28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 19Î ALEVILIK VE ALEVILER UZERINE OYUN/# Ali Kılıç: Katliamlara seyirci kalan siyasilerin Alevilerden özür dilemelerini bekliyoruz GözebatanörgüdenmeAYŞE YILPIRIM Bugün sıyası arenanın "müdatimle- riolan isimlerin" yaklaşımlannın. Ale- \ ılığı camılere taşima yönünde oldugu- nu belırten Alman Alevı Bırliklen Fe- derasyonu Genel Başkanı Ali Kılıç. "AJe- vilerin maruz kaldığı katliamlara seyir- ci kalan sivasiJerin Alevi toplumundan özür dilemelerini bekliyoruz" dedi. - Aleviler neden belli bir kesimin he- defi haline geldi? '"Turkiye nüfusunun neredeyse yarı- sını oluşturan. ıktıdan bile belırleyebı- lecek potansıyelı buiunan bu toplum ör- gütlenme yapısını güçlendirdikçe, bel- ]ı kesımlerm hedefi haline gelmıştır. Devleti yıllarca yöneten sağ ıktidarlar. yaptıklan yanlışlan örtbas ve Alevi top- lurnunu kendi yanlışlarına kalkan ede- bılmek, yanlışlanna ortak edebılmek ıçın yenı yeni senaryolar üretirken, Ale- vi toplumunu kendı çızgisındegöreme- > en daha dün ortaya çıktığını bildiğimiz bır tak/mgrupçuklarda Alevi örgütlen- mesinıgericibır örgütlenme veyahutda dev letin finanse ettiği bır örgütlenme olarak görmektedirler. Ancak bir şey çok açık biliniyor ki biz Alevi örgütle- n olarak. ne ülkeyı irtıcacı kurumlara tes- lım eden. onlann her alanda örgütlen- mesinı finanse eden Cumhuriyet Türki- yesi'nı ytkarak molla rejimini ülkemi- ze taşımak ısteyenlere yardım eden dev- letın vanlışına ortak olacağız, ne de ül- keyi bölüp parçalayarak insanlarımızı Kürt-Türk. Ale\i-Sünnı diye ayırarak karanlık odalarda hazırlanan \e ülkeyı bır kan gölüne çev ırebilecek senaryola- rın ortaya konulmasına müsaade edece- |iz... -Aleviörgiiderinin bü> ük tepkisinene- den olan Tekke ve Zavheler Yasası'nage- ririleneklemelerkonusundanedüşünü- "Kendine uygun görmedigine, başkalarınada uygun örme." yorsunuz. Sizce de dedelik kurunıu şe- riatçı örgütlenmelerie bir mi tutuimak isteniyor? "Alevılenn asırlardan bu yana iba- detlerıni, yanı cem ayinlenni, yobazla- nn şerrinden korunmak için büyük bir gizlilik ıçerısınde yaptıklarını hepım/z biliyoruz. Ve özünde banş. dostluk. sev - gi taşıvan bu felsefenin bugünlere ka- dar dedelenmiz aracıiığıyla ulaştığı da birgerçektır. Alevilıkle ılgılı, belırleyı- ci yazılı dokümanlarımız bulunmadığı için bu engin düşünce, dedelerin uğra- şı, ozanlann deyişi \e canlanmızın se- mahlarıyla günümüze dek ulaşmtştır. Alevi insanına göre dede demek, yol gösteren demektir. Dede demek, aydın, çagdaş, laik. demokrat bır eğitmen de- mektir. Yani. dede demek bir nevi cem demektir. Cem ayinlenmizde dedesizdü- şünülemez. Ancak gelinen tehlikeli nok- tada. 1925 yılında kabul edilen Tekke ve Zavıyeler Yasasfnagetırilenyeniekle- melerle TBMM'de görüşülmek içm bek- leyen Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ıle Birtakım Unvanlann Men ve llgasına Dair' Ya- sa'nın öngördüğü cezalar arttınlarak, dedelik kurumu tamamen yok edilmek istenmektedir. Bu kanunda, üfiirükçü. bü- yücü \e falcılarla Alevi dedeleri aynı kefeye konulmaktadır. lrticayla müca- deleedelim derken, aydınlığın, çağdaş- lığın ve demokratüğın sembolü olan de- deliği kaldırarak. Alevi toplumu ülke- mizde irtıcanın gelebilmesi için adeta bi- rer elçilik görevi üstlenen cami imamı ve hocaJanna teslim edilmek isteniyor. lrticayla mücadele edilmek isteniyorsa, içensinde msan hak ve özgürlüklerini tar- tıştığımız. banş türkülerini söyleyip kar- deşlik semahı döndüğümüz. demokra- si kalesi olan cemevlerimızin daha da güçlendirilmesi gerekmektedir." - Son yıllarda siyasilerin Alevilere il- gisini neje bağbyorsunuz? "Aleviler, Cumhuriyet'in kuruluşun- dan bu yana siyasetin içerisindedirler. An- cak, bu dönemin hatın sayıhr büyük bir bölümünde, sadece ve sadece pasıf si- yasetyapmışlardır. Yani; oy verilecek dö- nemler Alevilere gidilmış. kendilenne bol keseden vaatler verilmış karşılığm- da ise aktif siyaset yapmak ya da TBMM'ye girmek isteyenlerce oy is- tenmiştir. Aleviler, hepyönetilmek için kullanılmışlardır. Oy Alevilerden, Ale- vilerin olumsuz yönetilmesi isebizim dı- şımızdan... Bu da kabullenemeyeceği- miz bir yaklaşımdır. Rabıtayı ülkemize davet ederek Suudı sermayesiyle irtica- yı ülkemizde palazlandıran, verdikleri destekle çetelen besleyerek faili meçhul (!) cinayetlerin artmasma ortam sağla- yan, ülkeyi hukuk devletivle değil, çe- te mantığıyla yöneten, Alevilerin maruz kaldığı katliamlara seyirci kalan siyasi- lerin Alevi toplumundan özür dileme- lerini bekliyoruz. Bugün siyasi arenanın müdavimleri olan isimlerin yaklaşımla- n, Aleviüği camilere taşıma yönünde- dir. Yann oy sandıklan açıldığında ina- nıyorum ki bu yaklaşımlann yapmacık olduğunun fariuna varmış olan, örgüt- lenmesi içensinde henüzyerinı aJmamış buiunan Alevilerin de katılımıyla. yöne- tim aritmetiği büyük farklılıklar sergi- leyecektir. Yann: Almanca cem töreni Hacı Bektaş ve Yunus, Sünni mi? MİYASE İLKNUR 1964 yılından bu yana ağustos ayı- nın 16'sında başlayan ve dört gün sü- ren Hacı Bektaş'ı anma törenleri, I989'dan beri devlet erkânının yoğun ilgısine mazhar oluyor. 40 yıllık siya- setçiliğiyle övünen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bile Hacı Bektaş'ın önemını beşyıl önce keşfetti. Bugüne değin Hacıbektaş Belediyesi ile Ale- vi örgütlerinin gınşimıyle düzenlenen anma törenlerine, Namık Kemal Zey- bek'in kültür bakanlığı döneminde devlet desteğiyle uluslararası bir nite- lik kazandırıldı. Zeybek'ın bu desteğinın karşılıksız olmadığı çok geçmeden görüldü. Ta- rihinde ilk kez törenlerdevlet elıyleyön- lendirildi. Daha önce belediye ve der- nekler elıyle oluşturulan programa. Zeybek'in müdahalesiyle Alevilerin pek de sıcak bakmadıklan imam-ha- tıplı. ilahıyatçı ve Diyanet mensubu kişiler çagnldı. Devlet destekli törenlerde Hacı Bektaş, Alevilikten soyutlanarak anla- tıldı Hacı Bektaş ve Yünus'un "Ehü Sünnet ol cemaat"ten oldugu hararet- le savunuldu. 1990 yılı törenlennde başlayan rahatsızhk. 1991 "de de sürdü. Ve bu yıllarda altematif törenlerdüzen- lendı. Zeybek'in kültür bakanlığı dö- neminde törenlere çagnlı olanlardan bi- n de Diyanet fşlen Başmüfettişi ve kendisini Alevilerin Sünnileştirilmesi mücadelesine adamış Abdülkadir Sez- gin'dı. Sezgın'ın. Kültür Bakanlığı'nca basılan "Hacıbektaş VeJi ve Bektasi- lik" adlı kıtabı ılk kez 1990'daki Ha- cıbektaş törenlerinde satışa sunuldu. Sezgin. kitabın sunuş yazısında ken- dısi dışında bu alanda İcitap yazanlan bakın nasıl değerlendiriyor: "Alev ilik-Bektaşilik Ue ilgili va>ınla- nn artmış olmasının çok önemli bir se- bebine temas etmek isrivorum. Türk milli bütünlüğünü bölüp, Türk mille- tini birbirine kırdırarak parçalamak, Türk milleti/ıi zayıilatmak ve bölmek isteyenler bu konuyu maksatlan için gündemde tutnıak istivorlar. Hatta da- ha da ileri giderek, Türkiye'nin doğu- sunda \atan toprağını bölmekisteyen- ler Alev ilik-Bektaşilik konusunu da bir yedek güç ve ku>"vet şeklinde bu vatan bölme işinde kullanmak isfivorlar." PKK ve Kürt mücadelesını destek- Ieyenler, Aleviliğin devlet tarafından Kürt hareketini böimek ve engellemek için desteklendiğini öne sürerken Sez- gın de. dev letin güneydoğusunu böl- me ışini Alevi mücadelesine bağlıyor. Sezgin kitabında, Sünni ve Alevı ke- lımelerinın karşıt sözcükler değil. eşan- lamlı sözcükler olduğunu. bu kelıme- leri birbınnin zıddıymış gıbi kullanan- lann. eğer cahil ve gafil değillerse bu millete ve dine düşmanlık ettiklerini öne süriiyor. Sezgin'ın kitabında Hacı Bektaş ve Yunus ıle ilgili görüşler ise oldukça ılgınç. Hacı Bektaş ve Yunus bu kita- bı okusalardı herhalde kendilerini ta- nıyamazlardı. Kıtapta Hacı Bektaş'ın Babaflyas'la ilişkısi beğenilmemekte ve Hacı Bek- taş'laNakşibendi'nintelkinlerinin ay- nı olduğu vurgulanmaktadır. Nakşi- bendilik gıbi Bektaşiliğin de hem Haz- reti Ali hem de Hazreti Ebubekir'den geldıgıni öne süren Sezgin, "Bektasj- lik Fırka-i Naciye içinde, Ehü Sünnet ve cemaat anlavışına uygun, hatta bu düşüncenin kendisi biçimindedir" di- yecek kadar ileri gitmiştir. Bu anlamda eser veren diğer Sünni müellifler gibi Sezgin de Alevilik ve Bektaşiliğin Hurufilikten hiçbirşekil- de etkılenmedığını. Fazluilah Huru- fî'nin **Cavidanrı ısimlı eserinin Ale- viler ve Bektaşiler ıçın hiçbır önem arz etmediğinı iddia etmıştır. Bektaşileri, Sünni bir mezhep ola- rak Hanefiligın içinde gösteren. Sez- gin gibi bu alanda calısmalaryapan bır- çok Sünni araştırmacı ve din adamı da aynı tezlen öne şürmüştür. Prof. Y'aşar NuriÖztürk ün de "Ta- rih Bovunca Bektaşilik" kıtabmda Ha- cı Bektaş. Alevilikten soyutlanmış ve Ehlı Sünnet içınde gösterilmıştir. Bu- nunla da kalınmayarak Bektaşiliğin Heteredolts bırtarikat olmadığı ve son- radan bozulduğu öne sürülmuştür. Bu görüşü savunanlar Hacı Bektaş'ı na- sıl Alevilikten soyutluyorlarsa Yunus'u da Ehü Sünnet'e bağlı ve Bektaşilık- le ilgisi olmayan bır meczup olarak göstenyorlar. UNESCO tarafından 'Ybnus Emre Sevgi ve Banş Yılı' ilan edilen 1991 yılında Yunus'Ia ilgili ola- rak yayımlanan eserler ve düzenlenen panellerde. Derviş Yünus'un Bektaşi- likle ilgilı bütün bağlantılan yok sayıl- dı, şeriat kurallannı öven şiirleri öne çıkanldı. Oysa bu şiirler bildiğimiz Yunus Emre ya da Derviş Yunus'a değil. Kon- yalı Yunus diye bilinen bagna?, Sünni bır ozana aittir. Eğer Derv ış Yunus on- lann iddia ettiği gibi Ehü Sünnet için- de şiirler yazan bır ozan olsaydı. "Ezei- den beninı zikrim / Enel Hak idi fik- rim" der miydi acaba? Yünus'un Osmanlı kadısı MoüaKa- sım ile mücadelesı şnrlerine de yansı- mıştir. Yunus hakkmda ölüm fervalan ve- ren Molla Kasım. Sünni din kurallan- na bağlı bir ozana nıye savaş açsın? Molla Kasım olsa olsa "Birkezgönül \ıknn ise/Bu kıldığın namazdegil/ Yet- miş iki millet dahi / Elin yüzün \ uma/ değil" ya da "Cennet cennet dedikJeri / Birkac köşkle birkaç huri / tsteyene ıier sen onu / Bana seni gerek seni" di- yen Yunus'la kavga eder. Yunus araştırmacılannın özenle sak- lamaya çalıştıklan birgerçek de. Yü- nus'un TaptukEmre'nindolayısıylada Hacı Bektaş'ın müridı olduğu gerçe- ğıdir. Abdülbaki Cölpınarlı. ilk çalışma- larında Yünus'un Bektaşilığıni onay- larken sonradan onu Mevbuıa'ya ve Mevleviliğebağlamışnr. Bunadayanak olarak da Taptuk Emre'nin ve SanSal- tuk'un Mev levi şeyhi olduğu ıddiası- nı ortaya atmıştır. Oysaki tasavvufarastırmacılan, Yü- nus'un şiirlerinde geçen Taptuk'un. Taptuk Emre olduğunu. Taptuk Em- re'nin şeyhınin Barak Baba, Barak Baba'nın şeyhinin San Saltuk, San Saltuk'unşeyhinin ise Hacı Bektaş ol- duğunu ittifakla kabul ederler. Kendisi Mevle\ i olan Gölpınarü'run bu sav ının inandmo olmadığmı Yaşar Nuri Öztürk de kabul edıyor. Bu ko- nuda. "Yünus'un dönemi sonraki za- manlarda Bektaşilerce tahrif edilerek Bektasi anlayışına uygun hale getirii- di" görüşünü savunan Gölpınarü'nın sözlerinı "komedi" olarak nıtelendiren Yaşar Nuri Öztürk şunları söylüyor: "Eğer böyle bir şey olsaydı Bektaşi- ler bu tahrifi Vjlayetna/nc'den teJakki- lerine uygun yönde yapar ve mesela Yünus'un şiirierine Hacı Bektaş'ın adı- nı bol rniktarda sokarlardı. O>saki bu- nun tam tersi görülüyor. Dh an'da \ lev- lana birkaç kez geçtiği haide Hacı Bek- taş'ın adı görülmüyor. Bize göre bu tahrif,söylenenin aksineYunus'u Bek- taşilerden uzaklasörma yönünde vapıf- mış olabilir." Prof. Dr. EsatCoşan da Yünus'un şi- irlerinde geçen "dört kapt kırk makam, vetmiş iki rnilieti hor görmemek, top- rak olmak, akıL aşk, münacat vs." gi- bi terimlerin Hacı Bektaş'a Maka- alat'taki düşünceleri şiirleştirdiğini söyleyerek Yünus'un Hacı Bektaş'la il- gisi olmadığı yolundaki teze katılma- dığını belirtiyor. Bu tartışmalara son noktayı herhalde Yunus'un şu dörtlü- ğü ko>uyor olsa gerek. "Taptuk'un tapısmda / Kul olduk kapısında / Yu- nus miskin çiğ idik/ Pistik elhamdülil- lah." Yann: Sorunun çözümü para mı? Kendini yormak uğursuzluktur. Kendinj görmek yoksuniuktur. İ>iliğe karşı kötülük, hayvanüktır. KörüJüğc karşı ivilik, insanİıktır. Alevi örgütlenmesinin sorunlan İSMAİL ELÇİOĞLU* Dünyada ve AIe\ ilerin yaşadıkla- n ülkelerde meydana gelen köklü de- ğişimlerin yanı sıra bizzat Alevi top- lumunun kendı iç dınamiklerinde gö- rülen gelişmelerin. ülkemızdeki siya- sal ve sosyal yapılann da etkileriyle yeni bir sürece girildi. 1980'Ii vılların sonlannda varlığı- nı iyice hıssettiren yeni dönemin bir gereğı olarak Alev i toplumu da ken- disine dönüp koca bir geçmişıni. ge- ünen noktay ı. yapıp ettiklennı sorgu- lamaya başladı. Bu olgu bızı: inanç ve kültürümüze. tarihsel, sosyal, fel- sefi, moral tüm değerlerimize sahıp çıkarak kendi kimüğimizi açıkça or- taya koymaya yönelrti. Söz konusu yö- nelişler belirli bir çığıra girmiş. önem- Iı oranda berraklık kazanmış olmak- la birükte henüz yeteri kadar olgun- laşıp yerine oturmamıştır. Avrupa'da ve yoırtıçinde. gerek ör- gütlenme gerekse Alevı ınanç ve kül- türünü koruyup geliştirme alanlann- da kaydedilen mesafe ne yazık ki ol- ması gerekenin bır hayli gerisinde bulunuyor. Demokratik Alev i hareketinin for- mal düzeyde bile örgütsel birüği he- nüz gerçekleştırilmediğı gıbi. Alevı inanç biçimi, kültürü ve yaşam tar- zını saptırma. düşünsel ve felsefi de- ğerlerimızın içıni boşaltıp yozlaştır- ma yönündeki çabalann önünü tıka- yacak kurum \ e kuruluşlann varlığı bır yana örgütlenme alanında yaşa- nan dağınıklık, çok başlılık yönetim planında görülen istikrarsızlıklarcıd- di herhangi bır çalışmanın yapılma- sinı da önlemektedır. Bu durum Ale- vi örgütlenmesini gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında iç sorunlarla ba§ başa ve görevini yapamaz bir duru- ma düşürmüş bulunmaktadır. Alevi örgütlülüğünde görülen söz konusu tıkanmanın ilen geldığı ne- denlerin başında. içinde bulunulan koşullann v e geleceğe yönelik olası gelişmelerin gerçekçi birdeğerlendir- mesini yapacak, önünü görecek ve gösterecek yetenekli kadrolann iş başında olmaması veya iş başına ge- tirilmemesı. Örgütlenmenin başın- dan beri yaşanan bu durum çok önem- li bir alan işgal etmektedir. Burada tek sorumlu mevcut yönetim değil; de- mokratik Alevi örgütlenmesine güç katacak ve onun önünü açacak düzey- deki kadrolann ve tek tek her birimi- zin payı v e sorumluluğunun da oldu- ğu gerçeğını göz ardı edemeyiz. Di- ğer bır altını çizmek istediğımiz nok- ta ise mevcut kadrolann birbirinı haz- medemeyişi. yönetimi eline geçiren- lerin diğerlenni dışlama gibi basit ve demokratik kitle hareketini yaralayan davranışlar da son derece etken ol- muştur. Özcesi; konumu, sorumluluğu ne olursa olsun, düşünce ve görüşü ne olursa olsun Alevı kökenlı her ınsa- nımızın soruna ılgi duyması. Alevi de- mokratik hareketinin daha güçlü bır hale getirilmesi için nelerin yapıl- ması gerektiğı konusunda kafa yor- ması. bu yöndeki çalışmalara katıl- ması en içten dileğimiz olmalıdır. Şunu da açık şekilde ifade edelim ki, bu çaba ve çalışmalar, Alevi ör- gütlenmesi için ortaya çıkan bir mu- halefet hareketini değil; her düzey- deki insanımızm sorumluluk duya- rak işe katılması ve örgütüne sahip çıkması. onu Alevi toplumunun istek ve savaşımına cevap verecek bir dü- zeye getirmesidir. Kanımızca Alevı topulumu tüm bu sorunlann üstesinden gelebilecek deneyim v e birikime, demokratik ve örgütsel geleneklere sahiptir ve önü- nü kolayükla açabilecek yaklaşımlar üretebilecek yetenektedır. Yeter ki kitlemizi birleştirebilecek fedakârlı- ğı gösterip insanlanmızın maddi ve manevi gücünü seferberetmesini bi- leüm. * Yazar-Araştırmacı "Gorülmemiş ve işitilmemiş şey sovleme." 'Aleviler bugünlerilaik cumhuriyete borçludur9 CEMAL ŞENER 75 yıl önce Mustafa Kemal ve önderlığındekı kadro- yu Osmanlı teokrahk despotluğuna karşı canla başla des- tekleyen Aleviler, toplumun diğer laiklikten yana kesım- leri ile birlikte günümüzde de aynı görevi tekrar yine- lemek ile karşı karşıya bulunuyorlar. Geçmişte Osman- lı mı? yoksa Cumhuriyet mı? seçeneği ile karşı karşıya kaldıklannda nasıl ki tereddüt etmeden cumhuriyetin ya- nında yer almışlar ise, günümüzde de Osmanlf yı; hı- lafet, saltanatı ve şeriatı ile gen getirmek isteyenlerle Mustafa Kemal'inyolundan gidenlerarasmdaki tercih- te yine cumhuriyetin ve laıkliğın yanında yer alarak ta- rihsel görevini yıne üstlenmişlerdır. Bu yo) aynmında, Alevılenn seçeneği tarihsel öne- me sahiptir. Alevilerin ve Alevi olmayan ama laiklik- ten cumhuriyetten yana halkın tercihlerindeki en küçük tereddüt Osmanlı düzenini günümüze taşıma özlemı ile yanıp rutuşan kesımlerin ışıne yarayacaktır. Alevilerin bu dönemeçtekisonmlan ve örgütfS birgüç olarak, özellikle de merkezi örgütlü birgüç olarak; la- ikliğin cumhuriyetin ve demokrasinin safında yeralma- lan tarihi öneme sahip güncel bir görevdir. Günümüzde Alevilerin tarihlerinde hiç görülmedik birtarzada kendilenni yüksek sesle ıfade etme ve en in- sani haklannı demokratik yollarla elde edecekleri bir sü- reci yaşadıklan söylenebılir. Bu günlerin kıymeti bilin- melidir. Bu şartlardoğm ve akılcı olarak değerlendiril- melidir. Bu tarihsel fırsat hovardaca harcanmamalıdır. Bu şartlan ise Aleviler; kör topal, ağır aksak da olsa yaşanan laiklik ve cumhuriyete borçlular. Laikliğin cum- hunyetın. demokrasinin Alev iler açısından su, hava. ekmekdenli hayati birönemı vardır. Bu gerçek asla gö- zardı edilmemelidir. şerlata kar;ı mücadele Bu şartlarda Alevilerin düşmanlannı çoğaltıp dost- lannı azaltan bir siyaset izlemesi, hem Alevilerin gele- ceğine, hem de şeriata karşı verilen laiklik ve demok- rasi mücadelesine zarar verir. Bunun tam tersine Aleviler dostlannı çoğaltan ve düşmanlannı yalnız bırakan bazısında tarafsız kılan bir siyasal çizgi izlemelidirler. Geçmişte hatalı bulduklan bazı tavırlannı eleştırdikleri, kendileri ıle aralannda bel- li bir mesafe koyduklan güçlerle bile, olası birgelişme- de aynı cepheye düşme olasılığını gözardı etmeyen bir siyasi çizgi izlemelidirler. Bu toplumsal güçlerden birisı de Türk Silahlı Kuv- vetleri'dir. Türk Silahlı Kuvvetlen'nin yönetiminin ba- zı dönemlerde masum olduğunu düşünebilmek hiç ola- naklı değildir. Ama gün bu faturanın hesabnın sorulması günü de- ğildir. 28 Şubat Olayı ileyaşanan olaylara laiklik ve cum- huriyetin korunması kaygısı ile müdahalede buiunan ge- nelkurmayın tavn, ile aynı kaygılardan kaynaklanan Alevilerin ve toplumdaki laiklik ve cumhuriyetten ya- na olan toplumsal güçlerin hassasiyetleri tarihsel ola- rak örtüşmüş bulunuyor. Bu noktada ordunun bu olumlu tavnnın yanında ol- mak yenne ordunun 12 Mart ve 12 Eylül'deki günahla- nnı gündeme getirip temcıt pılavı gibi yinelenirse bu ta- vır bugün laiklik, cumhuriyet, demokrasi düşmanı şe- riatçı kesimlenn işine yarayacağı unutulmamalıdır. Suçlamalar Ordunun başka konularda hatalan olabılir. O konu- lar başka platformlarda düzeltilmesi ve tekrarlanılma- ması için eleştiriür. Ama bugün tarihsel olarak doğru birtavıralmışsa kendini Ulusal Kur- tuluş Savaşı şartlanndaki gibi laik- lik, cumhuriyet ve demokrasi düş- manlanna karşı konumiandırmış- sa, Kurtuluş Savaşı şartlannda oldu- ğu gibi günümüzde de Alevilerin ve di- ğer laikükten yana olan halk kesimleri- nin güncel ve tarihsel göre\ i bu olumlu tav- nn > anında hiç tereddüt etmeden yer almak- tır. Bu konudaki zafıyetin Türkiye'de Osman- lı özlemcisi şeriatçı güçlerin işine yaradığı asla unutul- mamalıdır. Osmanlı özlemcisi basın ve televizyon kanallan ile Alevilere karşı hoşgörülü olduklarjnı yemin billah id- dia eden Abdurrahman Dilipak. Ali Bucak, Ahmet Taş- getiren gibi yazarlar orduyu sözüm ona yıpratmak için "Suriyecuntas","Ale>icuntası","Mezbepçicunta'', "Ko- münist mezhepçi cunta" v s. diye açık açık suçlamalar- da bulundular. Yarın: Aleviler ne yapmalı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle