Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7TEMMUZ1998CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Tutkuyla şehvetîn trajikoıııik
£~\ J | • ^^ ^crm Nabokov 'un ünlü romanı 'Lolita \ Kubrick uyarlamasından yıllar
sonra, Adrian Lyne 'ın yönetiminde ikinci kez sinemaya aktarıldı
Yaz sıcağının kavurduğu sınemasever-
ıere farklı sennlikler estırerek hiç de
ızımsanmayacak seçenekler sunan bu
temmuz haftasının kuşkusuz en flaş fil-
mi niteliğındeki 'Lolita'yabirazönyar-
gılı gittğımıbaştan itırafedeyim.yeni-
den çevrimlerden ve özellikle devam
filmlerirden gıcık kapan birsinema ku-
şu olarak. Vladimir Nabokov'un baştan
çıkarma-;ıkanlma temasını farklı bır
açıdan elealarak 40 yıl kadar önce Ame-
rikan edebiyatına bomba gibı düşen
olay-romanından. alrtan alta koyan çağ-
daş bir Amenkan kâbusu-klasiği çıka-
racak olan Stanlev Kubrick Usta'nın
1962'de beyazperdeye taşıdığı. zama-
nında pek değen teslim edilmemış. yıl-
lar önce gördüğümüz. James Mason,
Shelley \Vinters, Sue Lyon v e Peter Sel-
lers'ın başrollenni paylaştığı o başanlı.
özgün. sıyah-beyaz uyarlamanın üstü-
ne daha ne yapılabilir kı diye düşüne-
rek gıdıp seyrettiğımız. Adrian Lyne'ın
1997 yapımı 'Loüta'sı. Nabokov klası-
ğinin özenle çekilmış. özellikle görsel
dûzeyi>le. oyunculuğuyla göz alan. ye-
ni ve ilgıtıç bır versiyonu çıktı. Hatta yö-
netmenın bu 'uygunsuz' ilışkiyi, yer yer
humoruyla huznü de kıvamında tutul-
muş, romantık bir aşk hıkâyesıne dönüş-
türdüğû. son jıllarda 'dirty old men'
rolleripj abone Jereıro Irons'a cuk otur-
muş, a lında 'iğrenç bir sübyancı" olan
Humltert Humbert karaktenni de sem-
patik bır kahraman haline getirdıği bi-
le kolaylıkla ileri sürülebilir.
Cinsettik sömürücüsû yönetmen
1980Mİ yıllarda Hollyvvood'u mes-
ken tutan, reklam filmı-khp'ten yetişme,
lngılız yönetmenlenn en ünlülerinden
biri olan ve kendine özgü, cilalı. göste-
rişli birüslupgeliştirerek yaptığı *9,5Haf-
ta', 'Öldüren Caribe', Âhlaksız TekhT
I gibi. gışesı parlak, genelde bıçımin içe-
i riğin önüne geçtiği. cinselhği sömüren,
I sığ ve sansasyonel filmleriyle tanınan
Adrian Lyne'ın, sübyancılığı teşvik eder
sakıncasıyla püriten ABD'de bir yıldır,
bir türlü gösterime giremeyen 'Loli-
ta'sında, bu kez oldukça edebi ve edep-
li takılmış yönetmen, genelde kitaba sa-
dık kalarak.
Bu, 1990'ann nezih 'Lolita' uyarla-
masının, son tahlilde, göze batacak ki-
ını a>ııı eruttk sahneleıin, uzman hu-
kukçular eşhğinde cımbızla budanıp
ayıklandığı, yilgın aşk temalı bir yol fil-
mi gibı tezgâhlanmış bır soft-porno fan-
tezisı ızleninıi bıraktığı da söylenebilir
rahathkla.
Senaristi Ste Jhen SchifTle Nabokov
romanının keskın yanlannı törpüleyıp
yumusatarak. film bestecilerinin ustası
EnnioMorrkone'nin duygu yüklü mü-
zıklenyle de bezedığı, lirik, romantik bır
"Loliu' çekmış Adrian Lyne.
40!ı yaşlanndakı İngiliz öğretmen
Humbert Humbert'ın (Jeremy Irons),
yüzyıl başında güney Fransa'da 14 ya-
Malle'in 'Damage'ında
oğlunun nişanlısını
yatağa atan politikacı,
Bertolucci'nin
'Çalınmış Güzellik'inde
Liv Tyler'a tutulan
ölüm döşeğindeki
ressam olan Jerem\
Irons şimdi de
'Lolita'run trajikomik
sübyancısı Humbert
Humbert''i ovnuvor.
Yönetmen:
Adrian Lyne /
Senaryo:
Stephen Schiff,
Vladimir
Nabokov'un
romanından /
.Kamera: Hovvard
Atherton /
Müzik: Ennio
Morricone /
Oyuncular:
Jeremy Irons,
Melanîe Grifftth,
Frank Langella,
Dominique
Svvaim,
Suzanne
Shepherd, Erin
J. Dean, Joan
Glover/1997
ABD, Fransa
(Özen Film)
şındayken, Edgar Allan Poe'nun ünlü
şiırini çağnştıran, Annabel Leıgh (Em-
maGriffiths-Malin)adındaki çocukluk
arkadaşı bır kızla yaşadığı ve kızın ti-
ftlstcn ölmesryte yıtirdiği büyük aşktna
tanık olduğumuz sıyah-beyaz bır geri-
ye dönüş bölümüyle açılıyor. Adrian
Lyne'ın ABD'de yasaklı bu son "Loli-
ta'sı.
Baştan çıkarma mı, çıkarüma mı?
Annabel Leıgh'viyıtınşının.buztut-
muş, duygulan körelmiş gönlünde onul-
mazyaralar açtığı, yıllarca kadmlarla iliş-
kı kuramadığı bir kuraklığa gömülen
Humbert Humbert'in 1947'de.taşraru-
tuculuğunun tavana vurduğu, bağnaz
orta-batı kentlerinde öğretmenlik yap-
maya Amerika"ya gelişiyle sürüyor film.
Hayatının aşkının peşindeki yalnız Hum-
bert Humbert 'imizin Fransızca parala-
maja düşkün. erkek delisi. orta sınıftan
dul bayan 'şişman inek' Charlotte Ha-
v ınc
ner olarak girmesinin ana nedenı de san-
ki 14 yaşının Annabel'ıni venıden bu-
larak bır görüşte \ urulduğu. ev sahibe-
sinın çizgi roman okuyup Burt l.ancas-
tergıbi namlı Hollyvvood starlannm re-
simlenne dalıp gıden, sakız çığneyıp
balon patlatan. dışleri telli ama son de-
rece fettan ve pervasız. 12 yaşındakı. bü-
yümüş de küçülmüş kızı Dolores'e sü-
reklı yakın olabilmek. (Lolita- Lo, Do-
lores'in kısaltılmışı oluyor ve yıllar ön-
cesınin Kubnck uyarlamasından sonra
yitmış gıtmış Sue Lyon'ınkınden fark-
lı, daha çağdaş bır Lolita kompozısyo-
nu çıkanyor. yönetmenin yüzlerce aday
arasından bu role seçtiğı, 15'lik çıtır,
yeni yetenek, Malibu lisesi öğrencisi
DominiqueSwaim.) Sırf Lo nedeniyle
•Chartotte'4'klnKyotoı Humbtrt. hemgS-<
zel. masum, zekı hem de ışveli. cılveli,
cin gibı, zekı ve şimank kjüçük kızm
gitgıde daha bir kulu kölesi haline ge-
liyor. Lo'nun kışkırtıcı davranışlanyla
ta\a gelerek baştan çıkan ve bütünüyle
kızın çekım alanına kapılan Humbert.
vaz kampına postalanan fettan kızın an-
nesıyle evlenıyor derken.
