Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 1998 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yargı Bağımslzlîğı
Av. CEIVGİZ İLHAN t-.m,,-
• • lkemızde yargı sorunu,
U
hukuk dev leti anlayışı ile
vakından ılgilidir. Özel
mahkemeler kurulmuş,
"genel yargı" ilkesine ay-
kın dav ranılmıştır. Aske-
rin mahkemesi başka, memurun mah-
kemesi başkadır. Genel mahkemeler
yalnızca sade vurttaş'lann işlerini gö-
rürler. davalarına bakarlar. Örnegin sa-
de bır y urttaş bir kamu göre\ lisırun -ıs-
terse odacı olsun- kendisine uyguladı-
gı eyiem \e ışlemlerle ılgili olarak ne sav -
cılığa başvurabılir ne de genel mahke-
melerde tazminat davası acabilir. Hiç-
bir c. savcısı. en küçük de olsa. biryö-
netsel (idari)biriminadli incelemeiçin
kapısından ıçeri giremez. sanık görev -
liyi sorgulamayaz. Hiçbır hukuk hâkı-
mı görevftıi kusurlu. işini gördüğü yurt-
taşa zarar verecek şekilde yapan me-
mur aleyhine açılan tazminat davasına
bakamaz, memuru kişı olarak sorumlu
Barosu 'ndan
tutamaz. Kamu görevınin özelliği kav-
ramı, yazık ki. bu göreve atanmış kişi-
lerin özellik \e avrıcalığına. idari "hiz-
met kusuru" kavramı. bürokratın yurt-
taş karşısında sorumsuzluğuna dönüş-
müştür. Bu bürokratik dokunulmazlık.
ayncalık. gün geçtikçe daralacağına ge-
nişlemektedir.
Yönetim (bürokrasinin kendisine uy-
gun gördüğü ve başta medya, topluma
kabul ettirdiği nitelendirmeyle devlet)
toplum yaşamının önemli bir bölümü-
ne egemen, günlük yaşamda yurttaşlar-
la iç içedir. Toplum yaşamının bu önem-
li bölümünün "genel yargı*'nın dışında
tutulması. çağdaş \e demokratik yargı-
lama anla> ışına uygun değildır; ülkemiz
adaletinın önemli bır sorunudur. Hukuk
dev leti, herşeyden önce kışılen: görev -
leri. yetkı ve sorumluluklan ne olursa ol-
sun. genel yargı önüne, aynı hukuk ku-
rallan ıle getıren devlettir.
Yargı bağımsızlığı ülkemizde hemen
her dönemde gündeme getirilen, içeri-
ği belirsiz, siyasal bir konudur. Bu be-
lırsızlik; somut \e genel bır bağımsız yar-
gı çerçe\ esi çizmek. ona göre değerlen-
dirmesini yapmak yerine sadece pole-
miğı ile yetınmek, asıl amacın yargıyı
etkılemek olduğu izlenimini yaratmak-
tadır. Enazından vargınınbağımsızlığı.
yargıçlann tarafsızlığı üzerinde kuşku
yaratmaktadır.
Yargıçlarımız şu ya da bu siyasal ik-
tidann, şu ya da bu gücün etkisinde kal-
mayacak kadar kişilik sahıbi, yasal gü-
vence altındadır. Ne var ki. kendilerini
"adına karar verdikleri Tiirk milletinin,
toplumunun değiL devletin, hatta rejimin
yargıcı olarak" görürler. Çoğu Türk ay-
dını gibi devlet ile toplumu, giderek re-
jimi birtutarlar. Yasalan. fikren bağım-
sız olarak değil. kutsal devletin. ıdare-
nın, hazinenin anlayışına uygun olarak.
onlann yaranna yorumlayarak uygular-
lar. Insan haklannı. -mülkiyet dahil. re-
jimin anladığı gibi anlarlar. Zihnen. for-
masyon olarak bağımlıdırlar. Yargıtay
başkanlan yıllık konuşmalannda devle-
tin hukuksal niteliklerinden çok siyasal
niteliklen üzerinde dururlar; bağlılık-
lannı belirtmeye özen gösterirler. Ana-
yasa Mahkemesi'nın (ki üyeleri yargıç-
lar tam bir güvence altındadır) fikir öz-
gürlüğünü, aydınların etkınliklerini
önemli ölçüde sınırlandıran, din ve vic-
dan hürriy etini kısıtlayan Türk Ceza Ka-
nunu'nun ilgili maddelerini (141, 142,
163), bürokrasiye ticari v e sınai faaliyet-
leri büyük ölçüde denetleme ve sınırlan-
dırma yetkısi tanıyan Türk Parası'nın
Kjymetini Koruma Kanunu'nu. memur-
lara özel bir yargılama statüsü getiren
ve avrıcalık tanıyan Memurin Muha-
kemah Kanunu'nu anayasaya, demok-
ratik hukuk dev leti ilkelerine uygun bul-
duğu unutulmamalıdır. 12 Eylül askeri
döneminin (Kcnan Evren'in ağzımız-
dan çıkan her söz kanun oluyordu de-
diği) siyasal partiler, sendikalar, der-
nekler vb gibi çoğu anayasal haklarla il-
gili ve anayasaya, demokratik hukuk
devleti ilkelerineaykın.halen yürürlük-
teki 823 yasayı incelemeye Anayasa
Mahkemesi, kendisiniyetkili görmemek-
tedir. Bu ve benzer örnekler birer yargı
karan olarak tartışılabilir. Tartışılmaya-
cak olan. bunun ötesinde, yargıçlanmı-
zın tutum v e zihniyetlerinin, bakış ve de-
ğerlendirme açılannın iyi bir gösterge-
si olmalandır. Bütün bu olumsuzlukJa-
ra karşın, yine de ülkemiz adaleti hak-
kında kötü düşünmemeliyiz. Büyük bir
hukuk devrimini gerçekleştirmiş bir ül-
keyiz. Önemli olan şu ya da bu yasalar
değil, uygulayıcılar da (yargıç, savcı,
avukat) hukuksal düşünüşün (hukuki
tefekkürün) varlığıdır. Hukuksal düşün-
ce. hukuk mantığı evrenseldir ve bölü-
nemez. Büyük ve derinlemesine hukuk-
sal düşünme geçmişi bulunan ülkemiz-
de. sadece hukukçulanmız değil. toplu-
mumuz da yeni hukuka uyum sağlaya-
bilmiş: mahkemelerimiz, özellikle özel
hukuk alanında, çağdaş hukukun en gü-
zel örneklerini vermişlerdir. Kanımca,
kişiler arası ilişkilerde. adaletimizin
değeri vegüvenilirliği tartışılmamahdır.
ARADABIR
Dr. ALPASLAN BERKTAY
Bir Devrim'in
DeğeplendiPilmesi
38 yıl önce, çürümüş bir yönetime karşı yapıl-
mış olan 27 Mayıs Devrimi, bugün hâlâ birçok yön-
den güncelliğini korumaktadır. Çünkü 1950'de
başlatılan ve tamamıyla anti- Atatürk, anti-Cum-
huriyet olan (Karşı Devrim), yarattığı ve giderek çığ
gibi büyüyen sorunlarıyla, yarım yüzyıl sonra yine
yürürlüktedir ve bu bakımdan, 27 Mayıs hareketi,
haklılığını kanıtladığı gibi, günümüzdeki birtakım tar-
tışmalara da ışık tutmaktadır.
'Demirkırat' daha başa geçer geçmez, ezanı
Arapça'yaçevırdi. Adnan Menderes, "Siz, ister-
seniz, hilafeti bile getirebılirsiniz" demek çıkarcı-
lığında bulundu. Celal Bayar "Küçük Amerika ola-
cağız" dedi ve hilafete, mandacılığa yeşil ışık ya-
kıldı. Hilafetçi güçler, yerden biten ayrık otları gibi,
ortahğı sarıverdı. ABD, Türkiye'yesokuldu. TBMM
dışlanarak, 3 kişinin -Menderes, Fuat Köprülü ve
ABD'Iİ senatör McCaine- karanyla Kore Savaşı'na
bir tugay gönderildi ve bunun üçte bıri orada eri-
di. Önce "BM ideali" denildi, sonra ise "Memur-
lara ödeyecek 500 milyon lira yoktu" diye savu-
nuldu. 30 yıl sonra açıklanan ABD resmi belgele-
rinde ise, "2. Dünya Savaşı sonrasında karşılaşı-
lan iki ciddi ekonomik bunalımı, Kore ve Vietnam
Savaşları sayesindeaf/aff//c"denilıyordu. Mende-
res, o sırada. Ankara'da Türk askerine, Amerikalı
gazetecilerin önünde geçit törenı yaptırdı. Bunla-
rı izleyen icraat ise, ülkeyi ABD'ye daha da bağım-
İ4 kılmakyönünde oldu. Sonunda, "Demokrasi!" di-
ye diye demokrasi katledildi. Oluşturulan 15 kişi-
lik (Tahkikat Komisyonu) ile TBMM'nin yetkileri
elinden alındı. Bu, bir 'Sivil Darbe' idi ve muhale-
fet \ideri Ismet Inönü'nün "Siz ihtilali meşru kıl-
dınız" sözü, yerindeydi! Meşru olan, meşruluğunu
yitirmiş DP yönetimine son veren 27 Mayıs hare-
. ketiydi ve bu konudaki ölçü, giysinizin türü değil,
_ Cumhuriyet'in doğru çizgisinde bulunup bulun-
madığınızdı. 27 Mayıs, bu meşruluğunu, en kısa
zamanda çıkardığı demokrat, çağdaş, ilerici ana-
yasa ile kanıtladı ve buna dayanarak, bugünkü
Anayasa Mahkemesi kuruldu. Yine bu anayasaya
dayanarak 'Sol' Türkiye'de ılk kez meşrulaştı ve
bir sosyalist parti olarak. TİP TBMM'ye girebildi.
:- 28 Şubat paketinin sahiplerinı. üniformalarına ba-
kıp 'Sol' adına anti-demokratik bulanlar, bu ger-
çekte, 27 Mayıs'ı hazırlayan aynı "zinde güçler"\n
payını unutmamalıdırlar.
27 Mayıs'ın 12 Mart ve 12 Eylül ile ayni kefeye
konulması. çarpık bir demokrasi yaklaşımının so-
nucudur. Aradaki farkı, 27 Mayıs'ın anayasasını
suçlayarak, 12 Mart'ın Başbakanı Nihat Erim ken-
ı disi belirtmiştır. 27 Mayıs'ın sloganları, "Ordu-Mil-
letelele", "Ordu-Gençlik el ele", "Tam Bağımsız
' Türkiye!''idi. 12Mart'taınsanlar"7amba<j//77s/z7ü/'-
- kjye istemişsın" dıyerek yargılandılar, hapsedildi-
• ler, asıldılar.
"Halk"a gelince... Ondan söz etmemeye özel-
• likle özen gösterildi. Hele 12 Eylül'ün naylon zarf-
larından çıkanlar, o sözcüğü anmamak için "Orta
Direk"\ uydurdular.
27 Mayıs. Cumhuriyet Devrimi'nin uzantısıdır.
Salt onu silmek içın 12 Mart ve o yetmeyince 12
Fylül faşist darbelerini yaptılar. Fakat 27 Mayıs'ın
olumlu etkilerinin günümüze yansımasını önleye-
mediler.
Daha önce bir tv kanalındaki (32. Gün) progra-
mında aklanmaya calışılan 'Demirkırat' ise, aslın-
da, bir 'Truva Atı' dır ve Yassıada'da görüimesi ge-
reken dava 'Köpek-Bebek davaları' olmamalıydı.
Cumhuriyet'e ihanet, başka nasıl olabilirdi? Yeni-
den hortlatılmaya calışılan 'Avrupa'nın Hasta Ada-
m/' tablosu, yarım yüzyıllık Cumhuriyet düşmanlı-
ğının sonucudur (*). Tükenen. Türkiye değil, 50 yıl-
dır egemen olan 'Sağcı-Amerikancı-Gerici' poli-
tikalardır. Atatürk de Cumhuriyet de onun uzantı-
sı olan 27 Mayıs da 'Sol' birer olaydır ve Türkiye'nin
geleceği 'So/'dadır!
(*) Amerika hayranı olanlara diyeceğimiz yok. Bi-
zim kınadığımız "Amerikan uşaklığı"d\r.
Necati Turgay Aktaş ve Vasfiye Aktaş'ın
sevgili oğullan, Zülal. Gülen, Alaattin ve
Tony'nin sevgili kardeşleri.
Adriana Aktaş'ın sevgili eşi,
Deniz Aktaş'ın biricik babası
CEMİL ARMAĞAN
AKTAŞ
31 Mayıs 1998 Pazar günü Hakk'ın rahmetine
kavuşmuştur. Cenazesi 2 Haziran 1998 Salı
günü ögle namazından sonra Esentepe Nimet
Abla Camii'nden kaldınlacaktır. Çiçek
gönderilmemesi. dileyenlerin Türk Eğitim
Vakff na bağışta bulunması rica edilir.
AİLESİ
Milli Eğitim MüdürlerL.
ŞUKRAN FARIMAZ
B
enım üzerinde durmak istediğim
konu, mevcut öğretmenlerin nite-
lık ve nıcelik özelliklerine deggın
olacak. Gündemden kaçırılsa da
söyleşi ve tartışmalarda yeterince
dile getirilmese de günümüz Tür-
kiyesi'ndeöğretmen açığı ileri aşamadadır. Konu-
nun yetkılı kışılen ise büvük olasılıkla "Demok-
rasUerdeçarekrtükenmez" anlav ışına sanlarak bu
çok önemli boşluğu el vordamıy la doldurma yo-
luna gıtmişler ve şimdilik başarılı da olmuşjardır.
\e mutlu onlara kı. ülkemizin belli bir finans ve
emekle yetiştirilmiş ziraatçılan, teknikerleri, bı-
\ologlan, kimvacı ve fizikçileri şu anda öğret-
menlik yapmaktadırlar. Büyük bir ivi niyetle gö-
reve başladıklanndan asla kuşku duymadığımız bu
arkadaşlarımız bizdeki endişeye karşın sahip ol-
duklan diplomalan av antaj gibi algılayarak durum-
larından hoşnut görünmektedırler. Işte burada, gü-
nümüzde gerçeklerden çok daha önde olduğuna
ınandığımız imaj sorunu karşımıza çıkmaktadır.
Öyle ya. topu topu üç ya da dört vıllık bır öğre-
nim süresinden geçmiş öğretmene kıvasla. yük-
seköğrenim görmüş. belki tez vermış bır mühen-
disi. bıyoloğu ya da bir kimyageri çocuğunun genç
öğretmeni olarak kim tercih etmez? tşte şimdi bir
ayraç açmamız gerekiyor.
Ister kabul edelim. ister etmeyelim: 1950"ye
dek cumhuriyetin ve cumhuriyet siyasasının ama-
cı açıktı. Gelecek kuşaklar öğretmene emanet edil-
mişti \e cumhunyet "Fıkri hiir, irfanı hür, vicda-
nı hür" birey ler yetiştırmeyi öngörüyordu. Bu ön-
görü doğrultusunda çeşitli okullar açılmış. eği-
tim-öğretım ise doğrudan Batı uygarlığını amaç-
lamıştı. Israrla vurgulamak isterim ki bizim kuşa-
ğımızın edebiv at. resim. müzik ve tiyatroyla tanı-
şıp yoğunlaşması cumhuriyetin belki de en başa-
nlı olduğu alanlardan biridir. Hadı anımsayın; du-
yarlığımızı \e kışiliğimızı besledıgimız yüzlerce
yerli yabancı romanı, şiiri. öyküyü. Macar şair
Petöfi'yi, aşkı ve özgürlüğü anımsayın. Bizim için
bugünün Juliette Binoche'si sayılabilecek Roım
Schneider'i ve onun sonbahar güzelliğıni unuttu-
ğunuzu hiç sanmıyorum. Işte bugün. sekiz yıllık
kesintısiz eğitim kapsamına "Bireysel ve Toplu
EtkınlikJer" adı altında ders saatlen konulduysa.
bu durum en geniş anlamı ıle yaratıcılığı ve sana-
tıamaçlamıyormu?Dahası.>aratıcıIığıntenıelin-
de başkaldın ve sorgulama yok mu? Sahibi olmak-
Ia övündüğümüz bilgisayar. faks ve lnternet. bi-
zim kuşağımızın sahip olduğu kültürel donanımı
genç kuşaklara aktarabilmiş midir? Bütün bu so-
ruların yanıtlanması bir yana. en önemlisi. okul-
lanmızda külrür ve sanat çalışmalannı gerçekleş-
tirebilecek aydın ve demokrat bir kadro çoğunlu-
gundan söz edebilir miyiz? Öğretmen arkadaşla-
nm çok ıyi bilirler: Çağdaş bir metnin, çağdaş bir
tiyatro yapıtının okul müdürlerine sunulması ne-
redeyse fermana mahsustur. 12 Eylül'den bu ya-
na geçen uzun yıllar içinde çok şey değişmiş, çö-
zümü kolaymış gibi görünen bazı sorunlar bile "hi-
yerarşik" düzenlemeler içinde çıkmazagirmiştir.
Bir sanatçı kimliği ıle başanlı olabileceğine inan-
dığımız öğretmenler akıl almaz idari önlemlerle
edilgin kılınmışlardır. Kuşağımızın en verimli ola-
bılecek bır çağda, kitlesel olarak emekliye aynlı-
şındaki nedenleri belki en önemlisi il ve ilçe Mil-
li Eğitim Müdürlüklerinin öğretmene bakış açısı-
dır. Genç kuşakların, hiyerarşik engellemeler ve
bu kadrolarla çok terleyeceklerini düşünüyor. on-
lara yürekten başanlar diliyoruz.
Bana gelince, kâğıdımı, kalemimi ve mesleği-
me verdiğim 26 uzun yılımı alır, özenle yerleşti-
ririm bir yerlere. Belki Eylül'ü okurum yeniden.
Sonbahar gelmiştir: imkânsız aşklar gibi imkân-
sız iktidarlar geçmiştir hayatımızdan. lnce bir yağ-
mur hep ıslatmıştır bizi.
TARTIŞMA
Siyasal Soldaki Aymazlık
1
2 Eylül darbesı
neden oldu? Bu
soru> u önce size
sormak istişorum
Sav ın Ecoit. Hoş.
aslındabu sorunun ilk
sorulacağı kişi sizden önce
Süleyman Demirel ama. son
yıllardaki tutum ve
davranışlannız soruyu size
yöneltmemi zorunlu kıldı.
Eger. iki partinin liderleri
(Demirel ve siz) anlaşıp
cumhurbaşkanını
seçebilseydiniz, yurt
düzev ınde yayılmakta olan
anarşiyi, köklerine inerek
önleyebilseydiniz 12 Eylül
darbesı yapılabilir miydi?
Elbette bu sorunlar
çözülebilseydi böyle bir
darbeve caseret edebilir
mıydı 12 Eylül darbecileri?
Cesaret ermeye kalksalardı
onları kamuoyu. yani
halkımız suçlu, hükümlü
duruma getirmez miydi?
Peki Sayın Ecev it. darbeden
kısa bir süre sonra CHP
Genel Başkanlığı'ndan
neden istifa ettiniz? Genel
başkan olmaktan daha
geçerli bır nedeniniz mi
\ardı? Birkaç sa> ı dergi
çıkarmanın ötesinde bir
işlevınızdeolmadı.
Olamazdı da zaten. O
dergiyi de kapatıverdiler.
Kısa bir süre de "Ankara
Hilton"da konuk edıldıniz.
Darbe sonrası tüm çabanız
bundan ibaret degil miydi?
Sayın Ecevit. siz nereden
istifa ettiniz? Ülkeyi
düşman işgalinden
kurtaran. Cumhuriyeti
kuran Mustafa KemaJ ve
arkadaşlarmın partisinin
başından!.. Devlet kuran bir
partinin başından insan hiç
istifa eder mi Sayın Ecevit?
Bana kalırsa, insan böyle
bir partinin başından değil
istifa etmek. gerekirse o
partinin başı olarak sehpaya
da giderdi. Tarihe de
öylesine bir adınız kalırdı
ki. o darbevı yapanlar. sızi
sehpaya görürenler (cesaret
edemezlerdi ya) yok olur
gıderler. ama siz tarih
bovuncayaşardınız. Işte
ömek: Pakistan gibi gerinın
gerisı bir ülkede askerler.
ZüirıkârAliButto'yu
astılar. Asan askerler yok
olup gittiler. Ama
Butto'nun kızı üst üste iki
seçimi kazandı. Ne var ki.
iktidar sarhoşluğunun onu
birtakım yolsuzluklara ittiği
anlaşılıyor. Türk halkından
çok çok geri olan Pakistan
halkı. son seçimlerde
Benazir'i sildi.
Baksanıza. hiçbir
politikasını
benimsemediğım Demirel,
partisinin başından
ayrılmadığı gibi,
partililerini ve yandaşlanm
korudu. onlarla ilişkilerini
sürdürdü. Lider olarak
kalmasını bildi. Sonunda
Çankaya'ya çıkıp oturdu.
Bir süredir sürdürdüğü bir
politikayla da orada daha
uzun süre nasıl kalabilirim
ya da yeniden nasıl bir
seçimle burada kalabilirim
hesabı içinde görünüyor.
Gelelim bugüne:
Sanıyorum sizin ve sayın
eşinızin dışında büyük
çoğunluğun birleştigi bir
gerçek var: 1977
seçimlerinde yüzde 42'lere
varan oy almış olan
sosyaldemokrat parti
(CHP) ikiye bölünmeyip de
1995 seçimlerinde tek parti
olarak seçime girselerdi,
hiç kuşkusuz ortaksız
iktidardaydılar. Böyle bir
birliktelik. ya da birleşme
dün yapılamamışsa bugün
neden yapılmasın?
Ama, alınan bilgiler öyle
ki, siz ve Sayın eşiniz buna
yanaşmıyorsunuz. Değil
birleşmeye yanaşmak. parti
içinde ikinızden başka hiç
YENİ BİR TARTIŞMA PLATFORMU
ÇİĞ£)EM ANAT
İLE
NTV
HER SALI
kimsenin fikir üretmesine,
düşündüklerini
söylemelerine. partideki
yanlışlan en basıt şekilde
dile getirmelerine,
eleştirmelerine
katlanamıyorsunuz. Onlara
hemen kapıyı
gösteriyorsunuz. Nerede
kaldı parti içi demokrasi?
Böy le mi halka gidip oy
isteyeceksiniz de tek
başınıza ıktidara
geleceksiniz. yeniden
başbakan olacaksınız?
Siz bu halkı
tanımıyorsunuz Sayın
Ecevit. Gün gelir verdiği
tüm oylan öyle bir geri alır
ve sizi ortada öyle bir
bırakır ki. buna yalnız siz
değil, aklının bu işlere çok
erdiğini sanan pek çok kişi
şaşar da kalır. Son secimde
Baykal'a verdiği dersi
görüyorsunuz işte: Barajı
kıl payı aşabiidi.
Siz de Deniz Baykal da
lütfen eteklerinizdeki taşlan
dökünüz. Şapkalannızı
önünüze koyup düşününüz.
Bugün ülkede bir gericilik
(ırtica) tehlikesi ufukta
görünüyorsa, daha doğrusu
varsa, şeriat özlemcileri ve
bir kısım çıkar çevTeleri
onlan. açık-kapalı
destekliyorsa, ülkenin bu
duruma gelmesinde sizlerin
hiç mi kusurunuz. suçunuz
yok? Bana kalırsa kusurlu
da suçlu da sizlersiniz. '
Sizler çok iyi bilirsiniz:
Ülkenin ve halkımn uzun
erimli çıkarlan yolunda
özveride bulunmayanlan
tarih herhalde iyilikle
anmayacaktır. İkinize
birden soruyorum: "Llke
çıkarlan gerektirivorsa (ki
gerektiriyor), poütikadan
çekilmeye ya da önkoşulsuz
iki partinin birleşmesine
vanm" dıyebiliyor
musunuz0
Ikinizin de
çevTenizde iyi yetişmiş çok
değerli insanlar var. Onlara
tanıyacağınız fırsatlarla
ülkenin geleceğıne,
açmazlardan kurtulmasına
en önemli katkıyı yapmış
olacaksınız. Yoksa, soldaki
bu bölünmüşlükle.
>apılacak ilk seçimde
>eriatçı bir partinin tek
başına ya da bir sağ
partinin desteği ile iktidara
gelmesi halinde, sizler
kendinizi sorumlu
saymasanız da halkımız
sayacak. Üç büyük
kentimizin belediye
başkanlığını şeriatçılara
armağan edişinizin acısı
halkımızm yüreğinden
çıkmadı, bunu
unutmayın!...
Dursun Kut /Antalya
PENCERE
Fes, Türban, Şapka?..
Mecüs'te tartışma var.
FP Manisa Milletvekili Bülent Annç, "şapka giy-
miyor" gerekçesiyleCHP'li Mehmet Moğultay'a
dava açmaya hazırlanıyormuş.
Arınç'ın amacı belli..
Kavga sürüyor.
•
Yıl 1920...
23 Nisan'da Büyük Millet Meclisi açılmış, 29
Nisan'da Bursa Mebusu Operatör Emin Bey ile
Sinop Mebusu Şevket Bey Meclis Başkanlığı'na
bir önerge veriyorlar:
"Uzun harp senelerinin tevlıt ettiği (doğurdu-
ğu) birçok buhran arasında memleketimiz içın bir
de fes buhranı çıktı. Harpten evvelki senelerde
yalnız Avusturya'dan ithal ettiğimiz feslerin se-
nede altın tutarı 5 milyon lirayı bulmaktaydı. Di-
ğer ecnebi memleketlerden ithal edilen feslerin
bedelini de dahil edersek her sene 7-8 milyon
liralık bir servetin dışarı gittiği görülür ki bunun
kâğıtpara olarak karşılığı yaklaşık 40 milyon lira
demektir.
Işte fakir memleketimiz için pek büyük miktar
denen bu paranın memlekette kalmasını temın
etmek ve esasen cennetmekân Sultan ikinci
Mahmut zamanında adalı Rumları takliden ser-
puş olmak üzere kabul edilmiş fesin bir milli ser-
puş mahiyetinde bulunmadığı nazan ıtibara alı-
narak, ekseri şark ve Müslüman milletlerin öte-
den beri bir serpuş olarak taşıdıkları ve şu son
günlerde herkesin seve seve giymeye başladı-
ğı kalpağın bir milli serpuş olarak kabul ve ilanı-
nı teklif ederiz."
•
Takrir (önerge) Meclis'te okunduğunda alkış
sesleri duyulmuş, amaçoğunluk "Hayır, hayır, ola-
maz!.." diye bagırmıştır.
Tutanaklarokunduğu zaman ilginç bir tartışma
görülüyor; Tunalı Hilmi Bey (Bolu) sesleniyor:
"- Fes Türk'ün ruhunda yerleşmiştir."
Haşim Bey (Çorum):
"- Esbabı arz edeyim, efendim!.. Fas, Tunus
Islam ahalisi fes giyiyoriar. Eğer biz Türkler bu
fes meselesini tecdit etmiş (tazelemiş) olursak,
bir kez bunu teklif eden zat... (gürültüler, bravo
sesleri) olmaz efendim, onlann kuvve-i manevi-
yelerini temin edecek bir yer bulmalıdır. (Bravo
sesleri) Hakikat böyledir efendim, Tunus, Ceza-
yir ahalisi hep Araptır, bunlar hep Müslümandır;
olmaz efendim, suiniyet (kötü niyet) getirecek,
katiyen istemem. (Gürültüler) Olmaz efendim..."
Mustafa Taki Efendi (Sıvas):
"- Efendiler, fes gerçi yeni bir şeydir; fakat bu-
gün Islam âlemi için fes bir alameti fahkadır.
Efendiler, bilhassa Osmanlılar için... Biz bunu
bırakırsak, kıyafetimiz, ananelerimiz (gelenekle-
rimiz) karmakanşık olur. Papak deher, bizim mem-
leketimizde onu giydirirsek, o başka milletlerde
müşterektir. Islam milletlerine mahsus (özgü)
olan kıyafet, bilhassa Osmanlılar için hususiolan
kıyafet, bu festir. (Alkışlar, evet sesleri..)
Başkan:
"Bu takriri (önergeyi) nazan itibara alıyor mu-
sunuz? (Almıyoruz efendim sesleri). Almayanlar
ellerini kaldırsınlar. (Eller kalkar, ekalliyet -azın-
lık- var, gürültüler.) Takrirnazan itibara alınmıyor.
(Yaşasın fes sesleri, gürültüler.) Rica ederim bu-
gün fes ve kalpakzamanı değil. (Gürültüler.) Her-
kes istediğini giysin. (Yaşasın fes, yaşasın kal-
pak sesleri.)"
•
Aradan kaç yıl geçti?
Avusturya'dan gelen fesi Kuvayı Milliye kalpa-
ğınayeğleyen kafalann Birinci Meclis'te deolma-.
sına şaşılmaz mı? Ya bunca yıl sonra fes yerine
türban tartışmalarının gündemin başına oturma-
sına güler misin, ağlar mısın!
VEFAT
Baromuzun 3971 sıcil sayısında kayıtlı
AVLKAT
AHMET ZEKİ
AKHUY
vefat etmiştir. Azız meslektaşımızın cenazesi 2.6.1998
Salı günü (bugün) Erenköj Galippaşa Camii'nde
kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet
Mezarlığfnda defnedılecektır. Merhuma Tann'dan
rahmet. kederli ailesine \e meslektaşlanmıza başsaglığı
dılenz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Ortaokul
tasdiknamemi
kaybettim.
Hükümsüzdür
MEHMET
ARSLAX
Kimliğimi
kaybettim.
Hükümsüzdür
YAŞAR
BEYAZDAVAR
1993 model
Şahin
ruhsatımı
kaybettim.
Hükümsüzdür.
DLRSLN
DEMİR