18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5AYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 1998 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Soykınm Suçlaması ve Üniversitelerimiz... Prof. Dr. NACIKEPKEP Binnci Dünya Savaşı sırasında Os- nanlı devletinın Ermenı asıllı olan ken- ii vatandaşlanna soykınm uyguladığı sa- ri, geçmışte de zaman zaman yapıla- çeldiği gibi. kısa bir süre önce yine gün- leme getirildi. Bu kez Fransız Parla- nentosu"nun alt kanadında ovlanarak tabul edıldı ve senatoya gönderildi. Böy- e bir gırişim söz konusu olduğunda yi- 1e her zaman yapılageldigi gibi. söz ko- ıusu dev letin hükümeti böyle bir tasa- nyı benimsemediğinı, yasalaşmasına tarşı çıkacağını. tasannın senatonun oindemıne alınmayacağını belırtti. Bu konunun ısıtılıp önümüze kondu- ğu her zaman olduğu gibi. kamuoyu- ıtıuz buna bü> ük bir tepkı gösterdi. Ga- zetelenmızde. telev izyonlanmızda ko- nu enine boyuna tartışıldı. Köşe yazar- lanmız yorumlar yaptılar." televizyon kanallannın ünlü program yapımcılan konuyu ünlü kişilerle tartıştılar. Devle- timizin \e öteki vatandaşlanmızın Er- menı asıllı vatandaşlanmızla herhangi bir sorunu olmadığını, bizim ülkemiz- de kimsenin kimseye aynmcılık yap- madığını, bu ülkede Ermeni asıllı olan- larla Ermeni asıllı olmayanlann karşı- lıklı olarak bırbırlerini sevip saydıkla- nnı bilmem kaçıncı kez birbirimize an- lattık. Yapılan yorumlarda, "Her partiden Fransız siyasetçilerinin Ermeni asılb seç- menk'rin frylannı alabilmek için bunu tez- gâhladıkları", "Fransa hükümetinin Türkiye'de açılacak savunma ile ilgili ihalelerden pa> koparabilmek için bu yola gittiği". "Fransa devletinin Erme- nistan siyasetinin gereği olarak bunun planlandığı" gibi görüşler de dile geti- rildi. Yine bu gibi durumlarda yapılageldi- gi gibi. birçok kuruluşumuz konu ile il- gili tepkisini belirten bildiriler yayım- ladılar. Bu arada birçok üniversitemizin senatosu da Fransa'yı kınayan bildiriler yayımladılar. Bunlar olurken Fransız hükümeti böyle bir yasanın çıkmasın- dan yana olmadığını açıkladı. Fransız Senatosu'nun bu tasanyı uzunca bir sü- re gündeme almayacağı ya da hiç gün- deme almayacağı ya da tasanyı geri çe- vireceği haberleri yayımlandı. Böyle- ce. bu girişimin boşa çıkanldığı ınancıy- la kamuoyumuzda gerilim hızla düştü ve konu büyük bir olasılıkla birkaç gün içinde toplumumuzun gündemınden rü- müyle çıkacaktır. Hiç kuşkusuz, bir sü- re sonra herhangi bir ülkede konu yeni- den gündeme getirilecek, biz de, hiç kuşkusuz bu kez gösterdiğimiz tepkile- n yineleyeceğiz. Oysa. dış siyaset uzmanlannın da be- lirttikleri gibi. zaman zaman karşı kar- şıya kaldığımız bu tür saldınlann birbi- rinden bağımsız olgular olarak algılan- ması son derece yanlıştır ve bu yanlış algılamadan yola çıkarak bu tür bir ol- gu ile karşı karşıya kaldıgımızda devle- tin, belki de bilemediğimiz ödünler ve- rerek, diplomasi voluyla bu girişimi so- nuçsuz bırakmasından güç alarak. "Içiıı- de yaşadıgımız kaJeve yapılan saJdınvı yinepüskürttük" anlayışı içinde, bilinen tepkilerin yinelenmesiyle yetinilmesi ve bir kez daha yineleninceye kadar ko- nunun unutulması büyük biraymazlık- tır. Bilindiği gibi, diplomasi alarunda olan bir şey olmamış gibi kabul edilmez; o anda geçiştirilse bile, not edilir ve ge- rektiğinde kullanılır. Sevr'i diriltme gi- rişimJerinın yaşandığı. Sevr'e uygun ha- ritalann ortaya sürüldüğü, Doğu Ana- dolu'daki topraklanmızdan "Batı Er- menistan" diye söz edildiğı bir ortam- da bu tür girişimleri uzun süreli bir stra- tejinin küçük bir parçası olarak algıla- mak daha doğru olacaktır. Böyle bir görüşün bir abartma oldu- ğu düşünülse bile. soykınm suçlaması- nın devletimize karşı bir şantaj aracı olarak kullanıldığı, ilerde de kullanıla- bileceği yadsınamazbirgerçektir. Unu- tulmamalıdır ki. Osmanlı tarihinin son iki yüz yılı bu tür şantajlarla ve verilen ödünlerle doludur. Böyle bir ortamda "Kalemizeyapılan saldınyıpüskürttük" anlayışı içinde ra- hatlamak ve yeni bir saldınya kadar ko- nuyla ilgili hıçbir şey düşünmemek, hiç- bir şey yapmamak: "Yine bir saldırı ohırsayinepüskürtürüz" anlavışındaol- mak büyük bir sorumsuzluktur. Soruna gerçekçi bakıldığında. bir kaleye yapı- lan saldınnın püskürtülüp püskürtüleme- mesi saldıranlarla savunanlann güçleri- ne. sahip olduklan donanımlara bağlı- dır. Gizil Truva atlannın kol gezdiği, Ali Kemallerin cirit attıfı bir ortamda saldınlann püskürtülmesi giderek güç- leşecektir. Yapılması gereken, herolay olduğun- da benzer şeyleri yineleyip durmak de- ğil, savunmanın ötesınde, saldınyı en- gelleyecek ya da saldınnın gücünü azal- tacak. daha da ötesi saldıranın kendisi- nin de saldınya uğrayabileceği ve dola- yısıyla kendisinin de zarar görebilece- ğı izlenimını verecek koşullan yarat- maktır. Böyle bir görevi yalnızca dev- letten beklemek yanlış olur. Hiç kuşku- suz. Dışişleri Bakanlığımız gereken planlamalan yaprruştır ve gereken adım- lan gerektiği durumda atmaktadır. An- cak, dev letin atabileceği adımlar, uygu- layabilecegi önlemleruluslararası siya- sette o andakı konjonktüre bağlıdır ve diplomasinin kendine özgü kurallan dikkate alınarak gerçekleştirilebilir. Bilindiği gibi, dev letin yetkili ma- kamlannın eylemleri devietin uygula- dığı resmi politikanın bir izdüşümü ola- rak yorumlanır ve bundan rahatsızlık duyan devletlerin göstereckeleri tepki- lere gerekçe oluşturur. Dolayısıyla dev- letlerin resmi makamlan ya da kişıleri bu gibi konularda sınırsız bir davranış özgürlüğüne sahip değillerdir. Oysa ül- kede görev yapan özel ya da özerk ku- ruluşlar bu tür sınırlamalarla bağlı de- ğildir. Özellikle akademik kuruluşlar, araştırma birimleri geniş birözgürlük ala- nına sahiptirler ve bu bağlamda yapa- bilecekleri birçok şey vardır. Sözde soykınm suçlamasıyla bizi kö- şeye sıkıştırmaya çalışan ülkelerin hiç- biri sütten çıkma kaşık değildir. Beş yüz yıla varan sömürgecilik tarihinde sö- mürgeci devletler sayısız insanlık suçu işlemişlerdır. Günümüzün güçlü dev- letlerinin bugünkü güçlerinin ve gö- nençlerinin temelinde sayısız Afrikalı- nın. Asyalının, Amerikalının kanı, teri ve gözyaşı vardır. Günümüzün özgür- lüğüne kavuşmuş devletleri olan eski sömürgelerde bu konular araştınlabilir, sömürgeci devletlenn işledikleri insan- lık suçları kanıtlanyla belgelenebilir. Emperyalizmin sömürdüğü bu ülkele- nn üniversiteleri ile bu alanda işbirliğı yapılabilir. Kemalizmmodeli ile "maz- lum milletler''e kurtuluş yolunda önder- lik eden Türkiye'nin akademisyenleri bu ülkelerin akademisyenleriyle birlik- te sömürgeci devletlerin işledikleri in- sanlık suçlannı uluslararası forumlara ta- şıyabilir, parlamentolannda alacaklan ka- rarlarla resmi kayıtlara geçirebilir. Bu gibi olanaklar varken, üniversite- lerimizin soykınm suçlamalanna karşı senatolannda birbirine benzeyen karar- lar almaktan başka genelde bir şey yap- mamalan üzücü bir durumdur. Birçok üniversitemizde kurulmuş. bulunan Ata- türk llkeleri Araştırma ve Uygulama Merkezleri ya da enstitüleri ya da dış po- litikayı araştırmakla görevii, değişik ad- lar altında kurulmuş bulunan araştırma birimlen eşgüdüm içinde ve işbölümü yaparak bu ulusal görev i üstlenebilirler. Türkiye Düşünce Suçuyla Gurur mu Duyuyor? BUKET UZUNER O zamanlarBBC'deçalışıyormuş. Ben Cumhuriyefteki yazılarını okur. kendisini merak ederdim. Inanılmız lezzetli betimlemelen. satıraraları- na ustaca saklanmış ve böbürlen- meyen zekâsı. kara mizahla insanı dürtüşündeki ınceliği bir edebiyat yazarının yanlışlıkla gazete sayfalannda kaybolduğu duygusunu verirdi ba- na. Adı Ragıp Duran idi ve yalnızca iyi egitimli bir gazetecı değil. inceltilmiş bir kültür insanıydı. Daha sonra tanıştık. Tertemiz heyecanı, ide- alizminı koruyan kışiliğı. kahkahalanyla örttüğü hüznü. duyarlılıklan ve kendini geliştirmek. ye- nilemek coşkusuyla güzel bir insandı Ragıp Du- ran. Hâlâ öyledir. Türkiye'ye döndükten sonra daha sık yazdığı yazılar, yine alışkanlık yaratacak kadar insanı bağlayan, özgün birbiçemdeydi (üsluptaydı). Hat- ta CumhuTİyet-Çerçeve ve Nokta'da yazdığı kı- tap yazılan kimi zaman tanıttığı kitabın kendisin- den daha güzel tatta olurdu ki. bıyık altından gü- lerek o kitaplann yazarlanna acırdım. Ragıp Duran iş adreslerini sık sık değiştirdi, es- kisi kadar yakından ızleyemesem de arada bir hakkında haberler alıyor. hanı o "şimdi mutlaka buralarda iyi bir şeyler yapıyordur" iç sesiyle uzaktan üstüne tıtredığimiz dostlara özel yerde ko- ruyordum onu da. İş adresleri değiştı. ama Ragıp onu sevmeyen- lerin bile kabul ettiği ilkeli, güvenilir ve kendini yenileyen bir gazeteci olmayı sürdürdü. Onunla benzer noktalardan yola çıkanlann şan şöhret ve ama en çok paraya sahip olmak için sattıklan ruh- larından daha pahahsına sahipti. Fakat satmadı. Güç denen o tehlikeli silahı elinin tersiyle itme cesaretini gösterdi. Şımdi birçok insan onu düşünce suçundan hap- se atılan gazeteci-yazarlardan biri olarak tanıyor. Eğer isteseydı Ragıp Duran çöook tanıTunış ve zen- gin bir gazete yazan olarak daha önceden bilinir ve tabii bu durumdakilerin pek çoğu gibi düşün- celerini değıl. kendinden istenilenleri yazarak kuşlar kadar özgür. kelebekler kadar mutlu yaşar- dı. Aynca bunun dışında seçenekleri olacak ka- dar da şanslıydı. tstese hukuk öğrenimi gördüğü, dünyanın en güzel kentlerinden biri olan Paris'e yerleşir ya da yıllarca çahştığı Londra'da yaşardı. Hayır o, bir- çoklannm üstüne atlayacağı bu seçenekleri (al- ternatifleri) istemedi. Ülkesine dönüp gazeteci- lik yapmayı sürdürdü. Peki ne oldu, ne yaptı bu adam? Neden onu on ay hapse atıyoruz? Birini mi öldürmüş; birini öl- dürtmeye mi azmettirmiş: hırsızlık, suikast plan- cılığı falan mı yapmış; devlet sırlannı başka ül- kelere mi satmış? Rüşvet mi yemiş, rüşvet mi vermiş? Terör propagandası mı yapmış? Hayır, gazeteci Ragıp Duran bir yazı yazmış. Yazıyı okumadım, ama okumam gerekmiyor. In- sanlar eğer hâlâ düşünceleri için suçlu işlemi (mu- amelesi) görüyorlarsa, o düşüncelen yazılı ola- rak görmek gerekmez. Bu memleketin çocuklan. 2000 yılına girer- ken ve benim gîbilerinin çok sevinçle kutlamaya hazırlandığı, dünyanın ilk ve tek laik Müslüman cumhuriyetinin 75. yılı yaklaşırken hâlâ düşün- ce ve ifade özgürlüğümüzden yoksun, yoksul bı- rakılmayı hak ediyor muyuz? Düşünce ve ifade özgürlüğü olmadan hangi sanat, düşünce ve bi- lim insanlannı yetiştireceğiz? Bu beyinler özgür olamayan hangi ortamda yetişecekler? Ve biz on- larsız nereye doğru sürükleneceğiz? Türkiye yaratıcı, çalışkan, şevkli düşünen; dü- şündüklerini özgürce dile getiren çocuklarıyla gurur duymaya gereksinim içindedir. Bu yasak- lann bir gün kalkacağını hepimiz biliyoruz. Ama neden daha çok can yakümadan önü alınmıyor? Ragıp biliyorum bu yazı çok duygusal oldu, ama sen bana aldırma! Önünde sonunda bir edebiyat yazanyım, ben ve bizler sınlsıklam duygusal, romantik insan- lanzdırbilirsin, seni senin deyişinle. romancının morötesi ışmlı gözlemlerimle^gözlerinden öperim. CUMHURİYETTEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ limsahın Gözyaşları Bilimi politikaya yeğleyişimizin yarattığı acılardan birini de Adana depremi ile yaşadık. Depremin ne zaman ve nerede olacağı şimdilik bilinmiyor. Ama depremden zarar görmemenin ya da zararı en aza indirmenin koşullan bilimsel ola- rak saptanmış durumda. Üniversitelerimizde mimarlar, mühendisler, je- ologlar yetiştiriyoruz. Büyük bölümü, öğrendiklerini ödün vermeden uygulamak uğruna politikacılann gazabına uğru- yor. Çünkü politikayı, kendisine ve çevresine çıkar sağlamak için araç olarak görenlerin sayılan ne ya- zık ki azalacağına artıyor. Belediyeler kurup ınşaat ruhsatı veriyoruz. Oy- sa çoğu küçük belediyelerin ne yeterli teknik ele- manı var ne de özellikle kullanılan betonun kalite- sini denetleyecek araç-gereci. Belediyelerde imar müdürlükleri kuruyoruz. Imar planlarını buralarda uzmanlarına yaptırıyoruz. Ko- misyonlardan geçirip belediye meclisine getiriyo- ruz. Konunun cahili bir üye kalkıp öneride bulunu- yor. Demokrasi var ya, öneri oylanıp kabul edili- yor. Uzmanların hesapları, şehircılik adına gözet- tikleri ilkeler bir anda yok olup gidiyor. Siyasal görüşümüze ters düştüğü için TMMOB kapsamındaki odalardan projeler için vize alma koşulunu kaldınp, bilime uygun denetimlerin bu aşa- masını da yok ediyoruz. Anayasamıza, "Siyasipartiler, demokratik siya- sihayatın vazgeçilmez unsurlarıdır" ibaresini koy- muşuz, ama siyasilerin bilim dışı, özel çıkara da- yalı yetki kullanma hastalığını engelleyecek birah- lak anlayışını geçerli kılamamtşız. Sonra da Adana örneğinde olduğu gibi dökü- len timsah gözyaşlanna kanmayı sürdürüyoruz. Hepimizin başı sağ olsun. • Adana ve çevresini etkileyen, 100'ü aşkın kişi- nin öldüğü, binlerce kişinin yaralandığı depremi Ada- na Bürornuzdan Savaş Kürklü, Samih Azmi Ezer, Sabrt Özkeser, Bekir Şahin, Ali Tıraş dakıkası dakikasına aktardılar. Adana Bürosu temsilcimiz Çetin Yiğenoğlu da izlenimleriyle olayın dehşeti- ni gözler önüne serdi. • Yüzde 51 'lik kamu hissesinin satışında bugün son pazarlık görüşmeleri yapılacak. Petrol Ofisi Anonim Şirketi'nin bilançolannda dönen kayrt oyun- larını ve şirket yetkililerinin "ballı satış" konusun- da getirdikleri eleştirileri Olcay Aydilek haberleş- tirdi. • Hükümetin, ekonomiden çetelerle mücadeleye kadar 1 yıllık karnesini Ankara Büromuz değerlen- dirdi. • Otomobil piyasalannda bankalar vefirmalann uy- • Arkası 6. Sayfada Bir kamoanvadaik İstikbal Yaz Koleksiyonu'nda bütün panel mobilya ürünleri, şimdi benzersiz kampanya avantajlarıyla. Mutlaka yararlanın. Peşin fiyafına taksit •13ayvade En uygun taksit seçenekleri • Evinize teslimher şey,: bu kampanyâda!\nar*n IffsltitU ı \ h ı r m n f ^ r i ı n ı ı v/^ İT ^^l^t >L T n v i m ı ı ı r ı ı n l A n ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Bu kamponyada İstikbal Panel Mobilya, Kanepe, Kolfuk, Oturma Grubu ve Koltuk Takımı ürünleri peşin fiyatına 1+3, Yatak, Ev Tekstilı ve Baby Collection ürünleri ise, 1+5 taksitle satışa sunulmaktadır. Ayrıntılı bilgi, İstikbal Satış Noktalarından alınabilir. Ücntoiz TOkatki H a n I 0 8 0 0 3 6 1 5 5 5 8 Bu kotnpanyo, TC Sonoyı Bokonlığı'nın 25 05 Nol3 38070 www.istikbal.com.tr "yenileyin, yenilenin'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle