16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7NİSAN1998SAU OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yaşanan Olumsuzluklar Üzerine Prof. Dr. ÇETtN YETKİN T arih ve deneyimlerimiz açıkça gösteriyor ki, her yönetim ve toplumsal-si- yasal örgütlenmede bir "önder"e gereksinim var- dır. Bu gereksinim işin doğasından kaynaklanır. Öte yandan, güçlü ve yetenekJi bir önder, o yönetim ya da örgütü başanya götürür, gûçsüz ve yeteneksizi ise başansızhğa sürükler. Bunun yanı sıra, tarih boyunca ve gü- nümüzde gözlemlediğimiz bir başka gerçekde, kuralolarak,önderlerin ken- dilerinden daha güçlü, yetenekJi, zeki.. kişileri çevrelerindebanndırmadıklan ya da en azmdan etkisizleştirdikleridir. Bu kurala eşlik eden bir başka kural ise, eğer önder üstün kişilikli ve yetenekli. güçlü usça ileri ise, çevresindeki kadro- nun da onu aşmamak koşulu ile, aynı ni- teliklerde olacağı: ama eğer önder silik kişilikli ve yeteneksiz, güçsüz, usça pek de ileri değil ise, kadrosunun da yıne onu aşmamak koşulu ile aynı nitelikleri ta- şıyacağıdır. Kaldı ki üstün bir önder. çevresindekilerin yeteneklerini gelişti- rir ve yukanya doğru çekerken. tersi du- rumdaki bir önder, çevresindekilerin var olan üstün yanlannı da törpüler. Gaius Cesar'ın, Napoleon Bonapar- te'ın generallerininbaşanlannın önem- li bir nedeni de budur. Atatürk'ün, ça- lışma arkadaşlanna, onlann gerçekte yapabileceklerinden daha etkin ve bü- •yük görevleT başarabilmelerini sağla- mış olması da aynı temel gerçeğe daya- nır. lsmet tnönü'nün önce Atatürk'ün komutası, sonra da yönetimi altında gös- terdiği başan ile onun ölümünden son- raki uygulamalan arasındaki, deyim ye- rindeyse, göreö çaptan diişüş, bu olgu- nun açık bir kanıtıdır. Bu olgu, yalnız siyasal yaşam için de- ğil, fakat toplumsal yaşamın her kesi- mindeki yönetim ve örgütlenmeler için geçerlidir. Sözgelimi.birüniversiterek- törünün seçeceği rektör yardımcılan- ntn niteliklerinin ölçütü orektörünken- di durumudur. Yine bunun gibi, bir ge- minin l. kaptanı, 2. kaptanın, 2. kaptan ise öteki gemi yetkililerinin, onlar da gemicilerin kendilerinden daha yete- nekli ve bilgili olmalannı istemezler. Ülkemizdeki olumsuzluklann önem- li bir nedeni de bu gerçekte saklı bulu- nuyor. • Ekonomideki "Kötüpara,iyipara- yı kovar" yasası. bir anlamda. toplum- sal ve siyasal yaşamda da gelişmelen yönlendiriyor. Gerçekten de, nasıl ki dolaşımda hem altın ve hem gümüş pa- ra bulunduğunda, altın dolaşımdan çe- kilip ortada gümüş kalırsa, gümüş ve kâ- ğıt paranın bir arada olduğunda da gü- müş çekilip kâğıt para dolaşıma sürülür- se, toplumsal ve siyasal yaşamda da ge- nekk bugünkü çarpık düzene uyum sağ- layabilen -daha aziyTler ya da "kötû"ler orta yerlerde dolaşıp durmakta, "ryTler bir köşeye itilmektedir. "tyi"ler, sanki bir geminin üçüncü mevkiinde ya da ambannda ancak yer bulabilen yolcular gibi... • Bireyleri ve toplumu ileriye ve gü- zele götürecek ölçütler ve değerler, sü- rekli olarak aşağıya çekilmektedir. K.İ- şiler, en iyiyi, en doğruyu, en güzeli erek alacaklan yerde, çarpıklıklar. yan- lışlıklar, en sıradan ve hattabundan aşa- ğı olan davranış biçimleri yaşamın son amacı gibi gösterilerek toplum koşullan- dınlıyor. Bir benzetme yapmak gere- kirse, yüksek atlama çıtası, ayağını sü- rükleyenlere göre ayarlanmaktadır. Bu durumun en yaygın örneği, tv eğlence programlan ve yerli dizilerdir, "psüdyat- rik vaka" olan kişilerin ekranlarda üne ve parayaboğulmasıdır. Öte yandan, yi- ne ömeğin, düşünmenin temeli olan dil, soysuzlaştınlmakta; üniversitelerde sö- mürgelere özgü yabancı dikteeğjtim ya- pılması ile övünülmektedir. Ülkeyi yinebir gemiye ve halkı da bu geminin yolculanna benzetirsek birlik- te yolculuk etmek zorunda olan bu yol- culann büyükçe bir bölümünün ne tür- den insanlar olduğunu ya da ne dunıma sokulduğunu kolayca kestirebiliriz. • Çoğu okur-yazanmızda "Tanzimat kafası" yeniden varlık kazanmış bulu- nuyor. Bunlaryabancılann herdedikle- rinin haklı, öz toplumlannın aşağı ve hep haksız olduğuna inanan, yabancılar- la bütünleşerek bireysel kurtuluşu ara- yan. ama bu aşağılık duygulannı toplu- ma da aşılamak için çabalayan ve ne ça- re ki birçoğu bazı gazete köşelerini ya da tv ekranlannı parsellemiş kişilerdir. Zamanında mangalda kül bırakmayan es- ki solculardan kimileri, ya cezaevlerin- de yattıklan ve cezanm "ıslah* işlevi bunlardatam anlamı ile görevini gördü- ğü ya da Amerikan parasının çekim gü- cüne kapıldıklan için "mütarekedöne- mi" okur-yazarlannı bile aratır duruma dönüşmüşlerdir. Bir dine sonradan gi- renlerin birçoğunda görüldüğü gibi, bu yeni dinlerinde tam anlamı ile bağnaz- dırlar. Bu bağnazhklannın sonucunda da Atatürk ilke ve devrimleri onlann baş düşmanıdır. Buniann biT başka özelliği ise, her türlü ulusçuluktan tiksindikle- rini öne sürmelerine karşın, PKK'nin Kürt ulusçuluğu yapmaya çalıştığını görmezlikten gelerek ona arka çıkma- lan, demokrasi savunuculuğunu kim- seye bırakmamalanna karşın, demokra- siyi tümden ortadan kaldırmayı atnaç- layan Refah Partisi ile sarmaş dolaş ol- malandır. • Bu tiplerin doğal bağdaşığı olan "mürtecfler"^ ise, Zaman gazetesinin bir yazannın bıle bir yazısında andığı "Arap miUiyetçiüği daha çok si>asi bir dingörünümündedir" (Zaman, 11 Ocak 1996) sözünün, eğer art düşünceli de- ğil iseler, ne anlama geldiğini anlayama- yacak ölçüde gözleri kördür. lranlılann ve Araplann tarihsel Türk düşmanlıği- nı her nedense görmezden gelen bu çev- reler, bu dindaşlan ile el ve gönül birli- ği yapmaya, Türkiye gemisini onlann dü- men suyuna sokmaya çabalıyorlar. • Türkiye gemisi, bu ve daha birçok benzer ya da başka nitelikteki olumsuz- luklar, iç ve dış gelişmeleryüzünden su almaya başlamıştır. Böyle giderse de, bir süre sonra batacağı kuşkusuzdur. Gemi- nin 1. ve 2. kaptanlan, yardımcıları, tam bir aymazlık içinde bulunuyorlar. Öyle- sine ki, işlerin her gün nasıl da iyiye doğru gittiğini gerine gerine anlatıp du- ruyorlar. Yolculann sayılan az da olsa bir bölümü. batacak geminin mallannı paylaşmak için bekleşip dunıyorlar ve hatta teknede delikler açmaktalar. Bir bö- lümünün hiçbir şeyden haberi yok. Ne ki, kimileri de yaklaşan korkunç sonu- cun bilincmde ve bu nedenle de gemi yö- neticilerini uyarmaktan hiç geri kalmı- yorlar, ama yöneticiler sağır olmuş san- ki. Geminin yolculan arasında askerler de var. Bunlar içinde denizcilikten an- layanlar da bulunuyor. Gemi batınca, sivil askerayru yazgıyı paylaşacaklar. Tek kurtulan sıçanlar olacak. Onlar zaten yaklaşan sonucu hemen sezmişler ve her olanakta gemiden kaçıyorlar, kimi Avrupa'ya kimi de Amerika'ya... Bu sı- çanlardan kimileri de yabancı devlet pa- saportçuklannı hazır etmişler, yabancı ülkelerde sığınacaklan delikleri şimdi- den tapulamışlar. Sivili olsun. askeri olsun yolculardan, yaklaşan sonucugörenleruyanlannı ya- parken artık sabırsızlanmaya başlamış- lar. Denizcilikten anlayan askerler ise, neredeyse artık şu dümeni biz tutalım, geminin aldığı suyu biz boşaltalım ba- ri de, hep birlikte boğulup gitmeyelim diyecek duruma gelmek üzereler. Ama, gemiyi yönetenler, aymazyolcular ve ge- minin batmasından çıkar umanlar hep birlikte "Demokraaasra."'diye bağınyor- lar, sanki demokrasilerde gemi batır- mak varmışgibi... Küreselleşme ve Sosyal Demokrasi AYDIN CINGI soDEVBşk Vekiii K apitalist devrim 19. yüzyılda oluşur- ken pek çok sosyal soruna yol açmış- tı. Marks, hiç kimsenin ezilmesine yol açılmaksızın, sosyal ve ekonomik başkalaşımın sundugu zenginleşme olanaklanndan insanlann tümünü yararlandıra- bilmenin yöntemlerini geliştirmeye çahşmıştı. 20. yüzyılın son yıllannda, dünya yeni bir başkalaşım içindedir. Bu başkalaşımın getirilerinden tüm in- sanlan yararlandırmanın yollannı bu kez sosyal demokrasi aramak zorundadır. Içinde bulunulan başkalaşım süreci, ana cizgi- leriyle üç alandaki sıçramalardan kaynaklanıyor. Bir tür "mutasyon" boyutlanndaki bu değişim sü- recinin toplumsal dokuyu hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyebildiği saptanıyor. , Teknolojik alandaki olağanüstü gelişmelerin, her türlü etkinliği bilgi ağı kapsamtna alıp ses, me- tin ve görüntü olarak ışık hızıyla nakledebilme ola- nağını yaratması, yaşamın üretim, eğitim, dinlen- me gibi sektörlerinin içeriklerini tümüyle farklı- laştınyor. Ne var ki. bu arada, sorun çözücü ol- ması beklenen iletişimin. teknolojinin zaman za- man "kötüye kullanımr sonucunda insanı ve ak- lı özgürleştirici değil, tam tersine, bazen tutukla- yıcı etkide bulunduğu da -gelişmenin olumsuz uzantısı olarak- gözlemleniyor. Öte yandan iletim olanaklan, sürekli, hızlı ve sanal ekonomik etkinliklerin dünya çapında son- suz derecede çoğalmasına neden oluyor. Böyle- ce, Fınansal alan olağanüstü biçimde genleşiyor, işlemler sınırlarüstüleşiyor. Bu, ekonominin ve piyasalann globalleşme olgusunu getiriyor. Refa- hı yaygınlaştıncı olması beklenen bu gelişmenin olumsuz uzantısı olarak piyasa. yaşamın istisna- sız tüm etkınlik alanlannı kapsamaya başlıyor. Oysa, "sosyal dayanışma" kavramının başta gelen karşıtı olan piyasanın mantığina göre, toplum, "alun gücü olanlar" ve "alım gücü olmayaniar" biçiminde ikiye aynlır. Doğası gereği bunlardan birincisiyle ilgilenmeyen piyasa, eşitsizlik üreri- yor ve geleneksel dayanışma alanlannı yok etme- ye başlıyor. Yukanda ilk iki bileşeni özetlenen yüzyıl sonu başkalaşımı, bir başka boyutuyla da ulus-devtetMn geleneksel değerlerini, siyasal temsil ve iktidar kav- ramlannı değiştiriyor. Gerçekten de ulusal düzlem- deki yetkilerin bir kesimi üst bütünleşme örgüt- lerine, bir kesimi de yerel yetki odaklanna devre- diliyor. Uluslararası siyasette ise AB, ASEAN, EFTA gibi devlet birlikleri: ITT, CNN, IMF gibi küresel şirketler ya da evrensel boyutta medya ya da fınans gnıplan; Uluslararası Af Örgütü, Yeşil Banş gibi dünya çapında sivil toplum örgütleri be- liriyor. Bunlar, demokratik seçim yoluyla oluştu- rulmuş ulusal demokratik mekanizmalann denet- leyemediği ve hiçbir yaptınma bağlayamadığı ye- ni uluslararası "aktörler''dir. Bu tür platformlardaki arayışlann tüm katılım- cılara eşit uzaklıkta, yani "akıl" ortak paydasın- da oluşagelmeleri ise, uluslararası düzlemde ulu- sal ve yerel renklerin ve de ideolojilerin alanlan- nı gıttikçe daraltıyor. "KüreseUeçme'' olgusu, yukanda özetlenen ve toplumlan olumlu ya da olumsuz, ama "geriyedö- nüşsüz" biçimde etkileyip başkalaşıma uğratan oluşumlann toplamıdır. Son gelişmeler ışığında, işte bu önüne geçilemez gidişin "olumsuz" ya da "anti-sosyaT yönlerini ya da olası u emek karşı- tı'' sonuçlannı engellemek bir süredir sosyal de- mokrasiye biçilen işlevlerin başında geliyor. Ger- çekten de sosyal demokrasi, "gidtşe uyum" ile "gidişe direnme" gibi iki uç tutum arasında, kü- reselleşme sürecini -sözcüsü olduğu değerier doğ- rultusunda- etkileme ve denetleme işlevini üstlen- melidir. ,,_ • „ <• Yİİtirde BAYRAM FİLMLERİ SAU (î. Gün) TRT 1 16.10 ALTIN PEŞtNDE TRT 1 22.20 YA YA YA ŞA ŞA ŞA TRT 2 19.00 DALAVERE TRT 3 12.00 KARAYAĞIZ Yon.. Michael Anderson -f Oyn.: Jill Eikenberry, Art Hidle, Ari Magder ,, \ . Yön.: Ümit Efekan . ; Oyn.: Uyas Salman, Deniz Akbulut, Münir Özkul • , Yön.: Colin Higglns Oyn.: Goldie Hawn, Chevy Chase, Burgess Meredlth, Dudly Moore Yön.: James Hill ' .. . Oyn.: Mark Lester, Walter Sezak TRT 1 16.10 ADtLE TEYZE TRT 1 22.20 PARKTA ÇIPLAK AYAK TRT 2 19-30 DİYET TRT 2 00.10 ÎNSANFAKTÖRÜ TRT 3 12.00 ŞEHİRLİ ZÜPPELER Yön.: Alev Akakar Oyn.: Adile Naşit, M.Hekimoglu, Münir Özkul °~ Yön.: Gene Saks Oyn.: Robert Redford, Jane Fonda Yön.: Ö.Lütfi Akad Oyn.: Hûlya Koçyiğit, Hakan Balamir Yön.: Otto Preminger Oyn.: Richard Attenborough, Nicol Williamson, Derek Jacobi Yön.: Ron Undenvood " •• Oyn.: Billy Crystal, Daniel Stern ^ " TRT 1 16.10 TRT 1 22.20 TRT 2 1930 TRT 2 22.30 TRT 2 2320 BABAM, MELEK VE BEN Yön.: Rick Wallace Oyn.: Judge Reinhold, Carol Kane KNAYÎLER KRAU MURTAZA Yön.: Cevat Okçugil Oyn.: Erol Büyûkburç, Emel Büyûkburç APTALAŞK . Yön.: Yücel Uçanoglu Oyn.: llyas Salman, Pembe Mutlu TITANIC (Belgesel) v StVlR KRlZlNtN Yön.: Pedro Almadovar Oyn.: Antonia Banderas, Carmen Maura Yön.: Joe Camp Oyn.: Peter Breck, Cynthia Smith, Christopher Connelly EŞtĞtNDEKt KADINLAR BEISJ1 NtSAN CUMA (4. Gün) İ TRT 1 16.15 TRT 2 19.55 TRT 3 12.00 TAÜH KUŞU SÜPER BABA CHARLIE VE LOUIS Yön.: T.Gürsu Oyn.. Gökhan Gûney, Adile Naşit, Halit Akçatepe Yön.: Sun Gültekin • Oyn.: Erol Günaydın, Ayşen Gruda Yön.: Joseph Vilsmaier Oyn.: Fritzi Eichhorn, Floriane Eichhorn Tüm Mersinlilerin mübarek rCtrrban Bayramı'nı kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim. HALtL KURtŞ MERStN BÜYÜKŞEHtR BELEDtYE BAŞKANI Üyelerimizin bayramını kutlar, başan, sağhk ve mutluluklar dileriz. Not: 9 Nisan Persembe 10.00'dan itibaren şube merkezinde üyelerimizle bayramlaşma yapılacaktır. Elektrik Mühendisleri Odası Istanbul Şubesi Sağlıklı Bir Kalp Dileği ile Bayramınızı Kutlarız TÜRK KALP VAKFI Muayene, Teşhis, Tedavi 19 M«yu Cd. NO: 8 Şifll/İSTANBUL Td: (*J12) 212 91VI (pbı) lt Hıt Fıks: («212) 212 tt 35 BAYRAMDA SEVDÎKLERÎNlZE HEM KÎTAP HEM CD ARMAĞAN EDIN (Salt Salı, Çarşamba, Perşembe kapalıyız) ^ Cumhuriyet kitap kulübü Isttklal Cad. (Aksanat karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82 PENCERE Dünden Bugüne Kurban Bayramı Bir zamanlann köşe yazarlığında eski bayram- lardan söz açmak görenekti. Refîk Halit ya da Refi Cevat1 ın geçmiş zama- na sallandırdıklan iskandiller Osmanlı Imparator- luğu'nun son yıllarına uzandığından, yitik bir dün- yada yaşanan bayramları günümüze taşır gibiy- diler. Çocukluğun atlıkarıncasına yaşlılıkta binerek anılan mahmuzlamak, bir yazı yöntemidir. Günümüzde buna ne diyorlar?.. 'Nostaljik takılmak..." Cumhuriyetin ilk döneminde bayram, şairin ün- lü dizelerine nasıl yansımıştı: Bugün bayram Bayram bize mahrem Sultanım biçarem Doldur içelim Ben aşkınla şad Sen sineler kuşat Devir Cumhuriyet Doldur içelim Nostaljik takılmanın şürinde dizeler, hüznün tes- pihindeki imamenin püskülünden sarkan iplikle- re dönüşüyorlar; ama herkesin bildiği gibi "erken cumhuriyet"te kurban bayramlan büyük bir huzur içinde kutlanırdı; ülke henüz tanm toplumunun coğrafyasını sengiliyordu; köylerle köy azmanı ka- sabaların doğası, kurban kesimine elverişliydi; kentlerin her mahallesinde en azından birkaç ye- şil arsa bulunurdu; kurban derilerinin "Türk Hava Kurumu"na bağışlanması, dinsel bayramın ulusal- laşmasına da yol açıyordu. O günleri çocukluğunda yaşayan bugünkü kö- şe yazan, sııian dökülmüş gizemli aynada güzel- leşen eski kurban bayramlarını renkli balonlar gi- bi şişirebilir. • Peki, sonra neler oldu? Kurban bayramlannı meydan savaşlanna dönüş- türan siyasallaşma nereden kaynaklandı? Çeşitli tarikat ve cemaatler, kurban derilerinden sağlanacak paralarla dinci politikanın kaynaklan- nı yaratmak yolunda nasıl örgütlendiler?.. Açık değil mi: Kurban derileri Türk Hava Kuru- mu'na bağışlanırsa, ülkenin ulusal savunmasma yatınm yapılır, tarikat ve cemaatlere verilirse, irti- ca politikasının karanlığına hizmet edilir. Yurttaş kestiği kurbanın derisini, mürteci şeyhin poposunun altına pösteki mi yapacaktır?.. Kurban kesimini tüm ülkede kamu yaranna ve sağlık yasalanna göre yentden düzenlemenin vak- ti gelmiş de geçmiştir. Kentleşen, betonlaşan, apartman ve aparkondu ormanına dönüşen, as- faltlaşan, kalabalıklaşan Türkiye'de milyonlarca hayvanın başıbozukluk içinde kesilmesi, çağdışı bir oluşumu sergiliyor. Sokakta caddede namaz kıhnamaz; ibadet, tra- fiği kesemez; Tann'ya tapınmanın edebi erkanı var... Kurban kesimi de bir ibadet olduğundan düze- ne sokulması şarttır. Her şeyden önce her kurban bayramını irtica örgütlerinin meydan savaşınadö- nüştüren kargaşadan bu ülke kurtanlmalıdır; sağ- lık koşullanna ve yurttaşın güvencesine öncelik ve- rilmelidir; hiçbir çağdaş demokraside, kişinin is- tediği hayvanı istediği yerde boğazlaması özgür- lüğü yoktur. Bayramlanmızı irticaya teslim etmeyelim!... • Erbakan 26'ncı kez hacca gitmiş.. -' Hem ayıptır, hem günahtır. Bu, Müslümanlık değil!.. Sabahattin Ali'yi a n m a gecesi (ÖLÜMÜMÜN SO. YILINDA) Sunanlar: Metin Belgin - Şahnaz Çakıralp D'ıa Gösterisi: Isa Çelik Ölûmünün SO. Yılındo Sabahatiin Mi • Mnol Bthromoghı Saboholtin Ali'ye Ağıt • Foure/Begie, Soint-Soens/Kuğunun Ötömü Viyolertsel: Rahşan Âpay, Arp. Günce Koral Sabahattin Ali Siirleri * Zeliho Berksoy Öykûleriyle Sobahattin Ali • Doğon Hıılon $ Sabahartin Ali Şorkılon • Nükhel Duru Romanlarıyla Sabohottin Ali • Konur Ertop Anılarda Sobahattin Ali • Müzehher YâNû - Rasıh Nuri lleri Sobahottin Ali Dosyosı • Turgırt Kozon Sabohottin Ali Şiirleri • Zafer Eroin Sabahottin Ali Şarkıton » Edip AkboYram Atatirk Kültür M*rk*zi (AKM) BSyik Saloa Tskfim, İstaabvl 18.4.1998 Cunmtes, soot20.30 Dawtiyd«r iqn: AKM Göderi (Taksim Ael: 2SI 5« 00-254) CumİNnyıi tüq> Kdûb (Taksin Aefc 252 3181) KHap Soroyı (Cafolojlu/W: S27 7912) BOYABAT KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1995'110 Davacı Orman Işletme Müdürlüğü tarafından davalı- lar Ali Osman Kara ve arkadaşlan aleyhine açılan tespi- tin ıptali davasının yapılan açık duruşması sırasında ve- nlen ara karan gereğince; Davalılardan adresleri tespit edilemeyen ve nüfus kayıtlan tam olarak tespit edileme- yen Mehmet Ali kızı Kezban Demir, Hasan kızı K.ezban Detnir. Mehmet Ali oğlu Satılmış Demır ve Isreail oğlu, Dursun Demir'e ilanen tebligat yapılmasına ka>ar veril- miş olup, davalılar adına açılan davanın duruşması 13/05/98 günü saat 10.00'a bırakılmış olup. belirtilen gûn ve saatte mahkeme salonunda hazır bulunmadıklan veya bir vekille temsil edılmediklen takdırde ya-gılama- ya yokluklannda devam edıleceği ve hüküm venleceği meşruatlı davetiye makamına kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 04.02.1998 Basın: 6330 DENÎZLt ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996/1051 Davacı Emin Kaya tarafından davalı Cemile Kaya aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargıtaroası sırasında venlenara ka- ran gereğince; Davalı Cemile Kaya'mn adresi tüm aramalara rağmen bulunamadıgmdan dunışma günü ve dava dılekçesinin ilanen teblıf edılme- sine karar verilmekle duruşma günü olan 15 5 1998 günü bızzat gelmesı veya kendisını temsil ettırmesı, aksı halde yokluguıda yjr- gılama yapılacağı uyansı ile da\a dilekçesi ilanen tebliğ olunur. Basın: 14678
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle