Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 KASIM 1999 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
OFD Tiyatro Grubu'nun sahnelediği oyun, Türkiye'deki engellilerin sorunlannı anlatıyor
Tekeıiekleımyaşa/mlakiayak ideriAHSEN ERDOĞAN
*Her biri öyküsünü anlatacak bir
nıskunluk bulmanın coşkusuyla
tbarta abarta anlatülar öykülerinL"
• Yaşamlan ikı tekerleğın üzerinde
geçtiği halde askerlık şubesine çağn-
lışlannı anlattılar. Bır hastaneden dığe-
nne yapılacak basıt bir sevk işlemi sı-
rastnda karşüaştıklan aşağılamalan an-
latnlar. Birer 'engefli', 'özürlü' olma-
lanna neden olan 'ilkyardım kahra-
nunlan'm anlattılar. Umutlannı. kır-
gmlıkiannı ve kızgınhklanm... Abar-
ta abarta anlattılar öykülerinı.
Omurilik felçlileri onlar. Karşılaş-
tıklan sorunlarla baş edebilmek için
geçen yıl kurulan Omunlik Felçhleri
Dernegı'ne başvuran ve yenı bır yön
arayan insanlar. Yaşam, mutlu ya da
mutsuz, kendi rayı üzerinde sakin sa-
kin ilerlerkenbir 'neden'den dolayı an-
sızın koltuk değneklerine, tekerleklı
sandalyelere, eşlerinin, annelerinin ye-
mek yedıren ellerıne bağımlı kalan-
lar... Ama onlar içın mahkûmiyet yal-
nızca bu kadarla sınırlı. Yaşamda da
mahkûmlar gibi yaşamalan gerekmi-
yor. Onlar da yaşamda 'ayak izi' bıra-
kabilirler pekâlâ. Bunun kanıtı kur-
duklan tiyatro topluluğu: 'OFD Tiyat-
ro Grubu.'
Bedensel engelliler için bu ülkede ti-
yatrolara gitmek bile hemen hemen
olanaksızken, OFD Tiyatro Grubu'nun
oyunculan 'Ayak İzi' adlı bir oyunda rol
aldılar. Geçen perşembe Bakırköy Be-
lediye Tiyatroîan Yunus Emre Kültür
Merkezi'nde galası gerçekleşen 'Ayak
tzi'nin ağırlıklı kadrosunu tekerlekli
sandalyeye bağımlı kişileroluşturuyor.
Yönetmenlığıni BBT oyunculanndan
EmreKmay'ınyaptığı oyunu, OFD'nin
ikinci başkanı Ramazan Başkaleme al-
dı. Felçh oyunculann gerçek yaşamla-
nnda başlanndan geçenlerden yola çı- -
kılarak yazılan oyun yedi bölümden
oluşuyon 'Sûdük BakracT. 'Sevk'. 'flk-
yardıro', 'Tuhaf Bir Soruşturma',
'Umut', 'Pazariamacı Fırlamacı Ço-
cuk' ve 'Maşallah.' Yıimaz Erdoğan'ın
önetmenliğini
Emre Kınay'ın
yaptığı 'Ayak izi'
adlı oyun.
tekerlekli
sandalyeye
..: bağımlıkalan
; insanlann
yaşamda da
~ mahkûm gibi
davranmamalan
gerektiğini
gösteriyor. Oyuna
güç koşullar
altında hazırlanan
oyuncular
'Zorluklara
alışığız, bu yüzden
de zora koştuk.
Başardık ve
kendimizi aştık"
diyorlar.
da metnine katkıda bulunduğu oyun-
da Bahriye Kosova. Canan Ateş, Ebru
A>ten. Feyyaz Tolan, Gamze Özatalay,
Mediha Ğürgöze. Murat Ereren. Mu-
rat Oğuz, Nevin Efe. Pınar Ak, Rama-
zan Baş, Serap Dönmez, Semra Çetin-
kaya. Tuğba Çetinkaya. Yaşar Aydın.
Yasemen Pedük. Zeynep Büke ve Yu-
suf Basmacı rol alıyor. Yapımın deko-
ru Ali TeneJ'e, kostümleri ise Zeynep
Bûke'ye ait.
'Sağhkiı insanlan da aştık'
'Ayak İzi'nın felçh oyunculan, yap-
tıklan işten dolayı çok mutlular. Her şey-
den önce, içlerinde bırikenleri acındı-
rarak degil, tam tersine, gülerek ve gül-
dürerek anlattıklan ıçın. Provalan ay-
larca siirdü. Çok büyük zorluklar çek-
tiler. Çalışmalan içın sahne bulamadık-
lan zamanlar oldu. Tıbbi sorunlarla
karşılaştılar. Evlerinden kalkıp Bakır-
köy'e gelmek bile başlı başına sorun-
du onlar içın. "Biz zorluklara alışığız,
bu yüzden de zora koştuk" diyorlar.
"Başardık ve kendimizi aşûk, Sağhklı
insanlan da aşük üstelik."
Yönetmen Emre Kınay'la 'Ayaklzi'
adlı oyun ûzerine konuştuk:
- Nasıl çıkn ortaya buoyun?
EMRE KINAY: OFD'nın varlığın-
dan tiyatromuzun müdürü sayesinde
haberim oldu. OFD tkinci Başkanı Ra-
mazan Baş, bir oyun hazırladıİdannı ve
profesyonel destek almak istedikleri-
ni söyledi. Metni gördûkten sonra on-
larla çalışmayı kabul ettım. Benden
önce Şafak Tandoğan Gûndüz bir sü-
re çalışmış onlarla, ama kişisel sorun-
lan nedeniyie yanm bırakmak zorun-
da kalmış. Çok uzun bir prova süreci-
miz oldu. Araya deprem girdi, toparlan-
mamız çok uzun sürdü. Beni en çok et-
kileyen şeylerden biri de, pek çok kişinin
o dönemde deprem korkusu nedenıyle
kapalı mekânlara girememesine karşın
bu insanlann her gün koşa koşa tiyat-
roya gelmeleriydi.
Provalartamamlanıp sahnelenme aşa-
masına geldiğimizde konuyu Bakırköy
Beledıye Tiyatroîan Yönetim Kuru-
lu'na getirdik. Oyunun burada sahne-
lenmesini uygun buldular Genel Sanat
Yönetmenimiz Müşfık Kenter de ona-
yını verdi. Salon bulmamlza önayak
olan kişi Müşfik Hoca'dır.
- Tiyatro, bedenin sanaü. Oysa siz be-
densel etkintikleri kratn olan Idşilerfe
çahşhnry. Teknik anlamdazorolmadı mı
bu?
KINAY: Bu bedenleri ne kadar kul-
Ianabileceğim sorusuyla başladım işe.
En büyük sorun da, rahatsızlıklan fark-
lı bölgelerde olmasıydı: Kimi göğüs al-
tından ıtibaren felçti örneğin, kimi yal-
nızcabacaklarmıkullanabıliyordu. Sag-
lıklı insanlarda olduğu gibi tek bir ne-
fes tekniği öğretemezdim. Çoğu soluk
alırken akciğerlerinin üst kısmını kul-
lanabiliyor, oysa sahnede diyafram ne-
fesi kullanmak zorundayız. Biz de çö-
zümü, sesi yüz maskesinin ön tarafina
taşımaktabulduk. Harekettiyatrosu ya-
pamayacağımız için söz'ü en iyi şeİcil-
de aktarmalıydık. Başanlı olduk ya da
olamadık. Ama emin olun, göreceği-
niz oyun onlann ellerinden gelenin en
iyisi.
'Yaşama bağülığı öğrendim'
- Sizce kendilerini anlatmak için ne-
den tiyatroyu seçtüer?
KINAY: Tiyatronun oynayanla izk-
yici arasmda yarattığı apayn bir çekim,
birbüyü var. Bu anlamda mesajuı en et-
kili biçimde venleceğı düzlemdirtiyatro.
Orada yalnızca oyuncu konuşur. îzleyi-
ciye de onu dinlemek düşer. OFD oyun-
culan, kendilerini doğnıdan anlatacak-
lan ya da onlar gibi düşünenlerin onlar
adına konuşacaklan bir alan istedikr
belki de. Dertlerini panellerle, söyleşi-
lerle de anlatabilirlerdi. ama onlartiyat-
royu seçtiler. Bu anlamda kendı mesle-
ğim adına onlara teşekkür ederim.
-Ontorlayaşadığınız deneyimsizdene
türetkilerbırako?
KINAY: Onlara çok saygı duyuyo-
rum her şeyden önce. Oyunu yönettim,
onlara elimden geldığmce yardım ettım,
ama ben daha çok şey öğrendim. Her
koşulda yaşama bağlılığın nasıl olabı-
leceğini, en önemli şeyin akıl sağhğı ol-
duğunu öğrendim.
Bu insanlar bedenlerinin yalnızca
beşte birini kullanabilirken bunlan ya-
pabilıyorlarsa bizim yapabileceğimiz
çok iş var demektir.
20. yüzyılın unutulmayan portreleri
Egzantrik görünümü ve davranışlanyla da ünlü gerçeküstücû
İspanyol ressam Sarvador Dali (1904 -1989).
Kültür Servisi - 20. yüzyılın
sea günlenne yaklaşırken
Bilgi Atötyesi,
'Unutulma>anlar: 20.
Yûz>Tİın Portreleri' başhklı
siyah-beyaz fotograf sergisi
açıyor. 24 Kasım^* Ocak
tan'hleri arasında açık kalacak
olan sergide güzellikler
sunmaya çalışılırken, bu
yüzyılda yaşanmış ve hâlâ
unutulmayan görüntülere de
yer veriliyor.
'Unutulmayanlar:
20. Yûzyıhn Pbrtreleri'
sergisinde bılim ve teknikten
edebiyata, sinemadan spora,
plastık sanatlara, siyasete,
müzık ve dansa kadar çeşitli
alanlarda yetişmiş ve ürün
vermiş ünlü isimlerin
fotoğraflan yer alıyor.
Toplam 270 fotoğrafin yer
alacağı sergi, Londra Hulton
Getty Archives. Berlin Archiv
für Kunst und Geschkhte,
Paris Magnum ve tstanbul
ABC kuruktşiannın ->•..-«*-• ^L,
yardımıyla oluşturuldu.
Marconi'den Brigitte
Bardot'ya, James Joyce'dan
Jimmy Hendrixe. Satvador
Dan'den Plcasso'ya 270
ikonun fotoğraflan bu sergi
için bir araya getirildi.
Aynı adı taşıyan ve
sergideki fotoğraflan içeren
bir kıtap da sergıyle
eşzamanlı olarak belirli
kitapçı ve mağazalarda
satışa sunulacak.
Editörlüğünü Suay Aksoy'un
üstlendiği, sanat
yönetmenliğinı Bülent
Erkmen'in yaptığı kitabın her
sayfasında açıklamasıyla
birlikte tek bir fotograf yer
alıyor. Kitabın kapak
kaligrafisi ise Marcel
Duchamp'a ait.
Bılgı Atölyesi: 111
Sıraserviler Cad.- Taksim. Bütün dünyada çevre bilincinin gelişmesine öncülük eden
Fransız okyanusbinmd Jacques Yves Cousteau (1910-1997).
Enver Gökçe 18 yıl önce amansız bir hastalık sonucu aramızdan ayrılmıştı
Eğiıı Türküleri'ni dünyaya6
sesleyen' halk ozanı
ALİEKBERATAŞ
18 yıl önce amansız bır hastalık aramızdan çe-
kip almıştı onu.Tarih, 19 Kasım 1981 olarak dü-
şülüyordu say'falara, ölüm anı diyerek. Ölüm, sin-
si bir yılan gibi için için kemirerek devirdi ansızın
gövdesini toprağa, bu 'Anadolu Çman'nm. Türk
şiirinin toplumcu gerçekçi 'HalkOzaıu' artık şiir-
ler yazamayacaktı bundan sonra. Şıırlerine kaynak-
hk eden halkının türkülerinden. ağıtlanndan, ez-
gilerinden beslenemeyecekti. Türk şiinne getirdi-
ği soluk. Karacaoğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan, Yu-
nus Emre geleneğinin günümüzdeki sürdürücüsü
araştırmacı bir halk bilimcisi, Eğin Türkülerini
dünyaya "sesleyen " (*) ozanı, yapıtlanyla, beslen-
diği halkının türküleri. ağıtlan gibi sonsuza kadar
duyumsatacak bizlere.
Kent olgusu. kent kültürü, kent insanı 'SanayiDev-
rimi'nın bir sonucu olarak çıkar karşımıza. Fabri-
kayla birlikte yeni bir sınıf, emekçı smıfi doğmuş-
tur, sermayeye karşılık olarak. Yüzyıllardır süre-
gelen emek-sermaye çelişkisi, şüphesiz ülkemız-
de de, kendine özgü koşullannda, kimi çelişmele-
riyle yaşayageldi günümüze kadar. Işte tam da bu
noktada onun; sınıf bilincinin olgunlaştığı, sava-
şımını vereceği alanı belirledıği, emek cephesin-
de, sermayeye karşı taraf olmayı, kendi sınıfının
bir şerefi olduğunu üstüne basa basa söylediğini
görürüz. Sanata, sanatçıyabakışındabunubelirle-
yici bir unsur olarak öne çıkanr hep. Şöyle diyor
sanat ve sanatçı üzerine: "Bugün şairi ve şiiri eski
anlayış. ve tariflerin çerçevesinden kurtarmak za-
manı gelmiştir. Bir sanatçıyı -insanlıgını inkâr de-
mek olan- sosyal realiteden -tecrit edip- 'buud-u
mücerretten bir yaratık' saymak ve sanatçının y^a-
rattığıeserleri 'ilahı bir marifet','bir ıhsan'.birdad-
ı hak telakki ermek belirli birsosyal topluluğun gö-
rüşlerini yaymaktan başka bir şey değüdir._
Tabiatı -doğayı ve cemiyeti bir realite- olarak al-
mayan, tabiat ve cemiyet hadiselerinL, insan ve akıl
c^ ^ i t köyünde doğdu, 1920'de. Ama,
hemen hemen yaşamı kentte geçti.
Köyünü, halkını unutmadı. 'Ben
halkımın ozanıyım' dedi. Şairim
demedi. Eğin Türküleri, onunla nam
saldı, ünlendi dünyaya. Üniversitede
bitirme tezi olarak araştırmasım yapıp
gün yüzüne çıkardı bu türküleri...
Onun şiirlerinde 'Bizler' sesini
duyurur halkına. 'Ben' yer
almaz, sözcüklerinin
oluşturduğu .
dizelerde.
üstû izahlarla, manük dışı endişelerle kavramaya
çanşan bir febefe anlayışı sanat ve entelektüel ha-
yatınuza adamakıllı işlemistir. Kafalan bu pislik-
lerden kurtarmak ve her şeyden evvel bir insan
olan, tabiata ve cemiyete sunsıkı bağlı bulunan sa-
natçının sosyal variığını ortaya koymak lazımdır.
Sanatçıyı sosyal problemlerin. halk ha\atının,
sosyal davalann dışında görenler menfaatİan ka-
bı rahata ahşık olanlardır. sosyul terakkinin hızlan-
dınlmasından korkanlardır; taşlaşmış, yosun tut-
muş değerleri muhafaza etmek(korumak) isteyen-
lerdir, mariz (hasta) melankoükJerdir. O> saki ha-
yat bütün hareketi, akthitesi, ileri atthşlarıyla diri,
canlı ve değişiktir. Hayat dinamizmine can katan,
yaşamayı öven, kötülükleri protesto eden, insanlı-
ğunızı yükselten sanatçılardan huylananlar, onla-
n fıldişi kulede tutmak istiyoıiarsa, korktuklan
içindir-"
Çit köyünde doğdu. 1920 yılında. Ama, hemen
hemen tüm yaşamı kentte geçti. Köyünü. halkını
unutmadı. 'BenhaDammozanıyım'dedi. Şairim de-
medi. Eğin Türküleri, onunla nam saldı, ünlendi
dünyaya. Üniversitede bıtirme tezi olarak araştır-
masını yapıp, gün yüzüne çıkardı Eğin Türküle-
ri'ni. O, Eğin Türküleri'ne. Eğin halkına sahıp çık-
tı hep.
Peki Eğin halkı ne yaptı onun için?
Dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar birilerini
Çit köyüne gönderip, 'EnverGökçe'nin evinin ona-
nlarak müzeye dönüştürüleceği yönünde söz ver-
miş. Ama o gün bugündür ne aramışlar ne de sor-
muşlar. Evi kendi yazgısına, çürümeye, yıkılma-
ya terk etmişler. Evi satın aldığını söyleyen Enver
Gökçe'nin amca oğlu ise hayvanlanna ahır yapmış
birbölümünü. Şimdi Gökçe'ninevinde 'anüar'ne
yazık ki, hayvanlarla yaşayıp gidiyor, daha da gi-
deceğebenzer...
'Ben halkımın ozanıyım' diyordu Enver Gökçe.
Kentte yaşayıp kent kültüründen beslenmiş, kent
insanınm dokusunu şiirlerinde işleyenler daha çok
kendini şair diye tanımlar. Evet, doğrudur. Ama
Gökçe ozandır. Sanatçı her ikisi de yaşamı farklı
kavrayişlaria sorgulasalar da kendilerine biçtikle-
ri görev ve özellikleriyle yüzyıllar, binyıllar öte-
sinden bile günümüze, yannlara ışık saçmakta biç
duraksamazlar.
Bu yanıyla Gökçe tüm yaşamı göz önüne alın-
dığında, Anadolu'nun sözlü edebiyatımn; hem ge-
leneksel, hem çağdaş; hem bugünün, hem de ya-
nnın 'ozanı' olmayı çoktan hak etmiş birbüyük sa-
natçımızdır. Enver Gökçe şiiri, içinden doğup gel-
diği sonsuzluğa akıp giden bir gelenekten besle-
nir. Türkülere yaslar sirtıru. Ağıtlarda isyan bay-
rağını çeker göndere.
Ezgilerinde Fırat gibi akıp gecerTürk şiirinin için-
den yüreklerimize basa basa. Onun şiirlerinde yap-
macık bir anlatım, süslü sözler, allengirîi söz sa-
natlan, seslerin dalgalanmalanna, anlam kayma-
lanna rastlayamazsınız. Duru, yahn, lirik, direkt,
yüreğe kafaya seslenen, öfke saçan, sapına kadar
da sevgi hamuruyla yoğrulmuş bir şiirie karşıla-
şırsınız Gökçe'de. Şiire devrimci bir yaklaşmı, 'sa-
natmı devrime adamış'birozammızdı Enver Gök-
çe.
Halkının içinden çıkmış, halkının kültürüyle
beslenmiş, halkının türkülerini söylemiş, halkının
içinde yaşama gözlerini yummuş. Onun şiirlerin-
de 'Bizler' sesini duyurur halkına. 'Ben' yer al-
maz, sözcüklerinin oluşturduğu dizelerde.
(*) Erzıncan'a özgü 'çağn-an, söyleyen' anlamına
denk düsen bir sözcük.
BUA^AMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
YitîPdiklepimizden
Abbas Sayar
Bu yıl, ZJhni Anadol, Can Yûcel, Fakir Baykurfla
birlikte Abbas Sayar'ı da aldı aramızdan.
Yirmili yaşlardaki genç bir edebiyat adamına
yetmişini aşmış yazarlann, şairlerin ölümleri doğa!
görünecek elbet.
Yanm yüzyılın tarihsel ağırlığını onlann yapıtla-
nyla paylaşanlar da çıkacak bu gençlerin arasın-
dan, görmezlıkten gelenlerde...
Abbas Sayar, yirmi beşyılının bırikimini 1971 'de
ilk yaprtı Yılkı Atı 'yla simgeleyerek birdenbire çağ-
daşı romancılar arasında yerini almıştı.
Kimi eleştirmenlerce o yılın sanat olayı sayılan
bu romanında OrtaAnadolu'nun gerçekleriyle bir-
likte amansız yaşam koşullanndaki insan ve hay-
van ilişkilerinin bilinmeyen yönleri yansıtılır. Çe-
to'da miras kavgasının ortaya çıkardığı benciîlik,
çıkar hesaplan içinde sıkışan köy insanlan, Can Sen-
liği'nde ileri yaşlannda çocuklan tarafından yazgı-
sına terk edilen bir kocamış kişi öykülenir.
Üç romanında Abbas Sayar'ın özelliklerini şöy-
le saptayabiliriz:
Yapaylığa düşmeden şiirsel öğelerle donanmış
etkili dili.
Çevre betimlemelerindeki özgünlüğü.
Kişilerin çoğun kişilik düzeyine ulaşmış olması.
Doğa insan ilişkılerinde kırsal kesim insanınm bil-
geliği.
Kişilerini gerçeğe aykın düşmeyen ruhsal çö-
zümlemelerie somutlamaya çalışan Abbas Sayar,
Yılkı Atı'nda yoksulluğun açmazda bıraktığı insan-
la onun yazgısına bağlı olarak doğaya terk edilen
kocamış hayvan toplumsal zorunluluklann yarat-
tığı durumu birlikte yaşariar.
Çelo, kendi dışındaki güçlerin adım adım itme-
siyle emmisini öldürmek zorunda kalır. Can Şen-
liği'nin Hüseyin ağası tek başına ölüm kalım sa-
vaşı verirken elinde kalan anılara tutunmaya çalı-
şır. Ama çok yaşamışlığın kazandırdığı bilgelik bi-
le önleyemez oğlundan öç almasını.
Abbas Sayar'ın kişileri güçlüklerin, sıkıntılann, dı-
şa vuran yoksunluklann ortaya çıkardığı insanlar
olarak görünürier. Özellikle kendi içlerindeki hesap-
laşma sürecinde her yönüyle somutlanmışlar, ro-
manımızın unutulmaz kişileri arasına girmişlerdir.
Romanlannın hızını kesen ikincil olayiara kimi yer-
siz uzatmalann yol açtığı sıkıntılara karşın güçlü bir
sanatçı kimliği kazandıran bu yöndeki başansı ol-
malıdır.
Ibrahim Zeki Burdurlu Can Şenliği'ni değerlen-
dirdiği yazısında Abbas Sayar'ın roman kişilerini
yaratırken toplumsal olanı, çevre koşullannı göz
önünde tuttuğunu belirtiyordu. (Türk Dili, Nisan
1975)
Bu genel özellik Abbas Sayar'ın romanlannda yol
açıcı damarlardan biri olarak görünür.
Yazık ki, 1980'den sonra değişen toplumsal ko-
şullar genç okurlann bu türden romanlaria buluş-
ma yollannı kapatıyor.
Kadıköy Belediyesi oyun yazma
yaiMşması sonuçlandı
• Kültür Servisi - Kadıköy Belediyesi'nin
düzenlemış olduğu 1. oyun yazma yanşması
sonuçlandı. Nesrin Kazankaya, Ahmet Cemal. Ahmet
Levendoğlu. Ergin Orbey, T. Yıimaz Öğüt ve Cuma
Boynukara'dan oluşan seçici kurul birincüik ödülünü
'ÖlüTörenleri' adlı oyunuyla Aslıhan Ünlü'ye,
ikincilik ödülünü Ormanda adlı oyunuyla Müzeyyen
Engin Erim'e, üçüncülük ödülünü de Düşmanla
Sevışenler adlı oynuyla Ender Çakmak'a verdi. Jüri
özel ödülü 'Orümcek Yaşamı' ve 'Sapan' adlı
oyunlanyla Ufuk Ersoy'un oldu. Filiz Sanca ve
Almılla Alp de Üç Ekim'de Nostalji adlı oyunlanyla
mansıyon ödülünün sahsbi oldular. Ödüller 22 Kasım
Pazartesi günü saat 20.30'da Kadıköy Belediyesi
Banş Manço Kültür Merkezi'nde düzenlenecek
törenle sahiplerine verilecek.
Şair Sofya Kemal öldü
• DAKKA (AA) - Bangladeş'ın en sevilen kadın
haklan savunucusu şair Sofya Kemal. başkent
Dakka'da tedavi görmekte olduğu hastanede
yaşamını yitirdi. Her türlü dinı baskıya, batıl inanca
karşı çıkan, kadının aile hâkımiyetinden kurtulması
ve yaşamın her alanında yer alması yolundaki
görüşlerini şiirleri ve makalelerinde dile getıren
şairin böbrek yetmezliğinden öldüğü belirtildi.
Begum Kemal adıyla tanınan şair, 20 Haziran
1911 'de Bangladeş'in güneyindeki Barisal
bölgesinde bulunan Shayestaganj kasabasında
dünyaya gelmişti.
OOTÜ-den Anadolu Müzigi Günleri
• Kültür Servisi-
ODTÜ-Türk Halk
Bilimi
Topluluğu'nun bu
yıl başlattığı
Anadolu Müziği
Günleri bugün
başlıyor. Bugün
20.00'de Kültür ve
Kongre
Merkezi'nde Bengi
Bağlama Üçlüsü
'Güneş
Bahçesinden
Ezgiler', Erkan
Oğur ve Ismail
Hakkı Demircioğlu da 'Türkülerimız' başhklı
konserler verecekler. Yann 19.30'damimarlık
amfisinde Ensemble Ancyra'run konseri, Yağmur
Öncesi'nin 'Yağmur AJmış Yaylayı'. Tonga
Çandar'ın 'Sular Gibi' başhklı konserleri izlenebilir.
Çarşamba da 19.30'da mimarlık amfisinde Göksel
Batagir'in 'Okyanustaki Sesler Saz Müziği
Konseri', Hasan Yükselir'in 'Su Türküleri' konseri
gerçekleşecek. Konserlerden elde edilecek gelir
ülkemizde yaşanan deprem felaketlerinden zarar
gören kişilere aktanlacak. (210 21 53)
Şef Saim Akçıl Bükreş'teydi
• Kültür Servisi - Şef Saım Akçıl, dün Romanya'nın
başkenti Bükreş'teki Ateneye Konser Salonu'nda
Doktorlar Senfoni Orkestrası'nın verdiği konseri
yönetti. Konsere keman sanatçısı Musa Albükrek
solist olarak katıldı. Halka açık olarak gerçekleşen
konserde Bach'ın 5 Numaralı Brandenburgh
Konçertosu, Nüvit Kodalirnın 'Telli Turna' adlı
yapıtı, Mozart'ın 40 Numaralı Sol Minör Senfonisi
seslendirildi.