15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 1998 PERŞEMBE HABERLER Kurban derisi Gelirleri vakıflar kullanacak EMİNE KAPLAN ANKARA Kurban derisi toplama yetkisinin Türk Hava Kurumu'ndan (THK) alınarak sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflanna verilmesine karar veren hükümet, Türk Kızılay Derneği. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK). Türkiye Diyanet Vakfı'nın deri gelirlerinden aldığı paya da son verecek. Derilerin vakıflar tarafından toplandığı 19861992 yıllan arasında toplanan deri sayısı ve sağlanan gelir konusunda Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'nun(FakFukFon) bilgisinin olmadığı belirlendi. Devlet Bakanı Hasan Gemici. hiikümetin doğru bir karar aldığını belirterek. yetkinin vakıflara verilmesiyle yaşanan tartışmalann biteceğini söyledi. Bakanlar Kurulu'nun kurban derisi toplama yetkisinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflanna verilmesi yönündeki kararv. deri tartışmasını alevlendırdi. FakFuk Fon'dan sorumlu Devlet Bakanı Gemici. hiikümetin yetkiyi vakıflara vermesinin doğru bir karar olduğunu belirterek yıllardır süren tartışmalann sona ereceğini söyledi. Gemici. "İnsanlar kurbanlannın üçte birini kendileri tüketirken, geri kalanını fakir fukaraya ve yardıma muhtaçlara dağıtıyorlar. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflan, kurban derisi. fitre ve zekâtları yoksul insanlara yardım için kullanacağından. hayırsever vatandaşların tercihi vakıflar olacaktır. En iyi çözüm yolu da budur" dedi. Yetkinin vakıflara venlmesiyle kaçak toplamanın artacağına ılişkin eleştirilere katılmadığını kaydeden Gemici, vakıflann illerde vali. ilçelerde kaymakamın başkanlığında belediye başkanı. emniyet müdürü. defterdar. milli eğitim müdürü, sağlık müdürü. sosyal hizmetler ve çocuk • esirgeme kurumu müdürü. müftü, valinin seçtıği 3 hayırsever yurttaştan oluştuğuna dikkat çekti. V'akıflarda kurban derileriyle ilgili bir sistemin kurulacağını anlatan Gemici. yönetmelık değişikliği çalışmalannın devam ettiğini kayderti. Gemici. "Bakanlar kurulu'nun benimsediği karar uvannca. vakıflar derilerden elde edilen geliri il içinde değeıiendirecekler. Bazı kurumlara bu gelirden pay ayrılması uygulaması da kaldırılacak. Bu kurumlara bütçede bir düzenleme yapüarak ödenek sağlanacak" dedi. Ege dostluğun denizi olsun CLNEVT AKALIN 3Yunanistan'la aramızda sorunlann olduğunu bilmeyen mi var? Ama bu sorunlar. "İkitelli basuu"nın. şoven ve dinci basının her gün bıkmadan ' usanmadan tefrika ertikleri "AvTupa'nın şımank çocuğu Yunanistan", " Bizim ekonomi * çok dinamik, onlar tembel", "ürtak Pazar olnıasa aç kalırlar" vb. gibi saçma sapan, yalan yanlış yazılançizileri haklı çıkanrmı? En iyisi. gördüklerimi birde ben anlatayım. karan yine sizler verin. Hizmet sektörü ve turizm: Sanki bu Yunanlılar hizmet etmek için yaratılmışlar. Terbiyeli. saygılı insanlar. Turizm bir ticaret değil. bir yaşam biçimi bu insanlar için. Tek bir kirli tuvalete. tek bir kokan garsona, bir kabalığa rastlamadım 10 gün boyunca. Tenemiz masalarda, tertemiz örrülü masalarda adam gibi meze servisi yapılıyor meyhanelerinde. Uzyerilerinde (rakıhane mi?), tek bir lokantada fahiş fiyat ile aldatma çabası ile karşılaşmadık. Ne kadar ekmek o kadar köfte. Her keseye göre tatil olanağı var. Turistleri sövüşlenecek kazlar olarak değil, hizmet bekleyen insanlar olarak görüyorlar. Ben YOK'ün yerinde olsam bütün turizm yüksek okullannın öğrencilerini Yunanistan'a staja yollardım. Ders masa başında değil, işbaşında öğrenilir. Adalar arası feribot seferleri: Mükemmel bir ağ kurmuşlar. Taşımacılığı yapan galiba özel sektör. özel acenteler. ama fiyatlarbelli ki halkın belini bükmüyor. Bir sübvansiyon var mı bilemem. Bildiğim. feribot seferlerinin kusursuz işlediği ve her keseye uygun olduğudur. rastlamadım. Londra, Paris, Stockholm vb. gibi metropollerde, en azından metrolarda karşımıza çıkan yoksulluk, sefalet Yunanistan'a henüz ulaşmamış. Yaygın bir küçük burjuvazi, orta sınıf. ülkenin toplumsal temelini oluşturuyor. tzne giden askerler: Tren garlarında, vapur iskelelerinin bekleme salonlannda izne giden askerlere çokça rastlanıyor. Bizimkilere benziyor bu gençler. Çoğu esmer, karayağız, orta boylu. Altlannda bir blucin, üstlerinde bir mont... Bizimkilere göre daha yalnız görünüyorlar. daha sessiz hareket ediyorlar, daha küçük gruplar halinde dolaşıyorlar. Daha Batılılar. Ege'deki bir savaş bu gençlerle bizim gençleri karşı karşıya getirirse ne kötü olur. Allah yazdıysa bozsun. PERŞEMBE ORHAN BURSALI Kaybettiğimiz Bir Şeylere Ağıt... Titanik, bütün dünyada niçin sosyal bir olaya dönüştü? Filmin teknik mükemmelliği, görsel zenginliği ve koca geminin batışını canlandırmadaki üstün başarısı mı? Bütün bu sorulara yanıt evet; ama filmde klasik aşk öyküsü olmasa teknik şaşaanın etkisi sabun köpüğü kadar etkili olurdu. Metin Erksan, "Titanik Filmi Üstüne" yazısında (Cumhuriyet, 18 Nisan), filmin, iki gencin arasındaki aşkı yücelttiğine dikkat çekiyor. Erkek, sevdiği kızın kurtulması için buz gibi su içinde kalıp ölmeyi göze alır. Kız, hayatta kalır, ancak ömrü boyunca erkeğin yokluğunun acısını yaşar. Erksan, Türk filmlerinde bu temanın çok işlendiğini, bu temanın köklerinin bizim "Dede Korkut" ve "Leyla ile Mecnun" gibi masallarımızda bulunduğunu, Türk sinemasına da bu tür aşkları işlediği için haksız eleştiriler yapıldığını belirtiyor ve şöyle diyor: "Titanik filminin erişilmez başansınm kökünde, Amerikan sinemasının yadsınmaz teknolojik üstünlüğünden daha çok, Amerikan sinemasının njhsallığı ve bu yüce davranışı vardır." Ünlü sinemacımız aşkı yüceltirken birçok dostum, Titanik'i "Türk filmi gibi" bir aşkı işlediği için eleştiriyor ve beğenmiyor. Şu sırada Titanik üzerine elime geçen her şeyi okuyorum. (Titanik hakkında söylemediğini bırakmayan bir arkadaşımla da üstelik filmi seyrettik!) Filmin, özellikle gençlerin büyük beğenisini çektiği görülüyor. Araştırmalara göre, film dünyada özellikle kız ve kadınlan daha çok etkilemiş. Gençlerin ve herkesin bugünkü dünyada içinde yaşadığı kültürün özelliklerinde aramak gerekir belki de Titanik'in olağanüstü başarısının sırrını. Amerikalı psikolog Mary Pipher'in yeni yayımlanan kitabında, "reklam dünyasının güzellik çılgınlığı; ruhsuz bir tüketim alışkanlığı; medyanın, mutluluğa hiçbir değere bağlı olmadan erişilebileceği düşüncesinin propagandasını yapması; başkalarının değerlerine saldtrmayı hoş görmesi ve şiddeti yüceltmesi; popkültürün salt seksi" gibi giderek egemen olan görüşlerin, özellikle genç kızları büyük toplumsal baskı altına aldığına ve kendi benliklerini bulmadazorluklaryaşadıklarına işaret ediliyor. Bir Alman psikoanalitikçi, "Idealize edilmiş aşk, gençlerimizin son büyük rüyası oldu" diyor. Yani, film, çağdaş ilişkiler içinde saklı ve üstü örtülü kalan bu gizli ideali ortaya çıkartıyor: "Seksüel ilişki bu durumda ikinci plana itiliyor, değer yitiriyor; önemli olan, kendi ruhunu karşısındakinin ruhuyla özdeşleşmiş görmek; bu bir güvenlik duygusu gereksiniminin işareti." Titanik, belki de çağımız toplumunun kaybettiklerinin ardından yakılan büyük bir ağıt. Hepsi bu değil tabii: Titanik, aynı zamanda, tekniğine güvenen, doğayı hafife alan insanın da dramı. Bu dram o gün bir buzdağıyla yaşandı. Bugün ise iklim ve çevre felaketleriyle, savaşlarla yaşanıyor; insanlık ve bütün canhlar tek tek ölümü solurken, doğa topyekun felaketlerin de ilk işaretlerini veriyor. Titanik, dünyanın simgesi olan bir mikro dünyanın batışı. Hemen her kesimden insanın bulunduğu bir mini dünyanın dramatik ölümünü, belki de geleceğimizi seyrediyoruz. Titanik, bu açıdan Nuh'un Gemisi'nın tam tersi. Ve bu özelliğiyle bir kesim insanı derinden etkilediği de bir gerçek. zyerilerinde (rakıhane mi?), tek bir lokantada fahiş fiyat ile aldatma çabası ile karşılaşmadık. Ne kadar ekmek o kadar köfte. Turistleri sövüşlenecek kazlar olarak değil. hizmet bekleyen insanlar olarak görüyorlar. u Yunanlı genç kızlar. kadınlar: Modern bir toplumda kadın eve hapsolmadığı için. dış mekânlann havası bambaşka oluyor. Gecenin geç bir saatinde bir kafede içki içip. en ufak bir biçimde rahatsız edilmeden kendi halinde sohbet eden genç kadınlar, Yunanistan'a başka bir hava veriyor. Aynı hava Paris'ın, Roma'nın sokaklannda da solunuyor. Ama şimdi konumuz Yunanistan değil mi? Genç kızlan; Beyoğlu'nda, Kadıköy'de. Çankaya'da rastladığımız genç kızlardan farksız. Aynı giyimkuşam, aynı endam. Ama kadınlan öyle mi? Çoğu balıketinde, boylu poslu. bakımlı. altın mücevherat takmaktan hoşlanan, alımlı, yaşamayı seven Afrodit'in hemcinsleri... Bir başka letafet var yürüyüşlerinde. Benden söylemesi. El netice: Bütün bu kadar lafın anlamı şu: Ege adalan bir cennet. Üstelik insanın ciğerini sökmeye kalkışmıyorlar. Her keseye göre tatil olanağı var. Bannma olanaklan, ucuz feribot seferleri ile birleşince hayat çok kolaylaşıyor. Dahası, kendi halinde dürüstçe yaşayan ve eski İstanbullulan çağnştıran halkı. sevecen ve konuksever. Mimozalar mevsiminde adalann seçkin konuklan olabilirsiniz. Henüz Ingilizlerin ve Almanlann istilasına uğramamış olan adalann halkı, size, krallar gibi olmasa da, insan gibi davranacaktır kesinlikle. E Samos Adası (Istte) Manolaki Köyü'nün dar sokaklan Bodrum'u çağnştınvor. (Altta) Otobüs ağı bizim gerimizde. kullandıklan otobüsler eski model 302303 Mercedes'ler. Şehirler arasında tek bir şirket işletmecilik yapıyor. Bizdeki gibi fiyat farklan yok. Aslında bunun bir ilerilik mi gerilik mi olduğuna vann siz karar verin. Hastaneler: Ümit'in oğlu Cemre hastalandı. Samos'ta hastaneye gittik. Iki yıllık bir hastane. pınl pınl. Hastadan çok doktor vardı çevrede. Adalarda özel hastane filan gÖzüme ilişmedi. Oysa bizdeki Umraniye'de özel hastane sayısını bilen biliyor. (Bu Yunanlılar da dinozor galiba!) Ortodoks dini: Ortodoks dini Batı Avrupa'ya göre günlük yaşamın içinde çok daha fazla yer alır görünüyor. Çok sayıda papaz dikkati çekiyor. Özellikle adalann yüksek ge adalan bir cennet. Üstelik insanın ciğerini sökmeye kalkışmıyorlar. Her keseye göre tatil olanağı var. Bannma olanaklan. ucuz feribot seferleri ile birleşince hayat çok kolaylaşıyor. Dahası. kendi halinde dürüstçe yaşayan ve eski Istanbullulan çağrıştıran halkı, sevecen ve konuksever. çevresinde spor alanlan. spor sahalan. tenis kortlan vb.'den geçilmiyor. Dahası var. Cam potalı basket sahalan köylere kadar yayılmış. Limanlar: Adamlar her adaya değil, neredeyse her köye koca koca limanlar yapmışlar. Her şey denizci bir millet olduğunu gösteriyor Yunanlılann. Üstelik bu limanlar tertemiz. Aynı anda 20 transatlantik büyüklüğünde geminin yanaştığı Pire limanı tertemizdi, buna karşılık üç tane teknenin bulunduğu Kadıköy iskelesi pislik içindeydi. Kamu taşımacılığı: Trenler Avrupa'nın gerisinde kalmış, şimdi geliştirmeye çalışıyorlar. yerlerine kondurulmuş manastırlar. bu manastırlann ya da bir başka tepede yer alan ve gece aydınlatılan haçlar göze çarpıyor. Sabah birçok TV kanalı Ortodoks papazlannın dualan ile başlıyor yayına. Yaşlı bir kadının sokakta genç bir Ortodoks papazının elini öptüğünü. papazın buna izin verdiğini görünce kötü oldum. Tüm bunlar sanki laik olmayan bir ülke izlenimi yaratıyor insanın üzennde. Buna karşılık eğitim kurumlannda dinsel işaretlere vb. kesinlikle rastlanmıyor. Belediyeler ve spor sahalan: Bizde belediye. vergi toplayan, zaman zaman girip işlerimizi gördüğümüz memurlarla dolu bir bina değil midir? Yunanistan'da ise belediyenin Türklere karşı tavır: Türklere bayılıyorlar mı bilemem. Kürtleri kışkırtıyorlar mı. ona da rastlamadım. Ama insanlann büyük çoğunluğunun Türklere. başka milletlerden daha iyi davrandığına tantğım. Ingilizcenin yetmediği yerde imdada Türkçe yetişiyor. Sosyal devlet: Yunanistan belli ki. Avrupa'nın sosyal devlet modelini esas almış. Ekonomik kalkınmasını sosyal uçurumlara yol açmadan sağlamış. Yunanistan'da yoksulluğa ÜTTS Giıneydoğulu işadamları TBMM Komisyonu'nda camilerin yönetimi yetkisinin Diyanet'e devredilmesi tasansı ele alındı 8 bin cami tarikatların elinde mut Yılbaş' m önerisi üzerine, tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlanan tasannın maddelerine geçilmeden. toplantı haftaya ertelendi. Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'ın lstanbul'daki basın toplantısına katılan FP'li üyelerÖmerVehbiHatipoğlu, Hüsamettin Korkutata. Mustafa Baş da son andatoplantıyayetiştiler. DTP'li Yılbaş'ın. irticayla mücadele yasalan konusunda DYP ve FP'lilerle birlikte hareket etme eğiliminde olması nedeniyle ANAP'lı Komisyon Başkanı Akın Gönen. reddedileceği kaygısıyla. maddelere geçilmesi konusunda ısrarlı oimadı. Tasan üzerine söz alan FP'liler, Divanet lşleri Başkanlığı'nın "gerekligördüğü hallerde" camilere görevli atama yetkisi bulunduğunu ileri sürerek. tasannın gereksiz olduğunu savundular. FP'li Abdülkadir Aksu. camileri yönetme yetkisinin Diyanet'e verilmesine karşı olmadığını belirtirken. "Ancak bu tasannın. böyle bir masum amacı olduğuna inanmıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanınuz hakkında verilen karar da. bu tasannın amacı da aynı. Aslında bu kararlaZiyaGökalpmahkumedilmişrir. 20.yüzyıh yasaklı demokrasi anlayışıy la bitiriyortız. Gelin. 21. yüzyıla bu yasakları kaldırarakgireünı''dedi. FP'lilerin, tasannın "vatandaşın cami yapmasını engelleme" amacı taşıdığı yönündeki savları üzerine. hükümet temsilcisi sıfatıyla bilgi veren Diyanet Işleri Başkanlığı Hukuk Müşavin Şemsettin Yazırü, camilerinmülkiyetinin Diyanet'e devredilmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Diyanet lşleri Personel Daire Başkanı Emrullah Aksan da Türkiye'de halen 72 bin 300 cami bulunduğunu. bunlardan 8 bin 400'ünde kadro bulunmadığını belirtti. Öte yandan Imar Yasası'na bir ek madde eklenerek camilerin imar planlarına uygun olarak ve müftülerden izin alınmak kaydıyla yapılmasını öngören yasa tasansı da, Baymdırlık. İskân ve Turizm Komisyonu'nda değiştırilerek kabul edildi. email: [email protected] ise yalnızca bu konuda kamuoyunu aydınlatmak. Bunu da mı yapmayalım? Susup "üç maymun"u mu oynayalım? Saldırıya uğrayan gazeteci arkadaşlarımızın ne günahı var? Gidip bu davaları izlemesinler mi? Gördüklerini yazmasınlar mı? Onlar böyle yapınca Türkiye'nin işkence yapan bir ülke olmaktan çıkması mı sağlanmış olacak? Burada polislere de bir çift söz söylemek istiyorum. işkence kanunlara göre suç. Poüslere kimse işkence yapmasını emredemez. Devlet görevlilerinin böyle bir hakkı yok. O zaman, işkence yapan polis imajından kurtulmak onlann elinde. Suç işleyen polisler,birçok kez olduğu gibi diyelim ki devletin korumasıyla cezaalmaktan kurtulsalar, Türkiye daha iyi bir noktaya mı gelecek? Bu ülkede hep birlikte yaşıyoruz, ne polisler işkenceden hapse girsin, ne de Türkiye işkenceyle lekelensin. Böyle bir Türkiye için neden birlikte çaba gösterilemiyor? 'GAP Kanunu'na destek mektubu DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Meclis'te görüşülerek yaşama geçmesi beklenen UGAP Kanunu"nun desteklerunesi amacıyla, Güneydoğu Sanayici ve İşadamlan Demeği (GÜNSİAD) Başkanı Yasfi .Akvıl tarafından başta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere MGK Genel Sekreterliği'ne. hükümet üyelerine ve siyasi parti liderlerine bir mektup gönderildi. Akyıl. mektubunda GAP'ın hükümetin insafına terk edilmeden devlet politikası haline getirilmesini. parti farkı gözetilmeden. ülke sorunu gibi desteklenmesini istedi. Vasfi Akyıl. GAP ile ilgili yatınm projelerinin en kısa zamanda yaşama geçirilmesi için. hükümet tarafından öncelikli olarak desteklenmesi gerektiği görüşünde olduklannı belirtti. Akyıl, herkes tarafından özel önem verilen GAP'ın hükümetin kendi yarattığı kaynaklardan ve dış kredilerden yararlanarak bir an önce bitirilmesini önerdi. 2005 yılında tamamlanması planlanan GAP'ın kaynak bulunamaması nedeniyle bitirilemediğmden yakınan Akyıl. bölgenin özellikle fakir olarak gösterildiğini, aksine Güneydoğu'nun çok zengin kaynaklara sahip olduğunu v urgulayarak. mektubunda şu görüşlere yer verdi: " Yatınm yapılmasını azaltan. engelleyen ve bölgeler arası dengesidik yaratan pob'tikalardan vazgeçilmelidir. Bu ve bundan sonraki hükümetlerin, ülke ve bölge ekonomisinin gelişmesi için alaeaklan yeni karariann olumlu olmasını beklemektev iz. Bu, ülkemizin gelişmesi yöniinde atılacak adınılann en önemlisidir. Var olan mevcut kaynaklarınıızı en doğru ve verimli kullanmak zorundavız. Kaynak ve zaman açısından boşa geçirilecek her saniye ülkemizin ve böigemizin zarannadır." GAP Kanunu'nun bölge insanlannda yeni heyecanlar yarattığını, kanunun çıkması halinde bunun sonucu olarak. bölgenin kendi içinde gelişmesini ve Türkiye'nin dünyada sözü dinlenir bir ülke olacağını vurgulayan GÜNSİAD Başkanı Vasfi Akyıl, çıkarılan kanun ve karamamelerin, hükümetlerce vaat edilen taahhütlerin uygulanmaya konmasını da istedi. Ülke ekonomisinin istikrara kavuşturulması önündeki en önemli engelin siyasi istikrarsızlık olduğunu belirten Akyıl. ülkenin ve bölgenin ekonomik geleceği için her kesimin el ele vermesi ve bu yasanın desteklenmesi gerektiğini ifade etti. 8692 yülan beürsiz Kurban derisi toplama yetkisinin vakıflara verildiği 19861992 yıllan arasında ne kadar deri toplandığı ve gelir elde edildiği bilinmiyor. Bu dönemde kaçak toplamaların yaygınlaştığına dikkat çekilirken. sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflannın topladığı derilerden elde ettiği geliri il ve ilçede değerlendirmesi nedeniyle FakFukFon'a bilgi ulaşmadığı belirtıliyor. THK'nin topladığı den. fitre ve zekât gelirlerinden yüzde 25 pay alan FakFukFon'un diğer gelirleri. diğer fonlardan Bakanlar Kurulu karan ile yüzde 10'a kadar aktanmlar. gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden tahsil edilen ek yüzde 4'lük pay. trafik para cezalannın yüzde 50'si. TRT reklam gelirlerinin yüzde 30'u. akaryakıt tüketim vergisinden yüzde 0.02. bütçeye konulacak ödenek. her nevi bağış ve yardımlardan oluşuyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Içişleri Komisyonu'na bilgi veren Diyanet yetkilileri. 8 bin caminin kontrol altında olmadığını. buralara imam atayamadıklannı bildirdiler. TBMM'deki görüşmelerde. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tavyip Erdoğan'ın 10 ay hapis cezasına çarptınlması da tartışıldı. Komsiyonda dün Diyanet lşleri Başkanlığı'nm kuruluş yasasında değişiklik yaparak. camilerin yönetimi yetkisinin Diyanet'e devredilmesine ilişkin yasa tasansı ele alındı. Görüşmelerde hükümet temsilcisi olarak. bakan yerine bürokratların görev lendinlmesini el'eştiren DYP. FP ve DTP'li Mah SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Serkan Eroğlu. Ege Üniversitesi'nde okuyan, idealleri olan gencecik bir öğrenciydi. Bir gün yolda yürürken kaçınldı ve 4 gün sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı. Ardından, kendini tuvalette astığı bildirilerek cenazesi ailesine teslim edildi. İstanbul Adli Tıp Kurumu'nun açıklamasına göre, Serkan Eroğlu intihar etmedi, öldürüldü. Eroğlu'nun ölümü öncesi olaylara baktığımızda, bu cinayetin polisle bağlantısı konusunda önemli bulgular ortaya çıkıyor. Serkan, öldürülmeden hemen önce savcılığa ve Izmir insan Hakları Demeği'ne dilekçeyle başvuruyor ve kendisine polis ajanlığı yapması önerildiğini, bu amaçla tehdit edildiğini bildiriyor ve önlem alınmasını istiyor. Dilekçeyi verdikten birkaç gün sonra da "intihar ettiği" öne sürülerek, cesedi ailesine teslim ediliyor. Izmir Emniyet Müdürü Ahmet Demir, Eroğlu'nun polis tarafından gözaltına alınmadığını söylüyor. Izmir Terörle Mü Eroğlu'nun Öldürülmesi ve Demokrasi cadele Şubesi de Eroğlu'nun kesinlikle kendileri tarafından sorgulanmadığını iddia ediyor. Bu açıklamalardan sonra, siz ne düşünürsünüz? Adli Tıp raporu, Serkan'ın intihar etmediğini belgeledi. O zaman, ne diyelim? Polis, Serkan'ı gözaltına alıp, kaçırmadığınagöre kim kaçırdı, kim öldürdü? Serkan, gözünün bağlandığını ve dört gün bir yerde gözaltında tutulup, ihbarcıhk yapmasının istendiğini, öldürülmeden önce belgeliyor. Böyle bir işi polis dışında bir gücün yapması mümkün mü? Eğer mümkünse, o zaman bu cinayeti kimin işlediğini ortaya çıkarmak da polisin işi. Peki, polis ne yaptı? Serkan'ın intihar ettiğini söyleyerek dosyayı kapatmak istedi. Sizin, bu cinayet konusunda bir tereddüdünüz var mı? Onu Rıfailer mi kaçırıp öldürdü? ••• Serkan'ın bir cinayete kurban gittiğinin ortaya çıktığı günierde, bir başka cinayet daha aydınlandı. Baki Erdoğan'ın Aydın'da polis tarafından gözaltına alınmasından sonra, işkenceyleöldürüldüğü, uzun engelleme ve ortadan kaldırma serüvenlerinin ardından Adli Tıp Raporu'yla kesinlik kazandı. Aydın Ağır Ceza Mahkemesi de işkenceye katıldıkları gerekçesiyle 4 polis memuru hakkında 5.5 yıl hapis cezasına hükmetti. Ne olduysa, o anda oldu, duruşmayı izlemeye giden gazeteci arkadaşlanmız ve avukatlar, mahkeme salonunda polislerin saldırısına uğrayıp ağıryaralandılar. Saldırı bununla da kalmadı, gazeteciler sırf görevlerini yaptıkları halde bir de gözaltına alındılar. Polisler gazetecilere neden bu kadar öfke duyuyortar? Gazetecilerin görevi, olayları izlemek ve kamuoyunu gerçeklerden haberdar etmek. Onlar, ne işkencede öldürülen DHKPC Ege sorumlusu olduğu açıklanan Baki Erdoğan'ı tanıriar, ne de işkenceden mahkum olan polisleri. O zaman, bu öfke neden? Türkiye, bir faili meçhul cinayetler ülkesi. Başbakanlık Teftiş Kurulu Raporu'na göre, bu cinayetlerin birçoğu devlet görevlilerince gerçekleştirildi. işkence ile adam öldürmek konusunda da Türkiye'nin sicilinin parlak olduğunu söyleyemeyiz. Buna rağmen, hapisteki gazeteci sayısı işkenceden mahkum edilen polisten daha çok. işkencelerle ilgili haberler önümüze geldiği zaman ne yapmamız gerekiyor? Görmeyeiim, duymayalım ve bunları haber yapıp halkı bilgilendirmeyelim mi? Yahut da, Emniyet ne derse onu gerçek kabul edip, araştırmayagirişmeyelim mi? Polisler hakkında işkence kararını veren mahkeme ve onlann işkence yaptığını belgeleyen Adli Tıp Kurumu. Gazetecilerin yaptığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle