Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1998 CUMA
12 KULTUR
Ingiltere'de yaşayan viyolacı Ruşen Güneş, Türkiye'de klasik müzik dinleyicisinin arttığı görüşünde
'Gençlerinflgisineseviıriyorum
9
• Ülkemizde sık sık konser
veren Ruşen Güneş, dünyada
klasik müzik dinleyicisinin her
geçen gün azaldığına dikkat
çekerek,Türkiye'de özellikle
gençlerin klasik müziğe büyük
ilgi gösterdiğini vurguluyor:
"Dünyanın birçok yerinde pop
müzik, artık çok fazla
dinleniyor. Elbette Türkiye'de
de bu böyle, ama klasik müzik
dinleyen gençler her geçen gün
fazlalaşıyor. Festivalde
gençlerin ilgisini görüp
seviniyorum."
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Türkiye'nin dünya çapında yetiştirdi-
ği sanatçılardan bin Ruşen Güneş. Henüz
25 yaşındayken Cumhurbaşkanlığı Sen-
foni Orkestrası'nm sınav ile atanan ilk
baş viyolacısı unvanını alan ve aynı gö-
revi 1971'den bu yana yaşadığı Lond-
ra'da sûrdüren sanatçı, 1988'den bu yana
sojo viyolacılığını yaptığı Londra B.C.C.
Senfoni Orkestrası'nın dışmda, Londra
Yayh Dörtlüsü ile oda müziği ve solist-
lik çalışmalanna da devam ediyor.
Ankara Devlet Konservatuvan 'nda N.
Remri Atak, Ingiltere'de F. Rkkfle, Ame-
rika'da W. Primrosa ile çalışan sanatçı;
Sotti, Haitink. Rostropovich, Barenboim,
Guiiini, Mehta, RattJe. Tenstedt gibi şef-
lerle sayısız plak ve konser çalışmalan
için hemen hemen tüm dünyayı dolaştı ve
birçoğuyla solist olarak konserler verdi.
Adnan Saygun, Cengiz Tanç ve tlhan
Usmanbaş gibi bestecilerin viyola yapıt-
lannı ilk kez seslendiren Ruşen Gûneş;
şef Rengim Gökmen yönetiminde dün
Viyolacı Ruşen Güneş, bugün ve yann CSO'nun konserierine solist olarak kaülacak. (Fotoğraf: KADER TUĞLA)
Milli Reasûrans Oda Orkestrası ile bir-
likte konser verdi. Sanatçı, bugün ve ya-
nn ise Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or-
kestrası'yla birlikte iki konser daha ger-
çekleştirecek. 1971 'den bu yana yaşamı-
nı yurtdışında sûrdüren sanatçı, Türki-
ye'de sık sık konser veriyor. Türkiye'de
klasik müzik dinleyicisinin azımsanma-
yacak ölçüde oldugunu belirten Güneş,
özellikle lstanbul'un bu alanda önemli
bir yer tuttuğunu söylüyor:
"Büyük şehirlerde elbette müzik orta-
mı daha fazla. Örneğin Londra'da >oğun
bir müzik ortamı var. İstanbul'da da hay-
li büyük bir kiüe klasik müziğe ilgi göste-
riyor. tstanbul ve Ankara'mn dışındaki
başka şehirierde de konserlerimiz oluyor.
BirkaçgünönceAdana'dangeldim. Ora-
da sadece bir orkestra \ar. Belki de izleyi-
ci var, ama bu iyi değerlendirilmhor. Mü-
ziğe yatınm. şehrin önemi ve büyüklüğü-
ne göre değJşiyor."
Dünyada klasik müzik dinleyicisinin
her geçen gün azaldığına dikkat ceken
Güneş,Türkiye"de özellikle gençlerin kla-
sik müziğe büyük ilgi gösterdiğini vur-
guluyor: "Türİdye'de klasik müziğe olan
ilgi, her geçen gün artıyor. Çok dinleyki
var. Dünyada klasik müzigin dinlenme
oranı azalırken bu oran Türkiye'de artı-
yor. Dünyanın birçok yerinde pop müzik,
artık çok fazla dinleniyor. Elbette Türld-
vc'de de bu bövle, ama klasik müzik din-
leyen gençler her geçen gün fazlalaşıyor.
İstanbul'a festival sırasında geldiğimde
çoğunluğu gençlerin oJuşturduğunu gö-
rüp seviniyorum."
Müzik kariyerinin. yurtdışına gitme-
siyle çok fazla ilgili olmadığını savunan
Güneş. viyola çalan bir müzisyenin zaten
keman ya da piyano çalan müzisyenler
gibi alternatifi olmadığını, viyola reper-
tuvannm az oldugunu ifade ediyor.
Unlü şeflerie çalışmak önemli
"Türkiye'de kalsay dım >ine aynı şeyle-
ri yapardun" diyen Ruşen Güneş, viyo-
lacılann orkestralarda çalmaya mecbur
oldugunu belirtiyor. Dünyaca ünlü birçok
şefle birlikte çalışan ve onlann tecrübe-
lerinden yararlanmanın kendisi için her
zaman büyük önem taşıdığını dile geti-
ren sanatçı şunlan söylüyor:
"Büyük müzisyenlerle çalışmak çok
önemli. Çok iyi bir şefle çalışoğınız za-
man onun tecrübelerinden, sözlerinden
yararlanıyorsunuz; bu da size belli bir ha-
yat tecrübesi sunuyor. Müzik içinde yapı-
İacak şeyler sonsuz. Ünlü şeflerie çahş-
mak elbetteçokönemli. Örneğin, Solti gi-
bi bir şefle çalışmak bana çok şey katü.
Müzik konusunda çok önemli şeyler söy-
lerdi. tşte bunlan yakalamak çok büyük
birşans."
Pop kültürünü çok az takip ettiğini,
gençlerle olan diyaloğunun sadece klasik
müzik alanında oldugunu vurgulayan
Güneş, gençlerle çalışmaktan büyük ke-
yif aldığını belirtiyor.
Paul Mc Cartney, Charles Aznavour,
LizaMineDigibi birçok önemli isimleça-
lışan Ruşen Güneş, "Boşsanız, teiefonla
çağınrlarsa gküyorsunuz. Bu gayet nor-
mal bir iş, televizyonda ya da stüdyoda gj-
dip arkalannda çalıyoru m. Onlar çok tec-
riibelL çok profesyonel müzisyenler. Her
şeyi tadıyla yapıyorlar" dıyor son olarak.
Gezici festival
GAP Bölgesi'nde
KüTtür Servisi - Bilkent
Üniversitesi Müzik ve
Sahne Sanatlan Fakülte-
si'nin özgün bir sanat pro-
jesi olarak 1994'te başla-
yan Bilkent Uluslararası
Anadolu Müzik Festiva-
li'nin beşincisi, bu yıl do-
ğu illerini kendisine sah-
ne seçiyor.
Bu çerçevede, Bilkent
5. Uluslararası Anadolu
Müzik Festivali'nin ko-
nuk olmayı hedeflediği
bölgeler arasında Ankara,
Kayseri, Malatya. Diyar-
bakır, Batman, Şırnak,
Mardin, Şanlıurfa, Kah-
ramanmaraş ve Gaziantep
bulunuyor. BASSO, ge-
çen yıl ziyaret ettiği yer-
ler arasında bulunan Ka-
padokya ve Sinop'un da
dahil olduğu Karadeniz
Bölgesi'nde de konserler
gerçekleştirecek.
Ülkemizin kültürel ya-
şamına, sanatsal etkinlik-
lerle katkıda bulunmayı a-
maç edinen gezici festi-
val, Anadolu'nun birçok
yöresine yaptığı ziyaret-
lerin kapsamını bu yıl bi-
raz daha genişletiyor.
Festival, uzun yıllar
kültürel etkinliklerden
mahrum kalan Anadolu
insanını, sanatın büyülü
dünyasında buluşturmayı
ve sanat faaliyetlerini
Anadolu'da yaygınlaştır-
mayı hedefliyor. 'Dosthık
ve banş' çağnsıyla, çok-
sesli müziği Anadolu'nun
her köşesine taşımayı ve
oradaki oluşumlara ömek
teşkil etmeyi hedefleyen
Bilkent Uluslararası Ana-
dolu Müzik Festivalı. ye-
rel yönetim ve valiliklerin
desteğiyle de Anadolu in-
sanının sanata olan özle-
mini gidermeyi amaçlı-
yor.
Bilkent Uluslararası
Anadolu Müzik Festivalı,
ünlü şef ve solistlerle ge-
çen yıl düzenlenen 12
konser süresince 12.160
km katederek 50 binin
üzerinde izleyiciye ulaş-
mıştı.
Ingiltere de sansürden geçen 'Lolita', Amerika da dağıtımcı bulamıyor
LolitaAmerikalılan korkuttuKüttür Servisi - Adrian Lyne'in
"Lolita^sı lngiltere'de sansürden
geçerken Amerika'da biryılı aşkın
süredir dağıtımcı bulamıyor. VTadi-
mir Nabokov'un, 12 yaşmdaki bir
kıza âşık olan orta yaşlı bir adamın
öyküsünü anlattığı romanından si-
nemaya uyarlanan film, sansürsüz
gösterildiği birçok Avrupa kentin-
de ise beğeniyle karşılanıyor.
"Lolita"nın Amerika'da dağı-
tımcı bulamaması, tutucu kesimin
gündemindeki kürtaj maddesinin,
şu günlerde yerini çocuk tacizi so-
rununa bırakmasına bağlanıyor.
Ünlü yönetmen Stanley Kubrick'in
aynı kitaptan uyarladığı film.
1960'larda Amerika'da sansürsüz gösterilmiş
ve tepki de çekmemişti.
Adrian Lyne'in "Lolita
w
sında başrol oyna-
yan Jeremy Irons. "Amerika'mn bir kesimi,
sanıyorum yirmi yıl öncesine göre çok daha tu-
tucu ve püriten... Film dağıtımcılan o kesimin
tepkisinden çekiniyor. Başka bir deyişle, azın-
uğın etkisinde kalıyorlar ve bence bu çok üzü-
cü" diyor.
Adrian Lyne'in filmi, Amerika'da çocuk
pornografisiyle ilgili yeni ve sert yasalar yü-
rürlüge girerken reklam ve moda piyasasında
'Lolita sendromu'nun ortaya çıkmasına rastlı-
Adrian Lyne'in 'Lolita"sında Dominique Swain \e Jeremy Irons oynuyor.
yor. Internette giderek denetlenemez hale ge-
len pornografik yayınlar da Amerika'da yoğun
bir tepkiyle karşılanıyor. Pornografik çocuk
yayınlan yapanlar 30 yıla kadar hapis cezası-
na çarptınhrken. Kaliforniya'da çocuklan ta-
ciz edenlere "kimyasa! yollarla hadım etme"
cezası gündeme geliyor.
Adnan Lyne, "Lolita"yı çekerken bazı ya-
sal önlemler almayı unutmayarak seks sahne-
lerinde Lolita'yı oynayan 15 yaşmdaki Domi-
nique Svvain'in yerine dublör kullanmış. An-
cak filmde Swain ile Irons'ı ateşli öpüşme sah-
nelerinde izleyebiliyoruz. Kubrick'in versiyo-
nunda Lolita, Irons'ın canlandırdığı
Humbert karakterinin yanağına an-
cak bir öpücük kondurmuştu.
"Lolita''dan önce "Öidüren Cazi-
be" ve "Ahlaksız Teklir gibi film-
lere ımzaatan Adrian-Lyne, Nabo-
kov'un kitabına sadık kalmaya çalış-
tığını söyleyerek, kitapta da, filmde
de Humbert karakterinin kötü bir
son bulduğunun altını çiziyor. An-
cak Amerika'daki tutucu kesimler
yine de filmin çocuk tacizcilerine
cesaret vereceğinde ısrarlı.
"LoUta" Amerika'da dağıtımcı
arayadursun, lngiltere'de uzun bir
karar aşamasından sonra sansürden
geçti. Filmi, 18 yaşını geçen herkes
izleyebilecek. lngiltere'de de tutucu kesimle-
rin tepkisini çeken karan. The Daily Mail ga-
zetesi, "Sapıklar bu saçmalığı görmek için si-
nemaya üşüşecekler" şeklinde duyurdu. lngil-
tere'de 1950'li yıllann sonunda yayımlanan
"Loüta", ülkenin bütün ortaokul kütüphanele-
rinde bulunması zorunlu olan 250 klasik roma-
nın arasında yer alıyor.
"Lolita
T1
nın Türkiye'de de gösterilmesi bek-
lenıyor. Ancak henüz bir göstenm tarihi ya da
sansürlü-sansürsüz gösterilmesi konusu gün-
demde değil.
U N E S C O ' n u n k ü l t ü r z l r v e s i n d e o r t a k d i l e k
'21. yüzyıl kültür yüzyılı olsun'
• Stockholm'de sürmekte
olan kültür zirvesinde
konuşmacılar, gelecek
yüzyılın kültür yüzyılı
olmasını istediler. Istemihan
Talay'ın da konuştuğu 3.
günde UNESCO Başkanı
Federico Mayor, Iran Devlet
Başkanı Muhammed
Hatemi'ye çağnda bulundu.
GÜRHAM UÇKAN
STOCKHOLM - Stockholm'da pa-
zartesiden beri sürmekte olan UNES-
CO'nun "Kültürün Gücü" adlı zirvesi
yine göçmen Iranlıların gösterisiyle
başladı. Göstericiler binaya girerek
Iran'dan gelen delegelerle yumruklaştı-
lar. Daha sonra polis, binanın önünde ve
içinde sıkı güvenlik önlemleri aldı.
Kültür zirvesinin üçüncü gününde,
heyet başkanlannın 10'ar dakika ko-
nuştuğu büyük forumda konuşma ya-
pan Kültür Bakanı tstemihan Talay, ta-
rihin geçmişten geleceğe uzanan bir sü-
reç oldugunu ve geçmiş devirlerden ka-
lan mirasın da geçmişle gelecek arasın-
da köprü yerine geçtiğini söyledi. Hü-
kümetinin, eski eserlerin korunmasma
büyük önem verdiğini de dile getiren
Talay, bu anlayış çerçevesinde Ayasof-
ya'nm, Topkapı Sarayı'nın ve Anado-
lu'daki çeşitli tarihi kiliselerin onanl-
makta oldugunu söyledi. Talay şöyle
konuştu:
"Stockhoim konferansu kültürün çe-
şitfiliği için çaba göstermektedir. Bu kon-
feransı izleyecek olan çahşmalar. geniş
kültür alanlaruun varhğuu gözardı et-
memeüdir. Türkiye'nin de üyesi olduğu
Türkçe konuşan ülkefer dünyası da böy-
UNESCO Başkanı Federico Mayor.
le bir tanınma beklemektedir. Bu ne-
denle delegasyonumuz, UNESCO ile
Türki sanadar ve kültür (Türksoy) or-
tak idaresi arasında bir anlaşma yapıl-
masını bütün gücüyle istemektedir. Ay-
nca Türki) e. Dünya Kültür Raporu'nu
hazuiayacak olan komiteye, bu dünya-
dan bir uzmanın kaüimasını gerekli gör-
mektedir."
Istemihan Talay. üzerinde çalışılmak-
ta olan raporun ilk şeklindeki üç parag-
rafta bazı değişiklikler yapılması ge-
rektiğini de belirtti ve örnek olarak.
"gJobal etik" ile "kültürel hakJar" kav-
ramlannda dile getırilen farklı yorum-
lan gösterdi. Talay, daha önce konuşma
yapan Kıbns Rum kesiminin Eğitim ve
Kültür Bakanlığı Müsteşarı Andreas
Phyloctou'nun "ülkesinin işgal alünda
olduğu" ifadesini de içeren sözlerine
yanıt vererek şöyle konuştu:
"Ne yazık ki. kısa bir süre önce bura-
da söylenilen bazı sözler, etnik önyargı-
lan ve gereksiz zıtlaşmalan yaratıcı to-
humlar ekmeyi hedefleyerek bu konfe-
ransın ruhuna aykın düşmüştür. Ken-
dilerine bu tür tartışmaları karşı taraf-
la, Kıbns Türk devletiyle yapmalannı
öneririz; çünkü bu devlet, kendi hiçbir
suçu olmadan bu önemli forumda dava-
sını dik getirmekten ahkonularak kül-
türel ve insan haklanndan yoksun bıra-
kılmıştr_"
Aynı forumda gündem dışı bir ko-
nuşma yapan UNESCO Başkanı Fede-
rico Mayor, Iran Devlet Başkanı Mu-
hammed Hatemi'ye resmen seslenerek,
ülkesinde insan haklan ve kültürel fa-
aliyet özgürlükleri konusunda UNES-
CO'nun evrensel çizgisine uygun ola-
rak davranılmasını istedi. Bilındiği gi-
bi Iranlı yazar ve editör Faraj Sarkoohi,
el konulan pasaportunu geri alamadığı
için resmen davetli olduğu bu zirveye
katılamamıştı.
Öte yandan, 1996'da Istanbul'da ya-
pılan HABITAT toplantısında saptanan
"Banş için şehircilik" ödülleri açıklan-
dı. Afrika, Arap ülkeleri, Asya ve Pasi-
fık bölgesi, Avrupa ve Latin Amerika
ile Karayipler olmak üzere 5 bölgede
bulunan 5 şehrin beledıye başkanına 25
bin dolarlık ödül uygun görüldü. Bele-
diye başkanı ödüllendirilen şehirler
şunlar: Harare (Zimbabve), Tunis (Tu-
nus), Olongapo (Filipinler). Pecs(Ma-
caristan) ve Santiago (Şili). Şu şehirle-
rin belediye başkanlanna da mansiyon
verildi: Johannesburg (G. Afrika). Heb-
ron (Filistin), \\aitakere City (Yeni Ze-
landa) ve Maire de Saınt-Denis (Fran-
sa). Türkiye'den hiçbir şehir ödüle a-
day gösterilmemiştir.
v
ki
YEPYENI BİR
KAMPANYA
DAHA
Kendinize ve/veya Sevdiklerinize
MÜZİĞİN USTALARI
Dizisinden
Bir ve/veya birkaç adet armağan edin.
COMPACT DISC
600.000 TL
YAZIODASI
SELtM İLERt
Filmlep Arasında Gezinti
Atilla Dorsay, 1985-1995 arası izlediği filmler üze-
rine eleştirilerini Hayatımızı Değiştiren Filmler adlı bir
kitapta derledi. Kitabı Remzi Kitabevi yayımlamış,
çok özenli, tertemiz bir basımla.
Eleştirilerin çoğunu okumuştum. Bu kez hepsi bir
arada karşıma çık/nca, filmlerarasında gezintiye çık-
mış oldum.
Sinemayı sever misiniz? Sinemaya gitmeyi sever
misiniz? Çocukluğumun ve ilk gençliğimin en büyük
sevinci, tutkusuydu sinemaya gitmek. Atilla Dorsay
kadar olmasa bile o yıllar, ben de bir fılmden çıkıp
ötekine koşardım. (Atilla'nın hâlâ öyle yaptığını ya-
zılarından biliyoruz.)
Yalnız filmler değildi çekici gelen; sinema salon-
lannın benim için ayn ayn lezzetleri, anlamlan vardı.
llksinemam, Beyoğlu'ndaki Lale'dir, şimdikinden
bambaşka bir Lale, Kadıköyü'nde otunmamıza kar-
şın ilksinemam Beyoğlu'nda: Neden Yurt, Operaya
da Süreyya değil?
Sonraları Kadıköyü sinemalanna da gittim. Ope-
ranın yokuşu andınr bir 'balkon'u vardı. Süreyya'nın
girişinde, en sıcak yaz günü, bir serinlik hissolunur-
du.
Beyoglu sinemalarından Atlas, Saray, Yeni Melek
bizim kuşağın unutulmaz mekânlandır. Cumartesi
günleri okul çıkışı, Atlantik'te sosisli sandviç yenir,
sutlü muz suyu içilir, doğru sinemaya gidilirdi. O sı-
ralar olanca görkemiyle Emek açıldı.
Yeni Melek'in fuayesinde Hollyvvood sinemasının
artist resimleri durur. Bu siyah-beyaz fotoğraflar baş-
lı başına bir hayal fırtınasıdır. Güzel kadınlar, yakışık-
lı erkekler, filmlerini görüp erişilmez sandığımız in-
sanlar.
Yıldızlann çok mutlu, dünyanın en mutlu insanla-
n olduklanna inanırdım. Milyonlarca hayranı olmak
büyüleyici geliyordu heıtıalde. Zaten 'sinema sana-
tı' benim için yıldızlar demekti. Ne yönetmenin ayır-
dındaydım, ne senaryo yazannın, görüntü yönetme-
ninin, ne de onca adsız sinema kahramanının. Var-
sa yoksa yıldızlar. Gideceğim fılmleri yıldızlara gü-
venerek seçerdim.
Bir dönem Türk filmlerinin hastası oldum. Beyoğ-
lu'nda Lüks, Pangaltı'da Inci, Kurtuluş'ta Yeni Atlas.
Üç dört yıl boyunca gösterimdeki hiçbir Türk fîlmini
kaçırmadım.
Sonra her şey değişiyor. Yıldızlardan büsbütün
caymadım, ama sinemanın yönetmen imzasıyla anı-
lır oldugunu öğrendim. Galiba biraz hayal kınkltğına
uğradım.
Üç beş senaryo yazınca, sinemanın, hele bizim si-
nemamızın o kadar güç koşullan, o teknik sorunlar,
o arka dünya benden enikonu alıp götürdü sinema-
ya gitmek isteğini, tutkusunu.
Daha seyrek gidiyordum. Bir gün geldi iyice git-
mez oldum. Yeni sinema salonlannı da doğrusu ada-
makıllı sevimsiz, şiirsiz buluyorum.
Atilla Dorsay'ın yararlı, incelikfi krtabını tararken
son on yılda pek az film izlediğim ortaya çıktı. Utan-
madım desem yalan olur. Tek tek yazılan okudukça
neier kaçırdığımı saptıyorum.
Filmler şimdi sıcağı sıcağına televizyonda göste-
riliyor. Atilla diyor ki: "Bu filmleri (televizyonda) ilkkaz
göreceholm, sinemaya pek gitmez oimuş yaşlt ky-
şaklar..." Ola ki benden söz açıyor.
Neyse beyazperdeden izlediğim, unutamadığım
kimi filmler de kitapta boy göstermiş: Güzelim/4ö"S-
tosta Rapsodi A harfmden sinema salonunda gör-
düğüm tek film. B'de Baba 'yla Setty Blue. Betty
Blue için günlerce kendime gelememiştim. Harfleri
atlıyorum. K'da bir tek Kafka', yoo, Kuzulann Ses-
sizliği'ni de sinemada seyretmiştim. V'de Vampir'le
Görüşme, üstelik ilk matinelerden birinde. Vampir
fîlmlerine bayılınm...
Sanınm günümüzün başka değerli sinema yazar-
lan da onaylayacak, Atilla Dorsay ülkemizde sine-
ma yazarlığının en vefalı temsilcisi oldu. Nice yıllar-
dan beri çalışmalarını aksatmadan sürdürdü. Film-
lerin gösterime girdiği günler, onu handiyse bir ilk
gençlik heyecanıyla sinemadan sinemaya 'uçarken'
yakalayabilirsiniz. Dilerim hiç dinmesin bu heyeca-
nı.
Takvimde h Bırakan:
"Geride bırakılanla gönderilenin bir daha eski on-
lar olamayacağını sezmenin, hatta bilmenin sıkıntı-
sı mıdır, o yürek burkulmasını yaratan?" Özen Yu-
la, Buğuevi, lletişim Yayınlan, 1998.
Yrtmaz Güney Kültür ve Sanat
Vakfı taşındı
I Kültür Servisi - Yılmaz Güney Kültür ve Sanat
Vakfı, Sıraselviler Cad. No 61 'deki yeni yerinde
faaliyetlerine başlıyor. Vakıf 1998 yılı içinde Yılmaz
Güney'le ilgili tüm dokümanlan toplamaya devam
etmeyi ve piyasadaki Güney'le ilgili izinsiz üriinleri,
telif haklan yasasına göre vakfa bağışlamayı ve aynca
senede iki film ve iki öykü projesini hayata geçiımeyı
hedefliyor. Yol filiminin sonbaharda iyi bir kampanya
ile 16 yıl sonra Türk seyircisi ile buluşması için
çalışmalanna başlayan vakıf. Yılmaz Güney'in ölüm
yıldönümü olan 9 Eylül'de iki gün sürecek etkinlikler
planlıyor. Vakıf aynca. Yılmaz Güney Müzesi
oluşturmanm yanı sıra Sinematek'i yeniden vakıf
bünyesinde genç nesille buluşturmayı hedefliyor.
K Ü L T Ü R » Ç Î Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
r Cumhurtyet
^ kitap kulübü
hhim Sergi Solonu - isfiklol (oddesi (Aksaıraf Karsısı) Iel:252 3« 81/82
Cağoloğlu Sergi Solonu • TCrkocağı Coddesi No:39/41 Tel:514 0196
0 T,