18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 KASIM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI / ekonomi(o cumhuriyet.com.tr 13 bflasyonda ItamıiBi • ANKARA (AA) - Devlet Paüama ""eşkilatı (DPT), Toptan Eş\a Fiyatlan Eideksi (TEFE) artış hmrun ekim ayında geçen yiın aynı ayına göre yikselmesnde, kamu fccesimi imâat sanayii fîyat artışlannıtı belirleyici olduğunu bildirdi. DPT ta-afından aazırlanan raporda, bu yılın temmuz ve ağustos aylannda yılın ilonci çeyregine oranla artış gcsteren yurtiçi talepteki daralmamr eylül ayında azaldığı belirtildi. TOam satışı askıda • AMCARA(AA)- TEKEL Genel Müdûıü Mehmet Akbay, TEKEL'in Akhisar Fabrikası için ortaklık çalışmalan yaptığı yabancı kuruluş British American Tobacco'nun (BAT), projeye mevcut şekliyle imza atmayı askıya aldığını bildirdi. TEKEL'in özelleştirilmesinin gündemde olmadığını ifade eden Akbay. bunun için ayn bir kanun çıkartılması gerektiğini hatırlattı ve "özelleştirme olarak algılanan işler, bizim genel hükümlere göre yaptığımız bağlı ortaklıklar ve ıştirakler kurulması olarak adlandınlabilecek faaliyetlerdir" dedi. -'• Odun ve kömüre kışzammı • KOCAELt(AA)- Kocaeli'de kömûr ve odun fiyatlan, geçen yda oranla ortalama yüzde 100 oranında artış gösterdi. Mahrukatçılar Odası Başkanı Orhan Arguner, kömür ve odun fiyatlannda geçen yıla oranla inanılmaz bir yükseliş göruldüğünü belirterek, bunun tüketiciye yansımasının da kaçınılmaz olduğunu söyledi. Arguner, "Geçen yıl toru 30 milyon lira olan Soma kömürü 55 milyon, 40 milyon lira olan Sibirya kömürü 61 milyon, 12 milyon lira olan. Isianbul liradan satılmaya başlandı" dedi. Temizfiğe de para ayınn' • Ekonomi Servisi - Temızlik ve Servis Hizmetleri Işverenleri Derneği (TESHİD), milyonlarca dolarlık yatınmlarla alışveriş merkezleri. fabrikalar, hastaneler yaptıran şirketlerin koruma ve bakım ile ilgili bütçelerinin yetersizliğine dikkat çekti. Dernek başkanı Cevat Turan, 'ucuz ücret. nıtelıksiz hizmet' kavramının geçmişte kaldığını, bugûn temizlik sektörü elemanlannın, kimyasal maddeleri ve yüksek teknoloji ekipmanlannı kullanmasını bilen, teknik yeteneği yüksek kişilerden oluştuğunu söyledi. Konuta kredi 2000 yrtında • ESKtŞEHİR(AA)- Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu. 2000 yılında toplu konut kredilerinin açılacağını söyledi. Toplu Konut Idaresi'nin Kasım 1998'den itibaren kredi ödeyemediğini belirten Somuncuo|lu, "Aralık ayı ıçinde kısmi bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. 2000 yılında Toplu Konut Fonu'na gelecek kaynağın yüzde 50'sinin TOKİ tarafindan kullanılması konusunda uzlaşma sağladık. 2000 yılında 200 trilyonluk kaynak bekliyoruz" dedi. Sanayicilere deprem dersî • İSTANBUL(AA)-17 Ağustos'taki Marmara, 12 Kasım'daki Düzce depremi, sanayi yatınmlannda arazinin jeolojik konumunun önemini de ortaya çıkardı. îstanbul Sanayi Odası (ISO) Yönetim Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavı, depremlerin yarattığı tablonun, sanayi yatınmlannda kriterleri yeniden gözden geçirmeyi gerekli kıldığıru söyledi. Seattle'da 30 Kasım'da başlayacak DTO zirvesi, devlerin tartışmalanna sahne olacak Ijberalleşmede son dönemeçEkonomi Servisi -Dünya eko- nomisinin patronu ABD, 2000'li yıllarda ticaret ve yatınm strate- jisini empoze ettneyi umduğu büyük zirveye hazırlanıyor. Bi- lişim sektöründe ABD'nin ve dohyısıyla dünyanm lideri du- rumundaki dev çokuluslu firma- lann ar-ge merkezlerine ev sahip- liği yapan ABD'nin Seattle ken- ti, bu ay sonunda, 135 ülkeden 6 bin kişiye varan delegasyonlar toplulugunun yanı sıra medya, di- ğer ilgili gruplann içinde yer ala- cağı 10 bin kişiyı bulması gere- ken katılımcı heyetlerini de ağır- layacak. Kente kilometrelerce uzaklıktaki otellerde şimdiden yer kalmazken dünyanm her ta- rafindan protesto eylemcileri de kente akın etmeye hazırlanıyor. 135 üyeye sahip ve başta Çin olmak üzere 30 üyesi de sırada bekleyen Dünya Ticaret Orgü- tü'nün (WTO) 'MOenyum Ro- und' adı verilen Bakanlar Kon- seyi Toplantısı 30 Kasım'da baş- artışmalı 'tanm ve hizmet' sektörünün yanı sıra birçok alanda ekonominin yeni kurallannın belirleneceği zirveye bir hafta kala, ABD'nin 'tek dünya hükümeti' eğilimine karşı çıkan gruplann protestolan da yoğunlaşmaya başladı. layacak. Toplantı öncesi kent yetkilileri; sendikalar, çevreci örgütler ve serbest ticaret karşı- tı gruplardan oluşan 'klasik' pro- testoculann yanı sıra Seattle top- lantılan. tek dünya hükümetine' karşı olan sağ ve sol görüşlü Hı- ristiyan gruplan, insan haklan eylemcileri, anti-komünistler ve hayvan haklan militanlan tara- fından da protesto edilecek. Türkiye'de de protesto Bilindiği üzere, Türkiye'de de dün bir miting ve ardından Edir- ne'den başlayacak bir yürüyüş- le küreselleşme süreci ve WTO'ya yönelik tepkiler dile getirilecek. Bakanlar Konseyi toplantısın- dan bir gün önce, 29 Kasım'da Seattle'da aynca WT0 üyesi ül- kelerin sivil toplum kuruluşlan- run katılacağı bir otunım yapı- lacak. Bu toplantjya Türkiye'den sadece TÜSlAD katılacak ve Türk işadamlannın önceliklerini ve özellikle gelişmekte olan ül- kelere karşı bir koruma silahı ola- rak kullanılan tarife dışı engel- leri gündeme taşımaya çalışacak. Sivil toplum kuruluşlan ve bazı WTO üyeleri, örgüt bünyesinde karar alma sürecinin fazlasıyla 'kapah kapdararduıda' yapılrna- sından yakmıyor ve özellikle WTO'nun tahkim mekanizma- sının, yani tarüşmah davalann ka- rar oturumlarmın kamuya açık ol- mamasmdan şikâyet ediyorlar. Toplantılarda, güvenlik dışın- da ulusal hükümranhklan orta- dan kaldiTmayı öngören Çok Ta- raflı Yatınm Anlaşması'nın (ÇTYA) tıpatıp ayrusı bir metnin de görüşmeye açılması bekleni- yor. Seattle"da üzerinde en çok tartışılacak konulardan biri ise ta- Açıklamalar kredi umutlannm daha düşük tutulması gerektiğini ortaya koydu Dış kredhleabartihbeklentiEkooomiServisi-IMF ve Dünya Bankası heyet- lerinin Türkiye"de yap- tıklan incelemeler, ar- dından ABD Başkanı BS CHnton'ın ABD Exim- bank'ından 1 milyar do- larlık kredi vaadi mali piyasalarda beklentileri doruk noktaya çıkartır- ken, AGİT zirvesinin ardından yapılmaya baş- lanan açıklamalar. gelişmelerin kimi çevreler- ce "abartıldığınj'' doğrulamış oldu. Eximbank Genel Müdürü Ahmet Kılıçoğtn, ABD tarafin- dan açılan 1 milyar dolarlık kredinin Türkiye'ye nakitolarakkullandınlmayacağnu. ABD Exim- bank'ın ana sözleşmesinin de nakit kredi ver- meye engel olduğunu kaydetti. Amerikan Eximbank tarafindan verilecek 1 milyar dolarlık kredinin en azından psikolojik olarak iyı bir şey olduğunu belirten Kılıçoğlu, "Siz bu imkânı üretime, ihracata yönelik ara malı ik makine, ekipman ihti>-acınıza yönelik ^k^anabilineniz^konoıninîzeotuBiİB bir laıt- ta^apar" dedi. Kılıçoğlu, ABD Başkanı Bill Clinton tarafindan açıklanan ve Türk kamuoyun- da büyük yankı uyandıran 1 milyardolarlık kre- dinin dogru anlaşilamamasındanyakındı. Exim- Eximbank Cenel Müdürü: ABD kredisi zaten nakit kullandınlmayacak. Psikolojik olarak 'iyi* şeklinde değerlendirilebilir. IMF yetkilileri: Kotanm4.5 katı şeklindeki kredi beklentiniz gerçekçi değil Kotanın 4 katından yüksek olamaz. banklann, kendi ülkelerinden yapılacak mal ve hizmet ihracatmı desteklemek amacıyla oluş- turulan kuruluşlar olduğunu vurgulayan Kılı- çoğlu, "Dolayısıyla hicbir Esünbank, bir ba- vub para koyupda (buyrun size200milyon do- lar kredi açtun. Al bu parayı ne istersen yap) demiyor'' diye konuştu. Dfinva Bankası kredisi Bu arada ekonomi yetkilileri ile Uluslarara- sı Para Fonu (IMF) heyeti arasındakı görüşme- ler, performans kriterlerinin en önemli kalemi olan kamu kesimi bütçe dengesi ve IMF'den alınacak mali destek üzerine odaklandı. Eko- nomi yetkilileri, Türkiye'ye verilecek mali des- teğin, Türkiye'nin IMF'deki kotasınm 4.5 ka- tı olan yaklaşık 6 milyar dolardan az olmama- sıru isterken, IMF heyeti, desteğin 4 katı olan 5.3 milyar dolardan daha yük- sek olmayacağı görüşünde. IMF teknik heyetinin sınırtı bir yet- kisi olduğunu vurgulayan eko- nomi yetkilileri ise Türkiye'nin "en az" olarak belirttiği 6 mil- yar dolarlık isteğinin Washing- ton'daki lcra Direktörleri tara- fmdan kabul edüeceği görüşü- nü vurguluyorlar. Dünya Ban- kası'ndan sağlanan 757.5 milyon ABD Dola- n tutanndaki kredilere ilişkin anlaşma ise , Dünya Bankası'nın Doğu Avrupa ve Orta As- ya bolgesinden sorumlu bölgesel başkan yar- dımcısı Johannes F.Lİnn ile Hazıne Müsleşa- n Selçuk Demiralp arasmda yann Ankara'da imzalanacak. Hazine Müsteşarlığı'nda yapılacak ve 17 Ağustos depremi sonrası meydana gelen za- rarlann giderilmesine yönelik kullandınla- cak 757.5 milyon ABD Dolan tutanndaki krediye ilişkin anlaşmanın ardından, Hazine Müsteşan Demiralp ve Dünya Bankası Baş- kan Yardımcısı Linn'in ortak basm toplariö- sı yapmalan bekleniyor. Lmn'in ziyaretine, Dünya Bankası 'nın Avrupa ve Orta Asya için baş ekonomistı Marceto Sekmsky'nin de eş- lik edeceği belirtiliyor. nmın liberalizasyonu konusu olacak. Bu anlaşma, çokuluslu şirketlere yatınm yaptıklan ül- kelerde, yerel sanayici ile eşit ki- mi zaman da daha üstün haklar elde etmesini ve yarınmlannı ga- ranti altına almasını sağlayacak ulusal ve toplumsal çıkarlann üzerinde haklar verilmesi öngö- rüyor. Tanm çökertiliyor ÇTYA ve küreselleşme kar- şıtlan bu gündem maddesinin, ge- lişmekte olan ülkelerin tanmının çökertilerek ulusötesi şirketle- rin kontrolüne geçirilmek isten- mesi olarak yorumlarken ABD'nin tanmsal sübvansiyon- lann kaldınlması konusundaki ıs- raruıa başta AB ve Japonya kar- şı çıkıyor. Tanmsal sübvansiyonlann ya- nı sıra WTO zirvesinde AB ve ABD arasında çetin bir çekiş- meye yol açacak sorunlardan bi- ri de genetik müdahale ile yetiş- tirilmiş gıdalar konusu. ABD, AB'ninbryoteknolo- ji alanındaki direnişinin üs- tesinden gelebilmek için konuya bilimsel verilere dayalı bir çerçeve çizmeye çalışıyor. ABD, A\Tupa'mn 'bilim' örtüsü altında tica- ri korumacılık yapmaya ça- lıştığım belirtiyor. Sosyal devletin son kınntılannın da ortadan kaldınlması anla- rruna gelecek hizmetler sök- törünün liberalizasyonu da bazı alanlardan tartışma gündemine girecek. Çünkü başta Kanada ve Fransa ol- mak üzere örgütün ağır top- lan, hizmetler konusunda tam liberalizasyona 'evet' derken kültür, eğitim, sağ- lık gibi sosyal hizmetler alanlannda ABD hegemon- yasma karşı mücadele et- meye çalışıyorlar ve bu sek- törlerinı dış baskılara kar- şı korumak için ellerinden geleni yapıyorlar. Zirvede gündeme gele- cek diğeT bir konu ise dev- letalımlan. Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtlan Grubu, bu başhğın altında tüm kamu kurumu alımla- nnın WTO'dabirkomisyo- na bildirilmesi ulusötesi şir- ketlerin bu komısyon üze- rinden alımlarda söz sahi- bi olması isteneceğine dik- kat çekiyor. DÜNYA EKONOMtSÎNE BAKIŞ / ERGLN YILDIZOĞLU LONDRA ergin^î ergin.demon.co.uk Geçen hafta, küresel dü- zeyde iki önemli anlaşma ım- zalandı: Çin-ABD ticaret an- laşması; Gürcistan, Azerbay- can, Kazakistan ve Türkiye arasında ım- zalanan Bakû-Ceyhan petrol txDru hattı an- laşması. Birincisiyle, ABD dünyanm po- tansiyel olarak en büyük pazannı; ikinci- siyle de, dünyanm henüz işletilmeyen en büyük petrol ve doğalgaz rezervterini Ba- tı'nın kullanımına açtı. Böylece ABD, bir hegemonik güç olarak, lidertiğinden bek- lenenleri yerine getiriyor, iki eski "sosya- list" ülkeden birinin pazannı açarak dün- ya pazannı daha da genişletiyor, birdiğe- rini de tecrtt ederek stratejık enerji kay- naklannm kullanımmı güvenlik altına alı- yordu. Şimdi ABD'nin hegemonyasınm daha da güçlendiği söylenebilir. Ancak bu iki anlaşmanın, orta ve uzun dönemde büyük istikrarsızlıklara yol aca- bileceği, kendilerinden beklenen kazanç- lara kıyasla çok daha büyük zararlara yol açabilecek siyasi, askeri riskleri günde- me getirebileceği de söylenebilir. Büyük devletle yatağa girmekT Petrol boru hattı projesi, Bill Clinton'a göre "tüm dünya açısından, enerjiyolla- nmızın kotaylıkla kesilebileceği birnokta- dan değil de, birden fazla kaynaktan geç- mesini sağlayan bir sigorta poliçesi ola- cak" (Reuters 19/11). Diğer taraftan, bu anlaşma, bir petrol rezervinın kullanımın- dan daha öte bir anlama sahip. Şimdi, Kafkaslar'da ve Orta Asya'da, bir grup devlet geleceklerinın Rusya'da değil ABD lideriiğındeki Batı ittifakında yattığını ka- bul ettiklerini açıklamış oluyorlar. Bu yüz- den ABD Enerji Sekreteri Bill Richard's, "8u, birdış politikazaferidir; Amerikan ulu- sal çıkarianna hizmet eden stratejik bir anlaşmadır" (New Yörk Tımes 19/11) di- yor. Bu anlaşma, ABD'nin, kendi ulusal çı- karianyla ittıfaklannın çıkarlannı birleştire- cek bir zafer elde ettiğini gösteriyor. Ancak, Amerika'nın önde gelen Kaf- kasya ve OrtaAsya uzmanlanndan Mart- ha Brill Olcott'un New York Times'a ver- diği demeçte vurguladığı gibi, "Azerbay- can, Kazakistan ve Türkmenistan (ve Gür- cistan-E.Y) gibi ülkeler gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış liderler tarafindan yö- netiliyorlar;zenginlerteyoksuttararasında- ki uçurum gittikçe açılıyor". Bu ülkelerin liderierinin hiçbiri, petrol gelirterini kendi halk- lanyla paylaşmak niyetinde görünmüyor- lar... "Bu liderlerin, hatta ülkelerin önü- müzdeki dönemde ne durumda olacak- lan, hatta variıklannı bugünkü biçimde ko- ruyup koruyamayacaklan bile şüphelidir". Olcott'a göre "Çeçenistan, bu bölgede nelehe karşılaşacağımızı göstermesi açı- sından yalnızca birbaşlangıç"... Hazar Petrolleri, Çin Pazarı ve ABD Hegemonyası Diğer taraftan, Wall Street Joumal'dan G. Melloan'ın işaret ettiği gibi, bu anlaş- mayla Rusya, en güvenilir enerji kaynak- larından gelen yolu, denetiminden kaçı- nyor. Halen Çeçenistan'da büyük çaplı bir savaş sürdürmekte olan Rusya için, Kafkaslar'da ve Orta Asya'da egemen- liğini tekrar kurmak açısından bu petrol kaynakları ve söz konusu ülkeler çok önemli (16/11). Bu yüzden, Olcott, ''Rus- ya (...) ABD'nin bölgedeki stratejik çı- karlanna zarar vermesine seyirci kalma- yacaktır" derken, Melloan'a göre Çeçe- nistan'dan sonra, Rus ordusu, burada dur- mayıp Azerbaycan ve Gürcistan'ı dene- timi altına almayı deneyebilir. Hem, Rusya'nın askeri kapasitesinde görülen artış (petrol fiyatlanndaki yük- tıyaparken, Türkmenistan daAvrupa'ya Gazprom yoluyla gaz ihraç edebilmeli- dir. Hazar Denizi'nin sraıüsü açıklığa ka- vuşana kadar, Hazar Projesi'nin risk dü- zeyi yüksek kalacaktır." (St. Petersburg Times 19/11) Bu sırada Camegie Endovement for In- ternational Peace'dan Thomas Gra- ham, "Rusya ile Batı'nın ilişkileri bozul- maya devam ediyor" derken, Centre For Strategic Studıes'den Kerth Bush, iliş- kilerin "soğuksavaşın bitmesinden buya- na en soğuk noktasında "olduğunu "Rus halkının %90'ının, öğrenciler ve aydın- lar da dahil, bugün anti-NATO ve anti- Amerikan bir noktaya geldiğine" işaret ediyor. (Russia Today 18/11) Sonuç olarak, ABD'nin bu bölgedeki za- ferinin geleceği hakkında karar vermek selme Rusya'ya 3.8 mityar dolar ek ge- lir sağladı - Times 19/11), hem de Dışiş- leri Bakanı Igor Ivanov'un Financial Ti- mes'da Bat'yı ikiyüzlülükle suçlayan ma- kalesi (16/11), Melloan ve Olcott'un kor- kularında hiç de haksız olmadıklannı dü- şündürüyor. Ivanov'un, "Kosova ve Çe- çenistan'ın, tekboyutlu, NATOmerkez- li bir dünya kurmaya giden olaylarzinci- rinin birerhalkası... Çeçenistan bağlamın- da Rusya'yı hedef alan kampanyanın amacının Rusya'yı Kafkaslar'dan ve Or- taAsya 'dan çıkarmakolduğunu" düşün- düklerini belirten yazısı, "Rusya'nın dü- şüncelerini ciddiye almayanlara, bekle- yiniz vegörünüz dernekgerekir" diyerek tehditkâr bir tonla bitiyordu. Daha ustu- ruplu bir tehdidi, Rusya Enerji Bakanı Viktor Kalyuznin'in şu ifadelerinde de görmek mümkün: "Gazprom Mavi Hat- için henüz çok erken. Türkiye'ye gelince, Cumhurbaşkanı Demirel (bu anlaşmay- la- E.Y) "Bütün rüyalanmızgerçekoluyor" diyordu. Ama Türkiye'yi yönetenler dik- katli olmazsa kendimizi birdenbire Kafkas- lar'da bir kâbusun ortasında bulabılıriz. Ne de olsa, (llhan Selçuk aktarmıştı) "Bir büyük devletle dostluk, vahşi hayvanla yatağa girmek gibidir". Çin pazarı açılıyor, ama... ABD ile Çin arasmda, 13 yıl pazarlıktan sonra imzalanan anlaşmayla "Çin, pazar- lannı, bir yıl önce hayal edilmesi zor bir düzeyde yabancı girişimcilere açıyor". Bu anlaşma ile yabancı yatırımcılar tele- komünikasyon dahil, birçok alanda, he- men %49, bir sene sonra da %50 hisse sahibi olabilecekler; Batı bankaları Çin tüketici kredileri pazarına girebilecekler; ithal mallan gümrük vergileri de %20 azalacak (Far Eastern Eco- nomic Revievv, 18-25/11). Ta- nm sektörü dış ticareti, özellik- le mısır, bugday, pamuk, soya fasulyesi ithalatı serbestleşiyor. Bunun da Çin'i, yüz yıl önce imzalamış olduğu ticaret anlaşması gibi yine kökten sarsması bekleniyor. Morgan Stanley Baş Ekonomisti S. Roach, anlaşmanın Çin'in küreselleşme sürecini düzenleye- ceğini söylerken (Global E. Forum 15/11) VVashington Post, Çin'in dünya ticareti içindeki payının kısa zamanda %10'a ula- şarak ülkeyi dünya ticaret klasmanında ikin- ci sıraya yükselteceğini ileri sürdü. An- cak bu ticaretin içinde rthalatın payının ne kadar olacağı belli değil, ama en azın- dan ABD'nin Çın'e ihracatı ilkanda%15 artacak (Global E. Forum). Birçok Batılı yorumcu anlaşmanın uzun dönemde Çin için faydalı olacağını iddia et- ti. (CNN, Australian Financial Revievv 15/11) Financial Tımes ise (16/11) Çin'in bu anlaş- mayla büyük bir kumaroynadığını düşünü- yor. Otomotiv, petro- kimya ve tanm sek- törü (New YorkTımes 16/11), başta olmak üzere elektronik, bankacılık, sigorta sektö- rü (South China Moming Post 16/11) sar- scı biryeniden yapılanmayazorlanacak. Bu sektörterde en az 500.000 kişinin işini kay- betmesi bekleniyor(FEER). Tanm mallan it- halatının hızlanmasıyla birtiktetanmda yak- laşık 10 milyon köylünün işsiz kalacağı he- saplanıyor (VVashington Post 16/11). Bun- lara karşıhktekstil sektöründe, makine-alet yapımırîda yeni iş alanlan açılabilecek. Kısacası, Çin ekonomisi küreselleşirken, bir taraftan tanmsal olarak kendine yeterli olma becerisini kaybedip telekomünikas- yonu.fınanssektörünüuluslararasısaTTva- yenin eline bırakırken, hızla artan bir işsiz- Iik sorunuyla karşı karşıya kalacak. Böyte- ce 100 sene önce olduğu gibi Çin, yine ba- ğımsız gelişme olanaklanndan vazgeçmiş, büyük toplumsal gergınlikteri göğüsleme- yi kabul etmiş oluyor. Geçen sefer küresel- leşmeye açıldtgında kısa zamanda dağıl- mış, kısmen sömürgeleşmişti; bu sefer, güçlü, nükleersilahlara, yerel hegemonya- cı amaçlara sahip bir devlet var Çin'de. Bu toplumsal gerginliklerin siyasal sonuçlan- nı önceden kestirmek zor. Ancak, kısa za- manda Rusya'dakine benzer bir tepki ya- ratması, Çin'de bir süredir yükselmekte olan milliyetçirefleksigeliştirmesi, reform- culann prestij kaybetmesi hiç de uzak bir olasılık değil. ABD, Asya'nın iki ucunda gerçekleştir- diği anlaşmalarta hegemonyasını güçlen- dirmiş gibi görünüyor. Ancak bu adımlann ikisi de, gelecekte ABD hegemonyasını, bölgelerinde banşı ciddi bir şekilde tehdit edecek gelişmelere gebe. ANKARA PAZARI YAKUPKEPENEK Bilgi ile Bilinç Topluma son günlerde deprem konusunda tam anlamıyla bir bilimsel çılgınlık yaşatıldı. Bu kez, bi- lim insanlarınm ortaya attığı çelişkili ve karşıt gö- rüşler, çok büyük bir tedirginlik, şaşkınlık ve korku ortamı yarattı. Yaşamsal konudaki bu bilgi karga- şası, doğallıkla tüm öbür konulan unutturuyor. Teknolojik yetersizliğin değişik nedenteri var. Ka- mu ve özel üretim birimlerinin teknolojiyi sürekli olarak dışardan satın almalan ya da teknolojik dı- şa bağımlılık; buna koşut olarak araştırma ve ge- liştirme kurumlannın güçsüz ve işlevsiz bırakılma- sı; üniversrtelerin yetersizliği vb. sayılabilir. Bu noktalar doğru olmakla birlikte, 17 Ağustos depreminden sonra, genel kamuoyunun bilimsel ve- rilere yakınlaştığı ve toplumun giderek bilime yö- neldiği görülmekteydi. Düzce depremi sonrasında ise bunun tam tersi yaşanıyor; bilim adına yapılan- lar, yalnız toplumun bilime yönelmesini yok etmek- le kalmadı, çok daha kötüsünü yaptı, toplumun bi- limden soğumasına neden oldu. Bilimin kendisinin uğradığı bu ağıryıkım, uzun dö- nemli etkileri bakımından depremden çok daha yı- kıcıdır. ^ . • • • Yıkımın nedenleri, tek tek bilim insanlannın gö- rüşlerinden gidilerek açıklanamaz. Sorun, kişisel de- ğildir, kurumsaldır. Türkiye'nin okjukçayeterii sayıda bilimsel ve tek- nolojik kurumu var. Ancak bunlar/a/rum/asam/yo/: Bilim ve araştırma kurumlannın görev ve işlevleri- ne uygun etkinlikle işJeyişi sağlanamıyor. Yalnız üni- versiteler değil, öbür kamu araştırma birimleri de benzer yetersizlikler içindedir. Kurumsal yetersizliğin nedenleri olarak, genellik- le bütçe ya da kaynak yetersizlikleri, bürokratik hantallıklar ve bunlara bağlı olarak nitelikli perso- nel azlığı sayılmaktadır. Bu eksikler var. Bunlaria bir- likte, kurumsal yetersizliklerin ana nedenı, siyasal yönetimlerin daha doğrusu hükümetlerin, kurum- lann işleyişine ve kadrolaşmasına aşın biçimde ka- nşmalandır. Bakanlar, on yıllardır kendilerine bağ- lı kamu birimlerinin işlerine kanşmayı, üst yönetim- lerini yönlendirmeyi ve bunlann alacaklan perso- nel konusunda karar vermeyi, birinci görevleri say- maktadır. Kızılay bunun en somut örneğidir. Bu ör- nekyalnız değildir; derece derece aklmıza gelen tüm kamu kurumlan için geçeriidir. ••• Genelde yaşanan olumsuzluklar, bilimsel bilgi üreten kurumlar söz konusu olunca daha da de- rinleşiyor, uygun deyişle birikimli yıkıma dönüşü- yor. Çünkü öbür kurumlann aksaması sonucu yal- nız kimi uygulamalar yetersiz ve yanlış olur; vere- ceği zarar bununla sınırlı kalır. Oysa bilgi üreten ku- rumlar çöktüğünde, yıkım daha büyük oluyor; top- lumun bilgi alma kanalları tıkanıyor; kamuoyu bil- gi alamıyorya üayanlı veyanlış bilgilendiriliyor. So- nuçta yaratılan bilimsel kargaşa ortamıdır; bilimsel- likten uzak kalmanın karanlığıdır. Böyle bir ortamda depremzedelere dua edin önerisi yapılıyor; yapılabiliyor. Bilgisizlik, bilinçsiz- liği doğuruyor. ••• Geçen günlerde IMF Başkanı Michel Comdes- sus görevinden istifa etti. New York Times'tan D. E. Sanger'le yaptığı görüşmede, çok şey arasın- da (10 Kasım 1999): Başkan Suharto nun görevini terketmesiiçin ge- rekli koşullan oluşturduk... dıyor. Bununlakalmıyor, Suharto 1 nun istrfasından hemen sonra Moskova'ya gittiğini ve Başkan Yettsin'i eğer IMF'nin önerile- rini uygulamak üzere harekete geçmezse, aynı güçlerin kendisini de düşüreceğini söylediğini ek- liyor. Aynı günlerde Türkiye'de ekonomiden ve IMF ile ilişkilerden sorumlu devlet bakanı, IMF'nin emper- yalist niyetleriyok diye açıklamalar yapıyor. Emper- yalizm, en kısa tanımıyla güçlü bir ülkenin zaytf bir ülkenin iç işlerine kanşmasıdır. IMF başkanı gide- rayak da olsa bunu itiraf edecek kadar açık dav- ranıyor. Bizi yönetenlerin çelişkisine bakın. IMF'nin her istediğine kayıtsız koşulsuz uyacak; en adalet- sizek vergileri koyacak ve işçiyi, memuru, emek- liyi, tanm üreticisini ve esnaf ve sanatkân aç bıra- kacak birekonomi politikasını uygulayacaksınız. Son- ra da IMF'nin başkanından çok daha militanca IMF'cilik yapacaksınız... Bu olmaz; özellikle de ulu- salcı, demokratik solcu bir bakansanız. IMF'cilik Türi<iye'de hükümet edenlerin bilgisiz- liğinden kaynaklanmıyor. Bilgi üreten kurumlann çalıştınlmaması ve buna bağlı olarak halkın bilgisiz bırakılmasından doğuyor. e posta:yakup(« metu.edu.tr Asgari ücret IMF kıskaeında ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Uluslararası Para Fonu'nun (IMF), me- mur ve emekli maaşlannın hedef enflasyona bağlan- masıyla yennmeyerek, ka- muda çalışan işçilerle özel sektörün de enflasyon he- define göre ücret belirle- mesi istemi, Asgari Ücret Tespit Komisyonu üzerin- de baskı oluşturuyor. Şu anda net 68 milyon 631 bin lira olan asgari ücre- tin, 2000 yılı sonu için ön- görülen yüzde 25'lik he- def enflasyona bağlanma- sı durumunda 90 milyon li- ra olması gerekiyor. Türk-tş ise asgari ücre- tin toplusözleşme gibi bir pazarlık yeri olmadığı ve büimsel veriler dikkate alı- narak hesaplanması ge- rektiğine dikkat çekerek, 1999 yılının kasım ve ara- lık ayı enflasyonuyla bir- likte yüzde 60-70 arasın- da olması beklenen enf- lasyon düzeyinde arttırıl- masını istiyor. Asgari ücretin geçmiş enflasyon baz alınarak be- lirlenmesine karşı çıküı- yor. Eğer IMF'nin öngö- rüsü doğrultusunda asga- ri ücretteki artış yüzde 25'lik yılsonu TEFE'ye endekslenirse, ocak ayın- da yürürlüğe girecek asga- ri ücretbrüt 93 milyon 600 bin liradan 120 milyon li- ra düzeyine yükselecek, bu durumda şu anda 68 milyon 631 bin liraolan net asgari ücret ise 85 milyon lira olabilecek. Türk-tş ise, asgari ücre- tin DİE Hacettepe Üniver- sitesi verileri göz önüne almaraktemelbir standart olarak belirlendiğine dik- kat çekerek, hedef enflas- yonundeğil yaşanmış olan enflasyonun baz alınması gerektiğini bildiriyor. Bu kapsamdaTüık-Iş'in 1999 yılı içinde yaşanan enflas- yon bazında yüzde 60-70 arasında asgari ücretin art- tınlması talebi bulunuyor. 4 kişilik bir aileyi esas al- mayan asgari ücret, yüzde 70'lik artış durumunda bi- le brüt 159 müyon lira, net 116 milyon lira düzeyine yükseliyor ki, bu para 2 çocuklu bir aile için Türk- tş Araştırma Merkezi'nin Eylül 1999 itibanyla orta- ya koyduğu 330 milyon li- ralık yoksulluk smınnm 214 milyon üra altında ka- lıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle