09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EKİM 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Yetep artık! Sevgili Ahmet Taner Kışlalı'ya suikast düzenlediler... Ankara'da evinin önünde otomobiline bomba koydular... Ve öldürdüler. Biz bu fifmi daha önce izlemiştik... Yine aynı senaryoyu önümüze getirdiler... Kışlalı tehdit altındaydı. Aslında Türkiye'nin tüm yurtseverieri, tehdit altında... Deviet erkini elinde tutan siyasi ikiidar nerede? Kışlalı'nın ardından siyasilerin vereceği demeçlere bakmayın... Hepsi yalan! Ne zaman ki, siyasi iktidariar "iktidar" olmaktan uzaklaşır işte o zaman başka güçler devreye girer ve böytesi günlere gelinir! Türkiye eğer, uluslararası boyutta bir şeriatçı terör örgütüyle ilişkisi iddia edilen "militan"ı sorgulayamıyor, devletin en tepesinden başlayarak zanlı koruma altına alınabitiyorsa, gerisi laf-ı güzaf... Evet biz bu filmi daha önce izlemiştik. Zorla izlettirmişlerdi. Artık yeter... Kışlalı'nın katillerinin yakalanmasını beklemekten öte basiretsiz siyasilerin en azından vicdanlarda yargılanmasını istiyoruz! Tei: 0.212.512 05 05 Fafcs: 0.212.512 44 97Eletrtronık posta: someposta.cumhunyetcom.tr - Avrupalı astronomlar, çok sayıda yeni doğmuş yıldız bulmuşlar... "Yanlışlıkla bizim TV kanallannı izlemis olmasınlar!" azilet Partili Samsun Milietvekili Musa Uzunkaya -ki kendileri eski müftülerden olurlar ve geçen dönem Refah Partisi'nden parlamentoya girmişlerdir-, Milli Savunma Bakanı Sebahattin Çakmakoğlu'nun yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığına bir soru önergesi ver- miş... Eski müftü yeni milietvekili, Samsun Sıhhiye Okulu içinde bulunan mescidin kapatıldığı yolunda- ki iddiaiarın doğru olup olmadığını sormuş... Eğer iddialar doğruysaymış, askerlerin hizmetin- de olan mescidin kapatılması halk arasında ordu- muz hakkında menfi kanaatler oiuşmasına sebep ola- cakmış... İddialar doğru olmalıymış ki, Milli Savunma Ba- kanı Çakmakoğlu kapatma karanndan vazgeçilerek mescidin tekraraçılması için gerekli girışimlerde bu- lunmayı düşünüyor muymuş? Eski müftülerden yeni milletvekillerinden Musa Uzunkaya, soru önergesi vermekle yetinmemiş ye- Mescit rel gazetelere demeç de vermiş... Kendisini arayan vatandaşlar. Samsun Sahra Sıh- hiye Okulu içinde bulunan mescidin kapatıldığını, mih- rap ve minberin söküldüğünü, mescitteki Kuran'ın da kaldınlıp şehir içinde bir camiye gönderildiğini an- latmışlarmış. Samsun Müftülüğü'ne de durumu sorup öğren- miş ki, Sahra Sıhhiye Okulu'ndaki mescit kapatıl- mışmış... Uzunkaya demeci patlatmış: "Ordu bu milletindir. Askeriye de peygamber oca- ğıdır. Bunu hangi komutan neden ve niçin yaptı, an- lam veremiyorum." Musa Uzunkaya, Samsun'da doğmuş... Erzurum'da Atatürk Üniversitesi fslami llimler Fa- kültesi'nde okumuş... Genç yaşta müftülük yapmış... Devlet kendisine güvenip Hollanda'ya yollamış, yurtdışında din görevlisi olarak bulunmuş... Henüz 47 yaşında... Aldığı eğitime, önceki sorumluluklarına bakılırsa öyle hurafelerle, iş yapacak biri gibi görünmüyor... Ama dedikodularla iş yapmaktan da kendini alamı- yor... Sonra ne oluyor? Kuyuya atılan taş çıkartılamıyor... Samsun'da millet başlıyor konuşmaya: - Duydun mu, asker annelerini de başları örtülü diye birtiğe aimıyorlarmış! Türk Silahlı Kuvvetleri ile milleti karşı karşıya ge- tirecek tohumlar böylece atılmış oluyor... Bugün Samsun'da yarın Manisa'da... Samsun Sahra Sıhhiye Okulu'ndaki mescide ge- lince... Yerinde duruyor; namaz kılmak isteyen as- ker namazını mescide gidip kılıyor; Arapça biliyor- sa eline Kuran'ı da alıp okuyor! SESSİZ SEDASIZ (!) NURlKURTCEBE İran'da kadınlar polis' oldu! Iran'daki bir haber Kanada üzerin- den geldi... Toronto'daki arkadaşımız Engin Askın, Amenka'daki Iranlı göç- menler için yayımlanan "Iran Times" gazetesinden aktarıyor: "İran'da tümü kadın poüslerden olu- şan ilk kadınlar karakolu Masad ken- tinde açıldı. Üniforma giymeyen karaçarşaflı ka- dın polisler, kimliklerini sağ kollanna taktıkları yeşilli bir kuşakla tanıtıyor. Kadın polislerin görev yaptığı kara- kolda, sadece kadınlara yönelik iş- lemler yapılıyor. İran'da geçen yıl yürürlüğe gi- ren kadın-erkek ayrıcılığı poli- tikasının bir parçası olarak has-1 tanelerde de erkek doktorların kadın hastaları muayene etmesi yasaklanmış bulunuyor. llki Masad kentinde açılan kadınlar karakolunun, kadın polislerin eğitimi tamamlandıkça Tahran, Şiraz ve Kum kentlerinde de açılacagı bildiriliyor." Deniz otobüsleri 'inşallah'la gidiyor Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Deniz Otobüsleri Işletmesi'nin fe- ribotu Bandırma seferini yapmak . üzere Yenikapı'dan hareket edi- yor... Feribotun kaptanı bir anonslayolcuları bilgılendiriyor: "Inşallah, şu saatte Bandırma limanına varacağız..." Gemilerde adettir... Limandan ay- nlmak için demir alınırken, "vira bis- millah" denir, seyir sırasında vardiya devredilirken "selametle" denir... Ama konu seyir güvenliğine gelin- ce devreye bilim girer; "inşallah"la, "maşallah"la iş yapıldığı görülmemiş- tir. Bunu da gördük! Sn. İnsan Hakları Bakanına Mektup MURTAZA DEMİR 14 Ekim '99günü Sn. Bakan M. Ali İrtemçelik'in Başkan- lığında sivil toplum örgütleriy- le "insan haklanzirvesi" yapıl- dı. Içtenlikli mi, yoksa AB'ne bir ^mesaj mı; o ayrı bir konu: Biz, : iyi sonuç vermesini dileyelim ve bu girişimi alkışlayalım. Ge- lelim eksiğine: Her nedense Bakanlık, Alevi Kurumlanndan herhangi bir temsilci çağırma gereğini duymadı. Hatta top- lantıya davetsiz katılan Cahit Polat isimli Alevi yurttaşı da: "Alevi sorunlannı neden gör- mezden geliyorsunuz" sorusu için azarladı ve "ülkemizde Afe- vi-Sünni sorunu yoktur" diye- rek saJon dışına çıkartılmasını sağladı. Gerçekten Sn. Bakan, Tür- kiye'mizin böyle bir sorunu ol- madığına inandığınız için mi, yoksa bir dilek olarak mı söy- lediniz? Bizim içten duygumu- zu sorarsanız, "keşke böyle bir somn olmasa" deriz. Ancak "varlığı" gün gibi ortada olan bir soruna, "haşa, tövbe, yok- tur" dediğimizdeortadan kalk- madığı için, kangren olmasını beklemeden sorunu kabul edip, çözüm aranmalıdır. Kal- dı ki, bugüne değin olduğu gi- bi inkarcı davranıp "yok" de- diğimizde yok olmuyor ki? Ter- sine büyüyor, çoğalıyor, dal budak salıyor. "Hadi çözelim" dediğinizde, yani lütfedip "var" olduğunu kabul ettiğinizde de içinden çıkılamadığı gibi birilerinin ka- şıyacağı, taviz için kullanaca- ğı bir boyut kazanabiliyor. Ör- neğin böyle bir sorunun olup olmadığını, sayılan yurt içinde 200, yurtdışında da neredey- se 400'e ulaşan Alevi Kurum- lanndan birinesorsaydınız. Bu dernekler niye kurulmuş.öz olarak ne istiyorlar? Sn. Bakan, yönetici arka- daşlarım beni bağışlasınlarve siz işin bu boyutunu bizden duymuş olun. Dernek yöneti- cilerimiz Alevi felsefesinin ba- rışçı: "Incinsen de incitme"' yaklaşımı nedeniyle sorunla- nnı yurdumuzda çözmenin bü- yük gayreti ve sabrı öiçerisin- deler. Ancak ortaya koydukla- rı barış ve hoşgörü geleneği yok farz edilmelerinin devamı- na neden olacaksa, (ki, sizin yaklaşımınız bunu teyitetmek- tedir) konuyu Uluslararası mah- kemelere götüreceklerdir. Açık- çası dernek ve vakıflanmız ko- nuyla ilgili hukuki hazıriık içe- risindedirler. Sn. Bakan, örneğin siz, Tür- kiye'mizde bir belediye yetki- lisinin, neredeyse tamamının kaçak ve kamu arazisine: Evet Sn. Bakan kaçak ve kamu arazisine... yapılan yüz bine yakın camıden herhangi binnin yıkımı için dozer gönderdiğini hatırlar mısınız? Hatırlayamaz- sınız; çünkü böyle bir örnek yoktur. Ama Refah Partili Es- ki Belediye Başkanı, Sn. Tay- yip Erdoğan'ın Karaca Ahmet Cem evi inşaatına, kendince bir gerekçeyle hemen, derhal, ge- ce yansı dozer gönderdiğini hatırlarsınızSn. Bakan, kurum- larımızın bugüne değin çeşitli belediyelere, cem evi arsası için en az ikiyüze yakın başvu- rusundan sadece üç tanesine olumlu yanıt alınabilmiştir. 442 sayılı yasa köyü, "cami, mek- tep, otlak... birköyteşkileder" şeklinde tanımlamaktadır. Dikkat edelim, yasa, köy için gerekli olan sosyal mekanları tarif ederken inanç gereksini- mi için, kilise, havra, cem evi gibi çoğulcu bir tarif yapmı- yor. Yok farz edilmişliğin, insan hakları gaspının, ayıbın ve in- karcılığın tamamını burada say- ma olanağı yoktur. Devletin bütçesini dine ve dinciliğe ayırmaktan, zorunlu din (mezhep) öğretimi gibi çağ- dışı uygulamalardan vazgeçe- lim. Demokratik, laik, çoğulcu toplum yapılanmasının şartla- rından biri olan, bireyin inanç sorumluluğunu kamu görevi olarak algılamayı bir yana bı- rakıp, Diyanet Işleri Kurumu- nu devletin dışına çıkaralım. Demokratik ve laik devlet öz- lemini tehdit etmemek ve ona karşı örgütlenmemek kaydıy- la, özgürce inanmak, ya da inanmamak en temel insan haklarından biri olduğu gibi, Anayasamızın ve Uluslararası yasaların, öncelikle güvence altına aldığı evrensel de vaz- geçilmez bir haktır. Benim de, babam, dedem, atalarım gibi inanmamın dev- lete, millete, evrene, size ne zaran var ki? Herkesin, günah ve sevabı- na dair hesabının kendisinden sorulacağını kabul ederiz. Öyleyse inkarda bunca ıs- rar neden? TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ GÜÇLENDİRME VAKFI MADDİ VE MANEV İKATKILARINDAN DOLAYIYÜCE TÜRK MtLLETİNE ŞÜKRAN VE SAYGILARINISUNAR. VAKFITS BANKA BAĞIŞ HESAP NUMARALARI HOLLANDA FLORİNİ T. C. Zıraat Bankası Yenışehır<Ankara Şubesi 47100 no'lu hesap AMERİKAN DOLARI T. C. Ziraat Bankası Yenişehır Ankara Şubesi 64826 no'lu hesap KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicaku: turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl • \ • " ' • HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK MRAYÇİFTÇÎ artık evlenelim Bayan 1A! , depreme âayanıklı Ue bulahilecei: i TARİHTE BUGÜN MÎ MTAZ ARIKAIS 22 Ekim TARIHÇI TOYNBEE fS7S'T£ BU6Ü/U, ÛA/LÜINGILIZ. THRİHÇİ ABN0LD TOYH&££ (pyfNti)r 86 y*r/A/a* ÖLOÜ. r. t/e/T- GÜMYA SAVAÇ- LA& SlGACrNM, fNGiliZ D/fİÇL£& SAI&Wt-/g/'W BAĞLJ OlABAt: CUJŞAAI TDrWB£e P/4GİS *z>V/C£-- KANSLARIUA t£AT»LM/ŞT/- 8U AiSAPA, LOHPB/t ÜNİ- İ ' Ü 192İ-2Z , -YUNAfJ SAVAÇ/'NI İZLEPİ. gU KOA/UDAIÜ BfLSfLÇ- RİMİ "TÜRKİYE VS yvM4A//£7?IA/'OA BATf SORUNu" •mPmNC* DESeeiMNPİGDf- DAHA SONflA 12. CİLTUK "TAietH /HCEL£M£S/ *, "OÜNYA V£ &4Tf" Slgi KimPLAglUI YAZPf. <İ77^PLA/SW£>'> OZ&-- LİKLS, UY&tHet/ACL/HZ/A/ OOĞUÇU VE ÇÖ/dJÇÜ ÜZSRİNE OLUÇTVBOU&U TA/SfH S/A//' ANLATTt.. ANKARA...ANKA... MUŞERREF HEKİMOĞLU Kadın ve Politika Şaşırtmacalar birbirini izliyor, sona ereceğe benzemiyor hiç. Siyasal sahnede, üstelik tepe- lerde çelişkiler sergileniyor durmadan. Gördük- lerine, duyduklanna inanamıyor insan. Dikensiz gül bahçesinin bahçevanı gibi kimi kişiler, ters- likleri, çelişkileri yok sayarak karşımıza çıkıyorama dikenleri gizlemek olası değil. Toprağın doğa- sında ürüyor o dikenler. Kamuoyunda da yara- lar açıyor hiç kuşkusuz. Vatandaşlık onurunun kınldığını hissediyor insan. Böylesine saygısızlı- ğı, aldatmacayı hoşgörmüyor. Tepki de gösteri- yor ama sağırlığı aşamıyor. Elbet aşacak, umudumu yitirmiyorum. Kimi dostlarım gibi belleksiz toplum olmaktan da ya- kınmıyorum. Unutulanlar var, unutulmayanlar. Belli olaylar, davranış biçimleri, konuşmalar, ses- lenişler, dahası deyimler de belleklerden silin- medi, tersine eylemler ve söylemlerle yeni çizgi- ler ekledi, non-fügüratif resimler oluşturdu ben- ce. Kaç gündürtartışılıyorçevremde. Merve Ka- vakçı olayı nedeniyle sergilenen çarpıcı gelişme- yi içine sindiremiyor çok kişi. Ben de sindiremi- yorum doğrusu. Türbanlı politikacıya da hüzün- le bakıyorum. O bir araç çünkü, görünüşte de- mokratik haklar ve özgürlükleri savunuyor, aslın- da dinsel politikaya araç oluyor. Cumhuriyetimi- zin temel ilkesi laikliği yozlaştırmak çabalannı tır- mandınyor. Türban bir simge değil mi? Bir karış bez ama içinde neler saklıyor! Niçin direniyor bu türbanlılar, nasıl bir yolculuğa hazırlanıyor! Din- sel politikaya araç olarak neler yitireceklerini bil- miyoriar mı? Biliyoriarsa neden bu direniş? Do- ğaya da ters düşerek kimlere destek oluyorlar? Haklarından, özgürlüklerinden yoksun kalmaya, kapalı yaşama, erkek egemenliğine boyun eğ- meye, dört kadından biri olmaya, sorunlarının çözümünde söz sahibi olmamaya nasıl boyun eğe- bilir bu kızlar, bu kadınlar! Bir karış bez parçası ama aşılmaz duvarları simgeliyor türban. Eşler arasında eşitsizliği vurguluyor. Tepkileri de, önlemleri de çarpıtmamak gere- kiyor elbet. Karanlıkta kalanlan eğitmek, aydın- lığa yol açmak göreviyle yükümlüyüz hepimiz. Siyasal kuruluşlaradayerini, yöntemini belirt- mek görevi düşüyor hiç kuşkusuz. Geldiğimiz ortamı onlar oluşturdu, oy almak için ödün ve- rerek, dini sömürerek, ışığı söndürerek oluştu bu ortam. • • • Uzun süre parlamento yolu da açılmadı ka- dınlara. Erkekler geçit vermedı, kadınlar da ye- terli savaşlar gerçekleştıremedi. Önceleri karşı çık- tım, kadın kotasını olumsuz yorumladım ama ül- kemizin koşullannda kaçınılmaz bir yöntem bu. CHP'deki uygulama da sevindirici sonuçlar ver- di. Kotayla giren adaylar başanlı çalışmalarla il- gi topladı pariamentoda. Boşluklan dolamıyor. Bu Pazar sabahı da kadın politikaları tartışılacak CHP'de. Politikada, bilim ve sanat dalında gü- zel tırmanışlar sergileyen kadınlar konuşacak; belli konulan, sorunlan kürsüye getirecek. Zaman- lama açısından ilginç bir toplantı. Siyasal sahnede yer aldığı zaman çağdaş dü- zeyini, bilgi ve birikimini çok güzel sergiliyor CHP'li kadınlar. Örneğin Oya Araslı. Grup Baş- kanvekili olarak seçkin ve saygın kişiliğiyle unu- tulmaz izlemler bıraktı parlamento kürsüsünde. Bir cumhuriyet kızı, Atatürk'ün kurduğu altı ok- lu partinin inançlı, coşkulu bir uzantısı oldu. Kuş- kusuz yine olacak, olacaklar. Ancak kadın poli- tıkası için uyanık bir altyapı gerekiyor herşeyden önce. O altyapıyı oluşturacakyöntemlerle kadın tabanını uyarmak, bilinçlendirmek gerekiyor. Er- keklere de kadınsız politika yapılamayacağını anlatmak gerekiyor galiba! Sorunlar giderek tır- manıyor ülkemizde, kadın da baştan sona yaşı- yor bu sorunlan. Evde, çarşıda, pazarda, okul- da, yolda, taşıtta, işyerinde, hastanede, mahke- mede, cezaevinde, deprem bölgesinde tüm so- runlann, yoksulluğun, geri kalmışlığın, işsizliğin, adaletsizliğin acı faturalannı kadınlar daödüyor. Yurttaş olarak, eş olarak, ana olarak, kısaca in- san olarak tüm sorunlan yaşıyor tepeden tırna- ğa. Çözümünü deyaşaması gerekir. Oluşan po- litikalara katılması, katılımcı gücünü, özgüveni- ni hissedebilmesi gerekir. Pazar günkü toplantıda böyle bir ışık bekliyo- rum ben. Karamsariığı aşıp aydınlığa yönelmek için bir güdü, bir soluk. O solukla hızlanarak umuda bir yolculuk. So- yut değil, somut çizgilerle yürümek geleceğe. Bu özlem hepimizin, dindirenler beri gelsin. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDA.NSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 1/ Armağan, hatra.andaç. 2/ Tecrübeli, us- ta... Eskimiş bez parçası. 3/ Argoda kaba ve 4 görgüsüz kim- seye verilen ad...Birtembih sözü. 4/Duman lekesı... Karşı- 7 lık beklenilme- _ den yapılan " yardun. 5/ Pe- 9 lerinli bir çeşit palto... Bir soru sözü. 6/ Czerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan de- nsı... Tavlada bır sayı. 7/"Eğilmişarzakanar, 3 muttasıl kanar güller' 4 Durur — gibi dallarda c kanh bülbüller" (Ah- met Haşim)... Eski dil- de ayak. 8/ Vücutça ve 7 ruhça dayanıksız olan- 8 lar için kullanılan bir g alay sözü. 9/ Judoda ku- rallara bağlı tutuş dizisi... Ince ve keskin ses. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Alışverişteçok kâramacını güden kimse. 2/ Türlü renk- lerde kareli olan kumaş... Renklı, çok parlak ve saydam olmayan bir tür vernik. 3/ Evcil bir geyik... Narçiçeği renginde bir süs taşı. 4/ Kuran'ı güzel. yüksek sesle ve usulünce okuma. 5/ Orta Anadolu'ya özgü halay türü bir halk oyunu... Eski dilde su. 6/ Güney Afhka Cumhuri- yeti'nin plaka işareti... Küçük mağara... ltalya'da bir ova. II Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynamasını is- tediği kâğıdı belırtme... Mutlak. 8/ Lozan Antlaşması'nın yapıldığı saray... Lityumun sımgesı. 9/ Ekmek ufağı... Bir kümes hayvanı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle