Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MAYIS 1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
15
Eminönü
mafyası
Sivil plakalı
çekici...
Kapısmda
"Eminönü" yazıyor.
Kaymakamlık mı,
belediye mi,
güzelleştirme derneği
mi, "Eminönü"nün ne
olduğu beili değil...
Ankara Caddesi'nde
tam Vilayet'in
karşısında park etmiş
bir otomobilin başında
çekicinin şoförü. Tek
başma... Yanında ne
polis var ne zabıta
memuru. Çekicinin
şoförü elinde demir
çubuk, otomobilin sol
ön camını kanırtıyor...
Sanki otomobili
soyacak gibi...
Uyguladığı teknik
otomobil hırsızlannın
tekniğini andınyor.
Maksadı kapıyı açıp el
frenini boşaltmak
olmalı ama görüntü
hiç de hoş değil.
Sürücü otomobilini
yasak yere park
etmekle yasa/an
çiğniyor, karşılığında
çekici şoförü de
yasaları çiğniyor.
Yasadışı uygulama
"Eminönü"nde
caddeye taşmış
durumda.
Ö M Ü R I L I K
Cep delik cepken
delik. Tam sorunlan
unutuyorduk,
nerden bitti bu lig?
* Ömür E. Kurum
Etektromk posta: Deniz.SomOrakSnet.com Tefc 0.212.5Î2 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Özer Çiller
mahkûm olmuş...
"Mahkûm olması önemli
değil. mahçup oluvor mu
siz ona bakın!"
onusunun tartışmasız uzmanlanndan Prof.
ismail Hakkı Uzunçarşılı, Belleten'in Bi-
rinci Teşrin 1940 tarihli sayısında "Osman-
lı Devleti zamanında kullanılmış olan bazı
mühürler hakkında bir tetkik" başlığı ile yazıyor:
"Osmanlı Devletinde, hükümdartuğrasındanson-
ra, tarihlerde Hatemi Şerif, Hatemi Vakalet ve umu-
mi surette Mührü Hümayun denilen ve hükümdann
mutlak vekili olmak sıfatiyle nüfuz ve selahiyetin
timsali olan padişah mührü gelirdi.
Bu mühür, ilk zamanlarda vezirazam ve sonrala-
n sadrıazam denilen birinci vezirde bulunurdu; hat-
ta bazan yalnız 'mühür' denilmekle vezirazam kas-
tedilirdi.
Osmanlı hükümdarlarından herhangi birinin ken-
di isimleriyle babalarının adlannı havi tuğra şeklin-
de üç veya dört mührü vardı.
Her hükümdar değiştikçe tuğra gibi, mühür de de-
ğişirdi. Yeni hükümdarın kazdırdığı mühür, icab eden-
Talay'a sorulur
lere verilir ve eski hükümdarın mührü istirdat oluna-
rak saray hazinesine konurdu."
Konunun, bugün de uzmanlan olmalı...
Kültür Bakanlığı bünyesindeki uzmanların, Pa-
ris'teki müzayededen işadamları aracılığıyla "dev-
letin namusunu kurtarmak" adına alınıp Kültür Ba-
kanı Istemihan Talay'ın da katıldığı törenle Topka-
pı Sarayı Müzesi'ne konulan Abdülhamrt'ın iki müh-
rü hakkında hazırladığı bir rapor olmalı...
Ortada bir rapor olmalı ki, bu mühürlerin "Hate-
mi Şerif", "Hatemi Vakalet" ya da "Mührü Hüma-
yun" oluşuna göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
Kültür Bakanı da kamuoyunu aydınlatmalı...
Bu iki mühür, Abdülhamit'in yıllardır Topkapı Sa-
rayı Müzesi'nde duran 14 mühründen ve Arkeoloji
Müzesi'ndeki 8 mühründen farklı olmalı ki, Osman-
lı sülalesini anmaya vesile yaratılmalı, vesileye ara-
cı olanlara madalya bile takılmalı!
Yoksa... Bunların tarihin derinliğinegömülmüş bir
devletin yazışmalannda kullanılan mühür değil, Ab-
dülhamit'in özel eşyalarını belirlemekte kullanılan
özel damgalar olduğu ortaya çıkar...
Uğruna bando-mızıka çalınan "mühürler"in sa-
haflardaki mühürlerden farkı kalmaz!
Birilerinin, "devletin namusunu kurtarmak" derken
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kullandıkları anlaşı-
lır... Ve gelinen son noktada, Osmanlı ile zaten ba-
rışık olanların, önce, Türkiye Cumhuriyeti ile barış-
maları beklenir ve Atatürk'ü tanımalan ıstenir; o
Topkapı Sarayı'nın, Atatürk'ün talimatıyla korunup
müzeye dönüştürüldüğü hatırlatılır.
Kültür Bakanı'na da sorulur:
Topkapı Sarayı Müzesi'ne yeni bir "eser" konula-
caksa biraz özenli davranmak gerekmez mi?
SESSÎZSEDASfZf!) NVRİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Pireyi deve yapıyoruz sonra da
deveyi hendekten atlatamıyoruz.
Yüksek gerilim hatlarında ölüm eylemi
Termik santrallann özelleştirılmesı-
ne karşı etkili bir mücadele
sürdüren TES-lş Sendika-
sı'nın kayyıma götürülerek
susturulmak istenmesini ve
genelde özelleştirmeyi protes-
to eden Kuvayı Milliye Gençliği"
temsilcileri, ilk özelleşecek elektrik
enerjisiyle yanmak üzere kendilerini
yüksek gerilim hatlarına bağlama ka-
rarı aldı.
"Kuvayı Milliye Gençliği"nin duyu-
rusu şöyle:
"Muğla Yatağan başta olmak üze-
re termik santrallarımızın ve maden-
lerimizin tamamının özelleştirme kap-
samından çıkarılmasını, bu konuda
verilmiş yüksek mahkeme kararlarının
derhal yürürlüğe konmasını, aksi tak-
dirde Kuvayı Milliye Gençliği'ni tem-
silen 5'er kışilik gönüllü gruplar halin-
de kendimizı santrallann enerji çıkış
hatlarına bağlayacağımızı kıvançla ka-
muoyuna duyururuz.
Bizler, vatanımızın kalelerini teslim
etmemekte ve cumhuriyetimizi koru-
yup geliştirmekte sonuna kadar karar-
lıyız.
Bu uğurda ölümü de göze aldık.
Ya istiklal, ya ölüm!"
Kuvayı Milliye Gençliği'nin kararlı-
lığı sözde kalan bir kararlılık değil...
Kuvayı Milliyecilerin eylem planı
santrallarla da sınırlı değil:
"Demiryollarımız özelleştirme kap-
samına alınırsa kadını, erkeği, yaşlısı
ve genciyle Kuvayı Millıyeciler birçok
ilde ilk özel tren tarafmdan ezilmek
üzere kendilerini raylara ve trenlere
zincirleyeceklerdir."
^YDINLANMA ATEŞt
gştletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95
'Faşistler 1980 öncesindeki
gibi kıyıma başladılarf
Isparta'da yapılan ADD Bölge
toplantısı'nda Afyon. Antalya, Bur-
dur. Denizli, Isparta ve Uşak şube-
leri Karşıyaka ADD'ye yapılan
bombalı saldınyı kınarken Karşıya-
ka ,' Izmir Cumok da bu saldınlar
karşısmda polis, hükümet ve Cum-
hurbaşkanı'nı "etkisiz" kalmakla
suçluyor ve "Biz böyle bir yöne-
timi hak etmiyoruz" diyor.
Karşıyaka / İzmir Cumok
"Faşistler 1980 öncesindeki gi-
bi kıyıma başladılar: Malatya Inö-
nü Üniversitesi öğrencisi Cmit Ci-
han Tarho ocak ayında btçaklana-
rak öldürüldü. Geçen günlerde Bo-
lu Izzet Baysal Üniversitesi öğren-
cisi Kenan Mak da aynı biçımde
katledildi. Istanbul'daysa konfek-
siyon işçısı Bilal Vural pompalı tü-
fek ve tabancayla vurularak öldü-
rüldü. Ölümle sonuçlanmayan sa-
tırlı saldınlar ve linç etme gırişim-
leri artık günlük olaylar halini aldı.
Saldırganlan yakalamakJagörevlı
polis, çoğu kez onlann destekçısi ve
koruyucusu. mağdurlarınsa ceza-
Iandıncısı rolünde. Buna karşılık
iktidar ortaklanndan binnın gün-
deminde bitmez tükenmez seçim
pazarlıkları var. Diğeriyse ıyi tari-
katlarla kötü tarikatlan birbirinden
ayırmakla meşgul. Cumhurbaşka-
nı da kalkmış 'Siyasetçiyi körüle-
meyin'' diyor. Her ne kadar 'Her
millet lavık olduğu biçimdeyöne-
tilir' deniyorsa da, bız böyle bir yö-
netımi hak etmivoruz.
Fasışt saldınlann son halkası Kar-
şıyaka ADD'ye atılan bomba oldu.
Bu saldınyı şıddetle kınıyoruz."
Konya ADD
"Bağışlarla aldığımız demek bi-
namızın açılışı 16 Mayıs saat
13.00'te demek bınası önünde ya-
pılacaktır. Saat 16.00'da anıtaçelenk
koyulduktan sonra, saat 17.00'de
Sayın Dr. Alev Coşkun, 'Kuvayı
Milliye Harekâtı' konulu bir kon-
ferans verecektir. Saat 18.00'de
Gençlik Komisyonumuz şiir ve mü-
zi't dinletisi sunacaktır."
ADD Isparta Bölge Toplantısı
""ADD Genel Merkezi'nce dü-
zenlenen Isparta Bölge Toplantısı
Scnuç Büdirgesi;
1) Kaışıvaka ADD'ye atılan bom-
bayı türn Âtatürkçü Düşünce Der-
nekleri'ne ve Âtatürkçü düşünceye
stimış birbomba olarak görüyor ve
Lmyoruz.
2) Niğde ili Ulukışla ilçesinde
•fbzantı Cephesi ve Kuvayı Mil-
lijeciler' oyununu sahneye koyan
ö|retmenlerimize karşı gösterilen
oîımsuztutumu ve saldınyı kınıyo-
nz.
3) Âtatürkçü düşünce; sefaletle
ceıaletin boy ölçüstüğü karanlıkla-
n cesin olarak aydmlatacaktır. Işı-
£mız çetelerin, gericilerin. türba-
TLisimgeleştırenlerin üzerinde ola-
<a«ır. Zıra yarasalar karanlıkta ge-
.zeler, aydınlıktan korkarlar.
4) Âtatürkçü düşünce; bağımsız-
kpn. çağdiş. ınsan oimanın. ulusal
degerleresaygının gereğıdir. Onun
ıçin halkımızın aleyhine. ülkemi-
zin tam bağımsızlığına ve gelişme-
sme, ülke bütünlüğüne aykın özel-
leştirmeye ve doğal varlıklanmızın
yagrnalanmasına karşıdır.
5) Âtatürkçü üuşünce; demokra-'''
sinin yollannı döşemek için önce ka-
tılımcılığı ve çoğuiculuğu arttıncı
kuralları tüzüğüne koymuştur ve
bunu daha da geliştirmeye kararlı-
dır.
6) Atatürkçülük. bizlerin ulusal
yaşam tarzıdır. Cumhuriyetımizin
^5. kuruluş etkınlıklennde kullanı-
lacak 'Cumhuriyet logosu'nda Ata-
türk ve Türk Bayrağrnın aynlmaz
bir bütün olduğunu kabulle bu dü-
şüncemizı kamuovuna duyuruyor;
bu Iogonun resmi olarak hazırlan-
ması ve tüm kamu kurum ve kuru-
luşjanna, sivil toplum örgütlennin
tamamına göndenlmesini istıyoruz.
Afyon ADD, Antalya ADD^ Bur-
dur ADD, Denizli ADD, Isparta
ADD, Lşak ADD
Kayabaşı tlköğretim Okulu
"5-11 Mayıs arasında bağış ya-
panlar:
Mehmet Korkmaz (1 milyon),
Adil Başar (50 milyon), Atakan
Giingör(lOmilvon), Esat Bozbı-
yık (25 milyonI. Ali Kırdök (25
milyon). Adnan Binay (25 milyon).
Miilik Dülgeroğlu (25 milyon).
Cengiz Erol (25 milyon). Bülent
Dikici (10 milyon). Malik Dank-
man (10 milyon). Nafiz Öz (50
milvon). Süleyman Öztürk (6 mil-
yon 500 bın). Özdemir Taner (10
milyon). Doksan AŞ (20 milyon).
Işık Özdemir (15 milyon). Ham-
di Erol (10 milyon). thsan Özgüç
(10 milyon), Salih Coza (10 mil-
yon), Sadık Demir (5 milyon), İr-
fan Ersoy (50 milyon). Hayati Inal
(5 milyon). Volkan Kiper(5 mıl-
yon), Ahmet Moralı (10 milyon).
Mehmet İlkimen (5 milyon), Ali
Güre (5 milyon). Yaman Karaoğ-
lan (5 milyon). Köksal Köseler (25
milyon). Mehmet Eskicioğlu (5
milyon). Şeref Akşit (5 milyon),
Zehra Sankaya (5 milyon), Ünal
Kaçar (5 milyon). Sevgi Kaşlı (5
milyon), Tevfîk Sağlam (5 mil-
yon), Hulusi Büyükkalaycı (5 mil-
yon). Zafer Gönenç (5 milyon),
Ramazan Dorun (5 milyon), Müj-
dat tlhan (5 milyon). Süleyman
Basan (20 milyon). Grup B (11
milyon), Gülen Kamoğlu (20 mil-
yon), Turgay Gükan (10 milyon,
Ahmet Yapsın (30 milyon), Isma
(10 milyon), Lena lnş.ÂŞ (50 mil-
yon).
Listede isimleri yazılı bazı kişi-
lenn okula yardım sebepleri çok et-
kileyici: Bir trafik kazasmda yaşa-
mını yitıren Denizlı'nın sevilen
hemşehrisi Mümtaz Yayanlar'ın
dostlan, aralannda 550 milyon lira
toplayarak okula bağışlamışlar ve
Mümtaz Yayanlann ismi bir sınıfa
verilerek anısını yaşatmak istemiş-
ler.
Hesap No: Ziraat Bankası Deniz-
li Kaie Şubesi 30440-4.600-2."
HAYVAJVLAR ISMAIL CILGEÇ
UKH
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behıcakjı turk.net
JaVvnt/rAen c/e tjç. /
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
H A R B İ SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA\ 13 Mayıs
3elec<k haftadan itibaren salı günleri bu köşede yayımlanacak *K)laır
Hekrtplan" için yanm sayfayı geçmeyen yazılannızı 0.212.513 85
•5 nolufaksa veya Cumhuriyet Gazetesi / 'OkurMektuplan' 'Türko-
agı Cad. 39/41 34334 fstanbul adresine gönderebilirsiniz.
BANKA SOYGUNIARINA KARŞH.
iszo 'PE Bueûn, &i8LEŞiıc AMefziZA 'nmı CMICAGO
İ K İ BİR. BAAIk*GA (PACIFlC 01
BÖLJJMÜ UİZA4ETE £J8£>İ. SOM
tZATTI&l /ZAHATSIZLIK, ÇEŞİTIJ
İ Ş SİRI ~
S£LJCİ 0E EN İL&İMCJ- &ANKANIM DtŞA&l 8A-
KAN DUVAHtNA yEKLEŞT/fZİLEN ÇEUK.
Of. BANKAUIN İÇİfJI V£ t>IÇ/MI GÖZ
TUTA4AK AKıtACtYU* yAPlLAM KUB.ŞUN GEÇİR-
M£Z 8OLÜML£t2£>E İKJ AJİŞAUCI SULUMUYoe,
AÇfCM/Ç peLİZLS/SDeu D£ S/KHAÇ SilA'H U2A~
MtYORDti. Su ÖHLeMt'AJ, SOHSUMCULAIZ. İÇİN £M
AZINDAH CAYP/g/O OLACAğ/ DLİŞaUÜLÜYOB&U'.
Sağalct, laanfca du varından hrr t /
GÖRÜŞ
SONMEZ TARGAN
Susurluk, Ne İlk Ne de Son!..
Yakın tarihimizde yazılı ve görsel basın, hiçbır olayın
üstüne kararlı ve sürekli bir biçimde, Susurluk'ta oldu-
Qu denli gitmemiştir sanırım. Daha da ılginci, toplumun
çok geniş bir kesimi. bu olayın aydınlatılması konusun-
da hiçbir siyasal önkoşul ileri sürmeden, "Sürekliaydın-
lık için bir dakika karanlık" uygulamasında olduğu gibi,
gönüllü bir güç ve eylem bıriiğini belki de ilk kez yaşa-
ma geçirmeyı başarmıştır.
Ama ne var ki, Susurluk olayının üzerınden bir yılı aş-
kın bir zaman geçmesıne ve böylesı bir toplumsal mu-
halefet oluşmasına karşın, devlet ıçındeki çetelerin te-
mizlenmesi. yargı önüne çıkartılması konusunda fazla de-
rinlere inılememiştir. Buna benzer çoğu olayda olduğu
gibi, sorunun önemli bir bolümu karanlıkta kalırken, or-
taya çıkanlabilenlerin de üstü küllenerek gündemden
düşmeye başlamış gibidir.
Aslında böyle olması da son derece dogaldır. Çünkü
Türkıye'deki devlet yapısı özellikle 12 Eylül'den sonra ye-
niden biçimlenırken topluma nelere mal olduğunun sor-
gulanması cıddi bir biçımde yapılamadığı için, nedenle-
re değil, sonuçlara bakmakla yetinilmiştir. Oysa bizdeki
devlet yapılanmasının ikili kımliğinin yarattığı bir çelışki-
dır Susurluk olayı... Dolayısıyla dün de vardı Susurluk,
bundan sonra da, değişik biçimlerle de olsa varfığını
sürdüreceğinden en küçük bir kuşku bile duymamak ge-
rekır.
Nedir bizdeki devlet yapılanmasının ikili kimliği?
Son zamanlarda kamuoyunda yaygın bir biçimde ses-
lendirilen "derin devlet" yakıştırması, aslında ikili devlet
kişiliğinin birinci ve gızli yüzüdür bizce. Bu gizli yüzü
temsil eden devlet kadroları, kendilenni bu ülkenin ye-
diemini sanmakta, kendi dışında kalan herkesi de po-
tansiyel suçlu olarak görmektedırler. Bu anlayışın hukuk-
sal belgesi ise 1981 Anayasası'nda kendini duyurmak-
tadır. 1981 Anayasası'nın eleştirilmesi gereken yanı da
bizce, toplumu bir bütün olarak potansiyel suçlu görme-
sinde aranmalıdır. Çünkü Türkıye'yı çağdaş, demokra-
tık bir hukuk devleti olmaktan alıkoyan temel neden,
1981 Anayasası'nın varlığından kayraklanmaktadır. Böy-
lesı birhukuksal belge, varlığmı sürdürdüğiı sürece, hiç-
bir hukuk ve demokratik kural tanımayan gizli ve karan-
lık odaklar, devlet ıçınde bannma ve dilediği gibi dav-
ranma olanağını her zaman bulacaklardır.
Aslında böylesi bir anlayışın devlet içinde yapılanma-
sının kökleri ta 12 Mart'a değin uzanmaktadır. Bu anla-
yışa bir kanıt olması bakımından geçmışte yaşadığım bir
olayı okurlarla paylaşmanın zamanının geldiği kanısın-
dayım.
Terör olaylarının dalga dalga yükselerek toplumu tes-
lım aldığı 1979 yılının bir bahar sabahı... Tarsus'un Ada-
na yönünde ve 7 km. dışında. çetin savaşımlar sonucun-
da DİSK Tekstil Sendikası'nın tarihinde ilk kez yetki al-
dığı YİDAŞ fabrikasında büyük bir dırenış surüyor. Dire-
niş fabrika dışına taşmış, işçıler Ankara-Adana karayo-
lunu trafiğe kapamışlar. O günlerde, Türkiye Işçı Parti-
si'nin Tarsus llçe Başkanı olmam nedenıyle kaçınılmaz
olarak ışçilerin arasındayım. Fabrika jandarma alanına
gırdıği için, olay yenne askerler egemen. Bir yanda di-
renış kararlılıkla sürerken, fabrika içinde de sendika yet-
kilileri, işletme temsilcileri ve Mersin Jandarma Komu-
tanı'nın da katıldıgı bir görüşme yapılıyor.
Bir ara yanıma bir asker geldı. "Senı komutan istiyor"
dedi. Benı. fabrikanın karayoluna bakan camlı.girış bö-
lümüne gptürdü. Tarsus Jandarma Komutanı genç yüz-
başı ile yüz yüze geldik. Yüzbaşı, "Sen Sönmez Targan
değilmisin?" Evet, dedim. "Bugün sen Tarsus'agirme-
yeceksin" dedi. Neden, dedim. "Seni bugün Tarsus'ta
öldürecekler" demekle yetindı. Benım Tarsus'a gırme-
mı yasaklayacağınıza, gidin öldürmek isteyeni tutukla-
yın, dememe fırsat kalmadan, fabrika içındeki görüşme-
den çıkan tekstil yöneticileri kapıya geldiler. Tekstil Sen-
dikası Genel Başkan Yardımcısı ve eski Tekstil Adana Böl-
ge Temsılcısı Selaharün Uyar(*) beni yanına çağırdı. "Bu-
gün Tarsus'a gitmeyeceksın" dedi. Neden diye sordu-
ğumda, görüşmeler sırasında Mersin Jandarma Komu-
tanı, Albay'ın benımle ilgıli kendilerini uyardığını anlattı.
O gün Tarsus'a gitmedim. Akşam saatlerinde MHP Tar-
sus llçe Başkanı kimliği belırsiz kişilerce vurularak öldü-
rüldü. Yıne aynı saatlerde Tarsus'takı evımın ıkı sokak ıle-
rısinde, devrimci bir genç sokak ortasında vurularak öl-
dürülmüştü.
Ben, o günün akşamı. fabrikaya yakın bir köyde ya-
pılan bir partı toplantısına da katılmak uzere geceyi Tar-
sus dışında geçirdim. TİP Mersın ll Başkanı Necdet
Söylemez. sabahın erken saatlerinde, Ataş Rafineri-
si'nden akaryakıt taşıyan bir tankerle gelerek beni An-
kara'ya götürdü.
Bu olaydan yirmi yıl sonra geriye dönüp bakıyorum...
"Derin devleti" şimdj daha iyi kavnyorum. Insanlan bir-
birine kırdıran, kendilerinde öldürme hakkı görenler kim-
lerdı ve bunlar bu yetkiyi kimlerden alıyorlar diye soru-
yorum... Aslında kendı sorumun yanıtını yıllar sonra Su-
surluk olayıyla almıştım.
Yıllarca Türkiye'de buna benzer yüzlerce cinayet ış-
lendı. Çoğunun faili bile bulunamadı. Yargı önüne çıkar-
tılanlann önemli bir bölümü de kanıt yetersizlığinden be-
raatettı.
Yasama. yargı ve yürütmeden oluşan sivil erk ıse dev-
letin ıkincı yüzü. Siyasal erk olarak nitelediğimiz bu yüz
bugün hâlâ ikınci yüze teslim olmuş ve gücü adeta bir
tür bürokratık işlevlerle sımrlanmış gibi görünüyor. Sivil
erk, gerisindekı erk odaklannı tanhin çöplüğüne atama-
dığı sürece dün olduğu gibi gelecekte de Susurluk'lar
yaşanmaya devam edecektir. Çünkü, çağdaş. demok-
ratik hukuk düzeninde devlet iki yüzlü olamaz.
O Olayın canlı tanıklanndan Selahattin Uyar, son de-
rece değer verdiğim birişçi önderi. Şu sıralarda Adana 'da
kanserle savaşıyor. Bu savaşa yenik duşer kaygısıyla,
sonralan bir kitap içinde yayımlamayı tasariadığım bu
olayı öne aldım.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDA>SAĞA:
1/ Degişık nite-
likte öğelerden
oluşup bütünlük
göstermeyen. 2/
Eski Mısırcia^gû-
neştannsı... Un-
lübirtürküvesaz
ustamız. 3/ Yük-
sek ses. bağır-
ma... Shakespe-
are'inbahtsızbir
kralı. 4/Birasit-
le birleşınce tuz
oluşturan mad-
de... At ahın. 5/
Yolsuz ya da emeksız el-
de edilen şey. 6/ Alacak
ya da borç. 7/ Sahıp...
Olumsuzluk belirten bir
önek... tspanyollar'ın se- 3
vinçûnlemi.8/Uluslara- 4
rası Tiyatro Enstitûsü'nün
simgesi... Zamir. 9/ Dm-
sel inançlan olmayan...
Soluk borusu.
Yl KARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Pişmış hamurla yenen
bir tür tavuklu çorba. 2/
Yağıazolan... Doğal vetanhselözellıklenndendolayı ko-
rumaaltmaalınanalan.3/Serbestbırakma... Bırcetveltü-
rü. 41 Bir kimsenin. baskalan tarafmdan dokunulmaması
ve saygı göstenlmesı gereken ıffeti... "—- ömür bıter bir
uzun sonbahar olur" (Yahya Kemal). 5/ Bir gösterme sı-
fatı... El sıkışma. 6/ Aksarav ılı vakınlannda. pek çok din-
sel yapının bulunduğu ünlü vadı... L'tanç duyma. II L'k-
rayna'nın başkenti... Üstü topraklaörtülü saman yığını. 8/
Otlak. 9/ Halat gibi örülmüş iplik çilesı... Boga. tosun.