14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA HABERLER Türkİş Genel Başkanı Bayram Meral, halkın siyasi partilerden beklediğini bulamadığmı söylüyor CUMHURİYET 24 NİSAN 1998 CUMA • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)RPkökenli Bağtmsız İstanbul Milletvekili Gürcan Dagdaş, DYP'ye katıldı. Partiye katılım dikkçesini diin TBMM Başkanlıgrna sunan Dagdaş'la birlikte DYP'nin parlamentodaki sandalye sayısı 93 'e yükseldi. ICapatılan RP'de. İstanbul Milletvekili Aydın Menderes"in listesinden parlamentoya giren Dağdaş. REFAHYOL koalisyonunda RP kontenjanından devlet bakanlığı görevi de yaptı. REFAHYOUun sonâ ermesi ile birlikte RP'den istifa edip DTP'ye geçen Dağdaş. bu partiden de aynldıktan sonra bir süre bağımsız kaldı. Dağdaş. 3. partisi DYP'ye diin katılımıyla. 20. dönemde. Afyon Millenekili Kubilay Uygun ve Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın 'dan sonra en çok parti değiştiren milletvekilleri arasına girdi. Dağdaş. yeni partisinde de "bildiği doğrulan söylemekten yanlışları eleştirmekten çekinmeyeceğini" söyledi. TBMM'de son sandalye dağılımı şöyle: "FP 142, ANAP 139. DYP 93.DSP62.CHP56. DTP 22.BBP8.MHP2, D P l . DEPAR l.bağımsız 16. boş 8." Gilrcan Dağdaş DYP'ye katıldı 'Siyaset vatandaştan koptu' AYŞE V1LDIR1M Siyasetin artık vatandaştan koptuğunu söyleyen Türkİş Genel Başkanı Bayram Meral. "Eğerbir insan siyasete itibar etmiyorsa, bunun faturasını sonunda demokrasi ödeyecektir"* dedi. Vatandaşın seçtiğini denetlemesi gerektiğini vurgulayan Meral. "On seçim yok. Millenekili. kendisini vatandaşa karşı sorumlu kabul etmiyor, genel başkanına karşı sorumlu kabul ediyor. Böyle siyaset olur mu?" diye konuştu. Ülkenin çok kötü yönetildiğini belirten Meîal. merkez sağda ve solda yaşanan bölünmüşlüğün de bunun nedenlerinden biri olduğunu söyledi. Meral. sorulanmızı yanıtladı. Sosyal \e siyasal süreçte sendikalann durduğu yeri tanunlar mısınız? Birdefa ülkede siyasal alanda. sosyal alanda büyük sıkıntılar var. Halk siyasi partilerden bugüne kadar beklediğini bulamadı. Bir taraftan işsizler ordusu her geçen gün artmaktadır. gelir dağılımındaki adaletsizlik had safhadadır. bölgeler arası dengesizlikler her gün biraz daha çoğalmaktadır. Göç başlı başına bir olumsuzluk yaratmıştır. Sağlık. eğitım aynı şekilde. Parası olan çocuğunu okutmakta. sağlık sorunlarını çözmekte. Olmayanlar kaderine terkedilmekte. Böyle bir ortamın rahatsızlığı içersindeyiz. Bu ortamda sendikalann yeri ne olacaktır'1 Sendikaların yerinin sağlıklı olabilmesi. ülkedeki sorunlann aza inmesinebağlıdır. Sendikalar nihayet bir talep müessesesidir. Sermaye kesimiyle. kamu kesimiyle talep müessesesidir. Sendikaların işte bu iki dilim arasında durumlannın iyi olabilmesi için ülkedeki siyasi alanda. sosyal alanda sorunların aza inmesi lazım. Maalesef bu yok. Tam tersi bugün siyasiler ve sermaye kesimi tarafından sendikalann gerek halk nezdinde. gerekse üye nezdinde itibar kaybetmesinin yolları aranmaktadır. tkincisi. özelleştirme başlı başına sendikalan yıpratmaya. güçsüz kılmaya yönelik bir icraattır. tşte bu ortamda sendikalar elbette yalnız Türkiye'de değil dünyada ister istemez bir rahatsızlık dönemi yaşamaktadır. ; • BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ P3raSI Olanpar3SI Olmayati Halkın siyasi partilerden bugüne kadar beklediğini bulamadığmı söyleyen Meral, "Bir taraftan işsizler ordusu her geçen gün artmaktadır, gelir dağılımındaki adaletsizlik had safhadadır, bölgeler arası dengesizlikler her gün biraz daha çoğalmaktadır. Göç başlı başına bir olumsuzluk yaratmıştır. Sağlık. eğitim aynı şekilde. Parası olan çocuğunu okutmakta" diyor. 'Uder sultasma son' Türkİş lideri Meral, milletvekillerinin. kendisini vatandaşa karşı sorumlu kabul etmediğini söylüyor. Meral "MUİetveküi kendini genel başkanına karşı sorumlu kabul ediyor. Çünkü genel başkan onu listeye alırsa milletvekili oluyor. İşin kötü tarafı bu. Bunu ortadan kaldırnıadığımı/ sürece, yani kim olursa olsun getirir bana oy verir, benim partimin adamıdır mantığını silenıediğinıiz sürece sıkıntılanmız bundan farklı olmaz" divor. faturasını ödeyecektir. Eğer vatandaş siyasetçiyi denetleyemiyorsa siyasetçinin zaten istediği odur. Nasıl denefler hale getirilebilir ? Vatandaş biraz daha sorununa sahip çıkacak. Biztoplantılaryapıyoruz. Her gittiğimiz toplantıda "Yanlış yapıyorsunuz" diyoruz. Mesela Akhisar'da bir toplantı yaptık.sjyasiler de geldi. Kalktım dedim ki. uKalkıpsiyaset(iye 'Türkiye «eninte gurur duyuyor' diye alkış ruruyorsunuz. Ne yapti da gurur duyuyorsunuz. soruyorum size. İşsizİik mi a/aldı. enflasyon mu aşağı çekildL, ülkenin sorunu mu çözüldii»." Hepsi 'Haklısın' diyor. sonra bizi alkışlıyorlar. Birçok ürüne her gün zam yapılıyor. Vatandaş bunun farkında veya farkında değil ama sesini çıkarmıyor. Ben sokaklara da düşsün demi vorum ama eğer vatandaş seçtiğıni denetlerse. o siyasetçi "Bunlar benden hesap sorar' kuşkusunu hissederse kendisine çeki düzen venr. Bunda size de görev düşmüyor mu? Vatandaşın bilinçlenmesi için başta tabii ki bize de görev düşüyor. Siyasilerin işine gelmiyor bu. Siyaset artık vatandaştan koptu. Eskidenmilletvekilleri halkın içindeydi. şimdi lojman yaptırdılar etrafını surla çevirdiler. askerin kışlası gibi. Vatandaş, milletvekiliyle görüşemez hale geldi. Vatandaş sorununa sahip çıkmadığı sürece. vatandaş sorunlannı dile getiren insanlara destek vermediği sürece yapacak fazla bir şey de yok. bir şey değil. Okullarda ders kitabına koyacaksın. Oradaki hocaların; bilim adamlarının vatandaş ilişkileri. vatandaşvatandaş ilişkileri. vatandaşmilletvekili ilişkileri konusunda vatandaşı bilinçlendiımesi lazım. Bu yok. Mesela biz şimdi sendikacıyız. üye bize hesap sorar, bizi denetler. Neden denetler. hakkı nedir? Bizi seçmiştir. Şimdi vatandaş da, seçmen de eğer seçtiğini böyle denetlese ülkedeki olumsuzluklar bu noktaya gitmez. Milletvekili. kendisini vatandaşa karşı sorumlu kabul etmiyor. genel başkanına karşı sorumlu kabul ediyor. Çünkü genel başkan onu listeye alırsa milletvekili oluyor. İşin kötü tarafı bu. Bunu ortadan kaldırmadığımız sürece. yani kim olursa olsun getirir bana oy verir. benim partimin adamıdır mantığını silemediğimiz sürece sıkıntılanmız bundan farklı olmaz. Bunu hepimiz birlikte yapmak zorundayız. Sizce seçim çözüm mü? Şimdi burada seçime gitseler ne olur? Hiçbir şey olmaz. Olan vatandaşa olur. Yine bütçeden para aynlacaktır. beyefendiler kullanacaktır. matbaacılar. hoparlörcüler kazanacaktır ama vatandaş kazanmayacaktır. Neden kazanmayacaktır? Eğer siyasi partileryasasında, seçim yasasında gerekli deği şiklik yapılmazsa. vatandaşa tercih hakkı venlmezse bu da yetmez. Şimdi ön seçim yok. genel başkanın arkasında dolanıyorlar. Böyle siyaset olur mu? "Gel, bura>a bunu yazdun, sen de bunu seçeceksin " diyorlar. O zaman seçime de gerek yok. Otursun kendi aralannda taksim etsinler yani, bu kadar masrafa ne gerek var. Ne olacak, 5 millenekili biri fazla olacak, 3 milletvekili biri fazla çıkaracak. Bugünkü aritmetik onu gösteriyor. Ne kazandınr bu 1 Hiçbir şey kazandırmaz. Tersi olsa ne olur, bir de onu düşünmek lazım. Tek parti iktidar olsa ne olur? Çok sağlıklı programlar ortaya koymadığı sürece, onu uygulamadığı sürece yine bir şey olmaz. Türkiye iyiye gitmiyor. Ben sosyal bir patlama olmasından son derece rahatsızım ve huzursuzum. Terörü körükleyen unsurlardan birisi de işsizlik değil midir? Adamm işi gücü olsa, silahı alıp da dağın başına çıkar mı? Biz bunu yıllardır söylüyoruz siyasilere. yıllardır konuşuyomz. Oturduğumuz zaman "Haklısuuz" diyor. biz dışan çıkıyoruz. yine aynı hamam aynı tas. Değişen bir şey yok. Bu ülke bizim, biz dışarıdan adam getirıp de ülkenin sorunlannı çözdüremeyiz. 21. Yüzyılın Eşiğinde Bir Bilanço... Dün 23 Nisan'dı; TBMM'nin 78 yıl önce Ankara'da açıldığı gün. Anadolu'nun orta yerinde, emperyalizme ve işgalciye karşı başlamış bir ulusal kurtuluş hareketinin simgesi. Onun yani sıra, bizde ve Müslüman dünyada ilk kez egemenliğin gökten yere, halka inişi. Bu başlangıcın doğal uzantısı ve sonucu 29 Ekim 1923'teCumhuriyet'in ilanı olacaktır; yine bizde ve Müslüman dünyada ilk kez. Bu yıl, onun da 75. yılını kutlayacağız. Yılların kabartk rakamlarına dikkat ediyorsunuz değil mi? O sıralarda kurulup da günümüze ulaşmış sosyalisti de dahil hiçbir rejim ayakta değil. Yalnız bizimkisi yaşıyor. Kaynağında ne var bunun? Şu: Demek ki Cumhuriyet'i kuranlar, yaşamın, giderek tarihin doğrultusunda hareket etmişler. Salt devlet gücü ve propaganda ile bir şeyi sürdürmek mümkün değil. Daha kuruluşunda yaşamı temsil eden rejim, kendisini yenilemesini de bildi. 21. yüzyıla 1 kala, bugün vardığımız nokta, gündemdeki bütün sorunlara karşın, bir başarıyı simgeliyor. Şimdi yapılması gereken bir iş de, bu başanyla sorunların, sağlıklı bir bilançosunu çıkarmak. Profesör Bülent Tanör'ün kitapları, belki en başta bu bakımdan önemli. Ufkumuzu gösteriyorlar... • Şu anda, yeni baskıları yapılmış iki kitap var elimin altında: Biri, Yapı Kredi Yayınları'nda çıkan Osmanlı Türk Anayasal Gelişmeleri; öteki de, Çağdaş Yayınlan'nın okurlara sunduğu Kurtuluş Kuruluş. Onlara, BDS Yayınları'nda birkaç yıl önce çıkan bir başka bilanço eseri, Türkiye'nin Insan Haklan Sonjnu'nu katmalıyım. Birinci kitap, anayasacılık serüvenimizin öyküsü. 1789'da başlayan ve 1980'e kadar uzanan gelişmeleri anlatıyor. Bir 200 yıllık süreç, yükselip alçalan grafiğiyle, bir aydınlanma hareketiyle de iç içe. Açık ve seçik olarak şunu görüyorsunuz: Bizim çağdaş tarihimiz, çizgileri gitgide daha belirginleşmiş bir "laikleşme" ve "demokratikleşme"nin tarihi. Grafik, 1961 Anayasası ile doruk noktasma çıkar. Ne var ki, 1980'lerle beraber ve onun ürünü 1981 Anayasası ile bütün bir gelişme tersyüz edilip gerilere savrulur. Sayın Tanör'ün 1980'lere kadar sürdürdüğü açıklamalarıyla ortaya koyduğu bilanço veönümüzeçizdiği perspektif, 1981 Anayasası ile açılan dönemin hukuksuzluğunu, giderek çağdışılığını daha iyi görmemize olanak sağlıyor. Yazarımızın kendisi de bir gün bu dönemi bizzat kendi kaleminden okuyucularına sunacaktır elbet; ama Türkiye'nin ilerici ve demokrat güçleri, eğer yeni bir yüzyıla bu çağdışı metinle gireceklerse yazık onlara! Kurtuluş Kuruluş adınr taşıyan ikinci kitap, Töfkiye'de 1918'den, hatta biraz geriden başlayan, 1940'lara değin uzanan, kimi noktalarda o tarihi de aşan bir büyük dönüşümün öyküsü; bağımsızlık mücadelesinin arkasından gelen reformlar dizisinin sergilenişi. Sayın Tanör'ün kaleminde dile gelen, sıradan birtarihsel öykü değil; köklü dönüşümlerin hukuk, siyasal bilim ya da siyasal sosyoloji açısından ustaca yorumlanışı. Tanör, olayların arka planındaki "gizli mantık" bağlarının öne çıkarılması, diyor. İşte o! Bülent Tanör'ün özellikle bu kitabı okunmadan, çağdaş tarihimiz hakkında konuşmak yanlış olur. Şimdiki halde, o tarihin, bir bilim adamının kaleminden en ciddi bilançosu bu eserle ortaya konmuş bulunuyor. O bilançonun bir "laik ve demokratik" mirası var ki, onu göz ardı ederek, Türkiye'nin bugün içinde çırpındığı sorunları aşmak mümkün değildir. Özellikle de insan haklan sorununu çözmek! Sayın Tanör, üçüncü kitabında, bu sorun üzerineeğiliyor. Ülkemizde, 1980'lerle ağırlaşan "Türkiye 'nin insan haklan bunalımı" bugün de sürüyor. Eser, bu bunalımın hukuk/hukukötesi kaynaklarına ustaca eğiliyor. Çizdiği tablo alabildiğine karanlıktır. Üstünde durduğu pek önemli bir nokta var Tanör'ün: "Ülkede yükselen siyasal akımlar, milliyetçi ve dinci sağdır. Dünyada ve ülkemizde bu güçlerin, insan haklanna dayalı, çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasi kurma niyetleri olmamıştır; olması da beklenemez." Ancak karamsar da değil yazanmız; Türkiye'nin, kendi bunalımını ya da dramını aşabilme yolunda, her şeye karşın bir birikim ve donanım sahibi olduğunu söylüyor. Bu iyimserliği paylaşıyorum. Bülent Tanör, üç kitabıyla da, 21. yüzyılın eşiğinde, kayıtsız kalamayacağınız bir bilanço çıkarmıştır. Yazanmız, 1997'deyayımladığı Türkiye'de Demokratikleşme Perspektifleri adlı çalışmasıyla da yapmıştı bunu. Şimdi onlan öyle sadece eğitimle yetinmeden bir an önce yaşama geçirmek kalıyor. Biraz daha sıklaştıramaz mıyız adımlanmızı? Solda birlik ?art Siyasi yetmezüklerden biri olarak da merkez sağ ve sddaki bölüıımüşlük gösteriliyor. Bu bölünmüşlüğü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizim üçlü oluşumumuzda da, beşli oluşumumuzda da gündem maddelerimizden biri buydu. Hatta bir ara siyasi parti genel başkanlannı ziyaret ettiğimizde de konuştuk. Dikkat ettiyseniz sağda yeni bir oluşum oluyor. FP ile DYP'nin geleceğe ağır ağır bir yaklaşımıdır bu. Küçümsenmemesi gerekir bu olayın. Yarın şartlar neyi gerektirir. genel başkanlar arasında ne olur. ne olmaz. onu bilemiyorum ama elbetteki bugün solda da bir bütünleşmenin olması şarttır. Aksi takdirde bu yapıyı başka türlü düzeltemezsiniz. Solun bir eksiği de hepsi aydın, hepsi akıllıdır ama birbirine karşı büyük ölçüde sempatisi yoktur, saygısı azdır. 56 tanesini bir araya getirsen hepsi benim dediğim olsun diyor. Sonunda hiçbirininki olmuyor; bin geliyor oturuyor. ondan sonra çeken belasını çekiyor. eziyetini çekiyor. Onun için biz Sayın Ecevit'e de gittiğimizde, sayın Baykai'a da gittiğimizde kendilerinden rica ettik. dedik ki "Iran Ue Irak 8 sene çarpıştı bir araya geldi oturdular, sorunlannı tartıştılar. Sizde böyle bir şey de yok. Gelin bir araya vatandaş bunu bekliyor." Yoksa ne olur, sen ordasın o orda. 2 puan senden ona kaymış, 3 puan ondan sana kaymış. üye de kızmış ne size ne ona, götürmüş başka yere vermiş. Ama maalesef büyük ölçüde bir yaklaşım göremedik. Merkez sağda da aynı şekilde ısrar ettik. Ama bunun arkasını bırakmayacağız, üzerinde duracağız; çünkü ülke için önemli bir olaydır. İşte seçim belirtileri oluşursa belki yine bir tur başlatınz. « • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özer Uçuran Çiller'in, eşi Tansu Çiller'in mal varlığının araştınlması amacıyla TBMM'de oluşturulan komisyona eksik belge vermek ve resmi belgede sahtecilik yapmak suçlamasıyla 8.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına bugün Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edilecek. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın. Özer Çiller aleyhinde. haksız servet edinmeye iştirak suçundan açtığı dava da 24 Nisan salı günü Ankara 20. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanacak. Bu iddianamede de. Çiller'in 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması. Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Yasası'nın 13 12. maddesine göre 3 yıldan 5 yıla kadar agır hapis. 510 milyon lira para cezasına çarptınlması isteniyor Özer Çiller'in davalanı Devlet ile vatandaş Sizin çözüm öneriniz nedir? Bakınız biz öç arkadaş; TESK'in. DlSK'in başkanı ve ben bir araya geldik. Ben. 'Gelin bunu genişletelim, bizi istLsmar ederler' dedim. Ortaya koyduğumuz sorunlar. ülkenin sorunlanydı ama inanın buraya gelip çocuğu için iş isteyen insan bunu yadırgadı. Ne için yadırgadı. sanki biz bir siyasi partiye karşı savaşım venyoruz havasına büründü. Belki de o partiye sempatisi olduğu için bunu yadırgadı. Bunu kısmen genişlettik. Bu sefer başka şeyler gündeme getirdiler "Efendim sermaye kesiminin gülü oldular" dediler. Biz demokratik. laik. sosyal hukuk devleti mücadelesi venyoruz. Burada çalışanı. çalıştıranı olmaz. hepimizin ortak sorunu. Vatandaş devlete güvenmiyor mu? Güvenemiyor veya öyle alıştınlmış. Şimdi bunu canlandırmak lazım. Bu bir iki kişinin yapacağı Sendiikaların gücü Sendikalann baskı unsuru olmaları için yeterli güçleri yok mu? Şu anda sendikalar arasında da bazı siyasi farklılıklar var. Yani 1987'ler 90'lardakı sendikal bütünlük ağır ağır bir dağılma safhasına doğru gitmekte. O zaman hep birlikte tek ağızdan 'ANAP gidecek' diyc bağınyorduk. Ama o birliktelik bugün kısmen de olsa biraz gevşemiş görünmektedir. Ama tabandaki güce güvenmek lazım. İşçi çok farklı düşünüyor. İşçinin bugün siyasilerden büyük ölçüde beklentisi yok. Vatandaşı da ben buna dahil ediyorum. \ ani bu siyasiler sorun çözmeyecek görünümü verdi. Bu da çok olumsuz bir izlenim. olumsuz bir beklenti. Çünkü eğer bir insan siyasete itibar etmivorsa. demokrasi sonunda bunun Öğretim üyesine ihraç (Cumhuriyet I ANKARA Bürosu)YÖK. Cumhuriyet Üniversitesi (C.Ü.)TıpFakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölüm Başkan ı Prof. Dr. Tansel Ünsaldı'nın öğretim üyeliğini iptal etti. Ünaldı hakkında, hastalannı eşi ve oğlu adına kurduğu LTD tıbbi malzeme şirketinden malzeme almaya zorladığı savıyla başlatılan soruşturma sonuçlandı. Soruşturma sırasında Ünsaldı'nın şirketine çıkar sağlamak amacıyla gereksiz yere hastalannı ameliyat ettiğı. farklı malzemeler kullanarak şirketten alınan malzemeleri iade ettiğı. şirkete haksız çıkar sağladığı ve kendi imzasıyla firmalara yazılı öneri gönderdiği saptandı. IçişleriBakanı Başesgioğlu, Sakık'ın ifadeleri doğrultusunda 'operasyonyapılacağını' büdirdi PKK'ye yardım eden işadamları panikte' AJVKARA (Cumhuriyet Bürosu) Içişleri Bakanı Murat Başesgioğtu. PKK'nin lider kadrosundan Şemdin Sakık'ın yakalanmasının ardından örgüte maddi destek sağlayan işadamlannm telaşla kaçmaya başladıklannı söyledi. Başesgioğlu, Hizbullah'a karşı da çok geniş kapsamlı operasyon yürütüldüğünü belirterek, "Bu örgüte büyük darbe vurulacakör" dedi. Içişleri Bakanı Murat Başesgioğlu, TGRT'de yayımlanan programda "Pannaksu Zeki" kod adlı Şemdin Sakık'ın yakalanıp sorguya alınmasıyla birlikte PKK'nin dağılma sürecine girdiğini öne süreıek, "Ör gütTürkSilahlı Kuvvetleri'ninbaşanlıoperasyonlan sonucu çokme noktasma gelmiştir. Ancak bitti demek daha erken olur" dedi . Suç alanı gözönüne alındığında Sakık'ın sorgulamasının jandarmayı ilgilendirdiğini belirten Başesgioğlu. ancak Diyarbakır'da, "karma bir sorgulamadan geçirüdiğuıi'' bildirdi. Başesgioğlu, Şemdin Sakık'ın yakalanmasının ardından, PKK"ye maddi destek sağlayan işadamlannda panik başladığmı belirterek, "Yer değiştinne telaşı \ar. Bunlar Türkiye dtşında pek çok ülkede de bulunuyorlar" dedi. "Sakık, Pisnıanlık Yasası'ndan yararla nacak mı" sorusunu Başesgioğlu şöyle yanıtladı: "Birçok şehidimiz var, onlann yüreği yanık yakmlan var. Onlan rencide edemeyiz. Şu an yürürlükte bulunan Pişmanhk Yasası hükümlerine göre ne Sakık'ın ne de Sabancı'ıun katffi Mustafa Duyar'uı bu yasadan yararlanması mümkün. Ancak bizden önceki hükümetin TBMM'ye verdiğj bir tasan var. Bu tasanya göre, 4 ayhk bir süre tanınıyor. Eğer bu tasan gecerse, Sakık ve Duyar'ın bu yasadan yararlanma durumlan var. Ancak, emininı Sakık ve Duyar'ın durumlan aynca değerkndirilecektir."* ÜZ YAZI/ ORHAN BİRGİT CHP'nin Mesut Yılmaz hakkındaki yolsuzluk soruşturması önergesinde, Doğru Yol+Fazilet Partisi ile birlikte hareket etmesinin tepkileri henüz tam olarak su yüzüne çıkmadı. Dipten gelen dalgaların denizin üstüne çıkıp, kıyıyı dövmesi de, çakan şimşeğin gök gürültüsü olarak kendisini duyurması da zaman alır. Ama göreceksiniz, Baykal ve arkadaşlarının önceki gün Meclis'te izledikleri politika, bir bumerang oyununa dönecek ve oyunun kurucusunu yaralayacaktır. Meral Akşenerve 71 arkadaşının soruşturma önergesini dikkatle okuduğunuz zaman, önergeyi hazırlayanların yeni ve ciddiyeti olan hiçbir sava sahip olmadıklarını daha ilk cümlelerde anlıyorsunuz. "Bu bir'k\sasa kısas' eylemidir" diyorsunuz. Tansu Çiller'in iki amacını hemen fark ediyorsunuz. Bu amaçlardan birincisi. kamuoyunayöneliktir. Eski başbakan, Yüce Divan kapısında sadece ben yokum; Yılmaz da yolsuzluk suçlama Kararname mayısta yayımlanacak Siyaset veEtik... sı altındadır, diyebilme olanağına kavuşmak için Akşener ve arkadaşlannı harekete geçirmiştir. ikinci amaç, daha da ağırlık taşıyor ve eski bir uygulamaya dayanıyor. DYP lideri, soruşturma olayının her aşamasında pazarlık gücüne başvurmak istiyor. Kürsüye arka arkaya çıkan iki DYP'Iİ milletvekilinin sözlerinde de suçlamaların perde arkasındaki gerçeği görüp sezmek olası iken, başbakanı, kuruluşunun 78'inci yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kararı ile bir yolsuzluk soruşturmasının sanığı olarak ilan etmek ve bu ilanı "Resmi Gazete"de de basarak devlet arşivlerine geçirmek, Cumhuriyet Halk Partisi'ne ne getirecektir? Baykal, soruşturma önerisini ciddiye alış gerekçelerini bir ilke kararı gibi gösteriyor. Ama oylamada bazı arkadaşlan ile birlikte "namevcud" rolüne soyunarak, 42 milletvekilini DYP+FP cephesinin yanına sürüyor. Olup bitenleri, Meclis'teki odasında televizyondan izliyor. Herhalde. kimi arkadaşlarının ellerini kaldırdığı sırada yüzlerinden düşen sıkıntıyı da görerek... Dünkü "Hürriyet", Baykal'ın bu strateji ile neleri amaçlamış olduğunu dört maddede toplamıştı: "1 TBMM'de CHP'nin kilit parti olduğunu gösterirken hükümete de "Ben istemeden hiçbir kararı geçiremezsiniz" mesajını bir kere daha vurguladı. 2 Yılmaz'ave kamuoyuna, "Siyasi bakımdan güçlüyüm, hükümetin geleceği benim elimde" mesajı verdi. 3 Yolsuzluk iddialan konusundaki hassasiyetini dile getirirken, CHP'nin bu tür iddialar karşısında parti ayrımı yapmadığını gösterdi. 4 Seçimlerde tek rakibim dediği Ytlmaz'ı soruşturmalarla yıpratıp gerekirse Yüce Divan'a göndererek gehletebileceğini gösterdi." Koalisyona dayanan hükümetler için.çocukoyunlarındakigüçbende mesajını veren "Himen" gösterilerine kalkışanlann bir başbakanı ciddiyetten uzak savlarla soruşturma kapısı önüne gönderecek yerde, her gün Meclis'te önüne çıkacak başka fırsatları kullanması gerekir. Hükümetin geleceğinin CHP'nin elinde olduğunu bilmeyen yok. Aynca Baykal ve partisini, bu hükümeti mutlaka iktidarda tutmak için zorlayan hiç yok. Cumhuriyet Halk Partisi, önceki günkü tavrı ile "siyasi ahlak" bakımından, devamı olduğunu ileri sürdüğü "gerçek CHP"n\n mazisi ile hiç bağdaşmayan bir tavır sergiledi. Siyaset etiğinin kuralları yazılı de ••• ğildir. Ama yüzyıllardır uygulanır ve bunların başında da "sözüne güvenilir olmak" gelir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ikinci genel başkanı ismet inönü'nün kendisinden bir şeyler öğrenebilenlere bıraktığı derslerin birincisidir bu... Önceki günkü oylamada, bu dersin gereği olmalı Bülent Ecevit, sağ yanındaki sıralarda DYP ve FP ile birlikte el kaldıran kimi eski yol arkadaşlarının tutumunu hayretle izliyordu. ••• "İddialar karşısında parti ayrımı yapmamak"rruş. Oylamadaki görünür tutumun asıl kılıfı bu paragrafta yatıyor ve bunun adına da "ilkeli olmak" deniyor. Adana'da kongre kazandığı seçim kurulu tutanağı ile kesinleşmiş il başkanını üst üste görevden alırken gösterilen ilkesizlik, Çiller stratejisi için "evet" derken demek ilke olarak sunuluyor... Tarikatçı valiler merkeze ahnıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Içişleri Bakanlığı'nca hazırlanan ve yaklaşık lOvaliile 100 kaymakamı kapsayan kararnamenin. mayıs ayı içinde yayımlanacagı öğrenildi. Haklannda çeşitlı suçlamalarda bulunulan vali ye kaymakamlann tümünün göre\ yerlerinin değiştirileceği. "tarikatçüıkla" suçlanan valilerin de merkeze alınacağı bildirildi. Kararnameyle, Atatürk karşıtı uygulamalanyla hakkında soruşturma açılan Şanlıurfa Valisi Şahabettin Harput' un merkeze alınmasının kesinleştiği öğrenildi. Yaklaşık 8 yıldır Ankara Valiliği yapan Erdoğan Şahinoğlu'nun yakında emekliye aynlacağı dikkate alınarak, karamameden çıkanldığı belirtildi. Kararname ile REFAHYOL döneminde merkeze alınan 10 merkez valisinin aktif görevlere atanacağı kaydedildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle