Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 AĞUSTOS 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Yönetmen, senarist, mimar, sahne tasanmcısı Duygu Sağıroğlu sinemacılığının unutulmasından yakınıyor
Sinemayla tiyatro arasında bîr yaşam
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Yönetmen. senarist. mimar, sahne ta-
sanmcısı... Bu sıfatlann hepsi tek birki-
şiye. Duygu SağıroğluVıa ait. Türkiye'de
sahne tasanmına yeni bir anlayış geti-
ren, dekorun oyundan aynlmaz bir par-
ça olduğunu ortaya koyduğu işlerle ka-
nıtlayan Du>gu Sağıroğlu, Türk sinema
tarihine de adını yazdırmış bir kişilik.
Geçen aylarda geçirdigi kalp rahatsızlı-
ğı nedeniyle sevenlerini üzen Sağıroğlu,
eskisinden daha iyi hissediyor kendini...
Yaşama sevincini yaptığı işlerde bulsa
gerek, gelecek sezon için yapacağı dekor-
lann fazlalığı bile şaşırtmıyor bizi.
Duygu Sağıroğlu, daha Galatasaray
Lisesi'ndeokurken başlar dekor y-apma-
ya. 1953'lerde lstanbul Teknik Üniver-
sitesi'nde mimarlık okurken bir yandan
da şehir operasında sürdürür çalışmala-
nnı... 1953-64 yıllan arasında 80'e ya-
kın tiyatro ve opera tasanmı gerçekleş-
tirir. 1963-64 yıllan arasında Rockefel-
ler Foundation bursunun sağladığı bol
olanak ve bol para ile dünyayı dolaştığı
işte o yıllarda sinema serüveni de başlar.
"O yıllarda sinema bana çok carip gd-
meye başladı. Bu arada tiyarroda fena iş-
leryapıimıyor değfldi. ama sinema gflji halk
katmanlanyla >oğun ilişki içinde olamı-
yordu. Sinema beni fena çarpü. Oyıllar-
daTürkiye'de Sinematek filan yok tabii...
Sinema tarihine ihşkin birçok şeyi bura-
larda öğrendim ben. Nev> York, Fransa
ve Amerika'da birçok sinemacıyla çalış-
ma olanağı bııldum."
Türkiye'ye dönünce artık sinema yap-
maya karar \erir Duygu Sağıroğlu. Dön-
dükten bir yıl sonra 'Bitmeyen Yol' fil-
miyle sinemaya adım atar. 27 yıl tiyatro
yapmaz, sadece sinema olur yaşamında.
"Sinemaya başladıktan sonra vakit bula-
madım... Sinema insanın zamanını alan,
esir eden bir şey."
Sinemadan tiyatroya donûş
Sağıroğlu'nun. 'sorumluluğunu biz-
zat kendisinin taşıdığı' 18 tane filmi var.
Ama senaryosunu yazdığı, sanat yönet-
meni olarak görev aldığı filmlerin sayı-
sı yaklaşık 55 civannda. 1976'da, sine-
manın dengesinin bozulduğu yıllarda,
artık istedığı şeyleri yapamayacağını an-
layan Sağıroğlu, uzaklaşmaya başlar si-
nemadan.
1979'da öğretim göreylisi olmasmı tek-
lif ederler Mimar Sinan Üniversitesi'nden.
Kabul eder... Bu süre içinde
asıl mesİ£ği olan mimarlık-
tan kazamryaşamını. Tiyat-
roya geri dönmesine Işıl Ka-
sapoğlu neden olur."işıLKral
Lear'i yapmıştı. O sıralar
Fransa'daydım, o da benim
evimde kalıyordu. Evde es-
kizlerimi bulmuş, kanştır-
mış.Gülriz Sururi'nin 'Tiyat-
rocu' adlı oyunu için söz al-
dı benden. Kıramadık, baş-
ladık. Şimdi arûk yakamızı
kurtaramıyoruz."
Duygu Sağıroğlu, insan-
lann her şeyi hemen unutma-
sından, herşeyin günlük ya-
şanmasından şikâyetci. He-
le sinemacılığının zaman za-
man unutuluyorolması üzü-
yor onu, anlayamıyor bir tür-
lü...
"Garip bir bicimdebenim
sinemacılığım unutuldu. Si-
nema yaparken de tiyatrocu-
luğum unurulmuşru. tçim-
den şaşınrdım. Tıyatroyu iyi
bilmeme rağmen, sinemay-
la uğraştığım dönemlerde
sanki ben ti\ atrodan hiç an-
lamazmışun gibi beni dışlar-
lardı. Şimdi aynı durum si-
nema için geçeıii, Tiyatro
çevrelerinde hiç künse sine-
macılığımı hatuiamıyor. Bi-
zim insanımızuı hafizası yok.
Aziz Nesin'e yüzde yüz ka-
ülıyorum. Gündemde olan
şeylerin dışında hiçbir şey
bilmiyorlar ve hatıriamıyor-
lar. Dün tiyatroculuğumu,
bugün sinemacıhğunı unu-
tanlar avnı insanlar."
inema
yaptığım yıllarda
tiyatroyu
aramıyordum.
Çok yoğun
kitlelerle birlikte
olmak güzeldi.
Şimdiki sinema
öyle değil. O
zamanlar en kötü
iş yapan film, en
azından 3-4
milyon kişiyle
buluşurdu. Fakat
bugün en çok
seyredilen oyunun
izleyici sayısı 300
bini geçmez.
Sinemada. masa
başında
tasarladığın şeyin
sosyal katmanlara
girip oturduğunu
hissetmenin
getirdiği keyif
tiyatroda yok.'
"Esld Yunan'da dekor yok, mekânın
kendisinde oynanıyor oyun. Batı tiyatro-
su bizim de kaynağımız. 20. yüzyıla doğ-
ru bire bir oyunun kendi içinden doğan
dckorlar oluşmaya başlıyor. Dekoratör
tamamentivatrocu olmak zorunda, ama
oyuncudan farklı becerileri de bulunma-
b. Hacim duygusu, plastik duygusu, mi-
mari duygusu, heykel duygusu nu iyi kul-
lanmakzorunda. Dekoratöhin teknikalt-
yapısı olmalı. ama asü mesele doğrudan
doğruya riyatronun içinden gelmesi. Ti-
yatro dekorunu, oy unun dramatik altya-
pısıyla vüzde yüz uyuşacak, örtüşecek bir
malzemeyle boya kullanmadan oluştur-
maya çauşıyorum. Ama her zaman bula-
mıyorsun. Bunlann hiçbiri ovunda yok,
vualı değil, kendiniz buluyorsumız ne kul-
lanacağınızı. Yazıh dekor yapmak iste-
miyorum. Geçmişimde 100-150 opera de-
koru olduğu için her türiü dekor üslubu-
nun altından kalkabilecek kadardonanı-
mını var. Doğrudan doğruya oyunda hiç
olmay an, daha önce benim de bilmediğim
bir şeyi oray a getirip oyunun dramau'k alt-
yapısıy la örtüştürmek. o çağnsımlan ye-
rine getirmek önemli. Bunun için malze-
menin kendisini kullanıyorum."
>
Yönetmeni sevmek önemli''
Çalıştığıyönetmenlerlezorlukçekmı-
yor Duygu Sağıroğlu, çünkü sevmediğı
yönetmenieçalışmıyor Onun içın. dün-
yalannın örtü^mesı çok önemli. Çalıştı-
ğı kışilerle hem göniil hem de tiyatro ba-
ğıvar. "Toskanı'ninbirlafivardın'Genç-
lerin doğru çalma tutkusunu bir türlü an-
lamıyorum'der. Her şeyi mükemmelyap-
tığın zaman doğru oluyor, ama en önem-
li taran eksik kalıyor. Bir şeyin olması için
her şeyin doğru olması yetmiyor. Yönet-
menleıie çok ka\ ga ediyoruz, ama onlar
benim çok yakm arkadaşlanm. Sevme-
diginı insanla dö\üşemem. Çünkü onun
yaptığı ahmaklıktan sinirlenmiyonım.
Yoğun bir şeye konsantre olunca elbette
tansiyon geriliyor. Yer yok, para, adam.
zaman yok... Örneğin salonsuzluktan
'Balkon'un dekorunu yanm saat kar-
şımda görmedim. Olumsuzluklar bazen
de iyi sonuç veriyor."
Özel tıyatroların bunca olanaksızlık
içinde iyi ışlerçıkarmalanna hayran Sa-
ğıroğlu. Bu yıl Tiyatro Stüdyosu'nun
'Balkon' adlı oyununun dekoruyla aldı-
ğı Afife Jale Tiyatro Ödülü törenınde
söyleyemediği. ama içinde kalmış duy-
guları bızım aracılıgımızla aktanyor:
"Özel byatrolann bunca parasızlık için-
de dekorlan yapmak için bana ayınhğı pa-
raya ve zamana mutlaka teşekkür etme-
liydim. Olağanüstü fedakârhk bana ayır-
dıklan; bunca yokluğun içinde..."
Sinema özlemini artık okulda ögren-
cileriyle gideriyor Duygu Sağıroğlu.
"Tam anlamıyla doyurmasa bfle muthı edi-
yorbeni"dıyor. Bir zamanlar tiyatro için
de bitti diyormuş, ama zamanın ne gös-
tereceği belli mi; utandırmışonu. Şimdi
aynı şey sinema için geçerli. "Buyaştan
sonra yapabilir miyim, yapamaz mıyım,
koşullar ne olur bilmem?" diyor ve ekli-
yor: "Bir kere koşullara uy mak için film
yapmam. Yüzde yiiz bana bağh bir ko-
nuyu benim istediğim koşullarda çekebi-
leceksem bu işe soy unurum. Filmler çok
karmaşık ihşkiler içinde kotarüıyor. Içe-
riden, dışandan bir sürü kurum var. O
tür itişkilerden iğreniyorum, bu tür iliş-
kileregiremem ben. Sevdiklerimden baş-
ka kimselerleoturup kalkamam ben. Bü-
rün bunlar yan yana gelince de film yap-
ma şansım giderek azalıyor. Öğrenciler-
le yaptığımız filmlerde uyuzumuzu kas»-
yoruz.
Sinema mı tiyatro mu?
Son olarak klasık bir soru soruyoruz:
Sinema mı, yoksa tiyatro mu ağır bası-
yor? Düşünüyor, ama ikisi arasında bir
seçım yapamıyor. "Sinema yaptığım yıl-
larda tiyatroyu aramıyordum. Çok yo-
ğun kidelerle. çok yoğun halk katmanla-
nyla birlikte olmak güzeldi. Şimdiki sine-
ma öyle değil. O zamanlar en kötü iş ya-
pan fflm, en azından 3-4 milyon kişiyle bu-
luşurdu. Fakat bugün en çok seyredilen
oyunun izleyici sayısı 300 bini geçmez.
Ama bunu bilmezsiniz.'Vay be! Ben ne-
ler yapıyorum' dersiniz. Ama oturup he-
sap kitap yaptığı nız zaman. evin arka av-
lusunda kendi kendinize oy nadığınızı an-
larsınız. Sinemada, masa başında tasar-
ladığui şeyin sosyal katmanlara girip otur-
duğunu hissetmenin getirdiği keyif tiyat-
roda yok. Sinemada bugün tartışılan ye-
rel veya evivnsel kav ramlar çok yanlış bi-
liniyor. Bu laflar var, ama anlamlan çok
kaypak. Aslında yeryüzünde yerel ola-
mayan evrensel hiçbir yapıt yok. Edıth
Piaf mı Fransız değikli, yoksa Dostoyev s-
ki mi Rus değildi. Benim gönlümdeki, bi-
zim olan sinema; değerleriınizi, variığunı-
zı ortaya seren, buna razı olan dünya si-
neması ve kendi halkıyla buluşan bir si-
nema— Tiyatroyu da, sinemayı da birbi-
rinden ay ırmayalım en iyisL İkisideonur-
lu olsun yeter!"
'Dekoratör tamamen
tiyatrocu olmalı''
'DerinBirSolukAl'.'Bir
Deünin Hanra Defteri".k
Çöp-
lük.Histeri.'Bir Tek Da-
ha". 'İnsanlanm". 'Içimdeki
Çığhk'. 'SimyBa', 'Perde Ar-
kası". 'Bu Filmi Görmüş-
tüm'. 'Abelard v« Heloise',
'Alacakhlar'. "Allahaısmar-
ladıkCumhuriyrt' gıbi oyun-
lann dekor tasanmıyla büyük
ses getirdi Duygu Sağıroğ-
lu. Quny Manasnn'nda yap-
tığı 'Abelard ve Heloise' de-
korunun ise onun için ayn bir
yeri var. "Ouny manasbn
muhteşem bir mekân. Bu-
rada bununla savaşılmaz di-
ye düşündüm. Eğer bir şey
yapacaksam onunla yanş-
madan yapmalıy dım. Deko-
ru Fransa'da Komet'in atöl-
yesinin avlusunda bire bir
kendi elimkyapüm, çaresiz-
likle Her şeyi sen yapınca
mal daha çok senin oluyor.
Aksanat ProdüksiyonTıyat-
rosu'nun sahnelediği 'Abe-
lard ve Heloise de ise çok
küçük bir alanda çahştik."
Peki bir oyunun dekorunu
hazırlarken neler yapıyor
Duygu Sağıroğlu?
Salinger'ın
esrar
perdesi
aralanryor
• Uzun yıllar Salinger'la yaşayan Joyce
Maynard'ın kitabma göre kitaplannın
basılmasına izin vermeyen yazar sert ve
insanlara güvenmeyen bir adam.
Edebiyat ödüllerinden, edebi
eleştirilerden, New York
entelektüellerinden nefret ediyor. Bir
de sinema yıldızlan gibi sürekli
gündemde kalmaya çahşan yazarlardan.
Ona göre bir yazann yüzü asla
bilinmemeli. Evinden hiç çıkmamayı y eğleyen Salinger geçen ay da eşi Collen O Neil ile alışveriş yaparken gazetecilere yakalannuşü.
Kültûr Servisi - Yaklaşık 45
yıldırNew Hampshire'daki evin-
de gözlerden uzak yaşayan ve kı-
taplannrn basılmasına izin verme-
yen J. D. Salinger'Ia ilgili olarak
bir kitap yazıldı. "At Home in
The VVorid" (Dünyadaki Evde)
adlı bu kitap ortalığı kanştıraca-
ğa benziyor. Kitabın yazan ise
Salinger'la uzun süre birlikte ya-
şayan ve bu ilişkisi hakkında 25
yıldır tek bir kelime bile etmeyen
Joyce Maynard.
J. D Salinger... Dilimize "Gö-
nülçelen" olarak çevrilen u
Catc-
her In The Rye"ın yazan. 1965
yılında da "rlapvrorth 16,1924"
isimli öykü kitabının yeniden ba-
sılmasına izin verdi. O tarihten bu
yana yazdıklannın ve kendisi hak-
kında yazılanlann yayımlanma-
sına izin vermiyor. Edebiyat dün-
yasının sunabileceği her şeyi -
övgü. saygı, para- reddederek
kendi iç dünyasında yaşıyor.
Joyce Maynard, "At Home in
The VVorkT adlı kitabın kendi
yaşamıyla ilgili olduğunu söyle-
se de aslında J. D. Salinger'ı an-
lanyor. Maynard, Oz Büyücüsü gi-
bi, Salinger'ın üzerindeki esrar
perdesini birdenaralayarak Salin-
ger'ın küçücük bir yaşamı oldu-
ğunu iddia ediyor.
Maynard"ın kitabına göre. J.
D. Salinger. sert \ e insanlara gü-
venmeyen bir adam. Edebiyat
ödüllerinden. edebi eleştirilerden
ve New York entelektüellerinden
nefret ediyor. Bir de sinema yıl-
dızlan gibi sürekli gündemde kal-
maya çalışan yazarlardan. Salin-
ger'a göre bir yazann yüzü asla
bilinmemeli.
Peki Salinger nelerden hoşla-
nıyor? Hitchcock fümlerinden.
"From Here to Eternity"den ve
ilk Pembe Panter filmi" "The 39
Steps" \e u
Thin Man'den. Av-
nca Glenn Miller, Andrevvs Sis-
ters. Mel Brooks. Johnny Car-
son, DickVan Dy keve Mary Tyter
Moore'u, sözün kısası televizyo-
nu sevıyor. Salinger, abur cubur
yemekten de nefret ediyor. Ör-
neğin oğluyla birlikte pizza yemek
zorunda kaldığında yediklerinı
kusuyor. Ve en önemlısi de güven-
lı odasında her gün düzenlı ola-
rak yazıyor.
Maynard, Salinger'ın yaşamı-
na 1972 yılında gırdi. O dönem-
de Salinger iki romanını bitirmiş-
ti. Tahminlere göre Salinger'ın
gün ışığına hiç çıkmamış 10 ki-
tabı bulunuyor. Hiçbiri de ölü-
münden önce basılamayacak.
Maynard, bu gizemli yazann ya-
şamına girdiğinde henüz ergen-
lik dönemindeydi. Babası bir al-
kolik olan ve küçük yaşta anne-
sini kaybeden Maynard, Salin-
ger'ın baba figüründen oldukça
etkilenmişti. Ancak cinsel hayat-
lannda yaşadıklan sorunlar sonu-
cunda Salinger, Maynard'a ha-
yatından çıkmasını söylemişti.
İşte Maynard da 25 yıl aradan
sonra sessızliğini bozarak bu ki-
tabı yazdı. Bu belki de Maynard'ın
ıntıkamı. Kitap yayımlandığında
Ingıltere ve Amerika'da kitabın da-
ğıtımı konusunda büyük yanşlar
olacağa benziyor.
Kitap piyasaya süriildüğünde
bütün ilgileri üzerine çekecek
olan Maynard şimdilik bu konu-
dakonuşmayı istemiyor. Aslında
bu konuda konuşmayı gerçekten
de çok istediğini belirten Maynard,
kitap basıldıktan sonra açıklama-
Iarda bulunacağını anlatıyor. Ken-
dısine sürekli olarak neden Salin-
ger hakkında yazmak istediği so-
ruluyor. Maynard'a gelen mektup-
lardan birinde şöyle yazıyor: "Ne-
den böyle bir kitap yazmayı ter-
cih ettiğinizi anlamıyorum. Bu-
güne dek sizinle ilgili birçok şey
okudum, ama Salinger'la olan
ilişkiniz ile ilgili hiçbir şey oku-
madık. Neden o ölene kadar bek-
lemediniz?"
Maynard kıtabı hakkında konu-
şurken "İnsanlar arasında Salin-
ger hakkında bir kitap yazdığun
inancı var. Kendi yaşamımı yaz-
dım. Salinger benim yaşamıma
girmeyi seçti ve bunu yazdım" dı-
yor. 25 yıl boyunca Salinger'la
olan ilişkisi hakkında sessiz kal-
mayı yeğleyen Maynard, bu ses-
sizliğini neden bozdu? Belki de
artık kendi yaşamıyla ilgili yaza-
cak bir şeyi kalmamıştır.
'Cumhuriyet' filminin çekimleri tamamlandı
Cumhuriyetgösterime girdikten alt ay sonra TV'de izlenebilecek.
Cumhuriyet'in kuruluşunun 75. yıldönümü
nedeniyle TRT tarafından gerçekleştirilen.
'Cumhuriyet' filminin çekimleri tamamlandı.
1922-1933 yıllannı kapsayan, 'Kurculuş' filminin
devamı nıteliğinı taşıyan filmin yönetmenliğini
"Kurtuluş' filmine de imzasını atan Ziya Oztan.
senaristliğini iseyine TurgutÖzakmanyaptı.
Mart '98'de başlayan çekimlerde 300'e yakın
başrol oyuncusu ve bınlerce fıgüran yer
aldı Fılmde Atarürk'ü Rutkay Aziz. Ismet
Inönü'yü Savaş Dınçel ve Halide Edip'i Ayda
Aksel canlandırdı. Cumhuriyet filmi Isviçre'nin
Lozan kasabasında, Moskova'da, TBMM'de,
Afyon'da. Pembe Köşk'te. Izmir Kordonboyu'nda,
Dolmabahçe'de olmak üzere yüzlerce mekânda
çekildi. 75. yıl kutlamalan çerçevesinde 3 milyon
dolara mal olan 'Cumhuriyet' filminin dışında,
radyo programı, belgesel çekimleri, çocuk
oyunlan, Türk müziği konserleri gibi 15 projeyi
hayata geçıren TRT, filmi Umut Sinemacılık
aracılığıyla 29 Ekim de tüm sinemalarda
göstenme sunacak.
Atatürk rolünü oynaması için Antonio
Banderas'a teklif götürülmesi sonucu çıkan
tartışmalara yönelik açıklama yapan filmin
yönetmeni Ziya Öztan, "Bana kalsa, Antonio
Banderas'ı, Atatürk'ün yaveri rolünde bile
oynarmazdım. Bence bu role yakışan
yaşam stiliyle de ruhuyla da Rutkay Aziz'dir"
yorumunda bulundu. Film, vizyona girdikten altı
ay ya da bir sene sonra da televizyonda
gösterilecek.
y X P Î Y 0 B L H ?
Elvis Presley CD 'de
kızıyla buluşacak
EİVİS
Presley ve
kızı Lisa
Marie aynı
CD'de! 30
yaşındaki Lisa
Marie,
bilgisayarlar
yardımıyla
babasıyla düet
yapacak.
Robbie vvilllams
önümüzdeki ay
CardifF'te bir konser
verecek. Ünlü pop
yıldızına BBC
radyosunun
girişimleriyle vereceği
konserinde Insh Band
Ash eşlik edecek.
Konseri Williams'ın on
bin hayranının izlemesi
bekleniyor.
Meryl Streep
'50 vıolins' ısımlı
filmde Madonna
tarafından
canlandmlması
beklenen rolü
üstlendiği
açıklandı.
Madonna, filmin
yönetmeni Wes
Craven'la
aralanndaki görüş
aynlıklan
nedeniyle projede yer
almaktan vazgeçtiğıni
belirtti. Streep filmde
Manhattan'da yaşayan
bir keman öğretmenini
canlandıracak.
Dustin Hofftnan
'Across the River and
the Trees' adlı son
filminde başrolü 19
yaşındaki bir ttalyan
genç kızla paylaşacak.
Hoffman, Anna
adındaki genç yıldız
adayını bir kafede çay
içerken keşfetmiş.
Anthony
Hopkins
Galler'in en
yüksek dağı
Snovvdon'm
kurtanlması
"•fin Natkmal
Trust adlı
çevre
örgütüne bir
milyon sterlin
bağışlayacağını
açıkladı. Galler'deki
Port Talbot'da doğan
Hopkins, Snovvdon
dağına ait birçok
çocukluk anısının
olduğunu belirtti.
James Deanin
mezar taşı ait olduğu
Fairmount Park
mezarlığına geri
götürüldü. Mezar taşı,
yaklaşık bir ay önce
çalınmış ve daha sonra
bir kasaba yolunun
kenannda bulunmuştu.
Allen 5in
çekimlerine
başlanmak üzere.
Joss Whedon'un
senaryosunu
yazacağı filmde
Sigourney
Weaver ve
Winona Ryder'ın
rol alması
bekleniyor.
Michael
Hoffman
Shakespe-
are'in ünlü
yapıtı Bir Yaz
Gecesı
Rüyası'nı
beyazperdeye
uyarladı
Önümüzdeki
yıl gösterime
girrnesi planlanan
filmde Ke\ in Kline,
Michelle Pfeiffer.
Rupert Everett ve Anna
Fnel rol alıyor. Filmin
çekimleri, Italya'da
devam ediyor
Joel Schumacher 8
MM adlı bir film
çekiyor. Andrew Kevin
Walker ve Nıcholas
Kazan'ın senaryosunu
yazdığı filmde Nichojâs
Cage. Joaquın Phoenîx^
Cathenne Keener \&a")
Peter Starmore rol , ~ "
alıyor. Film .'.
önümüzdeki kasım '..;
ayında göstenme
girecek. rm^m
AA Milne nin
yarattığı ünlü karaktey,
Winnıe The Pooh'un!
yasal haklarını satın
alan Dısney, Milne'nm"
bir üyesi oldugu
Garnck Club'a 200 :]
milyon pound ödemeşf*
gündemde. ' <
2006 yılına dek \
Mılne'nın
yapıtlannın telif
hakkını satın
alan Disney'ın
ise 2006 yılında,
sunacağı yeni ı
bir teklifle bu
sahipliğini
sürdürmek
istiyor.
Cüzel ve çirkin
sinemaya uyarlanacak.
1980'lennsevılen
dizisıni beyazperdeye
Republic Picture
taşıyor. Filmde Ron
Perlman ve Lında
Hamilton gibi
oyunculann rol aimaM
bekleniyor.
Craham Baker ;
destan şıir klasıkleri
arasında yer alan
Beovvulf'u bevaz
perdeye aktardı.
Christopher
Lambert.
Rhena Mitra,
Gotz Otto,
Olıver Cotton
ve Charlie
Robinson'un
rol aldığı film
önrümüzdeki
aylarda
gösterime
girecek.
ISünümüı Sanatçılan lstanbul
Sepgisi ne başvurular eylülde
• Küitür Servisi - Resim ve Heykel Müzelen
Derneği'nin düzenlediği 'Günümüz Sanatçılan
tstanbul Sergisi'nin ondokuzuncusu Atatürk Küitür
Merkezi salonlannda gerçekleştinlecek. Plastik
sanatlar alanında çağdaş nitelikler taşıyan yapıtlan
bir araya getirip genç sanatçılan desteklemek \e
ülke sanatı dinamiğine katkıda bulunmak amacıyla
açılacak serginin seçici kurulu Ali Akay. Ahu
Antmen, Hasan Bülent Kahraman. Nilgün Özayten
ve Yalçın Sadak'tan oluşuyor. Seçici kurulun
belirlediği üç sanatçıya verilecek başan ödülünün
yanı sıra belirlenen sanatçılan kapsayan bir katolog
dabasılacak. Yapıtlar, 7-14 Eylül tarihlen arasında
Kabataş Erkek Lisesi'nde teslim alınacak. Aynntıh
bilgi için 249 39 94 numaralı telefon aranabilir. " '
Ağustos'98 müzayedesi ^
• Kühür Servisi - Artium Sungur Sanat Evi, sergi
ve müzayede düzenliyor. 19-20-21-22-24 Ağusfos" "
tarihlerinde, 11.00-19.00 saatleri arasında Salon _^^
2'de gezilebilecek serginin dışında, Hotel
Armada'da 31 Ağustos'ta saat 21.00'de de bir
müzayede gerçekleştirilecek.
1. Fethiye Heykel Sempozyumu
• Kühür Servisi - 1. Fethiye Heykel Sempozyumu-Î
15-30 Ağustos tanhleri arasında Fethiye Ûğur \
Mumcu Parkı'nda gerçekleştirilecek. Sempozyum,!
Fethiye Belediyesi'nin katkılan ve Fethiye Lions j
Kulübü'nün sponsorluğunda, Marmara Universitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü araştırma
göreviisi Ferhat Kamil Satıcı danışmanlığında ^X
yapılacak. Sempozyuma Ferhat Kamil Satıcı, HüjŞji
Özdemir, Tufan YOcedağ, Pınar Sahin ve Osmaır 1-
Yılmaz katılacak. Sanatçılan bir araya getırerek, »"«
dostluk ve dayanışma ortamı yaratmak, sanatı ve.ji
sanatçıyı desteklemek ve Fethiye'yi bir açıkhaval^t
müzesi haline getirmeyi amaçlayan sempozyumdi;
sanatçılar malzeme olarak yöre taşı ve beton _ »*
kullanacaklar.