Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 AĞUSTOS 1998 PAZAR CUMHURİVET SAYFA
15
Yeğen
Demirel
Cumhurbaşkanı
Süleyman
Demirel'in
mühendis diploması
alarak çıktığı Istanbul
Teknik Üniversitesi'ne
hayali ihracat
tarihindeki en büyük
yeğeni Yahya Demirel
giriyor galiba...
Yahya'nın İTÜ'ye girişi
bilim ya da eğitim için
değil ticari amaçlı
olacaktır tabii ki!
İTÜ'nün Ayazağa
kampusunda değişik
kişilerce işletilen dört
kantin, ortada
kesinleşmiş yargı
kararı olmasına karşın
Içişleri Bakanı yapılan
Kutlu Aktaş'ın
(stanbul Valifiği
sırasında imzaladığı
kararla polis
marifetiyle
boşaltılırken,
kantinlerin
işletilmesinin ihaleye
çıkılmaksızın Yahya
Demirel'in şirketine
verildiği konuşuluyor.
İTÜ yetkilileri ise
kantinlerin
kafeteryaya
dönüştürüleceğini ve
üniversite tarafından
işletileceğini söylüyor.
BekJeyip görelim...
,Ö M Ü R I L I K
' Sarah'a şimdi de
Ingilizler
MUSA'llat
oldu.
* ömür E. Kurum
Eiektronik posta: som@posta.cwnhuriyetcom.tr Tel: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Göçeıier can güvenliği
istiyormuş...
"Hele bir. veıiesik düzene
geçenlerin güvenliği
sağlansın sonra bakanz!"
E
limizde bir fotoğraf var. Uzaktan çekilmiş,
biraz da bulanık ama "tablo"yu çok net or-
taya koyuyor. Insan, fotoğrafa baktıkça
Mesut Yılmaz'ın, hani şu "kılık kıyafet ge-
nelgesi"ni yayımlayan ve de Türkiye'de irticanın teh-
like olmadığını açıklayan Başbakan Mesut Yılmaz'ın
kulaklarını çınlatıyor...
Fotoğraftaki adamın kafasında namaz takkesi,
suratında çember sakal, sırtında cüppe.
Tam bir "yobaz" üniforması...
Fotoğraf, Kütahya'da, TEAŞ Dumlupınar Şebeke
Işletme Grup Müdürlüğü'nde çekilmiş.
Fotoğraftaki adam, işletmede başmühendis ola-
rak çalışıyor. Yani kamu personeli!
Adamın adı Mehmet, soyadı Bilir.
Başbakan Mesut Yılmaz'ın kılık kıyafet genelge-
sinden önce adamın kafasında namaz takkesi yok-
muş!
Genelgeden önce sarık kullanıyormuş!
Fotoğraf
Sarık, cüppe, çember sakal...
Kamu personelinin kılık kıyafetiyle ilgili genelge ya-
yımlanınca, Mesut Yılmaz'dan korkup sanğını çıkart-
mış, kafasına namaz takkesi geçirmiş!
Namaz takkesi, cüppe, çember sakal...
Çember sakal ve cüppe genelgeye uygun olma-
lı ki aynen korumuş...
Kütahya Valisi Utku Acun, TEAŞ Dumlupınar Şe-
beke Işletme Grup Müdürlüğü'ne gönderdiği yazı-
da konunun çeşitli kerelerduyurulduğunu hatırlatıp.
"Bazı kurumlarda bazı görevlilerin kılık kıyafet uy-
gulamasına aykırı görüntülerini sürdürdükleri öğre-
nilmiştir" diyor ve kurum amirlerinin genelgeyi uy-
gulamalannı, kurallara uymayanlann bir kez daha uya-
rılmasını istiyor.
Isteyenin bir yüzü kara!
Ama işini bilen başmühendis önce yıllık ızne çı-
kıp ortadan kayboluyor, sonra sarığının yerine na-
maz takkesini geçirip ortalarda dolaşmakla birlikte
TEAŞ Genel Müdürlüğü'nden soruşturma için ge-
len müfettiş Hamit Çaçur'un gözüne nedense il/ş-
miyor. Çaçur da sormuyor zaten, "Nerede bu tak-
keli, cüppeli, çember sakallı devlet memuru" diye...
İşini bilen başmühendis Mehmet Bilir ise, işe gel-
meden devletin lojmanında oturmaya devam ediyor
ve şu sıralar makam odasını kullanmadığı için oda-
sında düzenli namaz kılamasa ve şeriat propangan-
dası yapamasa da en azından her perşembe ya loj-
manda ya da Sultanbağı Çukurçeşme Camisi'nde
tarikat ayinlerini sürdürüyor.
Keşke fotoğraf yakından ve net çekilmiş olsaydı
da yayımlayabilseydik. Fakat, Mesut Yılmaz irtica ile
mücadelede gerçekten kararlıysa kendisine özel
olarak gösterebiliriz fotoğrafı!
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Endinç UTKU
İnsanoğlu kuş misalı... Çoğu kuş beyinli
HJIan'lı bakanların sayısı artıyor!
Turizm Bakanı İbrahim Gürdal dan
sonra vakıflardan sorumlu Devlet Ba-
kanı Metin Gürdere de "ulan"lı konuş-
maya başladı...
Meclis'in tatile girmesiyle seçim böl-
gesi Tokat'a giderek seçim çalışma-
larına gezi, açılış ve temel atma tören-
leri ile baş'ayan Gürdere, Niksar ilçe-
sinde, Diyanet'in izni olmadan birca-
minin temelini attıktan ve Güllüce kö-
yünde cami açılışı yapıp cuma nama-
zını kıldıktan sonra sulama pompası-
nın kurdelesini kesmek için Kümbetli
köyüne gittiğinde bir daire müdürüne
elini havaya kaldırarak "Lan, bu dozer-
leriniz nerede çalışıyor!" dedi.
Bakan Bey'in bağırarak ve de
havadaki elini yumruğa dönüş-
türerek sorduğu soru üzerine
daire müdürü haftalık progra-
ma göre dozerlerin Acıpınar kö-
yü ve Yakacık beldesinde çalışmak-
ta olduğunu anlattı ama Gürdere'nin
öfkesi daha da arttı:
- Benim istediğim yerler dururken
dozerierin oralarda ne işi var! Bundan
sonra benim talimatıma uyacaksınız!
"Oralar" Alevi yerleşimi olduğu için
mi bilinmez ama Tokat'taki dozerler-
den sorumlu Devlet Bakanı Metin Gür-
dere'nin siniri geçmedi:
- Siz kendinizi ne sanıyorsunuz lan!
PALAS PANDIRAS Cumbaba, bir kaçak temel daha atmış...
Hazır önümüz seçim iken, bir de gecekondu yapsın bari! I Mufıt Bozacs
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKİNCİ
örtülen gerçekler
Seçim döneminde "tarafsız" dav -
ranılması için anayasa gereği Içiş-
leri Bakanlığı'na atanan eski Istan-
bul Valisi Kutlu Aktaş, bakan ola-
cağını bilmeden düzenlediği son ba-
sın toplantısında "Istanbul'a vize
konmalı" devince. birkaç yıl önce-
(ffîaftr^rliVniden alevlendı. fstaftı-
bul Büyükşehir Belediye Başkanı
Recep Tayyip Erdoğan. biraz da
haklı bir "sitemle" dev reye girerek
"'Bunu zaten ben önermiştim ve
şimdi bakan olan Aktaş da destek-
ledigine göre artık uygulayabili-
riz..." demeye başladı...
Hemen belirteyim ki Erdoğan"a
"haklı" dememin nedeni "vize"
düşüncesınden ötürü değil, bu öne-
riyi daha önce kendisinin dile getir-
diğinin Aktaş tarafından "unutul-
muş" olması.
Gerçi. çok daha önceki dönemler-
de de göçe karşı bir önlem bulama-
yan kimı "çaresiz"(!) polıtikacılar
"kente girişi kontrol altına ala-
lım" türünden buluşlan ortava at-
mışlardı. Ancak Erdoğan'ın istan-
bul'u yönetmeye başlamasından bir
süre sonra bunu "kesin bir çözüm"
gerçekleri gızliyor?
Birincisi, Anadolu insanını
]950'lerden bu yana verinden yur-
dundan eden. sadece Istanbul ve di-
ğer metropollerimize değil Alman-
>alara ve harta Av ustralvalara ka-
dar yollara düşürüp "el kapıları-
na" muhtaçkılan bir yatınm ve söz-
de kalkınma pdffrîfcasının artık "dur-
durulması" gerektiği eerçefini...
İkincisideözellikle 1980lerden
bu yana türlü yasalar ve politik ta-
vırlarla da körüklenen "kent ve
imar yağmasının" artık göçün bir
sonucu değil, tam tersine "göçün
artmasının
r>
da temel nedenleri ara-
sında ver almav a başladığı gerçeği-
ni...
Söylermisiniz: Istanburun şu dil-
lerden düşmeyen "varoşlarında"
hangi fabrika var? Ama oralarda
cumhuriyet tarihinde görülmemiş
bir arsa \e arazi yağması. buna ya-
sal ya da yasadışı "imar izni" ve-
ren bir talancı yerel yönetim örgüt-
lenmesi ve yıne bu büyük toprak
rantından "pay kapma" yanşına
girmiş milyarlarca lirava satılan
"lüks \ illa pa/arlamasıv la" sarmaş.
Lstanbul'un ormanlarını sadece göçle gelen "tapusuz köylüler" değil.
, ıllardır kent rantıyla geçinen "tapulu iş sahipleri" de yağmaljyor.
ribı önermesindeki kadarda kimi ba-
ın çevrelerinden ve kamuoyundan
löylesine genış bir "yankı" bula-
namışlardı...
•••
Peki, acaba kamuoyu. aslında pek
e inanmadıgı ve hatta sadece bir
fantezi" fikir olarak dagörebildi-
i bu öneriyi neden bö'ylesine önem-
iyor? Örneğin "çevreci"'(!) Ford
ıbrikasının bile göç veren bölgele-
mizedeğil de v ine "göç altında ezi-
:n" bir yöreye yapılmasına alkış tu-
mlar, "vizeye" (daha doğrusu bu
ir "içeriksiz" fikirlere) neden dört
llesanlıyorlar?..
Birinci sonınun yanıtı aslında çok
•ık. Çünkü Istanbul artık öylesine
iyük bir "tahribat" altında ki. bu
hh ve doğa kentini kurtarabilmek
m elden gelebilecek her türlü ön-
Tiin alınması gerektiği yönünde
çten" beklentileri olanlar, bir tür
lanik" havası içinde vizenin bel-
de bir çözüm getirebileceği umu-
nu taşıyorlar.
tkinci sorunun yanıtında ise bu tür
"saflık" pek görünmüyor. Ba-
kalırsa yıllardıralkışladıklan vağ-
ıcı yatınm politikalannın bugün-
göç ve talan baskısmın da "te-
•1 nedeni" olduğunu bilenler ya
artık fark edenler. bir tür "giinah
arma" adına. (harta suçlanm
ıtturmak için de) "vize koyalım"
ışmasının "gerçekleri gizleyen
lüsünden" yararlanmak peşin-
ît...
• • •
'eki, bu "vize fantezisi", hangi
dolaş olan bir "kaçak yapıJaşma öz-
gürlüğü" var...
İşte bu iki temel gerçeğin üzeri-
ne gıtmek ve v ine bunlan yaratan po-
litikalan. po'litikacılan ve egemen
ılişkıleri sorgulayıp mahkûm etmek
yerine. "vize koyaİJnı bu iş bitsin"
diye ortaya çıkmak, asıl tartışılma-
sı gereken bir rutum degil midir?
\'ize olur mu olmaz mı diye sayfa-
lar v e ekranlar dolusu konuşmak ye-
rine; "Su havzaları neden imara
açılıyor?": "Kaçak külliyeler ne-
den yıkılınıyor?", "Doğu ve Gü-
neydoğu neden üvey evlat?",
"Gökkafes'in Şişli'de ne işi var?".
" Yasadışı yerleşmeler neden bele-
diyeyapılıvor?".. gibi asıl "vize"
uygulanması gereken sayısız dav-
ranışlar neden yargılanmıyor?..
Benim. Erdoğan'a. Aktaş'a ve
onlann v ize fikrine destek verenle-
re çok daha kolay bir v ize onerim v ar:
Istanbul"agelene "evin var mı. işin
var mı" diye sorup. örneğin "otel-
de kalacağım" diye yanıt almak-
tan kurtulmamz için. daha gerçek-
çi bir"denetim" başlatın. Sözgeli-
mi. imar yasağı bulunan "StT alan-
lanndaki" kaçak yapılaşmav ı yıka-
masanız bile. bu alanlarda bakkal sa-
yısını geçen "inşaat nıalzemesi sa-
tıcıları"ileotomobillerevolbırak-
mayan "kum. çakıl ve beton kam-
yonlarının" çalışmalanna vize ko-
yun. Üstelik buna. hem valiliğin.
hem de belediyenin yıllardır "yasal
yetkisi" de var...
Göçe karşı çıkmanızın nedeni "ts-
tanbuCu korumak" degil mi?..
KİM KİME DLM DUMA BEHÎÇAK behicakÇa turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARAC1
H A R B İ SEMtH POROY
MIRMIRLAR VĞLRDIRAK
M Bi TANt J>AHA»
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAS 16 Ağustos
RÜZGAR GİBt GBCTf'NfN YAZARL
1349'DA BI/6ÜKJ,
. 7-tiM
ZAMAN/MI AMfgıKAM ıÇ SAI/AÇI 'yLA ILSİLI
BİR KOA/uya <$t-£y£u retc eo**#NiNt YAZMAK-
LA G£C'&UtfTr- "RÜZGAZ 6<gt GEÇri*
iMrru rne wffû) AP'YLA AyiAMA
Aç
LîSt SAl'UNAH
V£ Ç .
TlO4£f SAŞAG/SfyL/l
PANO
DENİZ KAVLKÇUOGLU
'Hepsi Türkiye'
Eceabat iskelesi'nde bizi Çanakkale'ye götü-
recek araba vapurunı/1
kapılannın açılmasını bek-
•iyorduk. Tanyeri henuz agarıyordu. Birbiri ardın-
ca dizilmiş otobüslerden inen yarı uykulu yolcu-
iar temiz deniz havasm içlerine çekiyorlar, geri-
niyorlardı. Sonra iskele büfesinin masalarında
kendilerine boş bir yer arıyorlar, bulunca çay ıs-
marlıyoflardı.
Yaşı yirmi yedi, yirrri sekiz... haydi bilemediniz '
otuz olmalıydı... Yanırdaki beyaz plastik koltuğu
gösterip "Oturabilir rriyim?" diye sorduğumda,
yüzüme şaşırmış gibi bakmış, "Tabii, tabii"6em\ş-
ti. Çaylarımızdan daha ilk yudumlarımızı ahrken
araçlar hareketlenmiş. vapura doğru ilerlemeye
başlamışlardı. Bardaklarımızı bırakıp, otobüsle-
rimizin ardından vapura koşmaya hazırlanırken,
telaşımızı gören bir gar
son. gülerek "Daha yirmi
dakikanız var!" diye seslenınce yeniden yerlerimi-
ze oturmuştuk. Anlaşılan ikimiz de bu güzergâ-
hın yabancısıydık.
Masa komşum önündeki gazete kâğıdına sa-
rılı poğaçaları ortaya doğru sürmüş, "Abibuyur!"
demişti, "Çoktaze, şimdialdım". "öyleyse, çay-
lar da benden." Poğaçalarımızı yiyip çaylarımızı
içerken, konuşmaya başlamıştık. Eruh'tan geli-
yordu. Siirt'in, son yıllarda "pek tekin olmayan"
bu kazasında dört yıl görev yapmıştı. "Görevgö-
revdir!" diyordu. Bu yöreye tayini çıkınca "sevin-
sin mi, sevinmesin mi" bilememişti. Orada "iyi dost-
lar" edinmişti. "Sen iyi olunca, herkes iyi oluyor-
du."
Altındaki pantolona, ayaklarındaki pabuçlara,
üzerindeki kısa kollu gömleğe bakınca, "darge-
lirlibirmemur"olduğu anlaşılıyordu. Eşyalarını da-
ha önceden göndermişti. Kendisi de otobüsle
Siirt'ten Ankara'ya geçmişti. Dört gece Ulus ya:,
kınlarında birarkadaşının evinde kalmış, akşam:
'
lan Kaleiçi'ne, Sakarya Caddesi'ne gidip "hovar-;
dalık" etmişlerdi. Sıcak yaz akşamlarında buz g k
bi bira "iyi gidiyordu". „ ;
Bir sabah iki arkadaş Anıtkabir'i ziyaret etmiş-
lerdi. ' Atatürk büyük adam!.." Başımla onaylşj/
yınca gözlerinin içi gülmüştü. "x
Ankara'dan Istanbul'a geçmiş, Sirkeci'debirote-
leinmişti. Bu, Istanbul'a ikincigelişiydi. İlk sabah
otelden çıkınca doğru Gülhane Parkı'na gitmiş,
dolaşmıştı. "Eruh'ta en çok ağaçlan özledim"<&•'
yordu. Asırlık ağaçların serin gölgesinde oturjv
muştu. Sonra Galata Köprüsü üzerinde balık tu-'
tanları seyretmiş, imrenmiş, Eminönü Iskelesi'ne
gidip "ekmekarasıbalık" yemişti. Yeni Cami önün-
deki güvercinlerin insanların ellerine konmasına
çok şaşmıştı. Ertesi gün Beyoğlu'na çıkıp tram-.
vaya binmişti. "Istanbulne kadarkalabalıktı!" Eğer
dikkat etmese, her adımda birilerine çarpacaktf.
"Bu insanlar ne yer, ne içerterdi?" Istanbul "ona
göre değildi"! Daha ikinci günde "pes" etmişti.
"Garajlara gidene kadar akla karayı seçmiş", ilk
bulduğu Çanakkale otobüsüne binmişti.
Çok düzgün bir Türkçesi, kulağa hoş gelen bir
dilivardu,|yibirgö^lemciydi. "Eruh'tanburayaka-.
dar" belkî de "yüz bin insan" görmüştü. Batı'ya
doğru geldikçe insanlann yüzleri, davranışları,
giysileri değişiyordu. Yollar genişliyor, kentlerbü-
yüyor, insanlar kalabalıklaşıyor, zenginlik artıyor-
du. Bir an durdu, eliyle havada geniş bir yay çi-
zerek "Ama hepsi Türkiye!" dedi. Birbirimize "iyi
yolculuklar" dileyip ayrıldık.
Vapurun güvertesinde, her sabah uyandığım-
da bırakmaya karar verip bir türlü bırakamadığım
sigaramı yakarken, iskele büfesindeki genç po-
lis memurunun söylediği sözü anımsadım: "Hep-
si Türkiye!.. "Önümdeki deniz, karşıda silueti gö-
rünen kent. Çanakkale, Anadolu'nun "Türkiye"ye
dönüşmesinin simgesiydi. Direniş ruhu, yurtse-
verlik bilinci; bu denizin, bu kentin, bu tepelerin
tanıklığında kazanilmıştı. Yurdumuzu ilk kez bu-
rada savunmuştuk. Bu toprakların sonsuza dek
"yurdumuz" kalacağı kararını ilk kez burada ilan
etmiştik. Bizim bir gün. bu topraklara bakıp da
"Hepsi Türkiye!" diyebilmemiz için bir köylü ku-
şağı, bir aydın kuşağı canını burada bırakmıştı.
Kurtuluş Savaşı'nın, Anadolu Devrimi'nin önde-
rinin, Türkiye'nin kurucusunun "Kim?" olacağı
burada belli olmuştu.
Sonra bir an, bu toprakları yabancılara "arma-
ğan" etmek için yarışan milliyetçiler gözümün
önüne geldi. Ne kadar da birbirlerine benziyor-
lardı?
Bir onları, bir de burada yatanları düşündüm.
Türkiye'de saflar yine ayrışıyordu. Adını bilmedi-
ğim genç polis memuru, ben, burada yatanların
safındaydık.
BULMACA SEDAT YAŞAYAX
6 7 8 9
SOLDAN SAĞA:
1/ lzlanda"nın
başkenti. 2/Ad
kavmi hüküm-
dan Şedaad
tarafından cen-
netebenzetile-
rek yaptırılan
efsanevi bah-
çe... Çoctığun
eğitimı ve öğ-
retimiyle ıluıli
erkekbakıcı.3/ °
Yön. taraf... 9
Halk dilinde
tohuma vcrilen ad.
Satrançtabirtaş...Gön- 1
lü korku ve saygıyla 2
dolu olma. 5/ Katar'ın 3
başkenp .. Kırma. me- ^
lez. 6//erdüştdinindc:
ateştannsı... Birorga-
nımız. 7/Kansınasö/ 6
geçirebilen erkek.. 7
Güreşte bir oyun. 8/ 8
Önemlitarihselolgu.. g
"Hak söyleyen evve]
dahi men'fur idi gerçi __ -|ere amma ki riayet yeni çlk-
tı" (Ziya Paşa). 9/ Hindistan'ın başkenti
YUKARIDAN AŞAClYA: 1/ Suudi Arabistan'.n ba£
kentı... Kuçuk korfez 2/ Yunan mitolojisinde güzel
sanatlanndokuzpensindenbiri.. Birçeşit İngilizbi-
rası. 3/ Giysi kolu... "Teselliden nasibim yok — a£-
lar bahanmda" (Mehnet Âkif Ersoy). 4/ Bin metr^
nin kısa yazıhşj... Şah İsmail'in şiirlerinde kullan-'
dığı mahlas. 5/Bırgövtermesıfatı... Birrenk. 6/ Yöz-
gat ilindekı ünlü höyik... Asaf Halet Çelebi'nin bir
şiirkitabr. 7/ Lıchtemtein'ın başkenti... Maden kül-1
çelerinin eritilıp anndın]ması. 8/ Bir bağlaç... "—^
Cevdet Anday": Şaır^e yazanmız. 9/ Bir yagış şek-
li... Herkesin gözü önjn (
je
yapılan.
B
o
C
E
K
B
A
£1
0
N
U
R
IA
B
1S
N
L
|
G
E
V
R
E
K
S
E
P
E
K
|
A
L
A
E
M
A
N
E
T
|
A
P
R
|
S
E
|
M
E
R
A
V
A
T
•K
0
Y
A
R
İ
M
E
C
E
|
E
•M
S
X
L
A
P
U
R
Y
Âl