Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17EKİM1999PAZAR
10 H A B E R L E R [email protected]
Issız bir adada eğri bir adamın gizli aşkıÖnce sorumu sorayım da, sonra
birlikte düşûnelim: Evlisiniz ve
uzayda ya da uçsuz bucaksız bir
adada, hikâye bu ya, tanımadığınız,
çok, ama çok güzel bir kadınla baş
başa kaldımz. (Kadınlar kendilerine
göre soruyu değişrirsinler, bir
erkekle baş başa kaldınız). Ve üç gün
sonra yine evinize döneceksiniz.
Kimse sizi görmedi. duymadı ve
hiçbir şey bilmeyecek. "O kadınla
aşk yaşar mı> dınız?"
Yaşam, acımasızca tekdüze. Her sabah
aynı saatte aynı istasyonda aynı
peronda, peronun aynı noktasında
rfene biniyorum. Trende aynı yüzler.
Büyüdükçe yalnızlaşan şehirlerde aynı
tekdüzeliğin kurduğu tanışıklık ve
iletişimsizlik çelişkisi. Konumuza
dönelim, bir yıldan bu yana trende ne
biletçi gördüm ne bilet kontrolü. Ama
herkes biletini almış, makinede
damgalatnuş ya da kimisinin ayhk-
yıllık kartlan var. Tren, otobüs,
tramvay, metro, tüm toplu taşım
araçlannda hiçbir kontrol yok; aslında
varmış, ama ben hiç rastlamadım,
demek ki binde bir bir kontrol var.
Elini kolunu sallaya sallaya binip
gidiyorsun. Eğer kontrolde yakalansan
bile çok küçük bir cezası varmış.
Türkiye'de de böyle hiç kontrol
olmasa. siz bilet alır mıydınız?
Lisede okuyan oğlum Bansözgür,
hasta olduğu içın birkaç gün okula
gidemedi ve bir sınavı İcaçırdı.
Öğretmeni, "tstediğiıı zaman sınavı
alabilirsin, aynı sorulan soracagım.
ama vermek isteseler de
arkadaslanndan sorulan akna"
demiş. Sız olsanız, sorulan alır
mıydınız?
Şimdi lütfen yukandaki üç örnek
soruyu sessizce yanıtlayınız.
Yanıtlanmzı kannıza ya da kocanıza
bile söylemeyin. Benim yanıtlanm da
sakın ha sizi etkilemesin:
Evet, ben o kadınla aşk yaşardım ve
aylık tren kartım olmasaydı özellikle
iki istasyon arası bilet kullanmazdım
ve elbette hem de nasıl alırdım sınav
sorularmı.
Almanya'da yaşam çok, ama çok
sıkıcı. Insan, kurallara bindirilmiş,
kurallara sımsıkı bağlanmış, yaşamın
değil kurallann istedıği yere gitmek
zorundasın. Her şey belli, her şey açık,
kişilerin tüm yaşamı baştan planlı ve
her şey istikrarh. Yaşamın hiçbir
heyecanı kalmamış. Ben boğuluyorum
burada. Oysa yaşam. kuralsızhktır; bir
sürü "Ki-kötfi", "doğru-vanhş"
seçeneklerin kargaşasıdır. Bu
kargaşanın arasında boğuşmak.
kaçmak. yakalanmak, yeniden
kaçabilmek. yaşamın acımasızlığı
karşısmda uyanık olmak, işini bilmek,
yaşama karşı üstün olabilmek kavgası,
STUTTCART
ALİ
MŞLAK
becerisi ve eğer başarabilirsen, yaşamı
yenme sevincidir.
Türkiye'de bizim "en doğrumuz",
"Kuraflan, anayasayı bir kere
defivereyim" demiştir, aslında çok ince
bir zekâyla, "Dekbüdigin kadar dd!"
demek istemiştir. Burada adamlar bu
kurallar zincirini nasıl kurmuşlar ve
bir halkasını bile koparmadan nasıl
yaşayabiliyorlar şaşıyonım. Kurallar
mı çok iyi, karakterleri mi uygun?
Herhalde "kuzey" insanının karakteri
farklı. Serin hava, hücrelerdeki
"kurallara uyma dokulannı"
uysallaştınyor. Kuzu kuzu, denileni,
istenileni yapıyorsun. Bir yerde bir
anlaşmazlık, birkural boşlugu olduğu
zaman da bocalıyorlar, ne
yapacaklannı şaşınyorlar,
beceriksizleşiyorlar, yaşamla kavga
becerileri İyice körelmiş. Ama
Akdeniz insanı böyle değil. Örneğin
Ispanyollar kırk yıllık Franco'nun
kurallan altında boğulduktan sonra
delidolu bir özgürlük yaşıyorlar şimdi.
Ömeğin tspanya'da toplu taşım
araçlannda sıkı bir kontrol var! Yani
her şeyleriyle bize çok benziyorlar.
Almanya'da yaşayan Türkler ise,
ilginçtir, onlar da kurallara teslim
olmuşlar. Yazık, insan gerçek Türk
kimliğinı yavaş yavaş yitiriyor burada.
Peki, "kurakıhk" nasıl yaşamın özü
olabilmış burada? Elbette ki eğitim
çok önemli. Oğlum da -ne yazık ki-
Alman eğitim sistemine göre büyüyor.
Sınav sorulannın alınmaması
gerektiği, kopya çekmenin "eğriHk"
olduğu, eğitimle çok iyi veriliyor;
insan, daha yaş iken "doğnıKuluyor".
Oğlum. "Baba. öğretmenim bana çok
güveniyor. Kazara onun güvenini
yikarsam ne olurum ben?" diyor.
Toplumda, önce kişilerin kendilerine,
sonra da birbirlerine güvenleri
sağlanıp korkunç bir karşıhklı güven
ağı içine oturtuluyor kurallar.
Banşözgür, Türkiye"deki okuluyla
karşılaştınyor burayı: Arka arkaya iki
sınıfta aynı sınav olduğunda,
teneffüste, öğrenciler sorulan
almasınlar diye öğretmenler bir
koridor oluştunıp çıkan öğrenciler ile
giren öğrenciler arasındaki ilişkiyi
kesiyorlarmış. Ama yasaklar
karşısmda dâhice buluşlar, dâhice
çıkışlar yaratınz hemen: Sınava ilk
giren öğrenciler. sınıftan çıkmadan
önce sorulan ve yanıtlan sıralann
altına bırakıyorlarmış!
Sorulara sizin de hemen hemen benim
gibi yanıt verdiğinizden eminim. Bu
yanıtlara göre insanlar "iyi-kötû''
olarak sınıflandınlamaz. Sorulara
"etik" yanıtlar vermemişseniz, bu,
kötü olduğunuz anlamına gelmez.
Belki biraz "eğri"siniz; ama bu, "iyi"
bir kişi olmadığımz anlamına gelmez.
Tümevanm ile Almanlann "ıyi",
Türklerin "kötü" olduğu sonucuna da
varamayız. Hava koşullan nedeniyle
zaten kıvraklıklaruıı yitirmiş olan
Almanlar, biraz da "doğrultulmuş"
insanlardır.
"Fırsatlar hırsjz yaraür" diye bir söz
vardır. Yukandaki sorulara "evet"li
yanıtlar vermişseniz, içüıizde birazcık
hırsızlık belirtileri var demektir. Ama
öte yandan, "Fırsatiar yalnızca bırsız
yaratmadar, büyük ariamlar da
yaraürlar". Biz ara sıra,
başbakanlanmızı Yüce Divan'a
gönderelim mi diye yersiz bir kuşkuya
kapılınz. İnsanın, "hırsızhk'*tan
"büyük adamiıga geçişindeki ince
çizgiyi çok iyi ayarlanz biz.
Devlete güven, bankaya, ekonomik
sisteme güven, okuluna güven, yani
tüm sürprizlere kapalı bir sistem
kuralcılık. Akdeniz insanının, başı
göğe değercesine özgür, yaşama
meydan okuyan korkusuz yüreğine vız
gelir Almanlann kuralcılığı.
MalakofKafeleri
Paris'in güneyinde Malakof
denilen banliyöde küçük bır
bijuteri ve Japon lokantasına
bakan bir odadaydım.
Oldukça yakındım metroya.
Cüzdanımdan rengârenk metro
haritasını her çıkardığimda
olduğu gibi, Paris fantezün
yeniden canlanmıştı: Metrodaki
tüm hatlan alıp, üzerindeki tüm
noktalarda bir kafeye
oturmak... Yine her zamanki
gibi buna yetecek vaktim yoktu
ve yaşanmasına fanteziler
güdüklerini doğururdu. Ben de
hedef küçültüp Malakof
kafelerini dolaşmaya karar
verdim. Malakof (Biliyor
musunuz, bu aslen çift f'lidir.
Ama ben tek f ile de idare
edebileceğimizi düşünüyorum)
bir zamanlar Pierre
Larousse'un
PARİSharalanftin.
olduğu ku§
uçmaz
kervan
geçmez bir
kır yeriyken,
yoğun
kentleşme
sonunda
daha çok işçi ve çevre esnafin
oturduğu ikinci sınıf metro
istasyonlanndan biri haline
gelmişti. Sabah uğramak için
semt pazannın kurulduğu
sokağın köşesindeki Stella'yı
seçtim. îçerisi ne kalabalık ne
tenhaydı; çoğunluk tezgâhın
önünde kahvelerini içerken
radyo dinliyor, at yanşı
kuponlannı dolduruyoriardı. Iri
burunlu geçkince bir kadın cam
kenanndaki masada, eskimiş
şıklığı ile sabah kahvesini
yudumluyordu; elindeki küçük
espresso fıncanını ağzma her
götürdüğünde daha çok
büyüyordu burnu.
Herkesin elindeki günlük
gazeteler düzgünce dörde
katlanmış. birazdan vazoya
girecek bir demet olacaklarmış
gibi özenle okunuyordu.
Tezgâhın ardındaki at yanşı
muhabbetini isteksizce bırakıp
sipariş almaya gelen garsonla
konuşmamızdan yabancı
olduğumu anlayan kasketli
bistro sakinleri kafa kafaya
verip hangi milletten
olabileceğim üzerine
tahminlerde bulunmaya
başlamışlardı bile... Besbelli
pazann yanmdaki bu semt
bistrosuna pek furist
uğramıyordu. Sonunda
içlerinden biri elindeki yanş
kuponunu sallayarak bağırdı:
"La EspagnoL, La Espagnol!"
Eyvallaaah abiler... Umanm
bugünkü bahislerinızi de böyle
oynamamışsınızdır! Sonraki
durağımda ancak bir espresso
içimi kadar kaldım: oldukça
yeni ve sıradan bir kafeydi.
Çiselemeye başlayan yagmura
aldırmadan Malakof
sokaklannda kafe
tabelası aramaya
devam
ediyordum.
lşte yeni birtane
daha çıkmıştı
karşıma! Kapısını
iterken elimde
^ _ olmadan şöyle
bir arkama
baktım; hani biri beni izliyorsa
hakkımda düşünebileceği tek
şey: "Sistitli bir kafein
bağunksT olurdu herhalde.
Sonunda gerçek bir Fransız
bistrosunda bulmuştum
kendimi; duvarlannda yaldızlı
aplikleri, kristal vazolannda
plastik çiçekleri ve
Heinecken'in melamin
küllükleriyle "Idtschliğin"
doruğundaydı ve siyah
telefon, tam olması gerektiği
gibi tuvaletin yanındaydı.
Heyecanla çantamdan
bloknotumla kalemimi
çıkartırken aniden başımda
bitiveren garsonun gözlerinde
apaçık şunlan okudum: "İşte
bir yazar özentisi daha! Bu
yabancılar Fransız kafelerinde
yazacak ne bulurlar
anlamıyonım: Kafe işte!
Ka-fc."
"Une cafe, s'ü vous ptaitr
ŞANSEV
TÜZÜN
Irene
Florida f
da
Küba'yı vuran Irene
kasırgası dün
ABD'nin Florida
kı>ılannda etkili
otmaya başladı.
Homestead
kentindeki bir
ahşveriş merkezinin
otoparkıru sel
basınca ortaya flginç
görüntüler çıkü.
Irene'in yol açtiğı
şiddetli yağış
yüzünden Mianü'yi
de sel basarken 1.4
mihon kişi
elektriksiz kaldı.
Biri çocuk beş kişi
elektnk akımına
kapüarak ÖWİL
(Fotoğraf:
REUTERS) '
2:>lC
-
Siz hiç Güney Yıldızı'nı gördünüz mü?
Size bu pazar bir masal anlatacağım.
Masal deyip geçmeyeceğinizi
biliyorum. Masalımız Kuzey Yıldızf yla
ilgili. Kuzey Yıldızı yıldızlann en
parlağı ve yalnızıdır; hiçbir gruba dahil
değildir. Parlar durur Kuzey'in soğuk
gecelerinde. Kuzeyliler yalruz
insanlardır; o yüzdendir. Güney'e tatil
için geldiklerinde insan yakınlığına
şaşırmalan. tsveç, Norveç ve Rusya'nın
buluştuğu Kuzey îskandinavya'da insan
yüzünehasrettirhalk. Genişbiraraziye
yayılmış, bir avuç yalnız yürektırler. O
yüzdendir tskandinav edebiyatında
yapıtlann doğanın gizemleriyle, masal
kahramanlanyla ve doğaüstü güçlerie
dolu olması. Kuzey Yıldızı yalnızlann
yıldızıdır. Ama sevenlerin de...
Söylenti odur ki tarih öncesi sıcak bir
Akdeniz gecesi, Kuzey Yıldızı bir an
için kaybolmuştur. Afrodit'in adasının
üzerinden hiç eksik olmayan, kendisi
gibi parlak bir yıldıza tutulmuştur
çünkü. Ona Güney Yıldızı adını
koymuştur. Tannlann boş bulunduğu o
yaz gecesi ansızın kaçırmıştır Güney
Yıldızı'nı Kuzey'e. Almıştır onu
STOCKHOLM
GüRHAN
UÇKAN
sımsıcak koynuna, soğuk kuzey
gecelerinde üşümesin güneyli yıldız
diye. O gün bugündür saklar onu
koynunda ve herkes Kuzey Yıldızf nı
yalnız sanır.
Derler ki tarih öncesi o geceden sonra
Akdenizli bütün âşıklar Güney
Yıldızı'nın yokluğunu yüreklerinde
hissederler. Oysa o varken ona
alışmışlardı. Başlannı kaldınp ona
bakmak akıllanndan bile geçmezdi
çünkü. O hep vardı, nasılsa vardı;
sevgiyle iyi sulanmayan çiçeklerden
biriydı Güney Yıldızı. Zamanla soldu
herhalde, dediler belki de, "Kayıp gitti
buluthı bir gece. göremedik" dediler.
Oysa Güney Yıldızı sevgiye hasretti,
sevgilisine gitmişti. lşte bu yüzdendir
şimdi Kuzey Yıldızı'nın sevenlerin
yıldızı da olması. Kuzey'in aşk
şiirlerinden eksik olmaz o; Laponlann
efsanelerinden, orman cinleri dolu
masallardan. şarkılardan, geleneksel
türkülerden... Yazdönümü Bayramı
öncesi Jsveçli genç kızlar, uyumadan
önce yastıklannm altına 7 veya 9 çiçek
koyarlar, Kuzey Yıldızı'na uzun uzun
bakarlar ve düşlerinde prenslerini beyaz
atın üzerinde görürler. Kuzey Yıldızı,
Geceyansı Güneşi doğduğunda -ya da
batmadığmda, nasıl bakıldığına bağlı-
bile görülür çünkü. Yazdönümlerinde
yalnız bırakmaz genç kızlan...
Kuzey Yıldızı mutludur; sevgisini, bir
insanı sevmeyi bilenlerle paylaşmak
ister. Onun koynundaki Güney
Yıldızı'nı dünyanın en güçlü
teleskoplan bile göremez, yakalayamaz.
O ancak sonu mutlu biten güzel
öykülerde, düşlü masallarda vardır.
Güney Yıldızı'nı, yalnızca sevenler
görür: Bir insanı; yapaylıktan uzak,
dürüstçe, açıkça, rol yapmadan, yani
insan gibi sevmeyi bilenler görürler. Siz
de görüyor musunuz?
Münüı'tefiıtbol,•
ayyıldızlı çıkarma
vebirakeyfi
Münih, Münih olalıberi
herhalde bu kadar çok
Türk bayrağını ve coşkulu
Türk insanını hiçbir zaman
bir arada görmedi. Evet,
geçen cumartesi günü
Türkiye-Almanya milli
maçı öncesinde kenti şöyle
bir dolaşan insan, kendini
Dolmabahçe önünde,
Taksim'de ya da Ali Sami
Yen Stadyumu önünde
sanabilirdi.
Şehir, adeta bir günlüğüne
de olsa 'Kırmızı-Beyaz'a
kesri. Almanlann
ötedenberi 'Tûrkferiıı
Köşesi' diye adlandırdığı,
bizim 'Sirked'yi
aratmayan görüntülerle,
Merkez Gan ve etrafindaki
caddeler elleri ayyıldızlı
bayrağımızı taşıyan
binlerce insanımızla doldu
taştı gün boyunca...
Lokantalarda oturacak yer
yoktu ve dönercılerin
önünde uzun kuyruklar
oluştu. Günlerdir Türkiye-
Almanya maçının
heyecanıyla çalkalanan
Münih'te daha bir hafta
önce biletler tükenmişti
bile... 75 bin kapasiteli
Münih Olimpiyat
Stadyumu'nda bütün
biletlerin satılması bir
yana, karaborsada 400
marka kadar firlayan
biletler de kapışıldı. Olay,
düşünülenin de ötesinde
bir Türk seyirci kitlesinin
Almanlan şaşkına
çevirmesiydi? Hem de ne
şaşkınlık ne şaşkınlık, hiç
sormayın.
Yüzünün yansını kırmızı,
yansını beyaza boyayıp
baştan aşagıya bayraklarla
donanmış bizim çılgın
fanatiklerin yani sıra,
davul-zunıa eşliğinde
halay çeken çocukJar
trafiği altüst edip yeri
göğü inlettiler... Ve maçtan
saatlerce önce
kendiliğinden oluşan araba
konvoylan kente ayn bir
heyecan taşıdı adeta...
Ancak Münihliler böyle
'şamata' ve 'curcuna'ya
alışıklar.
Daha iki hafta önce sona
eren ünlü Oktoberfest'in
ardından yorgunluğu ve
sarhoşluğu üzerinden
atamayan kent, bu sürede
6 milyon turisti
ağırlamıştı. Belki de bu
yüzden olacak bizim
çocuklann sevimli
taşkınlıklannı
gülümseyerek izlediler.
Hatta ve hatta içlerinden
çoğu, 'biz size bu maçta
bir 5 çekeiim de görün de
akıttanın!-' düşüncesi
içinde bıyık altından gülüp
kafa salladılar. Ancak
kazın ayağmın hiç de öyle
olmadığım görüp
afalladılar. Polisin çok sıkı
güvenlik önlemleri
- almasına karşın kayda
değer pek bir şey olmadı.
Her köşe başında
mevzilenmiş ekip otolannı
seyrederek ve fotoğraflar
çekerek yaşanan şamatayn
belgeleyen yığınla
gazeteci tayfası ortalıkta
dolaştı durdu.
Almanlann esas şaskınhğı,
75 bin kişilik dev statta 60
bine yakın Türk'ün
olmasınaymış. Buna
Ribbeck de çok şaşırmış
ve "Ben bu Türk
seyircflere hayran kaknın
aztzun" demiş bir
gazeteciye. Münih bulvar
gazetelerine göre
kapasitenin ve Türklere
aynlan 13 bin biletin kat
kat üstündeki Türk
izleyicisinin bu stadyumu
'AH Sami Yen'e çevirme
becerisine şaşınp hayret
etmişler.
"Olmaz böyte şey-"
MÜNİH
EROL
ÖZKAN
demişler. Ama olan
olmuş! Bir başka şaşkınlık
da, Türklerin 90 dakika
boyunca büyük bir hırsla
oyuna asılmalan ve
hırslan olmuş. Sergen'in
bir fırtına gibi esmesini
kıskanmışlar ve belki de
kolayca yenilir yutulur
lokma olmadığımızı
anlamalan onlan hop
oturup hop kaldıran nokta
olmalı, kimbilif?
Eh, yıllarca önce Türk ••
takımlanyla
eşleştiklerinde zil takıp ' '
oynayan, el ovuşturup
'çantada kekUk' sandıklan
bizim ekiplere karşı bugün
artık çekinerek bakıyor
Almanlar. Türklerin 'çetin
ceviz' olduğunu kabul
eden köşe yazarlan da az
değildi son günlerde çıkan
haberlerde ve pek çok spor
otoritesı 'Aman ha, befli
oünaz, dikkat edin bu
adamlara!-' yollu
yaklaşımlannı da
unutmuyorlar
karsüaşmalardap önpqff$|İg
DenizB'nin kulağı çınlasın.
Evet, yine yıllar önce '' ""
sahalarda, "Avrupa
Avrupa duy sesünizL."
diye gırtlak patlatıp
çırpınan bizim
delikanlılann bu duası ise,
son yıllarda yerine gelmiş
gibi oldu bir yerde...
Avrupa duydu sesimizi....
Ve daha da duyacak...
Münih'te Türk milli takımı
aslanlar gibi mücadele etti
etmesine de, pisi pisine bir
galibiyeti kaçırmamn
hüznünü ulusça yaşadık.
Hele buradaki, Münih'teki
Türkleri hiç sormayın.
Kahrolduk! Almanlara bir
gol armak işten bile
değildi... Ve sergıledığimız
futbolun kalitesi ile hem
teknik adamlannın plan ve
hesaplannı bozduk hem de
adamakıllı adamlan
sinirlendirdik. Başta
Ribbeck olmak üzerc
bütün AJman oyunculann
yüzlerini gönnediniz mi
ekranlarda? Ve maçın
ardından Münih sokaklan,
birahaneler, barlar
bizimkilerle doldu.
Tatilcilerin %10'u reklamla, %90'ı tavsiye ile kendi otellerini bulurlar...
17 Fkim 1999
Bugün depremin
^2Yıkıntılar arasında
çarpan tek bir yürek
Ağaçtom sMtğmdan deniz görüntüsünû çetemedik Getn gOrün..
C
lub Orient, Antik Çağın adalet, sağlık ve barış için buluşma
merkezi olan Ören'de denize "sıfır", binbir yıldızlı bir tatil
köyüdür. Homeros'un doğum yeri "Işıklar Sahiü'nde,
Dünyanın atmosferinde oksijen oranı en yüksek iki noktasından biri
olan Edremit Körfezi'nde, Zeytin Rivierası'ndadır.
Club Orient'te. Ege stilinde yapılmış 62 dubleks yapının her dairesı
2-4 veya 4-6 kişilik aıleler için tasarlanmış, içlerinde duş/WC ve
telefon olan, odalardan oluşur. Tüm kapılar dev bir botanik bahçesıne
açılır. Bahçe biter, incecik kumlu plaj başlar
Ozurlüler ve engeililer için tumûyle düzayak, vejeteryanlar ve
dıabetikler için sorunsuz tatil. Günluk doktor vıziti.
~FFÂ~+7TH~VALTI~~
Kifi başı 6.000.000 TL, 0-12 yaş ScrelsU, 3. 4. S. 6. kifiler 3.000.000 TL
Club Orient Holiday Resort, Öreo-Burbaniye
Tel: 0.266.416 34 45 - 416 53 54 • Fax: 0.266.416 40 26
AntlkCagın
KoıreentusM
OreB'tfe yer >lan
cwrecllertB
BrtıtsMa Mertezldlr.
www.club-oncnt.com
olduk...
Hepımızi dernden sarsan 17 Ağustos
depremınden bugune kadar, sesırmzı duyup,
depremzedelerimize hiçbir karşılık
beklemeden yardımda bulunan, tum sahıs
ve şırketlere teşekkum txr bofç bılıyoruz.
İşte el ele verip yaptoklarınnz...
Adapazarı'nın FeazS ılcesıne Çağdaş Yaşam
Gılette llköğretım Okulu yapılıyor Hereke ve
Derbent'te de çocuklaı içın yurt yapılması
projeierı hazırlandı, destekçıler aranıyor
Ayrıca iki llköğretım Okıılu'nun bahçesıne
yapılmak üzefe. ek derslık bınaları içın destek
aranıyor Butun bunların yani sıra,' Izmıt,
Golcük ve Değırmendere'ye birer Çağdaş
Yaşam Rehabılıtasyon Merkezi yapılması
ıcin destek sağlama gıtn daha pekçok proıe
de yolda.
Tel: (0212) 292 08 00 - 292 08 01
MANY\S ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1999/54
Davacı Vesıle Kara tarafından davalı Durmuş Kara aleyhineraahkememızdeaçılan boşanma dava-
sının yapılan açık yargılamasında verilen ara karan gere^nce. Hasan ve Fatma oğlu. 1962 dlu davalı
Durmuş Kara'ya çıkanlan teblıgat bıla teblığ iade edıldığınden ve adresi de temın edılemedığinden,
kendısıne ılan yolu ile teblıgat japılmasına karar venlmış olup adı geçen davalmın duruşrnanın atılı bu-
lunduğu 16.11.1999 günü saat 9.00'da mahkememizde hazır bulunması veya kendısını bır vekıl ile tem-
sil ettırmesı, aksi takdırde dava yoklugunda devam ettmlıp karar \ enleceği dava dılekçesı yerine kaim
ohnak üzere usulün 510. 509 maddelen gereğuıce ılan olunur 27.7.1999. Basın: 37712
tif luriıre ntntieleKfk f
T.C.
ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ
İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
GAYRİMENKULÜNAÇIKAKrnRMAİLANI "'"'
1999/128 İ.Ş.
Sanlmasına karar verikn gayrimenkulün tinsi, krymeti, adedi, evsafi: Ankara, Mamak ilçesi, Saimekadın Mahalle-
si'nde Ortatepe sokağında kâin olup imann 6593 ada, 12 numaralı parselini teşkil eden 555 m2 miktanndaki arsa va-
sıflı taşınmaz, hissedarlar arasındaki ortaklığın giderilmesi için üzerindeki muhdesatlanyla birlikte açık artnrma sure-
tiyle satılacaktır.
Geniş evsafi dosyada mevcut bilirkişi raponmda açıklanrruştır.
Imar durumu: Yola mesafesi 7 metre, inşaat cephesi krokisinde, inşaat derinliği 19.50 metre, inşaat tarzı aynk, kat
adedi 4, saçak seviyesi 12.50 metredir.
A>nca, işbu ilan adresleri tespit edilemeyen hissedarlar Ali Osman Şimşek, Nazmiye Şimşek, Ali Sabankaya, Malik
Sabankaya, Haluk Sabankaya, Melek Sabankaya, Faruk Sabankaya ile Fatma Sabankaya mirasçılan Asiye Elmas, Tev-
fik Elmas, Nevzat Elmas ve Nihat Elmas adlanna satış ilanının tebliği yerine kaim olmak üzere de ilan olunur.
Takdir edilen kıymeti: 33.360.000.000. TL. %15 KDV alıcıya aıttir.
Saüş şartlan: 1- Satış. 7.12.1999 günü saat 14.10'dan 14.20'ye kadar Adlıye Mezat Salonu'nda açık artnrma sure-
tiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmu-
unu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıranın taahhüdü ba-
ki kalmak şartıyla 17.12.1999 günü aynı yerde aynı saatte ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar
elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artnrma ilanında gösterilen müddet so-
nunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinın malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını
bulması ve satış isteyenın alacagına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevir-
me ve paylaştırma masraflannı geçmesi lazundır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebı düşecektır.
2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar mil-
li bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledır, alıcı istediğınde 20 günü geçmemek üze-
re mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraılan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden
ödenir.
3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı, hususiyle faiz ve masrafa da-
ir olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdırde haklan tapu
sicilı ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır.
4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefille-
ri. teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temenüt faizinden mütesel-
silen mesul olacaklardır. ihale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu
fark, varsa öncelikle teminat bedelinden ahnacaktır.
5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masran verildiği takdırde isteyen alı-
cıya bir örnegi gönderilebilir.
6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmûş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak iste-
yenlerin 1999'128 İ.Ş. sayılı dosya numarasıyla müdürlügümüze başvurmalan ilan olunur. 5.10.1999
(*) llgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. •
Basın: 48887