18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 KASIM 1999 SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 Nesrin Kazankaya kişisel yaklaşıldığında sadece tiyatronun zarar gördüğünü düşünüyor Anlaşmazbk değil bııhışanıatrıazhk ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Devlet Tiyatrolan'nda sular durulmu- yor. Geçen hafta Devlet Tiyatrolan Mü- dürlüğü'ne vekâlet eden Rahmi Dütigfl ta- raftndan görevden alman tstanbul Devlet Tiyatrosu Genel Müdürû Nesrin Kazan- kaya, yaşanan olaylann tiyatroyu baltala- dığı kamsında. 1998 yüından başlayan değişim sürecin- de dönemin genel müdürû Bozkurt Kuruç ve bütün bölge müdürleri görevlerinden alınmış, Nesrin Kazankaya IDT Müdür- lüğü, Lemi Bilgin de genel müdürlük gö- revlerine getirilmişti. 1999'un Eylül ayın- da Bilgin Almanya turnesindeyken başre- jisör, başdramaturg, sanat teknık müdürü, Kültür Bakanı 'nm onayıyla değiştirildiler. Döndüğünde açılan soruşturma nedeniy- le açığa alınan Bilgin'in yerine genel mü- dûr vekili olarak Rahmı Dilligil atandı. - Kasım ayının başında Devlet Tiyatro- lan Genel Müdürlüğü'ne vekâlet eden Rahmi Dilligil tarafindan görevinizden ahndınız. Siz aynı yetkilene dayanılarak görevegeûrümişûniz. Bu süreçteo söz ede- bilir misiniz? NESRİN KAZANKAYA-1998'de bu görevi kabul ettiğim zaman; yerinden yö- netimi, özerkliği. paylaşımcı idari ve sa- natsal yönetimi hedefleyen bir anlayışla bir araya gelinmişti.Çalışmalanmızı hemen başlattık: lstanbul 'da sanat yönetim kuru- lu kurduk. Atanmış kendi çekirdek ekibim, seçilmişlerden oluşan geniş bir sanat yö- netim kuruluyla yetkiyi, sorumluluğu pay- laşarak. yönetimi sürdürdük. Bir sezon boyunca pek çok konuyu, taşın altına eli- mizi koyarak hayata geçirdik. Idari görev- ler hiç de özenilesi şeylerdeğildir. Bilgin'in genel müdürlüğü sırasında bu demokra- tik anlayışla düzenli bir çalışma yürüttük. Çünkü bölgelerin özerkliği kendi başlan- na yaşamalan değildir. Fakat bir buçuk ay önce dunımun değişmesi vekâleten ge- nel müdürlüğe Rahmi Dilligil'in bakma- sıyla birlikte bu anlayışta çok zorlandığı- mız ve sorunlar yaşadığımız ortaya çıktı. Sanat yönetim kurullannı yok sayarak, toplantı yapmadan, tek kişinin subjeknf gö- rüşleri doğrultusunda alınan önemli karar- lar, paylaşıma dayanmayan 'otoriter' bir yönetim özlemini ve bu çerçevede bir kad- rolaşmayı düşündürtmekte. Böyle bir an- layışta artık 'gerekçeler' sanal bir biçim- de yaratılacak, tek sesli bir otoriteye ulaş- mak için bahaneler ardısıra gelecektir. - Bu sırada istifa etmeyi düşündûnüz mü? ftAZANKAYA-Zaten istifa edeceğimi söylemiştim. Ama çok acımasız bir süreç işliyor Devlet Tiyatrolan'nda. Başlanmış bir süreç daha tamamlanmadan sezondan sezona müdür ve sanat yönetmeni deği- şikliği oluyor. Başladığımız ve bitirdiği- miz işleraçısından kasım sonuna kadar ken- dime zaman vermiştim. Ama gerek ma- nevi ve lojistik destek anlamında gerekse işe yaklaşım anlamında zamanın gerçek- 'D.f evlet Tiyatrolan'nda anlaşmazlık genel ilkelerde buluşamamaktan kaynaklanıyor. Şu an ilkelerin yoksayıldığı, günübirlik kişisel isteklerle yön değiştirildiği bir süreç yaşanıyor. Özerklik anlayışında, idari işleyişte müdahaleci merkezi bir anlayışın egemen olduğunu görüyoruz. Bu, yüzlerce sanatçının soruşturmaya uğraması ve huzursuzluk içinde olmasıyla kendini kanıtlıyor. Ceza yaptınmlanyla bir tiyatroyu yönetmeye kalkmak, en başta bunu yapan kişiler olmak üzere tiyatromuza onanlması güç zararlar verir.' Kazankaya, Devlet TıyatroJan'nın bu süreci ağır yaralar almadan ve kurum kimiiğinin zedelenmeden yaşaınasını düiyor. ten çok zor geçeceği ilk günlerden anla- şılıyordu. Kendimize tanıdığımız süreç dolmadan da görevden alındık. - Sizce bu süretin kısalmasına neier ne- denoldu? KAZANKAYA - Tek bir nedeni olma- sa gerek. Devlet Tiyatrolan'nda şu an il- kelerin yoksayıldığı, günübirlik kişisel is- teklerie yön değiştirildiği bir süreç yaşa- nıyor. Özerklik anlayışında, idari işleyiş- te müdahaleci merkezi bir anlayışın ege- men olduğunu görüyoruz. Bu, yüzlerce sanatçının soruşturmaya uğraması ve hu- zursuzluk içinde olmasıyla kendini kanıt- lıyor. Ceza yaptınmlanyla, soruşturma- lar açarak bir tiyatroyu yönetmeye kalk- mak, en başta bunu yapan kişiler olmak üzere tiyatromuza onanlması güç zarar- lar verir. Yüzlerce sanatçının tepkileriyle ifade ettikleri huzursuzluk gözardı edilir- se; yöneticilerkendilerini kaçınılmaz bir biçimde, giderek artan baskı yöntemle- rinn uygulayıcısı olarak ve çaresiz bir yal- nızlık içinde bulurlar. Işte bu genel bakış- ta bizim buluşma olanağumz yoktu. Ve yol- lanmız aynldı. - Devlet Tiyatrolan 50. yıhnı kuüarken bu türden gelismeler yaşanması bir sanat kurtımunu derinden etldlemivor mu? KAZANAKAYA- Dedığıniz gibı ola- ğanüstü zedeleyici... Görüşlerimiz uysun ya da uymasın herkesın ortak bölende bu- luştuğuna inandığım tek cümle de bu si- zin söylediğiniz... Devlet Tiyatrolan 50. yılım, tstanbul Devlet Tiyatrosu ise 20. yı- lını kutluyor. Bu tarihi kesişme bizim için pek çok anma ve kutlama adımlannm ne- deniydı. Bunla ilgili çalışmalan başlat- mıştık. Tüm bunlar sekteye uğradı. Şun- dan başka söyleyecek bir şeyim yok: Sa- natsal idarecilik süreli olmak zorundadır, bu en az ikı sezondur. tki sezon içinde be- ğenmedim. anlaşamıyorum, bu böyle ol- maz gibi kişisel kavramlarla yaklaşngıruz- da sadece tiyatro zarar görüyor. Sanatsal yönetimde özeliüskilerinızi dışandaiı- rakmak zorundasınız. Kurum kimliğimiz zarar gördüğü için çok üzülüyorum. 'Yasanın çıkması gerekKor'' - Peki nasıl kaikacak Dev let Tiyatrolan bunun alündan, neler öneriyorsnnuz? KAZANKAYA-Yıllardır'yasadan söz ederiz. Eskı yasanm ilk maddesi Devlet Ti- yatrolan bir genel müdür tarafindan yö- netilirdiye başlar. Bu, o günün gerekleri- ne cevap vermiş olabilir. Ancak 12 ilde 32 sahneli devasa bir yapıda bu yasayı uygu- lamak mümkün değil. Kuşkusuz yasanm çıkması gerekiyor.Görevi devraldığımız- da, her şeyin cevabının yasa olmadığını, yasanın çıkana dek kendi içimizde özerk anlayışı yerleştirebileceğimizi en azından eski yasada bunu yasaklayan bir madde ol- madığından sözedip, fikirbirliğine varmış- tık. Aylardır hıçbir komisyon yasa üze- rine bir çalışma yapmıyor. Genel müdür- lükten yasa çıkacağına dair çeşitli sözler var. Yasanm ruhunda demokratik bir ya- pılanma ve özerk bir yönetim anlayışı ya- tar. Eğer siz hem tersini icra edip hem de yasanın çıkmasından söz ederseniz ilk ön- ce kendinize inandıncı olmazsmız. Çıka- cak yasanm karşımızdîL bir soru işareti olarak durduğunu kendi adıma söyleyebi- lırim. - Devlet Tiyatrolan'nın bu dunununda bazı dış güçlerin de etkili oiduğunu düşü- nüyor musunuz? Bu süreçte dönüp baktığımızda örneğin Televizyon ve Tiyatro Yazarlan Derne- ği'nin dunıp dunırken Istanbul'a bir sal- dınsı söz konusu oldu. Bizi yabancı hay- ranlığı ile suçladılar. Hak etmiyorduk bu- nu. Burada repertuvara dönüp bakmamak ya da repertuvarda yer alan yerli yazarla- nn yerli yazardan görülmemesi söz konu- suydu. O zaman tek cevap kalıyordu. Bi- zim oyunlanmız oynanmadığı zaman biz itiraz ederiz...lstanbul Devlet Tryatrosu, Nâ- zım Hikmet'ten Özen Yula gibi genç bir yazara, Memet Baydur'dan Orhan Ase- na'ya kadar pek çok yerli oyunu oyna- makta ve oynayacaktı. Sezon başında Me- met Baydur. Özen Yula, Bügesu Erenus ve TurhanOflazoğtu'nun oyunlan ile birlik- te Bertolt Brecht ve Lorca'nm oyunlan repertuvanrruzı oluşturuyordu. Yerli oyun- laiia üç dünya prömiyeri söz konusuydu. Üçe iki toplam beş oyunla devreye girdik. Bunlar sezonun ilk oyunlanydı. Ne ya- zık ki çalışmalannı başlatamadan görev- den aynldık. Dolayısıyla bu içi boş, tama- mıyla kişisel çıkarlann egemen olduğu izlenimi bırakan bir saldınydı. Bunlar sa- vunu gerektiriyor, oysa tiyatronun kendi» sini savunmasına gerek yoktur. Tiyatro yaptığı işle vardır. t Değerierimizi korumalıyız' - Devlet Tiyatrolan'nda birçok sanatçı çahşmadıklan halde maaşlannı alı>or. Sa- natçılan bu durumu nasıl düzeltilebilir? Oyunculann yaratıcı olarak ışm içıne çe- kildiği, asla kapalı kapılar ardındarol da- ğıhmının yapılmadığı görüşü bizim temel ilkemizdi. Hiçbir sanatçı bir yıl boyunca kendi adını rol dağıtımında görmedi. Bir ön çalışmayla oyunlara girdik. Tüm bun- lar yasayla destekli olmadığı için üzüle- rek söylüyorum, daha aynlmamın bınncı haftasında kimsenin haberi olmadan kast asıldı. Bizimemurolmayazorlayankoşul- lardan ne bekleyebiliriz ki... Motivasyon yoksa, oyun sevinci geri çekiliyorsa katı- İım için bir istek duyulmuyorsa bütün bun- lar idari işleyişle ilgili sonınlardır. Geçen yıl yaptığımız J1 oyun geniş kadroluydu. Bu yıl onlan dar kadrolu oyunlarla den- gelemeyi düşünüyorduk. tstanbul Devlet Tiyatrosu, Devlet tiyatrolan içinde en çok oyuncu çahştıran tiyatrodur. Bir yıl için- de attığımız adımlar sanatçılan motive et- ti. Çalışan sanatçılann, çahşmayanlardan ücret açısından aynlmalan geniş ve kök- ten bir yasa çalışmasını gerektirir. Böyle bir yaklaşımı genelde onaylanm. Bunun toptan değişimi benim yanında olacağım bir dunımdur. Çünkü yapılan iş kadar söz- leşme olmalıdır. Ama o kadar sıcak ve güncel sorunlarla boğuşuyoruz ki, yasa- nın merkeziyetçilikten kurtulmasıyla bir rahatlık yasayacağız. - Peki bundan sonra ne olacak? KAZANKAYA - Bu badireyi atlataca- ğız. Çünkü baltayla ormana girilmişhr. En ufak bir ilke. hedef, sözü edilen bir niyet bile yoktur. Bunu tiyatro taşımaz. Hem ti- yatro hem de insani anlamda değerlerimi- zi konımak zorundayız. Devlet Tiyatro- lan köklü ve geleneği olan bir kurumdur. Dilerim ağır yaralar almadan ve kurumun kimlıgi zedelenmeden yaşanz bu süreci. Whitney Müzesi'nde açılan sergide 1900'den 2000'e uzanan tarihsel bir süreç irdeleniyor Sanat ve kültürde Amerikan yüzydıALÎAKAY 945 Madison Avenue'de bulunan Whit- ney Müzesi'nin ve Çağdaş Sanat Müze- si'nin yeni direktörü Lisa PbiBips'in baş küratörlüğünde, yardımcı küratörleri de Susan Harris ve KariW i m ' in ve de füm ve videolann küratörlüğünü de Chrissk Hes'ın yaptığı; Maurice Berger'in ise Yeni Sosyal AraştırmalarOkulu'nda Ve- ra List Merkezi'nin politik ve sanat da- nışmanlığım gerçekleştirdiği "1950-2000 Amerikan Yuzyih" sergisi, eylül aymın sonundan itibaren Whitney Müzesi'nde açıldı. Serginin adı bile savaş sonrasın- da Amerikan sanatının dünyaya nasıl egemen olduğunu göstermekte. Bu egemenliğin tarihi az çok bilin- mekte. SSCB'de Stalin döneminin etki- leri ve sosyalist gerçekçi resmin ente- lektüellerüzerindeki hâkimiyeti ihtima- line karşı, Amerikan Gizli Servisi'nin Rockefeller Vakfi ile birlikte Amerikan ekspresyonistlerini dünya pazannda pa- zarlamalan ve fiyatlan şişirerek bu sa- natçılardan yeni bir akım ortaya çıkarma- lan, bir devlet politikası olarak önemli bir veriyi göstermektedir. Kültürel çe- lişkilerin ekonomik çelişkiler karşısında ehemmiyetini önemseyen Amerikan kül- tür politikası dünya pazannın kültürel boyuttan hâkimiyet altına alınabileceği- ni anlamış gibi, devlet politikasını sivil sermaye ile eklemleyerek bir sanat pa- zan oluşturabildi ve bugünkü dille söy- lersek, Amerikan kültür politikasının "dünyasal" olması gerektiği konusunda oldukça ileri görüşlü olduğu düşünüle- bilir. Amerikan primitrvizmi Sergi Amerikan soyut ekspresyonizmi ile başlamakta. Pollock'un olağanüstü devinimsel ve bedensel çalışmalan, Kı- zılderililerden aldığı bu Şamanik teknık arketiplere verdiği önemi belirlerken "Gi- zin Bekçüeri" adlı 1943'te gerçekleştir- diği tuval resmi aslında hem Amerikan sanatının yerel etkilerini (totemler ve es- ki semboller), hem de savaş sırasında ve öncesinde New York'a gelen kıta Avru- palı sanatçılann (örneğin Rothko, Mas- son vb.) etkisini taşımakta. Bir bakıma Avnıpa dada primitivizminın izlerini bu- 'erginin hazırlanışı, kronolojik olarak katlara yerleştirilmiş bölümlerden oluşuyor ve her bir bölüm, döneminin sosyal ve politik olduğu kadar kültürel boyutlannı da taşıyor: Müziği, sineması, siyasal olaylan her bölümde görsel ve yazılı bir şekilde gösterilmiş. rada bulmak mümkün gibi durmakta. Bunlar Barnett Newmann'ın, Thedor Stamos'un, MarkTobev ın Wî]Ham Ba- ziotes'un çalışmalanna yansımaktadır. Diğer yandan da Rrvera, Orozco ve Squ- eiros gibi Meksika duvar resmı gelene- ğinin etkilerini de bu soyut sanatm pri- mitivizminin oluşmasında görebiliriz. 1940 yılında New York Modern Sanat- lar Müzesi'nin gerçekleştirdiği "20Yüz- yılhk Meksika Sanaö" sergisi bu Ame- rikan sanatçılan üzerinde nasıl etkide bulunduğunu hissettirmektedir. 194O'lı yıllara tekabül eden bu anlayış, doğal ve kozmik olanı birbirine bağlarken evren- sellife doğru yükseltmekteydi. Bu anlam- da da bazı eleştirmenlerin yazdığının ter- sine, hem kolektif bir sosyoloji, hem de birpsikolojiyi birbirine bağlamaktaydı. Meksika sanatının modernliğe koyduğu engel, bu bakımdan da Amerikan sana- tının kıta Avnıpa modernizmine verdiği bir cevabı da gölgede bırakmamakta; hatta destek bile olmaktadır. Bu sırada Av- rupa'nın dada ve gerçeküstücü primiti- vizminin ve de Miro, Picasso gibi sanat ustalannın etkilerinin "Amerikan yüz- ynnnn" kunılmasmda önemli olduğu dü- şündürücüdür. Ispanyol veya Rumen sa- natçılar gibi, Paris kenti kadar Zürih ve Münih'in de ne kadar önemli olduğunu Ducbamp'ın seyahatlerinden bilmekte- yiz. Buralarda lirizm ile primitivizm bir- biri içine kanşarak Alman ekspresyo- nizmini dada ile birleştirmektedir. Serginin hazırlanışı, kronolojik ola- rak katlara yerleştirilmiş bölümlerden oluşuyor ve her bir bölüm,döneminin sosyal ve politik olduğu kadar kültürel boyutlannı da taşıyor: Müziği, sinema- sı, siyasal olaylan her bölümde görsel ve yazılı bir şekilde gösterilmiş. Bu anlam- da hem tarihi hem de sanatsal bir sergi ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek zorundayız. Sanatm ve sosyal bilimlerin iç içe ge- çirildiği; ama yine de bir sanat sergisi olan "Amerikan Yüzyılı" sergisi 1900'den 2000'e gelen Amerikan sanatını ve kül- türiinü retrospektif olarak göstermeye çalışıyor. Birinci bölümü daha önce açılan 1900- 1950'den sonra bu yıl 1950-2000 sergi- lenmekte. Amerikan yüzyılı bu anlam- da bir retrospektif ütopya gibi gözük- mekte; çünkü her ne kadar kıta Avrupa- sı sanatçılannm birçoğu Amerika'ya yer- leşmiş ve vatandaşı olmuş olsa bile 20. yüzyılın birçok önemli akımı ve sanat- çısı, birinci elli yılda yine de kıta Avru- pası'nda gelişiyor ve akımlar da burada çıkıyor. Bu bakımdan "Sensation" ser- gisinin yapıldığı ve 6. Uluslararası ls- tanbul Bienali'ne işi gelen OflfiH'nin fil boklan üzerine yerleştirdiği "Kara Mer- yem" tablosunun kopardığı gürültünün ardında Brooklyn Müzesi Amerikan emp- resyonistlerinin de sergilendiği bir mü- ze ve Avrupa'nın kopyası ve taklidi eser- lerin Amerikan sanatını nasıl etkilediği- ni seyirciye gösteriyor. 'Soğuk Savaş' yıllanna gönderme Sosyal ve kültürel yolların gösterildi- ği sergi 1950'lerin Amerikan özgüveni- ni ortaya çıkanrken "Soğuk Savaş" yıl- lanna göndermede bulunmaktadır. Bu- rada sergilenen film afişlerine bakıldı- ğında "uzaylı yabancılar"'in ve diğer ya- ratıklar olarak "komünBÖer''in aynı şe- kilde "ötekfler" olarak sunulmakta olma- sı. dönemin Amerikan kültür politikası- nın televizyon programlanyla birlikte ar- kaikliğini göstermektedir. Bu bölümde Amerikan sinemasından örnekler nos- taljik yaralar açmakta ve Elvis, Nina Si- mone, Patsy Cline, Miles Davis gibi yıl- dızlar, dönemin bugüne kadar yansıyan kültürünüsergilemekte. KingVldor,EBa Kazan,RobertWisegibi sinemacılarda yine aynı popüler kültürün farklı görün- tülerini mitolojikleştirmekte, tıpkı Bart- hes'ın 1957'deyazdığı gibi. Aynı zamanda beat generarion'un et- kilerini sunmaktadır. 1960'lardakonsen- süsün yıkıldığı ve sosyal patlamalann hazırlandığı dönemi, protest müziği ve sinemasını plastik sanatlan ile göster- mektedir. Dönemin sinemasından örnekler vide- olardan sunulmaktadır. Başkaldın sine- ması, sivil haklar, zencilerin mücadele- si, underground sinema, Fluksus ve per- formanslarla teatrellik. Karşı-kültür ve başkaldın döneminin kült kitaplannın kapaklan yine serginin duvarlannda ser- gi lenmekte: Sartre, Beauvoir, Camus, Marcuse, Foucault, Koestkr vb. And> Warbol'un Kiss(Öpücük, 1963)adlı fif- mi bir dünya rekorunu ispatlarcasına id- dialı bir şekilde öpüşmeyi uzatırken, Du- ao Hanson'ın (1925-1966) seyircilerin arasmda olarak yerleştirilen balmumun- dan, polyester ve fıberglas kanşımı hey- keli (alışveriş torbasıyla gezen hanım) 1970'lerin karakterini önceden görmek- te ve sergi mekânında çok etkileyici olur- ken 6. tstanbul Bienali'ndeki tngiliz sa- natçı Gavin Turk'ün Aya trini'deki "Ser- seri"sinin büyükannesini oluşturmakta- dır sanki. 1970'lere gelindiğinde Pop Art ve War- hol sonrası aslında eskileri beraberinde getirirken birçeşit "çoğukruluğu" da sun- maktadır. Yapısalcılık ve sonrası felsefi temeli hazırlarken, kopseptüel videola- n da yan yana seyirciye taşımaktadır. Resme dönüş ve porstmodernizm tartış- malan bu yıllarda ilk nüvelerini vermek- te. Burada NanGoldin'ınmarjinallerve travestiler üzerine yoğunlaştırdığı fotoğ- rafçalışmalan, etkileyiciliklerine daha et- kileyicilik katmakta. 1980 ve 90'lar ise hem Basquiat'nın hem de Keith Haring'ın metropoliten ve kozmopolit şehir kültürü graffıtileri önem kazanırken primitivizminin yeni boyut- lanna dikkat çekmektedır. Yeni kabile- leşmelerin şehrin ortasında yer almaya başlaması ve çete savaşlannda gençli- ğin yeri: Polis ve uyuşturucu ekseninde marjinalize edilen bir dünyanın sanata yansıması. Bu dönem tamamen postmo- dern bir sanat ortamı eleştirisinde ken- disini göstermekte ve bu şekilde de "kül- tür savaşlanm" ifade etmektedir: Ken- dinin uğraşısı (Foucault), Cemaatçilik ve Bireycilik (Rawb ve Taylor, Nozieck vb.), küresellik (Anderson) ve sömürge sonrası (Said, Rüşdi) gibi konular, sana- tı siyaset ile ve sosyoloji ile iç içe sok- makta ve bu beraberliği ve disiplinler-aşı- nlığı örneklenıektedir. Kamil Yavuz'un karikatürleri • Kültür Servisi - Karikatür sanatçısı Kamil Yavuz'un kankarürleri Italya'nın başkenti Roma'da düzenlenen Çevre Festivali'nde sergileniyor. Konusu 'Lütfen... Yeşil!' olarak belirlenen festival. grafik ve mizahı birleştirerek gelecekte meydana gelebilecek çevre felaketlerine dikkat çekmeyi amaçlıyor. Bu yıl üçüncüsü gerçekleştırilen sergide yapıtlan yer alan sanatçılar arasmda Arjantın'den Mordillo, Belçika'dan O Sekoer, ttalya'dan Trojano ve Kıbns'tan Hüseyin Çakmak gibi isimler var. Tiipk Islam sanatı sergisi • İZMİR (AA) - Geleneksel Türk sanatını yaşatmak amacıyla düzenlenen 'Anadolu Medeniyetleri ve Türk-lslam Sanatı Sergisi' lzmir Hilton Oteli'nde açıldı. Reaf Collection ve Hilton Oteli işbirliğiyle Osmanlı Imparatorluğu'nun 700. Kuruluş Yılı anısına düzenlenen sergide 65 sanatçıya ait 240 yapıt yer alıyor. Yapıtlar, hüsnü hat, yaprak üzerine hat. tezhip, ebru. minyatür, oryantal resim, sırma. seramik. ahşap kesme, gravür, gümüş ve deri üzenne hat çalışmalanndan oluşuyor. 'Yurttaş Kane'in Oscar ödülüne 244 bin 500 dolar • Kültür Servisi - Orson VVelles'in. Amerikan Film Akademisi tarafindan tüm zamanlann en iyi filmi seçilen 'Yurttaş Kane' (Citızen Kane) adlı filminin senaryo dalında kazandığı Oscar Ödülü, Los Angeles'ta düzenlenen bir açık arttırmada 244 bin 500 dolara satıldı. Öncesinde ödüle 200-300 bin dolar değer biçilen arttırmaya telefonla katılan ve adı açıklanmayan birinin Oscar heykelciğinin sahibi olduğu bildirildi. Yurttaş Kane bu ödülü 1941 yılında kazanmıştı. Kamil Rna'nın yaşamı sahnede • ANKARA (AA) - Türk tiyatrosunun, 63 yıl önce bacaklannı kaybederek yoksulluk içinde yaşama veda eden emektar sanatçısı Kamil Rıza'nın yaşamı tiyatro sahnesine aktanlıyor. KamH*Riza'nın yaşamını anlatan, Asfthan Ünlü tarafindan kaleme alınan ve Sönmez Atasoy'un yönettiği 'Othello'nun Ölümü' adlı oyun 7 Aralık'tan itibaren Antalya Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenecek. Shakespeare'in ünlü Othello karakterini canlandırarak halk arasmda 'Othello Kamil' adıyla da anılan Kamil Rıza'yı oyunda Sedat Savtak canlandınyor. Türk-Fransız konser gecesi • Kültür Senisi - Fransız Ticaret Odası'nın geleneksel konser gecesi cumartesı günû 18.30'da Galatasaray Lisesi'nde düzenlenecek. Fransa Büyükelçisi Jean-Claude Cousseran'ın himayesinde gerçekleştirilecek konsere piyanist Mehveş Emeç, soprano Çağnur Gürsan, viyolonsel sanatçısı Cihat Aşkın ve piyanist Faris Akarsu gibi isimler katılacak. Tiyatro ve smemamn ünlüleriyle söyleşiler • Kültür Servisi - 'Avni Dilligil Sanat Ödülleri Töreni'ne davet edilen tiyatro ve sinema dünyasının ünlü isimleri tstanbul'da bir dizi söyleşi ve vvorkshop gerçekleştirecek. Aksanat'ta düzenlenecek etkinlikler kapsamında, Amerikan tiyatrosunun en önemli yönetmenlerinden Terry Schreibercuma ve cumartesi günleri saat 17.00'de 'Oyunculuk Çalışması' konulu vvorkshoplar gerçekleştirecek. Cumartesi günü ayrıca, son yapıtıyla Berlin Film Festivali'nde "Yılın Senaryosu' ödülüne aday olan Israel Horovitz saat 12.00'deki söyleşisinde oyun yazarlığı, yönetmenlik ve oyunculuk üzerine; oyun yazan Amold Wesker, saat 15.30'daki söyleşisinde kendi tiyatrosu üzerine; komedyen ve film yönetmeni Terry Gilliam ise saat 19.30'daki söyleşisinde sinema üzerine konuşacak. BUGUN • CEMAL REŞİT REY Konser Salonu'nda saat 19.30"da Rodolfo ve Arturo Bonucci'nin 'Keman-Vi- yolonsel Konserv izlenebilir/252 98 30) • ATATÜRKKÜLTÜRMERKEZt nde tDOB'un sah- nelediği 'Carmina Burana' balesi saat 20.00'de izle- • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 19 OO'da Dacia Maraini'nin 'Maria Stuarda' adlı oyunu sahne- leniyor. (293 98 48) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ nde HalilTurhanlı'nın katılacağı 'Endüstriyel Viüzik' ko- nulu açıklamalı video gösterimi saat 18.30'da. (292 06 55) • BİLGİ ÜNtVERSİTESİ'nde Alex de la Iglesia'nm yönettiği 'DayoftheBeast'adlı film saat 19.00'dagös- teriliyorY2/6 25 15) • ADA KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 20.30'da Fe- ridun Düzağaç bir *unplugged' konser veriyor. (244 28 39) • Pİ ARTVVORKS'te 14.00 ve 18.00'de W»ody Al- len'ın yönettiği 'Annie Hafl' adlı film gösteriliyor. (236 68 53)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle