Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 HAZİRAN 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA'
• • • I
KULTUR
Bu yıl Istanbul'a konuk ettiğimiz Francesco Rosi ustanın son filmi sinemalarda
'Auschwitz varsa tanrı olamaz!
La Tregua / Yönetmen:
Francesco Rosi / Senaryo:
Tonino Guerra, F. Rosi,
Primo Levi'nin romanından
/ Kamera: Pasqualino De
Santis, Marco Pontecorvo
/ Müzik: Luis Bacalov /
Oyuncular: John Turturro,
Rade Serbedzija, Stefano
Oionisi, Massimo Ghini,
Teco Celio, Claudio Bisio,
Agnieszka VVagner,
Roberto Citran / 1997 Italya
Son Istanbul Festivali'nde başka film-
lere kurban ettiğimiz, yıllar önce 'Sal-
vatore Giuliano', 'Mattei Olayı', 'tsa
Eboli'de Durdu', 'Üç Kardeş' gibi nam-
lı filmleriyle gönül düşürdüğümüz, say-
gın ltalyan siyasal sinema ustası Fran-
cesco Rosi'nin son esen 'La Tregua-
Ateşkes'e bu hafta Alkazar'da rastla-
mak hoş bir rastlantı oldu bizim için.
Şimdiye kadar gördüğümüz ve Andr-
zej VVajda, Andrzej Munk gibi Polon-
yalı sinemacılann dışında, genellikle
Anglosakson bakış açısından anlatıl-
mış, 2. Dünya Savaşı yıllannda geçen,
soykınmcı Nazilerin binlerce Yahudiyi
tıktığı, yaktığı, sabun yaptığı o korkunç
temerküz kamplannın dehşetini aktaran
yığınla filmden aşinası olduğumuz bir
konuya el atıyor son filminde. Rosi us-
ta. On yıl kadar önce intihar etmiş ttal-
yan yazar Primo Levi'nin 1963'te yaz-
dığı otobıyografik 'La Tregua' adlı ro-
manından uyarlanan ve geçen ytl Can-
nes Festivali'nde yanşan bu film, Ausch-
witz cehennemınden kurrulan bir grup
îtalyan Yahudısi içinde öne çıkan, kim-
yacı-eczacı Primo Levi'nin kapıldığı
özgürlük sarhoşluğu içinde, elverişsiz
koşullar gereği aylarca süren, zorlu bir
dönüş yolculuğundan sonra ülkesine
vanp evine, ailesine kavuşabilmesini
ve hayata yeniden doğuşunu hikâye edi-
yor.
Son kuşak Hollyvvood aktörleri için-
de saglam, kendine özgü bir yer edi-
nen, yönetmenliğe de başlayan, iyi oyun-
cu John Turtuıro'nun, yer yer tavuk
takHdı gibi şaklabaaltklar yaparak ba-
şanyla Primo Levi rolünü canlandırdı-
ğı 'Ateşkes', Francesco Rosi'nin aka-
demik 'baba' sinemasmın ürünü, in-
sancıl ve ahlakı değerleri yücelten, de-
rin ve duygu yüklü, iki saatlik, yalın bir
dramı önümüze siirûyor.
Primo Levi'nin dönüş yolcuJugu
Torino'nun Yahudi burjuva kesimın-
den olup kimya eğitimi gören, 1943'te
dağlardaki parrizanlara katılan ve 1944 'te
Almanlarca yakalanarak Auschvvıtz'e
postalanan Primo Levi 'nin (1919-1987),
Nazi toplama kamplannda sistemli bi-
çimde Yahudi ırkını yok etmeye yöne-
lik, insanlıkdışı uygulamalara bizzat ta-
nık olup bire bir yaşadığı bu korkunç dö-
nemın ardından savaşın sona ermesiy-
le özgürlüğüne kavuşarak Ukrayna, Po-
lonya, Romanya, Macaristan ve Avus-
turya gibi ülkelerden geçerek sonunda
güçbela ttalya'ya ulaşmasını anlatan
'La Tregua' romanı, yazanna ulu.slara-
rasıbır-ün sağlamıştı^aktıyl*.J947'de
yayımladığı, bütünüyle otobiyografik
'Se questo e un uomo-Bu bir insansa' ro-
manını sürdürüp tamamlayan 'La Tre-
gua-Soluk molası' romanının dışında,
kimyagerliğinin sonucu sürekli haşır
neşır olduğu doğabilimsel sorunlan da
kıtaplannda işleyen ve modern hayatta
teknolojinin getirdiği ahlaki, toplum-
sal sonuçlan eleştirmekten geri de dur-
mayan Primo Levi'nin Auschwitz ce-
hennemine ve kurtuluştan sonra ülke-
sine dönüş yolunda başından geçenle-
re ilişkin yazdıklannı görüntüleyen 'Ateş-
kes'te 75'lik delikanlı Francesco Rosi
usta. dramatik ve kaotik bir ritim tuttu-
ruyor genelde, ama yer yer karakterle-
rin basmakalıplaşmasına, kimi duyar-
lıklann yapmacık, kimi heyecanların
da zorlama kaçmasına. temponun düş-
mesine pek engel olamıyor.
Gaddar Almanlann savaş yıllan sü-
resınce yaptıklan onca vahşete, dehşe-
te \e kıyıma ilişkin tüm kanıtlan orta-
dan
n. karlar içindeki bir toplama kampın-
da (Auschwitz) başlayan filmde, kapı-
lan açan kurtancı Rus askerleriyle bir
deri bir kemik kalmış Yahudi mahkûm-
lann yüzyüze geldigi karşılaşma sahne-
si ya da Berlin'in düşmesiyle savaşın bit-
tiğini görkemli Kızıl Ordu müziğiyle
yansıtan sahne gibi etkileyici bölümler
peşpeşe birbinni izliyor.
Haftanın en iyi filmi
Yıne bütünüyle otobiyografik 'Sequ-
esto e un uomo-Bu bir insansa' romanı-
nı tamamlayan 'La Tregua- Soluk mo-
lası' romanının dışında, kimyagerliginin
sonucu. haşır neşir olduğu doğabilim-
sel sorunlan da kitaplannda işleyen ve
teknolojinin getirdiği ahlaki- toplumsal
sonuçlan eleştirmekten de geri durma-
yan Primo Levi'nin Auschvvitz cehen-
nemine ve kurtuluştan sonra ülkesine dö-
nüş yolunda başından geçenlere ilişkin
yazdıklannı görüntüleyen filmde, özgür-
lüklcrine kavusmuş, olarak ama kabasa-
ba Ruslann elinde oradan oraya sürük-
lenerek aç sefil, serseri kafıleler halin-
SUNGU ÇAPAN
de dolanan, sürü halinde trenlerden in-
dirilip bindirilen kahramanlanmızın acı-
tan boyutlara erişen perişanlığım nerdey-
se gözümüze sokuyor Rosi usta, kaotik
bir ritimin attığı, her zamanki gerçek-
çi, özenli, klasik anlatımıyla.
Rolüne cuk oturmuş John Turtur-
ro'nun yanı sıra, yolculugun başlann-
da bilgece laflar ederek çantasını bi-
zimkine taşıtan, uyanık Yunanh Mordo
Naum rolündeki 'Yağmurdan Önce'yle
parlayan Sırp aktör Rade Serbedzija'yla
Stefano Dionisi ve Massimo Ghini gibi
ltalyan aktörlennın de sivrildiği filmin
görüntü ve müzik çalışması, mekân kul-
lanımıdaoldukçabaşanlı. Özelliklees-
ki Yugoslavya'nın tanınmış tiyatro-si-
nema oyunculanndan biri olup, 'Sırp
Kasabı' Milosevic yönetimiyle ters dü-
şerek kansını çoluk çocuğunu alıp Lond-
ra'ya yerleşen, Makedon yönetmen MD-
koMancevskinın 'Yağmurdan ÖncesT
başyapıtmm ardından 'The Saint' gibi
bir aksiyon-macera üstün yapımında
kötü adamı oynayıp Stanley Kubrick' in
hâlâbitirmeye uğraştığı son filmi 'Eyes
Wide Shut'da da rol alan. 1946 Hırva-
tıstan doğumlu Rade Serbedzija, John
Turturro'dan sahne de çalıyorkimi yer-
de.
