Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 1998 SALI
12 KULTUR
SAHNEDEIM AYŞEGÜL YÜKSEL
Yaşama ustasına tiyatro onur ödülü10. Istanbul Uluslararası Tiyatro Fes-
tivali'nın bu geceki açılışı bırde ödül tö-
renı içerivor. Uluslararası Istanbul Tiyat-
ro Onur Ödülleri geçen yil başlatılmış. ilk
ödülJer YıkJız Kenfer ıle iinlü îtalyan ti-
yatro adamı Giorgio Strehler'ın olmuşru.
Bu v ilki ödüllerin sahıplen ıse Rus > önet-
men YuriLyubimov ıle Meüh Cevdet An-
da>.
Andav. Cumhuriyet Türkiyesi'nin ay-
dınlanma sürecine binncı elden katkıda
bulunmuş bır kültür insanı. Bır düşünür.
Yazı yoluyla üretilen sanatın her dalında
hünerini kanıtlamışbiredebıyaten. Türk-
çeyi sanatsal doruğa ulaştıranlardan ..
Ozanlığın en yüce katına çoktan çıkıp
oturmuş bır ımge sihirbazı. Titiz bir an-
latı işçısı.yamanbırdenemeci. hınzırbir
tiyatro vazan.
Belki hepsinin de ötesinde, bir 'yaşa-
ma ustası'...
Andav'ın, zekâyla. bilgıyle. duyguyla
bilenmiş duyarhğını nakış işlercesıne do-
kuduğu oyunlarında, her şeyden çok. ış-
te bu yaşama ustasının ınceliklerinı tanı-
dık. Sevda Şenerhocamızın 'yaşamın \a-
nlma noktası" olarak belirlediğı. insanın
dönüşüm aşamalannın dram sanatmın te-
mel çıkış yolu olduğunun bilincindeydi An-
day. Yaşamsal bir eşıği aşmakta bocala-
yan kişilerin dramını getirdi sahneye.
Oyunlannda önce merakımızı kamçı-
ladı. Tuzağına düştük. Sıradan beklenti-
lerimızı yıktı sonra. Amacı sahnede sü-
rükleyici bir oykü sergilemek değıl, ya-
şama eylemınin çetinliğinı, yaşama se-
vincinin sınırtanımazlıgını karakterlerin-
de sınamaktı. Kendi yarattığı karakterle-
nn tepkilennı, söyleyeceklerıru. kuracak-
lan ilışkıleri kendısi de merakla ve coş-
kuyla ızledı. Gerçekten yaşayan kişilen
izlercesıne...
Anday hem toplıun içindeki insaru ir-
deledi hem de insanın evrensel konumu-
nu tüm derinlıgiyle dramlaştırdı. 'İronr
yoluyla insanlik komedvasına bır dolu
pencere açtı: Hüzünlü ya da gülümseten,
ama her zaman şaşırtıcı. Önce yadırgatan,
sonra da kanımıza ışleyen...
Karlı bır gecede kucağmdakı bebegiy-
le sokakta kalmış bır kadını evıne alan yal-
nız bir erkegin yaşantısına tanık olduk
'Mikado'nun Çöpleri'nde. Bırbirlerıne
yaşamöykülenni anlatıp yakınlaşırlar. se-
vışirler. sonra da bırleşırlerdiye bekledık.
Sevişmedıler. konuştular. Yaşamöyküle-
nni hem anlatıp. hem anlatmadan... Sa-
bah olunca kadm çıkıp gıttı. Erkek yıne
tek başına kaldı. Ama etkıledıler birbir-
lennı. lletişım kurdular. Herkes herkesi de-
ğiştırebihr...
'Mikado'nun Çöpleri'nın erkek karak-
teri, yalnızlığı, içine kapanıklığı, alaycı-
lığı. gevezeligi. küstahlığı, düşünselİiği.
duygusallığı. öfkesı ve incinebilirlıği. sa-
domazoşıst eğilimleri ile biraz HamJet,bi-
raz Çehov'un 'Martı'sının Treplev 'i. bı-
raz Osborne'nun 'Öfke'sının Jimmysı.
biraz da (ganp ama gerçek, bu rollerin hep-
sinı. 'Mikado'nun Çöpleri'nde oynamaz-
dan önce ya da sonra. canlandırmış olan)
Müşfık Kenter'dır Yine de hıçbın değıl-
dir. Sahne dilinin ustaca kullanımıyla bo-
yutlandınlmış, gerçekten yaşamışçasına
A nday, Cumhuriyet
Türkiyesi'nin aydınlanma
sürecine birinci elden katkıda
bulunmuş bir kültür insanı.
Bir düşünür. Yazı yoluyla
üretilen sanatın her dalında
hünerini kanıtlamış bir
edebiyat eri. Türkçeyi sanatsal
doruğa ulaştıranlardan.
Ozanlığın en yüce katına
çoktan çıkıp oturmuş bir imge
sihirbazı. Titiz bir anlatı işçisi,
yaman bir denemeci, hınzır bir
tiyatro yazarı. Belki de
hepsinin de ötesinde, bir
'yaşama ustası'.
B ir yaşama ustasıdır Melih
Cevdet. Yaşama ustahğını
yazıyla buluşturabilen.
Delikanlılığını 83 yaşında da
sürdürüyor. Daha önce onlarca
kez ödüllendirildi. 10. Istanbul
Uluslararası Tiyatro
Festivali'nin bu geceki
açılışmda Tiyatro Onur
Ödülü ile bir
kez daha
ödüllendiriliyor.
varolan evrensel-toplumsal bır karakter.
Aynı zamanda usta aktörler içın biçılmış
bir rol.
'İçerdekiler'in yazıldığı 19601ı yıllar-
da, 'işkence' olgusu bugünkü gıbı dile
düşmemiştı. Anday'ın 'babayani' komı-
seri, fiziksel işkenceye başvurmasa da.
amirlere yaranmaya endekslenmiş emır ku-
lu psıkoiojisinin, üstünlük duygusuna
ulaşma özlemıni gözaltı kurbanlannı çö-
kertme gücüne bağlamışlığın. maçovân
beiden aşağılığın alaturka bir arketipini
oluşturur.
Aynı oyunun tutuklusu, devletin 'ay-
dın Idşi' karşısındakı kuşkucu tutumu doğ-
rultusunda. v üzlerce eğıtimli insanımıza
onyıllarboyuncayaşatılagelenbaskının.
bu baskı karşısında sınanan direncin sım-
gesi olmuştur. 'İçerdekifer* özgürlük üs-
tüne bir ovundur. i-
Anday, özgürlükçü tutumunu yalnız
polıtık-bürokratık yaptınmlar karşısında
değil. ıçı boşalmış geleneklerin. görenek-
lenn oluşturduğu baskı karşısında da sür-
dürür. Yaşama sevıncmı yok eden man-
tık dışı engellemelere karşı çıkmayı öne-
nrken, sahne dilını aşındirma tuzağına
düşmez. Görsel bır söyleme geçerek he-
defı on ikıden vurur. Kapısında "Dikkal
köpek var' levhası olan bır köşke sahıp-
lerınden ızınsız ulaşmak olanaksızsa, le\ -
hayı tersine çev irıverirsiniz. tüm cekince-
nız ortadan kalkar.
Anday'ın sahne tipleri de karakterleri
kadar \ urucu özellikler taşır. 196O'lı yıl-
lann Kadıköy vapurlannda, her gün yol-
cuları bıktırarak. ama kendisi hiç bıkıp
usanmadan, on dakika boyunca fiyakalı
bır söylev çeken, sonra da 'promosyon-
lu' taraklannı satan posbıyıklı bir "korsan
saöcı' vardı. Emeklı, öğrenci, memur, ev
kadını bır dolu yolcunun, bir yandan bir-
birleriy le konuşarak. bir yandan da Pos-
bıvık'ın her gün sahnelediği aynı oyuna
katılarak sürdürdükleri gündelik (sıradan)
volculuk sürecinden 'Oiiiler Konuşnıak
îster' oyununu üretmiştı Anday. Varoluş-
larını meslek özellıklen\le va da kafala-
nna taktıklan konularla özdeşleştirmiş, dur-
madan konuşan. ama dinlemeyi bilme-
yen. dolayısıyla toplumsaldoğrular' ko-
nusunda iletişim kuramayan. düşüncele-
ri de duygulan da sığ ınsaniann oluştur-
duğu bir toplum kesitı varatmıştı vapuryol-
cusu tiplerinden. Hem gerçeği yansıla-
yan. hem de gerçeğı groteskleştiren ku-
sursuz bir trajik fars. Kendımi ve başka-
lannı bu oyundaki tiplerden binnin yan-
sıması olarak gördüğürnde. hem içimden
gülmek gelir hem de ince bır sızı duya-
nm.
Yirmi yıl evlilikten sonra anılarmı ta-
zelemek için ilk tanıştıklan ya da seviş-
tikleri yere törensel bir gezı düzenleyen
çiftleri hepimizduymuşuzdur. Kendımiz
böyle grotesk bir eylemi gerçekleştirme-
sek de içimizde yaşatınz geçmişe dönme
özlemini. Nedense kadınlar daha bir me-
raklıdırbu tür 'yeniden yaşama'lara. Oy-
sa 'dün gibi anımsıyonım' dedikleri anı-
lanndan hiçbır ız kalmamış, zaman, be-
lirleyici olduğu sanılan her şeyin gerçek-
liğini çoktan silip süpürmüştür. 'Geçmi-
şe dönme' oyununa genellıkle eşınin ha-
tın için katılan erkegin ganp durumu 'Ya-
nn Başka Koruda' oyununda yaman bir
karşıtlıkla vurgulanır. Kadın geçmişi ya-
ratmak için paralanırken erkegin elinden,
o belırlenemeyen geçmişin geleceğinı ha-
tırlamak gelir yalnızca. Devlet güçleri-
nin kaçaklara karşı sürek avı başlattıgi
gerilimli birortamda. yaşam veölüm, va-
roluş ve yokoluş arasındaki ıncecik çiz-
gide bir insanlik komedyası sergilenir.
Anday, 'pathos'a abanmayan bır 'pat-
hos' (buruk etki) ustası olarak çıkar kar-
şımıza. Oyunun sonuna degil. dokusuna
boydan boya incecik işlenmiş bir pathos
kullanımıdır söz konusu olan. Kımı zaman
birsözcükte, yalın bireylemde. anlatılan
küçük bır öyküde. bır el hareketınde ya-
kalanıverirburukluk. insanın engellene-
mez yalnızlığmın. korunmasızlığının gös-
tergesi...
Anday. oyun kişılerini hiçbir zaman
'kahraman' boyutunda algılamamıştır.
Oyunlarının düşsel (fantezı) boyutu hiç-
bır zaman 'gerçeği' dışlamaz. Anday. an-
tikahramanlann yazandır. 'Müfettişler'de
olduğu gibi yaşam karşısında tutunama-
yan çoğunluk neyse, ama Anday 'Ölüm-
süzler'de ünlü tarihsel 'kahraman' Jül
Sezar'ı bıle anti-kahramanlaştırmıştır.
Birbırine benzemeyen, birbinnden et-
kilenmemiş oyunlann yazandır Anday.
tlle de oyun yazması gerektıği için degil.
ışleyeceği kumaş sahne sanatı yoluyla de-
ğerleneceği ıçın seçmiştir dram türünü.
Oyunlannı çekici bir olaylar dizisi çerçe-
vesi içinde biçimlendirmektense. yalm
bir melodiyı. zengin bir armoni oluşu-
muyla yogunlaştırmayı yeğlemıştir. Bu
nedenle de tiyatro yapıtlannın sahnelen-
mesı özenli bir çaba. zekâ ve yetenek ge-
rektirir. Çok düzlemlı bir okuma uğraşı,
duyarlı bır dramaturgı çalışması, yetkin
bır sahneleme ve oyunculuk anlayışı...
Bır yaşama ustasıdır Melıh Cevdet. Ya-
şama ustahğını yazı ustalığıyla buluştu-
rabilen. Delikanlılığını 83 yasmda da sür-
dürüyor. Daha önce onlarca kez ödüllen-
dirildi. Bir kez daha ödüllendinlivor.
Henüz başyapıtm gözükmediği ilk günlerin yıldızlan Ken Loach ve Rolf de Heer
Acımasız bir dünyanınyalnızbireyleriVTCDİSAYAR
51. Uluslararası Cannes Film
Festivali. 13 Mayıs akşamı Isabel-
k Huppert'in sundugu yalın ve
anlamlı bir törenle açıldı. Bu yıl-
ki açılış töreninin en anlamlı yö-
nü. Insan Hakları Evrensel Bildi-
risı'nm 50. yıldönümüne adanmış
olması idi. Sahneye çagnlan Bır-
leşmış Milletler Genel Sekreten
Kofi Annan.genelde sanatın. özel-
de sınemanın dünyadakı insan hak-
ları mücadelesinde üstlendigı
önemli rolü \urgularken Cannes
Fılm Festivali. politikacılara"Gö-
zümüziistünüzde.Çağımran taıu-
ğı sinemanın denetiminden kaça-
mazsınız' mesajını gönderiyordu.
Bu kısa v e etkıleyıcı -bır Kültür Ba-
kanfnın salonda izleyici oiarak
bulunup da konuşma yapmaması
tabii kı. bir Türk'ün hayalgücünü
oldukça zorluyordu- törenden son-
ra festıvalın açılışı içın seçılen
Amenkan yapımma geldi sıra.
\Iike .Nichob'm 'Primary Co-
lors'ı (Temel Renkler), Ameri-
ka'nın güncel siyasal yaşamına
gönderme yapan, bir senatörün
başkan seçilme mücadelesinı ser-
gıleyen bir film. Başrollerde John
Travolta ve Emma Thompson'ın
bulunması da kuşkusuz yapımın
açılış filmı olarak belirlenmesın-
de rol oynamış. Ne var kı, film
scn yıllann en kötü açılış filmı. Se-
rutör Stanton rolünde Travolta 'nın
sergılediğı oyun bır Clinton kari-
kitürû olmaktan öteye geçemıyor.
'The Graduate". 'Carnal KIKW-
kdge' gıbı başanlı filmlerin yönet-
menı Mike Nichols'un da daha
derinlıklı bir üslup tutturduğu söy-
lenemez
Babası ünlü bir insan hakları
saaşçısı olan genç ve idealist bir
siyah aydının. inanacak bir kişı v e
bırdüşünce aradığı sırada karşısı-
ru çıkan senatörle tanışmasının,
oıurı seçim kampanyasında görev
atnasının öyküsünü anlatıyor Nıc-
hcls. Amerikan sıyasetinde dönen
dolapları sergilıyor görünse de
'Benim adım Joe"- Ken Loach 'Dance me to my Song'- Rolf de Heer
eleştirisi son derece yüzeysel ka-
lıyor. Zaten, güncel rüzgârları ya-
kalamaktan başka kaygısı oldu-
ğunu da sanmıyorum.
Festivalın ilk günlennde karşı-
mıza çıkan Avrupa yapımlannın
hemen hepsı de belirli bırdüzeyin
üzerinde. Yanşmaya seçılen dört
Fransız yapımından ılkı. Patrice
Cherau'nun 'Beni Seven Trene
Binsin'i. oldukça ıddıalı bir ya-
pım. Cnlü tiyatro yönetmenı, Fran-
sız toplumunun ıki- ^ _ ^ ^ _
yüzlü değerler siste-
mi ile ve aıle kurumu
ıle hesaplaşıyor fil-
minde. Belki de ken-
di aile çevresınden
kalan izlerın de etki-
sinden söz edılebılır.
Çünkü. eşcınsel bır
gencınaıleortamın-
daki sorunlan film-
araya gelmelerini anlatıyor. Teat-
ral bir yapı içinde. güçlü bir sıne-
ma duygusu taşıyan sahnelenn art
arda geldıği. oyunculann hemen
hepsinin çok başanlığı olduğu -
şımdiden Jean-LouisTrintignant'a
bir Altın Palmıve neden olmasın
kehanerınde bulunabılınz- filmin
belki de en büyük kusuru yalınlı-
ğı değil. yoğunluğu seçmış olma-
sı. Filmde her şey, ama her şey
fazla yoğun. Kımin kim olduğu-
n boşa çıkarmayan bir filmle gel-
miş Cannes'a. 'Benim adım Joe',
alkol bağımlılığmdan kurtulmuş.
enerji dolu, ama ışsız bir futbol
antrenörünün duygusal yaşamın-
dakı sarsmtılan konu alıvor. Gü-
nümüz tskoç toplumundan alabil-
diğine canlı, alabildiğıne gerçek-
çı bır kesit. Ken Loach'un, bırbı-
rini tamamlayan ıki yönü filmde
mükemmel bir uvum içinde. Bir
yanda belgesel tadında bır toplum
atrice Cherau'nun 'Beni Seven Trene Binsin'i oldukça iddialı bir
yapım. Ken Loach. en iyi filmi ile olmasa da gene de beklentileri boşa
çıkarmayan bir filmle gelmiş Cannes'a. "Benim adım Joe' ödül listesinde
rahathkla yer alabilecek bir film. Bir Palmiye ile dönmesi sürpriz
olmayacak filmlerden biri de Rolf de Heer'in 'Dance me to my Song'u.
de önemli bir rol oynuyor.
Çok iyi çizilmiş çok sav ıda ka-
raktenn yer aldığı öv kü. sev dikle-
nnı trene bınıp, bulunduğu kente.
Lımoges'a çağıran bır ayakkabı
imalatçısınm ani ölümü iie. tüm ak-
rabalannın. sevenlerinın. sevme-
yenlerinin, vârislerinin, müşterile-
nnin, önce trende. sonra mezarlık
başında. daha sonra da evde bir
nu ızlemekte bile zorlanıyor ızle-
yicı. Kamera hareketlennden mü-
ziğe kadar tüm anlatım öğelerın-
de aynı 'fazlalık" görülüyor. Gene
de. duygusallığı kullanmayan. ama
son derece duvarlı ıçenği ıle ya-
nşmanın ılgiyı hak eden filmlerin-
den bin oluvor.
tngılız Ken Loach. en iyi filmı
ile olmasa da gene de beklentıle-
sergılemesı, öte yanda bıreyın duy-
gusal derinlıklerine ınen sıcacık.
sevgı dolu bır v aklaşım.
PeterMuüan v e LouiseGodal'ın
ınandıncı ovunlan da Ken Loach'a
yardımcı olujor. Festıvalın ödül
listesinde rahathkla yer alabilecek
bir fılm. Cannes'dan bır Palmiye
ile dönmesi sürpriz olmayacak
filmlerden bın de, Av ustralyalı yö-
netmen Rolf de Heer'in 'Dance
me to my Song'u (Türkçesi 'Dans
etBenimle'olabihr). 'SessizOda'
filmı ile dünyada tanınan de He-
er. seyirciyi zorlayan. ama sonuç-
ta kendıne bağlamayı başaran bir
fılm gerçekleştirmiş. Tüm yaşamı-
nı tekerlekli sandalyede geçirme-
ye mahkûm, spastık bir kadının
duygusal yaşamını anlatıyoryönet-
men. Olanca katılığı, oianca çar-
pıcılığı ile. Böylesine çırkin bir
^ „ insan sev ılebilirmı?
Bu insanın da sev-
meye hakkı yok mu-
dur? Sız olsaydınız.
bakmaya bile zorian-
dığınız bu ınsanj se-
v ebilir mıydiniz? Zor
bir konudan, etkile-
yicı bir film çıkar-
mış Avustralyalı yö-
"~^
1
^
1
^
1
™ netmen. lnsanlığımı-
zın boyutlannı. sınırlannı sorgu-
lamamıza yol açan ınsancıl içeri-
ğı ile olduğu kadar. bu konuyu ele
alışındaki cesur yaklaşımı da öv-
güye değer.
Bireyin yalnızlığı teması. Tay-
vanlı Tsai Ming-Liang'ın 'Delik'
adlı fılminde de ana tema. 21. yüz-
yılın eşığınde insanlığı kasıp ka-
vuran bir virüs... ve dur durak bil-
meyen bir yağmur. Kentin karan-
tina altındaki bölgesmdekı apart-
man dairesini terk etmemekte di-
renen bır genç adam ve odasında
açdan delikten görünen birkadın...
Ming-Liang, ilk filmi 'Neon Tan-
nnııı Asileri'. Venedik'te Altın As-
lanalan ıkinci filmi 'Yaşasın Aşk"
ve Berlin'de Gümüs Ayı alan 'Ir-
mak' fılmlenndeki temalan ve an-
latım özelliklerini sürdürüyor. Ge-
ne, 'su' filmde önemli bir rol üst-
leniyor. İletişimsızliğin doruğun-
daki bır topiumun birey lenrun yal-
nızhgını gene uzun planlarla -ba-
zen gereğinden uzun!- anlatıyor.
Aralarda ise alabildiğıne -ve el-
bette bilinçle kullanılmış- 'kitch'
müzikal sahneler. Mmg-Liang'ın
sınemasının geniş kitlelerle bağ
kurmakta zorlanacağını tahmin et-
mek o kadar zor değil. Ama jün-
nin tavnnı kestirebilmek oldukça
zor.
Evet. Cannes'da ilk günlenn ya-
pıtlan çoğunlukla ılgınç, ilgiye de-
ğer yapıtlar. Ama henüz bir baş-
yapıt gözükmüyor ortalarda, baka-
lım Boorman, Moretti ne sürpriz-
lerhazırladı bızım için? Ve de. el-
bette AngelopuJos. (Kuşkusuz be-
nim ıçın) yaşavan en büyük yönet-
men Angelopulos...
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Merhamet mi?
Dostoyevski, insanı insan kılan duygunun 'acı-
ma duygusu' olduğunu söylüyor.
Stefan Zvveig'ın bir romanı var, adı, Acnnak (Mer-
hamet).
Reşat Nuri deAcrmak demiştı.
Reşat Nuri'nin o romanını çok severım. En yakın-
ken, en yakındayken bile birbirimizi anlamadan, kav-
rayamadan geçip gitmiş yıllar, yıtırdiğimiz yıllar yü-
reğimi sızlatır. Ancak 'acımak' bizi birbirimize tanı-
tacaktır.
Oysa acıma duygusunun 'küçümseyici', 'küçül-
tücü' biryanı olduğunu ileri sürenlerde var. Hem de
çoğunluk.
Dostoyevski'nin büyük merhamet sahneleri derin
acı çekişlerden, bazan öfkelerden, bazan inanılmaz
vicdan azaplanndan sonra gelir. Bir olgunlaşmayı,
gönül eğitimtnin varabileceğı üst aşamayı simgeler.
Dostoyevski arınmanın yöntemi saymıştır acıma
duygusunu.
Stefan Zvveıg, Dünya Fikir Mimarian adlı olağa-
nüstü güzellikte yaşamöyküleri eserinde, ırdelediği
kişileri sevecenlikle kucaklar. Kendisine kadar yadır-
ganmış kişileri de. Kılı kırk yaran bu gözlem, sapta-
yım ve dile getirişlerin özünde memametin payı yok
mudur?
Nietzsche'den söz açan Merhamet romancısı di-
yor ki:
"Eziyet çeken adam, acılannı, şimdi kutsal ağrı-
ya karşı büyük övgüsünde şükranla böyle bastınr -
çünkü yalnız acı, insanı bilgeyapar." (Gürsel Aytaç
çevirisi.)
Burada acıma duygusuna ulaşabilmek için acıdan
geçmenin gerektiği hissolunuyor.
AmaNietzsche'nin 'ac/mad/^/'dasöylenegelmiş-
tir, hiç değilse bazı dönemlerde, bazı yaklaşımlarla.
Raubert'de acımak inanılmaz bir soğuklukla dı-
şa vurur. Onun unutulmaz öyküsü "Saf Bir Yürek"
dediğıme kanıt. Boğazınız yanar, gözyaşınız akmaz.
Yine de sezınlersiniz Flaubert'ın oykü kişısine duy-
duğu merhametı. şiddetle yapışacaktır yakanıza.
Ahmet Muhip Dıranas 1948'de şöyle yazıyordu:
"Hangi ölmez sanat eseri memametsizdir."
Gerçekten merhamet mi sanat eserinde yüceliği
sağlayan? Dostoyevski. sanat eseri ötesinde. insa-
nı insan kılanın da o olduğunu söylüyor ya, merha-
mete giden yolda Suç ve Ceza yı da yazıyor, eşsiz
Cinler'l de. Bütün 'cin çarpmışlar' sonra bir gün
merhamete ulaşabiliyorlar.
Belki yollar değişik değişik.
Ahmet Muhip, merhamet dendi mi, kırklı yıllann
sonunda ıki yazarımızdan söz açıyor: Sait Faik ve
OktayAkbal.
Beni o kadar etkilemiş iki yazanmız.
OktayAkbarmŞa//'Dosf/anm'ını(1964)okudunuz
mu? Türkçenin en duyarlı anı-izlenim kitaplanndan
biri. Oktay Akbal'ın orada çizdiği Ziya Osman Sa-
ba portresi birokunsa, yetışmekte olan genç kuşak-
laraokutulabilse, çözümlense, irdelense, inanıyoaım
ki, iktisadi sorunlanmızın iyileştirilmesine bile katkı-
da bulunacaktır.
Ziya Osman başkasının ekmeğine zarar verece-
ğine hayatını alabildiğıne daraltmış kişidir Oktay Ak-
bal'ın yazısında.
Sait Faik'in "Mahalle Kahvesi" hikâyesi bir mer-
hamet fırtınası değil midir? Kavrayamadığımızı bize
kavratan yazar, yordamını merhamette bulur.
Nice zamanlar yazariann en merhametsizi bilin-
miş Sade, bugün açık seçik anlıyoruz ki, ruhun giz-
lerini deşerken insanoğlu için 'farklı' acıma duygu-
lan besliyor, insanoğlunun kurtuluşu için gızlerin dı-
şa vurmasını zorunlu görüyordu.
Ahmet Muhip, andığım yazısında, Yakup Kadri'nin
Varjan'ınımerhametsizbirromansayıyor "Yaban'da,
Anadolu insanının, nasıl merhametsizce hırpalan-
dığını bir düşünün."
Acaba öyle mi? Yoksa merhamete ulaşacak yol-
lann tümünü kucaklayamadığımızdan mı Yakup Kad-
ri'nin Yaban'daki tutumunu yadırgıyoruz?
Tolstoy'un Anna Karenina'yı yazarken Anna'yı
mahkûm etmeye karariı olduğu söylenir. Roman iler-
ledikçe, roman kişisi romancıya yazdırtır olmuş ken-
dini. OrtayaAnna Karenina gibisinden, kemikleşmiş
ahlâk anlayışlannı yerie bir eden o roman çıkmış. Tols-
toy. Anna'nın acısını anladıkça...
Proust 'cinnet anlan 'ndan konuşuyor. Sanatçının,
daha doğrusu insanlik adına güzel her şeyi yapanın
cinnet anlanna neler borçlu olduğumuzu sorar. Mer-
hamet belki de cinnettir.
Takvimde tz Bırakan:
"Birgün gelin gibi bir bahar ağacını seyrederken,
birklakson siziyaya kaldınmına fırlatırsa buyazının
manasını daha iyi anlarsınız. "Ahmet Muhip Dıranas,
Yazılar, Adam Yayınlan, 1994.
10. Uluslararası İstanbul liyatro
Festivali'nde öğrencilere indirim
• Kültür Servisi - 10. Uluslararası Istanbu! Tiyatro
Festivali kapsamında yer alan bazı oyunlarda öğrenci
biletlerine olan yoğun talep nedeniyle \enı bir
uygulama başlatıldı. Tüm oyunlarda tiyatro
sanatçılanna ve 65 yaş üzerindeki izleyicilere
uygulanan yüzde 25 indirim öğrencilere de
uygulanacak. Böylece öğrenciler her fiyat
kategorisinde ındirimden yararlanabilecekler.
Yabancı dildekı oyunlarda geçen yıl ilk olarak
uygulanmaya başlanan elektronik üstyazıyla çeviri
olanağı bu yıl da sürdürülecek.
BUGÜN
• BORUSAN KÜLTÜR \e SANAT MERKEZİ nde
saat 19.00'da Sarp Maden [bas gitar), Çağlavan
Yıldız (bas gitar). Volkan Oktem'den (davul) oluşan
Trio-Mrio grubunun vereceği caz konseri izlenebilir.
(292 06 55)
• CRR KONSER SALONU'nda saat 20.30'da şef
Kamil Coşkun yönetimindekı. Larry O'Neil'in solist
olarak eşlik edeceği Kent Orkestrası konseri yer
ahyor. (246 06 96)
• BELGESEL StNEMACILAR DERNEĞf nde
14.00-18.00 saatleri arasında Bülent Vardar'ın
yönetmenliğini yaptığı 'Geleneksele Dönüş' adlı
belgesel film izlenebilir. (292 30 81)
• YURTTAŞLIK BİLİNCİNİGELİŞTİRME
DERNEĞt'nde saat 20.00'de 'Felsefe Günü' başiıklı
söyleşi yer alıyor. (418 09 21)
• PİMAPEN KÜLTÜREVt nde saat 18.15'te
uzman psikolog Alanur Özalp'ın konuşmacı olarak
katılacağı 'Çocukta Psikolojik Sorunlar' adh
konferans gerçekleşecek. (296 90 36)
• BÎLGİ UNTVERSrTESt'nde saat 12.00'de Fritz
Lange'ın yönetmenliğini yaptığı 'Scarlet Street';
saat 14.30'da Momaru Oshiı'nin yönetmenliğini
yaptığı 'Ghost in the Shell'; saat 17.00'de
Vasili Pichul'un yönetmenliğini yaptığı
'Little Vera' adlı filmlerin gösterimi yer alıyor.
(216 22 22)