Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN 1998 ÇARŞAMBA
12 KÜLTÜR
Stephane Braunshweig, düşünmeyi zevk haline getirebilmenin önemli olduğunu vurguluyor
Tîyatro, siyasi rol üsdenebilir
ÖZLEMGÜLŞEN
Brecht'in gençlik dönemınde (1921)
yazdığı yapıtlardan 'Kentlerin Ormanın-
da'. festival kapsamında Orleans Ulusal
Tiyatro Merkezı tarafmdan sahnelendı.
Oyunun çevınsıni ve yönetmenlığmı üst-
lenen Stephane Braunshweig, 7. Llusla-
rarası Istanbul Tiyatro Festivalı'ne de
'Doktor Faustus' adlı oyunla katılmıştı.
Oyun, Malezya kökenlı bır odun tücca-
n olan Shlınk (Phiüppe Clevenot) ve kü-
tüphanede raf yerleştıricısı olarak çalışan,
gelecekten hıçbır beklentısi olmayan, pa-
rasız Garga (Olivier Cnıveüler) adındakı
bir genç arasında geçen; sonu olmayan, kt-
mı zaman ıdeolojık, kımı zaman fantas-
tik bir 'çaüşma'yı konu alıyor. Ikı oyun-
cu arasında alevlenen çatişmalar etrafin-
da pek çok Brecht oyuncusu da kendı yer-
lerini alıyorlar. Seyırcıye 'Ben kimim?',
•Toplum içindeki yerim ve konuraum ne'
sorularını sordurtmayı hedefleyen.
Brecht'in gerçekçiliğı ve kuşkuculuğuy-
la bezenmış olan oyunun ası) amacı; bu kar-
maşanm ıçinde kımin kendisini nereye ya
da kimin»yerıne koyabıleceğini, oyunu
sahneleyen sanatçılar da dahil herkese dü-
şündürtebilmek. Tiyatroya zevk almanın
yanı sıra 'düşünmek ve varsa bir sonuca
ulaşmak' amacıyla gıden seyircının bir
süre sonra kendisini çatışmanın tam orta-
smda bulmasnşten biledeğıl. 1912yılın-
da Chıcago'da savaştan hemen önce yaşa-
nan bu 'çabşma' günümüzde her alana
gırmişolan 'safhğa'. Braunshvveıg'in'çıp-
bk' yorumuyla meydan okuyor. Pekı oyu-
nun sonunda zafer kimın olacaktır? Gar-
ga'nın. Ancak elınde salt za-
fen elde etmenm doyumu olan
Garga, bu çatışmada ruhunu
satarak sonunda Schlınk'eben-
zemiştır. 'Çaüşma' her dakı-
ka renkten renge bürünmesi-
ne karşın, oyun sıyah-beyaz
bir dekor ıçinde ışlentyor.
Braunshvveig, üç yıl önce
Türkiye'ye geldıklerinde çok
hoş bır seyirciyle karşılaştıgı-
nı, sahnenm teknık bakımdan
birtakım eksiklilderi olmasına
karşın, ülkemızden hoşnutluk-
la aynldığını belirtiyor.
ıw,ıı,;i
dönüm noktası. Çiinkü gençlik dönemi
oyunlarının bitip. 'Büyük Brecht'dönemı-
neaçılan kapıydı. Benim ıçm en gizemli,
en çarpıcı ve kimı zaman da en anlaşılmaz
metınlerden bınsıydı. Oyunda bir yaban-
cılaşma yaşanmalı. Ancak bu oyundan
kopma anlamında degil aksine oyunun
içıne gırerek, 'bugün benim durumum
ne', 'toplumla ilişkilerim ne durumda" so-
rusunu sordurtacak cınsten olmalı. 'Kent-
lerin Ormanında'. sa\aşma istegini uvan-
dıran, pasıfolduğumuza temelden karşı çı-
kan bir oyun. Anlamadığımız bır şeyı, an-
lamayacağımızı bile bile anlamak için ça-
ba göstermemizi iste>en bır oyun. Başka
bir oyun da seçilebilirdi. Ancak önemli olan
günümüz sey ırcisıne ne söy leyeceğınızdır.
Brecht'in, bu yıl 100. doğum yıldönümü
olduğunu. açıkçası çok kısa bir süre önce
ögrendim. Ben bu metni gerçeklik kavra-
mına ilişkin bir şeyler anlatabilmek için
sahneye koydum; kültürel bir kutlama için
nsan sorunlar
karşısında çaresiz
olmadığını
hissetmeli.
Insanlan sorunlann
bitmeyeceğine
inandıran iki
önemli güç var:
Siyaset ve medya.
Tiyatronun da bu
anlamda siyasi rol
üstlenebileceğini
düşünüyorum.'
degıl.
- Oyunda iki erkek arasındaki çatışma
anlatdıyor. Felsefi ve düşünsel boyuttaki
çatışmalar bu yıl Fransa'da sahnelenen
pekçok oy unun ana tenıaJanndan birisiy-
di. Siz bu çanşmamn tcmelini. özellikle
oyunun sonunu neye dayandırdınız?
Sorun şu: Brecht oyunlannda 'insanın
kendisiyle olan çatışmasını', nedensizce
yansıtmak istiyordu. Zaten nedenleri ara-
mamamızı söylüyor. Bu aslında biraz da
Çatışmanın sonucu yok
-1989 vılındaki Gece Çalı-
nan Trampetler'den sonra
uzurı bir süre Brecht sahnele-
mediniz. INeden?
'KentterinOntianında" sah-
neye koydugum iiçüncü Brecht
oyunu. 'Gece Çalınan Tram-
petleri' sahneye koyduğumda
da buna benzer bir olay başı-
ma gelmişti. Biranda, rastlan-
tısal olarak Brecht'in yapıtla-
rı tekrar gündeme gelmişti.
Ben. bu durumun Sovyetler
Birhği'nde yaşanan olaylarla
da ilgılı olduguna ınanıyorum.
Ben 'Gece Çalınan Trampet-
leri' sahneye koy dugumda he-
nüz Berlın duvan > ıkılmamış-
tı. Bu oyunda, ıdeoloji kavra-
mının ve yine Brecht'in genç-
lik yıllan döneminin eleştirı-
si vardı. Brecht. bu oyunlaı-
da henüz Marksızm kavramıv -
la tam anlamıyla tanışmamış-
tı. Her zaman Brecht' in çok di-
daktık olduğu söylenir. Oysa
gençliğinde yazdıkları. en zor
olanlan ve tam anlamıyla onun
bir 'karşıthklar' sanatçısı ol-
duğunu doğruluyorlar. Oyu-
nun sonunda oyuncu sevirci-
ye dönerek. "Şimdi desizken-
di değeıiendirmenizi yapın"
der. O dönemde Brecht'te
anarşıst ve antı-ideolojik bir
yan görüyorum. Oysa günü-
müzde sadece belirleyıcı ve
bağımsız bir ideoloji söz ko-
nusu. 'Kentlerin Ormanında'
bu anlamda da 'Gece Çalınan
Trampetter'den çok daha kuv -
veth ve zor bır metin. 'Kent-
lerin Ormanında' ise tam bır
MASALLARIN MASALI
Su başında durmuşuz
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
Su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkryor
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de
ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Şu başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak,
sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
NÂZIM HİKMET
7 Mart 1958 / varjova- Svider Bugün Nâzun Hikmet'in ölümünün 35. yıh.
erotik bir çatışma. iki erkek arasında ge-
çıyor. Rimbaud'yla Veıiaine arasındakı
gıbı. Ancak burada metafızık ve materyel
karşı karşıya kalıyor. Bu yüzden de
Brecht'in sadece nesiller arasında geçen,
sadece erotik ya da sadece metafizık bir
çatışma yazdığını söyleyemeyiz. O, bir
seferde bunlann hepsini yazmış. Çok kı-
sa sahnelerde bile bu kanşım ön plana çı-
kıyor. Oyunun zorluğu da bu. Brecht şu-
nu da söyler: "Çabşmanuı sonucu yok."
Çünkü çatışma başladığı andan ıtibaren onu
başlatanlardan bir tanesi muhakkak buna
son verecek ya da kaçacaktır. Schlınk ve
Garga'nın ilk kez ve uzun süreli yalnız kal-
dıklan son sahnede, çatışmanın hıçbir za-
man tam anlamıyla gerçek sonuca ulaşa-
mayacagı aktanlmahydı. Benim de gerçek-
leştirmeye çalıştığım bu oldu.
Idealizm siyasete aJet olamaz
- Son dönemde seyircinin, yönetmenier
tarafmdan oldukça zor olarak nitelendir-
dikleri oyunlara yoğun ilgi göstermesinin
nedenini nasü acıkhyorsunuz?
Seyircı artık kendisini kolayca sonuca
ulaştınp. cevaplan bellı olan sorular ıste-
mı>or. Kendisini düşündürtecek ve dog-
rudan kendisine sorular yönetebilecek
oyunlan tercıh ediyor. Düşünme eylemi-
nı bır zevk haline getirebilmek önemli.
Televızyonda dünyada yaşanan sorunlan
gördüğümüz zaman düşünüyoruz. Ama bu-
nun zevkli bır yanı yok. tnsan sorunlar
karşısında çaresiz olmadığını hissetmeli.
tnsanlan sorunlann bitmeyeceğine inan-
dıran iki önemli güç var: Siyaset ve med-
ya. Tiyatronun da bu anlamda ideolojık de-
ğil ama siyasi bir rol üstlene-
bileceğini düşünüyorum.
'Kenderin Ormanında' gibi
bır oyuna Paris'te seyircinin
gösterdiği yogun ılgi benı çok
şaşırttı. Tıyatroda son dönem-
lerde söylenen daha basit ve
kolay anlaşılabılir oyunlara
ıhtiyacımızolduguydu. Oysa
seyirci apaçık bunu yalanlı-
yor.
-Saflık \f utanmazbkkonu-
lan ve bu iki ka\ ram arasın-
da doğan çatışma ü/erinde çok
duruyorsunuz. Bunlan günü-
müzün temel sorunlan otarak
mı nitelendiriyorsunuz?
Siyasette bunun örnekleri-
ni çok görüyoruz. Hep 'açık-
hk'tan, 'saflık'tan bahsediyor-
lar. Eğerbu gerçekten \arsa ve "
onlar sıyaseti bu biçimde ger-
çekleştiriyorlarsa neden bu
konu üzerinde bu kadar çok
konuşuyorlar? Saf kalabilmek
hıçbır şeye çözüm değil. Oyun-
dakı Garga karakteri de saf
kaJabilmek ugnına ruhunu sat-
mayacagını söylüyordu. Ru-
hunu sattı ama onu satın alan
kışıye karşı bır savaşaçtı. Eğer
saflığı tercih etseydi tek başı-
na olacaktı. Oysa savaş açarak
birçoğuna örnek olabilecek
birkarakterçizdı. tdealizm si-
yasete alet olamaz. Brecht'in
karakterlerinde de biri diğerin-
den daha ıyı değil. Tıpkı be-
nim ıçm olduğu gıbı.
- Bundan sonra hangi oy u-
nu sahneleyeceksiniz?
Shakespeare'ın 'Venedik
Taciri'nı. Paradan ve insanlar
arasındaki borçlardan çok bah-
seden birmetin. Herkes birbi-
rine karşı borçlu. Gerek mad-
dı, gerek manev i. Bu konu ba-
na göre 'Kentlerin Ormanın-
da" adlı oyunun bır devamı
olacak.
- Orieans L'lusal Tiyatro
Merkea'ndekiçahşmalannız
sürecek mi?
5.5 yıldan ben bu tıyatro-
da faalıyet göstenyorum. An-
cak artık orada kalarak ilerle-
yebileceğımi düşünmüyorum.
Bu yüzden de bağımsız olarak
çalışmalarımı devam et-
tıreceğim.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Yazınsal Dedikodu
Bugün 3 Haziran.
Ülkemizin yetiştirdiği en yaygın uluslararası üne sa-
hip şainmiz Nâzım Hikmet'in ölümünün otuz beşin-
ci yıh.
Çoğu büyük sanatçı gibi, Nâzım da yaşamı ve ya-
pıtlanyla bır söylence kişiliğine bürünmüştür.
Kulluk düzeninden yenı çıkmış bir toplumda daha
1920'lerdeyargıçlar karşısında "Evet, ben komünis-
tim" deyışiyle, daha o yıllarda plağa okuduğu şiirle-
riyie evlere dek giren gür sesiyle, hayatının ve yaprt-
lannın uzun yasaklı yıllarıyla şiir sevenler için olduğu
kadar yurt sevgisiyle dolu insanlar için de bir söylen-
ce; kişilik olmuştur Nâzım.
Ünlü yazanmız Aziz Nesin de hayatı boyunca, Nâ-
zım Hikmet kışiliğini ırdeleyen bir yaşamöyküsü yaz-
mayı tasarlamış. Bunun için dosyalar dolusu bilgi-
belge biriktirmiş.
Bu biriktirdiklerinin önemli bir bölümünü 1976 yı-
lında Vafa/7'gazetesinde yayımlamıştı.
O zamanlar büyük gürültü kopararak uzun tartış-
malara yol açan bu yazılar, şimdi tartışmalarla birtik-
te ve Aziz Nesin Arşivi'nden seçilmiş fotoğraflarta ki-
tap oterak yayımlandı: Türkıye Şarkısı Nâzım (Adam
Yayınlan, 351 s.)
Aziz Nesin, böyle bir çalışmaya gırmekteki amacı-
nı kitapta sık sık yıneliyor:
"Herşeyden önce yaşamının aynntılannı bütünüy-
le, bütün özelliklenyle, en ınce aynntılarına dek bil-
mek gerekiyor. Bu işe önce sevgiyle yanaşılmalı el-
bet. Ama sevgi ve hayranlık örtüsü gerçeği kapama-
malı. Nâzım'a saygım sonsuz olduğu için, onun ya-
şamını elimden geldiğınce bütün gerçekliğiyle yaz-
mak istiyorum."
• "Sanatçılann yaşamlannın gizliyanlan niçin yazılır,
niçin açtklanır? Hatta kimi sanatçılar bunu kendileri
yazıp açıklamışlardır, anılannda, günlüklennde. Ni-
çin? Çünkü anlaşılmak ıstıyohardır. Bu aynntılı ger-
çekler bilinmedikçe, sanatçının yapıtlan gereğince
anlaşılamaz, doğnı yorumlanamaz da ondan..." (s. 9)
Bir sanatçıyı ve yaprtlarını anlamak amacıyla yola
çıkan yazarın ele aldığı konulann kimilerine bakalım:
"Moskova'ya geldikten bir süre sonra dişlerini te-
davi ettirmış. Dişlerini beyaz metalle kaplamışlar. O
zamanlar Sovyetler Birlığı'nde beyaz diş kaplaması
yapılmıyordu.
"Vera'yla evleneceğı sırada, Nâzım tüm dişlenniçek-
tirip takma diş kullanmaya başlamış." (s. 26)
"Yıkanmaktan, sudan hoşlanmıyordu." (s. 151)
"Rusçası iyi değildi. Tanıyanlar, Rusçayı kafasını
gözünü yararak konuştuğunu söylüyoriar." (s. 153)
"Bu durumlardan başka, 'ama durup dururken de
yalan söyledim' diyor. (...) Benim yorumuma göre
Nâzım'ın 'durup dururken' dediği durumlar gizlice
övünmek istediği durumlardır." (s. 38)
Kitap böylesi bilgilerte dolu.
Sormak gerek: Şu yukanda alıntıladığım bilgiler, ya-
zann yukanda alıntıladığım amacını anımsarsak aca-
ba Nâzım'ın hangi şiirini anlamamızı kolaytaştıracak?
Böylesi kimsenin işine yaramayacak; hangisi doğ-
ru, hangisi yanlış bilgileri yayımlamanın ne anlamı
var? Belki yüce bir amaçla yola çıkılmış, ama anlaşı-
^ l yazar o amacın altında^zilmiş. Nâzım böylesi
"-'•fcuşkulu brtgilerte yara alacak bir yazar değil elbet.
Moskova'da üniversite öğrenimı görmüş, Savaş ve Ba-
nş'ın iki cildini dilimıze çevirmiş bir irtsana 'Rusçası
iyi değildi' demek. değil yaşamöyküsü yazan olmak,
dünyadan habersiz olmak değil midir?
Kitabı baştan sona okuduğumuzda ortaya şöyle bir
görünüm çıkıyor: Nâzım'la uzak-yakın ilişkisi olan çe-
şitli insanlarla konuşulmuş. Bunlar yazıya geçirilmiş,
sonra da bir değeriendirme yapılmadan tümü yayım-
lanmış.
Kitapta bu yazının sınırlan içine sığamayacak öyle-
sine çeşitli olaylar anlatılıyor ki, yazınsal dedikodu dü-
zeyini aşmayan bu anlatımlar meraklı okurlann ilgisi-
ni çekebilir.
Neyse ki bu yazılann yayımlandığı sıralarda göste-
rilen tepkıler de kitapta 'Yankılar' bölümünde yayım-
lanarak hiç değilse kimı iddialann yersizliği ortaya
konmuş. Aslında verilen her bilgı, irdelenmeye girişil-
se doğrulara ulaşabilmek için bu hacimde bir kitap
daha yazmak gerekir.
Nâzım'ı yeterince tanımayan, neyin doğnı neyin
yanlış olduğu konusunda yeterli bilgi bırikimi bulun-
mayan okuriara bu kitaptaki bilgilere dikkatte yaklaş-
malannı öneririm.
Istanbul Devlet Tiyatrosu, Nâzım Hikmet 'in 'Kuvayi Milliye Destanı 'nı sunuyor
4
Insandaıı kişiye, olaydan tarihsele...'
Genç Avrupalı Sanatçılar Projesi
• Kiiltür Servisi - BP tarafmdan Avrupa çapında
çeşitli sanat dallannda 8 yıldır sürdürülen Genç
Avrupalı Sanatçılar Projesi, bu yıl fotograf dalında
gerçekleştiriliyor. Yanşmanın teması ise 'enerji'. 35
yaşın altındaki fotograf sanatçılanna açık olan
projeye katılmak isteyenlerin. 'BP Genel Müdürlüğü
Fahrettin Kerim Gökay Caddesı No:62 A-C Blok
Altunizade Istanbul' adresinden ya da
üniversitelerin fotograf bölümlerinden alacaklan
katıhm formlannı doldurarak en fazla I0 yapıtla 19
Haziran tarihine kadar formda yer aian adrese
başvurmaları gerekiyor. Prof. Dr. Güler Ertan. Doç.
Dr. Tunç Tüfekçigil, Prof. Dr. Mehmet Bayhan ve
BP Diş İlikiler Müdürii Denız Güzelsöz'den oluşan
Türkiyejürisinin yapacağı değerlendirmenin
ardından, projede Türkıye'yi temsıl edecek 4
sanatçının yapıtlan belırlenecek. Belirlenen yapıtlar
daha sonra Paris'te oluşturulacak Uluslararası Seçici
Kurul'a gönderilecek.
K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
Ergin Orbej'Mn yönettiği o>Tin yann AKM Büyük Salon'da.
Kühür Servisi - 10. Uluslararası ts-
tanbul Tiyatro Festıvalı. geçen yıl da
festıvalın konuğu olan 'Kuva>i Milliye
Destanı'm bır kez daha Cumhunyetm
75. yılı kutlamalan çerçevesınde ızle-
yicılerle buluştumyor. Nâam Hikmet'ın
1939'da Istanbul Te\ kıfhanesı 'nde baş-
layıp 1940-41 yıllanndaÇankın veBur-
sa hapishanelerınde tamamladığı 'Ku-
vxş\ VIiDiye Destanı'. ancak şairin ölü-
münden bırkaç yıl sonra yayımlanabii-
miştı. tlk kez 1965 yılında Türkçe ola-
rak 'KurtuluşSavaşı Destanı' adıyla >a-
yımlanan yapıt. yazılmaya başlanışın-
dan yaklaşık 30 yıl sonra 1968'de on-
jinal adıyla ve tam metin olarak okuyu-
cuianyla buluşabilmişti.
Istanbul Devlet Tiy atrosu tarafmdan
sahnelenen oyunun yönetmenlığını Er-
gin Orbev, müziklerını Can Atilla. ko-
reografısmı ise Binnaz Dorkip Aydan
gerçekleştınyor 'Ku\ayi Milliye Des-
tanı'nda. Haluk Kurdoğlu, Can Gür-
zap. Arsen Gürzap, Tijen Par, Engin
Şenkan. Metin Belgin. Cevdet Ancılar
ve Levent Özdilek'ın yanı sıra birçok
oyuncu rol alıyor. Oyunda. Mustafa Ke-
mal'in sesı Kerim Afşar"a ait. 'Kuvayi
Milliye Destanı' yann Atatürk Kültür
Merkezı Büyük Salon'da izleyicilerle
buluşacak.
CevatÇapan Istanbul Devlet Tiyat-
rosu dyun broşüründe 'Kuvayi Milliye
Destanı' ıçm şunlan söylüyor: "Oyun,
yalnızca çizdiği manzaralaıia görsel ola-
rakcanlandırdığ) birolay lardizisi olmak-
tan çok, Nâzım Hikmetşürinin gücünü
oluşturan ritim zenginliğinin de yansı-
rıldığı bir "ırmak-şıır". Kuvayi MilMye bu
özelliğinden dolay ı senfonik şiir niteliği
de taşıyor. Kısaca, ku\ayi Milliye'nin
kendi halkını büyük insanlıktan soyut-
lanıadan seven, inandığı insanlık değer-
lerinu ryiyle köfünün, haklıy la haksuın,
güzelle çirkinin, ezenle eziknin çarışma-
İan bağlamında dile getiren büyük bir
şairin yapıtı olduğunu korkusuzca söy-
lejebüiriz.**
Şükran Kurdakul ise; "V'atanOrdu-
su, Mustafa Kemalimizin Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi'nin oluşumunaçalış-
tığı evnede Kuvayi Milliye'dir. Eli silah
rutanlann Vunan ilerleyişini durdurma
umuduyla yarattıklan direnç örgütleri
Kuvayi Milliye Destanı bu direnç hare-
ketinin simgelediği bağımsızuk bilincin-
den kaynakJanmıştır. İnsandan kişiyc.
olaydan tarihsele... Kuvayi Milliye Des-
tanı'm oluşturan sekiz ana bölümde şi-
irsel amacı böyle tanmılanabilir Nâzım
Hikmet'in. Bu nedenle Karayuan, Kar-
(allı Kazun, Arhavili İsmail, Şoför Ah-
met, Ali Onbaşı, Mustafa Kemal Paşa
gibi destan kişilerinin karakterteri ha-
reket içinde belirir. Olay hareket içinde
tarihselözellikler kazanır. İçerik,derin-
liğe ka\uşur. Öykünün ağır bastığı yer-
lerde üç beş dize içinde olayın geçtiği
mekânın özelliklerini vererek kalabalı-
ğını yansıtırken, somutla soyutun ceşit-
lediği şiirsellikieri yakalar Nâzım Hik-
met" şeklinde düşüncelenni dile ge-
tıriyor.