Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 1998 PERŞEN
HABERLER
Mafya
avukatlan'
sopuşturması
• İZM1R (Cumhuriyet
Ege Bürosu)-İzmır
DGM Başsavcısı
Abdulkadir Abacı'nın
mafya ile işbirlıği j'apan
avukatlann olduğunu
açıklamasina tepkiler
sürüyor. fzmir Barosu.
DGM Başavcısı Abacıya
gönderdiği bir yazıda.
mafya ile işbirliği yapan
avukatlann isimlerini
istedi. ÇHD Izmir Şube
Başkanı Nedim
Değirmenci de DGM
Başsavcısı Abacı'nın
önce DGM'lerdekı rüşver
ve usulsüzlüklere çare
bulmasını istedi. Baro
Başkanı Çetin Turan,
Başsavcı Abacı'dan, bu
avukatlar hakkında
Cumhuriyet Savcılığı'nca
bugüne kadar nasıl bir
işlemyapıldığının
kendilerine bildirilmesini
istediklerini belirtti.
YÖK misyon
arıyor
• İZMİR(AA)-YÖK,
ı^öOO'li vıllara
"misyon"u olan
. jipiversitelerle gjrmeye
ıhazırlanıyor. YÖK
,'Başkanvekili Prof. Dr.
fsmail Tosun.
- ryurtdışındaki
- >BBİversitelerin kendilerini
Sıtanıtan katalogda
misyonlannın
belirtildığinı kaydederek
Türkiye"de hiçbir
•'•ftıiversitenin kendini
y mısyonu
"*Brflunmadığını söyledi.
Her üniversitenin farklı
"-îfitıaç ve hedef kitlesinin
"Mirması gerektiğine işaret
'^den Tosun. "Türkıve'de
" ıfcV üniversite hem
"TOIesel eğitim veriyor
, hem bilimsel araştırma
' ^apıyor hem de yüksek
.^lısans ve doktora eğitimi
ya'ptınyor" dedi.
Jfoyanet lojman
satıyon
• ANKARA(AA)-
Türkıye Dıyanet V'akfı
Çenğelkoy rnanallesınde
•'.per'soneTîferfy^Btırdıfı
İojmanlan safacak.
Türkiye Diyanet Vakfı
Genel Müdürü Mehmet
Kervancı. konutiann
satışından elde edilecek
gelirin eğitim \e venı
yatınmlarda
kullanılacağını söyledi.
Mehmet Kervancı'nın
verdıği bilgiye göre ilk
etapta 100 konuttan 46'sı
satılacak. Konutiann
fiyatlan 25 bın dolar ile
90 bin dolar arasında
değişirken 2 oda-salon ve
bodrum kat olan 86
metrekarelik daireler 25
bin dolardan satılacak.
Cumhupiyet'in
75. yılı
• ANKARA(AA)-
Cumhuriyetin 75.
yılında. özel \e
Cumhuriyet dönemine
damgasını vurmuş
mekânlara 75. V'ıi
Bayrağı asılacak. Bu
karar çerçevesinde.
Başbakan Mesut
Yılmaz'ın isteğı üzerine
ilk olarak 3 metre eninde.
15 metre boyundaki dev
75. Yıl Bayrağı
Başbakanhk binasına
konuldu. 75. Yıl Bayrağı
başta Meclis olmak üzere
Anıtkabır. Boğaz
köprülerı. hava limanlan
ile garlar gibi özel \e
orijinal veriere asılacak
ve ölçüleri bu binalann
büyüklüğüne göre
t'l&elirlenecek. Binalann
bayrakla donatılması
işlemı kısa zamanda
tamamlanacak.
Çetin'in kabulü
ANKARA(AA)-
TBMM Başkanı Hikmet
Çetin, Türk-Amerikan
Konseyi Başkanı Fred
Haynes'i kabul etti.
Ha>nes"in. Türkiye'deki
enerji projeleri ile
ilgilendigini belirten
Çetin. ABD'li
ijpdamlarına Türkiye'ye
enerji konusunda yatınm
yapma çağnsında
bulundu. Türkiye"nin
yılda vüzde 8-10 arasında
bir enerji artışına ihtiyaç
duyduğunu anlatan
Haynesde. "Biz
Türkive'nin Bakü-
Ceyhan hartı ile ilgili
JÂfeinı desteklıvoruz. Bu
desteğin daha da artması
için çalışmalarımızı
sGrdürüyoruz" dedi.
Hasan bilgisayar mühendisi olacaktı, kadm satıcılığmdan cezaevine düştü
Yabancı düşmanlığı suça itiyor
aşamımın en önemli dönüm noktası,
bilgisayar mühendisi olmak amacıyla
Düsseldorf'ta yapılan imtihanlan
kazandığım halde okula girememem oldu.
Türk olduğum için beni değil, Alman'ı
aldıklannda yıkılmıştım. 'Bundan sonra
çalışıp ne yapacağım' dedim. Çalışmaya
hevesim kalmadı. Çünkü Türk olduğum
için her gittiğim yerde horlanıp
azarlanıyordum. Bunun üzerine her şeyi
isteyerek yaptım ve bu konudaki görüşümü
mahkemede de anlartım.
"Adım Hasan. 1967'de
Gaziantep'te doğdum.
1972'den beri Federal AJ-
manya'da yaşıyorum. Bu-
rada liseyi bitirdim. An-
nem doktor, babam gazino
ve kunıarhane işletivor.
Dört kardeşirrı var. Ceza-
evine bu ikinci girişim. Su-
çum hırsızlık ve kadm tiic-
cariığı yapmak. Önce 8 y>
la mahkûm oldum. ama
daha sonra bu ceza. üç yıl
iki aya düştü. Tahliye ol-
mama iki a\ kaJdı. Çıkın-
ca Türkiye'ye sürecekJer."
1
Sigburg Kapalı Gençlik
Cezaevi'ndeyatan Hasan,
bir solukta kendini böyle
tanıttı. Ama hemen bu
sözlerin arkasından kaşla-
nnı çatarak 'pezevenk' ol-
madıgını söylemek gerek-
sinimi duydu. Bilindiği gi-
bi Türkiye'de ahlak kural-
lanna göre en yüz kızartı-
cı suçlardan biri kadın ve
kız satıcılıgı yapmaktır.
Bu davranış geniş halk ke-
simlçn arasmda ahlak dı
u
'^Jbfrüretfflir.
1
Bu neden*'
n
H'âsan. konuşfnasını din-
leyen cezaevi arkadaşla-
rından utandığı için böyle
birçıkış yaptı. Kimse ona
kınayıcı gözle bakmadı.
Birkaç dakikahk sessizlik-
ten sonra yine konuşması-
na devam etti:
"Şunu söylemek istiyo-
rum, her yerde bizi küçük
göriivorlar. Böyle işleryap-
tığımız için nereye gitsek
'pezevenk' diyorlar.Biran
önce toplumun baskısın-
dan kurtulmak için çok
para kazanıp bir işyeri aç-
mak istiyorum. Çünkü
zenginin yaptığı kimsenin
gözüne batmıyor. Zengin
olsa>dım cezaevinde olur
muydum!'"
- Hasan,neden kadın sa-
tıcılığı yapün? Başka bir iş
yok muydu?
- Ben annemin kucağın-
da değil. Alman bakıcımın
kucağında büyüdüm. Sa-
dece hafta sonlan eve ge-
lebıliyordum. Annem o
zaman okuyordu. bizlere
bakacak zamanı yoktu.
Babam kumarhaneden
çıkmıyor. Alman kadınla-
rıvla yaşıyordu. Benim
böyle aile yaşantısı ağrı-
ma gidiyordu. Ancak ce-
zae\ ine düşünceye kadar-
kı yaşantımı etkileyen \e
yönlendiren sadece aile
yaşantımdaki zayıflık \e
sarsıntılar olmadı. Yaşa-
mımda en önemli dönüm
noktası, bilgisayar mühen-
disi olmak amacıyla Düs-
seldorf'ta yapılan imti-
hanlan kazandığım halde
okula girememem oldu.
Türk olduğum için beni
değil. Alman'ı aldıklann-
da yıkılmıştım. 'Bundan
sonra çalışıp ne yapaca-
ğım' dedim. Çalışmaya
hevesim kalmadı. Çünkü
Türk olduğum için her git-
tiğim yerde horlanıp azar-
lanıyordum. Bunun üzeri-
ne her şeyi isteyerek yap-
tım ve bu konudaki görü-
şümü mahkemede de an-
lartım.
- Kız satmayı nereden.
kimden öğrendin?
- Yeterince Türkçe bil-
miyordum. Arkadaşlan-
mın hepsi Almandı. Bir
gün diskoteğe girtik. Dans
ederken güzel bir kızla ta-
nıştım. Yanımdaki Alman
arkadaş bunu satalım
1
de-
di. Nasıl olurdiye sorunca
bana anlattı. Çekici bul-
düırr. Hırsızlık yapmak
i^rTBiP hafta koşturmam
gerekiyordu. Üstelik rizi-
koluydu. her an yakalan-
ma tehlikesi olan bir işti.
Halbuki kız satmada daha
çok para vardı. Böylece o
arkadaşla birlikte satıcılı-
ğa başladık.
- Sartığınız kızlar Türki-
yeli miydi, Alman mı>dı?
- Hangisi ağımıza dü-
şerse onu satardık. aynm
yapmazdık.
- Kızları nereden bulu-
yordunuz?
- Diskoteklerden, bira-
hanelerden.
- Kaça satıyordunuz?
Kızın tipine ve
güzelllğlne göre
flyat!
- Kızın tipine ve güzel-
liğine göre değişiyordu.
Önce kızı alıcı adama gös-
teriyordum, ondan sonra
pazarlık yapıyorduk. Da-
ha çok bar sahiplerine sa-
tıyorduk. En az 10 bin
marktan başhyordu. Bir
defa Hamburg'da 68 bin
marka iki kızı Suudi Ara-
bistanlı bir petrol ağasına
sattık. Adam kızlan alarak
memleketine götürdü.
Kızlar orada 6 ay kaldılar.
- Sabştan aldığınız para-
lardan kıziara da veriyor
muydunuz?
- Hayır, paralar arkadaş-
la bana kalıyordu. KJZ, sat-
tığımız adamla birlikte ol-
duğu süre içinde ne kopa-
nrsa onunla yetiniyordu.
Bizim işimiz satış yapınca
bitiyordu. Adamla yatma-
sına kanşmıyorduk.
- Tanıştığınız kızlar he-
men satılmaya razı oluyor-
lar mı>dı? Önları ikna et-
mek için ne gibi rakrik uy-
guluyordunuz?
- ilk önce. onunla ben
arkadaş oluyordum. Gezi-
yorduk, eğîenıvorduk \e
bol para harcıyorduk. Be-
nim renkli yaşantıma im-
renmeye başlıyordu. Za-
man zaman ona pahalı he-
diyeler de alıyordum.
Dogmdan değil. dolavlı
biçimde ona anlatmaya ça-
lışıyordum ve isterse ken-
disinin de benim gibi yaşa-
yacağını sö\lü\ordum.
Buna biz, 'satışa hazıriık
dönemi' diyorduk. Bu dö-
nem iki üç hafta. bazen de
biray sürdüğü oluyordu.
- Şimdiye kadar kaç kız
sattuuz?
- Ayda ortalama bir kız
ancak satabilivorduk. Ce-
zaevine girinceye kadar
sattığım kızlann sayısı 7
oldu. Bu kızlardan ikisi
Italyan. biri Yugoslav, biri
Türk. üçü de Almandı.
Bunlardan üçü. beni ceza-
evinde ziyaret etti.
- Sattığınız kızlardan
zengin olan oldu mu?
- Hayır. orospu oldular!
-Onları >oldan çıkardın
değil mi?
- Kendi istekleriyle yap-
tılar. Benim tek suçum o
yola itmek oldu.
-Çıkıncayine a>nı işi ya-
par mısın?
- \apmam. 31 aydır bu-
rada yatıyorum. yeter ar-
tık. Başarabilirsem yeni-
den normal yaşama dön-
mek istiyorum. Başara-
mazsam yine kadın da sa-
tanm, başka pislikler de
yapan m. Türkij'e'ye dö-
nünce oranın yaşam ko-
şullanna nasıl uyum sagla-
yacağımı bilemiyorum.
Gençliğim burada geçti.
Uyamazsam a>nı işleri
orada da vapanm.
H. ve arkadaşı
A. esrar
içmeye
alışmışlar.
(Yukanda)
Gençlik
Cezae^i'nin
koridorunda
yalnız bir genç!..
Siegburg Kapalı Genç-
lik Cezaevi"nde yatan tu-
ruklulardan en son tanıdı-
ğım Osman oldu. Kısa
boylu, siyah ince bıyıklı
bir genç. İlk görüşte insa-
nın üsründe sert yaradılış-
lı bir izlenim bırakıyor. A-
ma biraz konuşunca öyle
olmadığı hemen ortaya çı-
kıyor. Güler yüzlü. Yeter-
siz olan Türkçesiyle konu-
şurken kendini dinletebi-
liyor. Aile içinde gördüğü
baskı ve çevreden yönelti-
len suçlamalar, onu epey
hırpalamış.
Da\ ranış ve konuşmala-
n bunun etkisi altında. Es-
ki günleri görmek, belki
hatırlamak bile istemiyor.
Ama söyleşimiz süresi
içinde geçmişte olup bi-
tenJeri yeniden yaşadı.
Osman. 1968 yılında Sı-
vas ilinde doğuyor.
Doğuşundan kısa bir sü-
re sonra anne babasını yi-
tiriyor.
Yani onlar F. Alman-
ya'ya işçi olarak gidiyor-
lar. Osman. anne ve baba
sevgisinden uzak, dede ve
amcalannın yanında bü-
yüyor. Yaşamöyküsünü
anlatırken özellikle anne-
sini çok özlediğini vurgu-
luyordu. Ilkokula başlıyor,
arkadaşlarıyla oynuyor
zıplıyor. ama zaman za-
man içinde bir burukluk
oluyor. Aklına, neden be-
nim annem babam yanım-
da yok diye sorular takılı-
yor. Osman'ın günleri de-
desinin gösterdiği aşın
sevgi ve hoşgörüyle geçi-
yor.
8 yıl Türkiye "de kalan
ve ilkokul ikinci sınıfa ka-
dar okuyan Osman'ı,
Bonn'da işçi olarak çalı-
şan anne baba yanlarına
alıyorlar. Osman böylece
yeni bir dün\ ayla. yeni so-
runlarla >üz >lize geliyor.
Eve ve çevresine alışmak-
ta zorluk çekiyor. Türki-
ye'deyken özlemini çekti-
ği anneye babaya bir türlü
ısınamıyor. Anne baba.
Osman'a kendilerini ka-
bul ettirebilmek için kaba
metotlarla ona baskı yap-
maya başlıyorlar. Dede-
den gördüğü hoşgörüyle
biçimlenen Osman'a bu
baskı çok ağır geliyor. Bu
koşullar aitında Hauptsc-
hule yedınci sınıfa kadar
okuyor. ama onun çektiğı-
ni de kimse çekmiyor. Os-
man'ın elinden kimse tut-
muyor. Ev ödevine yar-
dımcı olan olmuyor. Evde
baskı üsrüne baskı gören
ve arkadaşlanyla sokakta
oynarken e\ e biraz geç ka-
iınca babadan dayak > iyen
Osman'ın derdini ne öğ-
retmenleri ne de komşula-
n anlıyor. Osman evde yı-
kılan kışiliğini dışanda ka-
zanmaya çalışıyor ve ken-
dini çevresine kabul ettir-
me çabası içine giriyor. A-
ma bu çaba. onu daha çok
yalnızlığa itiyor. Bu çırpı-
nış süreci içinde Osman
12 okul değiştiriyor. "Be-
ni oradan oraya attılar" di-
yor. Ve nedenini de şöyle
dılegetınyor: "Hepkavga
eflffin.Anwsucbwıde.Çok
sinirliydim. Temiz giyin-
me>i ve ha\a atmavı sevi-
yordum. Kimsenin yanın-
da küçük düşmek istemi-
yordum."
Osman'la cezaevinin
soğuk. kirli duvarlan ara-
sında söyleşiyi sürdürür-
ken onun gözleri pencere-
deki demir parmaklıklara
takıldı. Cezaevinin hava-
landırma boşluğundan
ayak sesleri geliyordu.
Ayak sesi pencereye yak-
laşınca Osman da pence-
reye yaklaştı. Görev li me-
murlardan bir bayan geçi-
yordu. Ben Osman'ı, Os-
man da bayanı süzüyor-
du!.. Birden irkildi ve
"Nerede kalmıstık" dedi.
-Annen baban hangi ge-
rekçeleri öne sürerek sana
baskı > apıyoriardı? .Neden
anlaşamadığuuzı biraz a n-
laür mısın?
- Üstüme çok düşüyor-
lardı. Hep çalış, para ka-
zan diyorlardı. Durmadan
öğüt veriyorlardı, ama bir
20 DM isteyince vermi-
yorlardı. Onları dinleye
dinleye bıkmıştım. Ev ba-
na cezaevi gibi geiiyordu.
Evden nefret ediyordum.
Ağabey. doğnıyu söyle-
mek gerekirse evde bula-
madığım huzuru ceza-
evinde buldum. Burada da
baskı var, ama ev kadar
degil.
Sürecek
SIFIR NOKTASI IORAL ÇALIŞLAR
Çeteler ve devlet konusunu
dünkü yazımda somut örnekler-
den yolaçıkarakdeğerlendirme-
ye çahştım. Bugün devlet konu-
sunu sürdürmek istiyorum. Dev-
let. Eflatun'dan bu yana sürekli
olarak açıklanmaya ve tahlil edil-
meye çalışıldı. Fransız Ihtilali'yle
birlikte ulus-devletin bir gerçek-
lik haline dönüşmesi, bu konuyu
daha fazla tartışılır hale getirdi.
Marks, Lenin gibi sosyalist ön-
derler de tahlillerinde devleti ele
aldılar ve Marksistlerin tutumunu
belirlemeye çaltştılar.
Marksist teori, devleti egemen
sınıflann baskı aracı olarak yo-
rumlar. Egemen sınıf, yasama-
dan yürütmeye, yargıdan güven-
liğe kadar bütün alanlarda kendi
çıkarlannı güvence altına alacak
bir organizasyon kurar, önlemle-
rinı bu doğrultuda alır. Devlet, bir
anlamda iktidarı elinde bulundu-
ran sınıflann ihtiyaç ve eğilimle-
rine göre bir şekil kazanır.
Egemen sınıflar bunu yapar-
ken, devleti mümkün olduğu ka-
dar sınıflar üstü göstermeye, bü-
tün toplumu temsil ediyor gibi
Devlet Sınıflar Üstü mü?
sunmaya özel bir önem verirler.
Egemenler bu genel çerçeveyi
kabul ettirecek bir üstünlük sağ-
ladıktan sonra, devlet artık kim-
senin ulaşamayacağı kutsallıkta
birtepedeyerini alır. Ulus-devle-
tin yaratıcısı burjuvaziydi. Bu ne-
denle son yüzyıldaki bütün dev-
let kuruluşlarının öncüsü ve ku-
ramcısı rolünü burjuvazi oynadı.
Sovyet devrimiyle birlikte,
devlet kavramı bir başka açıdan
yeniden tartışıldı. Devletin.
emekçi sınıflar tarafından yöne-
tilebileceği ve onların çıkarlan ta-
rafından örgütlenebileceği bu
deneyle gündeme geldi. Sovyet
deneyini, Çin, Küba ve Doğu Av-
rupa sosyalist devletleri deney-
leri izledi. Ulus-devletin kuruldu-
ğu dönemde, burjuvazi kendi
sistemini kurarken, devrimci ve
radikal birçok degişikliğe önder-
lik etmişti. Toplumu zor yoluyla
yukarıdan aşağı yeniden şekıl-
lendiren devlet kuruculuğunun
adı, Fransız Ihtilali'nin radikalleri
olan Jakobenlerden ilham alına-
rak Jakobenizm olarak adlandı-
rılmıştı.Jakobenizm. sosyalist
devlet kuruculuğunun da simge-
lerinden birisi oldu. Lenin. kendı-
sinin bir Jakoben olduğunu söy-
lerdi. Bu. sosyalist kuruculukta
çoğunluğun çıkarlarını temsil e-
den küçük birazınlığın. toplumu
yukandan değiştirmesi ve mo-
dernleştirmesi anlamına geliyor-
du. Özellikle Stalin dönemi, mo-
demleşme sürecinin esas uygu-
landığı dönem oldu. İşçi sınıfı
adına hareket ettiğini söyleyen
bir parti azınlığı, zora dayalı hızlı
bir kalkınma modeliyle sosyaliz-
mi kapitalist ülkeler karşısında
güçlü hale getirmeye çalıştı.
Siyasetin merkezileştirilmesi-
ni, ekonominin devlet elıyleyürü-
tülmesini esas alan sosyalist ül-
keler, demir pençeli iktidarların
yaratıcısı oldular. "proletarya dik-
tatörtüğü" adı verilen bu sistem-
ier, 1980'lerin ikinci yansından ıtı-
baren, büyük bir bunalım içine
girdiler. Halktankopanbirbürok-
ratik parti azınlığı. demokratik ve
katılımcı bir sistem kuramadığı
gibi, ekonomiyi de halkın çıkar-
lan doğrultusunda geliştiremedi.
Ardından bildiğimiz kriz patlak
verdi. Sonuçlarını görüyoruz.
Ulus-devlet kurma sürecinde
başlayan devletçilik, sosyalizm
döneminde de devam etti. Fark-
lı amaçlan ve üslupları olsa da
yöntemler aynıydı. Türkiye de
cumhuriyetin kuruluş yıllarında
jakoben-devletçi bir siyaset izle-
yerek ulus-devletin yaratılmasın-
da önemli adımlar attı.
Her türden solcunun devletçi-
liğe yaklaşımı, bu tarihsel geç-
mişle biranlam kazanıyor. Ancak
bu arada, solcular birden hangi
sınıfın konrtolüne bakmadan
devletçiliğe gereksiz anlamlar
yüklemeye başladılar. Devlet,
hangi sınıfın denetimindeyse,
devletçilik de aslolarak o sınıf çı-
karlan doğrultusunda şekillenir.
Ömeğin bugün ülkemizde devlet
kimlerin yönetimindeyse devlet-
leştirmenin ve buradan elde edi-
len rantın da kaymağını bunlar
yiyorlar. Ömeğin KlT'ler. bugün
kadar kime hizmet ettiler?
Devletçilik ve devlet her şey-
den soyutlanarak savunulamaz.
Ona bir içerik kazandırmak gere-
kir. Amacın, yönetime ve ekono-
mik kararlara ezilen çoğunluğun
katılabileceği yollara yönelmesi
gerekir. Körükörüne devleti sa-
vunmak, solda akıl almaz savrul-
malara yol açıyor. Insan bazen
söylenenleri anlamakta güçlük
çekiyor.
Nofc Insan Hakları Demeği Is-
tanbul Şubesi, önemli birgerek-
sinime cevap verecek önemli bir
adım atarak Insan Haklan Kütüp-
hanesi kuruyor. Kütüphane için
yer bulunduğunu söyleyen kuru-
cular, kütüphaneye destek ama-
cıyla 8 Ağustos Cumartesi günü
Açıkhava Tiyatrosu'nda, saat
19.00'da, aralarında Edip Ak-
bayram, Onur Akın, Suavi ve
Koma Çiya'nın da bulunduğu
sanatçıların bir konser vereceği-
ni bildirdiler.
PERŞEMBE
ORHAJV BURSALI
Af...
Yazar arkadaşıma soruyorum: Kızını veya oğlt
öldüren insan, üç-beş ay veya iki- üç yıl sonra ai
dilip salrverilse ne yaparsın?
Gülüyor ve hiç duraksamadan bekJediğim ya
veriyor. Söylediklerini şöyle ılımlı hale getirip özet
yebilirim: Adaleti yerine getirmek için elimden gel
her şeyi yapanm. Ayrıca böyle bir affı gerçekleştir
partilere de oy vermem!
Bir başka yazar arkadaşım "Afta ayrımcılık yaf
mamalı"diyor. "Afçıkacaksaherkesikapsamalı". >
nı siyasi suçlar af dışında bırakılmamalı. "Kaderkt
banlan" hakkındaki görüşü de şöyle: "Onlan su<
iten nedenleri ortadan kaldırmak için çalışmak ger
kir". Yanı, onlar da affedilebılirler.
Sorunun çok yönü, etkilenen çok taraf ve çeşrtli gı
rüş var.
• • • :
"Kaderkurbanlan'nın içinde hertürlü mahkûm v<
ya sanık var. Insan öldürenler kader kurbanı. Çün\>
cinayeti ya namus uğruna işlemiştir, ki burada gel<
nekler görenekler, kıskançlıklar suçludur. Ya paras
olduğu için işlemiştir, burada da ona yeterli parayı w
remeyen toplum veya sosyal dayanışma suçludu
Ya genlerı suçludur, yani cinayet egilimi doğuştandı
ya da çevresi onu cinayete itmiştir!
Görevini kötüye kullanarak devleti veya halkın ver
gilerini iç edenler de, özellikle devlet içındeki gen<
dolandırıcılıkdüzeninin, milyariarı birçırpıdagötüren
lerin ortalıkta dolaşmalanna izin v&ren koşullann "kur
banı"ö\r
Örneğin zavallı eski Meclis Başkanı Kalemli bı
düzenin bir "kader kurbanı"dır. Eski Emlakbank Ge
nel Müdürü Engin Civan ve bütün diğerleri de öyle!..
Sayın Bozuk Düzen'in, bu kurbanlan yargılayaraJ
ve cezalandırarak yaptığı yanlışlıkları ise, Düzgür
Düzen'in önde gelen siyasi partileri af çıkartarak gi-
dermeye tamir etmeye çalışıyorlar!
Kendılerınin hiçbir suçu olmayan yarının "kadeı
kurbanları"öa, bundan böyle cezalandınlmamaları
için güçlü bir toplumsal neden elde ediyorlar!
• • •
Af konusu zor bir sorun.
Af konusunda da saf ve mutlak dogrular yoktur.
Bir tutumun veya görüşün en doğru olduğunu kim
söyleyebilir?
"Kader kurbanlan" açısından baktığınızda, karşı
açıda, kader kurbanlannın kurbanlan olan öbür "ka-
der kurbanlan" vardır.
Her ne kadar "sosyal içerikli" baksak ve kabahati
bozuk düzene yüklesek de, karşıda mağdurolan çok
daha kalabalık bir gurup vardır. Ayrıca bu grubun yan-
daşlan çok daha kalabalıktırlar. Hatta af konusunda
"hak sahipleri"nin onlar olduğunu da söyleyebilirsi-
niz!
"Kaderkurbanlarına af ç/terd/m"demek yeterli ol-
muyor
Kaderkurbanlannın" kurbanlarını düşünmeyen bir
af sıstemi tek yanlı olur.
Kamunun malını mülkünü (devlet bütçesini ve ma-
lını=halkın vergilerini) kendisinin üzerine geçirenlenn
karşısında ise, "Yüzde99 Türkiye" vardır. Bunların af-
fı ise çok daha zor bir konudur.
• • • .;!.
Lafı uzatmamak gerek: Af, sadece siyasi ve düşün-
sel alanla daraltılırsa Türkiye açısından geniş bir an-
lam taşır.
Çünkü, demokratik toplumun yapısı, ne olursa ol-
sun, neyı savunursa savunsun, belırli kurallar çerçe-
vesinde ve birbırine saygı temelınde, çeşitli görüşle-
rin bir arada banş içinde yaşamasına izin vermelidir.
Ağar'ın oğlunun nikâhı
CHP'den Demirel
ve Evren'in
tanıklığma tepki
DtYARBAKIR (Cum-
huri>et)-DYPElazığmiI-
letveki li Mehmet .4|ar' ın
oğlunun nikâhında Cum-
hurbaşkanı Süleyman De-
mirel ile 7. Cumhurbaşka-
nı Kenan Evren'in tanık-
lık yapacağı haberlerine
CHP'den sert tepki geldi.
CHP Genel Başkan Yar-
dımcısı Biilent Tanla
"Ağar kamuov u vicdanın-
da Susurluk'un baş so-
rumlusu olarak görüi-
mektedir" derken. CHP
Içel milletvekili FîkriSağ-
lar, "Cumhurbaşkanı'nm
bu nikâha gitmesi Ağar'ı
aklaması anlamına gelir"
dedi.
Ağar'ın oglu Tolga
Ağar'ın 17 Ağustos'ta Is-
tanbul'da gerçekleştirile-
cek nikâhında Cumhur-
başkanı Demirel ile eski
cumhurbaşkanı Kenan
Evren'in tanıklık yapaca-
ğı yönündeki haber tepki
çekti. Sağlar. Güneydogu
ve insan haklan raporlan-
nın tartışılması için dü-
zenlenen toplantıya katıl-
mak üzere geldiği Dıyar-
bakır'da şu açıklamayı
yaptı.
"Ağar'ı da Susuriuk'u
da >aratan Kenan Evren
ile bü.vüten Cumhurbaş-
kanı'nın nikâha kaoiacak
olması inanılacak gibi de-
ğil. Savın Cumhurbaşka-
nı'nm böyle bir gaf yapa-
cağını tahmin etmivorum.
Mehmet Ağar da Haluk
Kırcı'nın nikâh şahitiydi
Demirel de onun oğlunun
şahiti oluvor. Türkhe
Cumhuriyeti parlamento-
sunda dokunulmazlığı
kaldınlan bir kişinin çocu-
ğunun nikâhına kablması
cumhurbaşkanınuı bu Id-
şivi aklaması anlamına
gelmiyor mu?"
Bolu il Müftüleri Toplantısı
İzinsiz cami
yapımı engellenecek
BOLU (Cumhuriyet) -
Diyanet İşleri Başkanlı-
ğı'nca düzenlenen ve 80
ilin müftülerinin katıldıgı
toplantı dün sona erdi.
Toplantıda. bundan
sonrayasalar uyannca ge-
reksinime göre cami ya-
pılacağı, müftülüklerin iz-
ni olmadan cami inşa edi-
lemeyeceği belirtildi.
Diyanet İşleri Başkan-
lığı 'nca Bolu Abant'ta dü-
zenlenen ve iki gün süren
"İl Müftüleri Toplantisı"
dün akşam saatlennde so-
na erdi.
Toplantıda şu konulann
üzerinde duruldu:
-Özel vetüzelkişilere ait
tüm camiler, 3 av içinde
Diyanet İşleri Başkanlı-
ğı'na devredilccek.
- Cami inşaatı konusun-
daki düzensizlikler gide-
rilecek. gereksinim olma-
yan yerlere cami yapılma-
sına izin verilmeyecek.
- tl müftiilükleri camiyt
gereksinim olan yerler
saptavacak. müftülükJe
rin izni olmadan cami in
şa edilemevecek.
- Camiierde görevlen
dirılecek personel içiı
kadro gereksinimi günde
me getirilecek. Kadro ay
nlmaması durumunda
fazla personelin bulundu
ğu camiierde görev yapaı
kişiler, gereksinim olaı
yerlere gönderilecek.