Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 HAZİRAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Prof. Dr. Engin Ataç, kaliteyi yükseltmek için çaba harcamak gerektiğini söylüyor
'Uretimsiz sanat eğitimi olmaz
9
^AJİMETÇEMAL
Içinde bulunduğumuzyıl. aynı zaman-
tda Eskişehirdeki Anadoîu Ünıversite-
^s/ 'nin kırkıncı kuruluşyıh. Buyıldönümü
pıedeniyle üniversitenin buyılgöreve baş-
iayanyenirektörû Prof. Dr. Engin Ataç la
sanat eğitimi veAnadolu Üniversitesi üze-
r-ine konuştuk
- Sa>ın Engin Ataç,rektörolmadan ön-
ce, tam on yıl süreyle Anadolu Üniversite-
si Giizel Sanaüar FaküJtesi'nin dekanlığ)-
m yapnnız; bir anlamda bu fakültenin ku-
rucususunuz. O yülardaki deneyimlerini-
zx de dayanarak.birünivmitedesanateği-
timi veren kurumlann bulunmasının, üni-
v«rsitevi genelde nasd etkilediği konusun-
d a ne düşünüvorsunuz?
ENGİ1V ATAÇ - Anadolu Üniversitesi
söz konusu oldugunda, biraz şanslı bir
iiniversiteyle karşı karşıyayız; çünkü bil-
diğinız gibi. Güzel Sanatlar Fakültesi'nden
başka Devlet Konservatuvan var, Jletişim
Bılimleri Fakültesi'nin Sinema ve Televiz-
yon Bölümü var; yani burada neredeyse
her sanat alanında eğitim veren kurumla-
ra sahibiz. Yalnız bir nokta bence çok
önemli: "Çağdaş sanat eğjtimi veren ku-
nımJar" sövlemını vurgulamamız gere-
kiyor.
- Bunu biraz açar mısınız?
Bundan, bugün gelışmiş ülkelerde na-
sıl sanat eğitimi verıliyorsa. burada da
böyle bir eğitimin verilmesi gerekliliğini
anlıyomm. Yani sanatı evrensel çizgisin-
de ele almak ve bu arada özellikle çagdaş
sanatı eğitim sürecinde çok iyi yorumla-
mak... Bunu çıkış noktası yaptıktan son-
ra, sanatın; her türlü tutuculuğun, gerici-
ligın panzehın olduğunu düşünüyorum.
-Öteki bölümlerdeki öğretıcilerimizin sa-
nat eğitimi alan öğrencilerimizledivalog kur-
maJan genelde çok olumlu sonuçlar veri-
yor. Csteiik bu oİdukça yogun bir diyalog.
Genış bir yelpazede ele alınması gere-
ken bir diyalog; yani öğretım üyelerinin
kendi aralanndakı ilışkileri, ögrencilerle
olan ilışkileri ve nihayet ögrencilerarasın-
daki ılişkiler... Ve aynca diğer üniversite
çalışanlanyla bunlann hepsinin ilişkileri.
Güzel sanatlar bunlann tümünü de çok
olumlu yönde etkilemekte. Bir defa her-
keste be'llı bir estetık kaygısı ortaya çık-
maya başlıyor. Insanlar, güzel sanatlan
oluşturan öğelere ilgi duyuyorlar. Kampus
içerisindeki çeşitli sergiler ve başkaca gös-
terimler aracılıgıyla. bir anlamda sanatın
kavTamJan yaygınlaşıyor. KavTamlar. gı-
derek günlük yaşamm parcalanna dönü-
şüyor ve bütün bunlar insanlann genelde
sanata bakışlannı etkiliyor. estetik kaygı-
lan ortaya çıkanyor.
Oğrencikr, kenti olumlu etkiliyor
- Bu arada sanat eğitimi veren birimle-
redamşnra. oraiardan vardım alma gibiiüş-
kiler de herhalde önemlL.
Evet. ömegin bir tasanmıçin bir içmi-
mara başvuruluyor. Şahsen bizim üniver-
sitemizın en beğendigim taraflanndan bı-
n de ünhersitedeki çeşitli işlerimiz için Gü-
zel Sanatlar Fakültemızin öğretim üyele-
rinden istediğimız yardımlan hep almış
oluşumuzdur Ömegin konukevimizin bu-
günkü halı, otelımızın bugünkü hali, çev-
redeki heykeller, ıç mekânlanmızdakı re-
simler. sonra afişlerimiz. broşürlerimiz ve
davetıyelenmız... Bunlann hepsınde anı-
lan sanat birimlerinin çok büyük katkısı
vardır ve kanımcabu, bizim üniversitemi-
zı biraz farklı kılan başlıca özelliklerden
bın
- Kanımca. bir de kenti etküeme olgusu
var._
Elbette. bütün öğrencılerimız gibi sanat
öğrencilerimiz de kentte yaşıyorlar. kılık-
lanyla, eleştirileriyle belli bir etki yaratı-
yorlar. Örnegin dükkânlann vitrinlerini
anatı
e\Tensel çizgisinde
ele almak ve bu
arada özellikle
çağdaş sanatı
eğitim sürecinde
çok iyi
yorumlamak...
Bunu çıkış
noktası yaptıktan
sonra, sanatın:
her türlü
tutuculuğun.
gericiliğin
panzehirı
olduğunu
düşünüyorum."
eleştiriyorlar. Veya çocuklar gidip vıtrin
yapmaya başlıyorlar. Seçtikleri giysilerle
öncülük yapıyorlar. Piyasa da talebe göre
kendini yönlendirmek zorunda olduğu içm
bu kez sanat öğrencilerinin istedikleri gel-
meye başlıyor. Yani vitrinlerde farklı bir
çeşitlilik, kafelenn iç dekorasyonu...
- Yani farklı boyutİar-.
Evet, bu arada tabii bizim "Palet* çok
önemli bir olgu. Bu galerinin Eskışehir'e
resim sanatını sevdirmek bakımından çok
büyük katkısı olmuştur. Aynca bence bu-
gün "Palet". Türkiye'nin en nıtelikli ga-
lerilerinden bındir ve çok da iyi bir ızle-
yici kitlesine sahıptir. Ömeğin benim ya-
kın arkadaşlanm arasında, "PaJet" saye-
sinde resim koleksiyonu yapmaya başla-
yanlar oldu, ressamlarla dostluklar kurul-
du.
GSF'de çağdaş teknoloji
- Birazövünmekgibiolacak,ama bizim
Güzel Sanatlar Fakültemizin adı epe> yay-
gın. Siz bu kurumu on yıl \onettiniz. Ayn-
calığunız nedir sizce?
Şimdı bizim GSF'miz üç kişiyle başla-
mıştı, bunlardan biri de bendim..
- Sanınm daha bastan çok planlı bir g>-
rişündL.
Tabii, o zamankı rektörümüz Prof. Dr.
Yılmaz Büyükerşen, sanatı çok seven. sa-
nata çok değer veren bir yöneticijdı; do-
layısıyla onun bu faküJtenm î
çok büyük katkılan olmuştur ve bu fakül-
te hep çok desteklenmiştir. Pian ya da şans
diyelim. her şeyden önce çok iyi bir kad-
ro oluştu. GSF'de odacısından teknisyeni-
ne, teknisyeninden asisianına, asistanından
hocasına kadarçok iyi birkadro oluştu. Ve
bu kadroda heyecan. hıç eksilmedi. Genel
kanı, Istanbul dışında sanat olmaz, yolun-
daydı. Bu kanı haklı gerekçelere de dayan-
mış olabilir. Belkı Ankara ve tzmır'de de
olabilir, ama başka yerde olmaz, deniyor-
du. Biz, bu kanıvı yıktık. Zaten çok açık
söyleyeyim. ben hıçbır zaman Istanbul'u
kendime bir amaç ya da hedef olarak al-
madım. Benım gözümdeki güzel sanatlar
fakülteleri, gelişmiş ülkelerdekı güzel sa-
natlar fakülteleriydi. Bu amaçla Ameri-
ka'da. AvTupa'da görmediğimiz güzel sa-
natlar fakültesi kalmadı diyebilinm. Bu de-
neyimlerden çok esmlendik, grup olarak
oturup tartıştık, bence bu fakültenin Es-
kışehir'deolmasının daçok büyük biravan-
tajı vardı; çünkü Eskişehir'de bütün arka-
daşlartamgün çalışıyorlar. tamgün fakül-
tedeolan ögrencilerle birlikteler; bunun öğ-
renciye vermış olduğu motivasyon çok
önemli. Zaten genelde inancım o ki. ken-
di ıç dinamiklerinı ve rekabet ortammı ya-
ratma açısından güzel sanatlarda tamgün
eğitim, büyük önem taşıyor. Bence eğitim
genelde ya tamgündür ya da voktur. Part-
taym olmaz. Elbetşöyle olabilir: Üçayya
da Bltr ay, ajrtH-tamgün üç yada altı ay, - -
Bizim ayncalığımızı okışturan bir baş-
ka önemli nokta da, çağdaş teknolojiyi
Güzel Sanatlar Fakültemize taşımış olma-
mız. Bcnim inancıma göre böyle bir ku-
rumda A'dan Z'ye her şey. üretım sürecin-
de öğrenılebilır. Onun ıçın de üretim sü-
recı için gerekli bütün teknolojiyi getirdik.
Seramikte. resimde. animasyonda, hey-
kelde. grafikte...
'Sanat işi, burjuva işi.J
-Türkiye'desanateğitimi veren kurum-
lann sayısı gün geçtikçe arüvor. Sizce Tür-
kive'de. sanat eğitiminin mutlaka aşüma-
sı gereken sorunlan nderdir?
Şımdi sanat eğitimi konusunu çok cid-
di tartışmak gerekiyorsa, ta aıleye kadar
gitmemiz gerekir. Unutmayalım ki sanat
işı, burjuva ışı...
- Hatta böyle alırsak, üniversitenin sa-
nat eğitimi için çok gec bir aşama olduğu-
nu da söyie>ebiliriz_
Evet, onun için söylüyorum, bu işe ta
aileden başlamak gerekiyor. Çocuğun sa-
natla ılışkisı kurulacaksa. bu ancak aile-
de başlayabilir. Bu anlamda bir altyapı
yoksa. bunu sonradan kazanabılmek çok
zor. Ama bu altyapıyla gelınırse. ilkokul-
da da ınsanı sanattan soğutmayacak bir
eğitim verilirse, ömeğin güzel sanatlar lı-
selen gıbı kurumlarda da bu ış dogru ya-
pıldığı takdirde, fakültelere çok daha iyi
-^oğrulmus. birögrenci kitlesi gelir. Eğitim
Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Nilüfer Ergin
İ
UPSD genç söylemin önünü açtyor'
KühürServy-üluslaraTası Plastik Sanatlar Der-
negYnin geleneksel olarak gerçekleştirdiği
4
G « ^
Etkinlik' dördüncü kez buluştu izleyicilerle. TÜ-
Y'^\P'ta başlayan etkinlik 5 Temmuz'a dek izlene-
bilecek. Genç üretici insanm kendi sanatsal ve sos-
yal üretim alanlannın dışındaki alanlarla ilişki kur-
malanna olanak sağlayan Genç Etkinlik'te bu yıl
resim, heykel ve enstalasyondan performansa. kı-
sa metrajlı fîlmden müzik ve tiyatroya uzanan bir-
çok sanat disiplinı bir araya gctirilıyor. Uluslarara-
sı Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Nilüfer Ergin.
cuma akşamı gerçekleşen açılışta derneğin etkin-
likleriyle ilgili olarak şunlan söyledi: "Medekör-
gürümüz, alanında çokönemli birişkvi yerine geti-
riyor. Ankara ve İzmir'de de şubeterini acan llus-
lararası PlastikSanaüar Derneğigenç sövtemin önû-
nö açnon" Genç Etkinlik'in açılış töreninde Tiirki-
ye plastik sanatlar ortamının oluşması ve gelişme-
sinde gösterdikleri katkılar nedeni ile 10 sana^ıya
da hizmet onur ödüllen verildi.
de çok daha başanlı olur. Elbet burada
çok iyi yetişmiş bir öğretim kadrosunun
öneminı de unutmamak gerek. Aynı alt-
yapıyı öğretim kadrosunun da taşıması
gerekiyor. Sanatçı öğretim üyelerinin bi-
raz işin bilim tarafıyla da ilgilenmesi şart.
Ömeğin bizim ülkemizde güzel sanatlar
fakültelerinin öğrencilere verebilecekleri
yayınlarpek yoktur. Çok azdır. Bizim üni-
versitemizdeki Güzel Sanat Fakültesi'nin
bir ayncalığı da burada. Herhalde şu an-
da en çok yaymı olan fakültelerden biri-
dir...
Güzel sanatlar eğıtimde çok önemli say-
dığım bir nokta da şu: Belli alanlardan
elemanlan belli süreler için sözleşmeli
eleman olarak çalıştırabilme olanağı sağ-
lanmalıdır. Ömeğin grafik ya da iç mima-
ri alarüannda bir uzmanı bir dönem, iki dö-
nem, ama tamgün çalışma yöntemiyle ve
o kişiye uygun düşecek koşullarla buraya
getırebilmeliyız. Özellikle Amerikan sis-
teminde bu, çok sık kullanılan bir yoldur.
- İsterseniz son olarak bizim için çok
önemli olan bu >ildan, yani Anadolu L'ni-
versitesi'nuı kırkıncı kuruluş vilından söz
eddim. Siz, çokerken döneminden beri bu
kurumdasımz. Hiç kuşkusuz çokşey amaç-
lanmıştı. Bugün geriye baknğını/da. Ana-
dolu İ nhersitesi'nin amaçlanna geniş öl-
çüde ulaşoğını söyleyebilir misiniz?
Her şeyden önce şunu rahatlıkla söyle-
yebilirim: Anadolu Cniversitesi demokra-
tik, laik, Atatürk ilkelerinden kesinlikle
taviz vermeyen. hukuk devletine inanan
bir çizgiyi hep korudu. Kırk yılda bu çız-
giyi her açıdan çok iyi izledı. Bunun ya-
nında Anadolu Üniversitesi, birçok ilk'e
imza attı. ömeğin, Türkiye'de sivil pilot
yetiştıren tek kurum, yani Sivil Havacılık
Yüksek Okulu. üniversitemizde. Aynca
buna bağlı olarak havaalanı olan tek üni-
versiteyiz. Devlet Konsertuvanmız bünye-
sınde ilk gençlik senfonı orkestrasını kur-
duk; üyelerinin yaş ortalamaları 14-15
olan bir orkestra. Bu orkestra uluslarara-
sı bir festivalde çaldı. Güzel sanatlarda
animasyon bölümü bir tek bizde var ve şu
anda başka bir fakültenin bu konuda bir
girişimi bile yok. Aynca açıköğretim sis-
temini Türkiye'ye getiren de yine Anado-
lu Üniversitesi olmuştur.
Bu örnekler çoğaltılabilır. Bana göre
Anadolu Üniversitesi altyapısını şu anda
artık tamamlamak üzeredir. Artık altyapı
sorunu aşıldığma göre, bundan böyle eği-
tim kalitemızi daha da yükseltmek için
çaba harcamak zorundayız. Bunun için bu
yıl başlattığunız oazı cok önemli projeler
var. Ömeğin netvvork alryapımız tamam-
landıktan sonra Intemet yoluyla her türlü
ulusal ve uluslararası bağlantılara açık ola-
cağız. Bu, yaklaşık 10-15 yıl ünıversıteyi
götürebilecek kapasitede bir yatınm ola-
rak planlandı. Tümüyle insana yatınm ola-
rak geliştirilen bir proje. Aynca yabancı
dil hazırlık sınıflannın geliştirilmesiyie il-
gili programlanmız var. Bu yıl yaklaşık ye-
di yüz kişi bu hizmetten yararlanacak.
Önümüzdekı yıllarda bu program, bütün
üniversiteyi kapsamına alacak. Kütüpha-
nemizin kitap sayısmı arttırmak için bir ko-
misyon kuruldu ve çalışmalanna başladı.
- Anadolu L niversitesi'nin hep ük'lere
imza attıgını sövlediniz. Ben. tarihe baktj-
ğımda EskişehirM de bir "ilkler ülkesi" ola-
rak görüvorum. Aynca çok farklı uygar-
hklaruı kesşme noktasndayeralan bir k«ıt
Bu ünivvrsite, bu konumuyta ve kozmopo-
lit öğrenci kitlesiyle bir tür kühür sentezi
de geliştirebüir diyedüşünüyorum. Bu gö-
rüşe kaûlır mısınız?
Elbette. Bir üniversitenin böyle bir kent-
le bütünleşmesi, yirmi beş bin dolayında
öğrenci banndırması, bence bu sentezi za-
ten çok iyi sergiliyor. Bu kaynaşma, her-
halde sözünü ettiğiniz sentezin sonuçlann-
dan biri diye nitelendirilebilir...
Sanatçıların Japon duyarhlığının aktanldığı sergide 55 ayrı kimlikgörmek mümkün...
Çağdaş Japon seramikleri Türk-İslam Eserleri Müzesi'nde
Prof. GtnNGÖR GÜNER
1990 yılında Japon Vakfi'mn
bursuyla Japonya'da üç ay sürey-
le Japon seramik dünyasını in-
celeme olanağı bulmuş birisi
olarak rahatlılda söyleyebilırim
ki Japonya kadar yoğun, özgün
seramiğin üretildiği ve tüketil-
diği başka bir ülke yoktur.
Evet! Seramik sanatı Japon-
ya'da bıryaşam biçimidir. Orne-
ğin Japon mutfağı, çeşitli yiye-
cekJerin türüne ve rengine göre
özenle seçilmiş çok sayıda öz-
gün seramiklerle donatılmış bir
seramik sergisi gibidir. Burada
amaç sanki beslenmek ya da
doymak değil de bu görsel şö-
lenin sunulması ve algılanılma-
sının sağlanabilmesidir!
Bunun yanında Japon sakesi
(prinç rakısı) seramik bir süra-
hide muhafaza edilir ve sera-
mik bir kadehten içilir. Japon
çiçek yerleştirme sanatı (lkeba-
na) ıçın özgün seramikler kul-
lanılır. Japon ulusunun tek iba-
deti olarak tanımlanan çay sera-
monisinde de yine özgün sera-
mik çay kâseleri kullanıhr. Dev-
let dairelerinde. çok sayıdaki di-
ğer işyerlerinde, sağınızda soiu-
nuzda büyük ustalann seramik
yapıtlannın sergilendiğine ta-
nık. olursunuz. Ya da yemek ye-
diğinız lokantanın bir duvann-
da boydan boya büyük ustalann
seramik yapıtlanndan oluşan
koleksiyonun sergilendiğinı gö-
rürsünüz.
Japon yaşamı, seramik sanat
yapıtlanyla iç içe bir yaşam bi-
çimidir. Çeşitli modern sanat-
lar müzelerindeki yapıtlann bü-
yük bir bölümü seramik sanat ya-
pıtlanndan oluşur.
Yapıtlarda ulusaüık
Bu sergi bize Japon seramik
sanatından küçük bir kesit sunu-
yor. Eserleriyle tanıştığımız sa-
natçıların hemen hepsi devlet
katında onurlandınlmış, yapıt-
lan ulusal kültür varlıklan ola-
rak degerlendirilen üst düzeyde
bir sanatçılar grubudur. Sanat-
çılann tüm Japon duyarlıhğını
aktardıklan yapıtlannda malze-
me ve teknolojiyle olan dansla-
nndaki üstün egemenlik ve ba-
şanya karşın. yani ulusallığa,
teknolojiye karşın elli beş ayn
kimliği hayranlıkla saptayabilı-
yor ve izleyebiliyoruz. Ne kadar
modern olursa olsun, ne kadar
teknolojik olursa olsun. Japon sa-
natı hiç zorlanmadan biryerden
ulusallıgını yakalayabiliyor.
Hepsi birbirinden degerli bu
sanatçılann yaşadıklan ve ça-
hştıklan yerier, ziyaret edilen
Takuo Kato'nun üç renk sırlı olarak tanımlanan porselen vazosu.
küçük saray yavrulan görkem-
li malikânelerdir.
Örneğin 14. kuşak Kaki-
emon'un sunuş binası, içinde iri
Japon balıklannın yüzdüğü ya-
pay bir göletin ortasındadır. Ora-
ya ancak çok zanf bir köprüyü
aşarak ve gölün güzelligini al-
gılayarak varabılirsıniz. Arka
tarafta yer alan temiz atölyeler-
de, geleneksel ahşap çömlekçi
çarklarında Kakiemon porse-
lehleri tek tek üretılmektedir.
14. kuşak Sakaida Kakiemon
ve 7. kuşak Takuo Kato on yıl
kadar önce de ülkemize gelmiş-
ler. aynı tarihlerde Topkapı Sa-
rayı Müzesi "nde Takuo Kato ki-
şisel seramik sergisi; Kakiemon
ise 14 kuşağı kapsayan bir ko-
leksiyonu sergilemiştır. Takuo
Kato. Topkapı Sarayı'nda kişi-
sel sergi açabilen ilk sanatçı un-
vanını da almıştır. Sanınm bu ay-
ncalık ona bir Islam seramikle-
ri araştıımacısı olduğu için ta-
nınmıştır. Kendısı uzun yıllar
Islam seramiklerini teknoloji-
siyle birlikte incelemiş, yapıtla-
nnda Japon-tslam sentezıni çok
başanlı bir biçimde yorumla-
mıştır. Japonya'da da Japonya
dışında da bu özelligiyle tanın-
maktadır. Nagoya yakınındaki
bir seramik merkezi olan Taci-
mi kentinde yan müze, yan ma-
likâne olan bir saray yavrusun-
da yaşamaktadır.
Sergide yer alan diğer sanat-
çılar: Arakavva Toyozo, Eguchi
Katsumi, Ezaki, Issei, Fujimoto
YöshimichL Fujiwara Kei, Fuji-
wara Yu, Hara Kiyoshi, lchine,
Motokazu. Imaizumi. Imeamon
XII, Imaizumi Imeamon XIII, In-
sue Mnaji, Ishıguro Munemaro,
Ishıra Aİdra, Ito Metohiko, Ka-
moda Sheji, Kaneshigo Toyo,
Kanota Masamo. Kato Hajime,
Kato Kozo, Kato Shiny a. Kimu-
ra Vbshiro, KinjoJiro, Kıtaoji Ro-
sanjin, Kiyomuzj Rokube, Kon-
do Yuzo, Kozuro Rajime, Ku-
bota Atsuko. KusubeYaichi, Ma-
eda Akihiro, Matsui Kosei, Mi-
ura Koheiji, Miva Eizo, Miwa
Kvusetsu, Mma Kvuwa, Naka-
da Kazuo, Nakajima Hiroshi.
Nakamura Seiroku, Nakazata
Muan,Okukawa Chuemon,Ska-
kura Shinbei XIV, Shimaoka
Tatsuzo, Shimizu l krhi. Shomu-
ra Ken, Suzuki Osanıu, Tamu-
ra Koichi Tokuda YasoldchL To-
mimoto KenkichL, Tsukamoto
Kaiji.Tsuji Seimei, l wataki Kat-
suji, Yagi Akira, Yamada Jozan,
Yamomoto Toshu, Yoshkla Mi-
nori, Yashiga Taibi, Hamada
ShojL
Shoji Hamada Japonya'da da
çok ünlü ve saygın olmasının
yani sıra Japonya'nın dışında da
en çok tanınan bir Japon sera-
mik sanatçısıdır. Yabancılar ta-
rafından da hakkında pek çok
araştırma yapılmış ve kitap ola-
rak yayımlanmıştır. Nedeni ln-
giliz seramik sanatçısı Bemard
Leach'in Çin'de seramik sana-
tını ögrendikten sonra uzun yıl-
lar Shoji Hamada ile onun atöl-
yesinde birlikte çalışmış olma-
landır. Bernard Leach, Uzak-
dogu seramiği tarzınj Japonya dı-
şına taşıyan ve tanıtan bir sa-
natçıdır. Shoji Hamada yakm
dostu ve çalışma arkadaşı oldu-
gu için doğal olarak onun ünü
de Bernard Leach vasıtasıyla
Japonya dışına taşmıştır. Bugün
artık ikisi de hayatta degiller-
dir. Ancak ikisi hep birlikte anı-
lırlar.
Shoji Hamada ve Yuzo Kon-
do'nun orijinal yapıtlanndan ör-
nekler tstanbul'daki Japonya
Başkonsoloslugu'nda bulun-
maktadır.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Anıların İçinden
Benim Klasiklerim...—
Karşıyaka Halkevi'ndeki seçkınlerin yüzleri gü-
lüyor sevinçten. Savaşın bıteceğı yolunda haber-
ler mi var?
Ekmeğin hasını mı yiyeceğiz?
Henüz, Nazi ordularının Yunanistan'dan bile ge-
ri püskürtülemediği yılları konuşuyorum. Tito'nun
yiğitleri dağlarda. Sıcak savaşın içinde değilız ama
bizim garipler 36 ay için veda ederek çıkıyor kö-
yünden.
Neyin sevinci bu öyleyse Halkevi'ndeki oku-
muşların gözlerinde ışıyan?
"Devlet Tıyatrosu Kral Oıdipus 'u sahneleyecek
azizim.."
Benim bir klasikle ilk tanışmam dipten vuran o
kültür dalgasının eseridir.
Kimdi bu çağlara meydan okuduğu söylenen ya-
zar?
- Sofokles
Bugün gibi anımsıyorum denir ya, soluğumuzu
kıskanır gibiyiz Izmir Fuarı'nın Açıkhava Tiyatro-
su'nda Kral Oidıpus'u seyrederken.
Meğer ne sözcükler varmış insanoğlunun yarat-
tığı...
• • •
Cumhuriyet Kitap'a verdiğim bırkaç satırlık ko-
nuşmada, 194O'lı yıllar Dogu - Batı klasıklerının dev-
letçe yayımlanması olayını düşünsel bir eylem ola-
rak nıtelemiştim.
Sıradan bircoşku sözü gibi düşünmemelı bu yar-
9'y-
Klasikler, yasakla özgürlük arasındakı gel-git'te
bu ülkenin insanlarını kültür savaşımından kopar-
mak isteyenlere karşı demokratikleşme dönemı-
nin utkularından biridir çünkü.
1923'ten bilemediniz 20 yıl sonra Ömer Hayyam'ı,
Nizami'sı, Taberi'sı, Şeyh Sadi sı. Mevlana sıyla
Doğu... Montaigne ı, Descartes ı, Shakespe-
are'ı, Rousseau'su, Goethe'sı, Balzac ı, Tols-
toy'u, Dostoyevski sıyle Batı..
Yalnız saman altından su yürüten şeriatçı kafa-
ların değil, uluslararası kapitalizmın kucağına otu-
racağı zamanı kollayan yeni yetme burjuvazıyı de
zıvanadan çıkaran, bu uygarlık anıtlarıydı kuşku-
suz. llerleme bilincinin kaynağına ulaşma amacıy-
dı.
Sokrates in savunmasını. Goethe'yi dilimize ka-
zandıran Niyazi Berkes, Pertev N. Boratav sol-
cuymuş; Nâzım Hikmet "Harp ve Sulh"u Bursa
Hapishanesi'ndeyken çevirmiş Zeki Baştımar la
birlikte.
Kültür savaşımına karşı olanlann, hareketi kamu-
oyuna çarpıtarak tanıtmak için aradıkları bahane-
lerdi bunlar.
Asıl neden, düşünen kafaların çoğalacağı kor-
kusu... Okumuş orta tabakanın tarıhsel bılincine
ulaşacağı korkusu...
Vedat Günyol'un eski bir yazısında karşıma çık-
tı.
154 yıl önce "Yüzyıla kalmadan Doğu 'da harem
kalkacak, kadınlarda roman oküyacaklar" demiş
Gustave Flaubert.
Romancının, ınsan kişiliğinden söküp koparıla-
mayan ilerleme bilincine güveni olarak düşündüm
bu sözleri.
O, yüzyıla kalmadan erkek egemenliğindekı bir
toplumda kadınların roman okuyacağı inancım öne
sürüyordu. Yarım yüzyıl içinde ilk romanlarına ım-
zalannı attı kadınlarımız.
Fatma Aliye Hanım, Halide Edip kuşağından
günümüze kadar kaç kadın romancıntn edebiyat-
taki yerlerinı aldığını bilıyoruz bu ülkede.
Klasikleri okumadan mı yarattılar o yapıtları...
Festivalde
Andre Watts
Kühür Servisi- 26. Llus-
lararası Müzık Festiv'ali, bu-
gün saat 19.00'da AKM Bü-
yük Salon'da ünlü piyanist
AndreWatts'ı ağırlayacak.
Sanatçı henüz 16 yaşınday-
ken Leonard Bernstein'ın
onu New York Filarmo-
ni'nin düzenlediği 'Genç
SanatçılarKonseri'nde çal-
mak üzere davet etmesiyie
müzık dünyasına girdi.
Bemstein, iki hafta sonra
da Watts'tan. aniden rahat-
sızlanan Glenn Gould'un
yerine Nevv York Filarmo-
ni Orkestrası eşlığınde
List'in Mi Bemol Majör
Konçertosu'nu çalmasını
istedi. Böylelikle 30 yıldan
bu yana günümüzün en se-
vilen piyanistlerinden biri
olan Watts. her yıl dünya-
nın en iyi orkestralan ve
şefleriyle konserler verdi.
resitallerinin biletleri he-
men tükendi.
Andre Watts'ın televiz-
yonla ilişkisi de klasik mü-
zik alanında bir ılki oluştur-
du:1976yıhnda,PBStele-
vızyonunun 'Lincoln Cen-
ter'dan Canlı Yavın' dizi-
sinde yayımlanan konseri
ilk canlıresitalolmakla kal-
madı, aynı zamanda ülke
çapında tamamı naklen ya-
yımlanan ilk resital oldu.
Pek çok konseri TV'den ya-
yımlanan sanatçınm Porto
Rico'daki Casals Festiva-
li'nin 38. v ılı kutlamalann-
da gerçekleştirdiği kon.scr
'Kültür Programlanndaki
En Üstün Kişisel Başan'
dalında Emm> Ödülü"ne
aday göstenldı.
Andre VVatts'ın Telarc
için yaptığı son kav ıtlar ara-
sında. Andre» Litton vö-
netimmdekı Dallas Senfo-
nı ile Lıszt'in pıvano kon-
çertoları ve MacDovvell'ın
2. Konçertosu. Vbel Levi'nin
şefliğınde Atlanta Senfo-
nı"yleÇa>kovîki'nın I. Kon-
çertosu ve Saint Saens'ın
2. Konçertosu, solo kavıt-
lan arasında EMI'den çı-
kan Chopinresıtali \ e Schu-
bertrcsıtalı bulunuyor. Sa-
natçı. çeşitli >ardını kııru-
luşlan için ücretsız konser-
ler vermesinın>aniMra ül-
ke çapında AIDS'e Karşı
Gösteri Sanatlan adlı orga-
nızasyonun çalı^malannda
da aktıf ve öncü bir rol üst-
lenıyor.
Başlangıcm Sonrası
• Kültür Servisi - Murat Kadıoğlu'nun yazdığı
'Başlangıcın Sonrası' adlı roman beyazperdeye
aktanlıyor. tllegal bir siyasi örgütte yer alan.
birbirine yoğun sevgi duyan bir çıftın değışen
yaşamlannın konu edildiği romanı. yönetmcn
Ümit Elçi ve dört kişilik uzman ekip tarafından
senaryolaştmldı. Başrolü Yelda Kaymakçı
Reynaud'nun oynayacağı filmin çekimleri
sonbaharda başlayacak.