ölüm kampından hayata dönerek ya-
şadıklannı romanlanna aktaran, Yahu-
di yazar Primo Levi'nin öyküsünü ko-
yu bir melodram kıvamında anlatan
Francesco Rosi, kimi klişelere çanak
tutsa da ucuz duygusallıklara düşmüyor
genelde. Guru'm Cumcum'dan öğren-
diğıme göre ltalyan sinemasının tanın-
mış, usta kameramanı Pasquaüno De
Santis'in çekimler sırasında ansızın öl-
mesiyle yerini genç görüntü yönetme-
ni Marco Pontecorvo'nun aldığı 'La
Tregua-Ateşkes', sonuçta toplama kam-
pından kurrulmuş bir grup savaş yıkm-
tısı Yahudinin trajikomik öyküsünü et-
kileyici kılan, usta işi bir uyarlama.
Mitolojideki Ulis gibi evine, yurdu-
na kavuşmak için aylar boyunca başına
gelmedik kalmayan, Auschvvitz hüküm-
lüsü, ltalyan yazar Primo Levi'nin 'Odi-
sea'sını, ağır ama esaslı ve oturaklı fresk
niteliğinde karşımıza getiren 'La Tregua-
Ateşkes' kuşkusuz merakhsına salık
verilecek cinsten, buhaftanın en iyisi biz-
ce.
Gösterişli, karmaşık, erotik ve beylik bir 'yeni karafılm' örneği: Vahşi Şeyler
Soluksoluğagerilim veşaşırtmaca labirenûndeSon dönemde Amerikan sine-
masında yeniden rağbet gören
'türlerin türû' kara filmin en ye-
nı örneklerinden biri, bu hafta gör-
düğümüz '>\Ud Things-Vahsi Şey-
ler'.
Doğrusu beylik erotizm sosu-
na bulanmış, gösterişli bir heye-
can-gerilim serüveni niteliğinde-
ki. şık şıkırdım bir Hollywood se-
yirliği olarak, yaz rehavetine gö-
mülmüş meraklısının ağzına bir
parmak bal çalıp özellıkle genç.
güzel, yakışıklı oyuncularca can-
landınlan, durmadan şaşırtmaca
veren kahramanlan ve her an sürp-
rizlere gebe, şeytani entrikasıyla,'
(doyurmasa da) ilgiyle seyredilip
bir çırpıda tüketiliveriyor 'Wild
Things'.
Ne var ki beceriyle tezgâhlan-
mış, teknik düzeyiyle birinci sı-
nıf, alabildiğine gözahcı ve oya-
layıcı bu tipik Hollywood yapımı.
heyecan-gerilim seyirliği, yan-
sından itibaren bütün inandıncı-
lığını yitirerek seyircinin sürekli
patlak veren sürprizleri tahmin
erme oyununa dönüşen, cilalı ve
kof bir gerilim, heyecan, erotizm
kokteyli olmaktan öteye geçemi-
yor.
Şık bir 'neo-noir' örneği
Karanlık ilişkiler içindeki, pa-
ranoyak kahramanlannın, zehir-
lemeden kafaya şişe geçırmeye
ya da yelken direği indirmeye ka-
dar uzanan bol çeşit cinayetlerini
aktanrken, kız kıza yapılan seks
oyunlanndan zengin hanımefen-
dilerin genç, yapılı aygırlanyla
çığlık çığlığa at bindiği, ateşli se-
\işmelere ve üçlü. sandviç sahne-
lerine kadar yayılan, kışkırtıcı bir
erotizmi de banndinyor 'Vahşi
Şeyler' Gışe kaygısıyla aşınlığı ve
abartıyı yeğlemiş bu şık 'neo-no-
ir' (yeni kara film) filminin, ka-
lıcılık ve önem bakımından faz-
laca bir kıymeti harbiyesi bulun-
muyor son tahlilde.
1940'lardan günümüze gelen
örnekleriyle kara film türiinü yi-
yip yutmuşa benzeyen uyanık se-
narist Stephen Peters'in. alışılmış
klişeleri altüst etme iddiasındaki
ve sürekli sürpriz agırlıklı cin-
gözlüklerine dayanan, alengirli
senaryosundan yönetmen John
McNaughtoneliyle çekılmiş "Vah-
şi Şeyler'in, son yıllarda yeniden
baş tacı edilen 'kara
fflm'türüne yeni bir so-
luk getirdiğini ileri sür-
mekse çok zor.
Havada binbir çeşit
kuşun fink attığı, ba-
taklıklannda büyüklü kü-
çüklü sürüngenlerle hain
bakışlı timsahlann dolan-
dığı, heykel donukluğun-
daki iguanalann süs bit-
kisi gibi evcilleştirildiği,
şimdiye kadar yığınla se-
rüven filminde sazhkla-
nn, bataklıklann üstün-
den uçarak giden, perva-
neli, sal gibi teknelerin
kovalamacalanna dekor
olmuş, sıcak ve egzotik
Florida'nın, zengin smı-
fin lüks evlerde sere ser-
pe yaşadığı Blue Bay yö-
resinde geçen 'Vahşi Şeyler', gü-
zel kızlarla parlak delikanlılan-
nın doluştuğu bir lisede başlıyor.
Yörenin en nüfuzlu, zengin ai-
lesi Van Ryan'lann dilber, seksi
ve şımank luzı Kelly fena halde
âşıktır Sam'e (Yıllar geçtikçe Cop-
pola'nın 'Outsiders-Dışardaki-
ler'iyle 'Rumbk Fisb-Siyam Ba-
lığVnda ya da Gus Van Sant'ın
'DrugstoreCowboy'undaki, genç
kızlann yüreğini hoplatan, sorun-
lu, tedirgin ve o asi genç halini yi-
Wild Things / Yönetmen:
John McNaughton /
Senaryo: Stephen Peters
/ Kamera: Jeffrey L.
Kimball / Müzik: George S.
Clinton / Oyuncular: Kevin
Bacon, Matt Dillon, Neve
Campbell, Denise
Richards, Daphne Rubin-
Vega, Bill Murray, Theresa
Russell, Carrie Snodgross,
Robert Wagner /
1998ABD(WB)
tirip ense kulak yerinde, kalıplı,
kasıntı bir Holh vvoodjönüne dö-
nüşen Matt Diİİon'ımız).
Sam'in çamurlu arabasını yı-
kayıp nerdeyse genç adamın hep
ağzının içine giren, bir içim su
ICeliy'nin (yönetmen Paul Verho-
even'in dev böceklenn dünyamı-
zı istila etmeye kalkıştığı, bilim-
kurgu fantezisi 'StarshipTrnopers-
Yıldız Gemisi Askerleri'yle özel-
likle erkek se>ircınin gözünde,
gönlünde güller açtırmış, çıtır De-
nise Richards). bir süre önce ko-
casının hernedense intihar ettiği-
ni öğrendiğimiz. genç erkeklere
meraklı, olgun \e dolgun, şuh an-
nesi Sandra \'an Ryan'ın ('Body
Heat', 'Black VVidow' vb. gibi
1980'li yıllann, nıteiikli kimi ka-
ra film çeşitlemelerinde, başanlı
ölümcül kadın kompozisyonlan
çizrruş TheresaRussefl bu rolde yı-
ne taş gibi), pek boş kalmayan ya-
tağından vaktiyle gencecik Sam
de gelmiş geçmiş, üstelik 'emek-
çi performansı'yla
zengin kadını çok da
memnun bırakmıştır.
Şımank zengin kı-
zı, annesine öğretme-
ninin tecavüzüne ma-
ruz kaldığını söyle-
yince, zaten ona hiç
yüz vermeyen Sam'i
derhal mahkemeye
verir otoriter kadın,
tüm nüfuzunu kulla-
nıp ortalığı ayağa kal-
dırarak. Bu arada oku-
lun asi, keş öğrencile-
rinden, herkesin dış-
ladığı, geçmişinden
sıynlıp intikam almak
isteyen,joint içip Ce-
line okuyan 'çöplük
laa'SuzıeToller(Wes
Craven'in 'Scream-
Çıgfck'lanyla ünlenen NeveCamp-
bell), öğretmenin, bir yıl kadar
önce kendisine de tecavüz ettiği
ithamıyla ortaya çıkınca işinden
atılan, yalaka bir avukat (eskiler-
den Robert Wagner) kızı sevgili-
sinden de olan Sam hapsi boyla-
yacaktır.
Filmin bu anına kadar suçsuz-
luğuna, masum olduğuna inandı-
nldığımız, seks skandalının me-
lek görünüşlü şeytan kahramanı,
'karanlık ve sinsi' Sam'ın hayatı
YENİ BASLAYANLAR.. YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR.
Gabriel Auwar var. Tekdüze bir yaşam süren, on yılhk ev\i, ûç
çocuklu bir kadınm çekip giderek kendini yollara vurması üstüne
gelişen bir yol ve kadın filmi izlenimi veren 'Nevada' Bağımsız
Sinema örneklerinden hoşlananlar için birebir.
onu çolc Sevmigtlm (Fall)
Geçen hafta gösterime giren 'Onu Çok Sevmiştim', yaz mevsimi
için uygun kaçan, romantik bir ask öyküsü. Yönetmen Eric
Schaffer filmde aynı zamanda başrolde, model Amanda de
Cadenet'le birlikte. New York'lu bohem taksi şoforü Mkhael'la
süper model Sarah'ın aşkını merak edenlere.
Lola
îtalyan erotizm bezirgâncısı Tinto Brassın 'Lola'sı, bakirelik
üstüne gelişen, tipik ve kışkırtıcı bir Tinto Brass filmi. Brass'ın
yeni keşfi Anna Ammirati, Patrick Movver, Mario Parodi
başrollerde.
Bir Koca Sart mı? (Picture Perfect)
Bugün gösterime giren. Glenn Gordon Caron'ın yönettiği filmde
Jennifer Aniston, Kevin Bacon, Jay Mohr, Olympia Dukakis ve
Kevin Dunn oynuyor.
Nevada
1997 Los Angeles Bağımsız FUmler Festivali'nin açılış filmi olan
'Nevada' da seyirciyle geçen hafta buluşan filmlerden. Gary
Tieche'nin yönettiği filmde Amy Brenneman, Kirstie Alley,
iyiden ıyiye kaymışnrartık. Ne var
ki onu savunan becerikli avukat
Ken Bowden (Bfll Murray) mah-
kemede dengesiz Suzie'yi sıkış-
tınp tecavüzlerin iftiradan öteye
gitmediğini kanıtlayınca, zengin
Sandra Van Ryan mecburen, 8
milyon kadar yüklü bir tazminat-
çık ödeyecektir, vaktiyle ateşli bir
gönül macerası yaşadığı Sam'e.
Karanlık, tekinsiz flişkfler
Ancak, deneyimli detektif Ray
Duquette'le (Kevin Bacon) zenci
kadın ortağı Gloria Perez'in
(Daphne Rubin-Vega) de olayı
çözmek isteyen polis ikilisi ola-
rak boy gösterdiği filmde bundan
sonrasında olaylar, tüm tahminle-
ri bütünüyle yanıltmak istercesi-
ne, hiç de beklenmedik bir seyir
takip edecek, bakalım kim kimi te-
mizleyecek merakıyla vardığımız
finalde de sürpriz sürprizi kova-
layacaktır...
Bütün kara film hikâyelerinde
öne çıkan güvensizlik, ihanet, be-
lirsizliklerle örülü, amansız ve te-
kinsiz bir ilişkiler yumağının or-
taya açılıp saçıldığı, düğüm üstü-
ne düğüm atıldığı, sürekli sürpriz-
lerin patlak verdiği bir entrikaya
dayanan 'Vahşi Şeyler', özellikle
1990'larda adını duyuran, 'Henry:
The Portrait of a Serial Kfller',
'Mad Dog and Glory-Hediyeük
Kadın' fılmleriyle anımsadığımız
yönetmen John McNaughton'ın
imzasmı taşıyor.
Dipten vurup yüzeye çıkmak
için her yolu göze alrruş, Sandra
Van Ryan'ı inanılmaz bir oyuna
getirip sövüşleyerek hem zengin
sınıfına dahil olmayı hem de dü-
zenden intikam almayı hedeflemiş
Sam-Matt Dillon ya da röntgen-
cilik yapan, kolayca cinayet işle-
yen, özel hayat tecavüzcüsü, suç
ortağı, kirli polis Ray-Kevin Ba-
con gibi abartılı, değişken karak-
terleri, vitrini süsleyen Denise
Richards'la Neve Campbell gibi
dilberleri, türün klişeleriyle oy-
nayarak hız kazanan temposu ve
sözüm ona "Blue Bay sosyetesinin
lüks yaşamının arkasındaki ko-
kuşmuşlugu yansıtan". gitgide içi
boşalan dehşetengiz entrikasıyla
ilgi toplamaya çabalayan 'Vahşi
Şeyter', biter bitmez unutuluveren,
oyalayıcı, modern bir kaçış sine-
ması örneği özetle.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Sayın Milletvekilleri...
Bu, belki de gecikmiş bir yazı olacak. Çünkü sız.
bu satırlan okurken bizlerin, yani kalabalık bir kedi
grubunun Ankara'ya TBMM'ye yaptığı ziyaret ta^
mamlanmış ve belki de artık iş işten geçmiş ola-
cak. Bizleri Ankara'lara götüren sorunun ne oldu-
ğunu merak ediyorsunuz hertıalde.
Yönetmeni, oyuncusu, orkestra şefi, ressamıyla
bir otobüs dolusu sanatçının; parti liderlerinden,
Meclis Başkanı'ndan talepleri ne ola ki? (
Anlatayım: Çok haklı bir davanın peşindeyiz...
Sanat alanına maddi destek sağlayan iş çevneleri:
nin bu katkılannı vergilerinden düşebilmelerı için
gerekli yasal düzenlemenin yapılmasını istiyoruz.
özetle, ülkemizde sanatın varlıgını sürdürebilmesi
için hayati önem taşıyan bir değişiklik...
Bu değişiklik, TBMM'de görüşülmekte olan Ver-
gi Yasası'nın bir maddesine bir ek getirmekle ger-
çekleşebilecek.
Ama dediğim gibi, belki de bu yazı gecikmiş bir
yazı...
Belki, dün sıra 40. maddeye geldi ve verilen de-
ğişiklik önergesi reddedildi. Belki de bir mucize ol-
du ve verilen önerge kabul edildi. Gene de en bü-
yük olasılık söz konusu maddenın bugün görüşül-
mesi... Eğerdurum böyleiseyani henüzgeç kalın-
mamışsa, bir kez daha yinelemekte yarar var.
Sayın milletvekilleri...
Bilmem farkında mısınız?
Bugün vereceğiniz oy, Türkiye'nin geleceğını be-
lirieyen bir oy olacak...
Türkiye'yi çağdaş uygarlıktan koparmak. karanr
lıklara mahkûm etmek isteyenlere vereceğiniz en et-
kiliyanıt olacak... ,
Türkiye'nin dünyaya kendini bir kültür ve sanal
ülkesi olarak -yalnızca geçmiş kültürü ıle değil, ya-
şayan kültürü ile- kabul ettirmesinın ilk adımı ola-
cak...
Çünkü bir ülkenin saygınlığının en temel koşulu-
dur o ülkede kültür ve sanatın düzeyinin yükselme-
si, yaygınlaşması, kısaceısı niceliksel ve niteliksel bir
gelişme sürecinin yaşanması...
Cumhuriyetin ilk yıllanndaki atılım ne yazık kı son-
raki yıllarda gücünü büyük ölçüde yitirdi. Devletın
sanat kurumlan, hantal bürokratik yapılara dönüş-
tü.
Devletin kültür sanat alanına yatınmı ise binde ye-
dilerden binde üçlere geriledi.
Bu durumda umut, ikinci ve üçiıncü sektörde...
Yani, özel sektör ile gönüllü kuruluşlar dediğımız
sivil toplum örgütlerinde.
Şu günlerde yaşadıklanmız söylediklenmi kanıt-
lamayayetersanınm: Işte ülkemizi uluslararası plan-
da yüz akı ile temsil eden sanat kurumlan, sanat fes-
tivalleri... Hemen hepsi de sivil toplum kuruluşları-
nın çabalan ve özel sektörün desteği ile gerçekle-
şiyor.
Ama olması gerekenin yanında çok sembolik ka-
lıyor bu katkılar. Tüm uygar ülkelerde olduğu gibi.
bu alana destek verenlerin özendirilmesı gerekiyor.
Nasıl mı?
En kolay ve en etkili yol, vergi muafiyeti... Mec-
lis'teki Vergi Yasası'nda yapılacak küçük bir değir
şiklikle, Türkiye'nin sanat yaşamında bir devrim
gerçekleşebilir...
Eğrtim ve sağlık harcamalannın vergıden düşü-
rülmesi konusunda Başbakan Mesut Yılmaz'la,
CHP lideri Deniz Baykal'ın anlaştıklan yazıldı ga-
zetelerde... Kültür ve sanat alanının da en az eğr-
tim ve sağlık kadar desteğe muhtaç olduğunu sa-
nınm iki lider de yadsımayacaktır.
Sayın milletvekilleri...
önünüzde tarihi bir fırsat duruyor. Ya dört ayn par-
tiye mensup sekiz milletvekilinin hazırladığı değişik-
lik önergesine destek verecek ve ülkemizde sanat
ve kültüre unutulmaz bir katkı yapacaksınız ya da
bu konulardaki ilgisizliğinizi sürdürüp, sanatı bir kez
daha mahkûm edeceksiniz. Dilerseniz bu önerge-
yi bir kez daha anımsatalım.
DTP Izmir Milletvekili Gencay Gürün, CHP Istan-
bul Milletvekilı Ercan Karakaş, CHP Istanbul Mil-
letvekili BûlentTanla, ANAP Istanbul Milletvekilı Yıl-
maz Karakoyunlu, DSP Karaman Milletvekilı Fik-
ret Ürılü, CHP Ankara Milletvekilı AN Dinçer ve
ANAP Istanbul Milletvekilı Bülent Akarcalı'nın ım-
zaladığı teklifte, "Gene/ bütçeye dahıl dairelere,
karma bütçeli dairelere, il özel idarelenne veya köy-
lere bağışlanan kütüphane, müze, sanat galerisı,
kültür merkezi ve sinema, tiyatro, opera, bale ve
sanatsaletkinliklerin sağlandığı tesisler veya bu te-
sislerin inşası için ilgili kuruluşlara yapılan her tür-
lü bağış ve yardımlar; mevcut tesislerin faaliyetle-
rini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nak-
di ve ayni bağış ve yardımlar; Kültür Bakanlığı 'nca
da desteklenen veya desteklenmesi uygun görü-
len uluslararası sanatsal organizasyonlara özel ve
tüzelkişilerce sponsor olarak yapılan yardımlar, si-
nema, tiyatro, opera, bale, klasik müzik, klasik Türk
müziği, plastik sanatlar alanındaki üretim ve etkin-
liklerie bu alanlarda kurulacak özel araştırma, eğı-
tim ve uygulama merkezlerine özel ve tüzelkişiler
tarafından yapılacak harcamalann vergi muafiyeti
kapsamına alınması öneriliyor.
Bu muafiyetin sınırsız olması tartışılabilir, ama
vergi mükellefinin ödeyeceği verginin belli bir ora-
nını bu alana yönlendirmesi sağlanabilir.
Devtet, bundan zararlı değil kazançlı çıkar. hiç kuş-
kunuz olmasın.
Şimdi söz sizde sayın milletvekilleri...
BUGUN
• 2. ULUSLARARASI BOĞAZİÇİ FESTfVALİ
kapsamında saat 21.30'da Harbıye Açıkhava
Tiyatrosu'nda ŞehirTiyatrolan'nın sahnelediği
Lüküs Hayat opereti izlenebilir.
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 17.30'da videodan Yo-Yo Ma •
gösteriliyor.
• AKSA>İAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da laser diskten
Kathleen Battle ve VVynton Marsalis konseri
dinlenebilir.
• CUMHURTYET KİTAP KULÜBÜ Taksım Sergi
Salonu'nda saat 17 00'de Cezmi Ersöz kıtaplannı
imzalıyor.
26. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTtVAÜ
BUGUN
• Atatürk Kültür Vlerkezi Konser Salonu'nda saat
17.30'da Nilay Karaduman \ e Akropolis Beşlisi
müzikseverlerle buiuşacak.
YARIN
• Atatürk Kültür Vlerkezi Konser Salonu'nda saat
17.30'da Ozgür Aydın'ın piyano resitali yer alacak.