28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 1998 ÇARŞAM 14 KULTUR İki hafta boyunca ilginç gösteriler, yeni projeler ve geleceğe dönük birliktelikler izledik i, coşkulıı, nadide aıılar...KeyiLALE KUYUCU Bir caz festivalini daha geride bı- raktık. Geride bıraktığımız iki haf- talık koşudan ilginç gösteriler, ye- ni projeler ve geleceğe dönük bir- liktelikler izlemenin tatlı yorgun- luğu kaldı. tşte izlenimler ayna- sında izi kalanlar... iki haftaya yayılan fescival, za- manmı ayarlayabilen caz severle- ri değişik sürelerle Istanbul'açek- ti. Geçen yılki konserlere ev sa- hipliğı yapan Açıkhava Tıyatrosu. Cemal Reşit Rey Konser Salonu ve Ro.xy'ye bu yıibirde Gramofon ek- lendi. Festival izleyicileri, zaman- kese-beden gücü üçlüsünün elver- diği oranda bu mekânlara dağıldı. Açılış konseri geçen yıl olduğu gibi bu yıl da büyük ilgi gördü. Blues Brothers filmlerinin her iki- sinde de yer alan müzisjenlerden oluşan BluesBrotfaers Band, Açık- hava Tiyatrosu'nu hınca hmç dol- duran seyircilerle sonunda sahne- yi de paylaştı. Festivalın ikinci gü- nünde dört gözle beklenen bir kon- ser vardı. Üçüncü akımın yaşayan üyelerinden Lee Konitz, kontrbas ustası Charlie Haden ve Paul BJey'le birlikte sahne aldı alması- na ama, caz severlerin kalbını on- lann hemen ardından sahneye çı- kan Kenny VVerner üçlüsü çaldı. Çocukça merakını hiç kaybetme- yen Kenny VVerner. davulcu Billy Hart ve basçı Ra> Drummond'la birlikte unurulmaz bir konser ver- di. Onlann aklı Istanbul'da, bizim aklımız da onlarda kaldı. Anı konserieri yıh Cemal Reşit Rey sahnesi, 9 Tem- muz'da da çok keyifliydi. Kodo için Atatürk Kültür Merkezi'ne ko- şan izleyicilere rağmen salon önem- li bir konseri bekliyordu. Dave Hol- land, usta müzisvenlerden oluşan beşlisiyle Point of View albümü- ne ve daha önce hiç kaydetmediği bestelerine yer verdi. Her anıyla değerli olan bu konserin ardından caz severlik sınavı Açıkhava'da başladı. Yağmurlu ve serin gece Terence Bbnchard'la ısındı. Caz ge- leneğını sırtlamıştı Blanchard; beş- lisiyle birlikte Açıkhava Tiyatro- su'ndaydı. Beşli, sahnedeki yerini nadir rastlanacak bir başka konse- re bıraktı. Ella Fıtzgeraki'ı anmak için bir araya gelen Milt Jackson, Frank Foster. Jon Faddis. Grady Tate, Slide Hampton. Keeter Betts ve Marlena Shaw, on iki dünya konserinden biri için Istanbul'day- dı. Son anda rahatsızlanan ve sah- neye çıkamayan Toramy Flana- gan'ın hızla toparlandığını duy- mak se\ indiriciydi. Flanagan'ın yerine Terence Blanchard beşlisı- nin piyanisti Edvvard Simon gru- ba eşlik etri. Frank Foster beklenen 'one more time'lanm eksik etme- di. Gecenin tek eksiğı Ella'nın Co- unt Basie orkestrasıyla çokça ses- lendirdiği April in Paris'ti. Bu yıl, biraz da anı konserleri- nin yılıydı. Cazın bugûnünü etki- lemeye devam eden müziSyenler • Açılış konseri geçen yıl olduğu gibi bu yıl da büyük ilgi gördü. Blues Brothers Band, Açıkhava Tiyatrosu'nu hınca hınç dolduran seyircilerle sonunda sahneyi de paylaştı. Her anıyla değerli olan Dave Holland Beşlisi, caz geleneğini sırtlamış Terence Blanchard ve beşlisi, nadir rastlanacak Ella Fitzgerald ile festivalin en iyilerinden Cal Tjader'e adanan konserler, Latin Crossings, Chick Corea, Cubanismo, Mc Coy Tyner-Latin All Stars Band, Haynes, Patitucci ve Perez iz bırakanlardandı. BUSUUUUWS1 İStRMH CJU FESTİMtİ 1) Chick Corea, 2) Roy Haynes, 3) Tito Puente 4) Frank Foster, Grady Tate, Marlena Shaw, Milt Jackson, 5) Dave Holland. kolay unutulmuyor. Dave Samu- els, Eddie Palmieri ve Dave Valen- tinde Cal Tjader'a adadıkları kon- serlen için sahneye çıktı. Grubun bu yıl içinde çıkan Tjadenzed al- bümünde seslendirdikleri Cal Tja- der bestelerinden \e Tjader için yazılmış bestelerden oluşan kon- ser çok ilgi gördü; çok alkışlandı. Yılın en iyi albümlerinden biri ol- maya aday bu çalışma. festivalin en iyi konserlerinden birine de saiıne açtı. Dave Samuels'ın Spyro Gyra'dan bugüne uzanan ustalığı. Dave Valentin'in özgün flütleri \e Eddie Palmieri'nin piyanosuyla sahnede yaktığı ateşı Cal Tjader da çok uzaklardan selamladı. Al- bümde önemli göre\ leri olan piya- nist Alain Mallet de konserdeydi. Jorge Pardo \ e Caıies Benavent, caz-flamenco gruplanyla Açıkha- va'da sahne aldı. Koyu flamenco hayranlannın hararetle beklediği konserden sonra BrookKn Funk Essentials ve Laço Tayfa, bir sen- tez konseriyle izleyici karşısına çıktı. 10 Temmuz'da Açıkhava'da gerçekleşen bu iki konser. kulak- lan zorladı. Bu nedenle konserie- ri izlemekte zorluk çekenler, ses dü- zeninin önemini ana fıkir olarak be- nimsedi. Festivalin parlak konserlerinden biri de Latin Crossings'le yaşandı. Arturo Sandoval, Tito Puente ve Ste>e YVinvvood'la birlikte sahne- ye çıkan grup. hepimizin Güney Amerika'ya yolculuk planlannı yeniden canlandırdı. Grubun tüm üyelerinin coşkusu Arturo Sando- val ' ın karizmasına, Tito Puente^nin ftendirie özgü keyfir» ve Slteve Winw>od'un alçakgönüllü varlı- ğına eklendi. Festivalin en uyum- lu topluluklanndan biri. izleyiciyi de kendisine uyduran Latin Cros- sings oldu. En usta ve mutlu grup Festivalde yer alan Türk toplu- luklanndan biri de Ritm İstan- bul'du. Orhan Topçuoğlu \ e Ah- met Yıldırun'ın da içinde bulundu- ğu topluluk, özellikle Kâni Kara- ca ve Kubat'la kulaklarda kaldı. Bir günlük zorunlu dünya kupa- sı tatilinin ardından. koca çınar Roy Haynes,John Patitucci \ e Da- nüoPerez'le sahneyi paylaştı. Üç- lü hiç kuşkusuz festivalin en usta ve mutlu gruplanndan biriydi. Hay- nes, Patitucci ve Perez'ın müzikal kişilikleri birbirleriyle çoktan sıkı dost olmuş. Üç müzisyen. seslen- dirdikleri her sarkıyı adeta yeniden tescilledi. Haynes'in davulu. Pati- tucci'nin bası ve Perez'in piyano- su arasındaki konuşmalarsa festi- valin nadide dakikalan arasındaki yerlerini aldı bile... Festivalde bu yılki projesi Ori- gjn'le yeıalan ChickCorea, köken atayrçı için en tterici noktalardan yola çıkmış görünüyor. 13 Tem- mnrftcesr-sartnede altı koldan ilerleyen Origin. akustik (hatta ağaç) sesleriyle bebop'un atışma- lannı festivale taşıdı. Caz severler art arda sahneye çıkan Haynes Pa- titucci Perez üçlüsünü ve Origin altılısını yakından keşfederken Es- ma Sultan Yahsı'nda da tres gitar- cı Cvrius ve Septeto Turquino var- dı. " Jack De Johnette, istanbul'a bu kez de son albümü Oneness'la ko- nuk oldu. Michael Cain \ e Jerome Harris'le birlikte. kendi mecrasın- da akan bir nehri müzikse\erlere ulasürdı. Oneness. De Johnette Har- ris/Cain üçlüsünün elinden. edi- nilmesi gereken albümler listesin- deki yerini çoktan aldı. Mavis Staples, sesinin yıpran- mışlığına karşm Lucky Peterson'la Cemal Reşit Rey'deydi. İkilinin konseri de MahaüaJackson anısı- na ithafettikleri albümlerinedaya- nıyordu. Aynı gün, festivalin en çok ilgi gören ikinci konseri gerçekleşti. lzle>ici profilinin oldukça farklı olduğu Deep Forest konseri, bit- tikten sonra da tstanbttl trafığjm ol- dukça meşgul etti. Şiddetlı Küba rüzgârlarının cazdakı karşılıkla- nndan biri olan Cubanismo, aynı saatlerde Esma Sultan yalısında ilk konserini verdi. Küba rüzgârlan Yenılikçi topluluklardan Medes- ki, Martin&VVood. eskı yıllardan esen rock esintili müzikleriyle fes- tivalde yer aldı. Kenny Garrett ilk kez on yıl önce Miles Davis'le gel- diğı Istanbul'da bu kez sahnenın gerçek sahibiydi. Garrett, John Coltrane \e Miles Davis'e de ay- n ayn selam gönderdi. John McLa- ughlin, son albümü The Heart of Things'de çalıştığı müzisyenlerle birlikteydi. McLaughlin. dinleyen- leri Mahavishnu günlerine götür- dü. Cubanismo, ikinci rande\usu- nu Açıkhava'da daha geniş bir iz- leyici kitlesiyle yaşadı. Öyle anla- şılıyor ki, bu coğrafya bize daha çok müzik hediye edecek. Cubanis- mo'nun ısıttığı sahnede hemen ar- dından McCoy Tjiıer ve yeni gnı- bu Latin All Stars Band'i izledik. Hiç kuşkusuz izleyenler Stev« Tur- re'nin araştırmacı müzisyenliğini, patentli keşfı deniz kabuklannı ve kabuklann solosundan çıkıp gelen Manteca'yı hiç unutmayacak. Mc Coy Tyner'ın solo piyanoyla seslendirdiği For All We Know ve sahneyi bu grupla paylaşmaktan ne kadar keyif aldığı da konserin bize bıraktığı dığer anılar. Michael Nyman konserinde, fılm müziklerini filmsiz dinlemenin zorluğunu yaşadı müzikseverler. 17 Temmuz'da Burhan Öcal ve Kudsi Erguner kendi zaman di- limlerinde sahnedeydi. Öcal'ın us- ta piyanist Peter VVaters'la sahne- yi paylaştığı konserde ağırlıklı ola- rak Bacb'ın Goldberg varyasyon- ları vardı. Kudsi Erguner'se her dem keşfe açık Sufi müziği ömek- leriyle kısacık bir konser verdi. Björk, binbir nazla çıktığı sahne- de festival izleyicisine çabuk ısın- dı. Beklenmedik iki bis şarkısı bi- le söyledi. Bakahm huzursuz ke- lebek ilerde neler yapacak... Fransız cazcılar Roxy bu yıl yine ilginç gösteri- lere sahne oldu. Ilhan Erşahin da- ha önce Ankara ve Istanbul'da iz- leyenlere tanıttığı yeni grubu Wiu Poetic'le yeni dinleyiciler edindi. Knitting Factorj'den festivale ko- nuk olan Vlbes, izleyenleri çok et- kiledi. Ben Nefll, Red Snapper ve Coolboneyenilikçi cepheden gelen diger konuklardı. Daha çok Türk caz müzisyenlerini ağırlayan Gra- mofon, festivalin ilk gününde SB- de Hampton ve Grady Tate'e de ev sahipliği yaptı. Gramofon sahne- sine sığmayan ya da bu sahnede he- nüz yer almayan Türk müzisyen- lerini kendilerine ait konser me- kânlannda izlemeyi artık hak edi- yoruz. Son gün pes eden festival izle- yicılen arasmdaysanız, çok güzel bir çtft konser kaçırdmız demek- tir. Genç Fransız üçlüsü Prysm, gerçekten üç liderli müzigiyle do- yulmaz guzellikte şarkılarını bir bir seslendirdi. Özellikle basçı Christophe VVaUemme'ın bestesi Stonecutter ve davulcu Benjamin Henocq'un davul katılımı içerme- yen bestesi Suspended Time kon- serin izbırakan anlanydı. Piyanist Pierre de Bethmann'sa hem beste- leriyle hem de eşsiz piyano stiliy- le kulak doldurdu. Üçlünün ardın- dan Fransa'nın ünlü ulusal caz or- kestrası sahnedeydi. Topluluk, bes- telerinden davranışlanna kadar çağ- daş büyük orkestra örneği olarak akıllarda kalacak. Bu festival de birbirinden ilginç karelerle hatır- lanacak; dansı gelecek yıla... 52.AVİGNON T 1 Y A T R O F E S T 1 V A L 1 Bu yılsahneleri'AsyaTutkusu'sardıÜĞÜRHÜKÜM PARİS - Dünyamn en prestijli tiyatro festivalı olduğu iddıasını biraz fazla cü- _ retkâr bulup bir kenarabırakacakolursak, Fransa'nın en eski ve en büyük tiyatro fes- tivali olduğu görüşünü. iç rahatlığıyla sa- vunabileceğimiz 'Avignon Tiyatro Festi- vaH'nin 52. si geçtiğimiz 10 Temmuz Cu- ma günü başladı. 2 Ağustos'ta son bula- cak olan, 'Nankör Sanat' tiyatronun bu görkemli yıllık randevusu, meraklılan- nın yakından bildiği gibi. ilk kez 1947 yı- lında ünlütiyatro ve kühüradaım Jcsn lar tarafından düzenlenmişti. 14. yüzyıl- da (1309-76) Papalann (VI. Urbain've VTI. Clement). Roma'nın körbaskısından kaçıp sığındığı. güneyin ve kuzeyin ortak aydınlıkJannı yaşatan bu güzel kent, 2. Dünya Savaşı sonrasının getirdiği özgür- lük esintilerinde. Fransız Komünist Par- tisi'ne yakınlığıyla bilinen Jean Vilar'ın olağanüstü çabalan ve dönemin en 'med- yatik' tiyatro \ e sinema oyuncusu. 'Avig- non Prens'i Gerard Phih'ppe'in de deste- ğiyle kısa sürede, tiyatro dünyasınm en ar- znlarran SHhiioiüc duıiü^iu. "1996'dii ya- Bu yılm özelliğini oluşturan "Asya Tutkusu' bölümünde 16 gösteri yer alıyor. Sinema Festivali'nde ise pılan parlak 50. yıl programından sonra biraz 'yavanlasüğı' ileri sürülen festival, son yıllarda 1960'lardan itibaren kendi içinden çıkardığı 'yaramazçocuklanyla' oksijen bulmaya çalışıyor. Resmi program. hiçbir zamanresmileşmeyecekbir dille in' addedilirken 1966'da Andre Benedet- to'nun başı çektiği bir 'aykm' grup, bu kez 68 meltemleriyle paralel gayriresmi fes- tival *ofTu yarattı. Sonuç olarak öncesi- sonrası da katılacak olursa. ortaçağın bu 'Rönesanscı' kenti, yılda neredeyse iki ay. 'ticari panayır' eleştirilerine karşın, tiyatronun ve çevresinde türetilen sanat- sal etkinliklerin 'Kâbe'si olmak niteliği- • ni sürdürüyor. Yalnızca 'in' izleyicileri, yani resmi gösterilere para ödeyenler, her yıl ortala- ma 100-120 bin civannda. Sokakta ve tüm sıradan yurttaşlara, meraklısına açık 'ofTlann ise -yılına göre- seyirci sayısı, bu yıl beklendjği gibi 800 bine kadar çı- kabiliyor. Izleyîcilerin yüzde SO'ini de 40 yaş.ı- nın altmda. Sofokles'in 'Kral Oidipus'u Tiyatro dışı 6.5 mf'lik yan gelirle bu yılki bütçesi 53 mf'ı bulması gereken fes- tivalin en önemli kaynağı devlet desteği. Devlerinverdiği 16 mfaek olarak. 11 mf doğrudan bilet satışlanndan bekleniyor. 7.5 milyon belediyeden, 2.9 milyon Va- ucluse il, 1.5 mf da Provence-Alpes Co- te d'Azur bölge yönetiminden karşılanı- yor. Kontratı 2000 yılına kadar uzatılan, festival yöneticisi Bernard FaİMie d'Ar- cier. başta devlet olmak üzere. bu > ıl ma- lı yardımı arttıran tüm kamu kuruluşlan- nateşekkürederken2000yılıkutlamala- nna Av rupa kültür merkezi kentlerinden Giorgio Strehler ve Bertolt Brecht ile ilgili filmler gösterilecek. biri olarak, Fransa'da tek seçilen kent ol- ma onuruna yaraşır bir organizasyon dü- zenleyeceklerine söz veriyordu. Geçen v ılı büyük oranda Rus tıyatro- suna ayıran festival komitesi. bu yıl da 'De- sir d'Âsîe^Ssja Tutkusu' adı Japonya, Güney Kore, Tibet ve Tay^n sah- ne sanatlannı agırlıyor. 'In'de geçen 35 resmi gösterinin paralelinde. "ofTta yak- laşık -bilinen- 450 topluluk etkinlik sah- neliyor (sahneleri sokakveyabahçe, vs... olsada). Butopluluklann yüzde 11"i doğ- rudan Fransa dışından geliyor. Pek prestijli 'PapalarSaraymm Şeref Av- lusu'nda 10 Temmuz gecesi. açışı yapan Sofokles klasiği 'Kral Okiipus'un. Al- man şaır Hölderlin yorumlu çevirisi, 'Tı- ran-Zorba Oidipus" oyunu tiyatrosever- lerin ezici çoğunluğunda düşkınklığı ya- ratıyordu. Oyunun rejısörü, (TNS) Stras- bourg Dev let Tiyatrosu yöneticisi Jean- Louis Martinelli piyesin ilk gösterisinin sonunda, yansı boşalmış bir salonda, an- cak iki kez selam verecek kadaralınan al- kış karşısında sahneye çıkmaya dahi ce- saret edemiyordu. Başroldeki Charles Berling hiç ıslıklanmadan, -ilk gecenin seyircilerinin kibarlığından olsa gerek- bitirdiği oyununda tutuk-kesikstil' yoru- nraylaTtiyarro eleşrirrnerTtertnegöre ms- nılması zor bir başansızlık örneği sergi- liyordu. Yedi Shakespeare gvunu Klasiklere dönüş mü diye sorabilece- ğimız bir eğılim Shakespeare'in 4 dilde (Fransızca, Italyanca, Litvanyaca veÇin- ce) 7 oyununun sahnelenmesiyle günde- me geliyor. Ama festivalin 'in'in tiyatro kısmı da ikiye aynlmış. 1) Tiyatro. 2) Avrupa Ti- yatrosu. Tiyatro faslında, 20 oyun içinde 1 Çinlı -Pekin Operası-. 5 Tayvanlı, 3 Rus, 2 Italyan. 1 Ingiliz, 1 Litvanyalı ekipoyun sahnelerken Avrupa Tiyatrosu bölümün- de festivale 2 Rus, 1 Italyan ve 1 Litvan- yalı topluluk katılıyor. Buyılın özelliğini oluşturan'AsyaTut- kusu1 bölümünde ise daha önce saydık- lanmıza ek olarak Güney Koreli ve Japon kaynaldı etkinlikleri içeren toplam 16 gös- teri var. Tiyatronun dışındaki diğer bölümlere gelince: 14 dans gösterisinin 6'sı Fransız, 3'ü Japon, 2'si Kore, 2'si Tayvan, l'i de Tibet kaynaklı. Sinema Festivalı başlıklı bölümünde, bu yıl kaybettiğimiz dünya tiyatrosunun en gözde isimlerinden Italyan yönetmen Gi- orgk)StrehJerIeılgılı2,BertoldBrecht'le de ilgili 1 olmak üzere 10 belgesel film gösterisi var. 22 Temmuz'da da Bertotd~ Brecht'e özel saygı gününde. Antoine VI- tez'in sahneye koyduğu 'Galileo'nun Ha- yah' oyununun fılmi gösterilecek. 25 kon- serin dışında. çok sayıda konferans, açık oturum, okuma seansı ve sergi de yalnız- ca 'in' faaliyetlerçerçevesinde zdkredebi- leceğimiz etkinlikler. Bizim bildiğimiz kadanyla Avignon'un tarihinde ve dünya haritasında ne tiyatro- su, ne dansı. ne de farkjı kültürel alanla- nyla yeri olmayan Türkiye, 1998'de, Cum- huriyetinin 75. yılinda belki 'bir şeyler' ^•apar sanmıştıF.Tanılmışız. Kehdîyöre halkından başka kimsenin duyup bilme- diği 'festivaller'de 'Dünya Şampiyon- hık'lan (!) kazanan değerli folklorculan- mızdan başka evrenselliğe aday bir neb- ze sanatçımız yok mu? Fransa etiketiyle sanınz 22 yıl önce Avignon'da kazandı- ğı başanlanyla Mehmet Ulusoy'dan baş- ka bir isim bilenler bizi uyanrsa kıvanç duyanz. Sevgili folklorculanmız sakın alınmasın. Onlann yürekten çabalanna ve sanatlanna laf söylemek haddimize düşmez. Bizim yakınışımız onlann ötesine... Acaba Osmanlı tmparatoTİuğu'nun 900. yılı biraz daha ağırlık koyabilecek mi? Kimbilir. belki de 21. yüzyıhn ülkesi di- ye yeri geldikçe pek övunülen Türkiye'den, Avignon 2000'e artık 'Wrşeyter' gelir... DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Bir Deneme Yazarı Mehmet Serdar'ı düşündüğümde aklıma sosyf lizmin kuruluş yıllarında yazılmış Sovyet romanlarır daki tipler geliyor. Hani dev barajlar, köprüler yapar büyük tanm işletmelerinde her yıl üretimi yükse oranlarda arttırmak için olmadık özverilerde bulu nan olumlu kahramanlar. Böyle düşünmeme neden, Mehmet Serdar'ın d olanca sıradan, alçakgönüllü hayatına karşın, ber zer büyük eylemler içinde bir mühendis olması. B kez, aynı anda bin beş yüz konutun yapımını süı dürdüğünü söylemişti. Mesleğini bugün de toplı konut inşaatçılığı yaparak sürdürüyor. Bu işlerdeı anlayanlann dediğine göre de deprem hesaplann dan, kullanılan gereçlere dek her aşamasında titiz liğiyie, sağlam, kaliteli ve ucuz konutlar üretiyor. Beni ilgilendiren bu yanı değil elbet, yazarlığı. Yıl lardır dergilerde sürdürdüğü deneme yazarlığını ay nı anda yayımlanan iki kitabıyla bir hesaplaşmay sürüklediği açık. İyi ve Kötü Zaman adlarını taşıyaı kitaplan Göçebe Yayınlan yayımlamış. Bu aşamada ben de Mehmet Serdar'ın deneme leri üstüne düşüncelerimi söylemek istedim. Deneme yazarlığının iki ayak üstüne oturduğı söylenebilir Dil ve düşünce. Öyleyse deneme yazmak için önce söyleyecek bi şeylerinizin olması gerek. Mehmet Serdar'ın, ülke si ve insanlık üstüne söyleyecek çok sözü olduğt ortada. Her denemesinde ele aldığı konuyu olabil diğince boyutlandırarak irdeliyor. Yazı başlıklanna gö; attığımızda aşktan burçlara, hastalıktan iletişime şiirden müziğe pek çok konunun ele alındığını gö rüyoruz. Bu konulardan her biri üstüne uzun uzun düşü nüldüğü, yazınsal ve yaşamsal birikimlerin üst üs te konulup, tartılıp biçilip "doğru" yargılara vanldı ğına inanıldıktan sonra yazıya döküldüğü anlaşılıyor Bence yazann içine düştüğü yanılgı tam da bu nok tadaortayaçıkıyor. Deneme türühazır yargılanoku- ra iletmekten çok, bu yargıya giden yoldaki sorun lan yazarla okurun paylaşması, birlikte düşünmes sürecinden oluşmaktadır. Sorularla, ortayaatılan biı tezin tersinin de doğru olabileceği düşüncesiyle ge- lişen bir deneme yazarlığının, yazarla okuru daha ko- lay buluşturabileceği de ortada. Melih Cevdet An- day'ın yıllar boyu gazetemizde cuma günleri ya- yımlanan yazılan bu türün bulunmaz guzellikte ör- neklerini oluşturur. Dil'in ise, yazarın kişisel anlatım özelliklerini yan- sıtması, böylelikle düşünce ve deneyimlerini anla- tırken kendine özgü bir biçem de geliştirmesi bek- lenir. Dünyadaki ve ülkemizdeki pek çok deneme ya- zannın kendi anlatım biçimleriyle öne çıktıklan bili- nir. Mehmet Serdar'ın kendine özgü bir dili olduğu. ancak bu dilin ne denli yazın dili olduğu sorgulana- bilir. Çünkü anlatımında bir yazın dilinin taşıması ge- reken esneklik yok. Yazar, düşüncelerini net ve kesin cümlelerte oku- ra iletiyor. Benimsersiniz ya da benimsemezsiniz ama, birtartışma biçeminden uzak durduğu kesin. Hemen tüm cümleleri "tır', "dır' gibi kesinlik belir- ten vurgularla'şonlanıyor. » ^ > 'Şiir ve Dil" başlıklı yazıda söylenenlere bir baka- lım: "Şiir önce bir dil sonınudur. Bunu söylemek onu yaşamdan soyutlamaz, çünkü dil bir bütün olarak yaşamın karşılığıdır. Şiir de bir özel dil olarak şairin yaşamının karşılığı, giderek üretilmesi sayılmalıdır. Şair ancak kendisinden yola çıktığında başarılı ola- bilir. Ama bu noktada iyi şiire karşılık düşen yaşam, şiire adanmış bir yaşamdır." Ne kadar doğru! Evet bunu söyleyebiliriz ama. son- rasında yazar bize tartışacak bir alan bırakmıyor. Bü- tün doğruyu kendisi söyleyip geçiyor. Böylesi doğ- rudan anlatımın yazıların etki gücünü düşüreceği açık. Buna karşın, günümüzün yazılı ve görüntülü ile- tişim çöplüğü içinde boğazına dek batmış insanla- ra da bir yazann çıkıp kendi doğrulannı bütün açık- lık ve kesinliğiyle söyleyebilmesi de bir başka yü- reklice davranış. Günümüzün doğrularıyla yüz yüze gelmeye hazır okur varsa Mehmet Serdar'ın kitaplan onlan bekli- yor. Teknik bir kafanın kültürel ve düşünsel sorunlara hiçbir ara tonlara yer bırakmayan netlikte yaklaşa- bilmesi, bunca karmaşadan kafaları iyice kanşmış insanlara bir yardım eli gibi de görülebilir. Bilgisayarla beste yarışması • Kültür Senisi - Halıcı-midi '98 Bilgisayarla Beste Yarışması, bu yıl 3 Eylül tarihinde lstanbul Beylikdüzü TÜYAP Kongre Merkezi'nde yapılıyor. TBD- TÜBİSAD Bilişim "98 etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen yanşmanın ana teması 'Cumhunyetimizin_ kuruluşunun 75. yılı" olarak belirlendi. Yanşma jürisi Atilla Özdemiroğlu. Bora Parlar. Emrehan Halıcı, Faruk Eczacıbaşı, Garo Mafyan. Hakan Özer, lzzet Öz, Sedat Ergin, Sinan Bökesoy ve Şeref Oğuz'dan oluşuyor. Son katılma tarihi 15 Ağustos olarak belirlenen yarışma herkese açık. (Aynntılı bilgi için Tel.:0312-425 83 26) Yaz Şenligi süpüyor... • Kültur Senisi - Her yıl, Beyoğlu Sineması'nın fılm seçkilerinden oluşan Yaz Şenliği sürüyor. Bugün. yönetmenliğini Danny Boyle'ın yaptığı 'Trainspotting' yann ise Şarküteri izlenebılir. Yaz Şenliği kapsammda temmuz ayı boyunca ızlenebilecek filmler şunlar: Cuma günü Patrice Chereau'nun yönettiği 'Kraliçe Margot", cumartesi günü Nunssan ve Perennou'nun yönettiği Microcosmos. pazar günü Percy Adlon'un yönettiği 'Bağdat Cafe', 27 Temmuz'da Lars Von Trier'in yönettiği 'Avrupa'. 28 Temmuz'da Bryan Singer'ın yönettiği "Olağan Şüpheliler', 29 Temmuz'da Joel Cohen'in yönettiği 'Fargo". 30 Temmuz'da Lars Von 1 nerirFyönertigı 'L>a7galarî Aşmak73T lemmuzda h. Kusturica'nın yönettiği 'Arizona Rüyası'.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle