Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DEĞİŞEN DÜNYADAN
/
srail Başbakanı Benyamin
Netanyahu'nun geçen pazar-
tesi Ortadoğu'da tıkanan banş
sürecinin, Filistin lideri Yaser
Arafat'ın da yer alacağı açıklanan
VVashmgton zirvesine katılmayı 'za-
man baskısı", 'Füıstinlilere verilecek
topraklann yüzdesi' \ e artık klışele-
şen 'İsrail'in güvenliği' türünde baha-
nelere sığınarak reddetmesi, banş
umutlannı bir kez daha çıkmazasok-
muştur.
Bu olumsuz gelişme, aynı zaman-
da, Netanyahu'nun içinde bulundu-
gu ikilemin. dün olduğu gibı bugün
de sürdüğünü göstermektedir. Bir
yanda Oslo sürecinin devamı için
bastıran büyük müttefikı ve koruyu-
cusu Birleşik Devletler, öbür yanda
Batı Şeria'da bırakınız yüzde 13.1
oranında bir toprağı, yanaşır görün-
düğû yüzde 9'u terk etmesi halınde
bile hükümeti düşürmekJe tehdit e-
den koalisyon ortağı aşın dinci mil-
liyetçı partı. Yukan tükürse bıyık.
aşağı tükürse sakal. Nitekim aşın
dınci milliyetçı partının parlamento
grubu başkanı Hanan Porat, "eğer
Netanyahu Ban Şeria'nın tepeterini
FiüstinliJereterkedersehükümeti dü-
şüreceklerini" açıklamıştır. Öte yan-
dan muhalefettekı Işçı Partisı'nin
mılletvekillerinden Hayinı Ramon
ise *ölü noktaya tam gaz' gidildiğini
öne sürerek, onca çabadan sonra yı-
ne işin başına dönüldüğünü ifade et-
miş, "Kimi kandınyorsunuz. Bu ko-
alisyonla ne yüzde 13 ne de yüzde
9'luk bir çekÛmeyı kabul eftirebilir-
siniz" dıyerek, Fılıstınlilerden sılah
zoruyla gasp edilen topraklann bır
bölümüyle de olsaterk edilmesi şöy-
le dursun. dünyanın gözü önünde o
toprakJara ebediyen yerleşme çabası
sürdüren aşın dincılerin 'rehini' olan
Netanyahu'nun içıne düştüğü ikile-
min altını çizmiştir.
Buna karşılık Clinton yöneriminin
durumu da NetanyahuÜan pek fark-
lı görünmemektedir. Oslo'da başla-
yan. ancak özellikle Netanyahu'nun
işbaşına gelmesinden sonra sürekli
olarak irili ufaklı kışkırtma ve oyun
bozanhklarla aksatılan banş sürecı-
ni başanya ulaştınnak için son dere-
. ce de kararlı görünmesine karşın
Başkan Clinton'ın Netanyahu'yoı ba-
nşa zorlaması olanaklannın da bır sı-
nın bulundugu anlaşılmaktadır. Nite-
kim eşı Hfllarr Clinton'ın bir Filistin
devletinin kurulması yönünde be-
yanda bulunması Birleşik Devlet-
ler'de. özellikle gûçlü Yahudi çevre-
lerinin de yoğun baskısıyla büyük
gürültü koparmıştır. Tepkı o denli
güçlü olmuştur ki. Bayan Clinton'ın
Oslo banş sürecinin doğal uzantısı
sayılması gereken beyanmm, hükü-
meti bağlamadığı açıklanmak zorun-
da kalınmıştır. Dahası, kongrede,
anında •alışılmadık' bir uzlaşma
oluşmuş ve Temsılcıler Meclısi üye-
lerinin yansından fazlası •ısraıTın
üretıci olmaktan uzak Amerikan öne-
rilerini 'kabul etmemesini' isteyen bir
çagnya imza koymuştur. Yüz sena-
törden sekseni ise 'tsraüdevletineek-
sflmeyen desteklerini' yınelemıştir.
Aslında Hıllary Clınton'ın Filistin
sözcüğünü telafflız etmesine bile ta-
hammüJ edemeyen genç Jsraillı öğ-
rencıyi "Öjtedüşünüyorum ki Fîlis-
tin'in bir devlet haline gehnesi uzun
erimde Ortadogu'nun çıkartanna
hizmet edecektir" şeklindekı yanıtı-
nın bu ülkede neden olduğu tepki.
Clinton yönetıminin banş sürecinin
başanya ulaşması yönünde gösterdi-
ği çabalann önünde aşılması güç bir
ikinci engel olarak görünmektedir.
Banş sürecmi zora sokan bir üçün-
cü engel ise. Oslo anlaşmasına imza
koyan İsrail'in, budavTanışıyla yavaş
yavaş Birleşmiş Milletler ve dünya
uluslar topluluğurıdaki tepkiden
önemli ölçüdeannmışolmasıdır. Ba-
nşa nza gösterdiği için ortadan kal-
kan tepkı, ne yazık ki bugün Tel A-
vıv'in sertlik yanlılannın banşı en-
gellemelerine yardımcı olmaktadır.
Israil. Netahyahu'nun işbaşına gel-
mesinden bu yana banşa tanınan bu
pnmi, imza koyduğu anlaşmalann
gereklerini yerine getirmekte ipe un
sererek kötüye kullanmaktadır. Koz-
lar. kuşkusuz, bütünüyle oynanmış
değil. Clinton yönetimi Netanya-
hu'nun yeniden banş masasına otur-
ması için yoğun çaba içinde görünü-
yor. Bu, Oslo sürecinin miman Clin-
ton yönetimi için hem prestij hem de
Ortadoğu'daki 'dostlan' açısından
olduğu gibi dünya uluslar topluluğu
açısından da göz ardı edilmesi güç
bır 'gnvenlik' sorunu. Nitekim. Was-
hington zirvesine katılmakta direnen
Netanyahu'nun, bu kez Amerikan
Dışişleri Bakanı Madeline AJb-
rçht'la bir araya gelerek, yüzde 13
yerine, güvenlik gerekçesiyle yüzde
9 artı yüzde 4 çekilmeyı kabul etme-
sı. yine de umut kapılannm bütünüy-
le kapanmadığını gösteriyor. Bu da
Netanyahu'nun bilinen manevrala-
nndan biri değilse eğer.
Hüseyin Baş
Demokratik Sol Parti'nin Genel Sekreteri D'Alema dünyadaki zor dengeyi işaret ediyor
Iiberal deaerfer ve sosyal uptn- îtalya Euro'ya girivor. Fransa'nın bu çe-
tin savaşta ülkenizi desteklemesinden hoşnut
musunuz?
- Fransava teşekkür borçluyuz. Bu, Fran-
sa'nın. hükumetın. solun. ama bunların ya-
nı sıracumhurbaşkanınındadostçapolıtıka-
larının sonucudur llk andan ılıbaren Ital-
ya'nın Eurova dahıl olması gerektığını açık
bıçımde dıle getırdıler. Bu desteğın son de-
rece önemli olduğunu duşunuvorum Tarıh-
te Fransa ıle İtalva arasındakı dostiuğun ıvı
ve kötü günlerı oldu. Ama bu tırsatla Fran-
sa Almanya ıle olan ilışkılerınde Latın Av-
rupa'yı temsıl eden bir ülke olma.sı gerektı-
ğını anladı
- Bugün Avrupa'da sosyal-demokrasi ne
anlama gelmektedir? Euro disiplini. parasal,
bütçesel baskılar \arken. solun kimliğini na-
sıJ saptayabilirsini/'.' Çünkü bu. bir farklılı-
ğın ortaya konulması için fa/la imkân verme-
mektedir.
- Solun kımlığını eğer kamu harcamalan>-
la. >anı sa\a^ sonrası A\rupa toplumlarında
yapılanan koruyucu-devletın ozel modelıv-
le saptarsak. o zaman kureselleşmenın Av-
rupa'ya davattığı fınansai dısıplının solun
sonunugetırebıleceğını söyleyebılınz. Kure-
selleşme çağında. ttalya'da solun var olma-
dığı. buna karşılık hükümet olmak için dıdı-
şen ıkı sağ bulunduğunu savlayan sol radı-
kalızmı \e aşırı kültüre göre. salt mıllıyetçi
bir sağ \e -bızım gibı- lıberal bir ;*ağ mev-
cuttur Ve dolayısıyla da sol yıtip gıtmıştır.
Oysa gerçekler, çelişkilı bir biçimde bu te-
zın tam tersını ortaya kovmaktadır. Küresel-
leşme çağında sol. Avrupa'mn handiyse ta-
mamında ıktıdardadır. Gücünün kaynaklan-
dığı geleneksel model knzde ise sol neden
kazanmaktadır'
- Bunu siz nasıl izah edhorsunuz?
- Yurîtaşlareskı modelın knzde olduğunu
anladıkları an. bir yenısının ortaya konması
gerektığını dusünuyorlar. Ve bunun ıçın mo-
demızasyondabıieda\anışmaanlaşmasının
gereklennı unurmavan bir güce güven du\ u-
yorlar. Sol. modernızasyon ile dayanışmayı
uzlaştırabılecek bırıcık güç olarak görünü-
yor. Kuşkusuz. bunun \enı bir bıçımde ya-
pılması gerek Eskı sosyal sözleşme. sosyal-
demokrat modelın knzı yüzunden artık ayak-
ta duramamaktadır Yurttaşlar; farklı. kamu
harcamalanna. de\ lel garanrismedaha az ta-
bı olan. ama daha çok kamu gore\ ının dü-
zenleme kapasıtesıne tabı. >enı bir sos\al
sözleşmeyı gerçekleştıreceklere güvenmek-
tedır. Düzenlemegöre\ ı çok önemlıdır \c bu
düzenleme göre\ ının giderek artan bıçımde
hükümetlerustulüğe gereksınımı \ardır.
- Bu, A\rupa'daki solun tek biçimlesmesi
Itafyanpolitikasının miman
Massimo D'Alema
tnce, zanf. oldukça şık giyimlı -Amerikan
gömlek, yün blazer, tokalı ayakkabı-, Karşıt-
lan ondan 'soğuk', 'bürokrat', 'hesapçı' dı-
ye söz ediyor. Aslında sadece düşünceli, ağır-
başlı \e son derece de sakin biri. Ama gerek-
tiğinde iyı bir hatip. Italyan yenı solunun lı-
deri Massimo D'Alema. eskı partının büro-
larından binnde "Son yıllarda alınan yoiu
bdli bir hoşnutiukla karşılamak nıümkün"
diyor. 49yaşında. Komünıst Partısı üyesı bir
generalın oğlu. Kendisi de aynı partmin ıkin-
cı adamı olan Massimo D'Alema yeni ttal-
yan solunun ya da ülkenın yenı politik görü-
nümünün mucıdı, Alpler ötesınin geleneğı-
ne uygun bir deyişle, 'yarancısı'.
Yaşh Italyan Komünist Partisi'nı, bırkaç
arkadaşı ile birlikte Partito Demokratico Del-
la Sinistra (PDS) adı altında büyük ve çağ-
daş bır sosyal-demokrat partiye dönüştüren
odur. Partisi baskın durumdaolmakla bırlık-
te çe\Teciler ve eski Hınstiyan demokratla-
nn da yer aldıklan 'Zejtin Ağaa' (Olivier)
olarak anıian koalisyon hükümetinin bilge
çizgisinı oluşturan da ondan başkası değil-
dir. Gü\en veren kişilığı ıle 'professore' Ro-
man Prodi'nın hükumetın başına geçmesini
deyıneo sağlamıştır.
Kulıslerde inatla ıkı ayn savaş sürdürmek-
tedır. Bınncısı A\rupa"dır. Itarya, Güney'le
Kuzey arasındakı kopmayı önlemek için Av-
rupa'nın bürünleşmesı savaşında ön saflarda
savaşmaktadır tkınci savaşı ise ttah/an siya-
sal yaşamının modernızasyonu alanında,
anayasa reformu için oluşturulan özel ko-
misyonun başında veımektedir Eskı Italyan
Komünist Partisı'nin. büyük bir sosyal-de-
mokrat partiye dönüştürülmesi sürecini ta-
mamlamak, ülkenın Avrupa'mn sert çekirde-
gı içinde yer aimasını sağlamak \e ülkenin
kurumlannı gençleştırmek.
Eskı 'yoMaş' Massimo D'Alema, 21. yüz-
yılın İtalya'nın düsünmektedir.
anlamına mı gelmektedir?
- Kuşkusuz farklılıklarolacaktır. Amaor-
tak bır arayış da yok değıldır. Bu yüzden sol-
da Ton> Blair gibı daha ılen durumda olan-
ları temsıl edenle. daha az ılende görünen
Alman sosyal-demokratlan \ e Fransız sos-
yalizmı. bana şematık gelmektedir. Gerçek-
te Avrupa solu bırle^me eğılımındedır
-Sözii edilen Avrupa solu nasıl tanımlana-
büir?
- A\rupa sosyalızmı bugün ortak bır tar-
tışma konusudur Karmaşık toplumlanmızı
sosşalıst \e iıbcral değerler kanşımı teme-
lınde yönetmek olasıdır Kamu yönetımınde
azalima. devletın düzenleyıcı kapasıtesının
azaltılması anlamına gelmez. Toplumlarımız
lıberal reformu. dayanışma ve sosyal uyum
temehndeelealmalıdır Lıbcralleşme sosyal
uvumu v ıkar. dolav ı.sıv la da Avrupa'yı zayıf-
latır Lıberal değerlerle daha az devletçi bır
sosval uvumu yeniden keşfetme kapasitesı
arasında zor dengenın sağlanmaMnın yolu
bulunmalıdır
- 35 saatlik çalışma süresi acaba. sözü edi-
len Av mpa solunun kimliğinin beliıienmesi-
nin öğelerinden biri olabiUr mi?
- 35 saat. bıraraçtır Solun kımlığının sap-
tanması venı ış alanlarının yaratılmasıdır
Ekonomık büyume otomatık bıçımde ışya-
ratmaz Çalışma saatlerınde ındınme taraf-
tarım. Ama her ^eyın üstünde olan. ış saat-
lerinın azaltılmasıntn yeni iş yaratılmasına y -
ol açmasıdır. Bu, solun kımlığını saptavan
öğelerden bındır. Kararlı kemer sıkma polı-
tıkalan. gelişmenin koşullarından bırıdır
Bugün Italya'da kamu borçlan gayrı safi ıç
hasılanın yüzde 120'sınden bıraz fazlasına
tekabül eden 2 mılyar liret düzeyındedir.
İtalyan devletinin en yıkıcı harcaması *borç
faizleridir' Eğer bır gelişme polıtıkasında
azdaolsaşansımızınolmasını ıstıyorsak bu-
nun koşulu bu borçlann azaltılmasıdır.
- Bunu gercekleştirmek için benzeri olma-
\an bir kemer sıkma kürü uyguladınız. İtal-
vanlann buna hiç karşı çıkmamasını nasıl
izah edivorsunuz?
- Çunku Italyanlar Euro'va gırmenın tasar-
ruflannın korunması anlamına geldığını. bu-
na karşılık enfla>yon vevüksek r'aızoranla-
rının bu tasarrufları erıttığını anlamı^lardır
Oz\enlerının anında karşılığıolacağının far-
kınavarmışlardır Aıletasarruflan ülkenin en
büvük zengınlığıdır Aynca ulusal onur so-
runu da var Italya ıkıncı kümede oynamak
ıstemıyor
- İtaha'da. tıpkı Fransa'daki gibi. solun.
Euro'va girilmesi ve "tek para'da, Anglo-Sak-
son liberalizminin Truva Atı'nı gören bireles-
tirisivar.
- Geçmışte bunu düşunmek vanlış değıl-
dı. Kamu harcamaları arttıkça buyüme de
artıyor ve daha çok ış yaratılıvordu Bugün
aşın kamu harcamaları daha çok enflasyon.
dolayısıy la da daha y uksek faız oranı ve ser-
mayemn daha ıstıkrarlı paralara doğru kaçı-
şı, daha az gelişme ve daha az iş anlamına
gelıyor. Bu hoşa gıt>e de gıtmese de ekono-
mik kureselleşmenın gerçeğıdır. Bu gerçeğı
yaratanEurodeğıidır. Euroasla karşı çıkıla-
cak bır enstrüman olmamıştır Bu enstni-
mandan nasıl yararlanılacağını görmek ge-
rekır. Ama ekonomık kureselleşme Euro ıle
doğmadı Ben tam tersıne. küresel ekonomı-
ye karşı bellı boyutlara sahıp kurumlann ge-
reklı olduğunu sovleyeceğım Para bunlar-
dan bırıdır Av rupa'nın sorunu daha rekabet-
çı duruma gelmesidır. Bu kuşkusuz. daha
çok esneklıkle gerçekleşebılır Esneklık ise
mutlaka çahşanlann haklarının ortadan kal-
dınlmasi dernek değıldır
- Bu ikisini uzlaştirmak nasıl mümkün ola-
bilir?
- Günümuzün büyük sorunlanndan bın
budur Ben hem esnekliğın hem de çahşan-
lann haklannın birlikte olabıleceğını düşü-
nüyorum Kuşkusuz bu haklann yenihkçı bir
bıçımde oluşturulması gerekır Avrupa es-
neklıkten çok. kultür. tarih. gelecek gibı fıks
sermaveolankaynaklarasahıptır A\Tupayö-
netıcı sınıfı ortak bır savaş vermek zorunda-
dır Ya bırlikte kazanacağızya da bu meydan
okuma karşısında birlikte yenılgiye uğraya-
cağız Euro bır fırsattır. Dünya ekonomisini
oluşturacak ıki büyük başvuru parasından
bınne sahıp olacağız
- İtalya'da, eski^şın sağ, Fransa"dakinin es-
kiden ne idiv se orada kalmasına karsın de-
mokratik süreçte ver almış görünüyor. Bu
konuda ne düşünüvorsunuz?
- İtalva'da demokratik bır partının kendı-
sını faşızmın mırasçısı olarak takdım etme-
sıgüçtür. Bunlargerçekbırdeğışımsürecın-
den geçtıler Bu partı içinde buna karşı olan
güçler >ok değıl Ama lıder kararlı görünü-
yor. Onun değışım ıçın çalıştığına ınanıyo-
rum. Gianfranco Fini. partısını demokratik
bır sağ partiye donüştürmeyı denıyor. Ayn-
ca AvTupa ıle bağ kurma olanaklannı da araş-
tırıyor. Bunda ıçtenliklı. Bu yüzden ona yar-
dımcı olunmasını duşünüyorum Ama bu.
İtalya'da ırkçılığın olmadığı anlamına gel-
mıyor Irkçılık Ulusal Bırlık'ten çok Kuzey
Lıgı'ndemevcut. Bununlabirlikte Kuzey Lı-
gı faşıst değıl. tam tersıneantıfaşıst, ama ırk-
çı. Bızde faıjist bır aşın sağ yok
- Gelecek konusunda endişeli misiniz?
- Llkenın geleceğı ıle ılgılı bır vızyonu-
muzvar Bu >uzden kazandık. Zorbırseçım
yaptık: Öncelıklı olarak AvTupa, dedık Ge-
cıkmışlığın üstesınden gelmek ve ülkenin
modernızasyonu ıçın Avrupa'mn bütunleş-
mesı koşulunu benımsedik. Sonra merkez-
sol hükümetı oluşturmak için bır koalisyon
gerçekleştırdık. Nıhayet normal bir demok-
rasının ınşasında sağı da ıçıne alan bır de-
mokratik normalleşme yönünde kurumlarda
reform vapılmasını seçtik. Bızim gelecekle
ılgilı vızyonumuzu bu üç noktada tanımla-
mak mümkün
- Kuzev Ligi'nin ulusal birlik için ckJdi bir
tehlike oluşturduğu diişüncesinde misiniz?
- Ulusal bırlık ıçın. hayır. Ama İtalyan sı-
yasal yaşamı ıçın. evet. Kuzey Lıgı ülkenın
orta katmanlarının onemlı bır bolumünu
temsıl etmeve devam edecektir Bu. geçıcı bır
olgudeğıldir Dennköklen vardır Kuzey'ın
faşıst olmavan bır tür tuhaf Le Pen'cı biçı-
mıdır Bu ırkçılıkta Güneylılere karşı bır Le
Penıst öğe mevcuttur
- Kişisel olarak hükümete girmek gibi bir
tutkunuz var mı?
- Gelecek ıçın bunu yok sayamayız. Bu
olasılığı hıç dışlamadık. Ama sorun şu kı. ül-
kenın. seçıme ulkeyı yönetme amacıyla gi-
ren bın tarafından yönetılmesı geTekmekte-
dir. Bu kışının adı Romano Prodi'dır. Onu
desteklıyoruz. Çünkü iyı ış yapıyor. Şımdı-
lık. çoğunluğun pay sahıbı olarak. yetkılı yö-
netıcının çalışmalanndan hoşnut olduğumu
söyleyebılinm
Michel Bole-Richard. Jean-Marie
CotombanL Alain Frachon. (Le Monde).
Washington'nn diktatör gözdelerioğuk savaşın sona ermesı savunmaya ayrı-
langıderlerı azaltarak'banştan'kârpayı el-
de edılmesıne yol açmakla kalmavacak. bır
moralgetınsıdesağlayacaktı Dınsızkomu-
nızme karşı verılen büvük savaşta ahlak krıterlennı
kurban eden Birleşik Devletler. artık dostlarını bıraz
daha özenlı seçebıiecektı. Sovyetler Bırlığı tehdıdı
gündemdeyken VVashıngton düşmanının tum düş-
manlarını dost olarak görüyordu. Böylece Amenka-
lılar Mobutu Sese Seko'nun Zaıre'de iktıdan ele ge-
çırmesıne ve ıktıdannı sürdürmesıne yardım ettıler.
Iran şahına ıstedıği her şev ı vererek Ayetullah Humey-
ni'yı yarattılar. Küba'da Batista'ya. Mikaragua'daSo-
moza'ya. Şılı'de Pinochet'ye ve Irak'ta - o dönemde
- Saddam Hüseyine destek oldular. Günev Vıet-
nam'da hırsız generaller ıçın Amenkan kanı dökül-
dü.
Ama eskı alışkanlıklardan kolay kolay vazgeçıle-
mıyor. Birleşik Devletler. Kongonun acımasız lıde-
n Laurent- Desire Ivabila ıle terönstlere ve uyuşturu-
cu baronlanna karşı savaşında ınsan haklannı çığne-
yen Kolombıya ordusu. ıstıkrar adına Peru'da demok-
rasıyı kuşa çeviren Alberto Fujimori ve aralannda o-
tuz ıkı yıllık iktıdannda aılesının zengınleşmesıne
yardımcı olan. ne v ar kı. ülkesı ekonomık planda bat-
maya bırakılmayacak önemde bır domıno taşı s.a\ı-
lan Endonezya Başkanı Suharto'nun da bulundugu
çok sayıda yöneticı ıle anlaşma ıçındedır. Son hafta-
larda Sırplann Kosova'dakı Arnavutlara karşı baskı-
sı artarken, Amenkahlar bu tür bır oportünızmın be-
delının ne olabıleceğinı keşfettıler Milose\iç. Bal-
kanlar'ın Pandora kutusu açıldığmda içinde ne oldu-
ğunu pekâlâ bılıyordu. Onu ıktidara getıren. kuşku-
suz. VVashıngton değıldi. Ama Amerikan askerlerinin
hayatını tehlikeye atmadan soykırıma son vermek
için üç yıl önce Dayton anlaşmalan çerçevesınde or-
taklık ıçm devlet adamı olarak onu seçmıştı Bugün
de ona ıhtıyaç duymaktadır.
Başka bır deyişle. Birleşik Devletler. Berlın Du\a-
n'nın yıkılışından on yıl sonra hâlâ kuşkulu kışılen
muhatap sayarak. ıktıdarlannı sürdürmelerıne yar-
dım etmektedir.
Ama sonuç farklı değildir. Bu tutumlannı haklı
göstermek için öne sürdüklerı gerekçeler de giderek
çok daha karmaşık olrnaktadır. Bugün. tıcari ılışkı-
lerden. bölgesel ıstıkrardan. uv uşturucu trafiğı ıle sa-
vaştan ya da mürtefiklerının sırtımn sıvazlanmasın-
dan söz edilmektedır. Ama ne olursa olsun. Birleşik
Devletler baskın pozısyonundan ötüru statükonun
muhafazasında ciddı bır paya sahıptır.
Değışım, tehlıkeli ve ıstıkrarsızlık kaynağı olarak
görüldüğü ıçın Amenkan hükümetlen. ısterdemok-
rat ıster cumhunyetçı olsun, orneğın Suharto'nun ve-
rını ondan daha beteıının dlabıleceğı kavgiMyla. ön-
ceden tanıdıklan kışiler üzenne oynama eğılıminde
olmuşlardır. Ama ahlaksal geleneklerı açısından -Hı-
ristiyan, iyilıkseverve VVilson'cu- Amenka, statüko-
nun korunmasına taraftar dığer güçlerden ayrılmak-
tadır Zıra vicdanı onu rahat bırakmamaktadır. Böy-
Son haftalarda Sırplann Kosova'daki Arnavutlara karşı baskısı artarken. kosova ve dünyada protesto
e> lemleri ile Arnav utlara yardım için acil çağnlar yapılıyor \e Sırplar kınanıvor.
lece, Amenka nefret ettığı bır rejimle ılışkıye gırdi-
ğınde (örneğin petrolü için Nıjerya. etkisı için Milo-
sevıç) temel polıtıkası üzennde hiçbir etkisı bulun-
mayan ahlaksal suçlamalaryapmakta kendıstnı özgur
hıssetmektedır. Dünyasal çıkarlar söz konusu oldu-
ğunda ahlaksal endışelerı gündemde tutmak güçtür.
Dışişlennin eskı kodamanlarından Morton Abramo-
vitzbunu kabullenmektedır:
u
Fikir yeni değiL Ama
dünyayı yeniden yaratamayiz. Farklı öncelikleri iyice
tartmak gerekir. Ama bazıları engeli aşar. Karşı dur-
mak kolay değildir. Korkunç ikiyüzJülük suçlamala-
nna açıksınızdır. Şimdi buna karşı konulması daha da
zordur. Çünkü teraziye koyduğunuz öncelikler-insan
haklan. denıokrarikJesmc. ekonomık büv üme. güven-
lik. istikrar- soguk savaş sonrası dünyasında farklı de-
ğerlendirilirier. Aciliyet daha azdır. İç polirika sorun-
lan daha çok göz önüne alınır."
Amerikan geleneğinde her zaman katı ahlaksal tu-
tumla,yüksek birikiyüzlülük ve ölçüsüz birbezırgân-
lık birlikte yürümektedır. Sosyolog \la\ VVeber'in
deyışiyle bu Protestan kapıtalızrnı Amenka'nın 19.
yüzyılda Çın'Ie ticaretınde tüccarlara misyonerlerin
eşlik etmeşinde açık bir biçimde görülür. Bugün. John
Hopkıns Üniversitesı'nden Michael Mandelbaum'a
inanmak gerekirse, motor. antıkornünızm değil. ka-
pıtalızmın değişken doğasına ımandır. Bundan böy-
le müttefikimız olan tiranlarla ilışkılerımizde ızlene-
cek yolun ekonomı olmasını, ekonomik \e tıcan iliş-
kılerin demokratıkleşmeyle sonuçlanacağını düşü-
nüyonız.
Clinton hükümetinin Çin'le ya da Kabıla ile ılişki-
lennde bu mantık me^ cut. Suharto'yu reform yapma-
ya ikna etmeden önce güçlendırılmesı ıstemı de bu
mantıktan kaynaklanmaktadır.
Mandelbaum'a göre soğuk savaş sonrasının birza-
manlar 'müttefik tiranlar ikilemi" dıye adlandınlan
durumun yanıtı, petroldür. Tıpkı ondan önceki antı-
komünızm gibı bugün demokratikleşme ya da insan
haklanna göre önceliğe sahiptır. Petrol ve petrol böl-
gelen adına Amerikalılar uzun zamandan bu yana
Körfez'dekı monarşilere yönelik eleştirilerden sakın-
maktadırlar Baş ağnsı Iran'ın Hazar versıyonu için
aynı şeyı Türkıye, Azerbaycan ve Kazakistan için de
uygulamaktadır.
Buna karşılık Camegıe Banş Fonu Başkanı Jessi-
ca Mathews. daha y enı bir perpesktıfle "Amerika'nın
soğuk savaştaki yengisi onun hareket özgüriüğüne ye-
ni sınııiar dayatmıştır" demektedır.
•*l>ş olaylar karşısında çok daha güçsüz durumda-
vız. Bu, bir dünya süper gücü olarak sorumluluklan-
mıza eklendiğinde hareket özgürlüğümüzün önüne
yeni engeller çıkarma riskini getirmektedir. Örneğin
Endonezya olayında Birleşik Devletler, Suharto'yu
desteklemekten çok. ulusal çıkaıian için çaba göster-
mektedir. Cakarta'daki bir çöküşün Japonya, Güney
Asya ve Birleşik Devletler'defınansai kargaşayayol aç-
ması olasılığı vardır. Sovyetler Birliği ile ideolojik ça-
tışma olmasaydı VVashıngton'un otuzyıl boyunca Mo-
butu'yu desteklemesi pek mümkün olmazdı" diye ek-
lemektedır. Bayan Mathevvs. "Bunainanmakiçinye-
teri kadar iyimserim. Genel olarak Birleşik Devlet-
ler'in bu tiranlara karşı rutumunun, bundan böyle
önceden tahmin edilmesi olasılığı daha az olacaktır. Bu
kişilerie ilişkilerde yeni nedenler mevcuttur. Ama bu,
soğuk savaş sırasındaki gibi çaresiz olmayacaktır. O
dönemde,gercekten, başka seceneğinıiz olmadığıduv-
gusu ağır basıyordu." demektedır.
Steven Erlanger
(The New York Times - Le Courrier)