Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLUL 1998 SA
12 KULTUR
PORTAL DlKMEN GÜRÜN
Festivaflerin düsiindürdiikleri• Farklı ülkelerin festivalleri,
tiyatro toplulukları,
sanatçıları, yönetmenleri
arasında kurulan köprüler
güçlii yapıtlann ortaya
konmasında ve dünyaya
taşınmasında önemli rol
oynuyor. Bizde de dışa
açıiabilmek için bu tür
çalışmalara gidilmesi gerektiği
bir gerçek.
Sıcak yaz günlerinde dünyanın belli
başlı kentlerinde müthiş bir sanat trafi-
ği yaşandı. Moskova, Istanbul. Avig-
non. fcdinburg. Amsterdam, VV'eimar,
Salzburg. Zürih geride kaldılar. Artık.
sonbaharda Pans ve Stockholm'de ya-
^anacakgüzelliklerehazırlanıyor sanat
tutkunları. VVeimar. Salzburg. Zürih bu
yıl yolumun düştügü üç festivaldi. Salz-
burg, galıba dünvanın en iddialı festi-
\allennden bıri olma özelliğini yıllar-
dırkoruvor. Bunun başlıca nedenlerinden
biri onun da arkasında VVeimar gibi müt-
hiş bir de\ let veyerel yönetim desteği-
nin olması. Hoş, hangısinde >ok ki?
1999'da kültiir başkentı olmaya lıazır-
lanan Weınıar'a daha şimdiden oluk gi-
bi para akmldığı. testivallerde ayaküs-
tii yapılan konuşmalarda bile anlaşılı-
yor.
Salzburg un bir özelliğı de pek çok
eserin ilk gösterimlerini orada yapma-
sı. Bu yıl. Hal Hartlev'in "Hemen"
müzikalı. Robert Le Pagein "Mucize-
lerin Geometrisi", Robert \Vilsonun
"Danton'un Ölümü". Stefan Bach-
mann'ın "Trolius ve Kressida"sı açı-
füjiannı Salzburg'da yaptılar (bu oyun-
lara bir başkayazıda değineceğim). Mü-
zikseverleredePeterZadek'in>onjm-
ladıgı "Mahagom Kentinin Yükselişi
\e Düşüşü" ile biropera zıyafcti çekil-
dı. "Figaro'nunDüğünü"ndeyınebirti-
>atro yönetmenının ınızası \ardı. Luc
Bondv. Amenkalı vorurneu PeterSei-
lars ise "Assise'li Aziz François"e ım-
zasını atmıştı. Tarihı bir mekânın içine
özel olarak in^a edilen birtiyatrodaov-
nanan "SaraydanKızKaçırma"nın vö-
netmcni ise bir Filistınli. François Abou
Salem.
Gerçeğin sorguianışı
VVeımar'da bir tiyatro ressamı. tiyat-
ro felsefeeısi olarak tanımlanan ve Ta-
tfe'usKantor'unögrencisiolan Janus/
VVisnievvski'nifl "Fausfunu izlemek
t'arklı birdeneyimdi. "Faust" Düsseldorf
Shauj.pıelhouses yapımı olarak katıl-
mı>tıfestı\ale. "Kamaşma*" ile 5. Ulus-
lararası İstanbul Tiyatro Festi\ali'nin
konuğu olan VVisnievski "Faust 1" ve
"Faust 2"yi tam 80 dakikaya sığdırmış-
Bir tiyatro ressamı, tiyatro felsefecisi olarak tanımlanan Tadeus \\ isnievvski'nin Ueiınar'da sahnelediği 'Faust'.
tı. Bu resmi geçitte Goethe'nin met-
ninden fırlayan kijiler. oluşturduklan
tablolarla cennerten dünyaya ve cehenne-
nıe uzanan bir voleuluğa çıkmışlardı.
Sankı. sahne üzennde hiç durmayan bir
dönme dolaptı izlenen "Goethe'nin met-
ni üzennde çok etkilev ici bir manzara> -
la karşılaşmış naif bir rvssam gibi çalı-
şıvorum ve bu man/ara gerçek olmak-
tan çok uzak" dıyen sanatçı "Faust"ta
Tann'nın 20. yüzyıldaki rolünü, varol-
manın anlamını ve gerçeği sorguluvor.
Gerçegi, ölümü. vuroluşusorgulayan
birbaşka sanatçı da Zürih Festivali'nin
konuğu olan Japon koreograf Saburo
Teshigavvara. Teshigavvara ve grubu
Karas (Alman ve Japon dansçılardan
oluşuyor) "Ben Gerçektim-Belgeler"
adlı gösterisinde sankı ölüm ve yaşam
arasındaki boş alanda dolaşıvor. Teshi-
gavvara için yaşamda en önemli unsur
'hava'. "Hava bcnim için bir maddedir.
Renkleri ve sesleri sahne üstünde var
eden bir unsurdur." Gündelik yaşamda
ve sahnede gördüöü soluduğu her şey in
•gerçek' olduğuna inandığını belirtirken
gerçeğin altındaki 'gerçekdışı'ndan da
söz ediyor. Sabura Teshigavvara bedeni
ses-hava-iijik olarak algıladığı için son-
suz bir harekeuvgürlüğü içinde gerçek-
dışı ve gerçek arasindaki ilişkıvı sanki
renklerve seslerle araştınyor Kımi za-
man ağırlaşaıı hareketler. kimi zaman hız-
lanarakyanıp sönen ışıklan anım»atıvor-
lar. Beden plastığının ötesine tayın. dü-
şündürücü bir sahne dilı söz koııusu
"Ben Gerçektim-Belgeler*'de. Aynı za-
maııda bir hev keltıraş da olan Teshiga-
vvara. son vıllarda Avrupa'da adından
sıkça söz cttiren bir koreograf.
Biz neredeyi/?
Üç kentte de fcstıval programlanna ba-
kıldığıııda vapımların çoğıınun çeşitlı sa-
nat kurumlarının bir araya gelmesiyle
kotanlmış olduğu göriilüyor. Farklı ül-
kelerin fcsfıvaHerciıyatro toplıdukfari.
sanatçılan. yönetmenleri ara.sında kuru-
lan köprüler güçlüyapıtların ortaya kon-
masında ve dünyaya taşınmasında önem-
li rol oynuyor. Bizde de özellikle dışa
açıiabilmek için bu lür çalışmalara gi-
dilmesi gerektiği bir gerçek. Rusya, Bal-
kan ülkelen, Orta Avrupa, Yunanistan.
İsrail, Çin. Japonya bu kervana çoktan
katıldılar.
"Bu yoğun trafigin ortasında bizim ti-
yatromuz nerede" türünden bir soru sor-
madan önce Zürih Tiyatro Festivali'ne
(20 Agustos-6 Eylül) kısaca deginmek
istiyorum. Peter Brook. Raimund Hog-
he. Dumb Type, Saburo Teshigavvara
gibi isımlerfestıvalin konuklan arasın-
da. Zürih, kıpır kıpır. Festival. İsviçre-
lilerin kanını kaynatmış sankı. Yabancı
basın orada, telev ızyon kanallan orada
ve en önemlisi izley ici orada. Bu festi-
valde ilgimi en çok çeken ve beni artık
sormaktan bıktığım bir soruyu bir kez
daha yinelemeye iten olay. Arap tiyat-
rosuna özel bir bölüm aynlmış olması.
Tunus'tan iki, Suriye'den bir. Mısır'dan
birtoplulukveEndülüs'tengelenFasasıl-
lı bir grup festivalin konuklan (tarih
uyuşmazlığı nedeniylehiçbırini izleye-
medim). Bunların yanı sıra Arap tiyat-
rosunun çeşitli açılardan tartışıldığı 2
günlük bir sempozv um ve Arap ülkele-
rinin müziklerinin tanıtıldığı bir dizi et-
kinlik de düzenlenmiş Bahreyn'den
lrak'a pek çok katılımcı bu etkinlikler-
deyeralıyor. Festival broşüründe amaç,
"Arap tiyatrosunun zenginliklerini Av-
rupa'ya taşımak" olarak belirtiliyor.
Arap tiyatrosunun zenginlikleri hakkın-
da bir bilgim yok. zengin bir geleneği
oldugundan dakuşkuluvum. Ama insan-
largidiyor. izliyor, konuşuyor. tartışıyor.
Şurası bir gerçek ki Batı'nın gözleri
artık farklı ülkelere. farklı kültürlere ve
özellikle deDogu"yadönmüşdurumda.
Yoğun bir trafik yaşanıyor, bir alışveriş
ortamı yaratılıyor; oyuncusu yorumcu-
su. tasarımcısıyla kafasını kullananlar
bu hızlı trafiğin içinde yerini alıyor. Ti-
yatrosuyla dışa açılmak isteyen ülkeler
kapıları zorluyor. kendi kapılannı açı-
yor. Biz bunu yapmıyoruz. Kültürel
prizmamızı bir türlü yurtdışına taşıya-
mıyoruz. Iç çekişmelerden dolayı ke-
penkleri açma fırsatını bulamıyoruz.
Farklı kültürler arasındaki alışverişin
önemini kavramakta zorlanıyor. daha
doğrusu çok ıyi bildiğimiz halde aldır-
mıyoruz. Bir ülkeyi tanıtacak en önem-
li şeyın o ülkenin sanatı olduğunu ısrar-
la göz ardı ediyoruz. L'zun mesafeli bak-
mıyoruz... Karamsanm, ama yaşanan
gerçekler bu karamsarlığın yersiz ol-
madıgının kanıtlan. Zaman zaman bu
yöndeadımlaratılmıvordeğil. ama bun-
ların arkasında yatan çoğunlukla bi-
reysel çatfâ^n ftynca istisnaFar kaide-
yi bozmaz. Kalıcı, ana damarlan belir-
lenmiş, beslenmiş. güçlendırilmiş bir
sanat politikasından yoksun yaşadıgımız
sürece Türkıye,sanat mozaiğini dünya-
ya taşımakta zorlanacaktır. Sanata bin-
de 3 pa> aynlan bir ülkede önce kafa-
lann değişmesi gerek.
Rolling Sîones oîuzbeş yıllık turne yolculuklarını hala hayranlarından tam not alarak sürdürüyor
'Belli sınırlar içînde yenilemyoruz'
G l RHAN LÇK.-VN
STOCKHOLM - Istanbullu müzikseverlerle
cumartesi gecesi buluşacak olan Rolling Stones
geçen hafta İ>veç"tekısa biraradan sonra ikinci kon-
serini, Stockholm'deki Globen arenasında verdi. 11
bın biletin iki saat içinde satılıvermesinden ötürü
yüzlerce Stones havranı içeri giremedi. Rock dün-
yasının yaşlanmayan "gençleri", bir kez daha sım-
sıkı ayakta durduklarını kanıtladılar. 2.5 saatlik ve
arasız konser sırasında 55 yaşındaki MickJagger'in
enerjisi \e Keith Richard'm zincirleme sigara içişi
bir kez daha herkesi şaşırttı. Siyah smokinle sahne-
ve çıkan Keith Richard, konseri giriş bölümünü bi-
raz uzattığı "Satisfaction''la açtı. 31 Temmuz'da Gö-
teborg'da Yeni Ullevi Stadyumu'nda tam 57 bin ki-
şiye unutulmaz dakikalar yaşatmış olan grubun bu
ekstra konseri de eleştirmenlerin beğenisini ve öv-
güsünü kazandı. Hayranlan ise konsere önceden
tam not vermiş olarak gelmişlerdi.
Mick Jagger. iki gün önce geJdiği Stockholm'de
iki gece üst üste halkla birlikte oldu. Yanında koru-
ma olmadan çeşitli publara giden Jagger. herhangi
bir müşteri gibi çevresindekilerle sohbet etti. soru-
lan yanıtladı.
Jagger:u
Kendimi çok iyi hissedi>orumw
Globen arenasmdaki konserden önce bir Danimar-
ka gazetesinin sorulannı yanıtlayan Mick Jagger, 55
yaşında olduğu halde kendisini çok iyi hissettiğini
söyledi. Yaşlanan kişilerin kendilerinedaha iyi bak-
ması gerektiğini de anımsatan Jagger. "ortayaşlı mil-
yonerier oldukJan haide neden hâlâ turne hayaünı
bıraknıadıklan ve 35 yıllık yolculuklara son vcrme-
dikleri" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Çok basit bir nedenle. Sahneyeçıkıp halkaiyi mü-
zik ve gösteri sunduğumuzu büdiğûn ve haikın bizi
beğenip beğenmediğiııi yüzlerinden anladığım için.
Eğer onJar hoşlamyorsa ben de hoşlanıyorum. Eğer
bizi beğenmezlerse bir daha bize gelmezler, biz de
onlara gitme>1z. Eğer ben yalnızca para için ya da
yapacak başka bir şeyüniz olnıadığmdan devam et-
tiğimiz kamsına kapılırsam. derhal bir kenara çeki-
lirim. Hiç kuşkusuz, hiçbir şey sonsuza dek sürmez.
biz de öyle. Benim bildiğim, grubun yaşamı bitince
kendi yaşanunun da bitmeyeceğidir."
Mick Jagger, grubunun varlığını sürdürmesinin
temelinde. "belirü sınırlar içinde yenilenmeyi" ba-
şanyor olduklannın yartığmı söylüyor:
"Halk.eskiye dönükama, canülıgını konıyan şey-
lerden hoşlanıyor. Buna, bir çeşit aktifnostalji de di-
yebiliriz. Madem ki ellerinde Beatles'ı izlemeolana-
ğı yok, o zaman bize fit olmak zorundalar. (Ha, ha.
ha_) Beiûü sınırlariçindeyenilenmederken, baa ye-
nilikleri hepimian anlaşması koşuluyla uygulama-
\ı kastediyonım. Bazen stüdyodaanlaşanuyoruz, Ama
• "Sahneye çıkıp halka iyi
müzik ve gösteri
sunduğumuzu bildiğim ve
bizi beğenip beğenmediğinı
yüzlerinden anladığım için
turne hayatımızı
sürdürü>oruz. Eğer bizi
beğenmezlerse bir daha
bize gelmezler, biz de
onlara gitmeyiz. Eğer ben
yalnızca para için ya da
yapacak başka bir şeyimiz
olmadığından devam
ettiğimiz kanısına
kapılırsam, derhal bir
kenara çekilirim. Hiç
kuşkusuz, hiçbir şey
sonsuza dek sürmez. biz de
öyle. Benim bildiğim.
grubun yaşamı bitince
kendi yaşamımın da
bitmeyeceğidir."
otsun; ortaya 'Saint of Me". "Out of Control" ve 'Ju-
iced' gibi s^rkılar çıkü ya, önemli olan o. 'Bridges
to Babylon'u -en yeni albümleri- Dusty Brothers ve
Baby Face gibi genç vapımcılarla hazııiamamız da
bunu gösteriyor." Mick Jagger, "Stones miti"yle
kendisi arasmda kesin bir duvan koruduğunu da
ekliyor:
"Stones miti" ile kendim arasında kahn bir du-
var vxt. Aynı şey. 'rock yıldızı Mick Jagger'le benim
aramda da var. Kişi bunu başaramazsa. akıkılığı
bir kenara koyar. yapay bir kişi olur. Ben özel haya-
tımda gayet alelade birivım ve ona uygun bir yaşam
sürdürüyorum. Benimle ilgili mitin pençelerini ba-
na ya da aileme saplamasına izin veremem. Aileme
çok düşkünüm. Benim yaşımda bir insarun bütün
hayaünı Stones anekdotlanyla geçiremeyeceği açık.
Öte yandan. grubun"uslanmış kötii çocuğu" Ke-
ith Richard, Stones"dan sonraki bir yaşamı düşüne-
miyor. Sahnede ölmekte kararlı olduğunu söylüyor.
Isveç'in en büyükakşamgazetesi Espressen'in so-
rulannı yanıtlayan Richard "Stonesİa birlikte 120
yaşını doldurana dek sahnede olacağını" da ekledi.
Charüe \Vatts'ın bu turnenin,grubun son tume-
si olduğunu söylemesi üzerine şu yorumda bulun-
du:
"Eh, biri bunu biliyorsa, o da Charlie'dir. Çünkü
o olmadan ben turneye çıkmam. Ama ben Chaıiie
Watts'ı çok iyi tanıyorum. Otuz beş yıldır aynı soru-
yu soruyorlar ona ve o da hep bu yanıtı veriyor. Be-
nim ve Mick'in arkasında o olmazsa ikimiz de hiç-
bir şey yapamayız.*"
Keith Richard bugün de iki-üç gün aralıksız sü-
ren partilere katıldığını itiraf edivor
"Rekorum 9gün aralıksız uyumadan vaşamak ve
eğlenmek oldu. Amacım. Guiness'in rekorlar kita-
bınagirmek değildi ama... Doğrusunu söylemek ge-
rekirse, kimscnin benim yaşama biçimimi şekiüen-
dirmesine izin vermiyorum. Ölmeye de niyetim yok.
Eğer 3. Dünva Savaşı çıkarsa savaştan bir ben sağ
çıkanrru bir de hamamböcekleri."
Keith Richard 30 yıl öncesiyle karşılaştırılınca
sahnede gösteriye dönen konserlenn çok daha yo-
rucu olduğunu, çok fazla disiplin ve ön hazırlık ge-
rektirdiğini vurguluyor ve meydan okuyor:
"Oyuncu değiştirmeden sahnede 25 saat arasız
koşturacak futbol takımının alnını karışlanm!"
Stones: Dünyanın tek rock grubu
Keith Richard Stones'un "dünyanın en iyi rock
grubu", "en eski rock grubu" diye adlandınldığını.
gerçeğin ise Stones'un "dünyanın tek rock grubu"
olup olmadığı sorusuna şu yanıtı veriyor:
"Müzik dünvasında sayısız grup var; sorun, on-
lann seslerini duyurup duyuramadıklannda. 'Mü-
zik'le 'müzik branşı' arasuida büyükfark var. Branş
bir şeyin peşindedir. müzisven başka bir şevin. İki-
sinin günün birindeuyuşacaklanndan çok kuşku du-
yuyorum. Müzisyenlerin sorunu. çok 'naif olmala-
n; en iyi şeyi yapmanın veterli olacağına inanmala-
n. Eğersen müzisyensençıkarmüziğinivaparsın,icin-
dekini dışa vurursun. Ama bu yetmez. Plak çıkar-
mak için, branşla anlaşman gerek. Branş dediğimiz
de, köpekbalıklannın. piranaların yaşadıği yer. Bir
bakıma müzik branşına hayranım, çünkü gerçek
serbestticaretinyapüdığı yer. Onun yanında uyuş-
turucu branşı solda sıfir kalır."
Keith Richard geçen kış 3 milyon dolar karşılı-
ğında Pepsiçalışanlannabirkonser verdikleri anım-
satılınca hemen ekliyor:
"İş. iştir. Bize, düğünler ve cenazeler için de baş-
v urabilirsiniz. Biz bir bandız. İsteyen başvurur, an-
laşırsakçıkarçalanz. Anlaştıktajı sonra, Tampax için
bile konser verebiliriz. Çekilecek çok iplik var ora-
da (kahkaha)."
Keith Richard resim merakını sürdürdüğünü söy-
lüyor. Yaramaz bir öğrenci olduğu için 'normal'
okullardan atıldıktan sonra bir sanat okuluna yazıl-
dığını, orada çok sayıda gitaristle tanışınca, resım
yapmanın değil. gitar çalmanın üzerine düştüğünü
belirtip ekliyor:
"Okuldan çıkıncada Mick'letanıştım ve Stones'u
kurduk. Evet bizim bantta çoğumuz resim yapma-
yi bilivor. Charlie, her kaldığımızotelde bir şeylerçi-
ziyor. Ronnie,sanatkonusunda bilindiğigibiçok ba-
şanlı. Ben de arada bir, bir şeyler çiziyorum. Ara-
mızda. yalnızca Mick'te hiç işyok, resim vapma ko-
nusunda.-"
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Merhamete Çağrı mı? (2
Her şey Kalyopi'nin bir sözüyle başlar.
Henüz On Yedi Yaşında'n\n genç fahişesi, ge
neleve ödenen paranın "birfakire sermaye olaca
kadar" degerli olduğunu ileri sürer.
Bu söz, roman kahramanı simsar Ahmet Efen
di'nin yüreğini burkar. (Bu söz. besbelli, romanıı
yazarı Ahmet Mithat Efendi'nin de yüreğini burk
muştur.)
Simsar, geneleve gelişlerdeki harcamalann he
sabını kitabını çıkarır, ölçüp biçer, kösnül istekle
uğruna nelerin ziyan edildiğini saptar. Döküm, ger-
çekten yabana atılamayacak bir paradır.
Henüz On Yedi Yaşında'da merhamete ilk adım
"bir fakire sermaye olacak kadar para!" deyişin-
den sonradır.
Kalyopi, genetevdeki hayatının bütün insanca dav-
ranışlardan alabildiğine uzak olduğunu anlatacak-
tır. Burada hayat, karşılıklı çirkinlik üzerine kurul-
muştur:
Kızlar, gitgide, yüreksiz ve hilekâr olurlar. Gelen
erkekler hep yoldan çıkmışlardır.
Kalyopi, avukat ve simsar Ahmet Efendi'yi fark-
lı müşteri konumuna oturtur:
"Öyle değil efendim! Sözde bu derecelere var-
mak, bu vadilere kadar girişmek için evvelâ o söz-
leri dinleyecek olan adamda istidat olmalıdır."
(Ahmet Mithat Efendi, erkek okurlarına, adeta,
genelev sermayelerini bir kez olsun dinlemelerini
salık vermektedir.)
Kalyopi, sonra genelevlerin asıl müdavimlerini ta-
nıtır:
"Fakat bu ağlamak, kan etmek sizce sevda ala-
meti sayılır mı? Herif körkütük sarhoş olarak ağlı-
yor. Birkıskançlık üzerine gazaba gelerek kan edi-
yor."
Sermayelerin yürek, ruh çöküntüleriyle insanlık-
tan çıkmaları karşısında, erkeklerin ne kadar mer-
hametsiz davrandıklarını, erkek egemenliği üzeri-
ne kurulu toplumsal düzenin nasıl çökkünlüklere
yol açtığını, orospuların nasıl kullanıldığını, toplum
dışına itildiğini, kısa bir hayat hikâyesi, gelgeç bir
kimlik anlatarak yine Kalyopi söyler:
"Burada bir kız var kı, Lisimaki deher. Bilmem ',
nerede başkâtip olan Cüneyt Bey daima ona ge-
lir. Hem de kendisini sever. Lisimaki her zaman der \
ki: 'Yazık bu adamcağızın paralarına! Benim için ;
ne kadar masrafa giriyor! Beni gezmeye götürüp,;
kendisi dahi gelerek avuç doluları paralar harce- ;
diyor. Bu harcettiği paralann yansını olsun bana tah-;
sis etse de beni buradan çıkarsa. Dünya yüzünde '
kendisinden başka hiçbir erkeğin yüzüne bile bak-!
mayarak, ona kul kurban olurdum.' !
(...) Cüneyt Bey buna ne cevap verir bilir misi-!
niz? Çünkü Lisimaki kaç defa kendisine teklifet-
miş; Cüneyt diyor ki: 'Ben bir hanede yalnız be-
nim olan bir kan ile kapanıp kalacak olursam, te-
ehhül ederim. Bana bir zevce değil, bir aşüfte lâ-,
zımdır. Istediğim gibi saçlannı döktürür, serbest eğ-
lenirim. Ne istersem yapanm. Usandığım zaman -
dahi bir diğerini beğenirim.'"
. .'jAhmet Nfl i^Jıat Efefldjnj o f u ahlâkın,yajşn, şcjyl?^
diğini biliyordu. InsaHın 'değişebileceğini' de bili-
yordu. Simsar Ahmet Efendi'nin genelevi eskisi ka-
dar tiksinti verici bulmayışını dile getirirken, kural-
lar, yargılayışlar, suçlamalar üzerine oturtulmuş tö-
rel değerleri sarsmaktaydı:
"Ertesi sabah Ahmet Efendi uykudan uyandık-
ta evvelki gibi derhalyataktan çıkmaya lüzum gör-
medi. Ne garip bir tahavvül! Evvelce bu hanenin '•
içindeki havayı bile, teneffüsten istikrah edecekbir •
hava olmak üzere telâkki ederken, bu sabah için-
de yattığı yatağı bile o kadar istikrah edilecek bir
şey bulmamakta idi."
Üstelik, gelenekçi-tutucu Ahmet Mithat Efendi, '
Kalyopi'ye şu sözü söylettirirken, La Dame aux
Camelias 'yı aratmayacak bir gönül inceliğini ka- •
leme getirmekteydi:
"Biliyorum, biliyorum. Öğrenmek istiyorsunuz.
Bazı efendiler öyle merak ederter. Biz insanlardan '
başka türlü insan olduğumuz için halimizi öğren-
mek isterler."
(Ahmet Mithat Efendi'nin saptayımı, bir bakıma,
on dokuzuncu yüzyıl sonundaki fahişe hayatı ro- >
manlarının neden rağbet gördüğüne de işaret edi-
yor.)
Özgürlükçü Namık Kemal'in Intibah'ta iç sesi-
ni dinlemeye bile katlanamadığı Mehpeyker'in ya- •
nı başında, evrimci Ahmet Mithat Efendi'nin Kal-
yopi'si bir yosmadan bir insana, bir acı insanına
yol alıyor. Yazariarının dünya görüşlerindeki 'tutar-
lılık' açısından çok ilginç iki roman kişisi...
Takvimde İz Bırakan:
"Ne olurdu seninle ben şimdi I Kelebek, mar-
gerit olup ebedî/ Yaşasaydık o ince hislerle." Hü-
seyin Suad Yalçın. "Kelebekler, Margeritler".
Notre Dame'ın Kamburu
Broadvvay'de
• kültür Servisi -Disney, Notre Darne'ın
Kamburu müzikali için kollan sıvadı. Önümüzdeki
yıl sahnelenmeye başlayacak olan müzikalin
koreografisini Lar Lubavitch yapacak. James
Lapine'in yöneteceği müzikalin bestelerini Alan
Menken yaparken lirikJerini Stephen Schvvartz
yazacak. 1968 yılında Lar Lubavitch Dance
Company'yi kuran Lubavitch. geçen sezon
Amerikan Bale Tiyatrosu için Othello'nun
koreografisini yaptı. Sanatçı aynı zamanda Into The
VVoods müzikaîine yaptığı koreografiyle Tony
Ûdülü'ne aday gösterildı.
Uluslaparası Los Angeles Film
Festivali, ekimde
• Kültür Servisi - Amerikan Film Enstitüsü (AFI)
tarafından düzenlenen Los Angeles Uluslararası
Film Festivali 22-31 Ekim tarihleri arasında
gerçekleştirilecek. Festival. "La \'ita e Bella'
'Yaşamak Güzeldir' adlı ftalyan komedi filmiyle
başlayacak. Festivalin yöneticisi Jon Fitzgerald
yaptığı açıklamada bu yılki festivaJde Amerika'dan
ve dünyanın çeşitli ülkelerinden bağımsız film
yapımcılannın da yapıtlannın gösterileceğini
belirtti. 'Yaşamak Güzeldir' bu yıl Cannes Film
Festivali'nde büyük jüri ödülüne değer bulunmuştu.
Film aynı zamanda. İtalya'da verilmekte olan David
di Donatello ödüllerinde 8 ayn dalda ve
Uluslararası Beyrut Film Festivali'nde Yahudi
Deneyim Ödülü aldı. Roberto Benigni'nin yönettiği
fılmde Nicoletta Braschi ve Giorgio Cantarini rol
alıyor. On ikincisi gerçekleştirilen Uluslararası Los
Angeles Film Festivali'nde dünyanın çeşitli
ülkelerinden 75 film gösterilecek. Aynca bu yıl ilk
kez genç Avrupalı yönetmenlerin de filmleri
izleyicilerin beğenisine sunulacak.