Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29OCAK1999CUMA
14 KULTUR
Şirin Pancdroğlu, genç bestecilerin yapıtlarını seslendirmeye ayrı bir önem veriyor
'Bugünün
mıızjgı
bilinmiyor'
(Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK)
NURDAN CtHANŞÜMUL
Akbank Oda Orkestrası. bu haf-
taki konserinde solist olarak Was-
hington Post gazetesinin 'miltiser-
vet' olarak tanımladığı arp sanat-
çısı Şirin Pancaroğlu'nu ağırladı.
Pancaroğlu konserde Debussy'nın
Kutsal ve Dünyevi Danslar' ve Ra-
utavaara'nın üîkemizde ilk kez ses-
lendirilen 'Ballade' adlı yapıtını
yorumladı. Keman sanatçısı Ha-
kan Şensoy'un da solist olarak yer
aldığı konserde aynca Yalçın Tu-
ra'nın 65. yaşına saygı olarak sa-
natçuun 'Enginlerden YücefcrdenJ
ve 'Oyun Havalan' adlı yapıtlan yo-
rumlandı.
Rq)ertuvannda 'arp'ın klasik Iı-
teratürûnün yanı sıra erken dönem
müzıklere de yer veren Şirin Pan-
caroğlu, genç bestecilerin yapıtla-
rvru seslendirmeyeayn birönem ve-
riyor. Jeeyoung Kinı. Gerardo Di-
rieve Rkardo Lorenz gibi beste-
cilerin kendisıne ithaf ettiklen ya-
pıtların yanı sıra sipanşler de ve-
ren Pancaroğlu, yapıtlarını seslen-
dirdiği bestecilere çeşitli ödüller
de kazandırdı. Bugüne dek dünya-
nın çeşitlı ülkelerinde başanlı kon-
serlerverensanatçının 1996yılın-
da Amerika'da 'A String ofLongmg'
adıyla çıkan ilk albümü ülkemız-
de 'Hasret Bagj' adıyla dinleyici-
lerin begenısıne sunuldu.
Şirin Pancaroğlu, 18 Şubat'ta
Amerika'da düzenlenecek olan
Çağdaş Müzik Festıvali kapsamın-
da Memphis Senfoni Orkestrası
eşliğınde Rautaavara'nın Ballade
adlı yapıtının prömiyerini gerçek-
leştırecek.
Şirin Pancaroğlu ıle müzik ya-
şamı üzenne konuştuk.
- Konserprogramını belirlerken
neleri göz önünde tutuyorsunuz?
Bu konserin dans temalı olaca-
ğı söylendıği içın Debussy'nin
'Danslar'ını seçtim. Ancak dans
temasmın dışında olan Rautava-
ara'yı da çalmayı çok istiyordum.
Bestecinin daha önce başka yapıt-
lannı da dınlemiştim ve acaba arp
içın bir bestesi var mı diye araştı-
nrken Ballade'ı keşfettım. Genel-
de çağdaş besteleri seviyorum. Bir-
çok tanınmış beste var. ama hepsi
güzel olmayabiliyor.
Ortak bir dil oluşturmak
- Genç bestecilerin yapıtlannı
sesiendiriyorsunuz ve aynca sipa-
rişler de veriyorsunuz—
Çalışmamın en önemli parça-
sı... Benim yaştmda olan ve bu
dünya içinde yaşayan insanlann
seslen nasıl duyduklan ve bu ses-
leri nasıl bir araya getirdilden çok
ilgimi çekiyor. Bir anlamda da ya-
şadığımız dünyayı anlamak için...
Konser programlannda genelde es-
kiye dönük eserler ağırhklı oluyor.
Bugünün müziğini dinleyen.bilen
çok az insan var. Buna. bir kişinin
kabahati diye bakmamak lazım.
Biraz da tarih içinde yaşanan olay-
lardan bunlar oluyor. Dinleyici, yo-
rumcu, hatta besteci bile bazen za-
mandan kopuk yaşıyor. Ortak bir
dil oluşturmak açısmdan önemli
bence bu. Insanlar yaptığı müzik-
le yaşasın, ondan para kazansın is-
tiyorum.
- Özel ders vermeyi yeğJemeni-
zin nedeni nedir?
Bilkent'ten birçagn gelmisti ba-
na. Bir bakıma da Türkiye'ye dön-
meme neden oldular. Ancak dön-
düğümde öyle bir iş yoktu ve şo-
ke oldum. Şu anda üniversitelerle
hiçbirbaglantım yok. Hazirandan
bu yana Amerika'da yaşıyorum.
Özel dersler verıyonım. Öğrenci-
lerimın çoğu Amenka'da. Belki de
en iyisi bu, ona karar verdım. Bir
kunımun içine girdiğinizde elbet-
te arkanızda belirlı bir güç oluyor.
Ancak bazen de o kadar eliniz ko-
lunuz bağlanıyor ki. Ya da fikirle-
riniz o verilen müzik eğitimıne zıt
düşüyor. lyi bir eğıtim aldım, ama
• "Benim yaşımda olan ve bu dünya içinde yaşayan insanlann sesleri nasıl duyduklan ve bu sesleri
nasıl bir araya getirdikleri çok ilgimi çekiyor. Bir anlamda da yaşadığımız dünyayı anlamak için...
Konser programlannda genelde eskiye dönük eserler ağırhklı oluyor.
Bugünün müziğini dinleyen, bilen çok az insan var. Dinleyici, yorumcu, hatta besteci bile bazen
zamandan kopuk yaşıyor. Ortak bir dil oluşturmak açısından önemli bence bu. tnsanlar yaptığı
müzikle yaşasın, ondan para kazansın istiyorum." ••-• •
içinde hâlâ çok kusur görüyorum.
Kendimebaktıkça, kendi eksiklik-
lerimi gördükçe genelinde müzik
eğitiminde büyük eksiklikler ol-
duğunu düşünüyorum.
Eğitirken analitik olmah
- Özel dersler müzik yaşamınıza
neter kabyor?
Oers verdiğiniz zaman devamlı
düşünmek zorundasınız. Bazen ça-
larken çok bilinçsız çalabiliyorsu-
nuz ya da zaten çalarken hiç düşün-
memek gerekli. Bunun analizını
yaptıktan sonra çalmak öyle bir
şey kı düşünceler duruyor ve oto-
matik bir şekilde hıslennizle çalı-
yorsunuz. Ancak eğıtim içinde de-
vamlı analitik olmanız gerekiyor.
Kendinizi öğrencinin yerine ko-
yup bu malzerneyi daha iyi nasıl an-
layabilir, kendıne nasıl bir öğren-
me sistemı yaratabilir, diye düşü-
nüyorsunuz. Müziğin nasıl yapıl-
dığını anlamak çok ilgimi çekiyor.
Aslında çalarken bunlar pek tut-
mayan şeyler. Müziğe, çalmaya
geçtiğinizde yorum çok farklı.
- Genç Türk sanatçılannın iil*
kemi/de tanınması için vurtdışın-
da başanlar kazanması önemli bir
etken haüne geldi. Bu konuda ne-
kr düşünüyorsunuz?
Bence bu, bizdeki sistem eksik-
liğinden kaynaklanıyor. Bızde ba-
şanlı insanlar yok değii. var. An-
cak onlann başarılannı değerlen-
dirmekten acızız. Değerbirimleri,
ölçeklerin biçimı yok. Yurtdışına
gidip başanlı olduğun zaman tanı-
nıyorsun ve "Onlarbeğendiysede-
mek iyidîr'" diye bir düşünce var.
Doğrudan sahıp çıkılmıyor, bu da
sistemden kaynaklanıyor. Çok ha-
zin bir dunım aslında. tmkânsızlık-
lar deniyor, ama bence imkânsız-
lıklardan dolayı değil. Aşılamayan
psikolojik bariyerlerolduğuna ina-
nıyorum. Müzik aşın teknoloji ge-
rektiren bir şey değil. lnsanmeko-
nomısi ıyi olursa daha iyi oluyor.
ancak bu meslekten para kazanıl-
mıyor ve zengın de başlamak ge-
rekmıyor. Türkıye'nın ekonomık
ve sosyal düzenine bakarsak ülke-
nın bu imkânsızlıklan paradan kay-
naklanmıyor, bence psikolojik ne-
denler var. Eğitimi zor olan, özve-
ri isteyen tüm meslek dallannda
bu böyle.
- Arp çok bilinen bir enstrüman
değiL.
Arpı tanıtıp sevdirmek için ba-
zı girişimler oluyor. Türkıye'ye
geldığimden beri herkese "Benûn-
le çabşfnak ister&niz gefitT diye
duyurdum. Onlara.ille de bir şey-
leröğretmek için değil en azından
oturup beraberçalışmak için. Öy-
le kimse koşup gelmedi. Acaba
paylaşacak bir şey imiz var mı, so-
runlar var mı diye konuşmak iste-
dim. Arp. mekanik kısmı çok kar-
maşık olan bir çalgı. Bıldiklerimi
buraya getinneye çalıştım. Türki-
ye'ye ilk kez bırteknısyen getirdim.
Türkıve genelinde arplann bakı-
mı yapıldı. Ben küçük olsam ve
böyle bir teklif olsa hemen koşar-
dım gibi geliyor. Bılginin olduğu
yere hep koştunı. Türkiye'de ça-
lıştığım birkaç öğrencı oldu. Ama
kurs yapalım istedim; hazırım. de-
dim; daha ne yapabılırım bılmiyo-
rum. \akalanndan tutup getire-
mem. Bazen anlaşılamıyorsunuz.
Anadolu ninnileri ûzerine
- Türkive'de ve birçok ülkede
konscrkr vcrdinit Genel olarak
klasik müzik dinleyidsini nasıl de-
gerlendiriyorsunuz?
Amerika'da klasik müzik dinle-
yicisi çok yaşlı. Gençlerolsada45
yaşın üzerindeki dinleyici kitlesi
daha fazla. Türkiye'de ise genç din-
leynci daha fazla. Belki de nüfusu-
muz genç olduğu için daha açık
olabiliyoruz. Daha dinamık v e da-
ha az önyargılı bir dinleyici kitle-
si var Türkiye'de. Belki de toplum
olarak böyleyız
- CD çalışmalannız da var_
Kcman sanatçısı IgnaceJang ile
kurduğumuz Equıno\ ıkilısı olarak
gizemli gece içinde hissedilen ay
temalı 'Gece ve Danslar' adlı bir
CD kaydı yaptık ve önümüzdeki yıl
çıkacak. Yazın Anadolu ninnileri
üzenne bir çalışmam olacak. As-
lında bir çatı altında toplanan. nin-
niler diye bıralbüm yok. TRT'nm
arşıv ınde birçok malzeme var, ora-
da araştırma yapacağım. Kendim
yurtdışında bazı Anadolu ninnile-
n toparladım. Çok güzel parçalar
bunlar ve o yüzden iy i toparlamak
gerekıyor. Benim için farklı birça-
lışma olacak ve yaparak ögrenece-
ğim.
-Özeln'kle vapıtlannı çalmaktan
hoşlandığınjz bir besteci var mı?
Genelde Fransız müziğini seve-
rim. Barok ve barok öncesı mü-
zikler. 18., 19. yüzyıl repertuvan-
mız çok zayıf. Tek bir besteci adı
veremem. ama Debussy'yi sevenm.
Bazen daha önce hiç duymadığım
besteler de hoşuma gidebiliyor.
Pina Bausch, tüm insanlann yaşadığı ortak duygu ve deneyimleri sahneye yansıtıyor
KaLbin sınırlannda dans• "En güzel şeyleri salt
baktığım zaman
görebilirim, bir görüntü
beni alıp götürdüğünde ve
düşünecek fırsat
bırakmadığında... îzleyici,
gördüklerini kendi
kodlanyla okur. Dansım
hiçbir zaman kişisel
olmadı. Ben herkesim!"
KüMr Servisi - "Beyaz elbiseti kadın
yürüyor. Sonra biradam kadını yukanva
çekiyor. Boşlukta asılı kalan kadının be>az
elbisesinin etekleri daireler çizerek
uçuşuyor- Yaşanunızda. befleklerinizden
siİinraesi daba güç bir başka sahneyle
karşılaşamavacaksınız. Pina Bausch'un
olağanüstüdansdüm asına hoşgeküniz!".
Eleştırmen Helen Hawkin& bu sözlerle
başlıyor The Sunday Times'ın Culture
dergisindekı yazısına.
Dünyanın dört bir yanında gösterileri
gişe reİcorlan kıran Bausch ve topluluğu,
her türlü pınltıdan uzak duruyorlar ve
sadece dans ediyorlar. Bausch'un
topluluğunda yıldızlar ya da astronomik
yıldız ücretleri yok. Almanya'nın
kuzeyindeki Wuppertal'de. yüksek
teknolojinin hiçbir olanağından
yararlanmayan, kullanun dışı bir sınema
salonunda çahşmalannı sündürüyorlar.
İzleyicinin kalbine yöneüyor
Solingen'de doğan Bausch, Essen'de
dans eğitimi almış. Bundan 25 yıl önce
hükümet. ülkenin bu konuda gen kalmış
bölgelerinde dans merkezleri kurulması
tasansını uygulamaya geçirince. Bausch
vebirfederal görevli Wuppertarın yolunu
tutmuşlar. Bausch, yılda bir ya da iki yeni
gösteri sahneye koyarak zamanla dansı
sevdirrruş bölge halkma. Bausch'un dünya
çapında elde eftıği başarı. önceleri
kendisıne pek de sıcak bakmayan
Wuppertal halkı için bugün bir övünç
kaynağı oluşturuyor. Bausch'un dansım
anlatmak bile dinleyenlenn yüzünde bir
tebessüm yaratmaya yetiyor, ancak onun
neden küresel bir külte döniiştüğünü
anlamak için dansım izlemek gerekii.
Ancak Bausch, yine de bazı dans
muhafazakârlannın hedefı. Göstenlerinin
bir biçimi, bir öyküsü olmadığını ve art
arda dizilmış, hızla değişen birepizodlar
zincıri olmaktan öteye gıdemedığıni
düşünenlerde var. Ama Bausch'un dansı
çok daha fazlasını içeriyor.
Bausch'un dansçılan yen geldiğmde
kendilerinı cansız objelere dönüştürür.
yeri geldiğinde de hemen birer ınsana
dönüşebilirler. Topluluk üyelen. bir süre
sonra Londra'da sahneleyecekleri
'VTctor'da da şarkılar söyiüyor, öyküler
anlatıyor, oyunlar oynuyor ve vücut
hatlannı ortaya çıkaran ipek elbiselen
içinde dans ediyorlar. Topluluğun en
hayranlık uyandıncı özellıklennden bıri
de Bausch'un mükemmelliğe varan dans
dilinin her türlü îzleyici tarafından
anlaşılabilmesı. Çünkü Bau»ch'un dansı
aslında tüm insanlann yaşadığı ortak
duygu ve deneyımlen sahneye yansıtıyor.
Örneğin 'Vktor'da, 45 derecelik bir açı
içinde yürüyen çift, sendeleyen bir ilişkiyı
ıfade ediyor.
Bausch'un gösterilerinde. erkeği
üzerinde taşıyan bir kadın da koreografik
bir yaratıcılıktan fazlasını içeriyordur.
Kadın ile erkek arasındaki dinamiğin
imgesıdir örneğin. Bausch'un sahnede
oluşturduğu bu resimlerin gıdeceği adres,
izleyicinin kalbidir. aklı değil: "Engüzel
şeyleri salt baküğım zaman görebilirim.
düşündügüm zaman değil. Bir görüntü
beni alıpgötürdüğündevedüşüneceklirsat
bırakmadığında... Hem daha sonra da
düşünebilirsiniz. mesela eve dönüşte."
58.yaşmı sürmekteolan Bausch.yüzü.
teni ve heykelsi vücuduyla hâlâ sahne
üzennde hayranlık uyandıran bir dansçı.
Topluluğunda da Helena Pikon. Dominique
Mercy gıbı en baş.ından bu yana Bausch 'un
yanında olan dansçılar var. Bausch'un
dansçılarının en büyük sermayesı.
bedenlerinden çok yaşam deneyimleri ve
kişılıklen.
"Yeni bir gösteriye başlarken hareket
noktam. aradığım. bulmak istediğim bir
duygudur* dıyor Bausch,
u
Ben kafamdaki
yüzlerce soruvla birlikte dans ederim.
Dansçılanm ise bir figür. bir ^arkı \a da
biröykü aracıbğnla farklı yanıdargedrirler
bana. Sonra hep birlikte bunlann Ü2erinde
çalışınz."
Bausch, özellikle gösterılerin girış
bölümlerinın koreografisinde ve gös-
tenlenne ısım bulmakta zorlandığını. bu
noktalarda içgüdüsel kararlar verdığinı
söyiüyor: ""İziediğimbirçalışmayoluvar.
ama bu bir sistem değil. Bir şeyin daha iyi
olacağını hissedersem. değiştirmekten
çekinmem. İçgüdülerim beni doğruva
götürür."
Bausch'un ilk ortak çalışması (co-
prodüksıyon) olan Victor, 1986 tarihini
taşıyor. Roma'da bulunan Teatro de
Argentına'dan Roma'ya ılışkin bir gösteri
hazırlamateklifı aldığında, bunun ılgısını
çekmedığinı söyiüyor Bausch. Böylece
onlar da "Ne istiyorsaıı onu >ap ö)le>se"
diyorlar. Bausch, topluluğuv la birlikte üç
haftasını Roma'da geçiriyor. gereken
ıpuçlannı ve 'sorulan' topluyor sonra da
ev ine dönüyor. Epik gösten Victor. böylece
çıkıyor ortaya. Şiddet içeren bazı
sahnelerinden dolayı Victor'a yöneltılen
eleştınler var. ,\ncak BauscrLbueleştınlere
"İzlevici. gördüklerini kendi kodlanyla
okur" sözlenyle yanıt \eriyor. "Dansım
kişisel değjkür. hiçbirzaman kişiselotmadı.
Ben herkesim!"
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
Kanlıca'mn Bazı
Yalılarında
Kanlıca hâlâ güzel. Sönmüş, yıldızı kararmış bir
güzellik bu. Kalan son bir iki eser geçmişten bir şey-
ler söylemeye çalışıyor.
1940'larda yayımlanmış bir kitap var: Boğaziçi Ko-
nuşuyor. Yedıgün Neşriyatı'ndan A. Cabir Vada
yaşadığı Boğaziçi'nı, özellikle Kanhca'yı anlatıyor.
Bireski zaman adamı gibi bostancıbaşı defteri tut-
muş, bize, artık hepsi kaybolup gıtmış, bazılan za-
ten o zaman da göçmüş yalıları öykülemiş.
Sahiplennin adlarıyla ya da özelliklerinden edin-
dıkleri adlaria anılmış bu yalılan, 'bahçe'\ef\ açısın-
dan okudum. Harap olan bahçelerde, küçük koru-
larda yaşamaya çalıştım.
Geçen yüzyılın sonunda yanan Fuat Paşa Yalı-
sı'nın bahçesinde, yangından sonra büsbütün terk
edilmiş ve ığne yapraklan sıyaha yakın renkte çok
büyük bir çam ağacı vanmış. Yırmi metreye ulaşan
bir dizi servi varmış ki bir ara topraklarından sökü-
lüp Amerika'ya götürülmek istenmış. Fakat başa-
nlamamış. Sonra serviler kaderterine boyun eğmiş-
ler, birer ıkişer kurumuşlar.
Bu yalının 'dağ bahçesi'nde devrın modasına
uyularak yapılmış süngertaklidi merdiven, Sünger-
li Köşk'e çıkıyormuş. Bahçesi havuzlu Süngerli
Köşk zarif ve küçük bir yapıymış. Bahçe orada bir-
denbire birbırinden değerii süs ağaççıklanyla do-
nanırmış.
Süs ağaççıklan Birinci Dünya Savaşı sırasında ya-
lının vârisince çekisi on kuruşa satılmış; alıcı bah-
çeye girmiş, baltayt kaptığı gibi, bir uçtan öteki uca
tek bir ağaç bırakmamış.
Mektupçu Ali Bey Yalısı, Meşrutiyet'in ilanı yılın-
da yıktınlmış. Koru denebilecek büyük bahçesi ge-
çen zamanda bir böğürtlen ormanı olup çıkmış. Set
set yükselen arazide her biri üçer yüz yaşında iki
çam fıstığı nasılsa direnebilmişler. Bu görkemli çam
fıstıklan da oradan şose geçerken kökleri açıkta ka-
larak usul usul, can çekişe çekişe ölmüşler.
Sahaflar Yalısı mımarisi açısından pek değerii bir
yalı değilmiş. Ne var ki bahçesindeki olağanüstü gü-
zel çınar ağacı yalıya ün katmış. Yalı yanıyor; bah-
çenin büyük kısmı yola gıdıyor. Çınar ağacı artık yol
kenarındaymış. A. Cabir Vada kaygısını dile getiri-
yor: "Herhangi bir sebep ve bahane ile buradaki
çınaryok edilirse, pek büyük birgünah işlenmiş olur."
Bilmem o günah hâlâ işlenmedi mi?
Yine yangından sonra bahçesi kalan Rifat Paşa
Yalısı pek ağaçlıkmış. Yangın burada neredeyse işe
yaramış, ağaçlar uzun yıllar özgürce büyümüşler.
1930'larda bu ulu ağaçlar "şunun bunun" eliyle ke-
silmiş. Geriye çıplak bir arazi kalmış.
Tanzimat dönemi malıye nazırianndan Rifat Pa-
şa, yalının iskelesıne ufak ve büyük kayıkların bağ-
lanması için ikisi mermerden, ikisi porh'rden yapıl-
mış yuvarlak palamar taşlan koydurmuş. Taşlar
onanm sırasında sökülmüş, sağa sola atılmış.
Kanlıca'nın iskelesi de bir 'yalı' havası estirir, hay-
li büyük yolcu bekleme mevkii arka pencerelerin-
den ulu ^ğaçlara bakarmış. Zaten Kanfaca çarşısı
da dört yüz ytldan beri bu ağaçlarla çevriliymiş:
Çevreyi 'park' yapmak isteyenler ağaçlan kesmiş-
ler, beş on çam fıdanı dikip bırakmışlar, sonra bu-
rası "mezbetelik", "çöplük" olmuş.
Kanlıca'da o zamanlar akasya ağaçlannın örttü-
ğü bir kır kahvesi varmış.
Suphipaşazade Sami Bey'in oturduğu Nevres
Yalısı, ön bahçesindeki çıçekleriyle göz kamaştınr;
bu çiçekler, görenlere yalıdan bile güzel gelırmiş. Ar-
ka bahçede -daha kimseler de yokken- kaloriferle
ısrtılan üç limonluk. ön bahçeye çiçek yetiştiritmiş.
Sami Bey çiçeğe çok düşkünmüş. Aşılar sonucu
elde ettiği katmer katmer kasımpatıya Hollandalı çi-
çekçiler 'Sami Bey' adını vermışler.
Yalı ondan ona satılarak, önce limonluklar, ardın-
dan çiçekli ön bahçe yok edilmiş, buraları parsel-
lenip satılmış.
Bir de Saraylı Hanım Yalısı varmış ki, burada otu-
ran Saraylı Hanım kimselerle görüşmez, koca yalı-
da bir başına yaşar, her yaz bol bol "saray kırmızı-
sı" ilacı yaparmış. Kır çiçeklerınden, gelincikten,
bahartı otlardan bir kanşımla yapılan saray kırmızı-
sı soğuk algınlığına iyi gelırmiş.
Kanlıca'da şimdi gelinciğe, papatyaya, baharlı
ota bahçeierde, yol kenarlannda seyrek rastlanılı-
yor.
Takvimde İzBırakan: "Kapanık, örtülü, mecaz-
lar altında saklı bile olsa, gene de belli, hiç değil-
se sezilebilır bir anlam, biryazılış sebebi görülebil-
melişiirde." Behçet Necatigil, Bile/Yazdı, Ada Ya-
yınlan, 1979.
Sibel Atal, bu akşam Bursa'da
konser veriyor
• Kültür Servisi - Bursalı sanatseverler bugün
pıyanist Sibel Atal'ın Bursa Şehir Orkestrası'nın
eşliğinde sunacağı konseri izleme olanağı
bulacaklar Saat 20 30'da Bursa Belediyesi Konser
Salonu'nda Hikmet Şimşek'in yönetiminde
gerçekleşecek konserde Muammer Sun'un "Yurt
Renkleri', Mozart'ın '23 No'lu Piyano Konçertosu'
ve 'Jupiter Senfonisi' yeralıyor.
K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I