24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 AĞUSTOS 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Cumhurbaşkanı Demirel Akaretler Sıraevleri Restorasyonu'nun l.bölümünü bugün açıyor 80 yıDık manevi borç ödeniyor AKARETLER Akaretler, Beşıktaş ve Maçka arasında, Şair Ne- dim ve Spor caddelerinin çataiagzı biçimınde birleş- tikleri bölgede, eğimli bir arazide kuruldu. Akaretler, 'sıraev'olarak adlandınlan konut tipinin Istanbul'daki en önemli ve anıtsal örneğini teşkil edi- yor. Yapımına I875'te ira- de-i hümayunla başlanan Akaretler sıra ev lerinin mi- marı ise Sarkis Balyan. Sıraevler kira konutu ola- rak düşünülerek bunlardan elde edilecek gelirle Azızi- ye Camii'nın yapılması planlanmış. Bunun yanı sı- ra Akaretler'i, Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayrndaki ağalar için yaptırdığı da ri- vayet edilır. Orta ve küçük kentsoylu sınıfın konutu olarak ortaya çıkan sıraev tipi, Istanbul'daki konumu ve mimari nitelikleri ile kent tarihi ve sosyolojisi açısın- dan son derece önemli ve- rileroluşturan Akaretler'de 133 konut binmi bulunuyor. Sıraev grubunun cephe dü- zeni neoklasik olarak ta- nımlanabilır. Sıraevlenn restorasyon çaiışması. 1987'denitibaren Net Holdıng tarafından yü- rütülüyor. 1997yılındabaş- layan ilk kısım ınşaatı (A Blok) tamamiandı. 28 ba- ğımsız bölümden oluşan binalar, işyeri olarak kira- yaverilmeyebaşlandı. Pro- jenin tamamı ofıs, dükkân. lokanta, market, restoran, kafe. apart otel ve otopark olarak kiraya sunulacak. Akaretler, 66 parsel üze- nnde 39 bin metrekarelık yapılar ve 18 bın metreka- relık otopark binası ile top- lam 57 bin metrekarelık bir alana yayılıyor. 2000 yılı- nın sonunda bitirilmesi planlanan projenin tama- mının maliyeti 32 milyon dolar. Bugüne dek Akaret- ler için 10 milyon dolarhar- candı. ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Bir kuşak. Atatürk'le yaşayarak büyü- dü. Onun devnmlerini. ilkelerini kendi- lerine yaşama biçımi olarak seçti. Fo- toğraflannı evlerinin baş köşelerine as- tı. Öyle ki, ilerlemiş yaşlanna karşın ma- nevi borçlannı ödemek için hiçbir za- man geç kalmadıklannı düşündü. Bura- da öyküsünü anjatacağımız Vahide Ay- tun da bu portrelerden bıri. Tanhın yap- tığı bir yanlışın canlı tanığı olmuş. artık görmeyi unuttuğumuz Istanbul hanıme- fendılerinden. tşte o da. Atatürk'e olan manevı borcunu, bu yanlışlığı düzelterek ödüyör. Akaretler'in öyküsü ise Vahide Ha- nım' ınkınden daha eski. Beşiktaş' ın kal- bı bu sıraevlerde kimler yaşamadı, han- gı aşklar filizlenmedi ki... Ya o koca yo- kuşa ne demeli? Istanbul'da yaşayıp da oradan geçmeyen var mıdır acaba? 'Odayı hiç badana ettirmedik' V'akıflar Genel Müdürlüğü'nden 49 yıllıgına yap- işlet-devret modeliyle Net Holding tarafından kiralanan Akaretler Sıraev leri'nin restorasyonunun bırinci bölümü tamamiandı. Birçok tanhi yüze ev sahipliğı yapmış Akaretler, ama bun- lardan en önemlisi kuşkusuz ulu önder Atatürk. Net Holdıng, Atatürk'ün kaldı- ğı 76 numaralı evi müze haline getirme- yi planlıyordu, ta ki Vahide Hanım tara- fından müdahale edılene dek. "Seksen yaşımdayım" diye başlıyor söze Vahide Hanım; "senelerini vatanı- na vermiş bir askerin kıayım." Ve baş- lıyor hikâyesinı anlatmaya; "Yanüş ha- nriamrtorsam. ilkokul üçüncii suuftav dıın. Akaretler78 numarava taşındık. Daha tam verteşmiştik ki bir gün kapı çalındı, bir hanımefendi,* 'Ben Mustafa Kemal'in kardeşi Makbule. bu evde oturduk, çok hatıralanmız var. gezebilir miyim?" de- di. Memnuniyetle içerive buyurettik. Evi dolaştı. Orta katta, bahçeve bakan, du- varian çivi delikleriy le kaplı oda için (he- nüz badana dahi yaptırmamıştık) 'tşte' dedi, 'ağabeyimın çalışma odası burası, bu çivi delikleri de hantalannın açtığı çı- vilerden kalma.' Odayı, orada oturdu- ğumuz 20 yıl boyunca hiç badana ettir- medik. O oda, o günden sonra benim >a- tak odam oldu. Çh i delikleriv le dolu oda- ya bakarken onun neler hissettiğini, kim- lerie neler konuştuğunu hep merak ettim. Bizim kuşak için ulaşılması zor, en büviik önderdi o. Ama ben. onun çalışma oda- sında kaiıyor. onun evinde yaşıvordum, bundan daha büyük mutiulukolabilir nıi bir insan tçin.* Bununla birmez onun öyküsü, o gün- den sonra sık sık Makbule Hanımlarla gö- riişmeye başlarlar. Aradan yıllar geçer. akıflar Genel Müdürlüğü'nden 49 yıllıgına yap- işlet-devret modeliyle Net Holding tarafından kiralanan Akaretler Sıraevleri'nin restorasyonunun birinci bölümü tamamiandı. Atatürk'ün yaşadığı ev, Cumhuriyet'in 75. yılı dolayısıyla 29 Ekim'de müze olarak açılacak. Vahide Hanım 17 yaşında bir genç kız- dır artık. Geçen yıllar. Akaretler'in de çeh- resinı degiştirmeye başlamıştır. Kent an- layışının başlamasıyla 76 numaralı ev dispanser yapılır. Bir gün e\e dönerken dispanserin önünde toplanmış kalaba- lıkla karşılaşır Vahide Hanım. Zamanın valisi, Atatürk'ün oturduğu ev olarak dispansenn bulunduğu yeri anlatmakta- dır. Vahide Hanım müdahale etmek is- ter, bir anda gazetecıler sarar etrafını. Ama valı. konuşmasını tamamlamış ve konu kapanmıştır. O günden sonra dis- panserin önüne: "Atatürk burada otur- muştur"yazılı tabela a.sılır (Yakın zama- na kadar bu tabelayı görmek mümkün- dü. Vahide Hanım çok uğraşırbuyanlış- lığı düzeltmek için. Fakat bir sonuç ala- maz *Hiçbir/3unaniçimesindiremedim bunu. Bu kadar vakın bir tarih nasıl olur da insanlara > anlış intikaJ eder. Fakat bü- rün çabaianmız boşa çıktı." Aytun, o günleri anlattıkça gözlerinin içi gülüyor, heyecanlanıyor, belli ki ilk gençliğininhoşhatıralangeliyoraklına. Uyansıyla yanlışlık düzeltildi Yıllar geçmektedir birbiri ardına. Ön- ce babasının yaptırdığı apartmana taşı- nırlar Akaretler'den; sonra evlenir. çocuk- lan olur. onları büyütür, torunlanna gö- zü gıbı bakar. Bugün 80 yaşındadır ar- tık, tek başına oturduğu evinde gazete- lerini okur. haberleri seyreder. Işte böy- le birgünün sabahı gazetelerde; Akaret- ler'in onarılacağını, Atatürk'ün evinin müze >apılacağını ögrenır. Bir gazete kupürü tekrar eski anılannagötürüronu. Bir kez daha şansını denemeye karar ve- rir. Oturur, Net Holding'e ve Beşiktaş Be- lediyesı'ne bir mektup yazat* "Çok he-. yecanlandım yazıyı okuduğumda... He- men kâğıda kaieme sanldım. Yıllarca an- latamadığım gerçekle bir kez daha yüz yü- ze geldim. Sonuç alacağundan emin ol- masam da bir kere daha denemeye ka- rar verdim." Belediye cevap vermez mektubuna, ama Net Holding ilgilenir Vahide Ha- nım'la ve randevu isterler. Doktor ve avukat nezaretinde her şeyi anlatır Vahi- de Hanım... Uzun sürmez cavap alması; "Geçen gün aradılar. Bütün işlemlerin tamamlandığuu, aynntılann tespit edil- diğini söv lediler. Arşivden numaralar de- ğişlirildiği için bir vanlışuk vapüdığuu, 78 numaralı evin 76 olarak değiştirüdiği- ni belirttiler. O anki mutluluğumu anla- tamam." Vahide Aytun. artık çok huzurlu... Ba- şucundaki Atatürk fotografına bakarak yıllarca peşi sıra gelen bu yanlışın düzel- tümes^4e bt>rcuıu>ötl<*tiığinıdüşünüyor. Atatürk'ün Akaretler'de yaşadığı ev, Cumhuriyet'in 75. yılı dolayısıyla 29 Ekim'de müze olarak açılacak. Olüm deyaşamın birparçası Robin JVilliams üçyenifilmle, ölüm üzerine üç ayrı öykü anlatıyor KüJtür Servisi - Hollyvvo- od'un en sevilen komedi oyun- cusu Robin WiUiam$'ın son filmi 'VVTıat Dreams May Co- me' birkaç haftaya kadar Ame- nka'dagösterimeginyor. Wil- liams'ın başrolleri Annabella Sciorra, Cuba Gooding Juni- or ve Max von Sydow'la pay- laştığı film, zorbirsoruyaya- nıt anyor: "tki insan, ölümün bile avıramayacağı denli bü- yük bir aşkJa sev ivorlarsa bir- birierini,aralanndaki ilişki bu yaşamla ötesini a\ıran çizgiyi aşacak denli derinse, neoJur?" Williams'ın hazırlıklan sü- ren iki >eni filmi de ölüm te- masıylayakından ilintili. Wil- liams, yıl sonuna dogru çe- kimlerine başlayacağı 'Patch Adams' ta, fılme adını veren ve 35 yıldıralışılmış tıbbi yön- temlerin dışında bir 'gûlümse- me' terapisiyle hastalannı te- dav i eden bir doktoru canlan- dıracak. Acı ve ilginç bir deneyim Williams, bir sonraki proje- si 'Yalancı Jacob' ile de Ho- locaust trajedisine ironik bir bi- cimde >aklaşmayı tasarlıyor. Aşağıda sizlere, Italyan La Stampa gazetesinin Willi- ams'la yaptığı söyleşiden ke- sitler sunuyoruz. - Yeni fUminiz What Dre- ıms May Come'da canlandır- Jığuıc karakter hangiyönüy- eetkiledisizi? Bundan sonraki yaşamı, cennet ve cehennem kavram- annı algılama biçimi hoşu- na gitti en çok. Bu filmi çek- nek. bizler için hem acı v eri- ;i hem de ilginç bir deneyim »ldu. Her çalışma gününün onunda eve döndüğümüzde, alelerimizin ne denli önemli dduğunu düşünüyorduk. -Filmdereenkarnasyondan la sözedüiyorsanırım. Sizye- ûden doguşa inanıyor nıusu- ııız? Evet. ben de yeniden dün- ayagelmek, bu kez birbilim •damı ya da müzisyen olmak sterdim. Yaşamak istediğim lönem ise kesinlikle Röne- ans olurdu. - Şimdi de sizi doktor Patch Adams roiünde izie\eceğiz_. Adams, 1960'lannbaşmda üniversiteden mezun olmuş bir doktor. O yıllarda doktor- larla hastalan arasında belli bir mesafe olması gerektiğıne inarulırdı. Adams ise doktor- hasta ılişkisınin olabildigince yakın ve samimi olması gerek- tiğini savunuyordu. Ben de hasta ziyaretlerine gıttiğim- de. onlann bu yakınlığa ihti- yaç duyduklannı hissediyo- rum Çevrelerinde asık surat- lı ınsanlar görmek istemivor- lar. Adams, Amerika'nm önemli bir tıp dergisine yaz- dığı makaleye 'Eğlenceli Ölüm' adını vermiş ve maka- lede konuyla ilgili görüşlen- ni savunarak tıp dünyasında- ki birçok kuralı yıkmıştı. Biz- ler ölümden çok korkuyoruz. oysa Adams ölümün de yaşa- mın bir parçası olduğuna ınan- mıştı. tıpkı doğum gıbi... Gettoda gelişen öykü - ttalyan meslektaşınız Ro- berto Benignı de son filmi' Ya- şam Güzeldir'de Holocaust olayını işlemişti. Şimdi bazı çevreterfDmlerinizi karşılaşnr- ma eğilimi gösteriyorlar. Henüz Benigni'nin fılmini ızlemedim. ama bıldığım ka- danyla onun filmi bırtopiama kampında geçiyordu. Bizim öykümüz ise bir gettoda geli- şiyor. Filmlerin ortak yanı, Holocaust terörüne ironik bir yaklaşım getirmeye çalışma- Robin VVilliams, reenkarnasvon- dan söz eden yeni filmi "'WTıat Dreams May Come'ın ardından yıl sonunda çekimlerine başlanacak Patch Adams'ta, filme adını veren ve 35 yıldır alışılmış tıbbi yöntemİerin dışında bir 'gülümseme' terapisiyle hastalanru teda\i eden bir doktoru canlandıracak. Aktör, Sonraki projesi 'Yalancı Jacob* ile de Holocaust trajedisine ironik bir biçimde yakJaşmayı tasarlıyor. lan. Ancak bu, Amerikahlar tarafından kabul edılmesi güç bir yaklaşım. Onlar bu kâbu- su şahsen yaşamadılar ve get- tolarda ya da toplama kamp- lannda karşılaşılan olaylann trajikomik yanlanndan haber- leri yok. -Son dönemdeçok fazla ça- hşıyorsunuz. Bu.Oscarödiilü- nün verdiği bir enerji mi aca- ba? Hayır. bu projeler ödül al- madan önce de gündemdeydi. A>nca üç kez aday gösterildik- ten sonra Oscar'ı bana ver- mekten başka çareleri yoktu. çünkü bir dahaki sefere beni "t'ç kez kaybeden Williams" diye sahneye çağırmak zorun- dakalacaklardı. Somuncuoğlu'nun 'Otto Woman' sergisi Aya Irini'de Kültür Servisi - Reyyan Somun- cuoğiu'nun Osmaniı dönemının ün- lü kadın sultanlan Hürrem. Kösem. Naksidil ve Safiye'yi tarih kitapla- n arasındakı tasvirleri ile canlandır- dıgı resimleri 1-10 Eylül tarihleri ara- sında Aya lrini'de sergilenecek. Ressam Re>yan Somuncuoğ- lu'nun resmettigi v e yaşadıklan dö- nemde Osmaniı hanedanında ge- rek dünyaya getırdikleri ünlü padi- şahlar v e gerekse saray entrikalan ile söz sahibi olarak tarih sayfala- rına geçen Hürrem (Kanuni Sultan Sülevman'ın kansı), Kösem (l.Ah- met'in kansı), Safiye Sultan (3. Mu- rat'ın kansı) ve Nakşidil'e (Abdül- hamit'in kansı) ait 18 eser izleyi- cilerin beğenisine sunulacak. "Ot- to VVoman" başlık- lı sergide aynca sul- tanlann eşlerinin re- simleri de yer ala- cak. Ressam Somun- cuoğlu'na tarihin kapılannı aralaya- rak yardımcı olan Cemal Kutay ser- giyle ilgili olarak "Ceçmişimizin sis- lereitilmişgerçekle- rini, genel kavram- lan cesaretle aşarak tarihin fırça ile de yazüabiieceğinin örneğinj vermiş otma himmetine hav ranhk duydum" dıyor. Yaklaşık iki yıllık birçalışmanın ürünü olan "Otto VVoman" sergisi 10 Eylül'de sona erecek. Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü mezunu olan Reyyan Somuncuoğ- lu, ilk kişisel sergisinı 1986 yılın- da açtı. Bugüne dek 6'sı kişisel ol- mak üzere birçok karma sergide yer alan Somuncuoglu. geçen yıl Istan- bul Deniz Müzesi'nde "Saltanat Kayıklan" başlıklı bir sergi açmış- tı. Sanatçının son sergisi "Yansı- malar" ise geçen günlerde Bodrum Kalesi'ndeyeraldı. Olimpiyat 30 Ağustos 'a dek sürecek Satrancm geleceği irdelendi Kültür Servisi - Istanbul'da düzenlenen Dünya Çocuklar Satranç Olimpiyatı çerçevesinde geçen gün 'SatrançveGetecek' konulu paneldü- zenlendi. Panele yönetici olarak Yıl- dınm Aktuna. Bener Cordan'ı tem- sılen MehmetTemel. Emrehan Ha- lıcı. Şeref Oğuz, Kahraman Olgaç, TevfıkSarpkaya ve Evgeni Vasiukov katıldı. Açılış konuşmasını yapan Ak- tuna, insan beyninin genç kaldığı sü- rece bedeninin de genç kalacağıru, bunu sağlamak için ise beyin cimnas- tığı yapmak gerektigini, bunun için en güzel yollardan birinin de satranç ol- duğunu söyledi. Satranç neden önemli, satrancın in- sana yararlan. satrancın bir eğitim aracı olarak kullanılması, satranç ko- nusunda Türkiye nerede? Satrancın tarihçesi ve bugünkü durumunun ir- delendıği panelde. Mehmet Temel; zorunlu eğiticı kolun mevzuata ko- nulduğunu, fakat bunun da yeterli ol- mayacağını, eğitime daha çok ağırlık verilmesi gerektiğini vurguladı. Sat- rancı ülke geneline yaymayı hedefle- diklerini açıklayan Tevfik Sarpkaya. bu sporun çok ucuz oldugunu: herhan- gi bir sınıfta ya da bir spor salonunun fuayesinde oynanabıleceğinı. ancak bu oyunu öğretecek eğitımcılere ihti- yaç oldugunu da sözlerine ekledi. Sat- ranç milli takım antrenörü Evgeni Va- siukov satrancın uluslararası bir ileti- şim aracı oldugunu kaydetti. Dünyayı ve hayatı bir satranç tah- tasına benzeten Emrehan Habcı da satrancın hem eğlendirici bir oyun hem de bir stratejı savaşı oldugunu ve insana bir adımı atmadan önce diğe- rini düşünme alışkanlığını kazandır- dığını ifade etti. Satranç konusunda Türkiye'nin nerede oldugu konusun- da konuşma yapan Kahraman Olgaç ise Vedat Koçak'ın son otuz yıhn en 1yı satranç oyununu oynayan kişi se- çildığini hatırlattı. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Yeni Gözler Edinebîlmek... Şöyle diycx Marcel Proust: "Gerçek keşifyolcu- luğu, sadece yeni yerter görmek değildir, fakat yeni gözlere sahip olabilmek demektir." Çok temel bir gerçeğin en yalın biçimde dile geti- rilişi. Öte yandan ders almasını bilenler için de, en va- him yanlışJardan birine doğrudan atrfta bulunan bir soy- lem. Yüzyılımızın en büyük kültür tarihçilerinden Egon Friedell, Yeniçağın Kültür Tarihi adlı başyapıtının bir yerinde şöyle der: "İnsan bedeninin güzelliğı hep var- dı, ama bu güzelliğı ilk 'görenler', antikçağ Yunan dünyasının sanatçılan oldular..." Neden peki? Bu güzellik yaradılışından bu yana hep vardı da, neden ilk kez ancak binlerce yıl sonra layıkıyla görülebildi? O güzelliği gören sanatçılar, fefsefeyi yaratan, bir baş- ka deyişle sistemli düşünmeyi bir yaşama biçimine dönüştüren bir toplumdan geliyoriardı da, ondan! Düşünce de hep vardı; ama düşüncenin sısteme kavuşması, yani neden-sonuç ilişkileriyle üretken bir yörüngeye oturması için ta 10 6. yüzyıla kadar bekle- nilmesi gerekti. Evren, hep vardı. Ona sonradan eklenen insanoğ- lu da binlerce yıl boyunca salt onun çıplak varoluşuy- la yetindi. Ama evren, ancak Milet'li Thales'in: "Ev- renin ilk maddesı nedir?" diye sormasından sonradır ki düşüncenin de nesnesine dönüştü. Çünkü insanoğ- lunun binlerce yıllık evrene bakma serüveni, Thales'e yetmemişti. O, kendisinden öncekiler gibi değil, fakat yeni bir gözle bakmış, bu bakış da onu görmeye ve bilme tut- kusuna götürmüştü. Çünkü Thales, artık insanoğlunun düşünme süre- cinin belli bir aşama noktasında yer alıyordu. Proust'un yazımın başında alıntıladığım sözüyle be- lirtmek istediği, insan gözündekı fızıksel değişim de- ğil elbet. Gılgamış'tan ya da Akhilleus'tan bu yana göz denen organ, büyük fiziksel değişımler geçirme- di. Ama gözün beyne ilettiklerinin insan zihninde işle- niş biçimi değişti ve hep değişmekte. Proust'un dile getirmek istediği de bu; yani göz yo- luyla algılananlan hangi düşünsel düzlemde. hangi bi- rikjmlerle işlediğimiz; hatta -insan olsun, yer olsun- *ye- ni'ye bakarken onu görebilmemizın yeni bilgileredin- me gereksinıminı de duyup duymamamıza bağlı ol- duğunun bilincine varmamız... Insanlığın tarihi boyunca evrimden yana düşünce- nin, evrimi yadsıyan inanç karşısında hep vermek zo- runda kaldığı savaşım da Proust'un özdeyişindekı gerçekten kaynaklanmadı mı? O düşünce ki, varlığının temel koşulunu süreklı bil- giyle beslenen bakış açılannın hep yenilenebilmesin- de arar. Ve o inanç denen tutum ki, farklı bakmayı, farklı so- rular sormayı, şimdiye kadarkilerden farklı yanıtlara var- ma çabasını, kendi düzmece ve köksüz egemenliği- ne hep düşman olarak görür! Günürhüz Türkiy^i'nde yaşa'dıRfanmlz da Bundan farklı değil. Geçmişte, onyıllar boyunca siyasal hesaplaria "da- ha inanır" gözükmek için çağcıllıktan, "yeni bakabıl- mek'ten verilen inanılmaz ödünlerin meyvesini, ikti- dar yolunu inanç sömürüsünde arayan partilerfe top- ladık. Teknolojideki ilerlemelerin, ancak o teknolojinin sunduğu olanaklan dünyaya hep yeni gözlerle bak- masını bilenlerce değertendirilmesi koşuluyla bir an- lam taşıyabilecegı gerçeğini, kimi zaman "hoşgörü'söz- cüğünün arkasına sığınarak rahatça göz ardı ettik. Eğer laiklik gıbi son derece yaşamsal bir konuda, demokrasinin en önemli temel taşlanndan birinin yo- rumunda, bugün ağırlık noktasını türban tartışması- nın kısırlığıntn oluşturduğu, daracık bir alana hapsol- duysak ve üstelik türiü tutum ve davranışlanmızla bu mapusluğu benımsediğimızin işaretı veriyorsak, yeni gözler edinebilmek için daha epey yolumuz var de- mektir. Bugün vardığımız noktada laiklik konusundaki "hoş- görümüzü(!)", üniversitelerde çağcıl kıfık kıyafet yö- nergelerini uygulamaya çalışan rektörlerin karşısına inanç özgüriüğü ilkesiyle karşı çıkacak kadar ileri gö- türmekteyiz. Diyoruz ki: "İstediğigibi ve inancınagöregiyinmek, herkesin hakkıdır." Güzel. Peki, bu hakka dayanarak cami ya da kiliselere is- tediğiniz kılıkta girebilir misiniz?. Hayır. Peki. bu hakka dayanarak -örneğin üniversiteler ve devlet daireleri gıbi- kamu kurumlannda istediğıniz kı- lıkta eğitim görüp çalışabilir misiniz? "Hoşgörü" adına bugün ülkemizde bu soruya - "ay- d/n"siyasetçilerin kimileri de dahil!- verilmek istenen yanıt, 'evef'tir. lyi de, bir hakkın yalnızca inanç adına kısıtlandığı ya da kısıtfanmadığı bir ortamda, laıklikten nasıl söz edilebilir? Züirü Uvaneli'den halk konserî • Kültür Servisi - Zülfü Livaneli, Cumhuriyet'in 75. Yılı Kutlamalan kapsamında Istanbul'da ücretsiz halk konseri verecek. Livaneli. 30 Ağustos günü saat 20.00'de Zeytinburnu Kazlıçeşme'de vereceği konserde orkestrasıyla birlıkte eski ve yeni parçalannı seslendirecek. Hnhrlık Kulesi'nde tiyatro • Kültür Servisi - Geçen sezon Antalya Kültür Merkezi'nde sahnelenen 'Ada' adiı oyun, 22 Ağustos gününden itibaren her cumartesi saat 21.00'de Hıdırlık Kulesi'nde seyirciyle buluşuyor. Athol Fugard'ın 'Ada' oyununu oynayan Tiyatro Atölyesi, tiyatro sanatını alışılmış salonlann dışma çıkararak farklı ortamlarda, farklı seyirci gruplanyla buluşmayı amaçlıyor. Aynntılı bilgi için 243 12 68 numaralı telefon aranabilir. BUGUN • tFSAK'ta 19.30 ve 20.15 saatlerinde Öktem Küsrü'nün katıldığı 'Hindistan ve Nepal" konulu saydam gösteri izlenebilir. • RUMELİHİSARJ nda saat 21.00'de Mustafa Sandal konseri yer alıyor. • ENKA VAKFI'nda IBB Şehir Tiyatrolan, saat 21.15'te 'Silvanlı Kadınlar'ı sahneleyecek. • AMFOR MÜZİK FESTtVALİ kapsamında Izmir Devlet Senfoni Orkestrası, saat 21.00 de Efes Anfik Tiyatro'da açılış konseri verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle