12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17EKİM1999PAZAR 10 H A B E R L E R [email protected] Issız bir adada eğri bir adamın gizli aşkıÖnce sorumu sorayım da, sonra birlikte düşûnelim: Evlisiniz ve uzayda ya da uçsuz bucaksız bir adada, hikâye bu ya, tanımadığınız, çok, ama çok güzel bir kadınla baş başa kaldımz. (Kadınlar kendilerine göre soruyu değişrirsinler, bir erkekle baş başa kaldınız). Ve üç gün sonra yine evinize döneceksiniz. Kimse sizi görmedi. duymadı ve hiçbir şey bilmeyecek. "O kadınla aşk yaşar mı> dınız?" Yaşam, acımasızca tekdüze. Her sabah aynı saatte aynı istasyonda aynı peronda, peronun aynı noktasında rfene biniyorum. Trende aynı yüzler. Büyüdükçe yalnızlaşan şehirlerde aynı tekdüzeliğin kurduğu tanışıklık ve iletişimsizlik çelişkisi. Konumuza dönelim, bir yıldan bu yana trende ne biletçi gördüm ne bilet kontrolü. Ama herkes biletini almış, makinede damgalatnuş ya da kimisinin ayhk- yıllık kartlan var. Tren, otobüs, tramvay, metro, tüm toplu taşım araçlannda hiçbir kontrol yok; aslında varmış, ama ben hiç rastlamadım, demek ki binde bir bir kontrol var. Elini kolunu sallaya sallaya binip gidiyorsun. Eğer kontrolde yakalansan bile çok küçük bir cezası varmış. Türkiye'de de böyle hiç kontrol olmasa. siz bilet alır mıydınız? Lisede okuyan oğlum Bansözgür, hasta olduğu içın birkaç gün okula gidemedi ve bir sınavı İcaçırdı. Öğretmeni, "tstediğiıı zaman sınavı alabilirsin, aynı sorulan soracagım. ama vermek isteseler de arkadaslanndan sorulan akna" demiş. Sız olsanız, sorulan alır mıydınız? Şimdi lütfen yukandaki üç örnek soruyu sessizce yanıtlayınız. Yanıtlanmzı kannıza ya da kocanıza bile söylemeyin. Benim yanıtlanm da sakın ha sizi etkilemesin: Evet, ben o kadınla aşk yaşardım ve aylık tren kartım olmasaydı özellikle iki istasyon arası bilet kullanmazdım ve elbette hem de nasıl alırdım sınav sorularmı. Almanya'da yaşam çok, ama çok sıkıcı. Insan, kurallara bindirilmiş, kurallara sımsıkı bağlanmış, yaşamın değil kurallann istedıği yere gitmek zorundasın. Her şey belli, her şey açık, kişilerin tüm yaşamı baştan planlı ve her şey istikrarh. Yaşamın hiçbir heyecanı kalmamış. Ben boğuluyorum burada. Oysa yaşam. kuralsızhktır; bir sürü "Ki-kötfi", "doğru-vanhş" seçeneklerin kargaşasıdır. Bu kargaşanın arasında boğuşmak. kaçmak. yakalanmak, yeniden kaçabilmek. yaşamın acımasızlığı karşısmda uyanık olmak, işini bilmek, yaşama karşı üstün olabilmek kavgası, STUTTCART ALİ MŞLAK becerisi ve eğer başarabilirsen, yaşamı yenme sevincidir. Türkiye'de bizim "en doğrumuz", "Kuraflan, anayasayı bir kere defivereyim" demiştir, aslında çok ince bir zekâyla, "Dekbüdigin kadar dd!" demek istemiştir. Burada adamlar bu kurallar zincirini nasıl kurmuşlar ve bir halkasını bile koparmadan nasıl yaşayabiliyorlar şaşıyonım. Kurallar mı çok iyi, karakterleri mi uygun? Herhalde "kuzey" insanının karakteri farklı. Serin hava, hücrelerdeki "kurallara uyma dokulannı" uysallaştınyor. Kuzu kuzu, denileni, istenileni yapıyorsun. Bir yerde bir anlaşmazlık, birkural boşlugu olduğu zaman da bocalıyorlar, ne yapacaklannı şaşınyorlar, beceriksizleşiyorlar, yaşamla kavga becerileri İyice körelmiş. Ama Akdeniz insanı böyle değil. Örneğin Ispanyollar kırk yıllık Franco'nun kurallan altında boğulduktan sonra delidolu bir özgürlük yaşıyorlar şimdi. Ömeğin tspanya'da toplu taşım araçlannda sıkı bir kontrol var! Yani her şeyleriyle bize çok benziyorlar. Almanya'da yaşayan Türkler ise, ilginçtir, onlar da kurallara teslim olmuşlar. Yazık, insan gerçek Türk kimliğinı yavaş yavaş yitiriyor burada. Peki, "kurakıhk" nasıl yaşamın özü olabilmış burada? Elbette ki eğitim çok önemli. Oğlum da -ne yazık ki- Alman eğitim sistemine göre büyüyor. Sınav sorulannın alınmaması gerektiği, kopya çekmenin "eğriHk" olduğu, eğitimle çok iyi veriliyor; insan, daha yaş iken "doğnıKuluyor". Oğlum. "Baba. öğretmenim bana çok güveniyor. Kazara onun güvenini yikarsam ne olurum ben?" diyor. Toplumda, önce kişilerin kendilerine, sonra da birbirlerine güvenleri sağlanıp korkunç bir karşıhklı güven ağı içine oturtuluyor kurallar. Banşözgür, Türkiye"deki okuluyla karşılaştınyor burayı: Arka arkaya iki sınıfta aynı sınav olduğunda, teneffüste, öğrenciler sorulan almasınlar diye öğretmenler bir koridor oluştunıp çıkan öğrenciler ile giren öğrenciler arasındaki ilişkiyi kesiyorlarmış. Ama yasaklar karşısmda dâhice buluşlar, dâhice çıkışlar yaratınz hemen: Sınava ilk giren öğrenciler. sınıftan çıkmadan önce sorulan ve yanıtlan sıralann altına bırakıyorlarmış! Sorulara sizin de hemen hemen benim gibi yanıt verdiğinizden eminim. Bu yanıtlara göre insanlar "iyi-kötû'' olarak sınıflandınlamaz. Sorulara "etik" yanıtlar vermemişseniz, bu, kötü olduğunuz anlamına gelmez. Belki biraz "eğri"siniz; ama bu, "iyi" bir kişi olmadığımz anlamına gelmez. Tümevanm ile Almanlann "ıyi", Türklerin "kötü" olduğu sonucuna da varamayız. Hava koşullan nedeniyle zaten kıvraklıklaruıı yitirmiş olan Almanlar, biraz da "doğrultulmuş" insanlardır. "Fırsatlar hırsjz yaraür" diye bir söz vardır. Yukandaki sorulara "evet"li yanıtlar vermişseniz, içüıizde birazcık hırsızlık belirtileri var demektir. Ama öte yandan, "Fırsatiar yalnızca bırsız yaratmadar, büyük ariamlar da yaraürlar". Biz ara sıra, başbakanlanmızı Yüce Divan'a gönderelim mi diye yersiz bir kuşkuya kapılınz. İnsanın, "hırsızhk'*tan "büyük adamiıga geçişindeki ince çizgiyi çok iyi ayarlanz biz. Devlete güven, bankaya, ekonomik sisteme güven, okuluna güven, yani tüm sürprizlere kapalı bir sistem kuralcılık. Akdeniz insanının, başı göğe değercesine özgür, yaşama meydan okuyan korkusuz yüreğine vız gelir Almanlann kuralcılığı. MalakofKafeleri Paris'in güneyinde Malakof denilen banliyöde küçük bır bijuteri ve Japon lokantasına bakan bir odadaydım. Oldukça yakındım metroya. Cüzdanımdan rengârenk metro haritasını her çıkardığimda olduğu gibi, Paris fantezün yeniden canlanmıştı: Metrodaki tüm hatlan alıp, üzerindeki tüm noktalarda bir kafeye oturmak... Yine her zamanki gibi buna yetecek vaktim yoktu ve yaşanmasına fanteziler güdüklerini doğururdu. Ben de hedef küçültüp Malakof kafelerini dolaşmaya karar verdim. Malakof (Biliyor musunuz, bu aslen çift f'lidir. Ama ben tek f ile de idare edebileceğimizi düşünüyorum) bir zamanlar Pierre Larousse'un PARİSharalanftin. olduğu ku§ uçmaz kervan geçmez bir kır yeriyken, yoğun kentleşme sonunda daha çok işçi ve çevre esnafin oturduğu ikinci sınıf metro istasyonlanndan biri haline gelmişti. Sabah uğramak için semt pazannın kurulduğu sokağın köşesindeki Stella'yı seçtim. îçerisi ne kalabalık ne tenhaydı; çoğunluk tezgâhın önünde kahvelerini içerken radyo dinliyor, at yanşı kuponlannı dolduruyoriardı. Iri burunlu geçkince bir kadın cam kenanndaki masada, eskimiş şıklığı ile sabah kahvesini yudumluyordu; elindeki küçük espresso fıncanını ağzma her götürdüğünde daha çok büyüyordu burnu. Herkesin elindeki günlük gazeteler düzgünce dörde katlanmış. birazdan vazoya girecek bir demet olacaklarmış gibi özenle okunuyordu. Tezgâhın ardındaki at yanşı muhabbetini isteksizce bırakıp sipariş almaya gelen garsonla konuşmamızdan yabancı olduğumu anlayan kasketli bistro sakinleri kafa kafaya verip hangi milletten olabileceğim üzerine tahminlerde bulunmaya başlamışlardı bile... Besbelli pazann yanmdaki bu semt bistrosuna pek furist uğramıyordu. Sonunda içlerinden biri elindeki yanş kuponunu sallayarak bağırdı: "La EspagnoL, La Espagnol!" Eyvallaaah abiler... Umanm bugünkü bahislerinızi de böyle oynamamışsınızdır! Sonraki durağımda ancak bir espresso içimi kadar kaldım: oldukça yeni ve sıradan bir kafeydi. Çiselemeye başlayan yagmura aldırmadan Malakof sokaklannda kafe tabelası aramaya devam ediyordum. lşte yeni birtane daha çıkmıştı karşıma! Kapısını iterken elimde ^ _ olmadan şöyle bir arkama baktım; hani biri beni izliyorsa hakkımda düşünebileceği tek şey: "Sistitli bir kafein bağunksT olurdu herhalde. Sonunda gerçek bir Fransız bistrosunda bulmuştum kendimi; duvarlannda yaldızlı aplikleri, kristal vazolannda plastik çiçekleri ve Heinecken'in melamin küllükleriyle "Idtschliğin" doruğundaydı ve siyah telefon, tam olması gerektiği gibi tuvaletin yanındaydı. Heyecanla çantamdan bloknotumla kalemimi çıkartırken aniden başımda bitiveren garsonun gözlerinde apaçık şunlan okudum: "İşte bir yazar özentisi daha! Bu yabancılar Fransız kafelerinde yazacak ne bulurlar anlamıyonım: Kafe işte! Ka-fc." "Une cafe, s'ü vous ptaitr ŞANSEV TÜZÜN Irene Florida f da Küba'yı vuran Irene kasırgası dün ABD'nin Florida kı>ılannda etkili otmaya başladı. Homestead kentindeki bir ahşveriş merkezinin otoparkıru sel basınca ortaya flginç görüntüler çıkü. Irene'in yol açtiğı şiddetli yağış yüzünden Mianü'yi de sel basarken 1.4 mihon kişi elektriksiz kaldı. Biri çocuk beş kişi elektnk akımına kapüarak ÖWİL (Fotoğraf: REUTERS) ' 2:>lC - Siz hiç Güney Yıldızı'nı gördünüz mü? Size bu pazar bir masal anlatacağım. Masal deyip geçmeyeceğinizi biliyorum. Masalımız Kuzey Yıldızf yla ilgili. Kuzey Yıldızı yıldızlann en parlağı ve yalnızıdır; hiçbir gruba dahil değildir. Parlar durur Kuzey'in soğuk gecelerinde. Kuzeyliler yalruz insanlardır; o yüzdendir. Güney'e tatil için geldiklerinde insan yakınlığına şaşırmalan. tsveç, Norveç ve Rusya'nın buluştuğu Kuzey îskandinavya'da insan yüzünehasrettirhalk. Genişbiraraziye yayılmış, bir avuç yalnız yürektırler. O yüzdendir tskandinav edebiyatında yapıtlann doğanın gizemleriyle, masal kahramanlanyla ve doğaüstü güçlerie dolu olması. Kuzey Yıldızı yalnızlann yıldızıdır. Ama sevenlerin de... Söylenti odur ki tarih öncesi sıcak bir Akdeniz gecesi, Kuzey Yıldızı bir an için kaybolmuştur. Afrodit'in adasının üzerinden hiç eksik olmayan, kendisi gibi parlak bir yıldıza tutulmuştur çünkü. Ona Güney Yıldızı adını koymuştur. Tannlann boş bulunduğu o yaz gecesi ansızın kaçırmıştır Güney Yıldızı'nı Kuzey'e. Almıştır onu STOCKHOLM GüRHAN UÇKAN sımsıcak koynuna, soğuk kuzey gecelerinde üşümesin güneyli yıldız diye. O gün bugündür saklar onu koynunda ve herkes Kuzey Yıldızf nı yalnız sanır. Derler ki tarih öncesi o geceden sonra Akdenizli bütün âşıklar Güney Yıldızı'nın yokluğunu yüreklerinde hissederler. Oysa o varken ona alışmışlardı. Başlannı kaldınp ona bakmak akıllanndan bile geçmezdi çünkü. O hep vardı, nasılsa vardı; sevgiyle iyi sulanmayan çiçeklerden biriydı Güney Yıldızı. Zamanla soldu herhalde, dediler belki de, "Kayıp gitti buluthı bir gece. göremedik" dediler. Oysa Güney Yıldızı sevgiye hasretti, sevgilisine gitmişti. lşte bu yüzdendir şimdi Kuzey Yıldızı'nın sevenlerin yıldızı da olması. Kuzey'in aşk şiirlerinden eksik olmaz o; Laponlann efsanelerinden, orman cinleri dolu masallardan. şarkılardan, geleneksel türkülerden... Yazdönümü Bayramı öncesi Jsveçli genç kızlar, uyumadan önce yastıklannm altına 7 veya 9 çiçek koyarlar, Kuzey Yıldızı'na uzun uzun bakarlar ve düşlerinde prenslerini beyaz atın üzerinde görürler. Kuzey Yıldızı, Geceyansı Güneşi doğduğunda -ya da batmadığmda, nasıl bakıldığına bağlı- bile görülür çünkü. Yazdönümlerinde yalnız bırakmaz genç kızlan... Kuzey Yıldızı mutludur; sevgisini, bir insanı sevmeyi bilenlerle paylaşmak ister. Onun koynundaki Güney Yıldızı'nı dünyanın en güçlü teleskoplan bile göremez, yakalayamaz. O ancak sonu mutlu biten güzel öykülerde, düşlü masallarda vardır. Güney Yıldızı'nı, yalnızca sevenler görür: Bir insanı; yapaylıktan uzak, dürüstçe, açıkça, rol yapmadan, yani insan gibi sevmeyi bilenler görürler. Siz de görüyor musunuz? Münüı'tefiıtbol,• ayyıldızlı çıkarma vebirakeyfi Münih, Münih olalıberi herhalde bu kadar çok Türk bayrağını ve coşkulu Türk insanını hiçbir zaman bir arada görmedi. Evet, geçen cumartesi günü Türkiye-Almanya milli maçı öncesinde kenti şöyle bir dolaşan insan, kendini Dolmabahçe önünde, Taksim'de ya da Ali Sami Yen Stadyumu önünde sanabilirdi. Şehir, adeta bir günlüğüne de olsa 'Kırmızı-Beyaz'a kesri. Almanlann ötedenberi 'Tûrkferiıı Köşesi' diye adlandırdığı, bizim 'Sirked'yi aratmayan görüntülerle, Merkez Gan ve etrafindaki caddeler elleri ayyıldızlı bayrağımızı taşıyan binlerce insanımızla doldu taştı gün boyunca... Lokantalarda oturacak yer yoktu ve dönercılerin önünde uzun kuyruklar oluştu. Günlerdir Türkiye- Almanya maçının heyecanıyla çalkalanan Münih'te daha bir hafta önce biletler tükenmişti bile... 75 bin kapasiteli Münih Olimpiyat Stadyumu'nda bütün biletlerin satılması bir yana, karaborsada 400 marka kadar firlayan biletler de kapışıldı. Olay, düşünülenin de ötesinde bir Türk seyirci kitlesinin Almanlan şaşkına çevirmesiydi? Hem de ne şaşkınlık ne şaşkınlık, hiç sormayın. Yüzünün yansını kırmızı, yansını beyaza boyayıp baştan aşagıya bayraklarla donanmış bizim çılgın fanatiklerin yani sıra, davul-zunıa eşliğinde halay çeken çocukJar trafiği altüst edip yeri göğü inlettiler... Ve maçtan saatlerce önce kendiliğinden oluşan araba konvoylan kente ayn bir heyecan taşıdı adeta... Ancak Münihliler böyle 'şamata' ve 'curcuna'ya alışıklar. Daha iki hafta önce sona eren ünlü Oktoberfest'in ardından yorgunluğu ve sarhoşluğu üzerinden atamayan kent, bu sürede 6 milyon turisti ağırlamıştı. Belki de bu yüzden olacak bizim çocuklann sevimli taşkınlıklannı gülümseyerek izlediler. Hatta ve hatta içlerinden çoğu, 'biz size bu maçta bir 5 çekeiim de görün de akıttanın!-' düşüncesi içinde bıyık altından gülüp kafa salladılar. Ancak kazın ayağmın hiç de öyle olmadığım görüp afalladılar. Polisin çok sıkı güvenlik önlemleri - almasına karşın kayda değer pek bir şey olmadı. Her köşe başında mevzilenmiş ekip otolannı seyrederek ve fotoğraflar çekerek yaşanan şamatayn belgeleyen yığınla gazeteci tayfası ortalıkta dolaştı durdu. Almanlann esas şaskınhğı, 75 bin kişilik dev statta 60 bine yakın Türk'ün olmasınaymış. Buna Ribbeck de çok şaşırmış ve "Ben bu Türk seyircflere hayran kaknın aztzun" demiş bir gazeteciye. Münih bulvar gazetelerine göre kapasitenin ve Türklere aynlan 13 bin biletin kat kat üstündeki Türk izleyicisinin bu stadyumu 'AH Sami Yen'e çevirme becerisine şaşınp hayret etmişler. "Olmaz böyte şey-" MÜNİH EROL ÖZKAN demişler. Ama olan olmuş! Bir başka şaşkınlık da, Türklerin 90 dakika boyunca büyük bir hırsla oyuna asılmalan ve hırslan olmuş. Sergen'in bir fırtına gibi esmesini kıskanmışlar ve belki de kolayca yenilir yutulur lokma olmadığımızı anlamalan onlan hop oturup hop kaldıran nokta olmalı, kimbilif? Eh, yıllarca önce Türk •• takımlanyla eşleştiklerinde zil takıp ' ' oynayan, el ovuşturup 'çantada kekUk' sandıklan bizim ekiplere karşı bugün artık çekinerek bakıyor Almanlar. Türklerin 'çetin ceviz' olduğunu kabul eden köşe yazarlan da az değildi son günlerde çıkan haberlerde ve pek çok spor otoritesı 'Aman ha, befli oünaz, dikkat edin bu adamlara!-' yollu yaklaşımlannı da unutmuyorlar karsüaşmalardap önpqff$|İg DenizB'nin kulağı çınlasın. Evet, yine yıllar önce '' "" sahalarda, "Avrupa Avrupa duy sesünizL." diye gırtlak patlatıp çırpınan bizim delikanlılann bu duası ise, son yıllarda yerine gelmiş gibi oldu bir yerde... Avrupa duydu sesimizi.... Ve daha da duyacak... Münih'te Türk milli takımı aslanlar gibi mücadele etti etmesine de, pisi pisine bir galibiyeti kaçırmamn hüznünü ulusça yaşadık. Hele buradaki, Münih'teki Türkleri hiç sormayın. Kahrolduk! Almanlara bir gol armak işten bile değildi... Ve sergıledığimız futbolun kalitesi ile hem teknik adamlannın plan ve hesaplannı bozduk hem de adamakıllı adamlan sinirlendirdik. Başta Ribbeck olmak üzerc bütün AJman oyunculann yüzlerini gönnediniz mi ekranlarda? Ve maçın ardından Münih sokaklan, birahaneler, barlar bizimkilerle doldu. Tatilcilerin %10'u reklamla, %90'ı tavsiye ile kendi otellerini bulurlar... 17 Fkim 1999 Bugün depremin ^2Yıkıntılar arasında çarpan tek bir yürek Ağaçtom sMtğmdan deniz görüntüsünû çetemedik Getn gOrün.. C lub Orient, Antik Çağın adalet, sağlık ve barış için buluşma merkezi olan Ören'de denize "sıfır", binbir yıldızlı bir tatil köyüdür. Homeros'un doğum yeri "Işıklar Sahiü'nde, Dünyanın atmosferinde oksijen oranı en yüksek iki noktasından biri olan Edremit Körfezi'nde, Zeytin Rivierası'ndadır. Club Orient'te. Ege stilinde yapılmış 62 dubleks yapının her dairesı 2-4 veya 4-6 kişilik aıleler için tasarlanmış, içlerinde duş/WC ve telefon olan, odalardan oluşur. Tüm kapılar dev bir botanik bahçesıne açılır. Bahçe biter, incecik kumlu plaj başlar Ozurlüler ve engeililer için tumûyle düzayak, vejeteryanlar ve dıabetikler için sorunsuz tatil. Günluk doktor vıziti. ~FFÂ~+7TH~VALTI~~ Kifi başı 6.000.000 TL, 0-12 yaş ScrelsU, 3. 4. S. 6. kifiler 3.000.000 TL Club Orient Holiday Resort, Öreo-Burbaniye Tel: 0.266.416 34 45 - 416 53 54 • Fax: 0.266.416 40 26 AntlkCagın KoıreentusM OreB'tfe yer >lan cwrecllertB BrtıtsMa Mertezldlr. www.club-oncnt.com olduk... Hepımızi dernden sarsan 17 Ağustos depremınden bugune kadar, sesırmzı duyup, depremzedelerimize hiçbir karşılık beklemeden yardımda bulunan, tum sahıs ve şırketlere teşekkum txr bofç bılıyoruz. İşte el ele verip yaptoklarınnz... Adapazarı'nın FeazS ılcesıne Çağdaş Yaşam Gılette llköğretım Okulu yapılıyor Hereke ve Derbent'te de çocuklaı içın yurt yapılması projeierı hazırlandı, destekçıler aranıyor Ayrıca iki llköğretım Okıılu'nun bahçesıne yapılmak üzefe. ek derslık bınaları içın destek aranıyor Butun bunların yani sıra,' Izmıt, Golcük ve Değırmendere'ye birer Çağdaş Yaşam Rehabılıtasyon Merkezi yapılması ıcin destek sağlama gıtn daha pekçok proıe de yolda. Tel: (0212) 292 08 00 - 292 08 01 MANY\S ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1999/54 Davacı Vesıle Kara tarafından davalı Durmuş Kara aleyhineraahkememızdeaçılan boşanma dava- sının yapılan açık yargılamasında verilen ara karan gere^nce. Hasan ve Fatma oğlu. 1962 dlu davalı Durmuş Kara'ya çıkanlan teblıgat bıla teblığ iade edıldığınden ve adresi de temın edılemedığinden, kendısıne ılan yolu ile teblıgat japılmasına karar venlmış olup adı geçen davalmın duruşrnanın atılı bu- lunduğu 16.11.1999 günü saat 9.00'da mahkememizde hazır bulunması veya kendısını bır vekıl ile tem- sil ettırmesı, aksi takdırde dava yoklugunda devam ettmlıp karar \ enleceği dava dılekçesı yerine kaim ohnak üzere usulün 510. 509 maddelen gereğuıce ılan olunur 27.7.1999. Basın: 37712 tif luriıre ntntieleKfk f T.C. ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMENKULÜNAÇIKAKrnRMAİLANI "'"' 1999/128 İ.Ş. Sanlmasına karar verikn gayrimenkulün tinsi, krymeti, adedi, evsafi: Ankara, Mamak ilçesi, Saimekadın Mahalle- si'nde Ortatepe sokağında kâin olup imann 6593 ada, 12 numaralı parselini teşkil eden 555 m2 miktanndaki arsa va- sıflı taşınmaz, hissedarlar arasındaki ortaklığın giderilmesi için üzerindeki muhdesatlanyla birlikte açık artnrma sure- tiyle satılacaktır. Geniş evsafi dosyada mevcut bilirkişi raponmda açıklanrruştır. Imar durumu: Yola mesafesi 7 metre, inşaat cephesi krokisinde, inşaat derinliği 19.50 metre, inşaat tarzı aynk, kat adedi 4, saçak seviyesi 12.50 metredir. A>nca, işbu ilan adresleri tespit edilemeyen hissedarlar Ali Osman Şimşek, Nazmiye Şimşek, Ali Sabankaya, Malik Sabankaya, Haluk Sabankaya, Melek Sabankaya, Faruk Sabankaya ile Fatma Sabankaya mirasçılan Asiye Elmas, Tev- fik Elmas, Nevzat Elmas ve Nihat Elmas adlanna satış ilanının tebliği yerine kaim olmak üzere de ilan olunur. Takdir edilen kıymeti: 33.360.000.000. TL. %15 KDV alıcıya aıttir. Saüş şartlan: 1- Satış. 7.12.1999 günü saat 14.10'dan 14.20'ye kadar Adlıye Mezat Salonu'nda açık artnrma sure- tiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmu- unu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok arttıranın taahhüdü ba- ki kalmak şartıyla 17.12.1999 günü aynı yerde aynı saatte ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artnrma ilanında gösterilen müddet so- nunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinın malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulması ve satış isteyenın alacagına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevir- me ve paylaştırma masraflannı geçmesi lazundır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebı düşecektır. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar mil- li bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledır, alıcı istediğınde 20 günü geçmemek üze- re mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraılan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklannı, hususiyle faiz ve masrafa da- ir olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdırde haklan tapu sicilı ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefille- ri. teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temenüt faizinden mütesel- silen mesul olacaklardır. ihale farkı ve temerrüt faizi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden ahnacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masran verildiği takdırde isteyen alı- cıya bir örnegi gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmûş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak iste- yenlerin 1999'128 İ.Ş. sayılı dosya numarasıyla müdürlügümüze başvurmalan ilan olunur. 5.10.1999 (*) llgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. • Basın: 48887
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle