18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 1998 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Yargı Bağımslzlîğı Av. CEIVGİZ İLHAN t-.m,,- • • lkemızde yargı sorunu, U hukuk dev leti anlayışı ile vakından ılgilidir. Özel mahkemeler kurulmuş, "genel yargı" ilkesine ay- kın dav ranılmıştır. Aske- rin mahkemesi başka, memurun mah- kemesi başkadır. Genel mahkemeler yalnızca sade vurttaş'lann işlerini gö- rürler. davalarına bakarlar. Örnegin sa- de bır y urttaş bir kamu göre\ lisırun -ıs- terse odacı olsun- kendisine uyguladı- gı eyiem \e ışlemlerle ılgili olarak ne sav - cılığa başvurabılir ne de genel mahke- melerde tazminat davası acabilir. Hiç- bir c. savcısı. en küçük de olsa. biryö- netsel (idari)biriminadli incelemeiçin kapısından ıçeri giremez. sanık görev - liyi sorgulamayaz. Hiçbır hukuk hâkı- mı görevftıi kusurlu. işini gördüğü yurt- taşa zarar verecek şekilde yapan me- mur aleyhine açılan tazminat davasına bakamaz, memuru kişı olarak sorumlu Barosu 'ndan tutamaz. Kamu görevınin özelliği kav- ramı, yazık ki. bu göreve atanmış kişi- lerin özellik \e avrıcalığına. idari "hiz- met kusuru" kavramı. bürokratın yurt- taş karşısında sorumsuzluğuna dönüş- müştür. Bu bürokratik dokunulmazlık. ayncalık. gün geçtikçe daralacağına ge- nişlemektedir. Yönetim (bürokrasinin kendisine uy- gun gördüğü ve başta medya, topluma kabul ettirdiği nitelendirmeyle devlet) toplum yaşamının önemli bir bölümü- ne egemen, günlük yaşamda yurttaşlar- la iç içedir. Toplum yaşamının bu önem- li bölümünün "genel yargı*'nın dışında tutulması. çağdaş \e demokratik yargı- lama anla> ışına uygun değildır; ülkemiz adaletinın önemli bır sorunudur. Hukuk dev leti, herşeyden önce kışılen: görev - leri. yetkı ve sorumluluklan ne olursa ol- sun. genel yargı önüne, aynı hukuk ku- rallan ıle getıren devlettir. Yargı bağımsızlığı ülkemizde hemen her dönemde gündeme getirilen, içeri- ği belirsiz, siyasal bir konudur. Bu be- lırsızlik; somut \e genel bır bağımsız yar- gı çerçe\ esi çizmek. ona göre değerlen- dirmesini yapmak yerine sadece pole- miğı ile yetınmek, asıl amacın yargıyı etkılemek olduğu izlenimini yaratmak- tadır. Enazından vargınınbağımsızlığı. yargıçlann tarafsızlığı üzerinde kuşku yaratmaktadır. Yargıçlarımız şu ya da bu siyasal ik- tidann, şu ya da bu gücün etkisinde kal- mayacak kadar kişilik sahıbi, yasal gü- vence altındadır. Ne var ki. kendilerini "adına karar verdikleri Tiirk milletinin, toplumunun değiL devletin, hatta rejimin yargıcı olarak" görürler. Çoğu Türk ay- dını gibi devlet ile toplumu, giderek re- jimi birtutarlar. Yasalan. fikren bağım- sız olarak değil. kutsal devletin. ıdare- nın, hazinenin anlayışına uygun olarak. onlann yaranna yorumlayarak uygular- lar. Insan haklannı. -mülkiyet dahil. re- jimin anladığı gibi anlarlar. Zihnen. for- masyon olarak bağımlıdırlar. Yargıtay başkanlan yıllık konuşmalannda devle- tin hukuksal niteliklerinden çok siyasal niteliklen üzerinde dururlar; bağlılık- lannı belirtmeye özen gösterirler. Ana- yasa Mahkemesi'nın (ki üyeleri yargıç- lar tam bir güvence altındadır) fikir öz- gürlüğünü, aydınların etkınliklerini önemli ölçüde sınırlandıran, din ve vic- dan hürriy etini kısıtlayan Türk Ceza Ka- nunu'nun ilgili maddelerini (141, 142, 163), bürokrasiye ticari v e sınai faaliyet- leri büyük ölçüde denetleme ve sınırlan- dırma yetkısi tanıyan Türk Parası'nın Kjymetini Koruma Kanunu'nu. memur- lara özel bir yargılama statüsü getiren ve avrıcalık tanıyan Memurin Muha- kemah Kanunu'nu anayasaya, demok- ratik hukuk dev leti ilkelerine uygun bul- duğu unutulmamalıdır. 12 Eylül askeri döneminin (Kcnan Evren'in ağzımız- dan çıkan her söz kanun oluyordu de- diği) siyasal partiler, sendikalar, der- nekler vb gibi çoğu anayasal haklarla il- gili ve anayasaya, demokratik hukuk devleti ilkelerineaykın.halen yürürlük- teki 823 yasayı incelemeye Anayasa Mahkemesi, kendisiniyetkili görmemek- tedir. Bu ve benzer örnekler birer yargı karan olarak tartışılabilir. Tartışılmaya- cak olan. bunun ötesinde, yargıçlanmı- zın tutum v e zihniyetlerinin, bakış ve de- ğerlendirme açılannın iyi bir gösterge- si olmalandır. Bütün bu olumsuzlukJa- ra karşın, yine de ülkemiz adaleti hak- kında kötü düşünmemeliyiz. Büyük bir hukuk devrimini gerçekleştirmiş bir ül- keyiz. Önemli olan şu ya da bu yasalar değil, uygulayıcılar da (yargıç, savcı, avukat) hukuksal düşünüşün (hukuki tefekkürün) varlığıdır. Hukuksal düşün- ce. hukuk mantığı evrenseldir ve bölü- nemez. Büyük ve derinlemesine hukuk- sal düşünme geçmişi bulunan ülkemiz- de. sadece hukukçulanmız değil. toplu- mumuz da yeni hukuka uyum sağlaya- bilmiş: mahkemelerimiz, özellikle özel hukuk alanında, çağdaş hukukun en gü- zel örneklerini vermişlerdir. Kanımca, kişiler arası ilişkilerde. adaletimizin değeri vegüvenilirliği tartışılmamahdır. ARADABIR Dr. ALPASLAN BERKTAY Bir Devrim'in DeğeplendiPilmesi 38 yıl önce, çürümüş bir yönetime karşı yapıl- mış olan 27 Mayıs Devrimi, bugün hâlâ birçok yön- den güncelliğini korumaktadır. Çünkü 1950'de başlatılan ve tamamıyla anti- Atatürk, anti-Cum- huriyet olan (Karşı Devrim), yarattığı ve giderek çığ gibi büyüyen sorunlarıyla, yarım yüzyıl sonra yine yürürlüktedir ve bu bakımdan, 27 Mayıs hareketi, haklılığını kanıtladığı gibi, günümüzdeki birtakım tar- tışmalara da ışık tutmaktadır. 'Demirkırat' daha başa geçer geçmez, ezanı Arapça'yaçevırdi. Adnan Menderes, "Siz, ister- seniz, hilafeti bile getirebılirsiniz" demek çıkarcı- lığında bulundu. Celal Bayar "Küçük Amerika ola- cağız" dedi ve hilafete, mandacılığa yeşil ışık ya- kıldı. Hilafetçi güçler, yerden biten ayrık otları gibi, ortahğı sarıverdı. ABD, Türkiye'yesokuldu. TBMM dışlanarak, 3 kişinin -Menderes, Fuat Köprülü ve ABD'Iİ senatör McCaine- karanyla Kore Savaşı'na bir tugay gönderildi ve bunun üçte bıri orada eri- di. Önce "BM ideali" denildi, sonra ise "Memur- lara ödeyecek 500 milyon lira yoktu" diye savu- nuldu. 30 yıl sonra açıklanan ABD resmi belgele- rinde ise, "2. Dünya Savaşı sonrasında karşılaşı- lan iki ciddi ekonomik bunalımı, Kore ve Vietnam Savaşları sayesindeaf/aff//c"denilıyordu. Mende- res, o sırada. Ankara'da Türk askerine, Amerikalı gazetecilerin önünde geçit törenı yaptırdı. Bunla- rı izleyen icraat ise, ülkeyi ABD'ye daha da bağım- İ4 kılmakyönünde oldu. Sonunda, "Demokrasi!" di- ye diye demokrasi katledildi. Oluşturulan 15 kişi- lik (Tahkikat Komisyonu) ile TBMM'nin yetkileri elinden alındı. Bu, bir 'Sivil Darbe' idi ve muhale- fet \ideri Ismet Inönü'nün "Siz ihtilali meşru kıl- dınız" sözü, yerindeydi! Meşru olan, meşruluğunu yitirmiş DP yönetimine son veren 27 Mayıs hare- . ketiydi ve bu konudaki ölçü, giysinizin türü değil, _ Cumhuriyet'in doğru çizgisinde bulunup bulun- madığınızdı. 27 Mayıs, bu meşruluğunu, en kısa zamanda çıkardığı demokrat, çağdaş, ilerici ana- yasa ile kanıtladı ve buna dayanarak, bugünkü Anayasa Mahkemesi kuruldu. Yine bu anayasaya dayanarak 'Sol' Türkiye'de ılk kez meşrulaştı ve bir sosyalist parti olarak. TİP TBMM'ye girebildi. :- 28 Şubat paketinin sahiplerinı. üniformalarına ba- kıp 'Sol' adına anti-demokratik bulanlar, bu ger- çekte, 27 Mayıs'ı hazırlayan aynı "zinde güçler"\n payını unutmamalıdırlar. 27 Mayıs'ın 12 Mart ve 12 Eylül ile ayni kefeye konulması. çarpık bir demokrasi yaklaşımının so- nucudur. Aradaki farkı, 27 Mayıs'ın anayasasını suçlayarak, 12 Mart'ın Başbakanı Nihat Erim ken- ı disi belirtmiştır. 27 Mayıs'ın sloganları, "Ordu-Mil- letelele", "Ordu-Gençlik el ele", "Tam Bağımsız ' Türkiye!''idi. 12Mart'taınsanlar"7amba<j//77s/z7ü/'- - kjye istemişsın" dıyerek yargılandılar, hapsedildi- • ler, asıldılar. "Halk"a gelince... Ondan söz etmemeye özel- • likle özen gösterildi. Hele 12 Eylül'ün naylon zarf- larından çıkanlar, o sözcüğü anmamak için "Orta Direk"\ uydurdular. 27 Mayıs. Cumhuriyet Devrimi'nin uzantısıdır. Salt onu silmek içın 12 Mart ve o yetmeyince 12 Fylül faşist darbelerini yaptılar. Fakat 27 Mayıs'ın olumlu etkilerinin günümüze yansımasını önleye- mediler. Daha önce bir tv kanalındaki (32. Gün) progra- mında aklanmaya calışılan 'Demirkırat' ise, aslın- da, bir 'Truva Atı' dır ve Yassıada'da görüimesi ge- reken dava 'Köpek-Bebek davaları' olmamalıydı. Cumhuriyet'e ihanet, başka nasıl olabilirdi? Yeni- den hortlatılmaya calışılan 'Avrupa'nın Hasta Ada- m/' tablosu, yarım yüzyıllık Cumhuriyet düşmanlı- ğının sonucudur (*). Tükenen. Türkiye değil, 50 yıl- dır egemen olan 'Sağcı-Amerikancı-Gerici' poli- tikalardır. Atatürk de Cumhuriyet de onun uzantı- sı olan 27 Mayıs da 'Sol' birer olaydır ve Türkiye'nin geleceği 'So/'dadır! (*) Amerika hayranı olanlara diyeceğimiz yok. Bi- zim kınadığımız "Amerikan uşaklığı"d\r. Necati Turgay Aktaş ve Vasfiye Aktaş'ın sevgili oğullan, Zülal. Gülen, Alaattin ve Tony'nin sevgili kardeşleri. Adriana Aktaş'ın sevgili eşi, Deniz Aktaş'ın biricik babası CEMİL ARMAĞAN AKTAŞ 31 Mayıs 1998 Pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 2 Haziran 1998 Salı günü ögle namazından sonra Esentepe Nimet Abla Camii'nden kaldınlacaktır. Çiçek gönderilmemesi. dileyenlerin Türk Eğitim Vakff na bağışta bulunması rica edilir. AİLESİ Milli Eğitim MüdürlerL. ŞUKRAN FARIMAZ B enım üzerinde durmak istediğim konu, mevcut öğretmenlerin nite- lık ve nıcelik özelliklerine deggın olacak. Gündemden kaçırılsa da söyleşi ve tartışmalarda yeterince dile getirilmese de günümüz Tür- kiyesi'ndeöğretmen açığı ileri aşamadadır. Konu- nun yetkılı kışılen ise büvük olasılıkla "Demok- rasUerdeçarekrtükenmez" anlav ışına sanlarak bu çok önemli boşluğu el vordamıy la doldurma yo- luna gıtmişler ve şimdilik başarılı da olmuşjardır. \e mutlu onlara kı. ülkemizin belli bir finans ve emekle yetiştirilmiş ziraatçılan, teknikerleri, bı- \ologlan, kimvacı ve fizikçileri şu anda öğret- menlik yapmaktadırlar. Büyük bir ivi niyetle gö- reve başladıklanndan asla kuşku duymadığımız bu arkadaşlarımız bizdeki endişeye karşın sahip ol- duklan diplomalan av antaj gibi algılayarak durum- larından hoşnut görünmektedırler. Işte burada, gü- nümüzde gerçeklerden çok daha önde olduğuna ınandığımız imaj sorunu karşımıza çıkmaktadır. Öyle ya. topu topu üç ya da dört vıllık bır öğre- nim süresinden geçmiş öğretmene kıvasla. yük- seköğrenim görmüş. belki tez vermış bır mühen- disi. bıyoloğu ya da bir kimyageri çocuğunun genç öğretmeni olarak kim tercih etmez? tşte şimdi bir ayraç açmamız gerekiyor. Ister kabul edelim. ister etmeyelim: 1950"ye dek cumhuriyetin ve cumhuriyet siyasasının ama- cı açıktı. Gelecek kuşaklar öğretmene emanet edil- mişti \e cumhunyet "Fıkri hiir, irfanı hür, vicda- nı hür" birey ler yetiştırmeyi öngörüyordu. Bu ön- görü doğrultusunda çeşitli okullar açılmış. eği- tim-öğretım ise doğrudan Batı uygarlığını amaç- lamıştı. Israrla vurgulamak isterim ki bizim kuşa- ğımızın edebiv at. resim. müzik ve tiyatroyla tanı- şıp yoğunlaşması cumhuriyetin belki de en başa- nlı olduğu alanlardan biridir. Hadı anımsayın; du- yarlığımızı \e kışiliğimızı besledıgimız yüzlerce yerli yabancı romanı, şiiri. öyküyü. Macar şair Petöfi'yi, aşkı ve özgürlüğü anımsayın. Bizim için bugünün Juliette Binoche'si sayılabilecek Roım Schneider'i ve onun sonbahar güzelliğıni unuttu- ğunuzu hiç sanmıyorum. Işte bugün. sekiz yıllık kesintısiz eğitim kapsamına "Bireysel ve Toplu EtkınlikJer" adı altında ders saatlen konulduysa. bu durum en geniş anlamı ıle yaratıcılığı ve sana- tıamaçlamıyormu?Dahası.>aratıcıIığıntenıelin- de başkaldın ve sorgulama yok mu? Sahibi olmak- Ia övündüğümüz bilgisayar. faks ve lnternet. bi- zim kuşağımızın sahip olduğu kültürel donanımı genç kuşaklara aktarabilmiş midir? Bütün bu so- ruların yanıtlanması bir yana. en önemlisi. okul- lanmızda külrür ve sanat çalışmalannı gerçekleş- tirebilecek aydın ve demokrat bir kadro çoğunlu- gundan söz edebilir miyiz? Öğretmen arkadaşla- nm çok ıyi bilirler: Çağdaş bir metnin, çağdaş bir tiyatro yapıtının okul müdürlerine sunulması ne- redeyse fermana mahsustur. 12 Eylül'den bu ya- na geçen uzun yıllar içinde çok şey değişmiş, çö- zümü kolaymış gibi görünen bazı sorunlar bile "hi- yerarşik" düzenlemeler içinde çıkmazagirmiştir. Bir sanatçı kimliği ıle başanlı olabileceğine inan- dığımız öğretmenler akıl almaz idari önlemlerle edilgin kılınmışlardır. Kuşağımızın en verimli ola- bılecek bır çağda, kitlesel olarak emekliye aynlı- şındaki nedenleri belki en önemlisi il ve ilçe Mil- li Eğitim Müdürlüklerinin öğretmene bakış açısı- dır. Genç kuşakların, hiyerarşik engellemeler ve bu kadrolarla çok terleyeceklerini düşünüyor. on- lara yürekten başanlar diliyoruz. Bana gelince, kâğıdımı, kalemimi ve mesleği- me verdiğim 26 uzun yılımı alır, özenle yerleşti- ririm bir yerlere. Belki Eylül'ü okurum yeniden. Sonbahar gelmiştir: imkânsız aşklar gibi imkân- sız iktidarlar geçmiştir hayatımızdan. lnce bir yağ- mur hep ıslatmıştır bizi. TARTIŞMA Siyasal Soldaki Aymazlık 1 2 Eylül darbesı neden oldu? Bu soru> u önce size sormak istişorum Sav ın Ecoit. Hoş. aslındabu sorunun ilk sorulacağı kişi sizden önce Süleyman Demirel ama. son yıllardaki tutum ve davranışlannız soruyu size yöneltmemi zorunlu kıldı. Eger. iki partinin liderleri (Demirel ve siz) anlaşıp cumhurbaşkanını seçebilseydiniz, yurt düzev ınde yayılmakta olan anarşiyi, köklerine inerek önleyebilseydiniz 12 Eylül darbesı yapılabilir miydi? Elbette bu sorunlar çözülebilseydi böyle bir darbeve caseret edebilir mıydı 12 Eylül darbecileri? Cesaret ermeye kalksalardı onları kamuoyu. yani halkımız suçlu, hükümlü duruma getirmez miydi? Peki Sayın Ecev it. darbeden kısa bir süre sonra CHP Genel Başkanlığı'ndan neden istifa ettiniz? Genel başkan olmaktan daha geçerli bır nedeniniz mi \ardı? Birkaç sa> ı dergi çıkarmanın ötesinde bir işlevınızdeolmadı. Olamazdı da zaten. O dergiyi de kapatıverdiler. Kısa bir süre de "Ankara Hilton"da konuk edıldıniz. Darbe sonrası tüm çabanız bundan ibaret degil miydi? Sayın Ecevit. siz nereden istifa ettiniz? Ülkeyi düşman işgalinden kurtaran. Cumhuriyeti kuran Mustafa KemaJ ve arkadaşlarmın partisinin başından!.. Devlet kuran bir partinin başından insan hiç istifa eder mi Sayın Ecevit? Bana kalırsa, insan böyle bir partinin başından değil istifa etmek. gerekirse o partinin başı olarak sehpaya da giderdi. Tarihe de öylesine bir adınız kalırdı ki. o darbevı yapanlar. sızi sehpaya görürenler (cesaret edemezlerdi ya) yok olur gıderler. ama siz tarih bovuncayaşardınız. Işte ömek: Pakistan gibi gerinın gerisı bir ülkede askerler. ZüirıkârAliButto'yu astılar. Asan askerler yok olup gittiler. Ama Butto'nun kızı üst üste iki seçimi kazandı. Ne var ki. iktidar sarhoşluğunun onu birtakım yolsuzluklara ittiği anlaşılıyor. Türk halkından çok çok geri olan Pakistan halkı. son seçimlerde Benazir'i sildi. Baksanıza. hiçbir politikasını benimsemediğım Demirel, partisinin başından ayrılmadığı gibi, partililerini ve yandaşlanm korudu. onlarla ilişkilerini sürdürdü. Lider olarak kalmasını bildi. Sonunda Çankaya'ya çıkıp oturdu. Bir süredir sürdürdüğü bir politikayla da orada daha uzun süre nasıl kalabilirim ya da yeniden nasıl bir seçimle burada kalabilirim hesabı içinde görünüyor. Gelelim bugüne: Sanıyorum sizin ve sayın eşinızin dışında büyük çoğunluğun birleştigi bir gerçek var: 1977 seçimlerinde yüzde 42'lere varan oy almış olan sosyaldemokrat parti (CHP) ikiye bölünmeyip de 1995 seçimlerinde tek parti olarak seçime girselerdi, hiç kuşkusuz ortaksız iktidardaydılar. Böyle bir birliktelik. ya da birleşme dün yapılamamışsa bugün neden yapılmasın? Ama, alınan bilgiler öyle ki, siz ve Sayın eşiniz buna yanaşmıyorsunuz. Değil birleşmeye yanaşmak. parti içinde ikinızden başka hiç YENİ BİR TARTIŞMA PLATFORMU ÇİĞ£)EM ANAT İLE NTV HER SALI kimsenin fikir üretmesine, düşündüklerini söylemelerine. partideki yanlışlan en basıt şekilde dile getirmelerine, eleştirmelerine katlanamıyorsunuz. Onlara hemen kapıyı gösteriyorsunuz. Nerede kaldı parti içi demokrasi? Böy le mi halka gidip oy isteyeceksiniz de tek başınıza ıktidara geleceksiniz. yeniden başbakan olacaksınız? Siz bu halkı tanımıyorsunuz Sayın Ecevit. Gün gelir verdiği tüm oylan öyle bir geri alır ve sizi ortada öyle bir bırakır ki. buna yalnız siz değil, aklının bu işlere çok erdiğini sanan pek çok kişi şaşar da kalır. Son secimde Baykal'a verdiği dersi görüyorsunuz işte: Barajı kıl payı aşabiidi. Siz de Deniz Baykal da lütfen eteklerinizdeki taşlan dökünüz. Şapkalannızı önünüze koyup düşününüz. Bugün ülkede bir gericilik (ırtica) tehlikesi ufukta görünüyorsa, daha doğrusu varsa, şeriat özlemcileri ve bir kısım çıkar çevTeleri onlan. açık-kapalı destekliyorsa, ülkenin bu duruma gelmesinde sizlerin hiç mi kusurunuz. suçunuz yok? Bana kalırsa kusurlu da suçlu da sizlersiniz. ' Sizler çok iyi bilirsiniz: Ülkenin ve halkımn uzun erimli çıkarlan yolunda özveride bulunmayanlan tarih herhalde iyilikle anmayacaktır. İkinize birden soruyorum: "Llke çıkarlan gerektirivorsa (ki gerektiriyor), poütikadan çekilmeye ya da önkoşulsuz iki partinin birleşmesine vanm" dıyebiliyor musunuz0 Ikinizin de çevTenizde iyi yetişmiş çok değerli insanlar var. Onlara tanıyacağınız fırsatlarla ülkenin geleceğıne, açmazlardan kurtulmasına en önemli katkıyı yapmış olacaksınız. Yoksa, soldaki bu bölünmüşlükle. >apılacak ilk seçimde >eriatçı bir partinin tek başına ya da bir sağ partinin desteği ile iktidara gelmesi halinde, sizler kendinizi sorumlu saymasanız da halkımız sayacak. Üç büyük kentimizin belediye başkanlığını şeriatçılara armağan edişinizin acısı halkımızm yüreğinden çıkmadı, bunu unutmayın!... Dursun Kut /Antalya PENCERE Fes, Türban, Şapka?.. Mecüs'te tartışma var. FP Manisa Milletvekili Bülent Annç, "şapka giy- miyor" gerekçesiyleCHP'li Mehmet Moğultay'a dava açmaya hazırlanıyormuş. Arınç'ın amacı belli.. Kavga sürüyor. • Yıl 1920... 23 Nisan'da Büyük Millet Meclisi açılmış, 29 Nisan'da Bursa Mebusu Operatör Emin Bey ile Sinop Mebusu Şevket Bey Meclis Başkanlığı'na bir önerge veriyorlar: "Uzun harp senelerinin tevlıt ettiği (doğurdu- ğu) birçok buhran arasında memleketimiz içın bir de fes buhranı çıktı. Harpten evvelki senelerde yalnız Avusturya'dan ithal ettiğimiz feslerin se- nede altın tutarı 5 milyon lirayı bulmaktaydı. Di- ğer ecnebi memleketlerden ithal edilen feslerin bedelini de dahil edersek her sene 7-8 milyon liralık bir servetin dışarı gittiği görülür ki bunun kâğıtpara olarak karşılığı yaklaşık 40 milyon lira demektir. Işte fakir memleketimiz için pek büyük miktar denen bu paranın memlekette kalmasını temın etmek ve esasen cennetmekân Sultan ikinci Mahmut zamanında adalı Rumları takliden ser- puş olmak üzere kabul edilmiş fesin bir milli ser- puş mahiyetinde bulunmadığı nazan ıtibara alı- narak, ekseri şark ve Müslüman milletlerin öte- den beri bir serpuş olarak taşıdıkları ve şu son günlerde herkesin seve seve giymeye başladı- ğı kalpağın bir milli serpuş olarak kabul ve ilanı- nı teklif ederiz." • Takrir (önerge) Meclis'te okunduğunda alkış sesleri duyulmuş, amaçoğunluk "Hayır, hayır, ola- maz!.." diye bagırmıştır. Tutanaklarokunduğu zaman ilginç bir tartışma görülüyor; Tunalı Hilmi Bey (Bolu) sesleniyor: "- Fes Türk'ün ruhunda yerleşmiştir." Haşim Bey (Çorum): "- Esbabı arz edeyim, efendim!.. Fas, Tunus Islam ahalisi fes giyiyoriar. Eğer biz Türkler bu fes meselesini tecdit etmiş (tazelemiş) olursak, bir kez bunu teklif eden zat... (gürültüler, bravo sesleri) olmaz efendim, onlann kuvve-i manevi- yelerini temin edecek bir yer bulmalıdır. (Bravo sesleri) Hakikat böyledir efendim, Tunus, Ceza- yir ahalisi hep Araptır, bunlar hep Müslümandır; olmaz efendim, suiniyet (kötü niyet) getirecek, katiyen istemem. (Gürültüler) Olmaz efendim..." Mustafa Taki Efendi (Sıvas): "- Efendiler, fes gerçi yeni bir şeydir; fakat bu- gün Islam âlemi için fes bir alameti fahkadır. Efendiler, bilhassa Osmanlılar için... Biz bunu bırakırsak, kıyafetimiz, ananelerimiz (gelenekle- rimiz) karmakanşık olur. Papak deher, bizim mem- leketimizde onu giydirirsek, o başka milletlerde müşterektir. Islam milletlerine mahsus (özgü) olan kıyafet, bilhassa Osmanlılar için hususiolan kıyafet, bu festir. (Alkışlar, evet sesleri..) Başkan: "Bu takriri (önergeyi) nazan itibara alıyor mu- sunuz? (Almıyoruz efendim sesleri). Almayanlar ellerini kaldırsınlar. (Eller kalkar, ekalliyet -azın- lık- var, gürültüler.) Takrirnazan itibara alınmıyor. (Yaşasın fes sesleri, gürültüler.) Rica ederim bu- gün fes ve kalpakzamanı değil. (Gürültüler.) Her- kes istediğini giysin. (Yaşasın fes, yaşasın kal- pak sesleri.)" • Aradan kaç yıl geçti? Avusturya'dan gelen fesi Kuvayı Milliye kalpa- ğınayeğleyen kafalann Birinci Meclis'te deolma-. sına şaşılmaz mı? Ya bunca yıl sonra fes yerine türban tartışmalarının gündemin başına oturma- sına güler misin, ağlar mısın! VEFAT Baromuzun 3971 sıcil sayısında kayıtlı AVLKAT AHMET ZEKİ AKHUY vefat etmiştir. Azız meslektaşımızın cenazesi 2.6.1998 Salı günü (bugün) Erenköj Galippaşa Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığfnda defnedılecektır. Merhuma Tann'dan rahmet. kederli ailesine \e meslektaşlanmıza başsaglığı dılenz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Ortaokul tasdiknamemi kaybettim. Hükümsüzdür MEHMET ARSLAX Kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür YAŞAR BEYAZDAVAR 1993 model Şahin ruhsatımı kaybettim. Hükümsüzdür. DLRSLN DEMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle