardır. Geçen
yıl yaptığımız J1 oyun geniş kadroluydu.
Bu yıl onlan dar kadrolu oyunlarla den-
gelemeyi düşünüyorduk. tstanbul Devlet
Tiyatrosu, Devlet tiyatrolan içinde en çok
oyuncu çahştıran tiyatrodur. Bir yıl için-
de attığımız adımlar sanatçılan motive et-
ti. Çalışan sanatçılann, çahşmayanlardan
ücret açısından aynlmalan geniş ve kök-
ten bir yasa çalışmasını gerektirir. Böyle
bir yaklaşımı genelde onaylanm. Bunun
toptan değişimi benim yanında olacağım
bir dunımdur. Çünkü yapılan iş kadar söz-
leşme olmalıdır. Ama o kadar sıcak ve
güncel sorunlarla boğuşuyoruz ki, yasa-
nın merkeziyetçilikten kurtulmasıyla bir
rahatlık yasayacağız.
- Peki bundan sonra ne olacak?
KAZANKAYA - Bu badireyi atlataca-
ğız. Çünkü baltayla ormana girilmişhr. En
ufak bir ilke. hedef, sözü edilen bir niyet
bile yoktur. Bunu tiyatro taşımaz. Hem ti-
yatro hem de insani anlamda değerlerimi-
zi konımak zorundayız. Devlet Tiyatro-
lan köklü ve geleneği olan bir kurumdur.
Dilerim ağır yaralar almadan ve kurumun
kimlıgi zedelenmeden yaşanz bu süreci.
Whitney Müzesi'nde açılan sergide 1900'den 2000'e uzanan tarihsel bir süreç irdeleniyor
Sanat ve kültürde Amerikan yüzydıALÎAKAY
945 Madison Avenue'de bulunan Whit-
ney Müzesi'nin ve Çağdaş Sanat Müze-
si'nin yeni direktörü Lisa PbiBips'in baş
küratörlüğünde, yardımcı küratörleri de
Susan Harris ve KariW i m ' in ve de füm
ve videolann küratörlüğünü de Chrissk
Hes'ın yaptığı; Maurice Berger'in ise
Yeni Sosyal AraştırmalarOkulu'nda Ve-
ra List Merkezi'nin politik ve sanat da-
nışmanlığım gerçekleştirdiği "1950-2000
Amerikan Yuzyih" sergisi, eylül aymın
sonundan itibaren Whitney Müzesi'nde
açıldı. Serginin adı bile savaş sonrasın-
da Amerikan sanatının dünyaya nasıl
egemen olduğunu göstermekte.
Bu egemenliğin tarihi az çok bilin-
mekte. SSCB'de Stalin döneminin etki-
leri ve sosyalist gerçekçi resmin ente-
lektüellerüzerindeki hâkimiyeti ihtima-
line karşı, Amerikan Gizli Servisi'nin
Rockefeller Vakfi ile birlikte Amerikan
ekspresyonistlerini dünya pazannda pa-
zarlamalan ve fiyatlan şişirerek bu sa-
natçılardan yeni bir akım ortaya çıkarma-
lan, bir devlet politikası olarak önemli
bir veriyi göstermektedir. Kültürel çe-
lişkilerin ekonomik çelişkiler karşısında
ehemmiyetini önemseyen Amerikan kül-
tür politikası dünya pazannın kültürel
boyuttan hâkimiyet altına alınabileceği-
ni anlamış gibi, devlet politikasını sivil
sermaye ile eklemleyerek bir sanat pa-
zan oluşturabildi ve bugünkü dille söy-
lersek, Amerikan kültür politikasının
"dünyasal" olması gerektiği konusunda
oldukça ileri görüşlü olduğu düşünüle-
bilir.
Amerikan primitrvizmi
Sergi Amerikan soyut ekspresyonizmi
ile başlamakta. Pollock'un olağanüstü
devinimsel ve bedensel çalışmalan, Kı-
zılderililerden aldığı bu Şamanik teknık
arketiplere verdiği önemi belirlerken "Gi-
zin Bekçüeri" adlı 1943'te gerçekleştir-
diği tuval resmi aslında hem Amerikan
sanatının yerel etkilerini (totemler ve es-
ki semboller), hem de savaş sırasında ve
öncesinde New York'a gelen kıta Avru-
palı sanatçılann (örneğin Rothko, Mas-
son vb.) etkisini taşımakta. Bir bakıma
Avnıpa dada primitivizminın izlerini bu-
'erginin hazırlanışı,
kronolojik olarak
katlara yerleştirilmiş
bölümlerden oluşuyor
ve her bir bölüm,
döneminin sosyal ve
politik olduğu kadar
kültürel boyutlannı da
taşıyor: Müziği,
sineması, siyasal
olaylan her bölümde
görsel ve yazılı bir
şekilde gösterilmiş.
rada bulmak mümkün gibi durmakta.
Bunlar Barnett Newmann'ın, Thedor
Stamos'un, MarkTobev ın Wî]Ham Ba-
ziotes'un çalışmalanna yansımaktadır.
Diğer yandan da Rrvera, Orozco ve Squ-
eiros gibi Meksika duvar resmı gelene-
ğinin etkilerini de bu soyut sanatm pri-
mitivizminin oluşmasında görebiliriz.
1940 yılında New York Modern Sanat-
lar Müzesi'nin gerçekleştirdiği "20Yüz-
yılhk Meksika Sanaö" sergisi bu Ame-
rikan sanatçılan üzerinde nasıl etkide
bulunduğunu hissettirmektedir. 194O'lı
yıllara tekabül eden bu anlayış, doğal ve
kozmik olanı birbirine bağlarken evren-
sellife doğru yükseltmekteydi. Bu anlam-
da da bazı eleştirmenlerin yazdığının ter-
sine, hem kolektif bir sosyoloji, hem de
birpsikolojiyi birbirine bağlamaktaydı.
Meksika sanatının modernliğe koyduğu
engel, bu bakımdan da Amerikan sana-
tının kıta Avnıpa modernizmine verdiği
bir cevabı da gölgede bırakmamakta;
hatta destek bile olmaktadır. Bu sırada Av-
rupa'nın dada ve gerçeküstücü primiti-
vizminin ve de Miro, Picasso gibi sanat
ustalannın etkilerinin "Amerikan yüz-
ynnnn" kunılmasmda önemli olduğu dü-
şündürücüdür. Ispanyol veya Rumen sa-
natçılar gibi, Paris kenti kadar Zürih ve
Münih'in de ne kadar önemli olduğunu
Ducbamp'ın seyahatlerinden bilmekte-
yiz. Buralarda lirizm ile primitivizm bir-
biri içine kanşarak Alman ekspresyo-
nizmini dada ile birleştirmektedir.
Serginin hazırlanışı, kronolojik ola-
rak katlara yerleştirilmiş bölümlerden
oluşuyor ve her bir bölüm,döneminin
sosyal ve politik olduğu kadar kültürel
boyutlannı da taşıyor: Müziği, sinema-
sı, siyasal olaylan her bölümde görsel ve
yazılı bir şekilde gösterilmiş. Bu anlam-
da hem tarihi hem de sanatsal bir sergi
ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek
zorundayız.
Sanatm ve sosyal bilimlerin iç içe ge-
çirildiği; ama yine de bir sanat sergisi olan
"Amerikan Yüzyılı" sergisi 1900'den
2000'e gelen Amerikan sanatını ve kül-
türiinü retrospektif olarak göstermeye
çalışıyor.
Birinci bölümü daha önce açılan 1900-
1950'den sonra bu yıl 1950-2000 sergi-
lenmekte. Amerikan yüzyılı bu anlam-
da bir retrospektif ütopya gibi gözük-
mekte; çünkü her ne kadar kıta Avrupa-
sı sanatçılannm birçoğu Amerika'ya yer-
leşmiş ve vatandaşı olmuş olsa bile 20.
yüzyılın birçok önemli akımı ve sanat-
çısı, birinci elli yılda yine de kıta Avru-
pası'nda gelişiyor ve akımlar da burada
çıkıyor. Bu bakımdan "Sensation" ser-
gisinin yapıldığı ve 6. Uluslararası ls-
tanbul Bienali'ne işi gelen OflfiH'nin fil
boklan üzerine yerleştirdiği "Kara Mer-
yem" tablosunun kopardığı gürültünün
ardında Brooklyn Müzesi Amerikan emp-
resyonistlerinin de sergilendiği bir mü-
ze ve Avrupa'nın kopyası ve taklidi eser-
lerin Amerikan sanatını nasıl etkilediği-
ni seyirciye gösteriyor.
'Soğuk Savaş' yıllanna gönderme
Sosyal ve kültürel yolların gösterildi-
ği sergi 1950'lerin Amerikan özgüveni-
ni ortaya çıkanrken "Soğuk Savaş" yıl-
lanna göndermede bulunmaktadır. Bu-
rada sergilenen film afişlerine bakıldı-
ğında "uzaylı yabancılar"'in ve diğer ya-
ratıklar olarak "komünBÖer''in aynı şe-
kilde "ötekfler" olarak sunulmakta olma-
sı. dönemin Amerikan kültür politikası-
nın televizyon programlanyla birlikte ar-
kaikliğini göstermektedir. Bu bölümde
Amerikan sinemasından örnekler nos-
taljik yaralar açmakta ve Elvis, Nina Si-
mone, Patsy Cline, Miles Davis gibi yıl-
dızlar, dönemin bugüne kadar yansıyan
kültürünüsergilemekte. KingVldor,EBa
Kazan,RobertWisegibi sinemacılarda
yine aynı popüler kültürün farklı görün-
tülerini mitolojikleştirmekte, tıpkı Bart-
hes'ın 1957'deyazdığı gibi.
Aynı zamanda beat generarion'un et-
kilerini sunmaktadır. 1960'lardakonsen-
süsün yıkıldığı ve sosyal patlamalann
hazırlandığı dönemi, protest müziği ve
sinemasını plastik sanatlan ile göster-
mektedir.
Dönemin sinemasından örnekler vide-
olardan sunulmaktadır. Başkaldın sine-
ması, sivil haklar, zencilerin mücadele-
si, underground sinema, Fluksus ve per-
formanslarla teatrellik. Karşı-kültür ve
başkaldın döneminin kült kitaplannın
kapaklan yine serginin duvarlannda ser-
gi lenmekte: Sartre, Beauvoir, Camus,
Marcuse, Foucault, Koestkr vb. And>
Warbol'un Kiss(Öpücük, 1963)adlı fif-
mi bir dünya rekorunu ispatlarcasına id-
dialı bir şekilde öpüşmeyi uzatırken, Du-
ao Hanson'ın (1925-1966) seyircilerin
arasmda olarak yerleştirilen balmumun-
dan, polyester ve fıberglas kanşımı hey-
keli (alışveriş torbasıyla gezen hanım)
1970'lerin karakterini önceden görmek-
te ve sergi mekânında çok etkileyici olur-
ken 6. tstanbul Bienali'ndeki tngiliz sa-
natçı Gavin Turk'ün Aya trini'deki "Ser-
seri"sinin büyükannesini oluşturmakta-
dır sanki.
1970'lere gelindiğinde Pop Art ve War-
hol sonrası aslında eskileri beraberinde
getirirken birçeşit "çoğukruluğu" da sun-
maktadır. Yapısalcılık ve sonrası felsefi
temeli hazırlarken, kopseptüel videola-
n da yan yana seyirciye taşımaktadır.
Resme dönüş ve porstmodernizm tartış-
malan bu yıllarda ilk nüvelerini vermek-
te. Burada NanGoldin'ınmarjinallerve
travestiler üzerine yoğunlaştırdığı fotoğ-
rafçalışmalan, etkileyiciliklerine daha et-
kileyicilik katmakta.
1980 ve 90'lar ise hem Basquiat'nın
hem de Keith Haring'ın metropoliten ve
kozmopolit şehir kültürü graffıtileri önem
kazanırken primitivizminin yeni boyut-
lanna dikkat çekmektedır. Yeni kabile-
leşmelerin şehrin ortasında yer almaya
başlaması ve çete savaşlannda gençli-
ğin yeri: Polis ve uyuşturucu ekseninde
marjinalize edilen bir dünyanın sanata
yansıması. Bu dönem tamamen postmo-
dern bir sanat ortamı eleştirisinde ken-
disini göstermekte ve bu şekilde de "kül-
tür savaşlanm" ifade etmektedir: Ken-
dinin uğraşısı (Foucault), Cemaatçilik
ve Bireycilik (Rawb ve Taylor, Nozieck
vb.), küresellik (Anderson) ve sömürge
sonrası (Said, Rüşdi) gibi konular, sana-
tı siyaset ile ve sosyoloji ile iç içe sok-
makta ve bu beraberliği ve disiplinler-aşı-
nlığı örneklenıektedir.
Kamil Yavuz'un karikatürleri
• Kültür Servisi - Karikatür sanatçısı Kamil
Yavuz'un kankarürleri Italya'nın başkenti Roma'da
düzenlenen Çevre Festivali'nde sergileniyor.
Konusu 'Lütfen... Yeşil!' olarak belirlenen festival.
grafik ve mizahı birleştirerek gelecekte meydana
gelebilecek çevre felaketlerine dikkat çekmeyi
amaçlıyor. Bu yıl üçüncüsü gerçekleştırilen
sergide yapıtlan yer alan sanatçılar arasmda
Arjantın'den Mordillo, Belçika'dan O Sekoer,
ttalya'dan Trojano ve Kıbns'tan Hüseyin Çakmak
gibi isimler var.
Tiipk Islam sanatı sergisi
• İZMİR (AA) - Geleneksel Türk sanatını
yaşatmak amacıyla düzenlenen 'Anadolu
Medeniyetleri ve Türk-lslam Sanatı Sergisi' lzmir
Hilton Oteli'nde açıldı. Reaf Collection ve Hilton
Oteli işbirliğiyle Osmanlı Imparatorluğu'nun 700.
Kuruluş Yılı anısına düzenlenen sergide 65
sanatçıya ait 240 yapıt yer alıyor. Yapıtlar, hüsnü
hat, yaprak üzerine hat. tezhip, ebru. minyatür,
oryantal resim, sırma. seramik. ahşap kesme,
gravür, gümüş ve deri üzenne hat çalışmalanndan
oluşuyor.
'Yurttaş Kane'in Oscar ödülüne
244 bin 500 dolar
• Kültür Servisi - Orson
VVelles'in. Amerikan Film
Akademisi tarafindan tüm
zamanlann en iyi filmi
seçilen 'Yurttaş Kane'
(Citızen Kane) adlı filminin
senaryo dalında kazandığı
Oscar Ödülü, Los Angeles'ta
düzenlenen bir açık
arttırmada 244 bin 500
dolara satıldı. Öncesinde
ödüle 200-300 bin dolar
değer biçilen arttırmaya
telefonla katılan ve adı açıklanmayan birinin Oscar
heykelciğinin sahibi olduğu bildirildi. Yurttaş Kane
bu ödülü 1941 yılında kazanmıştı.
Kamil Rna'nın yaşamı sahnede
• ANKARA (AA) - Türk tiyatrosunun, 63 yıl önce
bacaklannı kaybederek yoksulluk içinde yaşama
veda eden emektar sanatçısı Kamil
Rıza'nın yaşamı tiyatro sahnesine aktanlıyor.
KamH*Riza'nın yaşamını anlatan, Asfthan Ünlü
tarafindan kaleme alınan ve Sönmez Atasoy'un
yönettiği 'Othello'nun Ölümü' adlı oyun 7
Aralık'tan itibaren Antalya Devlet Tiyatrosu'nda
sahnelenecek. Shakespeare'in ünlü Othello
karakterini canlandırarak halk arasmda 'Othello
Kamil' adıyla da anılan Kamil Rıza'yı oyunda
Sedat Savtak canlandınyor.
Türk-Fransız konser gecesi
• Kültür Senisi -
Fransız Ticaret Odası'nın
geleneksel konser gecesi
cumartesı günû 18.30'da
Galatasaray Lisesi'nde
düzenlenecek. Fransa
Büyükelçisi Jean-Claude
Cousseran'ın
himayesinde
gerçekleştirilecek
konsere piyanist Mehveş
Emeç, soprano Çağnur
Gürsan, viyolonsel
sanatçısı Cihat Aşkın ve
piyanist Faris Akarsu
gibi isimler katılacak.
Tiyatro ve smemamn
ünlüleriyle söyleşiler
• Kültür Servisi - 'Avni Dilligil Sanat Ödülleri
Töreni'ne davet edilen tiyatro ve sinema
dünyasının ünlü isimleri tstanbul'da bir
dizi söyleşi ve vvorkshop gerçekleştirecek.
Aksanat'ta düzenlenecek etkinlikler kapsamında,
Amerikan tiyatrosunun en önemli
yönetmenlerinden Terry Schreibercuma ve
cumartesi günleri saat 17.00'de 'Oyunculuk
Çalışması' konulu vvorkshoplar gerçekleştirecek.
Cumartesi günü ayrıca, son yapıtıyla Berlin Film
Festivali'nde "Yılın Senaryosu' ödülüne aday olan
Israel Horovitz saat 12.00'deki söyleşisinde oyun
yazarlığı, yönetmenlik ve oyunculuk üzerine; oyun
yazan Amold Wesker, saat 15.30'daki söyleşisinde
kendi tiyatrosu üzerine; komedyen ve film
yönetmeni Terry Gilliam ise saat 19.30'daki
söyleşisinde sinema üzerine konuşacak.
BUGUN
• CEMAL REŞİT REY Konser Salonu'nda saat
19.30"da Rodolfo ve Arturo Bonucci'nin 'Keman-Vi-
yolonsel Konserv izlenebilir/252 98 30)
• ATATÜRKKÜLTÜRMERKEZt nde tDOB'un sah-
nelediği 'Carmina Burana' balesi saat 20.00'de izle-
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 19 OO'da
Dacia Maraini'nin 'Maria Stuarda' adlı oyunu sahne-
leniyor. (293 98 48)
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ nde
HalilTurhanlı'nın katılacağı 'Endüstriyel Viüzik' ko-
nulu açıklamalı video gösterimi saat 18.30'da.
(292 06 55)
• BİLGİ ÜNtVERSİTESİ'nde Alex de la Iglesia'nm
yönettiği 'DayoftheBeast'adlı film saat 19.00'dagös-
teriliyorY2/6 25 15)
• ADA KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 20.30'da Fe-
ridun Düzağaç bir *unplugged' konser veriyor.
(244 28 39)
• Pİ ARTVVORKS'te 14.00 ve 18.00'de W»ody Al-
len'ın yönettiği 'Annie Hafl' adlı film gösteriliyor.
(236 68 53)