Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 NİSAN 1998 PAZAR
10 PAZAR KONUGU
Zor bir dönemde görevini başarıyla sürdüren TGC Başkanı Nail Güreli ile basın ve demokrasi üzerine
Cemiyet birçok 'ilk'e imzaatüSUNJJS Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), ülkemizde gazeteciler için önemli
" bir meslek örgütü olmasmın yanı sıra ciddi işlevleri olan bir sivil toplum
kuruluşu. 2600'ün üzerinde üyesi var. Türkiye çapında bir şemsiye örgüt. TGC'nin ge-
çen hafta genel kurulu yapıldı. Genel kurulda esas olarak iki liste çarpıştı ve Nail Güre-
li'nin yönetim kurulu, onur kurulu, denetim kurulu ve balotaj kurulundan oluşan 31 ki-
şilik listesi tek bir fire bile vermeden seçimleri aldı. Genel kurul seçimlerinden önce Na-
il Güreli'ye, onun bir önceki yönetim kurulunda üye olarak bulunan bazı arkadaşlan sert
eleştiriler yönelttiler. Güreli'yi, polislerce öldürülen Metin Göktepe'nin gazeteci sayıla-
mayacağı görüşünü savunarak Göktepe cinayeti davasını hiç aksatmadan izlemekle suç-
lamaya çalıştılar. Çağımızın sivil toplum çağı olduğunu unutup ya da bu bilgiye ulaşa-
mamış olmanın kendilerini düşürdüğü durum içinde sivil toplum kuruluşlannı karalama-
ya çalıştılar. Ama sonuç aleyhlerine oldu. Üstelik demin de dediğimiz gibi Güreli'nin lis-
tesi tek bir fire vermeden seçimleri kazandı. TGC'nin yeni yönetim kurulu görev dağılı-
mı yaptıktan sonra, başkanhğı yeniden üstlenen Nail Güreli'yle genel kurulu, TGC'nin
işlevini, Türkiye'de basın ve medyamn bugün içinde bulunduğu durumu, sivil toplumu,
tekelleşmeyi konuştuk; basın ve medyamn sorunlanna çare aradık.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
Türkiye Gazeteciler Cemiyetigenel ku-
rulunun seçim sonuçlarım nasıl değerlendirdi-
niz?
- Genelde bu tür meslek örgütlerinde olsun, si-
vil toplum örgütlerinde olsun, listeyi temsil eden
kişinin aldığı oy o güne kadar izlenen politikanın
genel kurulca onaylandığını gösterir. Listenin ka-
zanmasına, çoğunlufun elde edilmesine rağmen
en üst düzeyde alınan oy ya da o kurumun tem-
silcisi orta sıralarda kalır, oy kaybına uğrarsa po-
litika belki bir ölçüde tartışma götürebilir.
Ama o temsilcinin aldığı oyun yüksekliğinin
oranı, politikanın kesinlikle onaylandığının işare-
ti sayılır. Bu teamüldür; genel yorumlamadır. Ben-
ce, bu genel çizgiyi çizdikten sonra, Türkiye Ga-
zeteciler Cemiyeti açısından da baktığımızda üye-
miz, gazeteci, şair dostumuz Ayhan Yetkiner'in
bir sözüyle bunu tanımlamak isterim.
Ayhan Yetkiner telefon etti ve "Sizi değiL Tür-
kiye Gazeteciler Cemiyeti'ni kuduyorum" dedi.
Buda, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin tavnnın
genel kurul tarafından da onaylandığının çok şa-
iranebir ifadesı...
Çalışmalar, politikalarelbetteeleştirilebilir. Bu-
na zaman zaman muhatap olduk. Kongre öncesin-
de de, daha önceki zamanlarda da, kongre süre-
cinde de bu eleştirilere uğradık; bu da çok doğal-
dır. Ama son değerlendirmede Türkiye Gazeteci-
ler Cemiyeti'nin en üst, belirleyici organı olan ge-
nel kurul bütün bu eleştirilere cevap vererek bu-
güne kadar izlenen politikalann, çalışmalann
doğru olduğunu onaylamıştır. Bunlann devam et-
mesi için de çok önemli ölçüde güç vermiştir.
Tabii, dikkati çeken bir başka nokta da, 51 yıl-
lık Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin tarihinde
görülmedık biçimde sadece yönetim kurulu için
değil, denetçiler kurulu. onur kurulu ve balotaj ku-
rulunun. yani 31 kişilik listenin tümünün bir tek
fire vermeksızın seçilmesidir. Bu da çak önemli
bir aniam taşımaktadır. , .
Bu seçim yeni yönetime önemli ölçüde güç ver-
miştir. Sanıyorum, Türkiye Gazeteciler Cemiye-
ti üyelerine de moral vermıştir. Ama aynı zaman-
da bütün organlanyla birlikte yeni yönetime da-
ha büyük sorumluluk yüklemiştir. Bizler, yeni yö-
netim olarak bu sorumluluğun bilincinde olduğu-
muzu biliyoruz ve bunu da açıkça deklare ediyo-
ruz. Bütün gözlerin şimdi daha çok üzerimizde ol-
duğunun bilincindeyiz.
MH^H Bu sonucun ahnmasmdaki en büyük
başanpayı sizce negibi çalışmalardan ve eylem-
lerden kaynaklantyor?
- Biz bu sonucu, tek başımıza Türkiye Gazete-
ciler Cemiyeti olarak almadık. Siz de çok iyi bi-
liyorsunuz ki, iki dönemden oluşan dört yıllık ça-
lışma süremizde özellikle üzerine eğildiğimiz so-
runlan kamuoyuyla birlikte, kamuoyuna mal ede-
rek götürmeyi önde tuttuk. Basın özgürlüğünü,
demokrasiyi, gazeteciliğin öbür sorunlannı tartı-
şırken, saldınya uğrayan bir gazetecinin hakkını
korurken dahi bunlann kamuoyunu ilgilendirdı-
ğini anlatmaya çalıştık; onu önde tuttuk.
Ve gördük ki bu kamuoyu, sokaktaki sade va-
tandaş tarafından çok iyi algılandı, anlaşıldı ve be-
nimsendi; destek de gördü. Ben bunun çok yakın
tanığı oldum.
Biz demokrasiyi, basın özgürlüğünü çeşitli ve-
silelerle savunuyorduk. Halk bunu gazetelerden,
televizyonlardan izleyebildiği kadanyla izliyordu.
Gördük ki halk basın özgürlüğünün, demokrasi-
nin kendi hayatıyla doğrudan ilgili olduğunu al-
gılamış. Bizi bu yolda desteklediğini de çeşitli
vesilelerle ifade etti. Bu da memnunluk verici bir
gelişme.
^ ^ ^ ^ B Kamuoyuyla böylesine bütünleşme ça-
lışmasım, yakın birgelecekte başka sivil toplum
kuruluşlarıyla işbirliği yaparak geliştirmeyi dü-
şünüyor musunuz?
- Bu konuda yeni yönetimimiz karar verecek-
tir. Çağımız, bilgi çağı olmasmın yanı sıra sivil
toplum çağı olarak da kabul ediliyor. Bugün bü-
tün dünyada sivil toplum kuruluşlan hükümetler
ve devletler katında benimseniyor ve kabul edili-
yor.
^ ^ ^ ^ B Zaten bunlar baskı gruplart değil mi?
- Evet. Ülkelerin ikili ilişkilerinde dahi, hükü-
metlerin yanı sıra, hatta onlardan önce sivil top-
lum kuruluşlannın eğilimleri dikkate alınarak
bunlar düzenleniyor. Sivil toplum böylesine
önemli.
Ülkemizde ise yeni yeni sivil toplum anlayışı
gelişiyor. Görevim icabı katıldığım çeşitli toplan-
tılarda, panellerde söz alan hükümet erkânı, ba-
kanlar, başbakanlar sivil toplum örgütlerinin öne-
minin altım çiziyorlar. Bunu da memnunlukla gö-
rüyorum.
Bugün sivil toplum kuruluşlannı görmezden
gelmek, bunlan önemsememek ancak olaylan,
dünyayı izlememekten ve bilgi noksanlığından
kaynaİclanabilir, diye düşünüyorum.
^^^^m Yani bir anlamda çağdışı kalmak mı?
-Biranlamda öyle, tabii. Bugün çağın gerekle-
rini, çağın koşullannı, çağın olanaklannı dikkate
almak, değerlendirmek ve onlardan yararlanmak
gerekir.
Yeni yönetim kurulumuzun bu anlayışla ve Tür-
kiye Gazeteciler Cemiyeti'nin 51 yıllık geçmişi-
ni, birikimini, etkinliğini ve gücünü dikkate ala-
rak değerlendıreceğini düşünüyorum.
Zaman zaman belli çevrelerden, kimi
üyelerden kongre öncesinde ve kongre sırasında
olsun, "Cemiyet vurduğu yerden ses getirmeli-
dir", biçiminde bir söylem dile getirilerek Türki-
ye Gazeteciler Cemiyeti vurduğu yerden ses ge-
tirmemekle eleştirildi. Siz bu eleştirilere katüıyor
musunuz?
- Bunda da bence tek yanlılık ve haksızlık var.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti \-urdugu yerden s-
es getirmiştir. Bunu somut bırkaç örnekle değer-
lendirmek mümkün.
Refahyol hükümeti döneminde, 'sansüryasası'
diye anılan eski Adalet Bakanı Şeyket Kazan kay-
naklı bir taslak gündeme geldi. Üstelik bu, Mec-
lis'ten süratle geçirilecekti.
^m^^m Yangından mal kaçırır gibi mi?
-Tam öyle. Ve o zaman Türkiye Gazeteciler Ce-
miyeti önde olmak üzere 50'yı aşkın gazeteciler
cemiyetlerinin başkanları Ankara'da toplandı.
TBMM Başkanı'na gitti, deklarasyon verdi. Bu,
TBMM Başkanı tarafından çok olumlu karşılan-
dı. Ve gününde bütün parlamenterlere, çoğaltıla-
rak ulaştınldı.
Biz, parti temsilcileri ve bu arada gazeteci mil-
letvekillerini gördük; parlamento içinde, baskı
grubu olarak temaslarda bulunduk. Topluca Anıt-
kabir'e gittik, çelenk koyduk. Anıtkabirdefterine
de bu konuda bir mesaj yazdık. Bütün bunlar
önemli bir kamuoyu oluşturdu.
NAİL GÜRELİ
lstanbul 1932 doğumlu. Mesleğe 1952 yılında
Hizmet gazetesinde muhabir olarak başladı.
Son Posta, Son Telgraf, Tan, Akşam, Vatan,
tkdam, Hürriyet Haber Ajansı, Hürriyet,
Güneş 'te, gazeteciliğin çeşitli dallannda çalıştı.
Halen Milliyet 'te çalışıyor. TGS ve Cemiyet
yarışmalannda 12 ödül kazandı, ayrıca
röportaj yazımında Türk Dil Kurumu ödülünü
aldı. 1959 yılında yılın gazetecisi seçildı. Evde
Kalmış Kızlar', 'iki 1 Mayıs'. 'Bilimsel Lokum ',
'Seçim Otobüsü', 'Cinsel Mutluluk',
'Atatürk 'ten Sonra Atatürk'. 'Insamyla Sazıyla
Sözüyle Yöre Yöre', 'Mürekkepbahğı', 'Biz Bu
lhtilali Niye Yaptık', thtilalin Gülleri',
'Onuncu Ses', 'Cehennem Kahkahası',
'Astsubaylar' kitaplanyayımlandı. Türkiye
Gazeteciler Sendikası 'nın çeşitli kademelerinde
çalıştı, genel başkanlık görevi yaptı. 18 Mart
1994'ten beri TGC'nin Başkanı. Cemiyetin
Bizim Gazete adlı günlük gazetesini
gerçekleştirdi. Cemiyetin kurucusu Sedat
Simavi adına sürdürülen Sedat Simavi
Ödülleri 'nin cemiyet bünyesine ahnmasını
sağladı, 50 'yi aşkın Gazeteciler Cemiyetlerinin
güçbirliğini sağlamak amacıvla Gazeteciler
Cemiyetleh Başkanlar Konseyi 'nın oluşumuna
öncülük etti. Basın özgürlüğünün ve mesleğin
saygınlığımn korunması yolunda yoğun uğraş
verdi. Mine Güreli ile evli ve bir evladı var.
Basın şerefkartı taşıyor.
tecilik çoksesli bir meslek. Bu meslekte çok çe-
şitli görüş sahipleri olabilir. Bazı gazeteciler res-
mi ideolojiyi, devlet söylemini uygun görebilir-
ler. Olaya o açıdan bakabilirler.
Bu da tabii Türkiye'de demokrasinin ve basın
özgürlüğü kavramının tam anlamıyla yerleşmiş
olmaması, demokrasi kültürümüzün yerleşmeme-
sınden kaynaklanıyor. Demokrasi kültürü yerle-
şip kökleştikçe bu tür söylemler taraftar bulma-
yacaktır.
Nitekim, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti genel
kurulunun verdiği sonuç da bu yönde çok umut
vericidir. Demek ki bizlerin, demokrasinin, basın
özgürlüğünün yerleşmesi yolunda verdiğimiz mü-
cadele bunun yayılıp toplumda kökleşmesi bakı-
mından olumlu sonuç vermiştir.
Dunışmalann izlenmesi konusuna gelince...
Bu. bizim görev anlayışımızın doğal sonucudur.
İşte. vurduğu yerden ses getirme anlayışının. bir
sonuca ulaşma azminin doğal bir uygulamasıdır.
Çünkü bir olay hakkında, laf olsun diye, yasak
savma gibi bir tek bildiriyle, bir tek kararla, bir
tek açıklamayla görevinizi tam yerine getirmiş ol-
mazsınız. Bunun sonucunu alıncaya kadar takip-
çisi olmanız gerekir. Bu, birtakipçilik anlayışıdır.
Gerek başlangıçta olaya sahip çıkarken, gerek
son aşamasma kadar takipçiliğini yaparken tama-
mıyla tarafsız, mesleki açıdan düşünerek, demok-
rasi. basın özgürlüğü açısından düşündük. Taraf-
sızlığımızın kanıtı olarak başka örnekler de var.
Selam gazetesinin yazıişleri müdürü ve Anka-
ra temsilcisi iki meslektaşımızın Rusya'da rutuk-
lanmalan üzerine Uluslararası Basın Enstitüsü
(IPI). Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ).
Rusya Gazeteciler Bırlıği olmak üzere neredeyse
dünyayı ayağa kaldırdık. Bunun da takipçisi ol-
duk. Defalarca mektuplar yazdık.
Bizim girişimlerimiz üzerine uluslararası kuru-
luşlar Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Boris
Yeltsin'e mektuplar yazdılar. Bu konuda Dışişle-
n Bakanlığımızı devamlı baskı altında tuttuk. Tek
bir duyuru, bir başvuruyla ışin peşini bırakmadık.
Onda da sonuç aldık. Selam gazetesinden bu iki
arkadaşımız serbest bırakıldıktan sonra, gazete-
den temsilciler gelip bize teşekkür etme kadirşi-
naslığında bulundular.
^ ^ ^ ^ * Peki, aynı kadirşinaslığı genel kurulda
size muhalefet eden arkadaşlarınızdan gördünüz
mü?
- Aynı kadirşinaslığı kongre platformunda bize
muhalefet eden arkadaşlanmızdan beklemek ge-
rekmez.
Ama bu konulann aslında kongre malzemesi
olarak kullanılmaması gerekirdi, diye düşünüyo-
rum. Bunlar, basın özgürlüğü üzerinde herkesin
Yeniden büyük bir farkla Cemiyet Başkanhğı'na seçilen Güreli, gazetecilerin. sorunlanna sahip çıkmasını istiyor.
Ertesi gün. genel görüşmeler sırasında TB-
MM'deki görüşmeleri topluca izledik. Genel gö-
rüşmenin tansiyonu beklenenin tersine, düştü. Ar-
kadan da yasa taslağı Meclis'e getirilmedi ve o iş
kaldı. Yani, v'urduğumuz yerden ses getırdık.
Bir başka örnek, yazıişleri müdürlerinin ceza-
lannın ertelenmesı konusundakı kanun. Onda da
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti somut bir metinle
ortaya çıktı. Bu metin üzennde tartışma açtı. Ana-
yasa'dan kaynaklanan yasaklar ve engeller nede-
niyle istediğımız genişlikte ve çapta düşünce suç-
lannı. cezasmı kaldıran bir sonuç almak mümkün
değildi. Bunu da gördük.
Ama mevcut koşullarda mümkün olanı sağla-
mak üzere taslağı götürüp hükümete verdik. ta-
kipçisi olduk. Yapılan görüşmeler sonunda, bilin-
diği gibi yazıişleri müdürlerinin cezalannı ertele-
yen ve davalannı erteleyen bir yasa çıktı.
Bundan da bir hayli yazıişleri müdürü meslek-
taşımız yararlandı. tşte burada da vurduğumuz
yerden ses getirdik.
Bunun dışında Radyo-Televizyon Yasası'nda i-
ki maddelik değişiklik alelacele geçirilmek isten-
di. Onun bir maddesi kamuoyu ve bizce de kabul
edilebilir bir maddeydi. Ekran karartması ve te-
levizyon yayımının durdurulmasını kaldınyordu.
Biz bunu zaten öteden beri savunuyorduk.
Ama asıl sorunumuz, yasanın tümüyle değişti-
rihnesi, bundan bütün anti-demokratik hükümle-
rin ayıklanmasıydı. Başta da, Radyo Televizyon
Üst Kurulu'nun (RTÜK.) oluşum şeklı vardı.
Fakat bir başka maddede de asıl tekelleşmeye
ve sermayenin merkezileşmesine olanak sağlaya-
cak değişiklik öngörülüyordu. Biz, cemiyet ola-
rak ona karşı çıktık. Bir deklarasyon yayımladık.
Deklarasyonumuzdan sonra o hızlı çabalar durdu.
İşte, yine \iırduğumuz yerden ses getirmiş olduk.
Metin Göktepe olayında da vurduğumuz yer-
den ses getirdik. Onun sonucu üzerinde tartışma-
ya gerek görmüyorum. Basında faili meçhul, du-
\ardan düştü de öldü. denen, ama Metin Gökte-
pe gazetecilik yaparken polis gözetiminde öldü-
rüldüğü sabit olan bir olayın yargıya gitmesini
sağladık.
Yargının sonucu yine bizim hukuk sistemimı-
zin, yargımızın bağımsızlığının getirdiği tartış-
malar çerçevesinde verilen ceza tatmin edicı de-
ğil. Ama sonuçta bir mahkûmiyet tescil edildi. Ve
gerek savcının iddianamesi, gerekse de mahkeme
karannda 'gazeteci' diye anılan Metin Göktepe'yi
öldüren polısler mahkûm edildi. Mahkûm edil-
mek önemlidir.
Evet, ceza yetersizdir. ama mahkûm edilmele-
ri önemli bir olaydır
^ ^ ^ ^ * Bu, kendi benzerleri içinde ilk ve tek ör-
nek, değil mi?
- Evet. Bunu, olaylan takip edenler ifade edi-
yorlar. tt
Tûrldye'debir'ilk1
igerçekleştirdiniz'',di-
yerek bu kadirşinaslığı gösteriyorlar. Bu da. vur-
duğumuz yerden ses getirmenin bir başka kanıtı-
dır.
Aynca, cemiyet binasına giren polisler tarafın-
dan tartaklanan gazeteciler olaylannda da bu po-
lislerin cezalandınlmalannı sağladık. Burada da
vurduğumuz yerden ses getirdik.
Belki mizahi bir biçimde. "Gösterin,nereyevu-
rulacaksa vuralım ve ses getirelim" demek de
mümkün.
^ ^ • • B Metin Göktepe davasını çok yakından
iziediğiniz için birtakım çevreler tarafından eleş-
tirildiniz. Bu çevreler, "Metin Göktepe gazeteci
değildir " dediler. Hatta Metin Göktepe 'nin ga-
zeteci olmaması, onun öldürülmesine yol açan
kabul edilebilir bir neden olarak gösterilmek is-
tendi. Siz buyaklaşımları nasıl değerlendirdiniz?
- Bu söylem ilk kez dönemin tstanbul Emniyet
Müdürü Orhan Taşanlar tarafından dile getirildi.
Bu bir yerde, resmi ideolojiyi. devletin görüşünü
yansıtan bir söylemdi. Özellikle Türkiye koşulla-
nnda elbette bunun da yandaş bulması doğaldı.
di...
Bazı gazeteciler de bu görüşü destekle-
- Türkiye koşullannda yandaş bulabilir. Gaze-
mutabık kalması gereken kavramlardır. Bunlara
hepimizin sahip çıkmamız lazım. Bunlar üzerin-
de muhalefet yapılmaz; yapılmaması gerekir.
Kongrede bunlar üzerinde bir seçim hesabının ya-
pılmaması gerekir.
• ^ ^ H Ama bu unsurları kullanıp muhalefet
yapanlar kongrede pek de basarüı olamadüar...
- Baştan beri de söylediğimiz gibi Türkiye Ga-
zeteciler Cemiyeti. en üst organı olan genel kuru-
luyla olaya doğru damgayı vurmuş ve sahip çık-
mıştır.
Ama bütün bunlar artık geride kaldı. Biz bun-
lann üzerinde durmuyoruz. Yeni yönetim kuru-
lundaki arkadaşlanmız da. yönetim kurulumuzun
tümü olarak bunlan geride bıraktık. Biz yine çok
geniş bir şemsiye altında gazeteci ve yayın orga-
nı farkı gözetmeksizin bütün meslektaşlanmız ve
mesleğin sorunlanna sahip çıkmayı düşünüyo-
ruz, amaçlıyoruz. Çalışmaîanmızı bu yolda sür-
düreceğiz.
Zaman zaman bu çokseslilik eleştiriliyor. Za-
man zaman çifte standart uygulamakla suçlandı-
ğımız da oldu. Ama nerede çifte standart uygula-
dığımızın da somut bir örneği yok.
Önıeğin Akit gazetesinin yazan Yaşar Kaplan
askeri mahkemece tutuklandığı zaman tepki gös-
teren tek kuruluş biz olduk. Ama daha sonra ay-
nı organ tarafından 'çifte standart uyguhıyorlar'
diye çok somut bir suçlamayla karşı'laştık.
Bu bir haksızlık. Onu yazan arkadaşımız bir
hafta önce kendi gazetesinde birinci sayfada çı-
kan bizim tepkimizi görseydi herhalde 'çifte stan-
dart' suçlamasını yapmazdı.
Keza, Selam gazetesi mahkeme karanyla 15
gün süreyle kapatıldığı zaman yine biz karşı çık-
tık. Onun yanı sıra radikal sol eğilimli gazetele-
rin Güneydoğu'ya girmelerinin yasaklanmasına
da aynı anda karşı çıktık. Böylesine demokratça,
böylesine tarafsızca davranmaya özen gösteren
bir kuruluşun. bir yönetimin çifte standart uygu-
lamakla suçlanması sadece havada kalır.
Ben bunlan, zaman zaman gördüğümüz basın
meslek ilkelerinin ihlali olarak değerlendiriyo-
rum. Fazla üzerinde durup sorun yapmayı da ge-
rekli görmüyorum.
Çünkü zaman içinde onlann da doğruyu görüp
takdir edeceklerini umuyorum.
•ü^^H Şu anda basın ve medyada çalışanlann
haklarını koruyacak hiçbir sosyal güvence yok.
Büyük medya kuruluşlarında çalışanlar 212 nu-
maralı kanun kapsamından çıkanhp 1475 nutna-
ralı İş Kanunu kapsamına alınıyorlar. Bu uygu-
lamalara karşı ne gibi bir çalışma yapmayı dü-
şünüyorsunuz.
t
- Türkiye'de sendika önemli bir sorun. Basın
sektöründe bu, çok daha ağır ve ciddi bir sorun
halinde. Ne yazık ki, Cumhuriyet gazetesi ve bir-
kaç haber ajansı dışında hiçbir yayın kuruluşun-
da toplusözleşme yok. Türkiye Gazeteciler Sen-
dikası buralarda toplusözleşme yapabilecek ço-
ğunlukta değil.
Bu, Türk basınının büyük bir zaafı ve demok-
rasinin de ayıbı, bence. Biz bunun ortadan kaldı-
nlması için bir baskı grubu olarak üzerimize dü-
şeni yaptığımızı düşünüyorum. Her vesileyle,
Türkiye'de basında sendikalaşmamn yararlı ola-
cağını savunduk.
Bugün sendikacılık anlayışının dünyaya para-
lel olarak Türkiye'de de değiştiğini, yeniden top-
lusözleşmeye ve sendikalaşmaya dönüldüğü za-
man bundan işverenlerin de yararlanacağını hep
söyledik.
Bunlann ötesinde, bizim yasal gücümüz yok.
Biz Türkiye Gazeteciler Sendikası gibi bu konu-
da yasal muhatap değiliz. Ancak, sendikanın bu
yasal yetki ve yaptınmlann sahibi olarak bu ta-
lepleri dile getirmesi mümkün. O da ancak toplu-
sözleşmelerle sağlanabilir.
Ne yazık ki yasalanmız da yetersiz. Bu yasalar
çalışanlann haklannı koruyacak nitelikte olmak-
tan uzak. 212 sayılı yasadan kimi işyerlerimizin
kaçış nedenini anlamak zor. Gerçekten 212 sayı-
lı yasa bugün onlara ekonomik açıdan da fazla bir
külfet yüklüyor değil.
1475 sayılı İş Yasası 'na gazeteci olarak çalışan-
lan almalan çok ters bir olay. Bunun giderilmesi
için işverenlerle temas etmek gerekiyor.
Ama bunun yanı sıra şunu da söylemek gere-
kir ki bu tür olaylarda olsun, basın özgürlüğü,
meslek ilkeleriyle ilgili uygulamalarda olsun, ya-
yın organlanmızın üst yöneticilerine de önemli so-
rumluluklar düştüğü kanısındayım.
Onlann bu tür gelişmeler, uygulamalar karşı-
sında işverenlere karşı uyancı görevlerinı, öncü-
lük görevlerini yerine getirmeleri gerekir, diye
düşünüyorum. Bu da tabii toplumsal bilincin ge-
reğidir.
Sendikaya sahip çıkmak, bireysel kahraman-
lıklann ötesinde toplu bir dayanışmanın gereği-
dir. Bunlann yapılması için, yönetim kurulu açık-
lamamızda da belirttiğimiz gibi, gerek Türkiye
Gazeteciler Sendikası'yla olsun, gerekse de Ga-
zete Sahipleri Birliği'yle olsun, ortak çalışmalar-
la. dayanışma içinde sorunlann üzerine gıdiîme-
si gerekiyor. Bu da çalışma programımızda zaten
Cemiyetin üyeleriiçin sosyalyardım ça-
lışmalan var. Bu çalışmaları anlatır mısınız?
- Emekli ve muhtaç üyelerimize yaptığımız sos-
yal yardımlar geçen yıllara göre katlanarak arttı.
Bu sosyal yardımlar bu yıl 6 milyar lirayı buldu.
Aynca, 2 milyar lirayı aşkın sağlık ve sosyal
yardım yapıldı. Dispanserimiz üyelerimize önem-
li bir hizmet veriyor. Orada 17 bin basın mensu-
buna bir yıl içinde hizmet venldi.
Bayram gazetesi gibi cemiyetimiz için önemli
bir gelir kaynağının ortadan kalkmış olmasına
rağmen gelir kaynaklanmızı geliştirip öbür har-
camalanmızdan kısarak sağladığımız birikimle
bunlan yenne getirdik.
Bunlann yanı sıra yeni döneme de önemli bir
maddi birikim devretmiş bulunuyoruz. Üyeleri-
mize sağlık ve kasko sigortası için indirimli ola-
nak sağladık.
Basın ve medyada bugün çok ciddi bir
tekelleşme var. Bu tekelleşmeyi kırmak amacıy-
la negibi bir çalışmayapmayı hedefliyorsunuz?
-Öncelikle. tekelleşmeyi kırmak için yasal ze-
minlerin hazır olması lazım. Bu bizde çok nok-
san. Radyo-Televizyon Yasası'nda bulunan hü-
kümler de bugün uygulanmaz halde. Kaldı kı onu
dahi ortadan kaldıracak bir değişiklik ginşimin-
de bulunuldu. Çok ciddi tepki göstererek bunu ön-
ledik.
Basında ve medyada tekelleşmeyi engelleye-
cek, onunla mücadeleyi sağlayacak yasal bir dü-
zenin, bir kurallar sisteminin getirilmesi gerekir.
Ama tekelleşme, bu tür yasalann uygulandığı ba-
zı ülkelerde bile önlenemiyor. Sermayenin mer-
kezileşmesinden, büyümesinden kaynaklanan te-
kelleşme olgusu yaşanıyor.
Bu tekelleşme basın özgürlüğü, çokseslilik kar-
şısında çok önemli bir engel. Bunun zaranda de-
mokratik rejime, çoksesliliğe oluyor.
Bunlann uygulanmadığı, basında tekel.eşme-
nin ağırlık kazandığı ülkelerde de aynı soanlann
yaşandığını göriiyoruz. Oralarda basın özgtrlüğü-
nün tam olarak uygulandığını söylemek mümkün
değil. Onlar da demokrasi, ama oralarda güçlü
olan medya gruplan çoksesliliğin önünde ânem-
li bir engel. Oralarda da çok egemen, çok güçlü
medya gruplan yönlendirici olabiliyor.
Her zaman söylediğimiz gibi, basın özgürlüğü-
nü demokrasiden, demokrasiyi basın özgürüğun-
den ayırmak mümkün değil. Demokrasi, lukuk
devleti olacak ki herkes hakkını alabilsin; huJcuk-
tan ve yargıdan hak ve adaleti bulabilsin. Onun
için biz diyoruz ki: Önce demokrasi
Kamuoyunun da desteğiyle bu yolda cnemli
mesafeler alabileceğimizi göriiyoruz. Anu bun-
lann olabilmesi için siyaset kurumunun yerli ye-
rine oturması gerekiyor. Siyaset kurumumız bü-
yük zafiyet içinde. Onun zaafindan ötürûlür ki
bugün medya dördüncü güç olmaktan çıkıpbirin-
ci güç haline gelmiştir. O nedenle de bu iç «p iliş-
kiler kamuoyunda kuşku yaratmaktadır. "ûrki-
ye'de bütün kurumlarda çok köklü bir refocn ge-
rekiyor.
Yasama, yürütme, yargı erkleri mutlakatendi
işlerinin gereğini yapmalıdırlar. Yerli yerim otu-
rup süratle işler hale gelmelidirler, soruriannı
çözmelidirler. Bu üç erk yerli yerine oturiuğu,
sonmlara çözüm ürettiği zaman da çok doğd ola-
rak basın da kendi işlevine dönecektir. Oradaci so-
runlann, bozulmalann, yozlaşmalann da cüzel-
mesi mümkün olacaktır.