15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
"SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 1998 CUMA HABERLER Budak'tan Barutçu'ya tepki • İstanbul Haber Servisi - DİSK Genel BaşkanıRıdv an Budak. DVP Zonguldak Millervekili Ömer Barutçu'ya gönderdiği mesajda. Tansu ve Özer Çiller'ın maKarheını araştırma komısyonunda sarf ettiği sözler nedeniyle Türkive kamuoyundan özür dilemesini ıstedi. Budak mesajmda "Savın Ecevit ve Sayın Temizel"in dürüst kişiliklerinin tartışılmayacağı bır gerçektır. Adana Mılletvekili Tuncay Karaytuğ'a yaptığınızsataşmayı anlamak ise hiç mümkün değıldır. Özür dilemezseniz Sayın Ece\ir ve Sayın Temızel'e söylediklerinizi bir yurttaş olarak ben de size söylüyorum" dedi. Örgiit operasyonu U İstanbul Haber Servisi - Istanbul'da. PK.K iiyesi olduklan ileri süriilen 5 kişi ile bunlara yardım \e yataklık etiıkleri belırlenen 4 kişi. bir adet ruhsatsız '.tabancayla birlikte gözaltina ".«almdı. Dün yakalanan ckişilerin sorgulamaları j^onucu, halktan zorla para cîopladıklan, Türkıye ile tiyurtdışmdaki ülkeler \arasinda kuryelık yaptıkları J iddiaedildi. TÜPk, Bila'yı ziyaret etti İstanbul Haber Servisi- "•Devlet Bakanı Hikmet Samı Türk ve FP Genel Başkanı -'Recai Kutan, istanbul ' ^Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesı'nde ' '[tedavisi siiren Fikret Bila'nın ""ailesini ziyaret ettı. Türk ve *Kutan. Prof. Dr. Cengiz tı; Kuday'dan Bila'nın sağlık durumu hakkında bılgi aldı. >: 'Bila ailesini TRT Müdürü Yücel Yener ile İstanbul "Bölge Müdürü Orhan Ertanhan da ziyaret etti. Başbakanı gitti _.'.• İstanbul Haber Servisi - ". Resmi bır ziyaret içiri Türkiye'de bulurrafi tepanya Başbakanı Jose Marıa Aznar ve eşi, dün Ayasofya Müzesi ile Sultanahmet Camii'ni gezdi. Ispanya Başbakanı'nın eşı Ana Botella ise daha sonra Kapalıçarşı'da Bedesten Çarşısı'nda alışverış yaptı. Aznar ve eşi dün Ispanya'ya döndü. DGM'den kitap toplatma kararı • İstanbul Haber Merkezi - Pen Yayınlan sahibi Ahmet Önal. yayınevinden çıkan Prof. Dr. Celile Celil. M.S. Lazarev. O.I. Jagalına. M.A. Gasaratyan, Prof. Dr. Şakire X. Mihoyan tarafından hazırlanan "Yeni ve Yakın Çağda Kürt Siyaset Tarihı" adlı kitabın İstanbul 2 No'lu DGM Yedek Hâkımliği'nce toplatılmasına karar verildiğini açıkladı. Hıdı feribot hizniete girdi • İstanbul Haber Merkezi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin satın aldığı -Adnan Menderes" adlı feribot Yenikapı-Bandırma seferlerine başladı. Feribot Yenikapı'dan 10.15. 15.00 ve 19.30 saatlerinde, Bandırma'dan ise 08.00. 12.30 v e P . 