Kocalıkgörevlennı verinegetirmedi-
ğı kansına. çaktınnadan uyku haplan-
nı dayavan Humberfin düşündüklenni
kaydettıği günlüğünü gızlice okuyunca
dünv ası karanp knz ıçinde caddeye fır-
lavarakbırarabanınaltındakalanChar-
Hong Kong sinemasının 'enfant terrible'i, Wong Kar-Wai'nin son filmi Pera Sineması'nda
Heteroya da homo, 'Mutiu aşkyoktur!
9
Sık sik tartışıp hırçın kav ga-
lar eden. bir aynlıp bır yeniden
birleşen. ne var ki yine de bir-
birlennden kopamayarak çal-
kantılı beraberliklenni biteviye
sürdüren. Hong Kong'lu homo-
seksüel bir çiftin ilişkisini hikâ-
ye edıyor. son tstanbul Film
Festivairnden piyasaya dûşen
'Mutlu Berabertik'
Genelde agırbaşlı. munis,
mazbut genç Lai Yıu-Fai'yle
(Tony Leung Chiu- Wai), sü-
rekli gözü dışarda, belaya da-
vetıye çıkaran. haşan. serseri
ruhlu, kaldınm mühendısı Ho
Po-Wing'in (Leslie Cheung
Kwok-Wlng) hırlı gürlü ilişki-
sini konu edinen, adını da
196O'lı yıllann dıllere düşmüş.
ünlü bir şarkısından alan 'Happ\
Together-Mutiu Beraberlik'. se-
yırcinın röntgencilik merakını
tahrik eden, rahatsız edicı, ya-
man bir sahneyle başhyor.
Yaman bir açıhş sahnesi
Salaş ve klostrofobik bir me-
kâna atılmış bir yatakta. al tak-
ke ver külah, fena halde alt al-
ta üst üste kaptırmış ikı kişinin
yiyiştiği. yeraltı sinemasının
bulanık, uçuk, buğulu ve de-
nevselimsi tarzını çağnştıran.
sıyah-beyaz görüntülerle veri-
len. dehşetengiz bır erkek erke-
ğe sev işmesi sekansıyla acılan
'Mutiu Beraberlik'. pünten zır-
hımızı unufak etmeye kararlı,
cınsellik üstûne genelgeçer ka-
lıplan ve ikıyüzlü ahlakı redde-
den. farklı. cüretlı. sıradışı bır
erkek filminin çekıciliğini ku-
şanmış. aykınbirdenemenıte-
liğınde. Breh breh dedırten bu
yaman giriş, belli kı bir şeyle-
rin kesinlikle yolunda gitmedi-
ği bu Çin-Hong Kong usulü,
zorlu. buhranlı bir homoseksü-
el ilişkı hikâyesmın sadece baş-
Cheun Cwong Tsa
Sit- Happy
Together/
Yönetmen, Senaryo:
Wong Kar- Wai /
Kamera: Christopher
Doyle / Müzik:
Danny Chung /
Oyuncular: Leslie
Cheung, Tony
Leung, Chang Chen
/1997 Hong Kong-Çin
(Minema)
langıcıdır. Kavgasıyla, kapri-
siyle, nazıyla. küsüşmesiyle as-
lında homo beraberliğinin, he-
teroseksüel cinselliğınden hiç de
farklı olmadığını anımsatıyor.
eşcinsel kahramanlara sahip.
eksantrik bir yol filmi gibi ge-
lişen 'Mutlu Beraberlik'. şaırin
mutlu aşk yokrur sözünü doğ-
rularcasına.
Heryıpratıcı kavganın ardm-
dan (bir kez daha) yeniden baş-
layalım diyerek hırçın beraber-
liklerini devam ettiren Laı'yle
Hoçifti, Hong Kong"dan kalîcıp
Arjantin'e. Buenos Aires'e yol-
lanarak ilişkide yeni bir dönem
başlatıyor. gönüllü sürgünlük
serüvenme atılarak, ama nafi-
le. Aslında Hong Kong'dan hiç
de farklı olmayan Buenos Ai-
res'te de, aralanndakı buzdan
fırtmalanndinmediği çiftin ev-
cımen tipi Laı. bir tango bann-
da çığırtkan-kapıcı olarak işe
girip para biriktirirken, onu terk
eden. boş gezenin boş kalfası,
gözü dışarda, keş Ho. sıgarala-
n peş peşe tüttürüp biralan ıçe-
rek gönlünün dilediğince ay-
laklık ediyor. Bir kavgaya ka-
nşıp yüzü gözü berelenmiş. ko-
lu yaralanmış. mııhtaç bır du-
rumda yeniden Lai'nın kapısı-
nı çalan Ho'yu ev ine alıp bakı-
yor, sağaltıyor Lai. anaç bir şe-
kilde. Ancak yıne, hadi gel, ye-
niden, sıfırdan başlayalım diye
üsteleyen Ho"yu artık kesin red-
detmeye kararlıdır, sakin v e sus-
kun Lai.
Melankoük stil denemesi
Artık yaşamında Ho'ya yer
vermeyen Lai'nin, bır Çın lo-
kantasında bulaşıkçılık yapar-
ken tanıştığı Tayvanlı. saftorık
bir gençle (Chang Chen) ya-
kınlaşması gitgide hızlanırken.
Ho da pıs, izbe sokak köşelen-
ne düşecektir...
Iki yıl önce Istanbul festiva-
lınde gösterilen. Hong Kong
tarzı ikikarafılm(yadagangs-
ter filmi) denemesiyle ('Chun-
WngExpress'le 'Düşkün Melek-
ler") tanıştığımız. Amerıka ve
Avrupa sıneması arasında kala-
kalıp son çeyrek y üzv ılda. ken-
dine özgü bır kulvar tuttuıma-
ya bakan Asya (L'zakdoğu) si-
nemasının. 1958 Şangay do-
ğumlu. 'enfantterrible'ı \\ong
Kar-Waı'ye geçen yıl Cannes
festivalınde en iyi yönetmen
ödülünü kazandıran son esen
"Happv Together- Mutlu Bera-
berlik'. bıçımcıliğın özün önü-
ne geçtiği. aykın bir eşcinsel
aşk çeşıtlemesi v e kedercı. me-
lankolik bır üslup denemesi ola-
rak kuşkusuz ılgısiz kalınama-
yacak türden, farklı bir film.
Avrupa filmlerinden de,
Amerikan sinemasından da. Ba-
ğımsızlar'dan da etkılenen Hong
Kong'lu yönetmenlenn. son on
yılda parla\an. en önemli ve
özgün yaratıcılanndan biri olup
özellikle 'Chunking Ekspre-
ss'le özel hayranlar edinmış
Kar-Wai'nın havaı fişek cünı-
büşünden farksız. hız ve hare-
ketın aktığı, çarpıcı bir görsel-
liğin öne çıktığı. az konuşma-
lı. vüksek tempolu. yenılıkçı.
taşkın ve civelek sinemasının bır
toplamı sayılabilecek 'Mutlu
Beraberlik*. kimisine hoş ama
boş gelirken meraklısını da ke-
vıften uçuruyor 1.5 saatliğine.
Godard'la demirbaş kamera-
manı Raoul Coutard'ın ilk dö-
nem ('Serseri .VşıklarYKüçük
Asker*. 'Kadın Kadındır". 'Jan-
darmalar' vb.) fılmlerindekı
dırsek temasını anımsatırcası-
na, 1990 yapımı ikinci filmi
'YahşiGünler'den bu yana bir-
lıkte çalıştığı Av ustralyalı Chris
Dojle'un, çoğu omuz-el kame-
rasıyla çekilmış. hayatın renk-
lenne v e ışığa boğulmuş, dev in-
gen görüntülennin çok şey ka-
zandırdığı bu 6. filmınde Astor
Piazzola tangolarıyla Frank
Zappamüziğini de harmanlıyor
Wong Kar- W'ai.
Doğrusu hep birbirine kanş-
tırdığım. başroldeki çekik göz-
lü iki aktörün (Tony Leung'la
Leslie Cheung'un) de katkıla-
rıyla. bıten ve yeni başlayan er-
kek aşklarını perdeye yazan bu
ılginç film. sürekli kıpraşılan,
seke seke yürünen. habire Bo-
gart'vari sigara tüttürülen. ya-
lın bır karmaşık ılişkiyi önü-
müze sürüyor.
Teknik bakımdan bızce si-
nemayı 'bitirmiş* VVong Kar-
Waı. 'Mutlu Beraberlik'. sıra-
dan seyırcınin pek kaldırama-
yacağı. ama özgür ve özgün,
yenilikçi ve sarsıcı olabilen,
parlak bır sinemanın ürünü so-
nuçta. Sarı ırkın o şaşılası be-
cerisinı ömekleyen John Woo,
Tsui Hark gibi usta aksiyon-
cuların Hollyvvood tarafından
kapıldığı günümüzde Hong
Kong sinemasının yetenekli ve
hünerlı yönetmeni Wong Kar-
Vvai'yı tanıtan 'Mutlu Beraber-
lik'ı festıvalde kaçıranlar bu
hafta Beyoğlu oda sineması Pe-
ra'da yakalayabilirler.
lotte'un ölümüyle meydan Humbert'e
kalıyortamamen. Herfırsartayatağaat-
tığı küçük kızın artık hem anası hem
babası hem de âşığı oluveren, ancak fe-
na halde kıskandığı Lo tarafından sürek-
li terk edilme korkusuyla kıza habire
baskı uyguluyor takıntılı kahramanı-
mız. Arzu, tutku, kıskançlık, ihanet, ya-
lan, haz üsrüne, kimin av kimin av cı ol-
duğu belirsiz bu günahkâr oyunun ba-
ba-kız-sevgilı iki kahramanını canlan-
dvran Irons-Swaim çiftinden iyi verim
almasını bilmiş yönetmen.
Artık baş başa kalan üvey baba-kız iki-
lisi, arabayla yollara revan olup o otel-
den bu motele dolanarak bütün ülkeyi
katedeceklen. nerde sabah orda akşam
türünden bir Odissea'ya çıkıyor. Çok-
tan mimlediği Lo'ya göz koymuş, kü-
çük kızlarla kalkıştığı seks âlemlerini fil-
me de çeken, Humbert'i kıskançlıktan
delirten rakibı, sefih, poraocu, sübyan-
cı (ama ıktidarsız) oyun yazan Clare
Quilty'nın (Frank Langellaharika) so-
luğu da, aykın sevgılilerin ensesindedir
sürekli. Mazbut, yalnız ve giderek ka-
fayı yiyen Humbert Humbert'in. sonun-
da cinayete dek varan, kendini mahve-
dişini hikâye eden 'Lolita', Rus asıllı
Amerikalı yazar Nabokov'un belki de
en tanınmış esen. Kuşkusuz Adrian
Lyne'ın da en düzgün filmlennden bi-
n.
Nabokov'un oğlu beğenmiş!
Ekim Devrimi'nin ardından Rusya'dan
kaçmış, varlıklı bir aileden gelen ve
1920-40 arasında Ingıltere. Almanya ve
Fransa'da bulunup 1940'ta kapağı
ABD'ye atarak zaman içinde, dil ve tek-
nik açısından çeşitlilik gösteren hikâye-
romanlan>la göçmenlikten Amerikan
edebiyatının seçkin, saygın bir imzası-
na dönüşen, sıradışı bir yazann yaşamı-
nı süren Vladimir Nabokov'un (1899-
1977) ılk yayımlandığında ABD'dekı
ahlak bekçisı. tutucu kesimleri ayağa
kaldıran v e özetle çoktan klasikleşmiş.
ünlü 'Loüta'sı. yaşıtı kadınlarla ilişki-
de sorunlu, kültürlü, yaşlı, yoz birerke-
ğin 12 yaşındakı bir kız çocuğuna duy-
duğu, tutkulu, sonu hüsran. saplantılı
sevgisine odaklanan, çoktan klasikleş-
miş romanından, Kubnck'ten yıllarca
sonra yaptığı bu uyarlamanın Lyne'ın fil-
-^J!nog«^ıs^ni zengirüeşpHİigi kesin. ^ ^
Cınsel ilişkı kurma yaşının giderek ar-
tık 14'e. 13'edüştüğü 199O'lı yıllarda,
Batı'nın. yaşını başını almış, varlıklı ai-
le babası kılıklı, tadılmamış zevkler-et-
ler peşindeki o yaşlı, sefih erkeklennin
habire çocuk pornografısinin nerdeyse
endüstriye dönüştüğü, Tayland merkez-
lı Uzakdoğu'daki seks turizmine kafi-
leler halinde aktığı günümüzde, çoktan
aşılmış 'Lolita'daki sübyancılığın faz-
la bir kıymetı harbıyesi kaldı mı kı? Za-
ten çocuklann erişkinlerce cinsel taci-
ze uğraması da çağlardan beri sürege-
len bir tabu değil midir aslında?
_ _ ^ _ lstediğince yaşamak içm üvey
~^~™ babasını kıskandınp cinselliği-
ni kullanan küçük kızın baştan
çıkardığı ve baştan çıkanldığı
filmde. sorumsuz. gezgin bir
yaşam tarzının keyfine vanp
sıkılınca başka bir sübyancı yaş-
lı erkekle kaçarak Humbert'i
sonunda korktuğuna uğratan,
Nabokov'un unutulmaz Loli-
ta'sı, Baby Doll' Caroll Ba-
ker'ın kızı, 'Tavi Driver'ın mi-
nık yosması Jodie Foster'ın ya
da 'Pretty Bab>' Brooke Shi-
eMs'in manevi ablasıdır aslın-
da, 40 yıl öncesinin bütün Ame-
rika'yı etkilemış, sıradışı ço-
cuk-kadın fıgürü olarak.
Humbert Humbert'i ete, ca-
nabüründüren Jeremy Irons'ın
ağzından anlatılmış, "Hayaö-
mın ıştğı, kasıklarunın ateşi,gü-
nahun, ruhum, Lo-ü-ta" diye-
rek başlayan 'Lolita'da, Kub-
rick'in ayak tırnaklannı ojele-
yip lolipop şekerinı manalı ma-
nalı yalayarak James Mason'ı
kendinden geçirten Sue
Lyon'ından daha esaslı bir Lo
olmuş doğrusu yönetmen
Lyne" ın keşfi Dominıque Svva-
im. Svvaim de mecburen ıslak
giysilerle boy gösterip klişe
pozlarla muz yiyor bol bol.
Kubrick'in Lolita'sı cinsellik
tabulanyla kuşatılmış bir genç
kızken Lyne' ın Lo'su bir kız ço-
cuğudur. romandaki gibi. Her-
bert Herbert'in kahramanı ve
tutsağı olduğu saplantılı tutku-
su, 35 yıl arayla çekilmış ıki
uyarlamada da ince ince işlen-
miş, büyük bir aşk hikâyesi gi-
bi veriliyor, herhalde ticari ve ya-
sal kaygılarla. Finalde başa dön-
düğümüz son 'Lolita'da yönet-
men Lyne, Herbert-Irons'ın sap-
kınlığının kendi dışında. çev-
resine verdiği yıkıma da deği-
niyor aynca. Meraklısının es
geçmeyeceğı cinsten, oyuncu-
luğundan kamera çalışmasına,
ışığından müziğine kadar bınn-
ci sımf bir uyarlama niteliğin-
deki 'Lolita'nın, sonunda dağı-
tım sansürünü kırarak ABD'de
de eylülde gösterime gıreceği
haberini getirdi gurum tam
yazıyı noktalarken.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Mavi - Beyaz - Kırmızı
Kediler mavi-beyaz-kırmızı kurdeleleri ile kasım
kasım kasılıyorlar.
Champs-Elysee'de iğne atsan yere düşmeye-
cek. "Kazandık!" diye avazı çıktığı kadar bağırıyor
herkes...
Paris, Paris olalı üçüncü kez yaşıyor böyle bır coş-
kuyu.
llki: 1789. Egemenliğin soylulardan halka geç-
mesi kutlanıyor.
Ikincisi: 1944. Parıs'in kurtuluşu.
Ve 1998. Gene herkes alanlarda. Gene herkes
dans ediyor...
Tanıyan, tanımayan birbirine sarılmış, birbirini
kutluyor. Kahvelerde eski alışkanlıklardepreşmiş;
yanı başınızdaki masadan sıcak bir gülümseme,
dostlukmesajları...
Coşku, üç gün üç gece sürüyor. Kupa finalınin
14 Temmuz Bayramı'nın hemen öncesine rastla-
ması, coşkuyu daha da büyütüyor.
En septik kediler bile katılıyor bu coşkuya.
Tüm bir ulus, aynı kaptan su ıçmenin hazzını pay-
laşıyor. Strasbourg'da, Lyon'da, Bordeaux'da,
Rennes'de, Montpellier'de yüzbinler alanlarda.
Peki, böylesine cömertçe paylaşılan bu sınırsız
mutluluğun temelinde hangi duygu yatıyor. Bazı ya-
zarlanmızın ısrarla altını çizdiğı gibı, millıyetçiliğin
önlenemez yükselişi mi kanıtlanıyor? Yoksa, ortak
değerlerin, farklılıkların önüne geçmesi mı?
Çokkültüriü birtoplumun bıreylerınin, kendı kim-
liklerini koruyarak Fransız olma mutluluğunu ya-
şamaları mı?
Fransızların eskı sömürgelerinden gelmış farklı
etnik gruplara ait futbolculann Fransız Milli Takı-
mı'nın yarısmı oluşturuyor olması, Fransız "Millı-
yetçi Cephe "sinin liderini çileden çıkartmıştı. ama
çoğunluğun onun gibi düşünmediğinı, Cezayirli
ve Afrika kökenli yurttaşlarına sahıp çıkan, onlan
sevgiyle kucaklayan Fransızlar kanıtladı.
Bana kalırsa, bu coşkunun gerı planında milli-
yetçiliği aramaktan vaızgeçmeli.
Çünkü bu zafer, çok kültürlülük temeli üzerinde
yükselen "vatandaş//k" olgusunun zafen...
Önyargılı muhafazakâr Fransızlaria, ırkçılık teme-
linde politika yapan radikallerin yaşanan bu coş-
kudan etkilenmemeleri olanaksız.
Fransa '98, bir kez daha üç rengin öneminı,
1789'un ideallerini anımsattı. Fransızlara ve tüm
dünyaya:
Özgürlüğü, eşitliği ve kardeşlıği.
Mavi-beyaz-kırmızı bayraklar, işte bu üç ideal için
dalgalandı alanlarda.
Ve doğru bir milliyetçiliğin, ancak bu idealler
üzerinde yükselebileceğini gösterdi.
Tabiı, anlayana.
Anlamayanlar için "En büyük Türkiye" çığlıkları
ile Fransa'da yaşanan coşku arasında bır fark yok
elbette.
Hesaba katılması gereken bir olgu da Fransız-
lann her olanağı bir şölene dönüştürmedeki ola-
ğanüstüyetenekleri. Devnmin iki yüzüncü yılına ta-
nık olan kediler anımsayacaktır. O zaman da gör-
kemli gösterilerie tüm dünyaya parmak ısırtmıştı
Fransızlar.
Iki yüzüncü yılı dünya çapındaKi sanatçıların dü-
zenlediği gösterilerie sanatsal bir etkinliğe dönüş-
türmüşlerdi.
Ulus bilincini güçlendirmenin en güzel yolunun,
ulusun tüm fertlerini ortak hazlar etrafında buluş-
turmak olduğunu, bunun için de en etkıli aracın sa-
nat olduğunu biliyorlardı çünkü.
14 Temmuz Bayramı'nda da aynı şeyı yaptılar.
Bir yanda, Champs-Elysee'de görkemli bır aske-
rı geçit düzenlerken, öte yanda kıtlesel bir sanat
olayı gerçekleştirdiler.
Jean-Michel Jarre'ın. ışık ve havai fişek gös-
terilen eşliğinde Eiffel Kulesı'nın önünde verdiği kon-
ser, °arislilerin coşkusunu doruğa ulaştırıyor. han-
gi Sınıftan, hangi etnik gruptan. hangı politik gö-
rüş.en olursa olsun, tüm Fransızları "güzellık" duy-
guüunda buluşturuyordu.
Ulusal heyecanı ayakta tutmak için, coğrafya-
dan müziğe kadar tüm derslerde "Atatürk"e yer
verilmesini "emreden" anlayışın, bu duyguyu an-
laması pek mümkün görünmüyor. Bu yöntemın
yanlışlığını vurgulayanları suçlamakla, bu iş hallo-
lur mu?
Zorla güzellik olsaydı, "dayatma"yı kültür polı-
tikalannın temeline yerleştıren eski Sosyalıst Blok
ülkelerinin gençliği bu denli inançsız, bu denli tep-
kili yetişir miydi?
Bu gerçeklerden de mi ders almıyor bızim siya-
siler ve bürokratlar, anlamak mümkün değil.
işte, önümüzde güzel bir olanak var: Türkiye
Cumhuriyeti'nin 75. yılı kutlanacak. Cumhurbaş-
kanı bile, kutlamaların "resmi" düzeyde kalma-
ması, kitlelere mal edilmesi için uğraşıyor.
Ama, bizim -devletini mi, yoksa kendı koltukla-
nnı mı çok sevdiği pek belli olmayan- bazı bürok-
ratlarımız, kutlamalarda sivil toplumun öncülüğü
söz konusu olduğunda hop oturup hop kalkıyor-
lar. Yok efendim, devlet dururken, bu ış neden si-
vil toplum kuruluşlanna havale ediliyormuş; şölen
yapılacaksa bunu da pekâlâ en iyi biçimde devlet
yaparmış...
Bu yüzden, Tarih Vakfı'nın 29 Ekim'de Istanbui,
Ankara ve Izmir'de düzenlemeyı düşündüğü ve ül-
kemizin değerli sanatçılarına projelendirdiği kitle-
sel kutlama etkinliklerinin bütçesi bulunamıyor bır
türlü.
Sanki birileri inadına yapıyor, Cumhuriyet Bay-
ramı coşkusu halka mal edilmesin, her zaman ol-
duğu gibi valilerin, kaymakamların estetik "v/z-
yon"ları ile sınırlı kalsın diye...
Baraka' yeniden sinemalarda
• Kültür Servisi - lnsanı, ınsanın çevresı ve doğavla
ilişkisini, evrendeki yerini sorgulayan Baraka adlı
belgesel yeniden sinemalarda göstenme giriyor. tlk
gösterime girdiği 1996 yılında büyük ilgi gören
Baraka, Türkiye sinemalannda vizyona giren ilk
belgesel film olma özelliğinı taşıyor. Amerikalı
yönetmen Ron Fricke ımzasını taşıyan Baraka, 17
Temmuz'dan itibaren Kadıköy Moda Sineması'nda
sürekli olarak gösterilırken Be>oğlu Beyoğlu
Sinemasının da seçme filmler kapsamında ver
alacak. Baraka, Amerikalı çağdaş filozof Joseph
Campbell'in "The Povver of Myth Mitin Gücü" adlı
eserinden yola çıkılarak çekilmişti Sözcük
'kutsama', "soluk' ya da "yaşamın özü' anlamlanna
geliyor. 24 ülkede çekilen ve yapımı beş yıl süren
belgesele, bu çağnşımlann her biri güçlü bir şekilde
yansıtılmış. Baraka'nın müzikleri de Nevv Age'in
önde gelen ısimlerinden Michael Stearns imzasını
taşıyor.