15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 TEIVMUZ 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA ANADOLU'DA YENİ İNSANIN DOĞUŞU/2 Laikdevletin dayanaklan, Osmanlı dönemindeAnadolu'daki birlikteyaşam ile atılmıştır AnadoluMüslümanlığınınyapısı İLHAN SELÇUK Anadolu Müslümanlığı bu cografyanın doğal birikiminin tarihsel mirasını üstlenmiştir. Arap dünyasının tslamıyla Anadolu Müslümanlığı arasındakı farkın önemli bir boyutu, Alevi-Bektaşi toplumunun özel niteliklerinde vurgulanır. Aleviler, Sünni şeriatına karşıdırlar: Sünnı halifenin padişahlığı, Alevıleri Osmanlı saltanatında dışlanan bir biiyük mezhebın topluluğu olarak ezmışti. Cumhuriyetin laiklik ilkesini benimsemelen, Osmanlı'da dinci devletin ağır baskıları altında yaşayan Aleviler için Sünnilerle eşitlik düzeyine erişmeleri demek olacaktı. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi, laikligin devletin temel ilkesi olarak benimsenmesinde, Alevı- Bektaşi toplumunun desteğini sağlamıştır. Anadolu Müslümanlığının özelliklerinden bir başkası, Osmanlı Imparatorluğu'nun çok uluslu ve çok dinli yapısından kaynaklanıyordu. Osmanlı, Avrupa ile iç içe yaşamıştır; bunun yanı sıra Anadolu'da Müslümanın Hıristiyanla birlikte konuşlanması, ortak yaşamın gerçeklerini kabulienmesine yol açmıştır. Din, Osmanlı toplumunda tek boyutlu bir olgu değildi; devlet yönetimi. inançlan çeşitli din ve mezheplerin karması ıçinde düşünmek zorundaydı. Alevi-Bektaşi toplumunun dışında kalan Müslüman kitlede de tasavvufun etkileri azımsanamayacak bir ağırlık yaratıyordu. Tasavvuf ise Tann'ya inançtaki bakış açısında, hoşgöriiyü savunan bir din felsefesi ve dünya görüşüne dayanıyordu. Özetle, Avrupa'da kilise öğretisinin egemenliğine başkaldıran sanayi burjuvazisine benzer sınıfsal taban Türkiye'de yoktu, ama Anadolu Müslümanlığının yapısında laik devletin dayanaklan vardı. smanlı devletinin çöküşünü dinsel gericiliğebağlayansivil-asker \**r aydınlar, Birincı Dünya Savaşı'nda deneyım sahibi olmuşlardı. Islam dünyası, Halife'nın 'cihat' çagrısına uzak kalmışü; Müslüman Araplar, Ingilızlerle birleşerek Türkleri arkadan vurmuşlardı; Halife'nin düşmanlarla birleşmesi de bunlara eklenince, sanayi burjuvazisinden yoksun bir tanm toplumunda Aydınlanma Devrimi'nin koşullan oluştu. Avrupa'da din ve devlet işleri aynlmıştı; Türkiye'de de aynlacak, Islam dünyasında ilk kez bir devlet, laiklik ilkesini anayasasına geçirecekti. .„„„,„• Tanzimat reformları Osmanlı lmparatorluğu'nda yenilik hareketleri 3'üncü Selirn ve 2'nci Mahmut döneminde başlamıştır; Tanzimat, Batılılaşma yolunda önemli bir adımdır. Tanzimat olayı, Avrupalı devletlerin baskısıyla, en başta lngiltere'nin dayatmasıyla gündeme girmiştir. tngiliz sefaretı bu işin arkasında bulunuyordu. Ünlü Fuat Paşa, Tanzimat hareketinde halkın eksikliğini çarpıcı bir biçimde şöyle vurguluyor: "Bir devlette iki kuvvet olıtr. Biri aşağıdan, biri yukandan gelir. Bizim memkkette yukarıdan gelen kuvvet cümlemizi eziyor. Aşağıdan ise bir kuvvet hasıl etmeye imkân yoktur. Bunun için pabuççu puştası gibi yandan bir kuvvet kullanmaya muhtacız, O kuvvet sefaretlerdir." Tanzimat paşalan halktan destek görmüyorlar; saray ise gerektiğinde hepsini ezebilir; Batıcılık yabancı elçiliklerin desteğiyle yürüyor. Ancak bu tür Batıcılık "Aydmlanma Devrimi" degildir: imparatorlukta yaşayan Hınstiyan etnik gruplann haklannı güvenceye almak için yapılmaktadır; demokrasi hukuku yerine ülkeyı sömürgeleştiren bir düzeni yeğlemektedir. A\Tupa'da Aydınlanma Devrimi, Batılılaşma adını alamazdı. Çünkü Avrupa Batı'nın kendisiydi. Türkiye'de Batılılaşma, Aydınlanma'nın özü sayılan laikliği bir yana bırakıp taklitçilikle gerçekleşebilir miydi?.. Tanzimat, Osmanlı tmparatorluğu'nu çökmekten ve sonunda yıkılmaktan kurtaramadı! Kuıtuluş Savaşı dönemecl Batı'nın Türkiye üzerindeki paylaşım hırsları. Birinci Dünya Savaşı ertesınde yenik düşen Osmanlı Imparatorluğu'nu bölüşme karannda —bütönleş+p birleşti. B » yıldan beri yaşadıklan Anadolu, Türklere çok görülmüştü. Batı'nın D in, Osmanlı toplumunda tek boyutlu bir olgu değildi; devlet yönetimi, inançlan çeşitli din ve mezheplerin karması içinde düşünmek zorundaydı. vrupa'da kilise öğretisinin egemenliğine başkaldıran sanayi burjuvazisine benzer sınıfsal taban Türkiye'de yoktu; ama, laik devletin dayanakları vardı. bu yaklaşım bıçimı, Mustafa fCemal'in önderliğinde "kapitalizmin emperyalizmine karşı" Kurtuluş Sa\aşı'nı körükledi. Bu savaş. Anadolu Aydınlanmasf nın önündeki engelleri kaldırmak ıçın gerekli ortamı yaratmış; devrimin temellennı atmıştır. Türkiye'nın "Ulusal Kurtuluş Savaşı" kendıne özgü ve içeriği de olan bir olgudur; bu savaşın içinde savaşlar vardır; a) Emperyalızme karşı savaş (Ingiltere, Türkleri Avrupa dışna sürüp cezalandırmak ıstıyordu; savaşın baş aktörüdür). b) İç savaş (Çerkez Ethem, Anzavur, iç isyanlar ve Hilafet Ordusu'na karşı savaş). c) Din savaşı (İmparatorlukta yaşayan Hıristıyanlarla Müslümanlar savaşıyorlardı; Birinci Büyük Millet Meclisı'nde bir tek Hınstiyan milletvekili yoktur). d) Dışa karşı savaş (Yunanlılar 15 Mayıs 1919'da Izmir'e çıktılar; Türk-Yunan Savaşı sonucu belirledi). e) Etnık savaş (Rumlarla Türkler ve Ermenilerlerle Türkler savaşın taraflan idiler). ~W~ Tlusal Kurtuluş Savaşı karmaşık bir m I yapıya sahip olmasma karşın \ » / "uluslaşma süreci"ni hızlandırdı. Çünkü yazgı birliği halktaki ulusal bilinci uyarmıştı. Yinede 1919-20'nin Anadolusu'nda halk otorite olarak padişahı biliyor ve tanıyor; cemaatler, tankatlar ve dinsel gruplar içinde kimliğini anyordu. Mustafa Kemal ise tüm Anadolu halkını bir amaçta birleştirmek yolunda her çabayı harcıyordu. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığı zamankı durumu Atatürk şöyle anlatır: "MiUet ve ordu. padişah ve halifenin hıyanetinden haberdar olmadığı gibi o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyıllann kökleştirdiği dinsel \e geleneksel bağlaıia itaatkâr ve sadık. Millet ve ordu. kurtuluş çaresi düşünürken. bu mirasın ahşkanhğıv la kendinden önce v üksck makamı. hilafet ve saltanatın kurruluşunu ve korunmasını diişünüvor. Halife ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavramak yeteneğinde değil. Bu düşünceye karşıt bir ov ve göriiş açıklayacaklann vav haline!.. Derhal, dinsiz, imansız. dışlanmış olur." (Nutuk, cilt 1, sayfa 10-11) Bağımsız cumhuriyet kurmak, şeriatı hukuk düzeninden silmek, laikliği dev letin temel ilkesi yapmak, 1919 yılında bir düş gibiydi. Mustafa Kemal bu düşü Mazhar Müfit Kansu'nun not deftenne yazdırmakla yetiniyor. Erzurum Kongresi bitmiş, Sıvas Kongresi hazırlığı başlamıştır. Bitlis Valisi iken Damat Ferit'in emriyle görev ınden alınan Mazhar Müfit, Mustafa Kemal Paşa'nın yanındadır; temmuz ayının 7'nci gününü 8'e bağlayan gecenin geç vaktinde Mustafa Kemal, Mazhar Müfit'ı çağırtır ve not deftenne şunlan yazdınr: 1) Zaferden sonra hükümet biçimi cumhuriyet olacaktır. 2) Padişah ve hanedan için zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. 3) Tesettür kalkacaktır. 4) Fes kalkacak. uvgar toplumlar gibi şapka givilecektir. 5) Latin harfleri vürürlüğegirecektir." Bunları defterıne yazan Mazhar Müfit. "Danlmayın ama Paşam. hayalci yanlannız var" dedikten sonra ekler: "Cumhuriyetin ilanını başaraum, üst yanı yeter de artar.'1 Mustafa Kemal, Mazhar Müfit'e "Defterin bu yaprağını kimseye göstermeveceksin. sonuna dek gtdi kalacak" dıye emir vermıştir. (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber) Çünkü Atatürk. Anadolu'daki ulusal, dinsel. toplumsal, siyasal, asker ve sıv il güçleri Kurtuluş Savaşı amacında bir araya toplamak ıstiyordu. Hedefın zamanından önce açıklanması, istenmeyen sonuçlar yaratabilirdi Yarın: Mustafa Kemal ile Alevi-Bektaşi topluluğu M u r t a z a D e m i r : P i r S u l t a n A b d a l K ü l t ü r D e r n e ğ i K u r u c u C e n e l B a ş k a n ı Sevgi bizim (Hnimizdir, başkasına inanmayız O smanlf ya, Yavuz, Kuyucu Murat, Ebus- suudanlayışının, yani Sünnı-lslam şe- riatının egemen olmasından sonra, im- paratorlukla beraber Anadolu Alevi- sinin geleceği de kararmıştır. Fanatik, Alevilik karşıtı Sünni yurttaşlann bilincinde oluştu- rulan, düşmanlık ölçüsündeki derin çelişkinin temel- leri o dönemde atılmıştır. Yavuz Selim dönemi din ule- malanndan Hamza Efendi şöyle fetva \ermektedir: ".„ Bunlan (Kızılbaşlar) kuîp topluluklannı dağıt- mak, bütün Müslümanlara vacip ve farzdır. Bu kav- ga sırasında Müslünıanlardan ölen şehit ve cennette- dir. Onlardan ölen ise hor ve hakir cehennemin dibin- dedir(™)" Bu örneğin yüzlercesini yazmak mümkün. Çağdaş dünya ülkeleri, uzay çalışmalan v e daha iyi yaşam ko- şullan için gece gündüz çalışırken, bizim halen bun- lan tartışıyor v e yazıp çıziyor olmamız oldukça can- sıkıcı bir durum. Keşke koşullar değişmiş olsa ve bu küfürnameleri tekrarlamış olmasaydık. Ancak evle- rimızde ve okullarda bu anlamda verilen eğitim, de- ğişmediğinden. zihinsel değişim sağlanamadığı gibi, 1980 sonrasında daha da kötüleştı. Cumhuri>et Tür- kiyesinin koşulsuz savaşçısı; laik, demokratik, rao- dem Türkiye hedefınin en önemli güvencesi, Atatürk sev dalısı Aleviler, bugün de benzer aşağılamalarla kar- şı karşıya. LaikTürkiye'nin Milli Eğitim Bakanlığı, Talim Terbıye Kurulu'nca orta öğretim okullanna tavsıye edılen sözlüklerde Alevîlenn ana^Tîâcı tanı- madıklan; ensest ilışkıde bulunduklan; günahkâr bir mezhebin üyesi oldaklan; veya düşük ahlaki değere sahip bir topluluk olduklan (bkz. tnkılap Aka Kita- pevi, Büyük Türkçe-lngilizce Sözlük, sayfa 501, A. Vahit Moran T. lng. Söz. Sayfa 673, Yeni Redhouse Türk. lng. Söz. Sayfa 662, Turhan Kitapevi, Türk. Bü- yük lüfat Sayfa 575. vb) yazılıdır. Laik Türki> e'nin bir kurumu olan Diyanet İşleri Baş- de işine gelmiş. vermemiş. Neden? Çünkü Aleviler ikinci sınıf yurttaş olarak kalmayı bılinçaltında (zım- nen) kabullenmişler. Aleviler gerçek anlamda ve bilinçli olarak yöne- tim erkinde söz sahibi olsalardı, hiç o aşağılık iftira- lar, o kitap niyetine gençlerimizi zehirleyen, bölücü- lük tohumlan eken zırvalar. talim terbiye denen ku- rul üyeleri ve benzerleri yerlerinde kalır mıydı? ç Oiyasal bir açmazın, kısırdöngünün, çaresizliğin içindedir Aleviler. Ilginç ve şaşılası bir durumdur. Kayıtsız şartsız oy verdiğimiz parti bir şey vermediği gibi sahip de çıkmaz bize. Çünkü onlan mahcup etmeyeceğimiz, elimizin mahkûm olduğunu, bazen de aslanlar olduğumuzu söylerler. Biz Alev ıler de geri kalmış, bırakılmış diğer halk kesimlerinin tipik bir örneğinı oluştururuz. Durumu- muzdan ve konumumuzdan da bellidir ki, biz Alev i- ler ülkemizın potansiyel odacı, kapıcı ve işsizi duru- mundayız. Dev lette Alevi inançlı bir tek müsteşar, va- li, genel müdür. büyükelçi, emniyet müdürü, belki kay- makam dahi yoktur. Toplumsal gerçeğimiz böyley- ken, diğer toplumsal kesirnlerden farklı birkaç özel- liğımiz daha vardır. Bırincisi, Alevi olduğumuzu ıd- tiia^tmetde birrrkte Aleviligi \-e Alevi etiğmi bilme- kanlığı, Alevilik için 'bir meşrep' tanımını uygun bulmaktadır. Osmanlı döneminde olduğu gibi fetva bölümü oluşturan kurum. fetva bölümüne gelen so- rulann büyük çoğunluğunu, ".\te\i veÇingenelerleev- lenilir mi" sorusunun oluşturduğunu açıklamaktadır. Yukanda ikı örnek var: Biri Osmanlı döneminden diğeri Cumhurivet... Ne değişmiş? Hiçbirşey! Top- lumda Alevilerle ilgili önyargı değişmemiş de, Ale- vilerin genel (sosy al. siyasal) konumlan mı değişmiş? Hayır! Aleviler haklannı istemeyince, yönetenlerirr memızdir. Ikincisi, Alev ı ana-babadan doğmuş olmak- la, hem Aleviliğin. hem de devrimciliğin müktesap hakkımız olduğu yanılgısını taşımamız. Okumadan. öğrenmeden. kendimize dahi haynmız olmadan, Tür- kiye'yi, hatta dünyayı kurtaracağımızı varsaymamız- dır. Sorunu ve çözümü bilmeden. bildiğimizi de bil- meden siyasette, ekonomide, kitle örgütlerinde, her konuda ahkâm keseriz. Çünkü biz Aleviyiz. her ko- nuda uzmanlık bize Tann vergisidir! Siyasal biraçmazın. kısırdöngünün. çaresizliğin için- dedir Aleviler. llginç ve şaşılası bir durumdur. Kayıt- sız şartsız oy verdiğimız parti bir şey vermediği gibi sahip de çıkmaz bize. Çünkü onlan mahcup etmeye- ceğimiz, elimizin mahkûm olduğunu, bazen de aslan- lar olduğumuzu söylerler. Allah için biz de hiç mah- cup etmedik onlan. Sağ ve liberal partiler de bir şey vermez, sahip çıkmazlar bize. Onlarda haklıdır. Ya- ni biri koşulsuz oy verdiğimiz için, diğerleri de ver- mediğimiz için dikkate almaz, adam yerine koymaz- larbizi. Hocanın söylediği gibi iki taraf da haklıdır Yapılan hesaplara göre. Alevilerin oy verdıkleri partideki oy oranlan yüzde 7O'tir. Buna karşın. son kurultayda parti meclisine yansıma oranlan yüzde 10 bile degildir. Seçilenler de genel başkanın işare- tiyle seçilebilmişlerdir. Aleviler bu kısırdöngüden kurtulmak \e önlerini açmak istiyorlarsa, siyasi geleneklerini ve alışkanlık- lannı masaya yatınnak. yeni siyasal seçenekler ya- ratmak zonmdadtriar: ALAADDIN HOTEL •••• tncekum Alaaddin Hotel, Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur, spor, eğlence dolu bir ortama sahiptir. Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan İncekum Alaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir. Yılın 300 gününün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindeki otelimizin odalan ile tüm kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır. Özel banyolu odalarımız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evinizi aratmayacaktır. İncekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapalı barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme havuzu, özel plaj alanı, iskele, su sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır. Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu. 500 kişilik restoran, alakart restoran, pasta salonu, televizyon salonu, oyun odası, alışveriş mağazaları ve manzara terasları ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır. İncekum Alaaddin Otel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha tattıracaktır. Rezer\'asyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle