Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 HAZİRAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
TURKİYE'DE DEPREMLER
1? ' : •
^
1 1 YER
I ÇANKIRI
i ZARA
i MÂLAZGÎRT
E' ÇEMJŞGEZEK
i MUREFTE
i. AI^ON-BOLVADİN
| ÇAYKÂRA
| RASfNLER
« AFYON-DİNAR
» MİLAS
; FİNİKE
KARS
•' İZMİR-TORBALI
*- SfVAS-SÜŞEHRİ
î HAKKÂRİ SINIRI
X DENÜI-ÇlVfflİ.
*; BİNGÖL A ı T l
" ERDEK j*Q>'jjl -
1* DIGOR jt/K^
[ KIRŞEHİR V İ
I- ÎZMİR-DİKÎÜ
•'.. TERCAN
'• ERZİNCAN
NİĞDE
^ KAYSERİ-DEVELİ
? YOZ6AT
C MUĞLA "âjfer
r VAN-ERCİŞ *IS(f
ERZ1NCAN t^ljRnj»
MUĞLA ^ T ^ > .?J&
; BİGADİÇ-SINDIRGI
OSMANCIK
,:
ÇORUM
~ NIKSAR-ERBAA
1 ADÂPAZÂR/-HENDEK
"" TOSYA-IADİK
BOLU-GEREDE
- DÜZCE
" MUDURNU
GEDİ2-UŞAK
AYVALIK-EDREMİT
a
- AOANA-CEYHAN
j VAN
f KADJNHAN-ILG1N
•
!
VARTO-HINIS
f İZMİR-KARABURUN
KARLIOVA
•'. KIĞI
• ISKENDERUN
KURŞUNLU
L HASANKALE
s YENİCE-GÖNEN
F KURŞUNLU
î AYDtN-SÖKE 'frjk
f ESKİŞEHİR *<&LJ>
l FETHfYE dt^fP^fvt .
J BÖLU-ÂBÂNT
* 8AŞKÖY
I köYCEĞÎZ
HtNiS
MARMARİS
sjjĞDtR
DENIZLİ
f ÇfNAROK-YALOVA
| DENIZLİ
! MALÂTYA
f
MANYAS
i DENİZU-HONAZ
1 KARLIOVA
| VARTO
1 VARTO
AÖANA-BAHÇC
| ADAPAZARI
I PÖLÜMÜR
| AKYAZI
I BlNGÖL-ElAZtĞ
BARTIN | j 4
FETHİYE U f l r | l
GONEN * J M İ ^
DEMlRCf ^ H
ALAŞEHİR ^ ^
KARABURUN
GEDİZ
ÇAVDARHfSAR
DEMİRCİ
BURDUR
BİNGÖL
EZİNE
VAN
tZMÎR
KARS-SUSUZ
ÜCE
DOĞU BEYAZIT
ARDAHAN
DENİZÜ
ÇACDİRAN-MURADJYE
ÜCE W ^
ÎZMIR ı*'flK4
l
FOÇA 'sf^&f^^C.
MUŞ-BULANIK
BİGA
ERZURUM
ERZURUM-BALKAYA
MALATYA-SURGU
KARS-AKVAKA
ERZİNCAN
DtNAR
ÇORUM-AMASYA
TARİH
09.03.1902
10.02.19O3
24.04.1903
04.t2.1905
09.08.1912
04.10.1914
13.05.1924
13.09.1924
07.08.1925
08.02.1926
18.03.1926
22.10.1926
31 03 1928
18.05.1929
06.05.1930
19.07.1933
15.12.1934
04.01.1935
01.05 1935
19.04.1938
22 09 1939
21.1t.1939
26.12.1939
10.01.1940
20.02.1940
13.04.1940
23.05.1941
10.09.1941
12.11 1941
13.12.1941
15.11 1942
21-11.1942
11.12.1942
20.12.1942
20.06.1943
26.11.1943
01.02.1944
10.02.1944
05.04.1944
25.06.1944
06.10.1944
20.03-1945
20.11.1945
21.0^.1946
31.05.1946
23.07.1949
17 08.1949"
04.02.1950
08.04.1951
13.08.1951
03 01 1952
18.03.1953
07 09 1953
16.07.1955
20.02 1956 1
25.04.1957
26.05.1957
07.07.1957
25.04.1959
25.10.1959
23.05.1961
04.09.1962
11.03.1963 I
18.09.1963
22.11.1963
14.06.1964
06.10.1964
13.06.1965
31.08.1965
07.03,1966
19.08.1966
07.04.1967
22.07 1967 '
26.07.1967
30.07.1967
24.03.1968
03.09.1968
14.01.1969
03.03 1969 I
23.03.1969
28.03.1969
06.04.1969
28.03.1970
19.04.1970
23.04.1970
12.05.1971
22.05.1971
26.04.1972
16.07.1972
01.02.1974
25.03.Î975 ı
06.09.1975
02 04.1976
30.04.1976
19.08.1976
24.11.1976
25.03.1977
26.03.1977
16.12.1977
14.06.1979
27.03.1982
05.07.1983
30.10.1983
18.09.1984
06 06.1986
Ö7.Î2.Î988
13.03.1992 |
01.10.1995 J
14.08.1996
SIDDET
5.6
5.8
6.7
6.8
7.3
OLU I
4 J
- J
2626 |
- 12Î6 I
5.t l 400 |
5.3
6.9
5.9
4.7
6.9
5.7
7.0
6.1
7.2
5.7
4.9
6.7
î 6.2
6.6
7.1
5.9
7.9
5.0
6.7
I -50
-i
3
2 î
1 27 î
355 1
1 50
I
64 1
2514 1
20
12
5
' 20Ö 1
1 149 İ
60 j
43 |
^32962 l
58 î
37 s
5.6 | 20 j
6.0
5.9
5.9
5.7
61
5.5
5.9
7.0
6.6
7.2
7.2
5.4
5.6
&2
7.0
6.0
]
5.8
5.6 j
5.7
7.0
70
5.7 j
6.9
5.8
7.4
6.4
7.0
6 4
7.1
7.1
5.1
5.7
"sTj
6.5
53 !
5.5
6.3
5.1
6.0
7.0
5.7
5.6 j
5.6
6.9
5.3
7.2
6.2
6.0
5.1
6.5
6J2
2 |
194 İ
15 î
- -^
7 |
7 |
25 1
3000 I
336 |
2824 %
3959
30 .
21 İ
!
27 j
îö 1
- i-- J
839 -'
450 -
20 î
6 |
52 |
133 |
265 M
2 İ
23 i
67 f
•""52"
!
-
18
- j
1
1 g
- 1
8 |
23 İ
14 1
2394 I
89 1
97 i2
i2 i2
-Lİ
5 7 1 |
6.1
6.6
5.6
7.2
5.9 ]
5.7 ;
62
6.7
5.0
5.2
3?"]
5.1
6.9
4.8
5.0 i
4.9 '
1086 1
"~1
-1
878 |
2 S
2 |
2385 i
5 İ
* î4 I
72 \ 3840 1
4 8 1
.5-2
53 1
5.9
1
5.2 '
"6.F"
5.9
5.6 1
6.9
6.8
6.0 J
5.4
8 |
- |
- j- İ
3 »
1155 i
3 11
I-jpf
653 |
96 1
-1
aralılar çimler üzerine serilen yataklarda tedavi edildi
Bürokrasinin luükûgı Adana'da 'ben doktorum' diyen herkesm yeşü reçeteyte verüen ilaçlan eczaneden alafofleceği ortamın oluştuğu gözfendi.
Depreme endeksli yaşam
ÇETİN YÎĞENOĞLU
Adı Esen .Akso> 18 yaşında. Dep-
rem mınibüste yakalamış. Yaşlı bi-
rine yer vermek ıçin kalktığında,
'kırbaçlama' denilen darbeyi yemiş
omurgasından. Şimdi felç olma teh-
likesi altında yatıyor hastanede.
Adı Aslıhan Kara, 18 yaşında.
Ceyhan'da 6. kattaki evlerinden boş-
luğa uçtuğu anı anunsıyor. Yarası ağır
değil. Çevresindekilere o sırada bir-
likte oldugu annesi, teyzesi ve kar-
deşini soruyor sürekli. Yanıtlann
hqp olumlu oldugunu, ama onlan bir
türlü göremediği için kaygılandığı-
nı anlatıyor.
Nihan DaJyan 30 yaşında. O sı-
rada Misis beldesındeki evınin önün-
de ağacın altında biricik oğluyla oy-
nuyormuş. Olayı anlayınca oğlunu
ağacın gövdesinin ardına atmayi ba-
şarmış, ama kendisini evin enkazı
altında kalrnaktan kurtaramamış.
Bütün bedeni kınklar içinde "oğlu-
ma birşey oimadıya»
n
diyor. Çuku-
rova Üniversitesi Tıp FaküJtesi Bal-
calı Hastanesi, Tûrİciye'nin en bü-
yük ve kazancı en bol hastanelerin-
den. Ama depremde Balcalı Hasta-
nesi de 'hastanelik' oldu. Üst düzey-
de teorik birikime sahip bilimadam-
lannın çalıştığı hastanede, ilk kez
deprem krizinde pratiğin iflas etti-
ği gözlendi.
Duvarlardaki çatlaklar nedeniy-
le hastalar. bahçede sahra çadırlan
altına ya da çimler üzerine serilen
yataklarda tedavi edildi. Bınada yal-
nızca yoğun bakım ünıtesi hastala-
nyla depremzedelere bakıldı.
Bürokrasinin kalktığı. 'ben dok-
torum* diyen herhangi birinin yeşil
reçeteyle venlen morfin gibi ılaçla-
n eczaneden alabileceğı ortamın
oluştuğu gözlendi. Depremden son-
ra yaşam Adana'da trajik ve trajiko-
mik görüntülerle sürdü. Bir anda
sokaklara dökülen Adanalılar öz-
gün yaşam örnekleri sergilediler.
Kimileri semt parkında bir bicim-
de çalıştırmayı becerdiği televiz-
yondan dünya kupasını izlemeyi ka-
çırmadı. Kimileri de refiijlere kon-
durulan masalarda okey oynayarak
vakit öldürdü.
Kimisi banyoda, kimisi tuvalette
depreme yakalanma aynntısından
ürettiği ironiyle, yaşadığı olayın ağır
baskısını hafıfletmeye çalıştı.
Deprem. Ahmet-Nihal Akyürek
çıftinı ise düğünevinde yakaladı.
Kışla mahallesindeki düğünevin-
den kaçan, uzaklardan gehniş konuk-
lar, sırtlannı kolordu duvanna ve-
rerek geceyi geçirirken, gelin oto-
mobilinde uyuyan damatla gülerek
fısıldaşıyorlardı. Birisi "İyikL_"di-
ye başlayan bir cümle kurarken, bir
diğeri "Bunlann aşkı şimdiden Çu-
kurova'yı salladı. Allah sonrasını
hayreteiıı'' diyordu.
Depremden sonra Adana'da geçı-
ci de olsa bir anda yeni yaşam bi-
çimlerinin ohıştuğu gözlendi. Pik-
nik tüplerinde çaylar. kahveler, ye-
meklerpişirildi. Acısı tatlısıyla ya-
şam 'inadina' dedirtircesine sürdü.
Bir gerçek hiç gözden kaçmadı
ama. Bu gerçeğin adı ise 'cep' ger-
çeğiydi. Depremin faturası insanla-
nn ceplerine göre çıkmıştı çünkü. Yı-
kılan evlerin ve meydana gelen
ölümlerin Adana'da cep durumu el-
verişsiz olanlara ait oldugu anlaşıl-
dı. Zemin sıvıhaşması nedeniyle ara-
zi yapısı en çok beş katı kaldırma-
ya uygun Ceyhan'da ise cebi yete-
rince dolu olmadığı anlaşılan yap-
satçılann fazladan katlar eklediği
apartmanlarda meydana geldiği öğ-
renildi.
suruyorSAMİHAZMtEZER
CEYHAN-Cumartesi günü 17.00 sıra-
lannda meydana gelen deprem, Adanalı-
lan sokağa dökerken, aradan gecen saat-
ler sarsıntılann getirdiği tedirginlıği orta-
dan kaldırmaya yetmiyor. Her an yeni bir
sarsıntı olasılığı, insanlann geceyi yollar-
da, parklarda geçirmele-
rine yol açtı. Adana Mer-
kez ve Ceyhan ilcesi uy-
kusuzgeceleryaşıyor. Her
iki kentte bir dizi olum-
suz gelişme ve ilginçlik iç
içe geçmiş durumda. Böl-
gede enkaz kaldırma ça-
lışmalan sırasında ince-
lemede bulunan Cumhur-
başkanı Sülejman Demi-
rel'e yurttaşlar bina mü-
teahhitleri hakkında şı-
kâyette bulundular. Binalann yeterince
sağlam yapılmadığını. yetkililerin de ge-
rekli denetimleri yapmadıklannı vurgula-
dılar. Demirel şikâyetlen başını sallayarak
onayladı. Yurttaşlann binalann çürük ol-
duğuna ilişkin yakınmalan sürerken, Cey-
han'da büyük hasar gören Nurkent evlerin-
deyaşamını yitiren iki kişiden biri sitenin
müteahhidi AhmetSunar'm kardeşi AB Su-
/Vdanalılan sokağa
dökerken, aradan
geçen saatler
sarsıntılann getirdiği
tedirginliği ortadan
kaldırmaya yetmiyor.
Her an yeni bir sarsıntı
olasılığı, insanlann
geceyi sokakta
geçirmesine yol açtı.
naroldu. Ceyhan'daki depremde. minare-
Ierinden biri tümüyle yıkılan çifte mina-
reli caminin duvannda bir tabelada "1945
>ıhndaki depremden sonra yapünJmısür"
yazısı dikkat çekıyordu. Çok sayıda yapı-
nın büyük hasargördüğü Ceyhan'da, Tok-
tamış, Uğur ve Bahçeciler apartmanlan
yerle bir oldu. Uğur Apartmanf ndaki bir
evde 15-20 kadın, altın günü
için bir araya gelmışti. Çoğu
enkaz altında kaldı. Deprem
sırasında yoldan geçen iki
çocuğun da enkaz altında kal-
ması büyûk üzüntü yarattı.
Sivil savunma ekipleri. ce-
setlerin tümüne ulaşamadık-
lannı, sıcaktan cesetlerin kok-
maya başladığını söylediler.
Ekipler 24 saat geçtikten son-
ra kangren mikrobunun çev-
reye yayılmasından endişe
duyduklannı da dile getirdiler.
Depremde yaşamını yitiren yurttaşlann
sayısı konusunda devlet yetkilileri arasın-
daçelişkiyaşandı. Adana Valisi OğuzKa-
ğan Köksal, dün sabah Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'e sayıyı 96 olarak bil-
dirirken, Vali Yardırrtcısı Ardahan Tofuk
Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'e 108
kişınin öldüğünü söyledı. Adana'da hemen her sokakta benzer bir görüntü yaşamyor
'Temel atıııa töreni' ve deprem...
OKTAYEKİNCİ
Cumhurbaşkanı Sükvman Demirerin îstan-
bul'daki TED Koleji inşaatına törenle temel atma-
sı, Adana'daki depremle "aynıgûne"rastladı. Bu
talihsiz rastlantının asıl dramatik yanı ise yine De-
mirel ' in "Hayırh olsun" dediği inşaatın imar plan-
lanna, yasalara ve şehircilik ilkelerine aykın ve bu
nedenle de "kaçak" olmasıydı...
Cumartesi günü akşam saatlerinde Adana'dan ge-
len ilk haberler. depremin her zamanki gibi gece-
kondu ve kaçak yapılaşma bölgelerinde büyük ha-
sar ve can kaybı yarattığı şeklindeydi.
Belli ki biraz da "tahmin" içeren bu haberler.
gecenin ilerleyen saatlerindeki TV haberlerinde
görüntülerle de birleşince, Türkiye'nin "ünarger-
çeği" bir kez daha ekranlan kapladı.
Umulduğu gibi sadece salaş gecekondular de-
ğıl, "apartmanlar'* da 6.3 şiddetli depreme teslim
olmuşlardı. Ertesı gün (dün) alınan bilgilerde bu
apartmanlann çoğunun yine ya ruhsatsız (kaçak)
ya da imar ve fen kurallanna aykın "plansız" ya-
pılar oldugunu gösteriyordu...
tşte bu felaketin yaşandıgı saatlerden kısa bir sü-
re önce Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Is-
tanbul'daki "Bejkoz SİT Alanı" içinde törenle at-
tığı TED Koleji temeli de tıpkı Adana"daki çöken
yeni yapılar gibi imar planı ve şehircilik kuralla-
nna aykın bir "hukuk dışı inşaatı" taşıyacak.
TED Koleji belki depreme karşı daha dayanık-
lı olacak ama "bilimsel kurallara ters düşen imar
kültürûnün"' yeni ve görkemli bir ömeği olarak ka-
çak yapılaşmanın da yine "özendirici" cephesin-
de yer alacak. Dahası. sadece kaçak değil. aynı za-
manda yağmacı imar polittkasının da "simgesi"
olarak eğittiği öğrencilere "cevre" ya da "hukuk
de\leti" gibi erdemleri kimbilir nasıl bir kimlikle
öğretmeye çalışacak...
Çünkü bu inşaat, sadece Beykoz StT alanında-
ki "imar yasağı" bulunan ve imar planı da bulun-
mayan bir "onnan ve yeşil kuşak alanı" içinde kal-
makla yetinmiyor. Aynı zamanda tstanbul'un 1/50
bin ölçekli Nâzım Planı'nda da "kentin genel çı-
kan için iskan bötgesi olmadan korunacak" doğal
ve rekreasyon bölgelerinde yükselıyor. Bu neden-
le de zaten Korunıa Kunılu onaylı bir koruma pla-
nına bağlı olmadan, yasadışı yöntemlerle baslanı-
yor...
Evet. Demirel'in işte bu inşaata temel atmasın-
dan birkaç saat sonra Adana'da gerçekleşen dep-
rem, yıllann yağmacı imar politikasına karşı bel-
ki de en acımasız uyanydı. O kâğıt gibi yere yığı-
lan binalarda hep aynı politikanın ürünleri değil
midir?
Radyonuzu aydınlığa, delnokrasiye, Cumhurîyet'e ayari
AYDINLANMA
EMRE KONGAR
Demokrasinin
Güvencesi Sorunu
Demokrasi gökten zembille inmemiştir.
Demokrasi, sanayi devrıminin ürettiği serma-
ye sınıfının, din baskısına ve toprak ağalarına
karşı başkaldırması ile başlayan bir süreç ıle ku-
rulmuştur.
Önce kör inancın, kutsal kitaplan ve müminle-
ri kendi iktidarlan için istismar eden din adamla-
rının egemenliğine karşı başkaldırılmıştır.
Daha sonra, başlarında kralın ya da imparato-
run bulunduğu toprak ağaları ile savaşılmıştır.
Sermaye sınıfı bu savaşlan kazandıkça güçlen-
miş, güçlendikçe büyümüş, büyüdükçe, bir baş-
ka sınıfın, işçi sınıfının ortaya çıkmasına ve kuv-
vetlenmesine yol açmıştır. Sermaye sınıfının güç-
lenmesiyle kaçınılmaz olarak büyüyen işçi sınıfı,
birsüre sonra, burjuvazinin iktidannı paylaşmak
istemiş ve demokrasi, son aşamada, emekçile-
rin siyasal iktidara ortak olmasıyla kurulmuştur.
Demokrasi, çağdaş iki sınıfın, sermaye sınıfı ile
işçi sınıfının, önce din baskısını ve toprak ağala-
nnı tasfiye ederek, sonra da birbiherini denge-
leyerek oluşturduklan bir siyasal rejimdir.
Günlük dil ile söylersek, "demokrasiyi, fabrika
yaratmıştır."
Bu sürecin bir başka ifadesı. "fabrika olmadan
demokrasi olmaz" biçiminde de dile getirilebilir.
• • •
Osmanlı Imparatorluğu, endüstrıleşme süreci-
ni kaçırdığı ve bu süreci yaşayan ülkelerin sömür-
gesi durumuna düşerek düşmana yenildiği ve
işgal edildiği için çöktü.
Türkiye Cumhuriyeîi, Mustafa Kemal Atatürk
ve arkadaşlan, ülkeyı işgal eden düşmana karşı
bir askerı zafer kazandığı ıçın kurulabildi.
Fabrikasız bir ülkede "çağdaş bir devlet" kur-
mak, ancak daha önce endüstrileşmiş olan ül-
kelerin ürettikleri kültürel, siyasal ve hukuksal ya-
pıyı benimsemekle olanaklı idi.
İşte "altı ok", fabrikasız bir ülkede, "demokra-
siye giden kısa yollan" simgeliyordu.
Türkiye'de bugün kurmaya ve işletmeye çalış-
tığımız demokrasi, endüstrileşmenin "doğal so-
nucu" olarak değil, Kemalistlerin, kılıçlannın gü-
cü ile kazandıkları bır bağımsızlık savaşı sonun-
da uygulamaya koydukları "ideolojık bır model
olarak" ortaya çıktı.
• • •
Bugün Türkiye'deki bunalım, Batı'da demok-
rasiyi üretmiş olan endüstrileşmenin doğurdu-
ğu sermaye ve işçi sınıflannın, Cumhunyet dö-
nemindeki tüm devletdesteğine karşın, hâlâye-
terince güçlenip, rejime sahip çıkamamış olma-
sından kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle siyasal Islam, çağ gerisi bir rejim
peşinde koşabilmekte, bu nedenle devleti yöne-
ten bürokrat ve politikacılar, çetelerden ve tari-
katlardan medet umabilmektedirier.
Akyol, benim "Toplumdaki çoğunluk, üstelik
de din gibi, ya da milliyetçilikgibi mukaddes de-
ğerteradına demokrasiden vazgeçmek isterse bu-
na kim karşı koyacak?" soruma ne yazık ki ce-
vap vermiyor.
Sayın Taha Akyol, 16 Haziran 1998 tarihli ya-
zısında diyor ki:
"Türkiyegibikurvmlaşmış, sosyolojikolarak 'çe-
şitli' ve epeyce dünyaya açılmış bır toplumda sı-
vil çoğunluk tehlikesı yoktur, ortada 'çoğunluk'
bile kalmadı zaten!"
Sayın Taha Akyol'un bu yargısı doğru olsaydı,
zaten bir demokrasi sorunu yaşamıyor olurduk.
Üstelik Sayın Akyol, Ikinci Dünya Savaşı son-
rasında Türkiye'de yaşanan "demokrasinın mu-
kaddes değerler de kullanılarakyozlaştınlması"
sürecini ve bu süreçte, 1968'den itibaren ağırlı-
ğını duyuran "sivil ve askerittifakı"n\ da gözden
kaçınyor.
Çökmüş ve işgal edilmiş bir imparatorluktan
çağdaş bir devleti, yani bunun günümüzdeki
yansıması olan demokrasiyi amaçlayan kadro-
lan "tepeden inmecilik ve Jakobenlikle" suçla-
yacaksınız, sonra da 12 Mart ve 12 Eylül'de ol-
duğu gibi "sivil ve asker devlet yöneticilerinin
desteği ile" yani "baskıcı yöntemler" ile, üstelik
işlerine geldiğinde demokrasinin nımetlerinden
de yararianarak, kısa dönemli amaçları için dev-
leti tarikatlara ve çetelere ihale eden, uzun dö-
nemli amaçları için ise normal eğıtimi din eğiti-
mi ile ikame eden anlayışı görmezlikten gele-
ceksiniz.
Bence asıl sorun, bu "görmezlikten gelme"
olayında yatıyor.
Ben, Akyol'un cevaplamadığı kendi sorumu
yanıtlayayım:
Demokratik toplumlarda, çoğunluğun bas-
kısına karşı güvence, hukuksal olarak anayasa ve
yasalar, sosyolojik güç olarak ise sermaye ve iş-
çi sınıflan ile bunlann uzantısı olan sivil toplum
örgütleri, meslek kuruluşları ve demokrasiden
yana tavır koyan tüm kişi ve gruplardır.
Osmanlı endüstrileşmeyi kaçırdığı için, bizim
demokrasimizin temelinde, tarihsel olarak. "çağ-
daş sınıflann desteği" değil "devletçi-seçkin-
cilerin ideolojik bir modernleşme projesi" yatar.
Çağdaş sınıflar ve onlann sivil toplum uzantılan
gelişip güçlenerek siyasal partilere ve rejime
sahip çıkmadığı sürece, demokrasinin güven-
cesi sorunu, beceriksiz ve çıkarcı politikacıların
elinde oyuncak olmaya ve her türlü müdahaleye
açık kalmaya mahkûm gözükmektedır.
vveb sayfası: http://rem2i.com.tr/yazar.html
R AD YO
Cumhuriyef
1 O7.4