24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MAYtS 1998 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Kavramların Kökenine înince... Prof. Dr. ÇETİN YETKİN G ünümüzde. "sivil top- (ya da çoğu kaynağa göre "vahşet" dö- lum". "•sivîl toplum ör- nemi) denmesıne karşılık, devlet kur- gütieri". '•küreseUeşme" duktan sonraki dönemine de "uygardö- gibi pek moda olan ba- nem" adi verilmektedir. tlkkurulan dev- zı kavTamlar var. "D»- letlerıse,kentdevletleridir.EskiYunan- mokrasi* ise her anlam- ca'daki "polis'" sözcügü, her şeyden ön- ünümüzde. "sivil top- lum". "sivil toplum ör- . gütferi". "küreseUeşme" gibi pek moda olan ba- zı kavTamlar var. "D»- mokrasi* ise her anlam- da kullanılır oldu. Sözcüklerin ve kav- ramlann insan düşüncesirun hammadde- leri olduğunu \e insanoğlunun bunlan kullanarak yargılara ulaştığını biliyoruz. Bu nedenle bunlara doğru içerikler yük- lenmesi bır zorunluluk olarak karşımı- za çıkıyor. Bu zorunluluğu yerine geti- rebılmenın bir yolu da. bu gibi sözcük- lerin kökenlerine inmektır. Once, "svi" sözcüğünüele alalım. Bu- gün Türkiye'de bu sözcük, bazı çevre- lerce devletin dışında ve bir anlamda da ona karşı olan toplumsal oluşumlar, as- ker ya da ordu karşıtı, dinsel örgütlen- meleri. cemaatlen ve tarikatlan da kap- sayan birkavTam olarak kullanılıyor. Bu yapılırken de "siviT sözeügünün günlük dıldeki ve yaklaşık olarak "üıüformasa kişi" anlamına gelen kullanılışına daya- nılıyor. Fakat, sözcüğün kökenine iner- sek. u sKil"in hiç de bu anlama gelme- dığıni görürüz. Latince'de "civitas", kent-devlet, va- tandaşlık anlamlanna gelmektedir. "Ci- vis" ise vatandaş, "cMys", siyasal, ka- musal anlamınakullanılmıştır. Romalı- lar bu sözcükleri aynı zamanda Roma Devleti ile ilgili olmak biçiminde de an- lamışlardır. Batı dillerinde. "uygarhk/ medeniyer anlamına gelen "dvifization" sözcüğü de buTadan gelir. Hem u sKil" ve hem de "poüs/politi- ka" sözcüklenni daha iyi anlayabılmek için tarihsel gelişime göz atmak gerekir. Bilindigı gibi. insanlığın bir devlet kur- madan önceki dönemlerine, ilkel dönem ce bu kent devletinı ıfade eder. "Politi- ka" da polisın. yanı dev letın yönetimi- dir. "ft>fc"lerin varlik kazanması ile uy- garlık dönemı de başlamış olur. Artık. "poüs'lerde (kentlerde) yaşayanlar uy- gar insanlardır. Bu nedenle de, Ingiliz- cede. "polhe" sözcüğü kibar, uygar an- lamma gelir. Bunun gibi. Arapçada da "medeni" sözcüğü, kent anlamına gelen u medine"dendir. Sivıl sözcügünün gel- diği "crvtas", "poüs"in karşılıgıdır. Na- sıl Batı dillerinde uygarhk anlamına ge- len "chiBzation". "cKTtas'"tan gelıyorsa; Arapçada da -medenivet'', "medine"den- dir. Demek ki, daha bu noktada "smT sözcügünün yukanda bazılannın belirt- tiği anlama gelmedıği, doğrudan dogru- ya devlet ile ilgılı oldugu ortaya çıkıyor. Başkabir deyışle,bu sözcük. devleti ice- ren, onunla ilgılı bir durumu anlatan bir kavramdır. Bu yüzden de. bir devletın baş- ka devletlerle degil de, o devlet içinde kendi vatandaşlan arasındakı iç savaşa, örnegin tngilızcede "Chil War" denır. Bu savaşın içinde askerler de, asker ol- mayanlar da yer alabilecegi gibi. o dev- letin asken güçlen birbirleri ile de sava- şabılirler ya da bir yanda asker olmayan- lar bir \andada askerler bulunabilir. Ka- tolik kıhsesinın güçlenmesı ve halkı Hı- ristıyan olan tüm devletler üzerinde ege- menlikkurmak ıstemesı ve bu amaçla da Katolik doktnninı bır dogma olarak bu devletlere dayatması ile birlıkte "shil" sözcüğü kılısenin dinsel egemenhğine karşıt bır anlam da kazanma>a başla- mıştır. Kilise. Aurelius Augustinus'un "De Chitate Dei" (Tann Devletıne Da- ır) adlı esennde ortaya attıgı Tann Dev- leti ve Yeryüzü Devleti görüşü karşıth- ğını kurallara ve imparatorlara karşı ide- olojık bir silah olarak kullanmakta ge- cıkmemişrir. Kiliseye göre; kilise, Tan- n Devletı'nınyeryüzündekı temsılcisı idi. Tanrının buyruklannı >eryüzü devletle- rine o bildirecekti, bu devletler de bu buyruklara uymak zorunda idiler, uy- mazlarsa Tann'ya karşı gelmiş olacak- lardı. Özellikle Fransakrallan kilisenin (Pa- palıgtn)kendı devletleri üzerinde egemen- lik kurmasma karşı dırenmişler ve üzer- lennden dinm baskısını kaldırmak için uğraşmışlardır. Bu uğraş "shil'7 bİT uğ- raştı. Devleti, dınin etkisinden soyutla- mayı amaçlıyordu. Tahsbı Yücel,Cum- hunyet gazetesınde, 9 Agustos 1994'te yayımlanan "SmlToplunr başhklı ya- zısındabu gerçegi özlü birbiçımde şöy- le belırtır: "_ 'Sivil toplum' denikiiği zaman da Fransız; duzenli. örgütlü, do- layısryla askeri de. polisi de kapsamı ic> ne alan bir toplumu anlar. Buna karşı- hk, XX. yüzyıhn sonuna yaklaştığımtz şu günlerdedinseltoptuluklan sr.it toplum olarak nKeleyenlereinat "sıvir kesinlik- le 'dinsel'in karşıodır. Örneğiru Fran- sızlann "sıvil evlenme' dediklerişev,bi- nm resmi nikâh' adını vçrdiguniz din dışı evienmedir. Laiklik de 'sivil toplu- mu dmsel toplumdan ayırma ilkesi" di- ye tanımlanır" "SKH" sözcügünün anlamının çarpı- tılmasma eşzamanlı olarak ortaya sürü- len '•küresclkşnıe/globalkşme" kavra- rm da yerlı yenne oturtulmalıdır. Bır ke- re bu kavram ulusaldevletleri gıderek or- tadan kaldırma>ı. bunlan küreseL yani evTensel birbirlik ıçmde kaynaştınperit- meyi içeren bir anlamdadır. Katolik kilısesinın de kendi egemen- liğı altında küresel' evrensel bir düzen kurmayı amaçlamış olduğunu, "Katofik" sözcügünün eski Yunancada "evrenser anlammdaki "Katbotikos"tan geldiğini bır yanabırakarak, küreseL'evTensel kav- ramının insanlık tarihinde ük kez belır- gin bir bıçimde ne zaman ortaya çıktı- ğını belirtirsek, bugün bu sözcüklenn arkasına sığınılarak neyin amaçlandığı- nı daha iyi anlayabılıriz. Yunan "pofis"leri. yanikent devletle- ri özgün varlıklannı yıtirmeye başladık- lan ve tümünün üzennde bir siyasal güç oluşmaya başladıgında bu kavram Yu- nancadaki "kosmos'1 ' ve "pofis" sözcük- leri birleştırilerek "kozmopolit'1 bıçi- mınde kullanılmayabaşlanmıştır. "Kos- mos'',evTen demektir. "PbUs"in ise kent de\ leti olduğunu biliyoruz. Kozmopoot her hangi bİT devlete ait olmayan, bütün polislerde, orası kendi devletiymişcesi- ne rahatlıklayaşayabilen, polislerarası. yani devletlerarası deger yargılanna sa- hip olan kişi demektı. Bugün de, küre- sel insan, tam tamına kozmopolit insan anlamına gelmektedir. Bugün de evrensel değerkr'den söz edılmekte. bu değerler ulusal olanınm ye- rine geçmektedır. Ancak unutmamak gerekir ki. kozmopolit sözcüğü anlam ge- lişimini, Ateksanidros'un (Büyük Isken- der'in) egemenlıgını tüm Yunan polis- lerine yaydığında tamamlamış bulun- maktadır. Konuyu daha iyi kavrayabılmek için önce Aristoteles'in "İnsan, politik bir hayvandır" sözünü anımsamamız gere- kır. Aristoteles, bu sözü ile insanm "si- yasal" bir hayvan olduğunu degil, fakat tüm duşünsel, kültürel, ahlaki, sanatsal vb. oluşumunun ve gelişiminin ancak bir "•poüs" içinde gerçekleşebileceğıni söylerruşbulunmaktadır. Aynca dönemin anlayışına göre, her ne kadar tüm polıs- ler, Helen uygarlığının bırer parçası idı iseler de, her binnin kendıne özgü yapı- sı bulunmaktaydı. Dolayısı ile, kozmo- politleşme ya da bugünkü deyışiy le kü- reselksme/evTenselkşme o günün Yu- nanlısı ıçın kendi u>garlık düzenının yı- kılması demekti. olumsuz bir anlam ta- şımaktaydı. Biz de bugün "kozmoDoüt" sözcügü- nü olumsuz anlamda kullanıyorsak, bu kullarulış biçiminin kaynagı o günlere da- yandığındandır. Yanhş anlaşılmamak için, bir noktanm üzerinde önemle du- rulmalıdır. Uluslararası'devletlerarası düzen. ulus- lann/devletlerin arasındaki düzendir. Bu uluslanrtdevletlerin eşitlık ılkesıne da- yalı olarak oluşturduklan var sayılan bir düzendir. Eğeruluslar/dev letler ortadan kalkarsa, ona yerde uluslararası dev let- lerarası bir düzen kalmaz. Bunun yeri- ne birdüzen, ömeginküresel'evrensel bır düzen kurulmuşsa."Budüzen kimindü- zenjdir" sorusu yanıtlanmalıdır. Tanh bıze, önce Makedonyalı Aleksandros'un. arkasından da Romalı Caesarlar'm dü- zentnin geldiğini gösteriyor. Pekiyı gü- nümüzün Caesar'ı kım? Çarpıtılmış "shü toplum" kavramı ile devletin kendisine. "küreseüesme'' ile de devletin ulusalhğına karşı çtkılması bir rastlantı değildir. Bu ikı kavramı sa- hıplenenler. "ulusal devlefe karşı çık- mak noktasında bırleşmektedırler. tlk bakışta aynldıklan nokta ise. ulu- sal devletin. emperyalist-kapıtalist dev- letler adına mı yoksa lslam ümmetçüi- ğı adma yıkılacağıdır. Şurası bir gerçek- rir ki, küreselleşme/ evTenselleşmenın tarih boyunca hep birilerinin yaranna olurken, birilerinin de zaranna olduğu- dur. A tatürk. 1923 yılında "Cumhuriyet rejt- mi demek, demokrasi sistemiyle, devlet şekli demektir" demekle, demokrasinin halkçılık ilkesi olduğunu. egemenliğin ulusun tümüne ait olduğunu vurgulamıştır. lincotn isedemokrasiyi "Halkınhalktarafindan,halk(cin idareskür" diye tanımlarki Atatürk'ün görüşü ile büyük birkoşutluk (paralellik) vardır. Yunanca bır sözcük olan demos-krasi, halk yönetimi demektir. Aristo, yararlı hükümet adını verdiği cumhun- yeti, asıl devlet şekli kabul eder ve seçimle meclı- si teşkil eden s>hıslann. o devletin en faziletlı ve bilgıli kimseleri olması dolayısıyla, millet yaran- na çalışırlar. (Çift dereceli seçim) onun için cum- huriyet, bır fazilet rejimidir. der. Ancak halkın türn katılımını sağlayan demok- raside ise halkın büyük kısmı bilisiz (cahil) ve dev- let idaresi bilgisine sahip olmadığından. onu kan- dırmak kolaylaşacağından, meclisler halkı kandı- ran demagoglar tarafından ışgal edilmeye başlar. Bu muhteremler ise alışkanlıklan gereği halk için degil. kendi çıkarlan için çalışırlar. , M „.,„,.., Demagoji... 2400yıl önce bu gerçegi saptayan Aristo. demok- rasiyı böl bol demagog yetiştiren bir demagoji re- jimi ve cumhuriyetınbozulmuş şekli olaraktanım- lar ve ekler; sisteminde yalnız özgürlük bulunan demokrasilerde, halkın kültürdüzeyi yükseldıkçe. cumhuriyetin erdemlerine (faziletine) ulaşılabilir. der. Demagogun sözcük (kelime) anlamı: Yalanlar- la halkı kandıran halk avcısıdır. Maşallah milletvekillerimiz. Meclis'i de kutsal sayıp, onun arkasına sığınarak milletten sakladık- lan suçlannı, yargıdan kaçırma başansını da gös- terebiliyor, memuru düşünrneden aylıklannı beş da- kikada arttırabiliyorlar... Ödenekler. hastaneler. yolluklar, yasalara aykın emeklilikler hep onlann. Oysa kutsal olan Meclis degil, adalettır Mılney. < *Ha- rabefer" adlı kitabında; *n«k bir din tanınm diin- yada, o da adalettir. Hang? miUet adalete yakınla- şır, pavidar (sürekli. şerefli)olnıuş, hangi nüHetada- letten uzaklaşmış, paşimal (avak altında kalnuş, viğnenmişjolmuştur'" der. Onun için Atatürk 1926 yılında, Türk ulusuna, "Milletin. ikn'dann gözcüsü olnıası gerekir, çünkü hükümetlerin icraatı olumsuz olup da millet itiraz ernıoz ve iktidan düşürmezse, bütün kusur ve ka- bahaüara iştiraketnıb) demektir" sözü ile halkı de- mokrasiye hazırlamıştır. Hayatında iki kez demok- rasi denemesi yapmış ise de yazık ki haklı olarak bu denemelerden vazgeçmiştir. Demokrasilerde, yal- nız özgürlük vardır. Adalet ise çoğunluğun kara- ndır Onun için demokrasiler ancak üç ayak üzerin- de durabılirler: Yasama.yürütme ve yargı... Biz bu- na "kuvvetler aynlığı" diyoruz. Bu güçlerin birbi- rinden üstünlüğü yoktur. Ancak o güçler tümden bağımsız olmayıp. bırbirlerini bağlayacı ilkeleri vardır. Bizde, yürütme adeta yasama organının emrine girmiş bulunduğundan, Türk demokrasisi üç ayak üzerinde değil, iki ayak üzerinde durmaktadır. Ay- nca, HSYK'nin teşkili ve sekretaryasının bakan- lık olması dolayısıyla, yargı da dolaylı olarak ya- samanın emrine sokulmuş görünmektedir. Oysa, hükümetlerin yönetsel (idari) değil, yalnız siyasal sorumluluğu oldugundan, siyasilerin idari sorum- luluktan ellerini çekmeleri gerekir. Günümüze ka- dar gelen bunalımlann kaynagı. yönetimin politi- kacılar tarafından sorumsuzca özel çıkarlar için kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Onun için de- mokrasiyle diktatörlük arasında kıl payı bir mesa- fe vardır, denir. Bu tehlıkeye ışaret eden Aristo "Hürmeüerin kısıtlanınası tehlikesine karşı, seçimle gelinen mev- kilerde kalma sürelerinin kisa olması gerekir" di- yor. Oysa biz tersıni uygulamaya başladık. Barosu ndan S/.'l V- PENCERE lletişim? Cumhuriyet Intemet'te... Ne demek bu?.. Dünyanın uzak bir ccjğrafyasında yaşayan okur, masası- nın üstündeki aygrtın tuşlannı tıklatıp ekrana Cumhuriyet'i çağıracak, istediği yazıyı okuyabilecek... Dostlar kızmasınlar, birinci sayfalan boyalı fotoğraflar bu- lamacına dönüştüğünden, öteki gazeteler, Intemet'te say- fa boyutlanyla arzı endam edemediler yazıya dayanan Cum- huriyet, ekrandatam sayfasıyla boyunu bosunu gostermek- tedır. "Kâğıtsız gazete" çağı başladı. Internet uzaklan yakın ediyor; gezegenimizde enlem ve boylam tanımıyor. lletişimde devrim bu!.. • lletişim sözcügünün içine çok şey girer. Istanbul'da, oturduğu apartmanın kapı komşusunu tanı- mayan kişi seviniyor. - Intemet'le yenı ufuklara açıldım, Amsterdam'da dost edindim... Gerçekmi?.. Alanya'daki otekJe çalışan garscxi, Almanya'dan gelen tu- rist kızla yatabiliyor. iletişim kurabiliyor mu?.. Çorum'la Milano arasında, şirketin faksıyla iletişim kuru- luyor: "Mal yüklendi." İnsan ile mal arasındaki aynmın ayırdına varmak için in- san olmak gerekmıyor mu?.. İnsan nerede?.. Milliyet'ın dünkü sayısında, fotoğrafla insan manzaralan sergilenmişti. Diyarbakır'ın Bismil ılçesi Işıklar köyünde He- mo Ağa, dört karılı, 50 çocukluymuş... Hemo Ağa, köyde iletişımi kurmuş: "Uçan kuştan habe- rim olur" diye açıklama yapıyor. Milliyet'in taze haberi, yeni değil!.. Basında bu tür haber- lerden geçilmez, çok kanlı milletvekillenmizin sayısı kaç?.. Bilinmez!.. Ülkemızde iletişim gün geçtikçe çoğalıyor. Cep telefo- nunda dünyanın önde gelen toplumlarından biriyiz; ama Türkiye'nin doğusuyla batısı arasında insan yaşamı bakımın- dan geçerli fafk bin yıl!.. Istanbul'dan cep telefonunu aç: - Alo Hemo Ağa!.. -Alooo... Ses 1400 yıl öncesinden geliyor, Hemo dıyor ki: "Dinimizce daha fazlası helal olsaydı, en az altı yedi eşim oimasını isterdim." Hemo Ağa'nın eşlen Neviya, Hülya, Hamdiya ve Asya kaç yüzyıl öncesinde yaşıyortar?.. • Anadolu'da aynı zaman diliminde, aynı çağlan yaşamak illetinden kurtulmalıyız. Niçin?.. İnsan olabilmek için!.. Cumhuriyet; Amenka'da, Avustralya'da, Avrupa'da okur- lanna ulaşabilir. Anadolu'nun doğusundaki insana nasıl ula- şacak?.. Okul görmemiş yurttaşın bumuna gazeteyi daya- sanneyazar?.. Atatürk "Medeni Kanun"u 1926'da çıkardı; "Yurttaşlar Yasas/"nı aradan geçen 72 yılda Anadolu'da geçerli kılama- yan kim?.. Matbaayı icadından 250 yıl sonra görebilen bu ülkede 2000'e 1.5 kala utanarak yaşamak yazgısından ni- çin kurtulamıyoruz?.. alite anlatılmaz, yaşanır. Hayatınızda kaliteye yer vermelisiniz. Tıpkt Istikbai ın panel mobilya koleksıyonunda yaptığı gibi. Yatak odasından yemek odasına, bebek odasmdan aksesuarlara sayısız modei ve rerk içeren bu koleksıyonunun tasarımları Italya'da çizildi Uretim teknolojisi, bu konuda dünya lideri sayılan Almanya'dan almds. Işın en zor kısmı ise size kaidı; seçim yapmak. Kend'miz için, sevdiklerinizle paylaşmaya deger verdiğinız mekânlar için. Bızce kah»e anlatılmaz, yaşanır. Ya sızce^... Hdyatınızm en özel köfelert ıçın, en güzel çözümltri ûrettik. "yenileyin, yenilenin"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle