Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 TEMMUZ 19Î
ALEVILIK VE ALEVILER UZERINE OYUN/#
Ali Kılıç: Katliamlara seyirci kalan siyasilerin Alevilerden özür dilemelerini bekliyoruz
GözebatanörgüdenmeAYŞE YILPIRIM
Bugün sıyası arenanın "müdatimle-
riolan isimlerin" yaklaşımlannın. Ale-
\ ılığı camılere taşima yönünde oldugu-
nu belırten Alman Alevı Bırliklen Fe-
derasyonu Genel Başkanı Ali Kılıç. "AJe-
vilerin maruz kaldığı katliamlara seyir-
ci kalan sivasiJerin Alevi toplumundan
özür dilemelerini bekliyoruz" dedi.
- Aleviler neden belli bir kesimin he-
defi haline geldi?
'"Turkiye nüfusunun neredeyse yarı-
sını oluşturan. ıktıdan bile belırleyebı-
lecek potansıyelı buiunan bu toplum ör-
gütlenme yapısını güçlendirdikçe, bel-
]ı kesımlerm hedefi haline gelmıştır.
Devleti yıllarca yöneten sağ ıktidarlar.
yaptıklan yanlışlan örtbas ve Alevi top-
lurnunu kendi yanlışlarına kalkan ede-
bılmek, yanlışlanna ortak edebılmek
ıçın yenı yeni senaryolar üretirken, Ale-
vi toplumunu kendı çızgisındegöreme-
> en daha dün ortaya çıktığını bildiğimiz
bır tak/mgrupçuklarda Alevi örgütlen-
mesinıgericibır örgütlenme veyahutda
dev letin finanse ettiği bır örgütlenme
olarak görmektedirler. Ancak bir şey
çok açık biliniyor ki biz Alevi örgütle-
n olarak. ne ülkeyı irtıcacı kurumlara tes-
lım eden. onlann her alanda örgütlen-
mesinı finanse eden Cumhuriyet Türki-
yesi'nı ytkarak molla rejimini ülkemi-
ze taşımak ısteyenlere yardım eden dev-
letın vanlışına ortak olacağız, ne de ül-
keyi bölüp parçalayarak insanlarımızı
Kürt-Türk. Ale\i-Sünnı diye ayırarak
karanlık odalarda hazırlanan \e ülkeyı
bır kan gölüne çev ırebilecek senaryola-
rın ortaya konulmasına müsaade edece-
|iz...
-Aleviörgiiderinin bü> ük tepkisinene-
den olan Tekke ve Zavheler Yasası'nage-
ririleneklemelerkonusundanedüşünü-
"Kendine uygun görmedigine, başkalarınada uygun örme."
yorsunuz. Sizce de dedelik kurunıu şe-
riatçı örgütlenmelerie bir mi tutuimak
isteniyor?
"Alevılenn asırlardan bu yana iba-
detlerıni, yanı cem ayinlenni, yobazla-
nn şerrinden korunmak için büyük bir
gizlilik ıçerısınde yaptıklarını hepım/z
biliyoruz. Ve özünde banş. dostluk. sev -
gi taşıvan bu felsefenin bugünlere ka-
dar dedelenmiz aracıiığıyla ulaştığı da
birgerçektır. Alevilıkle ılgılı, belırleyı-
ci yazılı dokümanlarımız bulunmadığı
için bu engin düşünce, dedelerin uğra-
şı, ozanlann deyişi \e canlanmızın se-
mahlarıyla günümüze dek ulaşmtştır.
Alevi insanına göre dede demek, yol
gösteren demektir. Dede demek, aydın,
çagdaş, laik. demokrat bır eğitmen de-
mektir. Yani. dede demek bir nevi cem
demektir. Cem ayinlenmizde dedesizdü-
şünülemez. Ancak gelinen tehlikeli nok-
tada. 1925 yılında kabul edilen Tekke ve
Zavıyeler Yasasfnagetırilenyeniekle-
melerle TBMM'de görüşülmek içm bek-
leyen Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin
Seddine ve Türbedarlıklar ıle Birtakım
Unvanlann Men ve llgasına Dair' Ya-
sa'nın öngördüğü cezalar arttınlarak,
dedelik kurumu tamamen yok edilmek
istenmektedir. Bu kanunda, üfiirükçü. bü-
yücü \e falcılarla Alevi dedeleri aynı
kefeye konulmaktadır. lrticayla müca-
deleedelim derken, aydınlığın, çağdaş-
lığın ve demokratüğın sembolü olan de-
deliği kaldırarak. Alevi toplumu ülke-
mizde irtıcanın gelebilmesi için adeta bi-
rer elçilik görevi üstlenen cami imamı
ve hocaJanna teslim edilmek isteniyor.
lrticayla mücadele edilmek isteniyorsa,
içensinde msan hak ve özgürlüklerini tar-
tıştığımız. banş türkülerini söyleyip kar-
deşlik semahı döndüğümüz. demokra-
si kalesi olan cemevlerimızin daha da
güçlendirilmesi gerekmektedir."
- Son yıllarda siyasilerin Alevilere il-
gisini neje bağbyorsunuz?
"Aleviler, Cumhuriyet'in kuruluşun-
dan bu yana siyasetin içerisindedirler. An-
cak, bu dönemin hatın sayıhr büyük bir
bölümünde, sadece ve sadece pasıf si-
yasetyapmışlardır. Yani; oy verilecek dö-
nemler Alevilere gidilmış. kendilenne
bol keseden vaatler verilmış karşılığm-
da ise aktif siyaset yapmak ya da
TBMM'ye girmek isteyenlerce oy is-
tenmiştir. Aleviler, hepyönetilmek için
kullanılmışlardır. Oy Alevilerden, Ale-
vilerin olumsuz yönetilmesi isebizim dı-
şımızdan... Bu da kabullenemeyeceği-
miz bir yaklaşımdır. Rabıtayı ülkemize
davet ederek Suudı sermayesiyle irtica-
yı ülkemizde palazlandıran, verdikleri
destekle çetelen besleyerek faili meçhul
(!) cinayetlerin artmasma ortam sağla-
yan, ülkeyi hukuk devletivle değil, çe-
te mantığıyla yöneten, Alevilerin maruz
kaldığı katliamlara seyirci kalan siyasi-
lerin Alevi toplumundan özür dileme-
lerini bekliyoruz. Bugün siyasi arenanın
müdavimleri olan isimlerin yaklaşımla-
n, Aleviüği camilere taşıma yönünde-
dir. Yann oy sandıklan açıldığında ina-
nıyorum ki bu yaklaşımlann yapmacık
olduğunun fariuna varmış olan, örgüt-
lenmesi içensinde henüzyerinı aJmamış
buiunan Alevilerin de katılımıyla. yöne-
tim aritmetiği büyük farklılıklar sergi-
leyecektir.
Yann: Almanca cem töreni
Hacı Bektaş ve Yunus, Sünni mi?
MİYASE İLKNUR
1964 yılından bu yana ağustos ayı-
nın 16'sında başlayan ve dört gün sü-
ren Hacı Bektaş'ı anma törenleri,
I989'dan beri devlet erkânının yoğun
ilgısine mazhar oluyor. 40 yıllık siya-
setçiliğiyle övünen Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel bile Hacı Bektaş'ın
önemını beşyıl önce keşfetti. Bugüne
değin Hacıbektaş Belediyesi ile Ale-
vi örgütlerinin gınşimıyle düzenlenen
anma törenlerine, Namık Kemal Zey-
bek'in kültür bakanlığı döneminde
devlet desteğiyle uluslararası bir nite-
lik kazandırıldı.
Zeybek'ın bu desteğinın karşılıksız
olmadığı çok geçmeden görüldü. Ta-
rihinde ilk kez törenlerdevlet elıyleyön-
lendirildi. Daha önce belediye ve der-
nekler elıyle oluşturulan programa.
Zeybek'in müdahalesiyle Alevilerin
pek de sıcak bakmadıklan imam-ha-
tıplı. ilahıyatçı ve Diyanet mensubu
kişiler çagnldı.
Devlet destekli törenlerde Hacı
Bektaş, Alevilikten soyutlanarak anla-
tıldı Hacı Bektaş ve Yünus'un "Ehü
Sünnet ol cemaat"ten oldugu hararet-
le savunuldu. 1990 yılı törenlennde
başlayan rahatsızhk. 1991 "de de sürdü.
Ve bu yıllarda altematif törenlerdüzen-
lendı. Zeybek'in kültür bakanlığı dö-
neminde törenlere çagnlı olanlardan bi-
n de Diyanet fşlen Başmüfettişi ve
kendisini Alevilerin Sünnileştirilmesi
mücadelesine adamış Abdülkadir Sez-
gin'dı. Sezgın'ın. Kültür Bakanlığı'nca
basılan "Hacıbektaş VeJi ve Bektasi-
lik" adlı kıtabı ılk kez 1990'daki Ha-
cıbektaş törenlerinde satışa sunuldu.
Sezgin. kitabın sunuş yazısında ken-
dısi dışında bu alanda İcitap yazanlan
bakın nasıl değerlendiriyor:
"Alev ilik-Bektaşilik Ue ilgili va>ınla-
nn artmış olmasının çok önemli bir se-
bebine temas etmek isrivorum. Türk
milli bütünlüğünü bölüp, Türk mille-
tini birbirine kırdırarak parçalamak,
Türk milleti/ıi zayıilatmak ve bölmek
isteyenler bu konuyu maksatlan için
gündemde tutnıak istivorlar. Hatta da-
ha da ileri giderek, Türkiye'nin doğu-
sunda \atan toprağını bölmekisteyen-
ler Alev ilik-Bektaşilik konusunu da bir
yedek güç ve ku>"vet şeklinde bu vatan
bölme işinde kullanmak isfivorlar."
PKK ve Kürt mücadelesını destek-
Ieyenler, Aleviliğin devlet tarafından
Kürt hareketini böimek ve engellemek
için desteklendiğini öne sürerken Sez-
gın de. dev letin güneydoğusunu böl-
me ışini Alevi mücadelesine bağlıyor.
Sezgin kitabında, Sünni ve Alevı ke-
lımelerinın karşıt sözcükler değil. eşan-
lamlı sözcükler olduğunu. bu kelıme-
leri birbınnin zıddıymış gıbi kullanan-
lann. eğer cahil ve gafil değillerse bu
millete ve dine düşmanlık ettiklerini öne
süriiyor.
Sezgin'ın kitabında Hacı Bektaş ve
Yunus ıle ilgili görüşler ise oldukça
ılgınç. Hacı Bektaş ve Yunus bu kita-
bı okusalardı herhalde kendilerini ta-
nıyamazlardı.
Kıtapta Hacı Bektaş'ın Babaflyas'la
ilişkısi beğenilmemekte ve Hacı Bek-
taş'laNakşibendi'nintelkinlerinin ay-
nı olduğu vurgulanmaktadır. Nakşi-
bendilik gıbi Bektaşiliğin de hem Haz-
reti Ali hem de Hazreti Ebubekir'den
geldıgıni öne süren Sezgin, "Bektasj-
lik Fırka-i Naciye içinde, Ehü Sünnet
ve cemaat anlavışına uygun, hatta bu
düşüncenin kendisi biçimindedir" di-
yecek kadar ileri gitmiştir.
Bu anlamda eser veren diğer Sünni
müellifler gibi Sezgin de Alevilik ve
Bektaşiliğin Hurufilikten hiçbirşekil-
de etkılenmedığını. Fazluilah Huru-
fî'nin **Cavidanrı
ısimlı eserinin Ale-
viler ve Bektaşiler ıçın hiçbır önem
arz etmediğinı iddia etmıştır.
Bektaşileri, Sünni bir mezhep ola-
rak Hanefiligın içinde gösteren. Sez-
gin gibi bu alanda calısmalaryapan bır-
çok Sünni araştırmacı ve din adamı
da aynı tezlen öne şürmüştür.
Prof. Y'aşar NuriÖztürk ün de "Ta-
rih Bovunca Bektaşilik" kıtabmda Ha-
cı Bektaş. Alevilikten soyutlanmış ve
Ehlı Sünnet içınde gösterilmıştir. Bu-
nunla da kalınmayarak Bektaşiliğin
Heteredolts bırtarikat olmadığı ve son-
radan bozulduğu öne sürülmuştür. Bu
görüşü savunanlar Hacı Bektaş'ı na-
sıl Alevilikten soyutluyorlarsa Yunus'u
da Ehü Sünnet'e bağlı ve Bektaşilık-
le ilgisi olmayan bır meczup olarak
göstenyorlar. UNESCO tarafından
'Ybnus Emre Sevgi ve Banş Yılı' ilan
edilen 1991 yılında Yunus'Ia ilgili ola-
rak yayımlanan eserler ve düzenlenen
panellerde. Derviş Yünus'un Bektaşi-
likle ilgilı bütün bağlantılan yok sayıl-
dı, şeriat kurallannı öven şiirleri öne
çıkanldı.
Oysa bu şiirler bildiğimiz Yunus
Emre ya da Derviş Yunus'a değil. Kon-
yalı Yunus diye bilinen bagna?, Sünni
bır ozana aittir. Eğer Derv ış Yunus on-
lann iddia ettiği gibi Ehü Sünnet için-
de şiirler yazan bır ozan olsaydı. "Ezei-
den beninı zikrim / Enel Hak idi fik-
rim" der miydi acaba?
Yünus'un Osmanlı kadısı MoüaKa-
sım ile mücadelesı şnrlerine de yansı-
mıştir.
Yunus hakkmda ölüm fervalan ve-
ren Molla Kasım. Sünni din kurallan-
na bağlı bir ozana nıye savaş açsın?
Molla Kasım olsa olsa "Birkezgönül
\ıknn ise/Bu kıldığın namazdegil/ Yet-
miş iki millet dahi / Elin yüzün \ uma/
değil" ya da "Cennet cennet dedikJeri
/ Birkac köşkle birkaç huri / tsteyene
ıier sen onu / Bana seni gerek seni" di-
yen Yunus'la kavga eder.
Yunus araştırmacılannın özenle sak-
lamaya çalıştıklan birgerçek de. Yü-
nus'un TaptukEmre'nindolayısıylada
Hacı Bektaş'ın müridı olduğu gerçe-
ğıdir.
Abdülbaki Cölpınarlı. ilk çalışma-
larında Yünus'un Bektaşilığıni onay-
larken sonradan onu Mevbuıa'ya ve
Mevleviliğebağlamışnr. Bunadayanak
olarak da Taptuk Emre'nin ve SanSal-
tuk'un Mev levi şeyhi olduğu ıddiası-
nı ortaya atmıştır.
Oysaki tasavvufarastırmacılan, Yü-
nus'un şiirlerinde geçen Taptuk'un.
Taptuk Emre olduğunu. Taptuk Em-
re'nin şeyhınin Barak Baba, Barak
Baba'nın şeyhinin San Saltuk, San
Saltuk'unşeyhinin ise Hacı Bektaş ol-
duğunu ittifakla kabul ederler.
Kendisi Mevle\ i olan Gölpınarü'run
bu sav ının inandmo olmadığmı Yaşar
Nuri Öztürk de kabul edıyor. Bu ko-
nuda. "Yünus'un dönemi sonraki za-
manlarda Bektaşilerce tahrif edilerek
Bektasi anlayışına uygun hale getirii-
di" görüşünü savunan Gölpınarü'nın
sözlerinı "komedi" olarak nıtelendiren
Yaşar Nuri Öztürk şunları söylüyor:
"Eğer böyle bir şey olsaydı Bektaşi-
ler bu tahrifi Vjlayetna/nc'den teJakki-
lerine uygun yönde yapar ve mesela
Yünus'un şiirierine Hacı Bektaş'ın adı-
nı bol rniktarda sokarlardı. O>saki bu-
nun tam tersi görülüyor. Dh an'da \ lev-
lana birkaç kez geçtiği haide Hacı Bek-
taş'ın adı görülmüyor. Bize göre bu
tahrif,söylenenin aksineYunus'u Bek-
taşilerden uzaklasörma yönünde vapıf-
mış olabilir."
Prof. Dr. EsatCoşan da Yünus'un şi-
irlerinde geçen "dört kapt kırk makam,
vetmiş iki rnilieti hor görmemek, top-
rak olmak, akıL aşk, münacat vs." gi-
bi terimlerin Hacı Bektaş'a Maka-
alat'taki düşünceleri şiirleştirdiğini
söyleyerek Yünus'un Hacı Bektaş'la il-
gisi olmadığı yolundaki teze katılma-
dığını belirtiyor. Bu tartışmalara son
noktayı herhalde Yunus'un şu dörtlü-
ğü ko>uyor olsa gerek. "Taptuk'un
tapısmda / Kul olduk kapısında / Yu-
nus miskin çiğ idik/ Pistik elhamdülil-
lah."
Yann: Sorunun çözümü
para mı?
Kendini
yormak
uğursuzluktur.
Kendinj
görmek
yoksuniuktur.
İ>iliğe karşı
kötülük,
hayvanüktır.
KörüJüğc karşı
ivilik,
insanİıktır.
Alevi örgütlenmesinin sorunlan
İSMAİL ELÇİOĞLU*
Dünyada ve AIe\ ilerin yaşadıkla-
n ülkelerde meydana gelen köklü de-
ğişimlerin yanı sıra bizzat Alevi top-
lumunun kendı iç dınamiklerinde gö-
rülen gelişmelerin. ülkemızdeki siya-
sal ve sosyal yapılann da etkileriyle
yeni bir sürece girildi.
1980'Ii vılların sonlannda varlığı-
nı iyice hıssettiren yeni dönemin bir
gereğı olarak Alev i toplumu da ken-
disine dönüp koca bir geçmişıni. ge-
ünen noktay ı. yapıp ettiklennı sorgu-
lamaya başladı. Bu olgu bızı: inanç
ve kültürümüze. tarihsel, sosyal, fel-
sefi, moral tüm değerlerimize sahıp
çıkarak kendi kimüğimizi açıkça or-
taya koymaya yönelrti. Söz konusu yö-
nelişler belirli bir çığıra girmiş. önem-
Iı oranda berraklık kazanmış olmak-
la birükte henüz yeteri kadar olgun-
laşıp yerine oturmamıştır.
Avrupa'da ve yoırtıçinde. gerek ör-
gütlenme gerekse Alevı ınanç ve kül-
türünü koruyup geliştirme alanlann-
da kaydedilen mesafe ne yazık ki ol-
ması gerekenin bır hayli gerisinde
bulunuyor.
Demokratik Alev i hareketinin for-
mal düzeyde bile örgütsel birüği he-
nüz gerçekleştırilmediğı gıbi. Alevı
inanç biçimi, kültürü ve yaşam tar-
zını saptırma. düşünsel ve felsefi de-
ğerlerimızın içıni boşaltıp yozlaştır-
ma yönündeki çabalann önünü tıka-
yacak kurum \ e kuruluşlann varlığı
bır yana örgütlenme alanında yaşa-
nan dağınıklık, çok başlılık yönetim
planında görülen istikrarsızlıklarcıd-
di herhangi bır çalışmanın yapılma-
sinı da önlemektedır. Bu durum Ale-
vi örgütlenmesini gerek yurtiçinde
gerekse yurtdışında iç sorunlarla ba§
başa ve görevini yapamaz bir duru-
ma düşürmüş bulunmaktadır.
Alevi örgütlülüğünde görülen söz
konusu tıkanmanın ilen geldığı ne-
denlerin başında. içinde bulunulan
koşullann v e geleceğe yönelik olası
gelişmelerin gerçekçi birdeğerlendir-
mesini yapacak, önünü görecek ve
gösterecek yetenekli kadrolann iş
başında olmaması veya iş başına ge-
tirilmemesı. Örgütlenmenin başın-
dan beri yaşanan bu durum çok önem-
li bir alan işgal etmektedir. Burada tek
sorumlu mevcut yönetim değil; de-
mokratik Alevi örgütlenmesine güç
katacak ve onun önünü açacak düzey-
deki kadrolann ve tek tek her birimi-
zin payı v e sorumluluğunun da oldu-
ğu gerçeğını göz ardı edemeyiz. Di-
ğer bır altını çizmek istediğımiz nok-
ta ise mevcut kadrolann birbirinı haz-
medemeyişi. yönetimi eline geçiren-
lerin diğerlenni dışlama gibi basit ve
demokratik kitle hareketini yaralayan
davranışlar da son derece etken ol-
muştur.
Özcesi; konumu, sorumluluğu ne
olursa olsun, düşünce ve görüşü ne
olursa olsun Alevı kökenlı her ınsa-
nımızın soruna ılgi duyması. Alevi de-
mokratik hareketinin daha güçlü bır
hale getirilmesi için nelerin yapıl-
ması gerektiğı konusunda kafa yor-
ması. bu yöndeki çalışmalara katıl-
ması en içten dileğimiz olmalıdır.
Şunu da açık şekilde ifade edelim
ki, bu çaba ve çalışmalar, Alevi ör-
gütlenmesi için ortaya çıkan bir mu-
halefet hareketini değil; her düzey-
deki insanımızm sorumluluk duya-
rak işe katılması ve örgütüne sahip
çıkması. onu Alevi toplumunun istek
ve savaşımına cevap verecek bir dü-
zeye getirmesidir.
Kanımızca Alevı topulumu tüm
bu sorunlann üstesinden gelebilecek
deneyim v e birikime, demokratik ve
örgütsel geleneklere sahiptir ve önü-
nü kolayükla açabilecek yaklaşımlar
üretebilecek yetenektedır. Yeter ki
kitlemizi birleştirebilecek fedakârlı-
ğı gösterip insanlanmızın maddi ve
manevi gücünü seferberetmesini bi-
leüm.
* Yazar-Araştırmacı
"Gorülmemiş ve işitilmemiş şey sovleme."
'Aleviler
bugünlerilaik
cumhuriyete
borçludur9
CEMAL ŞENER
75 yıl önce Mustafa Kemal ve önderlığındekı kadro-
yu Osmanlı teokrahk despotluğuna karşı canla başla des-
tekleyen Aleviler, toplumun diğer laiklikten yana kesım-
leri ile birlikte günümüzde de aynı görevi tekrar yine-
lemek ile karşı karşıya bulunuyorlar. Geçmişte Osman-
lı mı? yoksa Cumhuriyet mı? seçeneği ile karşı karşıya
kaldıklannda nasıl ki tereddüt etmeden cumhuriyetin ya-
nında yer almışlar ise, günümüzde de Osmanlf yı; hı-
lafet, saltanatı ve şeriatı ile gen getirmek isteyenlerle
Mustafa Kemal'inyolundan gidenlerarasmdaki tercih-
te yine cumhuriyetin ve laıkliğın yanında yer alarak ta-
rihsel görevini yıne üstlenmişlerdır.
Bu yo) aynmında, Alevılenn seçeneği tarihsel öne-
me sahiptir. Alevilerin ve Alevi olmayan ama laiklik-
ten cumhuriyetten yana halkın tercihlerindeki en küçük
tereddüt Osmanlı düzenini günümüze taşıma özlemı ile
yanıp rutuşan kesımlerin ışıne yarayacaktır.
Alevilerin bu dönemeçtekisonmlan ve örgütfS birgüç
olarak, özellikle de merkezi örgütlü birgüç olarak; la-
ikliğin cumhuriyetin ve demokrasinin safında yeralma-
lan tarihi öneme sahip güncel bir görevdir.
Günümüzde Alevilerin tarihlerinde hiç görülmedik
birtarzada kendilenni yüksek sesle ıfade etme ve en in-
sani haklannı demokratik yollarla elde edecekleri bir sü-
reci yaşadıklan söylenebılir. Bu günlerin kıymeti bilin-
melidir. Bu şartlardoğm ve akılcı olarak değerlendiril-
melidir. Bu tarihsel fırsat hovardaca harcanmamalıdır.
Bu şartlan ise Aleviler; kör topal, ağır aksak da olsa
yaşanan laiklik ve cumhuriyete borçlular. Laikliğin cum-
hunyetın. demokrasinin Alev iler açısından su, hava.
ekmekdenli hayati birönemı vardır. Bu gerçek asla gö-
zardı edilmemelidir.
şerlata kar;ı mücadele
Bu şartlarda Alevilerin düşmanlannı çoğaltıp dost-
lannı azaltan bir siyaset izlemesi, hem Alevilerin gele-
ceğine, hem de şeriata karşı verilen laiklik ve demok-
rasi mücadelesine zarar verir.
Bunun tam tersine Aleviler dostlannı çoğaltan ve
düşmanlannı yalnız bırakan bazısında tarafsız kılan bir
siyasal çizgi izlemelidirler. Geçmişte hatalı bulduklan
bazı tavırlannı eleştırdikleri, kendileri ıle aralannda bel-
li bir mesafe koyduklan güçlerle bile, olası birgelişme-
de aynı cepheye düşme olasılığını gözardı etmeyen bir
siyasi çizgi izlemelidirler.
Bu toplumsal güçlerden birisı de Türk Silahlı Kuv-
vetleri'dir. Türk Silahlı Kuvvetlen'nin yönetiminin ba-
zı dönemlerde masum olduğunu düşünebilmek hiç ola-
naklı değildir.
Ama gün bu faturanın hesabnın sorulması günü de-
ğildir. 28 Şubat Olayı ileyaşanan olaylara laiklik ve cum-
huriyetin korunması kaygısı ile müdahalede buiunan ge-
nelkurmayın tavn, ile aynı kaygılardan kaynaklanan
Alevilerin ve toplumdaki laiklik ve cumhuriyetten ya-
na olan toplumsal güçlerin hassasiyetleri tarihsel ola-
rak örtüşmüş bulunuyor.
Bu noktada ordunun bu olumlu tavnnın yanında ol-
mak yenne ordunun 12 Mart ve 12 Eylül'deki günahla-
nnı gündeme getirip temcıt pılavı gibi yinelenirse bu ta-
vır bugün laiklik, cumhuriyet, demokrasi düşmanı şe-
riatçı kesimlenn işine yarayacağı unutulmamalıdır.
Suçlamalar
Ordunun başka konularda hatalan olabılir. O konu-
lar başka platformlarda düzeltilmesi ve tekrarlanılma-
ması için eleştiriür. Ama bugün tarihsel olarak doğru
birtavıralmışsa kendini Ulusal Kur-
tuluş Savaşı şartlanndaki gibi laik-
lik, cumhuriyet ve demokrasi düş-
manlanna karşı konumiandırmış-
sa, Kurtuluş Savaşı şartlannda oldu-
ğu gibi günümüzde de Alevilerin ve di-
ğer laikükten yana olan halk kesimleri-
nin güncel ve tarihsel göre\ i bu olumlu tav-
nn > anında hiç tereddüt etmeden yer almak-
tır.
Bu konudaki zafıyetin Türkiye'de Osman-
lı özlemcisi şeriatçı güçlerin işine yaradığı asla unutul-
mamalıdır.
Osmanlı özlemcisi basın ve televizyon kanallan ile
Alevilere karşı hoşgörülü olduklarjnı yemin billah id-
dia eden Abdurrahman Dilipak. Ali Bucak, Ahmet Taş-
getiren gibi yazarlar orduyu sözüm ona yıpratmak için
"Suriyecuntas","Ale>icuntası","Mezbepçicunta'', "Ko-
münist mezhepçi cunta" v s. diye açık açık suçlamalar-
da bulundular.
Yarın: Aleviler ne yapmalı?