Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 EKİM 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Yetep
artık!
Sevgili Ahmet Taner
Kışlalı'ya suikast
düzenlediler...
Ankara'da evinin
önünde otomobiline
bomba koydular... Ve
öldürdüler. Biz bu fifmi
daha önce izlemiştik...
Yine aynı senaryoyu
önümüze getirdiler...
Kışlalı tehdit altındaydı.
Aslında Türkiye'nin
tüm yurtseverieri,
tehdit altında... Deviet
erkini elinde tutan
siyasi ikiidar nerede?
Kışlalı'nın ardından
siyasilerin vereceği
demeçlere bakmayın...
Hepsi yalan! Ne zaman
ki, siyasi iktidariar
"iktidar" olmaktan
uzaklaşır işte o zaman
başka güçler devreye
girer ve böytesi günlere
gelinir! Türkiye eğer,
uluslararası boyutta bir
şeriatçı terör örgütüyle
ilişkisi iddia edilen
"militan"ı
sorgulayamıyor,
devletin en tepesinden
başlayarak zanlı
koruma altına
alınabitiyorsa, gerisi
laf-ı güzaf... Evet biz bu
filmi daha önce
izlemiştik. Zorla
izlettirmişlerdi. Artık
yeter... Kışlalı'nın
katillerinin
yakalanmasını
beklemekten öte
basiretsiz siyasilerin en
azından vicdanlarda
yargılanmasını
istiyoruz!
Tei: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97Eletrtronık posta: someposta.cumhunyetcom.tr
- Avrupalı astronomlar,
çok sayıda yeni doğmuş yıldız
bulmuşlar...
"Yanlışlıkla bizim TV
kanallannı izlemis olmasınlar!"
azilet Partili Samsun Milietvekili Musa
Uzunkaya -ki kendileri eski müftülerden
olurlar ve geçen dönem Refah Partisi'nden
parlamentoya girmişlerdir-, Milli Savunma
Bakanı Sebahattin Çakmakoğlu'nun yanıtlaması
istemiyle Meclis Başkanlığına bir soru önergesi ver-
miş... Eski müftü yeni milietvekili, Samsun Sıhhiye
Okulu içinde bulunan mescidin kapatıldığı yolunda-
ki iddiaiarın doğru olup olmadığını sormuş...
Eğer iddialar doğruysaymış, askerlerin hizmetin-
de olan mescidin kapatılması halk arasında ordu-
muz hakkında menfi kanaatler oiuşmasına sebep ola-
cakmış...
İddialar doğru olmalıymış ki, Milli Savunma Ba-
kanı Çakmakoğlu kapatma karanndan vazgeçilerek
mescidin tekraraçılması için gerekli girışimlerde bu-
lunmayı düşünüyor muymuş?
Eski müftülerden yeni milletvekillerinden Musa
Uzunkaya, soru önergesi vermekle yetinmemiş ye-
Mescit
rel gazetelere demeç de vermiş...
Kendisini arayan vatandaşlar. Samsun Sahra Sıh-
hiye Okulu içinde bulunan mescidin kapatıldığını, mih-
rap ve minberin söküldüğünü, mescitteki Kuran'ın
da kaldınlıp şehir içinde bir camiye gönderildiğini an-
latmışlarmış.
Samsun Müftülüğü'ne de durumu sorup öğren-
miş ki, Sahra Sıhhiye Okulu'ndaki mescit kapatıl-
mışmış... Uzunkaya demeci patlatmış:
"Ordu bu milletindir. Askeriye de peygamber oca-
ğıdır. Bunu hangi komutan neden ve niçin yaptı, an-
lam veremiyorum."
Musa Uzunkaya, Samsun'da doğmuş...
Erzurum'da Atatürk Üniversitesi fslami llimler Fa-
kültesi'nde okumuş...
Genç yaşta müftülük yapmış...
Devlet kendisine güvenip Hollanda'ya yollamış,
yurtdışında din görevlisi olarak bulunmuş...
Henüz 47 yaşında...
Aldığı eğitime, önceki sorumluluklarına bakılırsa
öyle hurafelerle, iş yapacak biri gibi görünmüyor...
Ama dedikodularla iş yapmaktan da kendini alamı-
yor... Sonra ne oluyor?
Kuyuya atılan taş çıkartılamıyor...
Samsun'da millet başlıyor konuşmaya:
- Duydun mu, asker annelerini de başları örtülü
diye birtiğe aimıyorlarmış!
Türk Silahlı Kuvvetleri ile milleti karşı karşıya ge-
tirecek tohumlar böylece atılmış oluyor...
Bugün Samsun'da yarın Manisa'da...
Samsun Sahra Sıhhiye Okulu'ndaki mescide ge-
lince... Yerinde duruyor; namaz kılmak isteyen as-
ker namazını mescide gidip kılıyor; Arapça biliyor-
sa eline Kuran'ı da alıp okuyor!
SESSİZ SEDASIZ (!) NURlKURTCEBE İran'da kadınlar polis' oldu!
Iran'daki bir haber Kanada üzerin-
den geldi... Toronto'daki arkadaşımız
Engin Askın, Amenka'daki Iranlı göç-
menler için yayımlanan "Iran Times"
gazetesinden aktarıyor:
"İran'da tümü kadın poüslerden olu-
şan ilk kadınlar karakolu Masad ken-
tinde açıldı.
Üniforma giymeyen karaçarşaflı ka-
dın polisler, kimliklerini sağ kollanna
taktıkları yeşilli bir kuşakla tanıtıyor.
Kadın polislerin görev yaptığı kara-
kolda, sadece kadınlara yönelik iş-
lemler yapılıyor.
İran'da geçen yıl yürürlüğe gi-
ren kadın-erkek ayrıcılığı poli-
tikasının bir parçası olarak has-1
tanelerde de erkek doktorların
kadın hastaları muayene etmesi
yasaklanmış bulunuyor.
llki Masad kentinde açılan kadınlar
karakolunun, kadın polislerin eğitimi
tamamlandıkça Tahran, Şiraz ve Kum
kentlerinde de açılacagı bildiriliyor."
Deniz otobüsleri 'inşallah'la gidiyor
Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne
bağlı Deniz Otobüsleri Işletmesi'nin fe-
ribotu Bandırma seferini yapmak
. üzere Yenikapı'dan hareket edi-
yor... Feribotun kaptanı bir
anonslayolcuları bilgılendiriyor:
"Inşallah, şu saatte Bandırma
limanına varacağız..."
Gemilerde adettir... Limandan ay-
nlmak için demir alınırken, "vira bis-
millah" denir, seyir sırasında vardiya
devredilirken "selametle" denir...
Ama konu seyir güvenliğine gelin-
ce devreye bilim girer; "inşallah"la,
"maşallah"la iş yapıldığı görülmemiş-
tir. Bunu da gördük!
Sn. İnsan Hakları
Bakanına Mektup
MURTAZA DEMİR
14 Ekim '99günü Sn. Bakan
M. Ali İrtemçelik'in Başkan-
lığında sivil toplum örgütleriy-
le "insan haklanzirvesi" yapıl-
dı. Içtenlikli mi, yoksa AB'ne bir
^mesaj mı; o ayrı bir konu: Biz,
:
iyi sonuç vermesini dileyelim
ve bu girişimi alkışlayalım. Ge-
lelim eksiğine: Her nedense
Bakanlık, Alevi Kurumlanndan
herhangi bir temsilci çağırma
gereğini duymadı. Hatta top-
lantıya davetsiz katılan Cahit
Polat isimli Alevi yurttaşı da:
"Alevi sorunlannı neden gör-
mezden geliyorsunuz" sorusu
için azarladı ve "ülkemizde Afe-
vi-Sünni sorunu yoktur" diye-
rek saJon dışına çıkartılmasını
sağladı.
Gerçekten Sn. Bakan, Tür-
kiye'mizin böyle bir sorunu ol-
madığına inandığınız için mi,
yoksa bir dilek olarak mı söy-
lediniz? Bizim içten duygumu-
zu sorarsanız, "keşke böyle bir
somn olmasa" deriz. Ancak
"varlığı" gün gibi ortada olan
bir soruna, "haşa, tövbe, yok-
tur" dediğimizdeortadan kalk-
madığı için, kangren olmasını
beklemeden sorunu kabul
edip, çözüm aranmalıdır. Kal-
dı ki, bugüne değin olduğu gi-
bi inkarcı davranıp "yok" de-
diğimizde yok olmuyor ki? Ter-
sine büyüyor, çoğalıyor, dal
budak salıyor.
"Hadi çözelim" dediğinizde,
yani lütfedip "var" olduğunu
kabul ettiğinizde de içinden
çıkılamadığı gibi birilerinin ka-
şıyacağı, taviz için kullanaca-
ğı bir boyut kazanabiliyor. Ör-
neğin böyle bir sorunun olup
olmadığını, sayılan yurt içinde
200, yurtdışında da neredey-
se 400'e ulaşan Alevi Kurum-
lanndan birinesorsaydınız. Bu
dernekler niye kurulmuş.öz
olarak ne istiyorlar?
Sn. Bakan, yönetici arka-
daşlarım beni bağışlasınlarve
siz işin bu boyutunu bizden
duymuş olun. Dernek yöneti-
cilerimiz Alevi felsefesinin ba-
rışçı: "Incinsen de incitme"'
yaklaşımı nedeniyle sorunla-
nnı yurdumuzda çözmenin bü-
yük gayreti ve sabrı öiçerisin-
deler. Ancak ortaya koydukla-
rı barış ve hoşgörü geleneği
yok farz edilmelerinin devamı-
na neden olacaksa, (ki, sizin
yaklaşımınız bunu teyitetmek-
tedir) konuyu Uluslararası mah-
kemelere götüreceklerdir. Açık-
çası dernek ve vakıflanmız ko-
nuyla ilgili hukuki hazıriık içe-
risindedirler.
Sn. Bakan, örneğin siz, Tür-
kiye'mizde bir belediye yetki-
lisinin, neredeyse tamamının
kaçak ve kamu arazisine: Evet
Sn. Bakan kaçak ve kamu
arazisine... yapılan yüz bine
yakın camıden herhangi binnin
yıkımı için dozer gönderdiğini
hatırlar mısınız? Hatırlayamaz-
sınız; çünkü böyle bir örnek
yoktur. Ama Refah Partili Es-
ki Belediye Başkanı, Sn. Tay-
yip Erdoğan'ın Karaca Ahmet
Cem evi inşaatına, kendince bir
gerekçeyle hemen, derhal, ge-
ce yansı dozer gönderdiğini
hatırlarsınızSn. Bakan, kurum-
larımızın bugüne değin çeşitli
belediyelere, cem evi arsası
için en az ikiyüze yakın başvu-
rusundan sadece üç tanesine
olumlu yanıt alınabilmiştir. 442
sayılı yasa köyü, "cami, mek-
tep, otlak... birköyteşkileder"
şeklinde tanımlamaktadır.
Dikkat edelim, yasa, köy için
gerekli olan sosyal mekanları
tarif ederken inanç gereksini-
mi için, kilise, havra, cem evi
gibi çoğulcu bir tarif yapmı-
yor. Yok farz edilmişliğin, insan
hakları gaspının, ayıbın ve in-
karcılığın tamamını burada say-
ma olanağı yoktur.
Devletin bütçesini dine ve
dinciliğe ayırmaktan, zorunlu
din (mezhep) öğretimi gibi çağ-
dışı uygulamalardan vazgeçe-
lim. Demokratik, laik, çoğulcu
toplum yapılanmasının şartla-
rından biri olan, bireyin inanç
sorumluluğunu kamu görevi
olarak algılamayı bir yana bı-
rakıp, Diyanet Işleri Kurumu-
nu devletin dışına çıkaralım.
Demokratik ve laik devlet öz-
lemini tehdit etmemek ve ona
karşı örgütlenmemek kaydıy-
la, özgürce inanmak, ya da
inanmamak en temel insan
haklarından biri olduğu gibi,
Anayasamızın ve Uluslararası
yasaların, öncelikle güvence
altına aldığı evrensel de vaz-
geçilmez bir haktır.
Benim de, babam, dedem,
atalarım gibi inanmamın dev-
lete, millete, evrene, size ne
zaran var ki?
Herkesin, günah ve sevabı-
na dair hesabının kendisinden
sorulacağını kabul ederiz.
Öyleyse inkarda bunca ıs-
rar neden?
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ
GÜÇLENDİRME VAKFI
MADDİ VE MANEV İKATKILARINDAN DOLAYIYÜCE TÜRK
MtLLETİNE ŞÜKRAN VE SAYGILARINISUNAR.
VAKFITS BANKA BAĞIŞ HESAP NUMARALARI
HOLLANDA FLORİNİ
T. C. Zıraat Bankası Yenışehır<Ankara Şubesi 47100 no'lu hesap
AMERİKAN DOLARI
T. C. Ziraat Bankası Yenişehır Ankara Şubesi 64826 no'lu hesap
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicaku: turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl
• \ • " ' •
HARBİ SEMİH POROY
BULUT BEBEK MRAYÇİFTÇÎ
artık
evlenelim
Bayan
1A!
, depreme
âayanıklı Ue
bulahilecei:
i
TARİHTE BUGÜN MÎ MTAZ ARIKAIS 22 Ekim
TARIHÇI TOYNBEE
fS7S'T£ BU6Ü/U, ÛA/LÜINGILIZ. THRİHÇİ ABN0LD TOYH&££
(pyfNti)r 86 y*r/A/a* ÖLOÜ. r. t/e/T- GÜMYA SAVAÇ-
LA& SlGACrNM, fNGiliZ D/fİÇL£& SAI&Wt-/g/'W
BAĞLJ OlABAt: CUJŞAAI TDrWB£e P/4GİS *z>V/C£--
KANSLARIUA t£AT»LM/ŞT/- 8U AiSAPA, LOHPB/t ÜNİ-
İ ' Ü
192İ-2Z ,
-YUNAfJ SAVAÇ/'NI İZLEPİ. gU KOA/UDAIÜ BfLSfLÇ-
RİMİ "TÜRKİYE VS yvM4A//£7?IA/'OA BATf SORUNu"
•mPmNC* DESeeiMNPİGDf- DAHA SONflA 12.
CİLTUK "TAietH /HCEL£M£S/ *, "OÜNYA V£ &4Tf"
Slgi KimPLAglUI YAZPf. <İ77^PLA/SW£>'> OZ&--
LİKLS, UY&tHet/ACL/HZ/A/ OOĞUÇU VE ÇÖ/dJÇÜ
ÜZSRİNE OLUÇTVBOU&U TA/SfH
S/A//' ANLATTt..
ANKARA...ANKA...
MUŞERREF HEKİMOĞLU
Kadın ve Politika
Şaşırtmacalar birbirini izliyor, sona ereceğe
benzemiyor hiç. Siyasal sahnede, üstelik tepe-
lerde çelişkiler sergileniyor durmadan. Gördük-
lerine, duyduklanna inanamıyor insan. Dikensiz
gül bahçesinin bahçevanı gibi kimi kişiler, ters-
likleri, çelişkileri yok sayarak karşımıza çıkıyorama
dikenleri gizlemek olası değil. Toprağın doğa-
sında ürüyor o dikenler. Kamuoyunda da yara-
lar açıyor hiç kuşkusuz. Vatandaşlık onurunun
kınldığını hissediyor insan. Böylesine saygısızlı-
ğı, aldatmacayı hoşgörmüyor. Tepki de gösteri-
yor ama sağırlığı aşamıyor.
Elbet aşacak, umudumu yitirmiyorum. Kimi
dostlarım gibi belleksiz toplum olmaktan da ya-
kınmıyorum. Unutulanlar var, unutulmayanlar.
Belli olaylar, davranış biçimleri, konuşmalar, ses-
lenişler, dahası deyimler de belleklerden silin-
medi, tersine eylemler ve söylemlerle yeni çizgi-
ler ekledi, non-fügüratif resimler oluşturdu ben-
ce. Kaç gündürtartışılıyorçevremde. Merve Ka-
vakçı olayı nedeniyle sergilenen çarpıcı gelişme-
yi içine sindiremiyor çok kişi. Ben de sindiremi-
yorum doğrusu. Türbanlı politikacıya da hüzün-
le bakıyorum. O bir araç çünkü, görünüşte de-
mokratik haklar ve özgürlükleri savunuyor, aslın-
da dinsel politikaya araç oluyor. Cumhuriyetimi-
zin temel ilkesi laikliği yozlaştırmak çabalannı tır-
mandınyor. Türban bir simge değil mi? Bir karış
bez ama içinde neler saklıyor! Niçin direniyor bu
türbanlılar, nasıl bir yolculuğa hazırlanıyor! Din-
sel politikaya araç olarak neler yitireceklerini bil-
miyoriar mı? Biliyoriarsa neden bu direniş? Do-
ğaya da ters düşerek kimlere destek oluyorlar?
Haklarından, özgürlüklerinden yoksun kalmaya,
kapalı yaşama, erkek egemenliğine boyun eğ-
meye, dört kadından biri olmaya, sorunlarının
çözümünde söz sahibi olmamaya nasıl boyun eğe-
bilir bu kızlar, bu kadınlar! Bir karış bez parçası
ama aşılmaz duvarları simgeliyor türban. Eşler
arasında eşitsizliği vurguluyor.
Tepkileri de, önlemleri de çarpıtmamak gere-
kiyor elbet. Karanlıkta kalanlan eğitmek, aydın-
lığa yol açmak göreviyle yükümlüyüz hepimiz.
Siyasal kuruluşlaradayerini, yöntemini belirt-
mek görevi düşüyor hiç kuşkusuz. Geldiğimiz
ortamı onlar oluşturdu, oy almak için ödün ve-
rerek, dini sömürerek, ışığı söndürerek oluştu bu
ortam.
• • •
Uzun süre parlamento yolu da açılmadı ka-
dınlara. Erkekler geçit vermedı, kadınlar da ye-
terli savaşlar gerçekleştıremedi. Önceleri karşı çık-
tım, kadın kotasını olumsuz yorumladım ama ül-
kemizin koşullannda kaçınılmaz bir yöntem bu.
CHP'deki uygulama da sevindirici sonuçlar ver-
di. Kotayla giren adaylar başanlı çalışmalarla il-
gi topladı pariamentoda. Boşluklan dolamıyor. Bu
Pazar sabahı da kadın politikaları tartışılacak
CHP'de. Politikada, bilim ve sanat dalında gü-
zel tırmanışlar sergileyen kadınlar konuşacak;
belli konulan, sorunlan kürsüye getirecek. Zaman-
lama açısından ilginç bir toplantı.
Siyasal sahnede yer aldığı zaman çağdaş dü-
zeyini, bilgi ve birikimini çok güzel sergiliyor
CHP'li kadınlar. Örneğin Oya Araslı. Grup Baş-
kanvekili olarak seçkin ve saygın kişiliğiyle unu-
tulmaz izlemler bıraktı parlamento kürsüsünde.
Bir cumhuriyet kızı, Atatürk'ün kurduğu altı ok-
lu partinin inançlı, coşkulu bir uzantısı oldu. Kuş-
kusuz yine olacak, olacaklar. Ancak kadın poli-
tıkası için uyanık bir altyapı gerekiyor herşeyden
önce. O altyapıyı oluşturacakyöntemlerle kadın
tabanını uyarmak, bilinçlendirmek gerekiyor. Er-
keklere de kadınsız politika yapılamayacağını
anlatmak gerekiyor galiba! Sorunlar giderek tır-
manıyor ülkemizde, kadın da baştan sona yaşı-
yor bu sorunlan. Evde, çarşıda, pazarda, okul-
da, yolda, taşıtta, işyerinde, hastanede, mahke-
mede, cezaevinde, deprem bölgesinde tüm so-
runlann, yoksulluğun, geri kalmışlığın, işsizliğin,
adaletsizliğin acı faturalannı kadınlar daödüyor.
Yurttaş olarak, eş olarak, ana olarak, kısaca in-
san olarak tüm sorunlan yaşıyor tepeden tırna-
ğa. Çözümünü deyaşaması gerekir. Oluşan po-
litikalara katılması, katılımcı gücünü, özgüveni-
ni hissedebilmesi gerekir.
Pazar günkü toplantıda böyle bir ışık bekliyo-
rum ben. Karamsariığı aşıp aydınlığa yönelmek
için bir güdü, bir soluk.
O solukla hızlanarak umuda bir yolculuk. So-
yut değil, somut çizgilerle yürümek geleceğe.
Bu özlem hepimizin, dindirenler beri gelsin.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDA.NSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7
1/ Armağan,
hatra.andaç. 2/
Tecrübeli, us-
ta... Eskimiş
bez parçası. 3/
Argoda kaba ve 4
görgüsüz kim-
seye verilen
ad...Birtembih
sözü. 4/Duman
lekesı... Karşı- 7
lık beklenilme- _
den yapılan "
yardun. 5/ Pe- 9
lerinli bir çeşit
palto... Bir soru sözü.
6/ Czerine yazı yazılan
tabaklanmış ceylan de-
nsı... Tavlada bır sayı.
7/"Eğilmişarzakanar, 3
muttasıl kanar güller' 4
Durur — gibi dallarda c
kanh bülbüller" (Ah-
met Haşim)... Eski dil-
de ayak. 8/ Vücutça ve 7
ruhça dayanıksız olan- 8
lar için kullanılan bir g
alay sözü. 9/ Judoda ku-
rallara bağlı tutuş dizisi... Ince ve keskin ses.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Alışverişteçok kâramacını güden kimse. 2/ Türlü renk-
lerde kareli olan kumaş... Renklı, çok parlak ve saydam
olmayan bir tür vernik. 3/ Evcil bir geyik... Narçiçeği
renginde bir süs taşı. 4/ Kuran'ı güzel. yüksek sesle ve
usulünce okuma. 5/ Orta Anadolu'ya özgü halay türü bir
halk oyunu... Eski dilde su. 6/ Güney Afhka Cumhuri-
yeti'nin plaka işareti... Küçük mağara... ltalya'da bir
ova. II Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynamasını is-
tediği kâğıdı belırtme... Mutlak. 8/ Lozan Antlaşması'nın
yapıldığı saray... Lityumun sımgesı. 9/ Ekmek ufağı...
Bir kümes hayvanı.