Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 25 TEMMUZ 1998 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
turan Kurslan ve Cinler...
DAFİ
M
ayıs ayı gazeteleri, ki-
mi Kuran kurslannı
cinlerin bastığını.
Konya'nın Selçuklu
mahallesindeki bir
Kuran kursunda da
'-cçMiiğL.' yaşandığnnı yazdılar. Ya-
şamçı azılan panik'ir» tanıklan olarak
da,:- S yaşlannda. başları bohçalan-
mışirkızın resrrrini yayımladılar. Ta-
nık zİTin anlattıklanna göre bir oda-
yaçd hıiş Yasinsıresi'ni okuyorlarmış.
Binn atlanndaki kırm ızı minderinde-
\imîin, kendilerinin d e görünmez bir
gûç raindan. odanuı duvarlanna dog-
nı ıtıiipni duyumsamaya başlamışlar.
Derkn Kuran bocalan, aniden belırip
kenderni duvardan çekip alarak kur-
tarm. nsanın aklı olrnasa da bu saç-
malıa hansa!
Bıhıber bana çocukluğumun Tuz
Gölüıcb boğulan 'Cinci Hoca' öyküsü-
nüamrattı. 1930'luyillardaydı. Bizim
AkkMa-Büman. Sanoglan çevrelenn-
de \aıaı bir 'Cinci Hoca' türemişti. Ge-
nellile ^alas Tuz Gölü yöreşinde yaşa-
dığı: ;öün öte kıyısındaki Üzertik kö-
yündnHratlamada5-6 km'likgölüge-
çerePaas'a vardığı; Kayseri, Bünyan,
Akkıla ve Sanoğlan çemberini günde
üç ke d)laşarak göle döndüğü, bir ge-
cede u tez Mekke'ye vanp geldiği an-
latılıra. Lorkulu gözlerle. CinciHoca,ka-
dın dstıydu. Hasta kadınlan, geceleri
bacaLrdan inerek sagaltır. doğurmuş
kadınar albasnıasından korur, evlene-
meyeı kızlann bahüannı açar. güzel-
leştirr. çocuğu olmayan kadınlann ge-
celenyaaklanna girerek, kocaianyla
nasıl evışmeleri gerektiginin deneyle-
rini yaptınrdı. Erkeklerden nefret eder.
özelliklenamazvakitlericamiyegitme-
yerek evde kalan erkeklere inme indirt-
tiğı (felç ettirdiği) sö\ lenirdi. Cinci Ho-
ca,kim idi. neydi, neciydı, kimse bilme-
di. Bir de duyuldu ki, Cind Hoca, Kızı-
lırmak'm öte geçesindeki Küpeli sırtla-
nndan bacaldannı gerip Yahyalı çiftli-
ğine atlarken Palas Tuz Gölü'nün tam or-
tasınadüşüpboğulmuş. Buhaberyayıl-
dığında ben ilkokulun 3. sınıfmdaydım.
O günden sonra bizim köyden hiç kim-
se Palas Tuz Göiü'nden kaçak tuz çek-
meye gitmedi.
Hiiseyin KâzmTın 1927 yılında eski
yazıyla yayımlanan "Büyük Türk Lü-
gatTndayazıldığınagörecın. "metekvc
şeytan cinsinden olup. duyu organlany-
la \ariığı belirlenemeven. biçim ve nice-
Hgj belirsiz, ancak us yolu\ la \ar sayılan
bir varlıktır. Degişik biçimlere girebilen,
ama hiçbir zaman görüntü vermeven,
kimi kez iyilikçi. çoğu kez körülükçü bir
yaranktır*'. Kuran'ın bıldırdığıne göre
de cin. "ateştir, ateşten yaratilmıştır'*.
Hira dağtnın calılıklannda. mağarala-
nnda yaşamaktadır. Kökenbilimsel ola-
rak Habeşçedeki 'cann' kökünden türe-
tilen cin, insan özellikleri ve benzerlik-
leri taşıyan, fakat ınsan olmadığı gibı sey-
tan da olmayan, ama ussal davranabilen,
bu özelliğiyle de insanlarla kolay ilişki
kurabilen, değildiğinde yakan, titreten,
sıtma ve sara nöbetleri gibi nöbet tuttu-
ran gizemli bir varlık.
tslam Ansiklopedisi'nde yazıldığına
göre Muhammet, insanlara olduğu gi-
bi, cinlere de gönderilmıştir. Çünkü Ruh-
ül-emin, yani Cebraıl. "Oku" buyruğu-
nu getirdiğinde dn de orada Hira da-
ğındaki mağaranın ağzında onlann ko-
nuşmalannı işitmiştir. Onun için Isla-
miyetin ilk yıllarında dn'e Tannsal bir
kimlik bile verilmiş, fakat sonra inen
Saffatsuresinin 158.ayeti üzerinecinle-
re yöneltilen Tannsallıktan dönülmüş-
tür. Orada şöyle deniyor: "Allah'la cin-
ler arasında bir soy bağı icat ettiler. And
olsun ki cinler de kendilerinin hcsap ye-
rine götürüleceklerini bilirier. Allah on-
lann nitdendirmelerinden annmıştır."
Eskil Habeş Arapçasında bir tür or-
man ve yaşam mitidir dn. Yabanıl doğa
mitidir. Hem korkulan hem de yaşatıcı-
lığından veyaratıcılığındandolayı.kut-
sallaştınlan, tapınç nesnesi gibi algıla-
nan bir güç. Islam dinbilimcileri. Islam
kelamcılan \e Kuran yorumculan yıllar-
ca tartışmışlar, Kuran'ın degışık anlatım-
larla 6-, 37. ve 72. surelerinde geçen cin
kavTamlannı. Kimileri bu ka\ramı iş-
levlerine göre adlandırmışlar. Örneğm,
gııL, gul yabani, ölmüş insanlann kılığı-
na girerek yaşayanlann arasına kanşan
cin; ifrit insanlann zihnine girip aklını
çelen, insanlann kötücül yanlannı gı-
dıklayan cin: sılat, vericı (mükrün). in-
sanlann gönüllerine girerek onlan iyi-
liğe, dostluğa. vericiliğe ve sürekli ba-
nş içinde yaşamay a. sevecenliğe yönlen-
diren cin. Bir tür meleksi cin yani. Halk-
bilimsel yaklaşımlarla bir tür masal ki-
şisidir. Habeşistan'danTunus'akadaruza-
nan Kuzey Afrika sıcak kuşağınm iiret-
tiği. her boyaya. her kalıba girebilen adı
var, aslı yok bir görünmez.
Merhabalaştığım bıri geçenlerde ba-
na. cinlere inanıp inanmadığımı sordu.
lnanmıyorum, dedim. Öyle ise sen Ku-
ran'a da inanmıyorsun. dedi. Ben de
ona, sen inanıyorsan. ünlü Islam bilgin-
lerinden ve Kuran yorumculanndan, ör-
neğin Farabî tbn Rüşt tbn Haldun. tbn
Sina vb'nin Kuran-cin ilişkilerini. Ku-
ran-cin tartışmalarını oku. hatta Kuran "ı
baştan sona bir güzel oku. ondan sonra
düşüncelerini söyle, dedim. Gerçekten
de iki Mağripti dinbilimci. İbn Rüşt ve
İbn Haldun,dintoplumbilirpi vedintin-
bılimi açısından yaklaşırlar Kuran'daki
rinkavramına. İki Maşnklılslambilım-
ciden Farabî, Kuran dakı cinin niteliği-
ne'liği ve nesnel dünya ile ilişkilerine kuş-
kucuyaklaşır. Karmaşık. uslamlamayo-
luylacin kavramına ulaşılamayacağıan-
lamına gelen birtakım yorumlar, tanım-
lar yapmakla yetinir. İbn Sina ise cin
kavramının halkbılimsel ve masalsal bir
kişileştırmeden öte bir anlamı ve ya-
şamsal bir işlev i olmadığı gibi nesnel bir
karşılığının da bulunmadığını söyler.
Binbir Gece Masallan'ndan ömekler ve-
rır.
Cin denen bu sanal varlığın, durup
dururken Konya'da bir kız Kuran kursun-
da ortaya çıkması gerçekten dikkat çe-
kicidir. Hem de kızlar Kuran'dan. Tan-
rı'nın tekliğinı bildiren ve "Kuran'ın
kalbi" sayılan bir sureyi, Yasin suresini
okumaya. öğrenmeye çalışırken ortaya
çıkması daha da dikkat çekicidir. Ya Ku-
ran kursu öğreticisinin, tam da çocuk-
ların kırmızı bir halı tarafmdan duvar-
lara yapıştınlmaya çalışıldığı bir anda yer-
den biter gibi orada bitmesine ne dersı-
niz?
..Haberde Kuran öğreticisinin (*) cin-
siyeti verilmiyor. Öğretici bayan değil de
erkek ise bu cin işj daha da ilginç ola-
caktır. Daha başjca sorular da takılıyor
insanın usuna. Ömeğin: Cinler neden
resimdeki dört güzel kızımız Yasinokur-
larken ortaya çıktılar. O surede ne cin la-
fi geçiyor, ne de cinlere sataşma ve on-
lan kötüleme var. Neden bu cin taifesi
hep kadınlann, özellikle de genç kadın-
lann vekızlann bulunduklan yerlerde ko-
nuşlanıyor? Hep kadınlara. kızlara mu-
sallat olup onlara eziyet ediyor, onlan kor-
kutuyor. onlan yoldan çıkarmaya çalı-
şıyor da erkeklenn bulunduklan yerle-
re, okullara uğramıyor? Hem neden hep
dinin. diyanetin bulunduğu, Kuran'ın
ayetin okunduğu yerleri seçıyor bu cin
denen sanal yaratık? Hem sonra neden
çoğunlukla dininde, ibadetinde, başı
bohçalı, dipten doruğa örtünmeli dini-
bütün kadın ve kız?.. Sokakları. laik
okullan. oralarda başı açık, uygar gi-
yimli. kız erkek dünya işlerine kendile-
rini vetmiş; cinleri, perilen kişkişleyip
bugünden yanna dünyayı yeniden kura-
caklarmış gibi ter döken. ömür tüketen,
us yürüten insanlan neden görmez ya da
görmezdengelirbukırmızıhahyasanl-
mış kahrolası cin?..
Konya'da Kuran kursunun birodasın-
da kırmızı bir halı tarafmdan duvarlara
yapıştınlan, ağızlan Yasin'li dört zaval-
lı kızın gazetede yayımlanan resimleri-
ne bakıyorum, insanlığımdan utanıyo-
rum. Cumhuriyet'in 75. yılında kadın-
lanmızın. kızlanmızın başlannı bohça-
layıp kafalannın içini cin. peri masalla-
nyla mı doldurmalıydık?.. Yüce Ata-
türk'ün sesinin yankılandığı yerlerde,
(mekânlarda),bulunduğu orunlarda, cin-
lerin fınk attığı Kuran kurslannı Yüce
Meclis'in karan ile ihya etmenin takıy-
yeciliğine soyunup. çığırtkanlığını mı
yapmalıydık?..
(*) Oğretmen bir aydınlanma terimi-
dir. Kuran ögreticilerine oğretmen den-
memeli, öğretici, Kuran öğreticisi den-
meli. M.D.
Başbakan Sayın Mesut Yılmaz'a...
ECZ.ERKAN Ö N S E L lstanbul Eczacı
# itanbul Eczacı Odası. ilaçta patente karşı ül-
1
<e çapında bir kampanya yürütüyor. Onü-
•nüzdeki aylarda ilaçta patente karşı daha yo-
|un .eylemler düzenleyeceğiz. Sendikalara.
demokratik kitle örgütlerine, meslek odala-
nna, siyasal partilere ilaçta patent dosyası-
nı sunduk. Konuyu kamuoyu öniinde sıcak tutma-
ya özen göstereceğiz. Çünkü tartıştığımız konu in-
san sağhğı ve Uaç.
Sayın Başbakan, önce ilaç ve halk sağlığınayö-
nelik birkaç önemli saptama yaparak konuya gir-
mek ve dikkatinizi çekmek istiyoruz.
- tlac, yoksul-zengin her yurttaşa gereksinim du-
yuldufunda hemen bulunması gereken bir ürün-
dür.
- İlaç, insanlann kendi tercihleri ile seçebilece-
ği, sıradan bir tüketicinin talep esneldiğinin bu-
lunmadığı bir üründür.
- İlaç, tüketicisinin (hastanın) hakkında en az
bilgi sahibi olduğu ürünlerden biridir. llacm ko-
ruyucu ve tedavi edici etkilerinin yani sıra oluş-
turduğu yan etkilef hedeniyle önemli birrisk po-, .
Odası Başkanı
tansiyeli mevcuttur. Dozunda alınmadığında ilaç
bir 'zehir'dir. Bu yüzden hekim-hasta (reçete)-ec-
zacı alanı özel bir alandır.
- İlaç. kamu sağlık harcamalan içinde yüksek
bir oranda yer alır.
Özetle ilaç. insanın "sağhkk yaşam hakkı"nı
kullanabilmesi için "olmazsaolmaz'"lığı olan çok
özel sosyal ve stratejik önemi olan bir üründür. lla-
cın önemi üzerinde hemen herkes a>nı düşünce-
de olabilir. Ancak onun arandığında bulunup ula-
şılabilir olması. başka bazı önemli konulan da
gündemimize alır. Orneğin ilaçta patent bunlar-
dan birisidir. İlaçta patent, birtekel hakkıdır. Onun
bulucusunun haklanna hizmet eder ve bu yönü ile
kamusal-toplumsal olanla uzlaşmazçelişki (anta-
gonizmtoluşturur.
Zaten bu durum. patent haklan tartışmalannda
"Özd olan, kamu haklan ileçeliştiğinde, kamu ya-
ran esas ahnu-" hükmü ile ifade edilir hukuktâ.
Yabancı ilaç tekellerinin ilaçta patent konusun-
da bunca bastırrrialan nedensiz değildir. Üstelik
bütün bu dayatmalar bilimselük kılıfı ile yapılı-
yor. Mazlum milletlerin yeraltı, yerüstü kaynak-
lan (hammadde) uzun birtarih sürecinde emper-
yalistlertarafindan talan edildi. Bu talan. serma-
ye ihracı ile birleştiğinde elde edilen sınırsız sö-
mürü, Batı emperyalizminin zenginlik temelini
oluşturdu. Şimdi onlar bu zenginlik temeline da-
yanarak yeni ilaç formülleri bulmada milyarlarca
dolarlık fonlan AR-GE'lenne (Araştııma-Geliş-
tirme) yatırabiliyorlar. Ve bu rezil eşitsizliği da-
yanak yapıp ilaçta patentle mülkiyet haklannın bü-
yük savunucusu rolünü üstlenebiliyorlar.
Sayın Başbakan. işte bu yalanlarla ülkemizde-
ki "ulusal ilaç politikası" tasfıye edilecek. İlaçta
patent yürürlüğe girerse:
- Yerli ilaç sanayii ortadan kalkacak.
- Jenerik ilaç üretimi yapılamayacak, doiayısıy-
la. ilaç giderek pahahlaşan ticari bir metaya dö-
nüşecek.
- Emperyalist dayatmalar ambargolara, savaş-
lara dönüştüğünde ülkenizde ilaç bulamaz duru-
ma düşeceksiniz. Irak'ın ABO karşısında ilaç bu-
lamaz hali hafızalanmızdan silinmedi.
- Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK gibi büyük
sosyal güve^lik^urumlannın geleceği ilaçta pa-
tentle birlikte yabancı ilaç tekellerine teslim edil-
miş olacaktır. Sayın Başbakan, Türkiye'ye yapı-
lan bu dayatmalara Tansu Çiller aracılık efti. ls-
tanbul Eczacı Odası, Tansu Çiller ve kabinesi hak-
kında görevlenni kötüye kullanmak ve anayasa-
nın birçok hükmüne aykın davranmak nedeni ile
suç duyurusunda bulundu.
Tansu Çiller ve kabinesinin Yüce Divan 'da yar-
gılanmalannı talep ettik. Şimdi beklemedeyiz.
Siz. aynı çizgiyi devam ettirmeyiniz. Bu anlaş-
malann altına imza atanlar, zaman gelecek halkın
arasında dolaşamayacaklar.
İlaçta patent uygulamasını öngören 566 sayılı
kararnameyi yırtıp atınız. Bunu yapamıyorsanız
bu ülkeye 5 yıl soluk aldıracak erteleme yetkini-
zi kullanınız.
Biz bu ülkenin. bu halkın evtaüan olan eczaa-
lanz.
"Kaderüniz ülkenin, ulusun, halkın kaderine
sunsıkı bağlıdır."
Uzmanı olduğumuz ilaç konusunda iktidarlan
uyarmak, kamunun çıkarlannı ön planda rutmak
mesleki görev imizdir. Bu sese kulak veriniz. Ve
gereğini yapınız. Saygılanmızla.
PENCERE
En Büyük TehlikeL
'Tehlike' ile 'tehdit' hısım
akraba iki kavram, sanki kar-
deş çocukları...
Tehlike büyük bir zarara
ya da yok olmaya yol aça-
cak bir durumdur.
Ya tehdit?..
Yakın tehlikedir tehdit.
Peki, laik Türkiye Cumhu-
riyeti'ni tehdit eden en bü-
yük tehlike nedir?..
Türk Silahlı Kuvvetleri di-
yor ki:
"Irtica!.."
Çağdaş yaşam biçimini
benimseyen her insan ve
her aile için bu uyarıya ku-
lak vermek kaçınılmaz oldu.
Çünkü irtica çağdaş insanı
tehdit ediyor; işte Iran, işte
Cezayir, işte Afganistan...
Ya çağdışı bir karanlığa
sürükleneceğiz ya da insan
gibi yaşamayı yeğleyeceğiz.
•
Ancak ülkemizde irtica-
dan daha büyük bir tehlike
gün geçtikçe büyüyor.
Nedir o?..
"Laik yaşam" diye gözler
önüne sergilenen kepazelik
azgınlaştı.
Büyük sermaye deyince
akla ne gelir?.. Kimine göre
büyük sermaye, büyük pa-
ra babalarıdır; kimine göre
TÜSlAD'da toplanan işa-
damlandır; medyanın renk-
li sayfalannda her gün izle-
dikleri kişilerdir; 'sosyefe' di-
ye adlandınlan kesimdir; ya-
şamlan dergilerde gazete-
lerde sergilenen uçuk çev-
relerdir; mafîoziyle ya da ya-
n politikacı-yarı işadamı kir-
li tiplerie büyük sermayeyi
ayırmakolanaksız...
Çoğu ünlü işadamı da -
belki reklam olsun diye, bel-
ki gazetecilerin dürtüsüyle-
televizyon ekranlarında po-
litikacıdan daha çok boy
gösteriyor.
Peki, sıradan yurttaş bu
karmaşa içinde olaya nasıl
bakıyor?..
•
Yoksul vatandaş ya da sı-
radan yurttaş bu uçuk ve
renkli dünyaya kimi zaman
imrenerek, kimi zaman hay-
ranlıkla, kimi zaman kıska-
narak, kimi zaman öfkeyle,
kimi zaman tepkiyle bakı-
yor. Çünkü yoksul vatandaş
gün geçtikçe daha çok yok-
sullaşıyor; sıradan yurttaşın
hayatı zoriaşıyor, ağırlaşıyor,
katlanılmaz oluyor.
Cumhurbaşkanı Demi-
rel'in dediği gibi ülkenin ba-
tısında Hollanda zenginliği,
doğusunda Hindistan sefa-
letini yaşayan kesimler var.
Televizyon en yoksul eve gir-
diğinden, çelişkiler gözler
önüne sergileniyor. Iş dün-
yası adına ekrana yansıyan
görüntüler, inanılmaz birtü-
ketimin, akıl almaz bir gör-
güsüzlüğün, zavallı bir ay-
mazlığın sarhoşluğudur;
medya da kendini bu dalga-
ya kaptırmış gidiyor; top-
lumsal ve kişisel ahlak öl-
çülerini paramparça ederek
yaşamanın "yükselen de-
ğerter"e dönüştüğü birger-
çek...
Fakiri, fıkarayı, dar gelirli-
yi, ezilenleri savunanlarla da
alay ediliyor:
- Üçüncü dünya solcusu-
nabak!..
- Dinozor!..
•
Irtica tüketim görgüsüz-
lüğünün memelerinedudak-
larını dayamış besleniyor,
ekranlardaki çirkin görüntü-
leri sıradan yurttaşın gözü-
nün içine sokuyor ve diyor
ki:
" - Laik yaşam budur!.."
Oysa laik yaşam bu değil-
dir, ama, MÜSlAD'ın karşı-
sındaki TÜSİAD derdini an-
latabilirmi?..
Her işadamı Vehbi Koç
olabilir mi?..
Vehbi Bey yaşamının sa-
deliğiyle ün yapmıştı; ama,
sanırım tek kaldı.
Ancak güncel çılgınlığın
inanılmaz tüketimi de süre-
mez; irtica tehlikesi bu or-
tamda büyür; seçim sandı-
ğında ağırlığını arttırır; gele-
ceğimize pençesini geçirir.
En büyük tehlike işte bu-
dur.
• BU TEKNOLOJİ DEĞİŞMEDİ, DEĞİŞMEYECEK •
oüuük el ka
nın en
ısı
kezınde 80 uö
erce e
yorenın
l naltısı ve
sıyonunaanl
Yıl 1960 Fabrikalarımızdan
dilediginizi seçın
* Rugstore, aynca eski el dokuma halılannızı gerçek değerine alarak zevkinize
uygun yenileriyle değiştiriyor. ^ ^ ^ ^ ^ ^
*Rııgstore'dan aldığınız el dokuma halılan ^ ^ ^ S 3 J 3 güvencesiyle sigortalı.
*Rugstore'dan aldığınız el dokuma hahlanm evinize teslim ettirebilir veya
eviniz için uygun olup olmadığını deneyebilirsiniz.
* Rugstore'da tüm el dokuma halılan ömür boyu bakım garantili.
ligstore'da tüm el dokuma halı ve kilimler gerçek değerinde üstelik bütçenize
uygun ödeme koşullanyla.
*Rugstore'da satılan tüm el dokuma halılan sertifıkalı.
*Rugstore'dan aldığınız sertifıkalı ve rozetli el dokuma halılannı isterseniz
bir yıl içinde değiştirebilirsiniz.
* Rugstore'da tüm el dokuma halılannızın periyodik bakımını da yaptırabilirsiniz
Yıl 1998 Fabrikalarımızdan biri...
Rugstore 3K H a l ı n ı n
tescilli markasKİır.
Yeşilova mevkii E-5 üstü
34640 Florya İSTANBUL
Tel: 0212-541 22 22 (Pbx)
Faks: 0212-540 77 37
E-Mail: 3kbali«turk.Det w » Skhalı. c PABK AIAKIMIZ MEVCVTTU*.