Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 EKİM 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Türbanlı
servisler
İlköğretim çağındaki
öğrencilerin okul
servislerinde "hostes"
bulundurulması kuralı
getirildi. Çobukların
güvenliği
açısından doğru
bir karar. Ancak,
okullardan
temizlenmeye
çalışıfan "mikrop"
bu kez servislere
bulaştı ve türbanlılar
servislere "hostes"
olarak girmeye
başladı... Ne var
bunda demeyin... Bir
velinin anlattığına göre
özel okuldaki çocuğu,
türbanlı bir "hostes"in
servisine düşmüş;
çocuk okuldan eve
geldiğinde kapıdan
girerken ilk sözü
"selamünaleykürrT
olmuş.
YanıUar
nerede?
Milli Eğitim Bakanlığı,
okul müdüıiüğüne
atanacak öğretmenler
için "yönetici sınavı"
yapıyor. Ama
sınavdan sonra ne
sorulan
açıklıyor ne de
doğru yanıtlan.
Zaten
sonuçlann da
doğru dürüst
açıklandığı yok...
Dostlar alışverişte
görsün! Torpilini bulan
müdürlüğe oturuyor!
Elektronık posta: someposta.cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Meclis'in
verimliliği düşükmüş...
"Cevlan derisi kottuâa
oturanı tabii ki
rehavet basar!"
ürkiye'deki "Nurculuk dini"nin önde ge-
lenleri tarafından 17 Ağustos'taki depremin
"ilahi ikaz" olarak yorumlanmasından son-
ra "din"in kurucusu Said-i Kürdi'nin adı bir
kez daha gündeme geldi. Sait adındaki bu adamın
peşinden kimlerin gittiğini, bu "din"den kimlerin,
nasıl para kazandığını çok iyi biliyoruz. Örneğin Fet-
hullah Gülen.
Gülen, Nurcubaşı Mehmet Kutiular'ın 'ilahi ikaz"
yorumuna karşı çıkıyor görünse de, sonuçta dep-
rem sırasındaki TUPRAŞ yangınının sönmesi için ezan
okutan bir Nurcu'dur, Nurcular'ın bir kanadının "ho-
caefendi"sidir!
Said-i Kürdi'ye dönersek... Bu adamın sapkınlık-
larını, kendince bir din kurduğunu, dinin siyasetin içi-
ne girdiği günümüz koşullarında insanlara anlatmak
oldukça zor. Çünkü Nurculuk öğretisinin temelinde
islamiyeti kullanmak ve insanlann dini duygularını
sömürmek var. Osmanlı'da da böyleydi ve Said-i Kür-
Şeytani iğfaldi'nin bir sapkın olduğunu Mustafa Sabri Efendi
de söylemişti.
Mustafa Sabri Efendi: Son Osmanlı Imparatoru Vah-
dettin'in Şeyhülislamlığını yapmış, Damat Ferit ka-
binesinde sadrazamvekili olarak bulunmuş, Kurtu-
luş Savaşı'na karşı çıkmış, Cumhuriyet ilan edilin-
ce 150'likler listesinden yurtdışına sürülmüş, Yuna-
nistan ve Hicaz'ın ardından Kahire'ye yerleşmiş ve
Mısır'da ölmüş bir din adamı...
Ankara'daki dostumuz Veli Yıldınm, Mustafa Sab-
ri Efendi'nin Kahire'de kaleme aldığı bir makalesini
göndermiş:
"Said-i Kürdi meselesini tetkik ederken başlıca iki
nokta üzerinde durmak icabeder. Birincisi, mürid-
lerinin Said-i l'zam edeceğiz (ululaştıracagız) diye
JSESSÎZ SEDASIZ (!) NVRİKURTCEBE
küfre varan sözleridir. ikincisi ise, Sait'in izhan ke-
ramet etmesi ve sureyi Nur'un (Nur Suresinin) asıl
muhatabının kendisi olduğu hakkındaki zu'mu ba-
tılı... Belki de bu sözleri iğfalatı şeytaniyyeyi (şeyta-
ni iğfali), ilhamatı hakikiye (Allah'ın ilhamı) zannede-
cek kadar mağşuş (karışık) olmasındandır.
Kürt cemaatinde şafii mezhepli, nakşi tarikatlı,
okur fakat yazmaz, imla bilmez, Türk'ün lisanına
hakkıyla vakıf olamamış, felaketten felakete sürük-
lenmiş bir adamdır...
Kendini Kuran-ı azim-üş-şan'ın müdafıi gibi gös-
teren Sait, bizzat kendisi Kuran-ı azim-üş-şan'a mu-
halefet etmektedir.
Gaybı (görünmez şeyleri) yalnız Allah'ın bileceği-
ni Kuran-ı Kerim kaç kere tekrar etmiş olmasına
rağmen Sait, Hazreti Ali'nin Ceycelutiyye kaside-
sinde risalei Nur ve Siracünnur'un geçtiğini, bunu
keşfettiğine bizi inandırmak ister."
Nurculuk dedikleri aslında yerli malı Satanizm!
Depremzedeleri boş okula almıyorlar
okuldan söz etmışti. Çok sayıda aile
çocuğunu Polatlı'daki yatılı bölge oku-
luna göndermek istemişti.
Sonrasını Kabaklı anlatıyor:
"Polatlı'ya nakil için bir grup öğren-
ciyi yola çıkarmak istedim. Polatlı dan,
'kriz masasından geçmeden öğren-
cileri alamayız' dediler. Ankara'yı ara-
dım, kriz masasının bu okuldan habe-
ri yoktu. Kriz masasından bir yetkili ko-
nuyu Ankara Valı Yardımcısı Vedat
Müftüoğlu ile görüşeceğini söyledi.
Görüşmenin sonucunu bir hafta son-
ra alabildim. Vali Yardımcısı Müftü-
oğlu, 'okulu 2000 yılında törenle aça-
cağız' demiş, kadro atayamazlarmış.
Sonra da izne çıkmış."
Depremzedeiere daha çok acı
çektirmek için plan yapsanız,
böylesine başanlı olamazsınız!
Ankara'nın Polatlı ılçesıne bağlı Şa-
banözü köyünde herşeyi ile bitmiş fa-
kat boş duran bir bölge yatılı ilköğre-
tim okulu vardı. 240 kız, 240 erkek öğ-
renci kapasiteli okulun adını da "Hik-
met Uluğbay" koymuşlardı.
Marmara depremi üzerine Polatlı ll-
çe Milli Eğitim Müdürlüğü okulun dep-
remzede öğrencilere tahsis edilece-
ğini düşünmüş ve Polatlı Kaymakam-
lığı da durumu Ankara'daki "kriz ma-
sası"na iletmişti.
Yazmıştık... Okul dersanesinden ya-
takhanesıne kadar herşeyi ile tamam-
lanmıştı.
Bu arada deprem bölgesindeki yar-
dım çalışmalarına katıfan Münevver
Özgür Kabaklı da, çadır çadır dola-
şıp depremzede ailelerle görüşmüş
ve çocuklarını gönderebilecekleri bu
Atın ölümü Çiller'den olsun!
Banş Ertürk
ÇED KÖŞESÎ
İOKTAY EKİNCİ
Vali Ali Fuat Güven
Bursa'da...
Kimi valiler vardır, "kararna-
menin" iple çekilmesine neden
olurlar. Tayinleri çıkınca da her-
kes derin bir "oh" çeker...
"
J
£îrhi vatiter de wdır, her ka-
râmarneden sonra bu kez görev-
de kafdıklan için "oh" çekilir.
K.açmılmaz tayinleri, sonunda
gelip çattığında ise yeni "şansb"
ile kendilerinden önce ulaşan ha-
ber " gözünüz aydın" mesajlan-
nı da içerir... Tıpkı, son valiler ka-
rarnamesi kapsamında Eskişe-
. hir'den Bursa'ya atanan Ali Fu-
at Güven'de olduğu gibi..
• • •
"İlk valiliği" olmasına rağmen
Eskişehir'de tam "7 yıl" görev
yaparak değişik hükümetlerin
"çemberinden" geçen Ali Fuat
Güven, bu uzun görev süresini iki
temel nedene borçlu olsa gerek.
Birincisi, siyasal iktidarlann
değü. "devletin" valisi olmakta
gösterdiği özen... Üstelik, herhan-
gi bir devletin değıl, "sosyal hu-
Hele şu üzerinden karayolu ge-
çen Oglakçı köyü ve bu köyün
tüm evlerini "özgün şekilleriyle
yenileyen" restorasyon projesi-
nin "miman" ve ^ponsoru"?..
Yüreği yurt sevgisiyîe ve Anado-
lu insanına bağlılıkla atan sevgi-
li valileri olmasaydı, Türkiye'ye
örnek olacak bu kültür hizmetini
bir yıl gibi kısa sürede gerçekleş-
tirebilirlermiydi?..
Köy evlerinin bakım ve ona-
nm projelerini "gönüllü" olarak
gerçekleştiren Anadolu Üniver-
sitesi öğretim üyesi Erkan Lçkan
ile aynı projeye sponsorluk yapan
Esbank, tl Ozel Idaresi'nin de
"altyapı inşaadannı" üstlenme-
si sonucunda inanılmaz bir gû-
zellik yarattılar. Oğlakçı'yı, "kun-
liğiyle gnrur duyan" bir köy ve
"özgün peyzajıyla" 21. yüzyıla
da armağan ettiler...
Benzer şekilde, l.Ö. 550'lerin
tanığı Midas antik kentindeki Ana
Tanrıça Kybele'ye ithaf edilmiş
Odunpazan'nın neşeli çocukJan... Dansı "Cumalıkızık"lılara.M
kuk devlednin" valisi olmak... Yi-
ne üstelik herhangi bir sosyal hu-
kuk devletinin de değil, "laik ve
demokratik cumhuriyetin" ka-
mu yaranndan ve uiusal çıkardan
ödün vermeyen temsilcisi ve "gü-
vencesi" olarak görev yapabil-
mek... Böylesi birmisyonu Eski-
şehirüe 7 yıl üstlenebilinenin ikin-
ci temel nedeni ise hiç kuşkusuz
hem devletin hem de "halkın va-
lisi" olabilme özelliği...
Ali Fuat Güven, Bursa'ya ha-
reket etmeden önce yayımtedığı
mesajdadiyorki: "...yapılan her
güzel atılımda Eskişehirlilerin
büyük desteğini gördüm."
Genç valı. '•kibarlığından"
söylemiyor, ama asıl büyük des-
teği, kentlerine ve illerine güzel
hizmetler yapmak isteyen Eskişe-
hirliler yine ondan gördüler...
Örneğin kentın köklü tarihinde
Frigler'den başlayan uygarlık se-
rüvenini yeniden belleklere taşı-
mak isteyen aydınlar: ya da Yu-
DUS Emre'nin hemşerisi olmanın
aynı zamanda derin düşünsel so-
rumluluklan da içermesi gerekti-
ği bilincini topluma yayma çaba-
sı içindeki kültürneferleri; aynı du-
yarlılık içinde "Cumhuriyet'e
kanat geren" Eskişehirli yazar-
lar. sanatçılar ve basın emekçile-
ri... Ali Fuat Güven'in sadece des-
teği ile değil, "teşvik edici" tav-
n ve dostça dayanışmasıyla da
coşkulu günler yaşadılar...
"Yazılıkaya" anıtını kurtarma
projesi de yine Ali Fuat Güven'in
"güvencesinde" geliştirildi. Es-
kişehir'in tarihsel kent merkezi
Odunpazan, kente kimlik ve ya-
şama sevinci veren Porsuk,
1995"ten bu yana çağdaş sanatı
ve kültürü Anadolu'nun ortasın-
da yankılatan Uluslararası Es-
kişehir Festivali... Ali Fuat Gü-
ven'in hep öncelikli gündem mad-
deleri arasında yer aldılar...
• • •
Işte böylesi bir duyarlılık, bun-
dan böyle artık Bursa için kolla-
n sıvıyor. 7 yıllık Eskişehir "ha-
nrlığından" sonra Bursa ise söz-
cüğün tam anlamıyla bir büyük
"sına\r
" olarak Güven'i karşılıyor.
Çünkü, ne Bursa Ovası'nın ka-
lan yeşiline de acımayan "şımar-
tılmış" siyasi işadamlan gibileri
vardı Eskişehir'de ne de Uludağ'ı
bile gözden çıkartabilen türden
gözü dönmüş rant salduılan...
Hele İznik Gölü'nü Teksas çö-
lü sanan "Cargill" benzerlerini
Eskişehir henüz daha görmemiş-
ti... Bu bakımdan, yeni Bursa Va-
lisi'ne öncelikle yürek dolu "ba-
şanlar" diliyoruz; sonra da Bur-
sa'nın özveril' ve çalışkan çevre
ve kültür dostlanna şu mesajı ile-
tiyoruz: "Güven'in bu zorîu sı-
navı geçebilmesi için önce sizler-
le çalışması gerekiyor. Olanı
biteni anlatın ve desteğinizi esir-
gemeyin..."
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK [email protected]
ÇİZGİLtK KÂMİL MASARACI
t
İ
K
X
1
HARBt SEMİH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HEkim
TÖPKAPf SAR/M MUZESI..
19Z4-'TE BUGÛN, TOPKAPi SABAYI, MÛ2B OLAeAK HAU3N
•ZJYABSTİNE 4ÇILDI. XV. yÜZYILM PADİŞAH FATİH SUL-
TAN MEHMET T?KAFINDAN TEMEÜ APlAN SAtSfiY,
Ü Ü
BTMİfTİ. HER PADİÇAH zAfaAVrHDA ÇEŞ/TIJ EK-
LEPME ZEMGİULEŞEH SAZAYA SOM BlNAYI X(K. yÛZ--
YILDA AgPuiMECıT yAPTTRMrfT!. BU ÖeEUJĞİ */£-
OENİYLŞ, ToPMPl S/)£Ay/,HEJS. /eöŞES/NOE PEĞİ-
Şy/r MibîARİ ANLAYIŞ VE~ Z£W£İ yAMSITA/J gig. YA-
PILAR. TOPLJJLUĞU
MÜZE OLDUĞU SlgADÂ, 1O3
TAKAF/MDAM gAHILJP /trOeuA/AA/ SA&ly/A/ SAZJ
BÖLÛML&Zİ &İPAU güUlfJMA£7XVpt. SG&IYfA/,
R.ESMÎ TAriL OLAN OJA/IA ŞÜNLE&L£İyAeS7EAÇl£
OA EL£şrH2Jce/ee Neeeu OIMAKTAYDİ-
ESPİYE KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1995/6' Karar No: 1998/13
Yukanda numarası yazılı 217 ada 15 nolu parsele itiraz davasın-
da, karann davalılardan Hüseyin kızı Çakır'a tebliğ edilemediği, ad-
resinin tespit edılip tebligat yapılamadığtndan 3.4.1998 tarihli ve
1995/6 esas, 1998/13 sayılı kararın hüküm fıkrasındaki dava konu-
su Espiye ilçesi Kaleboynu mahallesınde bulunan tarla çalılık ve tek
katlı kâgir ev vasfındakı 7 heklar 5741 m2 yüzölçümlü 217 ada 15
nolu parsele ait taşınmazm kadastro tespitinin iptaliyle, orman ola-
rak hazine adına tapuya tesciline karar venlmiş olup işbu kısmın adı
geçen davalı Çakır'a tebliğ yerüıe kaım olmak üzere ilan olunur.
Basın: 48744
LAPSEKİASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1999/44
Davacı Zihni Arsian tarafından davalılar Hazine- orman
ve Harmancık köyü muhtarlığı hakkında açılan tescil davası
nedeniyle; Dava konusu. Lapseki ilçesi, Harmancık köyü,
Kocagöynük mevkii, kuzeyi: Yeni Balcılar yolu, güneyi: de-
re, batısı: Eski Bağcılar yolu, doğusu: Recep Arsian tarlası
ile çevrili 21.791.00 m2 mikarlı, tarla vasıflı taşınmazın da-
vacı Zihni Arslan adına tapuya tescili talep edilmektedir.
ttirazı olanlann 3 ay içerisinde yukanda numarası yazılı
dava dosyasına başvurmalan ilan olunur. 29.9.1999
Basın: 46846
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Ulusal Onur
Avrupa Birliği Komisyonu'nun, "Türkiye'ye tam
adaylık statûsü verilmesi"r\e ilişkin raporunun özet
bilgileri eline ulaştığında, devlet katında önemli bir
toplantıdaydı. Elindeki kâğıdı dikkatle okuduktan
sonra katlayıp, üç düğmeli lacivert ceketinin sağ
cebine yerieştirdi. Düşünmeye başladı. Düşünür-
ken renk vermemeye çalışıyordu. Kolay değitdi...
"Allah göstermesin!" Helsinki'de bu öneri doğrul-
tusunda alınacak bir karar, üstesinden gelineme-
yecek büyük sorunlara yol açabilirdi.
Düşündükçe beyni kanncalanıyordu. Kırk yıldır
politikanın içindeydi. Belki hiç bu kadar zorlanma-
mıştı. Birazdan haberciler çevresini saracaklardı.
"Ne diyorsunuz, efendim?.." Bu sorulardan artık gı-
na geliyor, ama o her seferinde söyleyecek "yeni"
birşeylerbuluyordu. Daha iki gün önce, "BatıAv-
nıpazaten ırkçıdır!" demiş, herkesi şaşırtmıştı. Av-
rupa ile ilişkilerin yumuşadığı, "kötü komşu " Yuna-
nistan'la bile kıyıdan köşeden dostluk köprülerinin
kurulduğu bu günlerde yaptığı bu "çarpıcı" açık-
lamaya insanlar bir anlam verememişlerdi. Politi-
kacılık, biraz da "beklenmeyeniyapmak" değil miy-
di? Açıklamasıyla hem herkesi şaşırtmış, hem de
Avrupa'ya bir "satırarası mesajı" vererek bir taşla
iki kuş vurmuştu. 1940'lardan bu yana °öcü", "uma-
cı" söylenceleriyle ninnilenmiş halkın kafasını ka-
nştırmak doğru değildi. "Dörtyanının düşmanlar-
la çevrili" okjuğuna inanmış insanlar, stadyumlar-
da hâlâ "Avrupa, Avrupa duy sesimizi!.." dıye yır-
tınırken, tersine davranmak yakışık almazdı. O,
hep halktan yana olmuştu.
Bu ülkede politikacılarhep halktan yanaydı. Ken-
dilerini genç yaşlarında halka adıyorlar, büyük öz-
verilerini yaşamları boyunca sürdürüyorlardı. On-
lan hiç kimse halka hizmetten alıkoyamıyordu. Kı-
mi zaman iktidar oluyorlar, kimi zaman muhalefe-
te düşüyorlar, ama adım atamayacak kadar yor-
gun düşseler ya da yerlerinden kalkamayacak ka-
dar yaşlansalar da halka hizmetten vazgeçmiyor-
lardı. Halk da onlardan vazgeçemiyordu. ışsizlik-
ten bunalıyor, pahalılıktan eziliyor, yoksulluktan sü-
rünüyor, ama "sandıkgünü" gidip, oyunu yine on-
lara veriyordu. Bu, "mazoşist davranış sorunsa-
//"nın ardında yatan nedenleri sosyal psikoloji uz-
manlan bile çözemiyorlardı. Halkın "kitlesel psi-
koz"u, bilimsel olarak henüz çözülememiş de ol-
sa, siyasal zekâ, olanı olduğu gibi kabul ederek,
bundan yararlanmanın pratik yollannı bulmuş, öz-
gün yöntemler geliştirmişti. Türkiye, başka devlet-
ler hedef alınarak kitlesel gösteri düzenlenen ülke-
ler içinde "çeşitlilik" açısından ilk sırayı alıyordu. Bir
ay içinde yedi ayrı ülkenin temsilciliklerine siyah çe-
lenk bırakılıp, üçü için "öze/gösfer/"düzenlenme-
si hiç de kolay bir iş değildi. Kravat yakmak, man-
dalinaezmek, televizyon ekranı patlatmakve pen-
cerelerden buzdolabı atmak ise tamamen bir "Türk
buluşu" idi. Politikacılar bir ülkeyi hedef gösteriyor-
lar, halkderhal harekete geçiyordu. Işin daha ilginç
yanı, bir gün önce "düşman" gösterilen ülkenin, er-
tesi gün "en yakın dost" olarak görülebilmesiydi.
O ülkenin konsolosluk tabelasına daha dün çürük
domates fırlatanlar, ertesi gün aynı kapıya gidip kon-
solosluk kavasının yanaklanna dostluk öpücükle-
ri konduruyoriardı. Şaşırtıcı olmak, Türk siyaseti-
~n nin temet özelliklerirîden biriydi. " •• ^ - "
, Avrupa Birliği'ne tam adaylık ise işleri gerçelüten'
kanştırıyordu. Yıllardır, "alındık, alınmadık" tartış-
malarıyla "alçak düşman - sadık dost" duygusallı-
ğı arasında gidip gelmiş onca ülkenin, "potansiyel
düşman" olarak aniden sahneden çekilmesi, içe dö-
nük dış politikada kapatılması zor bir gedik aça-
caktı. Bu sayıya, diğer "tam atfaylar" ve "ac/ay
adaylar" da eklendiğinde, gedik daha da büyüyor-
du. Kurtuluş, yine o gözünü sevdiğim "insan hak-
/an"ndaydı. İnsan haklan diyerek üzerimize gel-
diklerinde hazırlıklt olmalıydık. Yedi yüz yıllık bir ci-
han imparatoriuğunun mirasçısı olan devletimiz, in-
sanlannın haklannın nerede başlayıp nerede bite-
ceğini kendisi tayin ederdi. Buna hiç kimsenin "mü-
dahale hakkı" olamazdı... Çünkü bizim bir "ulusal
onurumuz" vardı ve bunu kimseye çiğnetmeye-
cektik. "Ama efendim, imzaladığımız sözleşme-
ler?..' Bu, bakışlan Kulüp Rakısı etikesindeki adam-
lann hafıf "müstehzi" bakışlannı andıran uzunca boy-
lu adam sinirine dokunmaya başlamıştı. Arkasın-
da hep kibar kibar duruyor, ama her söylediğini de
pürdikkat izleyip düzeltiyordu. "Sözleşmeter, ulus-
larüstü hukuk?.." Eğer, "ulusal onur" söz konusu
ise tüm sözleşmeler bir yana bırakılabilirdi. Biz Av-
rupa'ya muhtaç değildik ki!.. Bugüne kadar nasıl
yaşamışsak, yine öyle yaşardık.
Dışarıda haberciler bekliyordu. "Türkiye güçlü
bir devlettir... Raporda tam ne denmiş, bilmiyo-
rum, ama ulusal onurumuzu koruyacağız..." Mer-
divenlere doğru yürüdü.
Faks:(0216)418 8410
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Başkası söy-
lüyormuş gibi,
karnından ko-
nuşma becerisi
olan kimse. 2/ 3
Avrupa'da bü-
yük bir yanma-
da... Japonlara 5
özgü bir tür gü- g
reş. 3/Uzuntüy-
lükalpak...Hü-
kümdarbaşlığı.
4/ Değerli bir
süs taşı... Bakı- 9 _
nn simgesi. 5/ Kütah-
ya'ya özgü, yuvarlak
gövdeli ve ince boyun-
lu bir sürahi türü. 61 Yi-
ğit... Bağ budamaya ya 3
da ağaç kesmeye yarar 4
eğri bir bıçak. II Yaz
yağmuru... Gökcisımle-
rini gözleme. 8/Felsefe-
de. bilgi ile varlık arasın-
da ilişki kurduğu düşü- 8
nülenkavram... Yardım g
amacıyla toplanan para.
9/ Ince bir zincirle boyna takılan değerli takı.
YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ "Çok önemli kişi" anla-
mında uluslararası kısaltma... Takım. II" Varam kul olam
şeyh eşiğine,' dikinem yüz bin pâreden" (Yunus
Emre)... Behçet Necatigil'in bir şiir kitabı. 3/ Asya"da
bir ülke... Giysi kolu. 4/ Yanardağ kayalıklan arasında
bulunan bir feldispat türü... "Saçlanma ak düştü ' Sana
bulamadım" (Şarkı). 5/ Davranış, düşünce, duy-
gu bakımmdan ince ve nazik olan. 6/ Duman lekesi... An-
talya yakmlanndaki ünlü arkeolojik mağara. II Ortado-
ğu'da bir göl... Dede Korkut öykülerinin bir kahrama-
nı. 8/ Asma kürüğü... Bir anda oluveren. 9/ Süslü bir ge-
zinti arabası... 1954'te Istanbul'da ya>imlanan haftalık mi-
zah dergisi.