15 saatlerinde hareket edecek. Hızlı -milyon. indirimlı yolcu isicreti 2 milyon. otomobil (sürücüdahil) 12 milyon 500. minibüs, kamyonet 15 milyon lira. Araçlarla feribota binen. sürücü haricindeki yolcular indirimli yolcu ücretı ödeyecek. Hızlı feribot Istanbul-Bandırma arasını 1 saat 45 dakikada gidiyor. BektPik kesintisi • İstanbul Haber Servisi - Boğaziçi Elektrik Dağıttm AŞ Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, Sanyer'deki Cendere, Ayazağa Köyü yolu, Örtel Tül Fabrikası v e çev resıne bugün 08.00-18.00. Güngören Köyiçi. Güneştepe Mahallesi, Gençosman Mahallesi, Merkez Mahallesi'nın Atatürk Caddesı. Abdi lpekçi Caddesi ile Soğanlı Caddesi çevresıne ise 26 Temmuz Pa2ar günü saat 06.00-08.00 arasında elektrik verilemeyeceği bildirildi. Basm Konseyi Başkanı Ekşi, sansürün 90 yıl önce kaldınldığmı sanmanın safdillik olduğunu söyledi Sansür yine sürüyorİSTANBUL (AA) - Sansürün kaldınlışı- nın 90. yıldönümünde, Türkiye'de hâlâ san- sürün. Abdülhamit döneminde olduğu ka- dar açıktan olmasa bile. daha ince yöntem- lerle devam ettiği ileri sürüldü. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Nail Güreli, sansürün kaldınlışının 90. yıldönümünü, geçenyıllarda olduğu gi- bi yine bir bayram olarak kutlamadıklannı söyledi. Güreli, "24 Temmuz'u, bir müca- dele volunu sürdürmek amacıyla Gelenek- sel Gazeteciler Günü olarak anıyoruz" de- di. 24 Temmuz'u, "basm özgüıiüğü müca- dele azmini tazeleme ve yeni kuşaklara ak- tarma günü" olarak nitelendiren Güreli, "Bu yılki 24 Temmuz'u da demokrasi ve in- san haklan açısından eksikliklerle, ayıplar- la ve hüzünle idrak ediyonız" diye konuş- tu. Sadece son bir ay içinde bir gazetecinin röportajından dolayı mahkûm edildiğini ve 10 aylık cezasmı çekmek üzere cezaevine girdiğıni. bir başka gazetecinin köşe yazı- ları nedeniyle askeri mahkemede yargılana- rak 14 ay hapse mahkûm edildiğini vurgu- layan Güreli. bir başka gazetecinin de kitap- laştırdığı röportajlan nedeniyle üçüncü kez DGM'de yargılanmaya başladığını bıldırdi. Güreli, şunları kaydettı: "Bütün bunlarde- mokrasinin ayıplandır. Düşünce açıklama ve Uetişim özgürlüğünün önündeki engeller ve baskılardır. bir tür ağır sansür uygulama- landır. Bunlann sona ermesi için. mücade- le azmimizi bu 24 Temmuz'da pekiştiriyor ve temel insan haklanndan olan halkın ger- çekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının aracı olan Uetişim özgüriüğünün eksiksiz uvgulanmasını istiyomz." Ekşi ve Sonay'ın görüşü Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi de basında sansürün 90 yıl önce kaldırıldığı- nı sanmanın \e iddia etmenin "safdil- lik"ten başka bir şey olmadığını söyledi. Ekşi. "Sansür. Abdülhamit döneminin ka- ba yöntemleriyle değil. cağımızın ince me- totianvla maaiesef hâlâ devam edivor" de- di. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı ZiyaSonayda "90 yıl son- ra bile sansür, şekil değiştirerek, keyfî uy- gulamalar. siyasi baskılar ve ticari kayg>- larla hâlâ sürdürülmektedir" şeklinde ko- nuştu. Gazetecilerin habere ulaşamadığı- nı, bazı haberlerin siyasi baskılar nedeniy- le yazılamadığını ve yayımlanamadığını belirten Sonay. basındaki tekelleşme ne- deniyle de gazetecilerin baskı altında bı- rakıldığını bildirdı. Sonay, RTÜK tarafın- dan televizyonlann cezalandınldıgını, ek- ranlann karartıldığını belirttı. RTUK. üye- si Şevki Göğüsger ise Türkiye'de bugün uygulanan sistem göz önüne alındığında sansürden söz etmenin mümkün olmadı- ğını söyledi. 24 Temmuz'un Türk basını için ayn bir anlam ve boyut taşıması ge- rektigini vurgulayan Prof. Dr. Gezgin. " Basın özgüıiüğü isteminin daha güçlü di- le getirildiği ve somut önerilerin. girişim- lerin öne çıkanldığı bir gün olmalı 24 Tem- muz. Meslek örgütlenmelerinin ve akade- mik çevrenin bu amaç doğrultusunda bir arayagelmesi bir zorunluluktur" diye ko- nuştu. Gezgin. basındaki tekelleşmeye de dikkati çekti. Türkive'de 1857'de Basmahane Nizam- namesi ile başlayan sansürün edebiyat üzerinde de etkileri görüldü. 1878'de oluşturulan Sansür Kunılu ve 1881 'de ku- rulan Encümen-i Teftiş ve Muayene. ede- biyat kitaplanna ve süreli yayınlara çok sert denetlemeler uyguladı. 2. Abdülhamit döneminde basılan her türlü yapıt. gelenek ve görenekler, lslam inançlan, ahlak ve siyaset açısından san- süre uğradı. 1876 tarihli Kararname-i Âli üzerine de Basiret ve Sabah gibi gazete- ler sansürle çıkanlan yerleri boş bıraka- rakyayımlamıştı. Bu dönemde Teodor Kasap. Hayal der- gisinde anayasanın "Matbuat Kanun Da- iresi'nde serbesttir" maddesini yeren ka- rikatürü dolayısıyla 3 yıl hapse mahkûm edilmişti. Aynı dönemde Namık Kemal'in "Son Pişmanlık" adlı romanı ise adı değiştiri- lerek "İntibah" veya "Ali Bey'in Sergü- zeşti" adıyla yayın izni alabilmişti. San- sür, 2. Meşrutiyet döneminde kaldınldı ve kaldınldığı tarih 1946 ile 1971 arasın- da Basın Bayramı olarak kutlandı. Lozan Andaşması 75 yaşmdaANKARA (Cumhuriyet Büro- su)- Başbakan Yardımcısı ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, 24 Temmuz tarihinin üç büyük olayın yıldönümü olduğunu anımsatarak "24 Temmuz 1908'de basından sansür kaldınlarak özgürlük ve de- mokrasi yolunda önemli bir adım ablmışhr. 1923'te Lozan Anlaşma- sı ile bağmısızuğımız ve ülke bütün- lüğümii/ güvence altına alınmışbr. 1963'te işçüere toplusözleşme ve grev hakkı tanınarak sosyal devle- tin gereği yerine getirilnüştir" de- di. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı YektaGün- görÖzden de, Türkiye'nin bağım- sız yaşama istencini yepyeni bir dev let kurarak kanıtladığını belir- terek Lozan'ın yalnız Türkiye'nin. Balkanlar'ın ve Ortadoğu'nun de- ğil. dünyanın banşa kavuşması için önemli dönemeç olduğunu söyle- -4v Ecevit. Lozaa Banş Anlaşma- sı'nın 75. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada. sözde müttefik bazı ülkelerin Lozan Antlaşması'nı dd- meye ve Türkiye'nin parçalanma- sını öngören Sevr'i tarihin çöplü- ğünden çıkarmaya heveslendiğini söyledi. Sansürün kaldınlışı ve iş- çilere grev ve toplusözleşme hak- kı tanınmasmın da 24 Temmuz'da kabul edildiğine dikkat çeken Ece- vit, "Bağımsızlık. özgürlük ve sov yal adalet insanlık onuruna varaşır bir devlct yapısının birbirini ta- manılayan önkoşuüandır. 24 Tem- muzlar da bu önkoşullann yerine getirilmesi yolunda birbirini ta- manılayanaşamalardır" dedi. Ha- pishanelerdeki düşünce suçlusu yazar ve gazeteciler konusuna de- ğinen Ecevit, demokrasinin kesin- ti ve kısıntılarla açılan yaralannın kapanmadığmı beiırtti. ADD Genel Başkanı Yekta Güngör Özden de, olağanüstü ça- balaria gücünü ve bağımsızlığını koruyabilen Türkiye'nin. emper- yalizmin dıştan ekonomik ve sos- yal. sapkıniığın içteki gerici ve bö- lücü kuşatmayla yıkılmasının he- deflendiğini söyledi. Özden. "Kamu maOannuıözen- siz \onetim ve kullanınıu gereksiz ve zarariı özelleştirme özentisi, Arap milliyetçiliğine bağlı şeriat devleti özlemi. enflasv onu körükle- ^.îp ekononıiv i sarsan sivasal ödün- lerle küreseüeşme. gtoballeşmesav- lanyla desteklenen uluslararası şir- ketlerin sömürüsü ve para kredi kuruluşlannın dayatmalan genç demokrasimizi yıkmayı amaçla- mışür'* diye konuştu. Lozan'la tüm Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası platformda kazandığı ilk büyük başannın, Lozan Antlaşması'nın imzalanışının 75. yıldönümü. Antlaşma. İsmet Paşa'nın başanlı dev let adanılığını ftîlaf Devletleri temsilcilerine de tescil ettirmesiv le imzalandı. dünyaya benımsetilen bağımsızlı- ğın düştüğu olumsuz durumu her yurtseverin düşünmesi gerektiğini kaydeden Özden. Sevryandaşlan- nın aymazlığını utandıncı bulduk- lannı belirterek şunları söyledi: "Şimdilerde kimi sözde dostla- rtn celişkileri. iküemleri ve üzüntü veren rurumlan, Lozan'da venii- melerinin varatOgı aşılamamış ve giderilernemiş duygulara bağlan- malıdır. İçtenlikli ve gerçek dost- luktan, kesintisi/ banştan vanavı/- Aynmlara ve aynlıklara karşıvız. İnanç sömürüsü ve Arap milüyet- çiUği peşinde kosanlan. ırkçıhğa sa- panlan. demokrasivi yozlaşbrma vanşındaki çıkarcüarla. bunlara ödün vererek iktklarda olmayı ve iktkiarda kalmayı beceri sayanlan kınıvoruz." ADD Cenel Başkanı Özden'den Lozan değerlendirmesi 'Dünya banşına katkı sağladı' A>fKARA (Cüinhurfyet Bürosu) - Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Yekta Güngör Ozden, Lozan Antlaşmasrnın uluslararası siya- set alanında Türk diplomasisinin büyûk bir za- feri olduğunu kaydetti. Özden. Lozan Antlaşması'nın imzalanışının 75. yıldönümü doîayıstyla yayımladığı mesajda, Tûrk ulusunun tüm yoksuniuklan göğüsleyerek sömürgeci yabancı güçlere karşı kazandığı za- ferin ardından Lozan Banş Antlaşması ile var- lığını tûm öğelenyte bîrlikfeT)enîmsetÖgınTBe:r " lirtti. Lozan "da teraelleri atılan dostluğun yalnız Türkiye'nin, Balkanlar ve Ortadoğu'nun degil. tüm dünyanın banşa kavuşması için önemli bir dönemeç olduğunu vurgulayan Ozden, antlaş- manm cumhuriyete uzanan yolda uluslararası bir güvence olarak tarihteki yerini aldıgını ifa- de etti. Türkiye'nin hukuksal gerekleri de gözeterek ülkesindeki herkesi tam eşitlikle kucakladığını ve devrimlerle çağdaş düzeyine ulaştırdığını be- lirten Özden, mesajında şunlan kaydetti: "Atatürk, îsmet tnönü ve arkadaşlanmn ulu- sumuza armağanlan olan antlaşma, uluslarara- sısiyaset alanındaTürk diplomasisinin büyük bir zaferidir. Baskılar. gözdaglanvehicbirdayarma. "tam bağınısızlık yolundan çevirememiş, büyük ulusumuz haklannı \e kcndine yaraşan yeri ala- rakbugünleregelnıisrir.Özkaynaklanifcvetine- rek olağanüstü çabalarla gücünü ortaya ko> muş, yabancılara muhtaçolnıadan basanlannı birbi- rine ekJemiştir." Bazı sivil toplum örgütleri bir bildiri yayımlayarak Lozan Ant- laşması'nın yıldönümü kutlaması- na izin vermemesine karşın Sevr'in anılmasına onav veren ls- viçre'yı kınadı. Atatürkçü Düşün- ce Derneği Genel Başkanı Yekta Güngör Özden. Türkiye Gazeteci- ler Sendikası Başkanı Ziya Sonay. Parlamento Muhabirleri Başkanı Banş Kaşıkçı ve Diplomasi Mu- habirleri Başkanı Seva İ Iman ta- rafından bugün Isvıçre Büyükel- çiliği'ne verilecek bildiride şöyle denildi: "Lozan Antlaşmasrnın 75. yıldönümünü anüaşmarun im- zalandığı Rumini SarayTnda kut- lamamıza karşı çıkılmıştır. Gerek- çe olarak da ülketni/i temsil eden- lerin güvenliklerinin sağlanamaya- cağı öne sürülmüştür. Bunu savu- nanlar aynı gün, Se\r Antlaşma- sı'nı hortlannak isteyenkrin yapa- caklan bir toplanrjya izin vermek- te sakınca görmemişlerdir. Görii^ nen odur ki, terör örgütlerini bes- lemekte, uluslararası terorizme destek vermekte veya terorizmi gormezlige gelmekte sakınca gör- meyenler daha sonra terorizmi kontrol etmekte sakınca görme- mişlerdir" %lFmNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar(a raksnet.com Sıtkı Coşkun, tam anlamıy- la partizandı. Bu partizanlık, bi- zim siyasi literatürümüze gir- miş anlamda bir partizanlık de- ğildi. Türkiye'de dar anlamda partizanlık, bir parti etrafında çıkar örgütlenmesi kurmak de- mek. Dün uğurladığımız Sıtkı Coşkun, farklı bir partizandı. O, 'özgünuk ve^eşıtlik idealinirT partizanıydı. Kişisel kaygıları bir yana bırakıp sosyalist bir düzeni kurmak amacıyla parti- li mücadelenin gerekliliğine inanmıştı. Dünkü cenazesi de bir par- tizana yakışır şekilde oldu. Ön- ceki gece Danimarka'dan ge- tirilen cenazesini karşılayan binlerce sosyalist, bu örnek partizana saygısını, ömür boyu yürütülmüş özverili mücadele- ye sevgisini dile getiriyordu. Sıtkı, hastalığı ağırlaşınca Danimarka'ya gitmişti. Ardın- dan ablası Ayfer Coşkun da son günlerinde onun yanında olmak amacıyla Kopenhag'ın Bir Partizanın Cenazesinden yolunu tuttu. Ayier, Sıtkı'nın son günlerinden ilginç öyküler anlattı. Her şeyden önce hiç öleceğine inanmadan son gü- ne kadar, yarınları düşünerek -konuşup hareket-etmiş, Ayfer bu yüzden onunla, ölüm ve ge- lecek üzerine konuşmak ola- nağı bulamadık dedi. Ayfer'in anlattığı bir anı çok çarpıcıydı. Sıtkı, ölümünden birkaç gün önce ağır ateşle ko- maya giriyor. O güne kadar bi- linci tamamen yerinde olan Sıt- kı, yüksek ateşin de etkisiyle garip konuşmalar yapmaya başlıyor. Ablası Ayfer'e döne- rek, "Toplantı salonu ayarla- mam gerekiyor. Benikaldır" di- yor. Ayfer çaresiz koluna giri- yor, zorlukla yürüyen Sıtkı'ya bir salonu göstererek, "Işte sa- lon burası, toplantı burada ola- cak" cevabını veriyor ve kolu- na girerek yatağına geri getiri- yor. Yatağa yatan Sıtkı birden huzursuz bir şekilde yerinden davranıyor: "Salonun arka ka- pısı var mıydı? Arkadaşlar ani- den kaçmak isteseler nasıl dı- -şari-çfkacaklaf." Ayfer, "Var, var" diyerek onu sakinleştir- meye çalışıyor. Sıtkı buydu. Aslında 1968 kuşağının, Türkiye sosyalistle- rinin ruh halini de bu öykü çok güzel yansıtıyor. Dün ODP'nin önünde. ülkemizin tanınmış, tanınmamış, her kuşaktan sos- yalistı yan yana duruyordu. Neredeyse hemen tamamı, çeşitli dönemlerde hapislere girmişler, işkencelerden geç- mişlerdi. Toplantıları basılmış, yanlarından birçok arkadaşla- rıölümegötürülmüştü. Sıtkı bu acıları çokça yaşamış devrim- cilerdendi. O ölüme bir gün ka- la bile, ruhun derinliklerine ka- zınmış baskınlan anımsıyor, ar- kadaşlarını böyle bir baskı anında kurtarabilmenin endi- şeşini yaşıyordu. Özgürlük ve Dayanışma Par- tisi fstanbul II Örgütü'nün ^nöndent>aşlayan cenaze tö= zamanda bir cesaret örneği vererek, vızıldayan kurşunlar arasında kürsüye tırmanıp eli- ne mikrofonu alarak paniği ya- tıştırmaya çalıştığını dile getir- di. Sıtkı, birçok gösteri ve mü- cadele için yıllardır yürüdüğü Beyoğlu nda eller üstündeydi reni, Sıtkı'ya layık bir görkem içindeydi. Profesör Sadun Aren, DİSK Genel Sekreteri MuratTokmak, NihatSargın, ablası Ayfer Coşkun ve ODP Genel Başkanı Ufuk Uras onu anlatan güzel konuşmalar yap- tılar. Ufuk Uras, Sıtkı'nın inanç- lı bir komünist, sosyalistlerin birliği için mücadele eden ör- nek bir devrimci olduğunu an- lattı. Sadun Hoca, Sıtkı'nın yeri geldiğinde kendisini değiştire- bilen, davayı sürdürmek için her yeni koşula kendini uydu- rabilen, fedakâr bir mücadele yürüttüğünü, kanlı 1 Mayıs 1977 olaylarında, onun aynı ve onun çok sevdiği Entemas- yonal marşı çalınıyordu. Kor- tej, Taksim Meydanı'na gelin- ce durdu, topluluk ellerindeki karanfilleri Kazancı Yoku- şu'nun başına bıraktı. 1 Ma- yıs'ta ölen devrimcilerin anıla- nnı tazeledi. Devrimciler bir ka- ranfil de onun için bıraktılar. Sıtkı'nın mezariıktan önceki son durağı Dolmabahçe'ydi. 1968 olaylannın dönüm nok- talanndan birisi olan 6. Filo'nun denize döküldüğü yerdi Dol- mabahçe. Dün yürekli ve kararlı bir par- tizanı toprağa verdik. Partisi ÖDP onun şanına layık etkili bir tören düzenlemişti. BffiBAKIMA SERVER TANİLLİ Aydınlanma, Jakobenlik,. Liberalizm... Çağdaş tarihimizin akışına daha da açıklık kazan- dıran "Aydınlanma" tezine karşı, son zamanlarda şöy- le bir düşünce gelıştırilmekisteniyor:Aydınlanma, as- lında Jakoben despotlukla ıç ıçe, liberalizmin düşma- nıdır. Yollan asıl açan ise, liberal düşüncelerolmuştur. Özellikle bizde "Jakoben - Aydınlanma", liberalizmi ezerken yolları tıkamış, dün olduğu gibi bugün de bu- nalımlara kaynaklık etmiştir. Bu çıkmazdan liberal de- ğerlere sarılarak kurtulacağız. "Zamanı gelen fikir" liberalizmdir artık! Önce şu vahim yanlışı düzeltmekte yarar var: Av- rupa'da, kendini -bütün boyutlarıyla-18. yüzyılda ka- bul ettıren, ama köklerini tâ Rönesans ve Reform ha- reketine kadar uzatabileceğimiz Aydınlanma felsefe- si, liberalizme karşı olmak şöyle dursun, onu hazıria- yandır da. Başta iktisadı liberalizm için böyledir: Fransa'da, "Bırakınızyapsınlar, bırakınızgeçsinler" diyen kosko- ca Fizyokrat Okul'la, Ingiltere'de Adam Smith'i na- sıl unutabiliriz? Sonra siyasal liberalizm için böyledir: Iktidardaki mutlakiyete ve onun baş desteği Kilise'ye, kısacası "Taht'la Mihrab"a karşı, Aydınlanmacı filozoflann, in- san haklan, dahası aklın haklan ve güvenceleri adına açtıkları o dev mücadeleyi de unutmak mümkün mü? Aydınlanma, liberalizme karşıydı demek, yanlıştır. Jakobenliğegelince... Fransa'da, bütün bir Avrupa gericiliğinin, içerdeki ortaklanyla beraber ülkenin üs- tüne çullandığı bır ortamda iktidara gelen Jakobe- nizm, önce yurdu, sonra da Devrim'i kurtarmıştır. Bir, "Yurt tehlikede!" ideolojisidir o. Ama bunun yanı sıra, Devrim'e şu unutulmaz katkıyı da yapmıştır: 1789 İn- san ve Yurttaş Haklan Bildirısi, "özgürlük"ü başa alı- yordu; Jakoben 1793 Bildirısi "eşitlik"\ başa alır. Ama buradan kalkıp, Jakobenlerı, özgürlüğe karşı eşitliği yeğlediler diye göstermek doğru olmaz; birini ötekisi sayesinde düşünüyor ve her ikisini de "kardeşlik"\e lehimliyorlardı. Biraz daha açarak söyleyelim: Zen- ginlerin gönencinin yoksullann yaşamını karartması- nın karşısındaydılar. Burjuva bireyciliğinı reddetmiyor, ama "sosyal"e öncelik tanıyorlardı. Her ikisini ıç içe alarak toplumun mutluluğu sağlanabilırdi onlara gö- re. Bu eğilim, bugün bile önem taşıyor ve devrimcidir. Eklemiş de olalım: Günümüzde tarihçiler, Jakobe- nizme bır ütopyacı, bir totaliter yolaçıcı olarak bakmak yerine, onun demokratik ve eşitçı eylemlerıne dikkat çekiyorlar. Jakobenlerı, salt gözü dönmüş katiller ola- rak görmek yanlıştır. Giyotin, koşulların ürünüydü. Liberalizmin, bır sonrakı yüzyılda, 19. yüzyılda, ik- tisadi yanıyla Avrupa proletaryasına ve emperyalizme başvurduğunda da dünya halklanna neler çektirdığı- nin öyküsü ise, tarih kitaplannda açık ve seçik yazılı- dır; böylesi birortamda siyasal liberalizmin de, söz ko- nusu sömürüyü gözlerden saklamak için ne tür "iki- yüzlülük"\ere başvurduğunu yine tarihler anlatıyor. Ve onun için devrimler oldu... Işlerin bizdekı seyrini de açıkça ortaya koymalı: It- tihatçılara bizim Jakobenlerimiz olarak bakacaksak, iktisadı liberalizmi uygulayamazlardı; birşeylen kur- , tarabilmek için, tarihimizde ilk kez "Ülusal ekonorvı" J fikrini ortaya atmış ve bir yangın ortamında uyguja- mak da istemişlerdir. Onlara yönettebilec'eğimiz tek suçlama, siyasal liberalizmi göz ardı etmış olmalan- dır. Ama bunu gerçekleştirebilirler miydi? Ittihatçılık da, bir "Yurt tehlikede" ideolojisi olmuş- tur. Cumhuriyet'i kuranlar içinse, bu haydi haydi böy- ledir. O çetin koşullarda, tek yol açıktı önlerinde: Ay- dınlanma'nın "onsuz olmaz" reformlarını yapıp ku- rumlannı getirmek! Onlar arasında laikliğe özel bir yer vermişlerdir. Sadece bunlar yetmeyeceği içindir ki, 30'larla beraber devletçilik ve planlı ekonomi dö- nemini başlatmışlardır. Siyasal liberalizmi uygulamanın koşullan ise yoktu. O fırsatı tarih, yalnız Demokrat Parti'ye tanımıştı; o da^her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Ozal'a gelince... Düpedüz faşist bır rejimin içinde yuvalanan, onun yasaklarına sahip çıkıp "Bırakınız çalstnlar, bırakınız ezsinler"\ liberalizm sanan bir kişi- yi bir referans olarak göstermek, insanlarla alay etmek anlamına gelmez mi? Demokrasıyi kurmak, onu siyasal ve sosyal temel- leri üzerine oturtmak için çabaladığımız şu tarih kesi- tinde, ilkeler kadar örneklere de dikkat etmeliyiz. Ak- lın ve emeğin haklannı çiğnettiğimiz, Cumhuriyet'in değerlerini ayaklar altına attığımız, insanımızı ve yur- dumuzu yağmalattığımız an, karşımıza ilk dikilecek- ler, hiç kuşkumuz olmasın, Türkiye'nin Jakobenleri olacaktır. Haksız da sayılmazlar. "Yurt tehlikede"ö\r o anda çünküL Mezarcı'ya gıyabi tutuklama ~ • İstanbul Haber Servisi - Yeni Günaydın gazetesinde yayımlanan bir röportajda, "Atatürk'e hakaret ettiği" gerekçesiyle yargılanan kapatılan eski RP'nin milletvekili Hasan Mezarcı hakkında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi dün gıyabi tutuklama karan çıkardı. Bu arada, Mezarcı'nın, aynı röportajda "Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaret ettiği" gerekçesiyie yargılandığı Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki dava da karara kaldı. Yanan yalının kaybolan tabloları • İstanbul Haber Servisi - Yeniköy'de. 1995 yılında yanan tarihi Sait Halim Paşa yalısında kaybolduğu bildirilen tablolan arayan Asayiş Şubesi ekipleri, emlakçı Nevzat Ak'ın Şişli Samanyolu Sokak üzerinde bulunan bürosuna baskın yaptı. Büroda yapılan aramada. 4 adet tablo ele geçirildi. Tablolann yanan tarihi yalıdan çalınıp çalınmadığının belirlenmesi amacıyla ekspertiz raporu istendiğini kaydeden yetkililer. emlakçı Ak'ın gözaltına alınmasına gerek duyulmadığını ifade ettiler. SİP afişine yasak İstanbul Haber Merkezi - SEKA fidanlığında kurulması planlanan Ford fabrikasını protesto etmek amacıyla Sosyalist Iktidar Partisi (SlP) tarafından asılan afişin Valilik II tdare Kanunu'nun 11-c maddesine uygun olmadığı gerekçesiyie yasaklandığı bildirildi. Halkevi üyesi davasında gözaltı • İstanbul Haber Merkezi- İstanbul Halkevleri 1. Bölge Temsilciliği tarafından yapılan açıklamada, 9 Ağustos 1997'de öldürülen Halkevi üyesi Ali Aslan'ın Bakırköy Adliyesi'nde görülen davasını izleyen bir grubun gözaltına alındığı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle