11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EKİM 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ormancriık tartışıldı • Istanbul Haber Servisi - Kosta Rika-Kanada Girişimi çerçevesınde BM Gıda ve Tanm Teşkilatı (FAO) ile Orman Bakanlığı'nın ortaklaşa düzenlediğı, 2 gün sürecek olan "Ormancıhkta Uluslararası Düzenlemeler ve Mekanizmalar" konulu uluslararası toplantı, Tarabya Oteli'nde dün başladı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Orman Bakanı Narnı Çağan, ormanlann insanoğluna çok çeşitli ekonomik, sosyal ve çevresel yararlar sağlayan önemlı eko-sistemlerden biri olduğunu kaydetti. Fay hattında amonyak deposu • BLRSA (Cumhuriyet) - Gemlik Beledıye Başİcanı Mehmet Turgut. ılçenin deprem tehdidi altında bulunduğunu, MTA'dan alınan bilgilere göre de amonyak depolama tesısleriyle 15 bin tonluk benzin ve mazot depolama tesıslenmn fay hattı üzerinde yapıldığını açıkladı. TBMM Deprem Araştırma Komısyonu'nun Bursa'da yaptığı toplantıda Mehmet Turgut, sarsıntılarla oluşacak ısı değişikliklerinin Gemlik'in sonu olacağını büdirerek depolann kent dışına taşınmasinı istedi Mkkatsiz çiftçl orman yaktı • ŞARKÖY (AA)- Tekırdağ'ın Şarköy ilçesınde çıkan orman yangınında 200 metrekarelik meşe ormanı yandı. Alınan bılgiye göre, Gölcük köyünde oturan Mehmet Gölge (40). Değirmen yanı mevkiinde, ormanlık alana bitişik tarlasındaki ayçiçeği saplannı temizlemek için ateş yaktı. Kuru ayçiçeği saplan kısa sürede yanmaya başlarken. rüzgânn etkisiyle yangın ormanlık alana sıçradı. Yangın köylülerin ve Şarköy Orman Bölge Şefliği yangın söndürme ekiplerinın müdahalesiyle kontrol altına alınarak söndürüldü. Olayla ilgili olarak Mehmet Gölge gözaltma alındı. Armada'da tango • Istanbul Haber Servisi - Armada Otel Ahırkapı lokantasmın mozaik pistinde, beş yıldır devam eden "Tangolu Pazar Akşamlan"na ilgı gıderek artıyor. Pazar akşamlannı merakla bekleyen tangoseverler tango ustalan Ümit Iri-Seval Uğur ikilisi ile birlikte 19. yüzyıl sonu dekorunda eski Istanbul'da Arjantin atmosferinı yaşıyor Yargısız infazlar • GAZİANTEP (Cumhuriyet) - Gazıantep CHP 11 Başkanı Metin Çelıkel. Türkıye'de daha önceden sık sık işlenen faili meçhul cinayetlerin yennı bu kez yargısız .infaza bıraktığmı söyledi. Polisin infaz görevi olmadığını ve hûküm veremeyeceğini, sadece yasalara aykın davrananlan saptayıp yasal yöntemlerle yargıç karşısına çıkarmakla görevlı olduğunu belirten Çelikel, "Aneak Adana'da yaşanan olayda olduğu gibı polis yasalhktan uzaklaşıp, kendismi yargı yerine koyarak infaz işlemini gerçekleştirdi" dedı SATILIK OTO 90model Siyah Serçe 0535 718 67 45 HÜ Rektörü Prof. Sağlam, laik cumhuriyeti yıkmaya çalışanlann karşısında olacaklannı vurguladı 4 Gelîşim ümversiteden geçer'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ha- cettepe Ünıversitesi Rektörü Prof. Dr. Sü- leyman Sağlam, aynlıkçı akımlann Türk milletinın hoşgörüsünü suiistimal edip la- ik, sosyal ve demokratik Türkiye Cumhu- riyeti 'ni yıkmaya çalıştığını belirterek, köktendincileri örûmcek kafalılıkla suç- ladı. Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi Başkanı Prof. Dr. Talat Halman, Türkiye'nin yeni biryüzyüa hurafelerle bir- likte girdiğine işaret ederek "İmanı tür- bana, vatan sevgisini bayrağa, bilimi cüp- peye indirgemekle çağdaşkga ulaşamaytz" dedi. Hacettepe Üniversitesi, yeni eğıtim-öğ- retim dönemine dün merkez yerleşkede dü- zenlenen törenle girdi. Milli Eğıtim Ba- kanı Metin Bostancıoğh]. Yargıtay Başka- nı Vural Savaş. Sayıştay Başkanı Kamil Mutiuer, Atatürkçü Düşünce Derneği Ge- nel Başkanı YektaGüngörÖzden'ın de ka- tıldığı tören, Hacettepe Devlet Konserva- tuvan Büyük Senfonı Orkestrası'nın ses- lendirdiği, Beethaven'ın "Egmont Uver- tûrü" ile başladı. Hacettepe Üniversite- si'ndeki rektörlük görevi bu yıl dolan \e Yükseköğretim Kurulu Başkanhğı ıçin aday gösterilen Prof. Dr. Süleyman Sağ- lam, üniversitede gerçekleştirilen çalış- malan anlatarak başladığı konuşmasında. laik cumhuriyete yönelik tehlikelere vur- gu yaptı. Sağlam, Türkiye'de hâlâ akla, biliine, hoşgörü ve yapıcüığa dayalı bir dü- zeyin yakalanamadığını belirterek "Ayn- lıkçı akımlar, Türk miDetinin engin hoşgö- rusünü suiistinıal ederek, eleştiri görünü- mü altında laik. sosyal vedemokratik Tür- kiye Cumhuriyeti'nin temel degerlerini yıkmaya dönüketkmfikterinipervaszca sür- dürmektedir" dedi. Cumhuriyetın sadece bir yönetim biçimi değil, "laik, erdemli, bflgiye,yenilige, teknoloji ve akılcıhğa açık, temel insan hak ve özgüıiüklerine dayalı" bir rejimın adı olduğunu anlatan Sağlam, ulusal bütünlüğün Atatürkmillıyetçıliğı- ne dayalı olduğunu kaydetti. Sağlam, kök- tendinci ve köhnemiş ideolojilerpeşinde koşmanın demokrasi ve çağdaşlıkla bağ- daşmadıgına dikkat çekerek "Atatürk il- ke ve inkılaplan doğnıhusunda Türkiye Cumhurijeti'ni laik, demokratikve sosyal hukuk devleti çerçevesinden sapürmaya kalkışacak her tüıiü akımın geçmişte ol- duğu gibi bundan böyle de daima karşısın- da olacağtz" dedi. Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancı- oğlu, ülke başansının üniversitelerin ba- şansından geçtiğine değinerek, egitim ku- rumlan çağdaş standartlara sahip olmadık- ça çağdaşlaşmanın da gerçekleşemeyece- ğini söyledi. Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi Başkanı Prof. Dr. Talat Halman, "kleoJojüerin cenderesinden çılalarak"' ar- tık her şeyin tartışıldığı ve sorgulandığı bir sürece girilmesi gerektiğinı vurguladı. "Son dönemde dinsel ideoİojiler, yanhş ka- pitalizm ve küreselleşme gibi bir ucube var" diyen Halman. eğıtim sistemındeki ezberci anlayışın devam ettiğinı, bu neden- le üniversıtelerin de yeterince gelişeme- diğini anlattı. Halman, "diploma imalat- çısı" haline gelen üniversitelerde "sürü insanlar" yetiştiğıni söyledi. Birçok genç kızın "daha iyi koca bulmak", birçok er- keğin de "askeriikten yırtmak" için üni- versiteye gitmeye başladığına dikkat çe- ken Halman, "Birçok ünrversitemiz de me- kanik, bürokratik ve pragmatik. Bu üni- versiteler tamamen devletin hizmetinde. BüımselyaratKihkyapan üniversite çok az. Diplomalı cahiller vetistirmemelrviz" de- di. Halman, ücari üniversiteler yerine araş- tırma üniversiteleri açılması gerektiğini, Türk dilinin yabancı etkilerden, Türk in- sanının da zihin köleliğinden kurtanlma- sı gerektiğinı vurguladı. Türkiye'de yılda ortalama 30 milyon dolarük latap saüşı ya- pıldığına, bunun birey başına kitaba ya- pılan harcamamn yanm dolar anlamına gel- dığine dikkat çeken Halman, "Norveç ve İzlanda gibi ülkelerde ise kişi başma 135 dokrtık kkap ahmı yapdıyor. Yani onlar biz- den 270 kez daha fazla okuyor. Okumadık- ça cahil kahnaya mahkûmuz" dedi. Darphane binası enkaz görüntüsünde Türkiye'de özeflikle Güneydoğu'da çeşitfi vaönmlar için alınan teşvikler sonrası fabrika mezariığına dönüşen çok sayıda yaünm gibi Istanbul Bahçeüevler'de 1988 yılında yapımına başianan Darphane binası da yanm bırakıldı. Temeti 1988 yınnda anlan Darphane binasma trüyonlar harcanmasına karşuı tamamlanamadı ve çürümeve terk edildi. Bahçeiiev ler ilçesinde Yenibosna'da 22 dönüm arazi üzerine 1988 yıhnda inşa edilmesine başianan Darpane binasımn inşaatını otlar bürüdii ve inşaaün altyapısında çatiaklar oluştu. Enkaz görünümündeki yanm kalan inşaata tepki gösteren yurttaşlar, "Bütçesini denk getiremeyen devlet acaba bu yatmmlan görmüyor mu? Böyle bir bina gerekJi değüse neden bu kadar harcama yapıkü" diye konuştular. \ tr -s , f -r« ~j ». 'TürbanhegitmjmgtyâANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)-Milli Egitim Bakanı Me- tin Bostancıoğlu, Anayasa Mah- kemesi, Danıştay ve Avrupa In- san Haklan Komisyonu'nun tür- ban konusundaki kararlanna dik- kat çekerek "Üniversitelerde, kız öğrencilerin başı ve boynu açık lo- yafetierle eğhim yapmalansonu- cu ortaya çıkmışor. Yargı karar- lannı Meclis'in dalu tardşmaya hakkı yoktur" dedi. FP Konya Milletvekilı Özkan Öksüz TBMM Genel Kuru- lu'ndaki gündem dışı konuşma- sında, türban nedenıyle üniver- site öğrencilerinın "layuna" uğ- radığını ileri sürdü. Bakan Bos- tancıoğlu. genel kurulda Ök- suz'ün konuşmasını yanıtlarken Anayasa Mahkemesi'nin "yü- rürhlkteki vasalara göre üniver- sitelerde türban takılamayacagT yönündekı karannı anımsattı. Yüksek Planlama Kurulu toplantısından sonuç çıkmadı Hükümet hedeflerini belirleyemiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet, Yüksek Planlama Kurulu'nu fYPK) toplamasına karşın Uluslararası Para Fonu'yla(1MF) yapüacak stand-by"dakilit konuma gelen bütçe ve ekonomik büyüklükler üzerinde karar veremedi. Türkiye'de 2000 yıl sonu enflasyonunun yüzde 38.2 olacağı- nı tahmın eden IMF'nın Washington'dakı görüş- melerde de yüzde 25'lık enflasyon konusunda ik- na edilememesinin ardından hedef üzerinde deği- şiklık yapılmasıbeklentileri oluşurken; Başbakan Bütent Ecevit'in enflasyon hedefınin yüzde 25 olup olmayacağı konusunda "Henüzoaynntdan tamamlamadık" sözleri dikkat çekti. Maliye Ba- kanı SumerOral, teknik görüşmeleri sürdürecek- lerini,cumagünüyapılması beklenenBakanlar Kıı- rulu"nabütçenin yetiştırileceğim ve 17 Ekim'de par- lamentoya sunulacagını bildirdi. Ecevit başkanlığında toplanan ve yaklaşık3 sa- at süren YPK'den beklenen bütçe büyüklükleri ve makroekonomik hedefler çıkmadı. IMF'yle stand- by yapılabilmesi için bütçede sert düzenlemelere gitmesı gereken hükümet, halka uygulanacak acı reçete konusundaçıkmaza girdi. Büyüklükler üze- rinde karar veremeyen hükümet, yaklaşık 20 kat- rih/on Hra düze> ine ulaşması beklenen faiz öde- neklen dıkkate alındığında bütçe büyüklüğünün 45 katrilyon lira civannda tutulrnası bekleniyor. Bütçede yeni yatınmlar için hiç ödenek aynl- mazken KİT yatınmlannın da durdurulmasma ne- den olacakdüzenlemelere gıdilıyor. Yalnız deprem nedeniyie yapılacak yatırımlara yer verilen bütçe- de, enflasyon hedefinın de yüzde 25 olarak korun- ması durumundapersonel ödenekleri için aynla- cak kalemin de memur maaşlarında yıl boyunca yüzde 25*lik arnş sağlayabilecek düzeydetutulrna- sı bekleniyor. Bu durumda 1999 yıiında 7 katril- yon lıra düzeymde ohn personel ödeneklennin de 10.5 katrilyon civannda olabileceğı belirn'liyor. Üniversitelere kayıt için türban- lı fotoğraf verilmesi için iki kız öğrenci tarafindan açılan davanın Danıştay'da reddedildiğıne dik- kat çeken Bostancıoğlu, aynı öğ- rencıler tarafindan AvTupa İnsan Haklan Komisyonu'na yapılan başvurunun da "laik üniversite- de öğrenim yapmayı seçen öğren- cinin. bu ünKersitenin kurallan- na uymayı kabul etmiş sayacağT gerekçesiyle reddedıldiğıni hatır- lattı. Bostancıoğlu şöyle devam et- tı • "Bu durumda üniversitelerde kız öğrencilerin başı ve boynu açık fotoğraf vermeleri ve bu şe- kilde üniversiteve gelmeleri so- nucu ortaya çıkmışnr. Yargı ka- rannı Meclis'in dahi tardşmaya hakkı yoktur. Türkiye'de bu şart- lar altında egitim görülmekte- dü;" Üniversite sınavı soru kitap- çığının çalınması konusunda Cumhuriyet Savcılığı'nın soruş- turma başlatnğını anımsatan Bos- tancıoğlu. yeni smav sisteminin de değiştirilmeyeceğini vurgu- ladı. Sıstem aleyhine açılan da- valann reddedıldiğini belirten Bostancıoğlu, mesleki ve teknik lise mezunlannın önünün tıkan- madığını da sözlerine ekledi. Korucu fle jandarma çatıştı: 1 ölü pÎYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Dıyarbakır"ın Bismil ilcesi Ahmetlı köyü yakmlannda jandarma ile birlikte operasyona katılan korucularlabölgede izin- siz odun toplayan bir başka ko- rucu gnıbu arasında çaüşma çık- tı. Çatışmada bir korucu öldü, bi- ri de yaralandı. Ötıceki gece sa- at 20.00 sıralannda Mardin'in Sa- vur ilçesinde görevli geçici köy konjculan. Diyarbakır-Mardin il sının üzerinde buiunan Bismil il- çesi Ahmetli köyü yakmlannda odun topladılar. Lzinsiz topladık- lan odunlan 5 traktör römorku- na yükleyen korucular, ilçe çıkı- şında jandarma tarafindan dur- durulmak istendi. Traktörlerden 3 'ü dururken, 2 traktörün sürücü- südur ihtanna uymayarak kaçma- ya çalıştı. Bu sırada kontro! nok- tasmda jandarma ile birlikte gö- rev yapan koruculann ateş açma- sı sonucu korucu Beşr Akgûi{43) olay yennde öldü, tlhan Akgül de yaralandı. Yaralı korucuDiyar- bakır Devlet Hastanesi*nde teda- vi alüna alındı. Olaydan sonra 6 korucu gözaltma alınırken olay- la ilgili soruşturma sürüyor. İjFlt NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR [email protected] Fakir ağabey, arkasından yazı yazılacak insan değildi. Onunla yaşamı paylaşmak, idealleri paylaşmak, sanat ve kültüre ilişkın bir dünyayı pay- laşmak, özgüriüğe ilişkin, sos- yalizmeilişkin umutlan paylaş- mak anlamlıydı. Fakir Bay- kurt'un ölümünün ardından TV kanalları, siyasetçilerimiz, ga- zeteler övgü yazıları yazıyorlar. O, bütün bunlan ve daha faz- lasını da hak etmişti. Fakir Baykurt bu övgüleri hak etmişti de, hapishaneleri hak etmiş mıydi? Ülkesini terk edecek kadar baskı görmeyi hak etmiş miydi? Askeri dar- beleri, bu ülkenin degerlerini yitirdiğımizde yenıden hatırtryo- ruz. Orneğin geçenlerde yitir- diğimiz Can Yücel'in de geç- mişine yöneldiğimizde askeri hapishaneleri görüyoruz. Aynı şey Fakir Baykurt için de ge- çerli. Fakir Baykurt, tarihimi- zin en büyük öğretmen örgü- tü Türkiye Öğretmenler Sendi- kası'nın (TÖS) genel başkanı ol- Fakir Baykurt'u Öldüren... duğu için 12 Mart 1971 aske- ri darbesinden sonra tutuklan- dı, diğer öğretmen arkadaşla- rıyla birlikte aylarca hapis yat- tı. 12 Eylül öncesi ise, her gün aydınlan hedef alan ülkücü ci- nayetlerin hedefi olmamak için Almanya'ya yerieşti. Arkasın- dan 12 Eylül 1980 askeri dar- besi geldi ve uzun yıllarTürki- ye'ye adımını atamadı. Hepimiz Fakir Baykurt'u çok seviyoruz. Can Yücel'i, Aziz Nesin'i de seviyoruz. Ama on- ları hapse atan zihniyet hâlâ Türkiye'yi yönetmeye devam ediyor. Komünizm, solculuk ve demokrasi düşmanlığı bu ülke- ye yön veriyor. Geçmişin birçok ilerici ve de- mokratı ne yazık ki, bugün bu ülkeye yön veren anlayışı des- tekler hale geldiler. Acı olan bu. Fakir Baykurt, özgürlük ve Dayanışma Partisi'nden (ÖDP) neden aday olmuştu? Can Yü- cel neden aday olmuştu? Ne- den onlar, her şeye rağmen demokrasi diyoriardı? Milliyet- çiliğin peşine takılmıyoriardı. Fakir Baykurt'u bugün büyük bir onurla ve acıyla anıyorsak, biraz da onun durduğu yeri görmeli ve onun mesajını da an- lamaya çalışmalıyız. Fakir Ağabey'le 12 Mart 1971 'de Mamak Askeri Ceza- evi'ni paylaşmıştık. Onun de- mokrasiyi, özgürlükleri ve öğ- retmen hareketini savunan çiz- gisı hemen hiç değişmedi. 20 yıl kadar önce, Almanya'ya gi- diş hazıriıklan yaptığı dönem- de, son kez evinde görüştüğü- müzde, umutlu ve gülümse- yen gözlerini endişe sarmıştı. Türkiye'nin birfelaketesürük- lendiğini görmüştü. O, ülkesi- ni terk etmek zorunda kaldı. Yüreğini de buralarda bırakıp gitti. Bu topraklarda yetişmiş- ti, Köy Ensitütüsü kuşağının son temsilcilerindendi. Bir kül- türün, yok edilmek istenen bir tarihin sembolü gibiydi. Yıllar sonra cezaevinden çıkıp yurt- dışına gittiğimde, sekiz yıl ka- dar önce bir sempozyumda birkaç gün birlikte olduk. Kar- şılaştığımızda büyük bir öz- lemle kucaklaştık. Sosyalizm üzerine her türiü endişenin ve umutsuzluğun yaşandığı bir dönemdi. Ortak kaygılar içinde bulun- duğumuzu saptadık. O top- lantıda, sosyalizmin hâlâ in- sanlığın eşitlik ve özgürlük kav- gasının temel yönelimi oldu- ğunu birlikte savunduk. Siya- si Islamın yükselişi henüz baş- lamak üzereydi. Köy Enstitü- leri'ni yok eden, askeri darbe- lerle demokrasiyi ayaklar altı- na alan anlayışı, sola karşı di- ni bir kalkan olarak kullanma- ya kalkmaJannın bu gelişmenin asıl nedeni olduğunu söylü- yordu. Çözümü ise demokraside görüyor ve bunu özellikle vur- guluyordu. ••• Fakir Baykurt'un ölümü, bi- ze yeniden Türkiye'ye yön ve- ren anlayışın ne kadar acıma- sız ve geri olduğunu hatıriattı. Bu topraktan yetişmiş bir ya- zarın yurtdışında yaşamak ve orada yaşlanmak durumunda kalmasının ne demek olduğu- nu yaşayan bilir. Ülkücü cina- yetlerin kol gezdiği bir dönem- de Türkiye'yi terk etmek zo- runda kalmıştı. 20 yıl sonra on- lann iktidar olacağı bir seçim kampanyasının sosyalist ada- yıydı. Hapishaneler, yurtdışı sür- günleri ve kansere yenik düşen bir sosyalist kültür adamı. Bir yazar, bir aydın. Bir öğretmen önderi. Türkiye, onunla hiç gu- rur duymadı. Şimdi ardından övgüler dü- zülü'yor.. DUZYAZI ORHAN BİRGİT İki Adam, İki Konuşma.. Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz. dün partisipin grup toplantısında, "Deprem böl- gesinde aördûgumüz şartlar, beni ve arkadaşla- nmı fevkâlade muteessıretti. Vatandaşlanmızın iki aydıryağmur altında bu şartlarda yaşamış olmak- tan dolayı haklı tepkilen vardır" dıyor. Dünkü grup konuşmasındaki kötümser söylem- ler, sadece deprem bölgesınin ANAP Genel Baş- kanı'nın objektifinden yansıyan görüntülerle sınır- lı değil. "Yalnız deprem bölgesinde ve sadece depremden dolayı değil, Türkiye genelinde de vatandaşlann çok haklı tepkilen var. Ülke gene- linde de karamsarlık var" sözleri de Yılmaz'ın söy- ledikleri arasında. Yılmaz, '50 günde bölgede bü- tün enkazın kalkacağını pek muhtemel görmedi- ğini' de saklamıyor. Bu konuşmanın yazılı metnini okuyan birisi, üze- rinde kim tarafindan yapıldığını gösteren bir kay- da rastlamasa, sözlerin sahibinin bir muhalefet partisi sözcüsüne ait olduğunu sanır. Ama cümle âlem biliyor ki, Yılmaz bugünkü si- yasi iktidan oluşturan üç partiden birisinin genel başkanıdır. Yani deprem bölgesinde ve tüm ülke- de olan bitenin birincil derecede sorumlulan ara- sında. Gerçi gelecekteki stratejisinin gereğı olarak Ba- kanlar Kurulu'nun içinde görev almadı, ama ken- disine 'dışbakan' diyenleri bile adeta yanıttacak bir yöntem ile elli yedinci hükümetin çizgisinin oluşu- munda görev yapıyor. Zaman zaman koalısyonun öteki iki lideri ile birlikte Başbakanlık Konutu'nda- ki üçlü zirvede, kararlaroluşturulmasındagörüş ve oy bildiriyor. O karariar Bakanlar Kurulu'nda res- mıleştinliyor ve iktidar gruplarında hemen hiç bir değişikliğe uğramadan pariamentonun onayına sunuluyor. Görünen o ki, ANAP lideri, karamsariann söz- cülüğünü yapmayı yakın gelecekteki stratejisinin bir parçası görüyor. Oysa bir başka adam, önceki gece Mesut Yıl- maz'ın da en ön sıradan öteki parti liderierı ve Ba- kanlar Kurulu üyelen ile izledığı söyleşisınde iyim- sertiğıni bu kez de terk etmedi. Adamın adı Sü- leyman Demirel'dir. Türkiye'nin yaşayan en eski politikacılarından birisidir. Halen sorumluluğunu yüklendiği Cumhurtsaşkanlığı görevinin sona er- mesine tamı tamına 217 gün kala, CNN Türk te- levizyonunun açılış töreninde Mehmet Ali Bi- rand'la yaptığı söyleşide deprem sonrasında alı- nan önlemlerin hemen bütün sorumluluğunu üst- lenmiştir. Önce, 16 bin vatandaşımızın öldüğünü, 45 bininin yaralandığını ve 244 bin evin bir kısmı- nın tamamen yıkıldığını anlatarak "Bu kadar bü- yük bir hadise karşısında bu kadannı yapabildik. Şimdi kadirşinas olmak lazım. Bütün emeği ge- çen insanlara adil davranmak lazım" demektedir. Cumhurbaşkanı, hükümet ortağı genel başka- nın aksine, geçici meskenlerin kasım ayı sonun- da tamamianarak vatandaşlara teslim edıleceği- ne de ınanıyor. "Bunu söylediğimiz zaman vatandaştan istedi- ğimiz, devlete güvendir. Her şey kötülenirse gih vensizlik duygusu gelmez de ne olur?" diyor. Demirel, Çankaya'ya bir siyasi partınin gene< başkanlığını arkasında bırakarakçıktı. O parti şim- di iktidarda da değil. Ama Cumhurbaşkanı, 17 Ağustos depremi sonrasında yaralan sarma ama- cı ile yapılanlan, 'devletin bu mesele üzenne eğil- mesi' olarak değerlendirmeye özen göstenyor. Ve devlet sözcüğü ile ne kastettığini şu sözlerle açık- lıyor: "..Parlamentosu, Kızıiay'ı, Türk Silahlı Kuvvet- leri'yte ve her şeyi ile." Demirel gibi, ne söylediğinı bılen bir deneyimli siyasetçi için, sanınm bu açıklamada kimilerinin dep- remle ilgili sorunlann değerlenaırılmesınde, 'hükü- met-silahlı kuvvetler' ikilemini öne çıkartmalanna da yanıt var. Ama Demirel, sadece cumhurbaşkanhğı döne- minin son aylanndakı bir deprem felaketinın ana- lizi ile sınırlı kalmayarak, 1923'ten bu yana tüm Cum- huriyet döneminin de savunmasını omuzlamış. O çok sevdiği rakamlan birbıri ardına sıralayarak dış ticaretten ekonomiye, oradan milli eğitime, sana- yiye kadar uzanan biryolculuğu belleklerde can- landınyor. Ve "^caoa" diyor, "her şeyi yanlış ya- parak mı buraya geldik?" Demirel, tekrar cumhurbaşkanı olacak mı? O, bu soruyu, Anayasa'nın 101. maddesini, ya- ni cumhurbaşkanının seçimi ile görev süresini 7 yılla sınırlayan hükümleri anımsatarak yanıtlıyor. Ama hemen eklemeyi de ihmal etmiyor: "Zamanı gelince pahamento o maddeye göre gerekeni yapar. Parlamento dilerse o hükümleri de değiştirir." Demirel de, Yılmaz da 16 Mayıs 2000'i bekliyor- lar. Ikisi de ülkenin yeniden yapılanmasında göruş birliğindeymiş gibi konuşuyorlar. Şu farkla ki, so- rumsuz cumhurbaşkanı. ülkeye olabildiğine iyim- serlik aşılamaya çalışırken, icraatlardan sorumlu koalisyon lideri kötümserlerie kol kola girmeyi yeğ- liyor. Hatta Mesut bey, deprem sonrasının yaralarını sarma olayında "Yapılanlann yakından takipçisi ola- cağız" derken, galiba ya Tansu Çiller ya da Re- cai Kutan'ın pozisyonlarına soyunmak istiyor. Faks: 0212 677 07 62 , E-Mail:orhan.birgit(' do.nettr. Türkiye Cazeteciler Cemiyeti 'Ticari sorunlara N çözümbulunmalı' İstanbul Haber Servisi - Türkiye Gazeteciler Cemi- yeti (TGC) Yönetim Kııru- lu, basında yaşanan ticari sorunlann bir an önce çö- zümlenmesıni istedi. TC3C, "Cemiyetinıiz; her)B>ının okuraubşmaoianaguıa sa- hipoimasınıçokseslilikacı- sından değerlendirdiğini açıklar"denildi. TGC, basında son gün- lerde yaşanan olaylan gö- rüşerek yazılı bir açıklama yapü. Açıklamada, bazı ya- yın gruplan arasındaki ti- cari rekabettenkaynaklanan çekişmenin son derece olumsuz yönde gelişmesi- nin, mesleki açıdan endişe- leri arttırdığı belirtilerek şövledenıldi: 4 '27E\1üll999tarihinde yaptığunız açıklamada, befirttiğimiz gibi. faturanm basınçalışanlannaçıkanl- ması yohındaki endişeleri- mizi anınısatır. taraflan bu konuda du>arlı olma> a ça- ğuınz. Cemijetimiz: olaya mesleki açıdan bakmakta oiduğunu, ticari joruniann bir an önce çözülmesini ve her \ayuun okura ulaşma olanağına sahip olması- ngereküliğnıi açıklar."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle