24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 AĞUSTOS 1998 PAZAR CUMHURİVET SAYFA 15 Yeğen Demirel Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in mühendis diploması alarak çıktığı Istanbul Teknik Üniversitesi'ne hayali ihracat tarihindeki en büyük yeğeni Yahya Demirel giriyor galiba... Yahya'nın İTÜ'ye girişi bilim ya da eğitim için değil ticari amaçlı olacaktır tabii ki! İTÜ'nün Ayazağa kampusunda değişik kişilerce işletilen dört kantin, ortada kesinleşmiş yargı kararı olmasına karşın Içişleri Bakanı yapılan Kutlu Aktaş'ın (stanbul Valifiği sırasında imzaladığı kararla polis marifetiyle boşaltılırken, kantinlerin işletilmesinin ihaleye çıkılmaksızın Yahya Demirel'in şirketine verildiği konuşuluyor. İTÜ yetkilileri ise kantinlerin kafeteryaya dönüştürüleceğini ve üniversite tarafından işletileceğini söylüyor. BekJeyip görelim... ,Ö M Ü R I L I K ' Sarah'a şimdi de Ingilizler MUSA'llat oldu. * ömür E. Kurum Eiektronik posta: som@posta.cwnhuriyetcom.tr Tel: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Göçeıier can güvenliği istiyormuş... "Hele bir. veıiesik düzene geçenlerin güvenliği sağlansın sonra bakanz!" E limizde bir fotoğraf var. Uzaktan çekilmiş, biraz da bulanık ama "tablo"yu çok net or- taya koyuyor. Insan, fotoğrafa baktıkça Mesut Yılmaz'ın, hani şu "kılık kıyafet ge- nelgesi"ni yayımlayan ve de Türkiye'de irticanın teh- like olmadığını açıklayan Başbakan Mesut Yılmaz'ın kulaklarını çınlatıyor... Fotoğraftaki adamın kafasında namaz takkesi, suratında çember sakal, sırtında cüppe. Tam bir "yobaz" üniforması... Fotoğraf, Kütahya'da, TEAŞ Dumlupınar Şebeke Işletme Grup Müdürlüğü'nde çekilmiş. Fotoğraftaki adam, işletmede başmühendis ola- rak çalışıyor. Yani kamu personeli! Adamın adı Mehmet, soyadı Bilir. Başbakan Mesut Yılmaz'ın kılık kıyafet genelge- sinden önce adamın kafasında namaz takkesi yok- muş! Genelgeden önce sarık kullanıyormuş! Fotoğraf Sarık, cüppe, çember sakal... Kamu personelinin kılık kıyafetiyle ilgili genelge ya- yımlanınca, Mesut Yılmaz'dan korkup sanğını çıkart- mış, kafasına namaz takkesi geçirmiş! Namaz takkesi, cüppe, çember sakal... Çember sakal ve cüppe genelgeye uygun olma- lı ki aynen korumuş... Kütahya Valisi Utku Acun, TEAŞ Dumlupınar Şe- beke Işletme Grup Müdürlüğü'ne gönderdiği yazı- da konunun çeşitli kerelerduyurulduğunu hatırlatıp. "Bazı kurumlarda bazı görevlilerin kılık kıyafet uy- gulamasına aykırı görüntülerini sürdürdükleri öğre- nilmiştir" diyor ve kurum amirlerinin genelgeyi uy- gulamalannı, kurallara uymayanlann bir kez daha uya- rılmasını istiyor. Isteyenin bir yüzü kara! Ama işini bilen başmühendis önce yıllık ızne çı- kıp ortadan kayboluyor, sonra sarığının yerine na- maz takkesini geçirip ortalarda dolaşmakla birlikte TEAŞ Genel Müdürlüğü'nden soruşturma için ge- len müfettiş Hamit Çaçur'un gözüne nedense il/ş- miyor. Çaçur da sormuyor zaten, "Nerede bu tak- keli, cüppeli, çember sakallı devlet memuru" diye... İşini bilen başmühendis Mehmet Bilir ise, işe gel- meden devletin lojmanında oturmaya devam ediyor ve şu sıralar makam odasını kullanmadığı için oda- sında düzenli namaz kılamasa ve şeriat propangan- dası yapamasa da en azından her perşembe ya loj- manda ya da Sultanbağı Çukurçeşme Camisi'nde tarikat ayinlerini sürdürüyor. Keşke fotoğraf yakından ve net çekilmiş olsaydı da yayımlayabilseydik. Fakat, Mesut Yılmaz irtica ile mücadelede gerçekten kararlıysa kendisine özel olarak gösterebiliriz fotoğrafı! SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Endinç UTKU İnsanoğlu kuş misalı... Çoğu kuş beyinli HJIan'lı bakanların sayısı artıyor! Turizm Bakanı İbrahim Gürdal dan sonra vakıflardan sorumlu Devlet Ba- kanı Metin Gürdere de "ulan"lı konuş- maya başladı... Meclis'in tatile girmesiyle seçim böl- gesi Tokat'a giderek seçim çalışma- larına gezi, açılış ve temel atma tören- leri ile baş'ayan Gürdere, Niksar ilçe- sinde, Diyanet'in izni olmadan birca- minin temelini attıktan ve Güllüce kö- yünde cami açılışı yapıp cuma nama- zını kıldıktan sonra sulama pompası- nın kurdelesini kesmek için Kümbetli köyüne gittiğinde bir daire müdürüne elini havaya kaldırarak "Lan, bu dozer- leriniz nerede çalışıyor!" dedi. Bakan Bey'in bağırarak ve de havadaki elini yumruğa dönüş- türerek sorduğu soru üzerine daire müdürü haftalık progra- ma göre dozerlerin Acıpınar kö- yü ve Yakacık beldesinde çalışmak- ta olduğunu anlattı ama Gürdere'nin öfkesi daha da arttı: - Benim istediğim yerler dururken dozerierin oralarda ne işi var! Bundan sonra benim talimatıma uyacaksınız! "Oralar" Alevi yerleşimi olduğu için mi bilinmez ama Tokat'taki dozerler- den sorumlu Devlet Bakanı Metin Gür- dere'nin siniri geçmedi: - Siz kendinizi ne sanıyorsunuz lan! PALAS PANDIRAS Cumbaba, bir kaçak temel daha atmış... Hazır önümüz seçim iken, bir de gecekondu yapsın bari! I Mufıt Bozacs ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ örtülen gerçekler Seçim döneminde "tarafsız" dav - ranılması için anayasa gereği Içiş- leri Bakanlığı'na atanan eski Istan- bul Valisi Kutlu Aktaş, bakan ola- cağını bilmeden düzenlediği son ba- sın toplantısında "Istanbul'a vize konmalı" devince. birkaç yıl önce- (ffîaftr^rliVniden alevlendı. fstaftı- bul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. biraz da haklı bir "sitemle" dev reye girerek "'Bunu zaten ben önermiştim ve şimdi bakan olan Aktaş da destek- ledigine göre artık uygulayabili- riz..." demeye başladı... Hemen belirteyim ki Erdoğan"a "haklı" dememin nedeni "vize" düşüncesınden ötürü değil, bu öne- riyi daha önce kendisinin dile getir- diğinin Aktaş tarafından "unutul- muş" olması. Gerçi. çok daha önceki dönemler- de de göçe karşı bir önlem bulama- yan kimı "çaresiz"(!) polıtikacılar "kente girişi kontrol altına ala- lım" türünden buluşlan ortava at- mışlardı. Ancak Erdoğan'ın istan- bul'u yönetmeye başlamasından bir süre sonra bunu "kesin bir çözüm" gerçekleri gızliyor? Birincisi, Anadolu insanını ]950'lerden bu yana verinden yur- dundan eden. sadece Istanbul ve di- ğer metropollerimize değil Alman- >alara ve harta Av ustralvalara ka- dar yollara düşürüp "el kapıları- na" muhtaçkılan bir yatınm ve söz- de kalkınma pdffrîfcasının artık "dur- durulması" gerektiği eerçefini... İkincisideözellikle 1980lerden bu yana türlü yasalar ve politik ta- vırlarla da körüklenen "kent ve imar yağmasının" artık göçün bir sonucu değil, tam tersine "göçün artmasının r> da temel nedenleri ara- sında ver almav a başladığı gerçeği- ni... Söylermisiniz: Istanburun şu dil- lerden düşmeyen "varoşlarında" hangi fabrika var? Ama oralarda cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir arsa \e arazi yağması. buna ya- sal ya da yasadışı "imar izni" ve- ren bir talancı yerel yönetim örgüt- lenmesi ve yıne bu büyük toprak rantından "pay kapma" yanşına girmiş milyarlarca lirava satılan "lüks \ illa pa/arlamasıv la" sarmaş. Lstanbul'un ormanlarını sadece göçle gelen "tapusuz köylüler" değil. , ıllardır kent rantıyla geçinen "tapulu iş sahipleri" de yağmaljyor. ribı önermesindeki kadarda kimi ba- ın çevrelerinden ve kamuoyundan löylesine genış bir "yankı" bula- namışlardı... ••• Peki, acaba kamuoyu. aslında pek e inanmadıgı ve hatta sadece bir fantezi" fikir olarak dagörebildi- i bu öneriyi neden bö'ylesine önem- iyor? Örneğin "çevreci"'(!) Ford ıbrikasının bile göç veren bölgele- mizedeğil de v ine "göç altında ezi- :n" bir yöreye yapılmasına alkış tu- mlar, "vizeye" (daha doğrusu bu ir "içeriksiz" fikirlere) neden dört llesanlıyorlar?.. Birinci sonınun yanıtı aslında çok •ık. Çünkü Istanbul artık öylesine iyük bir "tahribat" altında ki. bu hh ve doğa kentini kurtarabilmek m elden gelebilecek her türlü ön- Tiin alınması gerektiği yönünde çten" beklentileri olanlar, bir tür lanik" havası içinde vizenin bel- de bir çözüm getirebileceği umu- nu taşıyorlar. tkinci sorunun yanıtında ise bu tür "saflık" pek görünmüyor. Ba- kalırsa yıllardıralkışladıklan vağ- ıcı yatınm politikalannın bugün- göç ve talan baskısmın da "te- •1 nedeni" olduğunu bilenler ya artık fark edenler. bir tür "giinah arma" adına. (harta suçlanm ıtturmak için de) "vize koyalım" ışmasının "gerçekleri gizleyen lüsünden" yararlanmak peşin- ît... • • • 'eki, bu "vize fantezisi", hangi dolaş olan bir "kaçak yapıJaşma öz- gürlüğü" var... İşte bu iki temel gerçeğin üzeri- ne gıtmek ve v ine bunlan yaratan po- litikalan. po'litikacılan ve egemen ılişkıleri sorgulayıp mahkûm etmek yerine. "vize koyaİJnı bu iş bitsin" diye ortaya çıkmak, asıl tartışılma- sı gereken bir rutum degil midir? \'ize olur mu olmaz mı diye sayfa- lar v e ekranlar dolusu konuşmak ye- rine; "Su havzaları neden imara açılıyor?": "Kaçak külliyeler ne- den yıkılınıyor?", "Doğu ve Gü- neydoğu neden üvey evlat?", "Gökkafes'in Şişli'de ne işi var?". " Yasadışı yerleşmeler neden bele- diyeyapılıvor?".. gibi asıl "vize" uygulanması gereken sayısız dav- ranışlar neden yargılanmıyor?.. Benim. Erdoğan'a. Aktaş'a ve onlann v ize fikrine destek verenle- re çok daha kolay bir v ize onerim v ar: Istanbul"agelene "evin var mı. işin var mı" diye sorup. örneğin "otel- de kalacağım" diye yanıt almak- tan kurtulmamz için. daha gerçek- çi bir"denetim" başlatın. Sözgeli- mi. imar yasağı bulunan "StT alan- lanndaki" kaçak yapılaşmav ı yıka- masanız bile. bu alanlarda bakkal sa- yısını geçen "inşaat nıalzemesi sa- tıcıları"ileotomobillerevolbırak- mayan "kum. çakıl ve beton kam- yonlarının" çalışmalanna vize ko- yun. Üstelik buna. hem valiliğin. hem de belediyenin yıllardır "yasal yetkisi" de var... Göçe karşı çıkmanızın nedeni "ts- tanbuCu korumak" degil mi?.. KİM KİME DLM DUMA BEHÎÇAK behicakÇa turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARAC1 H A R B İ SEMtH POROY MIRMIRLAR VĞLRDIRAK M Bi TANt J>AHA» TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAS 16 Ağustos RÜZGAR GİBt GBCTf'NfN YAZARL 1349'DA BI/6ÜKJ, . 7-tiM ZAMAN/MI AMfgıKAM ıÇ SAI/AÇI 'yLA ILSİLI BİR KOA/uya <$t-£y£u retc eo**#NiNt YAZMAK- LA G£C'&UtfTr- "RÜZGAZ 6<gt GEÇri* iMrru rne wffû) AP'YLA AyiAMA Aç LîSt SAl'UNAH V£ Ç . TlO4£f SAŞAG/SfyL/l PANO DENİZ KAVLKÇUOGLU 'Hepsi Türkiye' Eceabat iskelesi'nde bizi Çanakkale'ye götü- recek araba vapurunı/1 kapılannın açılmasını bek- •iyorduk. Tanyeri henuz agarıyordu. Birbiri ardın- ca dizilmiş otobüslerden inen yarı uykulu yolcu- iar temiz deniz havasm içlerine çekiyorlar, geri- niyorlardı. Sonra iskele büfesinin masalarında kendilerine boş bir yer arıyorlar, bulunca çay ıs- marlıyoflardı. Yaşı yirmi yedi, yirrri sekiz... haydi bilemediniz ' otuz olmalıydı... Yanırdaki beyaz plastik koltuğu gösterip "Oturabilir rriyim?" diye sorduğumda, yüzüme şaşırmış gibi bakmış, "Tabii, tabii"6em\ş- ti. Çaylarımızdan daha ilk yudumlarımızı ahrken araçlar hareketlenmiş. vapura doğru ilerlemeye başlamışlardı. Bardaklarımızı bırakıp, otobüsle- rimizin ardından vapura koşmaya hazırlanırken, telaşımızı gören bir gar son. gülerek "Daha yirmi dakikanız var!" diye seslenınce yeniden yerlerimi- ze oturmuştuk. Anlaşılan ikimiz de bu güzergâ- hın yabancısıydık. Masa komşum önündeki gazete kâğıdına sa- rılı poğaçaları ortaya doğru sürmüş, "Abibuyur!" demişti, "Çoktaze, şimdialdım". "öyleyse, çay- lar da benden." Poğaçalarımızı yiyip çaylarımızı içerken, konuşmaya başlamıştık. Eruh'tan geli- yordu. Siirt'in, son yıllarda "pek tekin olmayan" bu kazasında dört yıl görev yapmıştı. "Görevgö- revdir!" diyordu. Bu yöreye tayini çıkınca "sevin- sin mi, sevinmesin mi" bilememişti. Orada "iyi dost- lar" edinmişti. "Sen iyi olunca, herkes iyi oluyor- du." Altındaki pantolona, ayaklarındaki pabuçlara, üzerindeki kısa kollu gömleğe bakınca, "darge- lirlibirmemur"olduğu anlaşılıyordu. Eşyalarını da- ha önceden göndermişti. Kendisi de otobüsle Siirt'ten Ankara'ya geçmişti. Dört gece Ulus ya:, kınlarında birarkadaşının evinde kalmış, akşam: ' lan Kaleiçi'ne, Sakarya Caddesi'ne gidip "hovar-; dalık" etmişlerdi. Sıcak yaz akşamlarında buz g k bi bira "iyi gidiyordu". „ ; Bir sabah iki arkadaş Anıtkabir'i ziyaret etmiş- lerdi. ' Atatürk büyük adam!.." Başımla onaylşj/ yınca gözlerinin içi gülmüştü. "x Ankara'dan Istanbul'a geçmiş, Sirkeci'debirote- leinmişti. Bu, Istanbul'a ikincigelişiydi. İlk sabah otelden çıkınca doğru Gülhane Parkı'na gitmiş, dolaşmıştı. "Eruh'ta en çok ağaçlan özledim"<&•' yordu. Asırlık ağaçların serin gölgesinde oturjv muştu. Sonra Galata Köprüsü üzerinde balık tu-' tanları seyretmiş, imrenmiş, Eminönü Iskelesi'ne gidip "ekmekarasıbalık" yemişti. Yeni Cami önün- deki güvercinlerin insanların ellerine konmasına çok şaşmıştı. Ertesi gün Beyoğlu'na çıkıp tram-. vaya binmişti. "Istanbulne kadarkalabalıktı!" Eğer dikkat etmese, her adımda birilerine çarpacaktf. "Bu insanlar ne yer, ne içerterdi?" Istanbul "ona göre değildi"! Daha ikinci günde "pes" etmişti. "Garajlara gidene kadar akla karayı seçmiş", ilk bulduğu Çanakkale otobüsüne binmişti. Çok düzgün bir Türkçesi, kulağa hoş gelen bir dilivardu,|yibirgö^lemciydi. "Eruh'tanburayaka-. dar" belkî de "yüz bin insan" görmüştü. Batı'ya doğru geldikçe insanlann yüzleri, davranışları, giysileri değişiyordu. Yollar genişliyor, kentlerbü- yüyor, insanlar kalabalıklaşıyor, zenginlik artıyor- du. Bir an durdu, eliyle havada geniş bir yay çi- zerek "Ama hepsi Türkiye!" dedi. Birbirimize "iyi yolculuklar" dileyip ayrıldık. Vapurun güvertesinde, her sabah uyandığım- da bırakmaya karar verip bir türlü bırakamadığım sigaramı yakarken, iskele büfesindeki genç po- lis memurunun söylediği sözü anımsadım: "Hep- si Türkiye!.. "Önümdeki deniz, karşıda silueti gö- rünen kent. Çanakkale, Anadolu'nun "Türkiye"ye dönüşmesinin simgesiydi. Direniş ruhu, yurtse- verlik bilinci; bu denizin, bu kentin, bu tepelerin tanıklığında kazanilmıştı. Yurdumuzu ilk kez bu- rada savunmuştuk. Bu toprakların sonsuza dek "yurdumuz" kalacağı kararını ilk kez burada ilan etmiştik. Bizim bir gün. bu topraklara bakıp da "Hepsi Türkiye!" diyebilmemiz için bir köylü ku- şağı, bir aydın kuşağı canını burada bırakmıştı. Kurtuluş Savaşı'nın, Anadolu Devrimi'nin önde- rinin, Türkiye'nin kurucusunun "Kim?" olacağı burada belli olmuştu. Sonra bir an, bu toprakları yabancılara "arma- ğan" etmek için yarışan milliyetçiler gözümün önüne geldi. Ne kadar da birbirlerine benziyor- lardı? Bir onları, bir de burada yatanları düşündüm. Türkiye'de saflar yine ayrışıyordu. Adını bilmedi- ğim genç polis memuru, ben, burada yatanların safındaydık. BULMACA SEDAT YAŞAYAX 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ lzlanda"nın başkenti. 2/Ad kavmi hüküm- dan Şedaad tarafından cen- netebenzetile- rek yaptırılan efsanevi bah- çe... Çoctığun eğitimı ve öğ- retimiyle ıluıli erkekbakıcı.3/ ° Yön. taraf... 9 Halk dilinde tohuma vcrilen ad. Satrançtabirtaş...Gön- 1 lü korku ve saygıyla 2 dolu olma. 5/ Katar'ın 3 başkenp .. Kırma. me- ^ lez. 6//erdüştdinindc: ateştannsı... Birorga- nımız. 7/Kansınasö/ 6 geçirebilen erkek.. 7 Güreşte bir oyun. 8/ 8 Önemlitarihselolgu.. g "Hak söyleyen evve] dahi men'fur idi gerçi __ -|ere amma ki riayet yeni çlk- tı" (Ziya Paşa). 9/ Hindistan'ın başkenti YUKARIDAN AŞAClYA: 1/ Suudi Arabistan'.n ba£ kentı... Kuçuk korfez 2/ Yunan mitolojisinde güzel sanatlanndokuzpensindenbiri.. Birçeşit İngilizbi- rası. 3/ Giysi kolu... "Teselliden nasibim yok — a£- lar bahanmda" (Mehnet Âkif Ersoy). 4/ Bin metr^ nin kısa yazıhşj... Şah İsmail'in şiirlerinde kullan-' dığı mahlas. 5/Bırgövtermesıfatı... Birrenk. 6/ Yöz- gat ilindekı ünlü höyik... Asaf Halet Çelebi'nin bir şiirkitabr. 7/ Lıchtemtein'ın başkenti... Maden kül-1 çelerinin eritilıp anndın]ması. 8/ Bir bağlaç... "—^ Cevdet Anday": Şaır^e yazanmız. 9/ Bir yagış şek- li... Herkesin gözü önjn ( je yapılan. B o C E K B A £1 0 N U R IA B 1S N L | G E V R E K S E P E K | A L A E M A N E T | A P R | S E | M E R A V A T •K 0 Y A R İ M E C E | E •M S X L A P U R Y Âl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle