15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1998 CUMA 12 KULTUR Ingiltere'de yaşayan viyolacı Ruşen Güneş, Türkiye'de klasik müzik dinleyicisinin arttığı görüşünde 'Gençlerinflgisineseviıriyorum 9 • Ülkemizde sık sık konser veren Ruşen Güneş, dünyada klasik müzik dinleyicisinin her geçen gün azaldığına dikkat çekerek,Türkiye'de özellikle gençlerin klasik müziğe büyük ilgi gösterdiğini vurguluyor: "Dünyanın birçok yerinde pop müzik, artık çok fazla dinleniyor. Elbette Türkiye'de de bu böyle, ama klasik müzik dinleyen gençler her geçen gün fazlalaşıyor. Festivalde gençlerin ilgisini görüp seviniyorum." ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Türkiye'nin dünya çapında yetiştirdi- ği sanatçılardan bin Ruşen Güneş. Henüz 25 yaşındayken Cumhurbaşkanlığı Sen- foni Orkestrası'nm sınav ile atanan ilk baş viyolacısı unvanını alan ve aynı gö- revi 1971'den bu yana yaşadığı Lond- ra'da sûrdüren sanatçı, 1988'den bu yana sojo viyolacılığını yaptığı Londra B.C.C. Senfoni Orkestrası'nın dışmda, Londra Yayh Dörtlüsü ile oda müziği ve solist- lik çalışmalanna da devam ediyor. Ankara Devlet Konservatuvan 'nda N. Remri Atak, Ingiltere'de F. Rkkfle, Ame- rika'da W. Primrosa ile çalışan sanatçı; Sotti, Haitink. Rostropovich, Barenboim, Guiiini, Mehta, RattJe. Tenstedt gibi şef- lerle sayısız plak ve konser çalışmalan için hemen hemen tüm dünyayı dolaştı ve birçoğuyla solist olarak konserler verdi. Adnan Saygun, Cengiz Tanç ve tlhan Usmanbaş gibi bestecilerin viyola yapıt- lannı ilk kez seslendiren Ruşen Gûneş; şef Rengim Gökmen yönetiminde dün Viyolacı Ruşen Güneş, bugün ve yann CSO'nun konserierine solist olarak kaülacak. (Fotoğraf: KADER TUĞLA) Milli Reasûrans Oda Orkestrası ile bir- likte konser verdi. Sanatçı, bugün ve ya- nn ise Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or- kestrası'yla birlikte iki konser daha ger- çekleştirecek. 1971 'den bu yana yaşamı- nı yurtdışında sûrdüren sanatçı, Türki- ye'de sık sık konser veriyor. Türkiye'de klasik müzik dinleyicisinin azımsanma- yacak ölçüde oldugunu belirten Güneş, özellikle lstanbul'un bu alanda önemli bir yer tuttuğunu söylüyor: "Büyük şehirlerde elbette müzik orta- mı daha fazla. Örneğin Londra'da >oğun bir müzik ortamı var. İstanbul'da da hay- li büyük bir kiüe klasik müziğe ilgi göste- riyor. tstanbul ve Ankara'mn dışındaki başka şehirierde de konserlerimiz oluyor. BirkaçgünönceAdana'dangeldim. Ora- da sadece bir orkestra \ar. Belki de izleyi- ci var, ama bu iyi değerlendirilmhor. Mü- ziğe yatınm. şehrin önemi ve büyüklüğü- ne göre değJşiyor." Dünyada klasik müzik dinleyicisinin her geçen gün azaldığına dikkat ceken Güneş,Türkiye"de özellikle gençlerin kla- sik müziğe büyük ilgi gösterdiğini vur- guluyor: "Türİdye'de klasik müziğe olan ilgi, her geçen gün artıyor. Çok dinleyki var. Dünyada klasik müzigin dinlenme oranı azalırken bu oran Türkiye'de artı- yor. Dünyanın birçok yerinde pop müzik, artık çok fazla dinleniyor. Elbette Türld- vc'de de bu bövle, ama klasik müzik din- leyen gençler her geçen gün fazlalaşıyor. İstanbul'a festival sırasında geldiğimde çoğunluğu gençlerin oJuşturduğunu gö- rüp seviniyorum." Müzik kariyerinin. yurtdışına gitme- siyle çok fazla ilgili olmadığını savunan Güneş. viyola çalan bir müzisyenin zaten keman ya da piyano çalan müzisyenler gibi alternatifi olmadığını, viyola reper- tuvannm az oldugunu ifade ediyor. Unlü şeflerie çalışmak önemli "Türkiye'de kalsay dım >ine aynı şeyle- ri yapardun" diyen Ruşen Güneş, viyo- lacılann orkestralarda çalmaya mecbur oldugunu belirtiyor. Dünyaca ünlü birçok şefle birlikte çalışan ve onlann tecrübe- lerinden yararlanmanın kendisi için her zaman büyük önem taşıdığını dile geti- ren sanatçı şunlan söylüyor: "Büyük müzisyenlerle çalışmak çok önemli. Çok iyi bir şefle çalışoğınız za- man onun tecrübelerinden, sözlerinden yararlanıyorsunuz; bu da size belli bir ha- yat tecrübesi sunuyor. Müzik içinde yapı- İacak şeyler sonsuz. Ünlü şeflerie çahş- mak elbetteçokönemli. Örneğin, Solti gi- bi bir şefle çalışmak bana çok şey katü. Müzik konusunda çok önemli şeyler söy- lerdi. tşte bunlan yakalamak çok büyük birşans." Pop kültürünü çok az takip ettiğini, gençlerle olan diyaloğunun sadece klasik müzik alanında oldugunu vurgulayan Güneş, gençlerle çalışmaktan büyük ke- yif aldığını belirtiyor. Paul Mc Cartney, Charles Aznavour, LizaMineDigibi birçok önemli isimleça- lışan Ruşen Güneş, "Boşsanız, teiefonla çağınrlarsa gküyorsunuz. Bu gayet nor- mal bir iş, televizyonda ya da stüdyoda gj- dip arkalannda çalıyoru m. Onlar çok tec- riibelL çok profesyonel müzisyenler. Her şeyi tadıyla yapıyorlar" dıyor son olarak. Gezici festival GAP Bölgesi'nde KüTtür Servisi - Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakülte- si'nin özgün bir sanat pro- jesi olarak 1994'te başla- yan Bilkent Uluslararası Anadolu Müzik Festiva- li'nin beşincisi, bu yıl do- ğu illerini kendisine sah- ne seçiyor. Bu çerçevede, Bilkent 5. Uluslararası Anadolu Müzik Festivali'nin ko- nuk olmayı hedeflediği bölgeler arasında Ankara, Kayseri, Malatya. Diyar- bakır, Batman, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Kah- ramanmaraş ve Gaziantep bulunuyor. BASSO, ge- çen yıl ziyaret ettiği yer- ler arasında bulunan Ka- padokya ve Sinop'un da dahil olduğu Karadeniz Bölgesi'nde de konserler gerçekleştirecek. Ülkemizin kültürel ya- şamına, sanatsal etkinlik- lerle katkıda bulunmayı a- maç edinen gezici festi- val, Anadolu'nun birçok yöresine yaptığı ziyaret- lerin kapsamını bu yıl bi- raz daha genişletiyor. Festival, uzun yıllar kültürel etkinliklerden mahrum kalan Anadolu insanını, sanatın büyülü dünyasında buluşturmayı ve sanat faaliyetlerini Anadolu'da yaygınlaştır- mayı hedefliyor. 'Dosthık ve banş' çağnsıyla, çok- sesli müziği Anadolu'nun her köşesine taşımayı ve oradaki oluşumlara ömek teşkil etmeyi hedefleyen Bilkent Uluslararası Ana- dolu Müzik Festivalı. ye- rel yönetim ve valiliklerin desteğiyle de Anadolu in- sanının sanata olan özle- mini gidermeyi amaçlı- yor. Bilkent Uluslararası Anadolu Müzik Festivalı, ünlü şef ve solistlerle ge- çen yıl düzenlenen 12 konser süresince 12.160 km katederek 50 binin üzerinde izleyiciye ulaş- mıştı. Ingiltere de sansürden geçen 'Lolita', Amerika da dağıtımcı bulamıyor LolitaAmerikalılan korkuttuKüttür Servisi - Adrian Lyne'in "Lolita^sı lngiltere'de sansürden geçerken Amerika'da biryılı aşkın süredir dağıtımcı bulamıyor. VTadi- mir Nabokov'un, 12 yaşmdaki bir kıza âşık olan orta yaşlı bir adamın öyküsünü anlattığı romanından si- nemaya uyarlanan film, sansürsüz gösterildiği birçok Avrupa kentin- de ise beğeniyle karşılanıyor. "Lolita"nın Amerika'da dağı- tımcı bulamaması, tutucu kesimin gündemindeki kürtaj maddesinin, şu günlerde yerini çocuk tacizi so- rununa bırakmasına bağlanıyor. Ünlü yönetmen Stanley Kubrick'in aynı kitaptan uyarladığı film. 1960'larda Amerika'da sansürsüz gösterilmiş ve tepki de çekmemişti. Adrian Lyne'in "Lolita w sında başrol oyna- yan Jeremy Irons. "Amerika'mn bir kesimi, sanıyorum yirmi yıl öncesine göre çok daha tu- tucu ve püriten... Film dağıtımcılan o kesimin tepkisinden çekiniyor. Başka bir deyişle, azın- uğın etkisinde kalıyorlar ve bence bu çok üzü- cü" diyor. Adrian Lyne'in filmi, Amerika'da çocuk pornografisiyle ilgili yeni ve sert yasalar yü- rürlüge girerken reklam ve moda piyasasında 'Lolita sendromu'nun ortaya çıkmasına rastlı- Adrian Lyne'in 'Lolita"sında Dominique Swain \e Jeremy Irons oynuyor. yor. Internette giderek denetlenemez hale ge- len pornografik yayınlar da Amerika'da yoğun bir tepkiyle karşılanıyor. Pornografik çocuk yayınlan yapanlar 30 yıla kadar hapis cezası- na çarptınhrken. Kaliforniya'da çocuklan ta- ciz edenlere "kimyasa! yollarla hadım etme" cezası gündeme geliyor. Adnan Lyne, "Lolita"yı çekerken bazı ya- sal önlemler almayı unutmayarak seks sahne- lerinde Lolita'yı oynayan 15 yaşmdaki Domi- nique Svvain'in yerine dublör kullanmış. An- cak filmde Swain ile Irons'ı ateşli öpüşme sah- nelerinde izleyebiliyoruz. Kubrick'in versiyo- nunda Lolita, Irons'ın canlandırdığı Humbert karakterinin yanağına an- cak bir öpücük kondurmuştu. "Lolita''dan önce "Öidüren Cazi- be" ve "Ahlaksız Teklir gibi film- lere ımzaatan Adrian-Lyne, Nabo- kov'un kitabına sadık kalmaya çalış- tığını söyleyerek, kitapta da, filmde de Humbert karakterinin kötü bir son bulduğunun altını çiziyor. An- cak Amerika'daki tutucu kesimler yine de filmin çocuk tacizcilerine cesaret vereceğinde ısrarlı. "LoUta" Amerika'da dağıtımcı arayadursun, lngiltere'de uzun bir karar aşamasından sonra sansürden geçti. Filmi, 18 yaşını geçen herkes izleyebilecek. lngiltere'de de tutucu kesimle- rin tepkisini çeken karan. The Daily Mail ga- zetesi, "Sapıklar bu saçmalığı görmek için si- nemaya üşüşecekler" şeklinde duyurdu. lngil- tere'de 1950'li yıllann sonunda yayımlanan "Loüta", ülkenin bütün ortaokul kütüphanele- rinde bulunması zorunlu olan 250 klasik roma- nın arasında yer alıyor. "Lolita T1 nın Türkiye'de de gösterilmesi bek- lenıyor. Ancak henüz bir göstenm tarihi ya da sansürlü-sansürsüz gösterilmesi konusu gün- demde değil. U N E S C O ' n u n k ü l t ü r z l r v e s i n d e o r t a k d i l e k '21. yüzyıl kültür yüzyılı olsun' • Stockholm'de sürmekte olan kültür zirvesinde konuşmacılar, gelecek yüzyılın kültür yüzyılı olmasını istediler. Istemihan Talay'ın da konuştuğu 3. günde UNESCO Başkanı Federico Mayor, Iran Devlet Başkanı Muhammed Hatemi'ye çağnda bulundu. GÜRHAM UÇKAN STOCKHOLM - Stockholm'da pa- zartesiden beri sürmekte olan UNES- CO'nun "Kültürün Gücü" adlı zirvesi yine göçmen Iranlıların gösterisiyle başladı. Göstericiler binaya girerek Iran'dan gelen delegelerle yumruklaştı- lar. Daha sonra polis, binanın önünde ve içinde sıkı güvenlik önlemleri aldı. Kültür zirvesinin üçüncü gününde, heyet başkanlannın 10'ar dakika ko- nuştuğu büyük forumda konuşma ya- pan Kültür Bakanı tstemihan Talay, ta- rihin geçmişten geleceğe uzanan bir sü- reç oldugunu ve geçmiş devirlerden ka- lan mirasın da geçmişle gelecek arasın- da köprü yerine geçtiğini söyledi. Hü- kümetinin, eski eserlerin korunmasma büyük önem verdiğini de dile getiren Talay, bu anlayış çerçevesinde Ayasof- ya'nm, Topkapı Sarayı'nın ve Anado- lu'daki çeşitli tarihi kiliselerin onanl- makta oldugunu söyledi. Talay şöyle konuştu: "Stockhoim konferansu kültürün çe- şitfiliği için çaba göstermektedir. Bu kon- feransı izleyecek olan çahşmalar. geniş kültür alanlaruun varhğuu gözardı et- memeüdir. Türkiye'nin de üyesi olduğu Türkçe konuşan ülkefer dünyası da böy- UNESCO Başkanı Federico Mayor. le bir tanınma beklemektedir. Bu ne- denle delegasyonumuz, UNESCO ile Türki sanadar ve kültür (Türksoy) or- tak idaresi arasında bir anlaşma yapıl- masını bütün gücüyle istemektedir. Ay- nca Türki) e. Dünya Kültür Raporu'nu hazuiayacak olan komiteye, bu dünya- dan bir uzmanın kaüimasını gerekli gör- mektedir." Istemihan Talay. üzerinde çalışılmak- ta olan raporun ilk şeklindeki üç parag- rafta bazı değişiklikler yapılması ge- rektiğini de belirtti ve örnek olarak. "gJobal etik" ile "kültürel hakJar" kav- ramlannda dile getırilen farklı yorum- lan gösterdi. Talay, daha önce konuşma yapan Kıbns Rum kesiminin Eğitim ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı Andreas Phyloctou'nun "ülkesinin işgal alünda olduğu" ifadesini de içeren sözlerine yanıt vererek şöyle konuştu: "Ne yazık ki. kısa bir süre önce bura- da söylenilen bazı sözler, etnik önyargı- lan ve gereksiz zıtlaşmalan yaratıcı to- humlar ekmeyi hedefleyerek bu konfe- ransın ruhuna aykın düşmüştür. Ken- dilerine bu tür tartışmaları karşı taraf- la, Kıbns Türk devletiyle yapmalannı öneririz; çünkü bu devlet, kendi hiçbir suçu olmadan bu önemli forumda dava- sını dik getirmekten ahkonularak kül- türel ve insan haklanndan yoksun bıra- kılmıştr_" Aynı forumda gündem dışı bir ko- nuşma yapan UNESCO Başkanı Fede- rico Mayor, Iran Devlet Başkanı Mu- hammed Hatemi'ye resmen seslenerek, ülkesinde insan haklan ve kültürel fa- aliyet özgürlükleri konusunda UNES- CO'nun evrensel çizgisine uygun ola- rak davranılmasını istedi. Bilındiği gi- bi Iranlı yazar ve editör Faraj Sarkoohi, el konulan pasaportunu geri alamadığı için resmen davetli olduğu bu zirveye katılamamıştı. Öte yandan, 1996'da Istanbul'da ya- pılan HABITAT toplantısında saptanan "Banş için şehircilik" ödülleri açıklan- dı. Afrika, Arap ülkeleri, Asya ve Pasi- fık bölgesi, Avrupa ve Latin Amerika ile Karayipler olmak üzere 5 bölgede bulunan 5 şehrin beledıye başkanına 25 bin dolarlık ödül uygun görüldü. Bele- diye başkanı ödüllendirilen şehirler şunlar: Harare (Zimbabve), Tunis (Tu- nus), Olongapo (Filipinler). Pecs(Ma- caristan) ve Santiago (Şili). Şu şehirle- rin belediye başkanlanna da mansiyon verildi: Johannesburg (G. Afrika). Heb- ron (Filistin), \\aitakere City (Yeni Ze- landa) ve Maire de Saınt-Denis (Fran- sa). Türkiye'den hiçbir şehir ödüle a- day gösterilmemiştir. v ki YEPYENI BİR KAMPANYA DAHA Kendinize ve/veya Sevdiklerinize MÜZİĞİN USTALARI Dizisinden Bir ve/veya birkaç adet armağan edin. COMPACT DISC 600.000 TL YAZIODASI SELtM İLERt Filmlep Arasında Gezinti Atilla Dorsay, 1985-1995 arası izlediği filmler üze- rine eleştirilerini Hayatımızı Değiştiren Filmler adlı bir kitapta derledi. Kitabı Remzi Kitabevi yayımlamış, çok özenli, tertemiz bir basımla. Eleştirilerin çoğunu okumuştum. Bu kez hepsi bir arada karşıma çık/nca, filmlerarasında gezintiye çık- mış oldum. Sinemayı sever misiniz? Sinemaya gitmeyi sever misiniz? Çocukluğumun ve ilk gençliğimin en büyük sevinci, tutkusuydu sinemaya gitmek. Atilla Dorsay kadar olmasa bile o yıllar, ben de bir fılmden çıkıp ötekine koşardım. (Atilla'nın hâlâ öyle yaptığını ya- zılarından biliyoruz.) Yalnız filmler değildi çekici gelen; sinema salon- lannın benim için ayn ayn lezzetleri, anlamlan vardı. llksinemam, Beyoğlu'ndaki Lale'dir, şimdikinden bambaşka bir Lale, Kadıköyü'nde otunmamıza kar- şın ilksinemam Beyoğlu'nda: Neden Yurt, Operaya da Süreyya değil? Sonraları Kadıköyü sinemalanna da gittim. Ope- ranın yokuşu andınr bir 'balkon'u vardı. Süreyya'nın girişinde, en sıcak yaz günü, bir serinlik hissolunur- du. Beyoglu sinemalarından Atlas, Saray, Yeni Melek bizim kuşağın unutulmaz mekânlandır. Cumartesi günleri okul çıkışı, Atlantik'te sosisli sandviç yenir, sutlü muz suyu içilir, doğru sinemaya gidilirdi. O sı- ralar olanca görkemiyle Emek açıldı. Yeni Melek'in fuayesinde Hollyvvood sinemasının artist resimleri durur. Bu siyah-beyaz fotoğraflar baş- lı başına bir hayal fırtınasıdır. Güzel kadınlar, yakışık- lı erkekler, filmlerini görüp erişilmez sandığımız in- sanlar. Yıldızlann çok mutlu, dünyanın en mutlu insanla- n olduklanna inanırdım. Milyonlarca hayranı olmak büyüleyici geliyordu heıtıalde. Zaten 'sinema sana- tı' benim için yıldızlar demekti. Ne yönetmenin ayır- dındaydım, ne senaryo yazannın, görüntü yönetme- ninin, ne de onca adsız sinema kahramanının. Var- sa yoksa yıldızlar. Gideceğim fılmleri yıldızlara gü- venerek seçerdim. Bir dönem Türk filmlerinin hastası oldum. Beyoğ- lu'nda Lüks, Pangaltı'da Inci, Kurtuluş'ta Yeni Atlas. Üç dört yıl boyunca gösterimdeki hiçbir Türk fîlmini kaçırmadım. Sonra her şey değişiyor. Yıldızlardan büsbütün caymadım, ama sinemanın yönetmen imzasıyla anı- lır oldugunu öğrendim. Galiba biraz hayal kınkltğına uğradım. Üç beş senaryo yazınca, sinemanın, hele bizim si- nemamızın o kadar güç koşullan, o teknik sorunlar, o arka dünya benden enikonu alıp götürdü sinema- ya gitmek isteğini, tutkusunu. Daha seyrek gidiyordum. Bir gün geldi iyice git- mez oldum. Yeni sinema salonlannı da doğrusu ada- makıllı sevimsiz, şiirsiz buluyorum. Atilla Dorsay'ın yararlı, incelikfi krtabını tararken son on yılda pek az film izlediğim ortaya çıktı. Utan- madım desem yalan olur. Tek tek yazılan okudukça neier kaçırdığımı saptıyorum. Filmler şimdi sıcağı sıcağına televizyonda göste- riliyor. Atilla diyor ki: "Bu filmleri (televizyonda) ilkkaz göreceholm, sinemaya pek gitmez oimuş yaşlt ky- şaklar..." Ola ki benden söz açıyor. Neyse beyazperdeden izlediğim, unutamadığım kimi filmler de kitapta boy göstermiş: Güzelim/4ö"S- tosta Rapsodi A harfmden sinema salonunda gör- düğüm tek film. B'de Baba 'yla Setty Blue. Betty Blue için günlerce kendime gelememiştim. Harfleri atlıyorum. K'da bir tek Kafka', yoo, Kuzulann Ses- sizliği'ni de sinemada seyretmiştim. V'de Vampir'le Görüşme, üstelik ilk matinelerden birinde. Vampir fîlmlerine bayılınm... Sanınm günümüzün başka değerli sinema yazar- lan da onaylayacak, Atilla Dorsay ülkemizde sine- ma yazarlığının en vefalı temsilcisi oldu. Nice yıllar- dan beri çalışmalarını aksatmadan sürdürdü. Film- lerin gösterime girdiği günler, onu handiyse bir ilk gençlik heyecanıyla sinemadan sinemaya 'uçarken' yakalayabilirsiniz. Dilerim hiç dinmesin bu heyeca- nı. Takvimde h Bırakan: "Geride bırakılanla gönderilenin bir daha eski on- lar olamayacağını sezmenin, hatta bilmenin sıkıntı- sı mıdır, o yürek burkulmasını yaratan?" Özen Yu- la, Buğuevi, lletişim Yayınlan, 1998. Yrtmaz Güney Kültür ve Sanat Vakfı taşındı I Kültür Servisi - Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Vakfı, Sıraselviler Cad. No 61 'deki yeni yerinde faaliyetlerine başlıyor. Vakıf 1998 yılı içinde Yılmaz Güney'le ilgili tüm dokümanlan toplamaya devam etmeyi ve piyasadaki Güney'le ilgili izinsiz üriinleri, telif haklan yasasına göre vakfa bağışlamayı ve aynca senede iki film ve iki öykü projesini hayata geçiımeyı hedefliyor. Yol filiminin sonbaharda iyi bir kampanya ile 16 yıl sonra Türk seyircisi ile buluşması için çalışmalanna başlayan vakıf. Yılmaz Güney'in ölüm yıldönümü olan 9 Eylül'de iki gün sürecek etkinlikler planlıyor. Vakıf aynca. Yılmaz Güney Müzesi oluşturmanm yanı sıra Sinematek'i yeniden vakıf bünyesinde genç nesille buluşturmayı hedefliyor. K Ü L T Ü R » Ç Î Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I r Cumhurtyet ^ kitap kulübü hhim Sergi Solonu - isfiklol (oddesi (Aksaıraf Karsısı) Iel:252 3« 81/82 Cağoloğlu Sergi Solonu • TCrkocağı Coddesi No:39/41 Tel:514 0196 0 T,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle