24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29OCAK1999CUMA 14 KULTUR Şirin Pancdroğlu, genç bestecilerin yapıtlarını seslendirmeye ayrı bir önem veriyor 'Bugünün mıızjgı bilinmiyor' (Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK) NURDAN CtHANŞÜMUL Akbank Oda Orkestrası. bu haf- taki konserinde solist olarak Was- hington Post gazetesinin 'miltiser- vet' olarak tanımladığı arp sanat- çısı Şirin Pancaroğlu'nu ağırladı. Pancaroğlu konserde Debussy'nın Kutsal ve Dünyevi Danslar' ve Ra- utavaara'nın üîkemizde ilk kez ses- lendirilen 'Ballade' adlı yapıtını yorumladı. Keman sanatçısı Ha- kan Şensoy'un da solist olarak yer aldığı konserde aynca Yalçın Tu- ra'nın 65. yaşına saygı olarak sa- natçuun 'Enginlerden YücefcrdenJ ve 'Oyun Havalan' adlı yapıtlan yo- rumlandı. Rq)ertuvannda 'arp'ın klasik Iı- teratürûnün yanı sıra erken dönem müzıklere de yer veren Şirin Pan- caroğlu, genç bestecilerin yapıtla- rvru seslendirmeyeayn birönem ve- riyor. Jeeyoung Kinı. Gerardo Di- rieve Rkardo Lorenz gibi beste- cilerin kendisıne ithaf ettiklen ya- pıtların yanı sıra sipanşler de ve- ren Pancaroğlu, yapıtlarını seslen- dirdiği bestecilere çeşitli ödüller de kazandırdı. Bugüne dek dünya- nın çeşitlı ülkelerinde başanlı kon- serlerverensanatçının 1996yılın- da Amerika'da 'A String ofLongmg' adıyla çıkan ilk albümü ülkemız- de 'Hasret Bagj' adıyla dinleyici- lerin begenısıne sunuldu. Şirin Pancaroğlu, 18 Şubat'ta Amerika'da düzenlenecek olan Çağdaş Müzik Festıvali kapsamın- da Memphis Senfoni Orkestrası eşliğınde Rautaavara'nın Ballade adlı yapıtının prömiyerini gerçek- leştırecek. Şirin Pancaroğlu ıle müzik ya- şamı üzenne konuştuk. - Konserprogramını belirlerken neleri göz önünde tutuyorsunuz? Bu konserin dans temalı olaca- ğı söylendıği içın Debussy'nin 'Danslar'ını seçtim. Ancak dans temasmın dışında olan Rautava- ara'yı da çalmayı çok istiyordum. Bestecinin daha önce başka yapıt- lannı da dınlemiştim ve acaba arp içın bir bestesi var mı diye araştı- nrken Ballade'ı keşfettım. Genel- de çağdaş besteleri seviyorum. Bir- çok tanınmış beste var. ama hepsi güzel olmayabiliyor. Ortak bir dil oluşturmak - Genç bestecilerin yapıtlannı sesiendiriyorsunuz ve aynca sipa- rişler de veriyorsunuz— Çalışmamın en önemli parça- sı... Benim yaştmda olan ve bu dünya içinde yaşayan insanlann seslen nasıl duyduklan ve bu ses- leri nasıl bir araya getirdilden çok ilgimi çekiyor. Bir anlamda da ya- şadığımız dünyayı anlamak için... Konser programlannda genelde es- kiye dönük eserler ağırhklı oluyor. Bugünün müziğini dinleyen.bilen çok az insan var. Buna. bir kişinin kabahati diye bakmamak lazım. Biraz da tarih içinde yaşanan olay- lardan bunlar oluyor. Dinleyici, yo- rumcu, hatta besteci bile bazen za- mandan kopuk yaşıyor. Ortak bir dil oluşturmak açısmdan önemli bence bu. Insanlar yaptığı müzik- le yaşasın, ondan para kazansın is- tiyorum. - Özel ders vermeyi yeğJemeni- zin nedeni nedir? Bilkent'ten birçagn gelmisti ba- na. Bir bakıma da Türkiye'ye dön- meme neden oldular. Ancak dön- düğümde öyle bir iş yoktu ve şo- ke oldum. Şu anda üniversitelerle hiçbirbaglantım yok. Hazirandan bu yana Amerika'da yaşıyorum. Özel dersler verıyonım. Öğrenci- lerimın çoğu Amenka'da. Belki de en iyisi bu, ona karar verdım. Bir kunımun içine girdiğinizde elbet- te arkanızda belirlı bir güç oluyor. Ancak bazen de o kadar eliniz ko- lunuz bağlanıyor ki. Ya da fikirle- riniz o verilen müzik eğitimıne zıt düşüyor. lyi bir eğıtim aldım, ama • "Benim yaşımda olan ve bu dünya içinde yaşayan insanlann sesleri nasıl duyduklan ve bu sesleri nasıl bir araya getirdikleri çok ilgimi çekiyor. Bir anlamda da yaşadığımız dünyayı anlamak için... Konser programlannda genelde eskiye dönük eserler ağırhklı oluyor. Bugünün müziğini dinleyen, bilen çok az insan var. Dinleyici, yorumcu, hatta besteci bile bazen zamandan kopuk yaşıyor. Ortak bir dil oluşturmak açısından önemli bence bu. tnsanlar yaptığı müzikle yaşasın, ondan para kazansın istiyorum." ••-• • içinde hâlâ çok kusur görüyorum. Kendimebaktıkça, kendi eksiklik- lerimi gördükçe genelinde müzik eğitiminde büyük eksiklikler ol- duğunu düşünüyorum. Eğitirken analitik olmah - Özel dersler müzik yaşamınıza neter kabyor? Oers verdiğiniz zaman devamlı düşünmek zorundasınız. Bazen ça- larken çok bilinçsız çalabiliyorsu- nuz ya da zaten çalarken hiç düşün- memek gerekli. Bunun analizını yaptıktan sonra çalmak öyle bir şey kı düşünceler duruyor ve oto- matik bir şekilde hıslennizle çalı- yorsunuz. Ancak eğıtim içinde de- vamlı analitik olmanız gerekiyor. Kendinizi öğrencinin yerine ko- yup bu malzerneyi daha iyi nasıl an- layabilir, kendıne nasıl bir öğren- me sistemı yaratabilir, diye düşü- nüyorsunuz. Müziğin nasıl yapıl- dığını anlamak çok ilgimi çekiyor. Aslında çalarken bunlar pek tut- mayan şeyler. Müziğe, çalmaya geçtiğinizde yorum çok farklı. - Genç Türk sanatçılannın iil* kemi/de tanınması için vurtdışın- da başanlar kazanması önemli bir etken haüne geldi. Bu konuda ne- kr düşünüyorsunuz? Bence bu, bizdeki sistem eksik- liğinden kaynaklanıyor. Bızde ba- şanlı insanlar yok değii. var. An- cak onlann başarılannı değerlen- dirmekten acızız. Değerbirimleri, ölçeklerin biçimı yok. Yurtdışına gidip başanlı olduğun zaman tanı- nıyorsun ve "Onlarbeğendiysede- mek iyidîr'" diye bir düşünce var. Doğrudan sahıp çıkılmıyor, bu da sistemden kaynaklanıyor. Çok ha- zin bir dunım aslında. tmkânsızlık- lar deniyor, ama bence imkânsız- lıklardan dolayı değil. Aşılamayan psikolojik bariyerlerolduğuna ina- nıyorum. Müzik aşın teknoloji ge- rektiren bir şey değil. lnsanmeko- nomısi ıyi olursa daha iyi oluyor. ancak bu meslekten para kazanıl- mıyor ve zengın de başlamak ge- rekmıyor. Türkıye'nın ekonomık ve sosyal düzenine bakarsak ülke- nın bu imkânsızlıklan paradan kay- naklanmıyor, bence psikolojik ne- denler var. Eğitimi zor olan, özve- ri isteyen tüm meslek dallannda bu böyle. - Arp çok bilinen bir enstrüman değiL. Arpı tanıtıp sevdirmek için ba- zı girişimler oluyor. Türkıye'ye geldığimden beri herkese "Benûn- le çabşfnak ister&niz gefitT diye duyurdum. Onlara.ille de bir şey- leröğretmek için değil en azından oturup beraberçalışmak için. Öy- le kimse koşup gelmedi. Acaba paylaşacak bir şey imiz var mı, so- runlar var mı diye konuşmak iste- dim. Arp. mekanik kısmı çok kar- maşık olan bir çalgı. Bıldiklerimi buraya getinneye çalıştım. Türki- ye'ye ilk kez bırteknısyen getirdim. Türkıve genelinde arplann bakı- mı yapıldı. Ben küçük olsam ve böyle bir teklif olsa hemen koşar- dım gibi geliyor. Bılginin olduğu yere hep koştunı. Türkiye'de ça- lıştığım birkaç öğrencı oldu. Ama kurs yapalım istedim; hazırım. de- dim; daha ne yapabılırım bılmiyo- rum. \akalanndan tutup getire- mem. Bazen anlaşılamıyorsunuz. Anadolu ninnileri ûzerine - Türkive'de ve birçok ülkede konscrkr vcrdinit Genel olarak klasik müzik dinleyidsini nasıl de- gerlendiriyorsunuz? Amerika'da klasik müzik dinle- yicisi çok yaşlı. Gençlerolsada45 yaşın üzerindeki dinleyici kitlesi daha fazla. Türkiye'de ise genç din- leynci daha fazla. Belki de nüfusu- muz genç olduğu için daha açık olabiliyoruz. Daha dinamık v e da- ha az önyargılı bir dinleyici kitle- si var Türkiye'de. Belki de toplum olarak böyleyız - CD çalışmalannız da var_ Kcman sanatçısı IgnaceJang ile kurduğumuz Equıno\ ıkilısı olarak gizemli gece içinde hissedilen ay temalı 'Gece ve Danslar' adlı bir CD kaydı yaptık ve önümüzdeki yıl çıkacak. Yazın Anadolu ninnileri üzenne bir çalışmam olacak. As- lında bir çatı altında toplanan. nin- niler diye bıralbüm yok. TRT'nm arşıv ınde birçok malzeme var, ora- da araştırma yapacağım. Kendim yurtdışında bazı Anadolu ninnile- n toparladım. Çok güzel parçalar bunlar ve o yüzden iy i toparlamak gerekıyor. Benim için farklı birça- lışma olacak ve yaparak ögrenece- ğim. -Özeln'kle vapıtlannı çalmaktan hoşlandığınjz bir besteci var mı? Genelde Fransız müziğini seve- rim. Barok ve barok öncesı mü- zikler. 18., 19. yüzyıl repertuvan- mız çok zayıf. Tek bir besteci adı veremem. ama Debussy'yi sevenm. Bazen daha önce hiç duymadığım besteler de hoşuma gidebiliyor. Pina Bausch, tüm insanlann yaşadığı ortak duygu ve deneyimleri sahneye yansıtıyor KaLbin sınırlannda dans• "En güzel şeyleri salt baktığım zaman görebilirim, bir görüntü beni alıp götürdüğünde ve düşünecek fırsat bırakmadığında... îzleyici, gördüklerini kendi kodlanyla okur. Dansım hiçbir zaman kişisel olmadı. Ben herkesim!" KüMr Servisi - "Beyaz elbiseti kadın yürüyor. Sonra biradam kadını yukanva çekiyor. Boşlukta asılı kalan kadının be>az elbisesinin etekleri daireler çizerek uçuşuyor- Yaşanunızda. befleklerinizden siİinraesi daba güç bir başka sahneyle karşılaşamavacaksınız. Pina Bausch'un olağanüstüdansdüm asına hoşgeküniz!". Eleştırmen Helen Hawkin& bu sözlerle başlıyor The Sunday Times'ın Culture dergisindekı yazısına. Dünyanın dört bir yanında gösterileri gişe reİcorlan kıran Bausch ve topluluğu, her türlü pınltıdan uzak duruyorlar ve sadece dans ediyorlar. Bausch'un topluluğunda yıldızlar ya da astronomik yıldız ücretleri yok. Almanya'nın kuzeyindeki Wuppertal'de. yüksek teknolojinin hiçbir olanağından yararlanmayan, kullanun dışı bir sınema salonunda çahşmalannı sündürüyorlar. İzleyicinin kalbine yöneüyor Solingen'de doğan Bausch, Essen'de dans eğitimi almış. Bundan 25 yıl önce hükümet. ülkenin bu konuda gen kalmış bölgelerinde dans merkezleri kurulması tasansını uygulamaya geçirince. Bausch vebirfederal görevli Wuppertarın yolunu tutmuşlar. Bausch, yılda bir ya da iki yeni gösteri sahneye koyarak zamanla dansı sevdirrruş bölge halkma. Bausch'un dünya çapında elde eftıği başarı. önceleri kendisıne pek de sıcak bakmayan Wuppertal halkı için bugün bir övünç kaynağı oluşturuyor. Bausch'un dansım anlatmak bile dinleyenlenn yüzünde bir tebessüm yaratmaya yetiyor, ancak onun neden küresel bir külte döniiştüğünü anlamak için dansım izlemek gerekii. Ancak Bausch, yine de bazı dans muhafazakârlannın hedefı. Göstenlerinin bir biçimi, bir öyküsü olmadığını ve art arda dizilmış, hızla değişen birepizodlar zincıri olmaktan öteye gıdemedığıni düşünenlerde var. Ama Bausch'un dansı çok daha fazlasını içeriyor. Bausch'un dansçılan yen geldiğmde kendilerinı cansız objelere dönüştürür. yeri geldiğinde de hemen birer ınsana dönüşebilirler. Topluluk üyelen. bir süre sonra Londra'da sahneleyecekleri 'VTctor'da da şarkılar söyiüyor, öyküler anlatıyor, oyunlar oynuyor ve vücut hatlannı ortaya çıkaran ipek elbiselen içinde dans ediyorlar. Topluluğun en hayranlık uyandıncı özellıklennden bıri de Bausch'un mükemmelliğe varan dans dilinin her türlü îzleyici tarafından anlaşılabilmesı. Çünkü Bau»ch'un dansı aslında tüm insanlann yaşadığı ortak duygu ve deneyımlen sahneye yansıtıyor. Örneğin 'Vktor'da, 45 derecelik bir açı içinde yürüyen çift, sendeleyen bir ilişkiyı ıfade ediyor. Bausch'un gösterilerinde. erkeği üzerinde taşıyan bir kadın da koreografik bir yaratıcılıktan fazlasını içeriyordur. Kadın ile erkek arasındaki dinamiğin imgesıdir örneğin. Bausch'un sahnede oluşturduğu bu resimlerin gıdeceği adres, izleyicinin kalbidir. aklı değil: "Engüzel şeyleri salt baküğım zaman görebilirim. düşündügüm zaman değil. Bir görüntü beni alıpgötürdüğündevedüşüneceklirsat bırakmadığında... Hem daha sonra da düşünebilirsiniz. mesela eve dönüşte." 58.yaşmı sürmekteolan Bausch.yüzü. teni ve heykelsi vücuduyla hâlâ sahne üzennde hayranlık uyandıran bir dansçı. Topluluğunda da Helena Pikon. Dominique Mercy gıbı en baş.ından bu yana Bausch 'un yanında olan dansçılar var. Bausch'un dansçılarının en büyük sermayesı. bedenlerinden çok yaşam deneyimleri ve kişılıklen. "Yeni bir gösteriye başlarken hareket noktam. aradığım. bulmak istediğim bir duygudur* dıyor Bausch, u Ben kafamdaki yüzlerce soruvla birlikte dans ederim. Dansçılanm ise bir figür. bir ^arkı \a da biröykü aracıbğnla farklı yanıdargedrirler bana. Sonra hep birlikte bunlann Ü2erinde çalışınz." Bausch, özellikle gösterılerin girış bölümlerinın koreografisinde ve gös- tenlenne ısım bulmakta zorlandığını. bu noktalarda içgüdüsel kararlar verdığinı söyiüyor: ""İziediğimbirçalışmayoluvar. ama bu bir sistem değil. Bir şeyin daha iyi olacağını hissedersem. değiştirmekten çekinmem. İçgüdülerim beni doğruva götürür." Bausch'un ilk ortak çalışması (co- prodüksıyon) olan Victor, 1986 tarihini taşıyor. Roma'da bulunan Teatro de Argentına'dan Roma'ya ılışkin bir gösteri hazırlamateklifı aldığında, bunun ılgısını çekmedığinı söyiüyor Bausch. Böylece onlar da "Ne istiyorsaıı onu >ap ö)le>se" diyorlar. Bausch, topluluğuv la birlikte üç haftasını Roma'da geçiriyor. gereken ıpuçlannı ve 'sorulan' topluyor sonra da ev ine dönüyor. Epik gösten Victor. böylece çıkıyor ortaya. Şiddet içeren bazı sahnelerinden dolayı Victor'a yöneltılen eleştınler var. ,\ncak BauscrLbueleştınlere "İzlevici. gördüklerini kendi kodlanyla okur" sözlenyle yanıt \eriyor. "Dansım kişisel değjkür. hiçbirzaman kişiselotmadı. Ben herkesim!" YAZI ODASI SELtM İLERİ Kanlıca'mn Bazı Yalılarında Kanlıca hâlâ güzel. Sönmüş, yıldızı kararmış bir güzellik bu. Kalan son bir iki eser geçmişten bir şey- ler söylemeye çalışıyor. 1940'larda yayımlanmış bir kitap var: Boğaziçi Ko- nuşuyor. Yedıgün Neşriyatı'ndan A. Cabir Vada yaşadığı Boğaziçi'nı, özellikle Kanhca'yı anlatıyor. Bireski zaman adamı gibi bostancıbaşı defteri tut- muş, bize, artık hepsi kaybolup gıtmış, bazılan za- ten o zaman da göçmüş yalıları öykülemiş. Sahiplennin adlarıyla ya da özelliklerinden edin- dıkleri adlaria anılmış bu yalılan, 'bahçe'\ef\ açısın- dan okudum. Harap olan bahçelerde, küçük koru- larda yaşamaya çalıştım. Geçen yüzyılın sonunda yanan Fuat Paşa Yalı- sı'nın bahçesinde, yangından sonra büsbütün terk edilmiş ve ığne yapraklan sıyaha yakın renkte çok büyük bir çam ağacı vanmış. Yırmi metreye ulaşan bir dizi servi varmış ki bir ara topraklarından sökü- lüp Amerika'ya götürülmek istenmış. Fakat başa- nlamamış. Sonra serviler kaderterine boyun eğmiş- ler, birer ıkişer kurumuşlar. Bu yalının 'dağ bahçesi'nde devrın modasına uyularak yapılmış süngertaklidi merdiven, Sünger- li Köşk'e çıkıyormuş. Bahçesi havuzlu Süngerli Köşk zarif ve küçük bir yapıymış. Bahçe orada bir- denbire birbırinden değerii süs ağaççıklanyla do- nanırmış. Süs ağaççıklan Birinci Dünya Savaşı sırasında ya- lının vârisince çekisi on kuruşa satılmış; alıcı bah- çeye girmiş, baltayt kaptığı gibi, bir uçtan öteki uca tek bir ağaç bırakmamış. Mektupçu Ali Bey Yalısı, Meşrutiyet'in ilanı yılın- da yıktınlmış. Koru denebilecek büyük bahçesi ge- çen zamanda bir böğürtlen ormanı olup çıkmış. Set set yükselen arazide her biri üçer yüz yaşında iki çam fıstığı nasılsa direnebilmişler. Bu görkemli çam fıstıklan da oradan şose geçerken kökleri açıkta ka- larak usul usul, can çekişe çekişe ölmüşler. Sahaflar Yalısı mımarisi açısından pek değerii bir yalı değilmiş. Ne var ki bahçesindeki olağanüstü gü- zel çınar ağacı yalıya ün katmış. Yalı yanıyor; bah- çenin büyük kısmı yola gıdıyor. Çınar ağacı artık yol kenarındaymış. A. Cabir Vada kaygısını dile getiri- yor: "Herhangi bir sebep ve bahane ile buradaki çınaryok edilirse, pek büyük birgünah işlenmiş olur." Bilmem o günah hâlâ işlenmedi mi? Yine yangından sonra bahçesi kalan Rifat Paşa Yalısı pek ağaçlıkmış. Yangın burada neredeyse işe yaramış, ağaçlar uzun yıllar özgürce büyümüşler. 1930'larda bu ulu ağaçlar "şunun bunun" eliyle ke- silmiş. Geriye çıplak bir arazi kalmış. Tanzimat dönemi malıye nazırianndan Rifat Pa- şa, yalının iskelesıne ufak ve büyük kayıkların bağ- lanması için ikisi mermerden, ikisi porh'rden yapıl- mış yuvarlak palamar taşlan koydurmuş. Taşlar onanm sırasında sökülmüş, sağa sola atılmış. Kanlıca'nın iskelesi de bir 'yalı' havası estirir, hay- li büyük yolcu bekleme mevkii arka pencerelerin- den ulu ^ğaçlara bakarmış. Zaten Kanfaca çarşısı da dört yüz ytldan beri bu ağaçlarla çevriliymiş: Çevreyi 'park' yapmak isteyenler ağaçlan kesmiş- ler, beş on çam fıdanı dikip bırakmışlar, sonra bu- rası "mezbetelik", "çöplük" olmuş. Kanlıca'da o zamanlar akasya ağaçlannın örttü- ğü bir kır kahvesi varmış. Suphipaşazade Sami Bey'in oturduğu Nevres Yalısı, ön bahçesindeki çıçekleriyle göz kamaştınr; bu çiçekler, görenlere yalıdan bile güzel gelırmiş. Ar- ka bahçede -daha kimseler de yokken- kaloriferle ısrtılan üç limonluk. ön bahçeye çiçek yetiştiritmiş. Sami Bey çiçeğe çok düşkünmüş. Aşılar sonucu elde ettiği katmer katmer kasımpatıya Hollandalı çi- çekçiler 'Sami Bey' adını vermışler. Yalı ondan ona satılarak, önce limonluklar, ardın- dan çiçekli ön bahçe yok edilmiş, buraları parsel- lenip satılmış. Bir de Saraylı Hanım Yalısı varmış ki, burada otu- ran Saraylı Hanım kimselerle görüşmez, koca yalı- da bir başına yaşar, her yaz bol bol "saray kırmızı- sı" ilacı yaparmış. Kır çiçeklerınden, gelincikten, bahartı otlardan bir kanşımla yapılan saray kırmızı- sı soğuk algınlığına iyi gelırmiş. Kanlıca'da şimdi gelinciğe, papatyaya, baharlı ota bahçeierde, yol kenarlannda seyrek rastlanılı- yor. Takvimde İzBırakan: "Kapanık, örtülü, mecaz- lar altında saklı bile olsa, gene de belli, hiç değil- se sezilebilır bir anlam, biryazılış sebebi görülebil- melişiirde." Behçet Necatigil, Bile/Yazdı, Ada Ya- yınlan, 1979. Sibel Atal, bu akşam Bursa'da konser veriyor • Kültür Servisi - Bursalı sanatseverler bugün pıyanist Sibel Atal'ın Bursa Şehir Orkestrası'nın eşliğinde sunacağı konseri izleme olanağı bulacaklar Saat 20 30'da Bursa Belediyesi Konser Salonu'nda Hikmet Şimşek'in yönetiminde gerçekleşecek konserde Muammer Sun'un "Yurt Renkleri', Mozart'ın '23 No'lu Piyano Konçertosu' ve 'Jupiter Senfonisi' yeralıyor. K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle