14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1998 CUMARTESİ HABERLER Etibank'ta özelleştipme sancısı • ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) - Özelleştirme sonucunda Cavit Çağlar ile Sabah ve atv grubunun sahibi Dinç Bilgin'in aldığı Etibank'ta çalışan 1.650 de\let memurundan 1.422'sinin kamu loırumlanna nakil istediği bildirildi. Etibank çalışanlan adına yapılan yazılı açıklamada, devlet memurlannın çalışma saatleri dışında zorla çalıştınlmak istendıği ve aynı işi yapan dışandan gelen personele yemek, yol ve daha fazla maaş ödenerek ayncalık yaratıldığı kaydedildi. Denizyıldıa-38' tatbikatı • ANKARA (AA) - Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın planlı taktik tatbikatlanndan "Denizyıldızı-98". Harp Filosu Komutanı'nın sevk ve idaresinde 20 Nisan-4 Mayıs 1998 tarihleri arasında Marmara ve Karadeniz'de icra edilecek. Tatbikata, Tiirk Deniz Kuvvetleri'ne mensup muhrip ve firkateynler, denizaltı gemileri. hücumbotlar. mayın tarama gemileri, yardımcı gemiler. helikopterler, sahil güvenlik botlan ile Tiirk Hava Kuvvetleri'nden avcı bombardıman uçaklan katilacak. 'Çiller'i Allah kurtarsın' • TARSIS Cumhuriyet - Içel'departisınin bazı ilçe ve belde teşkilatlannın açılışını yapmak için dün Adana'ya gelen DTP Genel Başkanı Hüsamettın Cindoruk. havaalanında basın mensuplannın sorulannı yanıtladı. Cindoruk, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in malvarhğının soruşturulmasıyla ilgili olarak "Ben eski bir avukatım. Çiller'i Allah kurtarsın" dedi. Keskin'den suçlama • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin, Başbakan Yardımcısi Bülent Ecevit'in Fethullah Gülen'i savunrnasını sert dille eleştirerek "Tannya elçi olma iddiasında olaniara elçilik yapmaktadır. Vekilin vekillığine soyunmasına gerek yok" dedi. Adnan Keskin dün düzenlediği basın toplantısında, Ecevit'in Fethullah Gülen'in müridi kesildiğini iddia etti. Hükümetin icraatları • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcisı Bülent Ecevit ve DTP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk. yann 'Yüzakıyla 9 Ay' adı altında ortak bir basın toplantısı düzenleyecekler. Hükümetin 9 aydan beri gerçekleştirdiğı icraatlann slayt gösterisi eşliğinde açıklanacağı toplantıda. haberleşme. enerji ve ulaşım alanındaki projelerin aynntısına inilecek. Iç borç danışma kurulu • ANK\R4 (Cumhuriyet Bürosu) - Hazine Müsteşarlığı'ndan yapılan açıklamada, lç Borç Danışma Kurulu toplantısının dün Ankara'da yapıldığı belirtilerek toplantıda, 1998 yıh ilk üç aylık nakit gelişmelerinin ve yıl basında ilan edılen üç aylık borçlanma programı çerçevesinde açıklanan nakit gelir. gider ve açık tahminlerinin karşılaştmldığı kaydedildi. Bu yılın ilk üç ayında nakit durumunun programlanan düzeyde gerçekleştiği kaydedilen açıklamada. ikinci üç aylık programda da nakit açığının 1.4 trilyon ile 1.5 trilyon lira arasında olacağının tahmin edildiği bildirildi. ANAP'ın önerdiği dar bölge sistemi mafya babalanna ve etnik ayrımcılara avantajlar sağlıyor En adaletsiz seçim sistenıi ALİER ANAP'ın önerdiği, DYP ve FP'nin bazı çekıncelerle destek \ erdiği dar bölge siste- mi, oylan Meclis'e en adaletsiz yansıtan sis- tem olarak biliniyor. Türkiye Işverenler Sen- dikası'nın da (TlSK) savunduğu dar bölge sisteminin, temsilde adaletsizliğın yanı sı- ra. büyük sermaye gruplannm temsilcileri- ne. mafya babalanna. etnik ve dini aynm- cılık üzerine politika yapanlara önemli avantajlar sağladığı ileri sürüldü. Yönetime istikrar getireceği savıyla adaletin kenara itildiği dar bölge ve diğer çoğunluk sistem- lerinin ıddia edildiği gibi istikrar sağlama- dığı kaydedildi. Başbakan Mesut Yılmaz ve CHP lideri Deniz Baykal görüşmesinin ardından erken seçimin 1999 bahannda yapılacağı belirle- nirken, Türkiye"de her seçim öncesi olduğu gibi seçıme hangi sistemle gidileceği tartı- şılmaya başlandı. Türk-Iş, DİSK, Hak-lş. KESK ile bilim adamlan \e sol partiler • En fazla oy alan partilere hak ettiğinden çok daha fazla, düşük oy alan partilere ise hak ettiğinden daha düşük temsil olanağı sağlayan dar bölge sistemi önerisine FP ve DYP bazı çekincelerle destek verdi. -temsildeadakf istemleriyle "nispi temsil" sistemini önerirken. ANAP en fazla oy alan partilere hak ettiğinden çok daha fazla, dü- şük o> alan partilere ise hak ettiğinden da- ha düşük temsil olanağı sağlayan dar bölge sistemi önerdi. ANAP'ın önerisine FP ve DYP de bazı çekincelerle destek verdi. Si- vil kuruluşlar ve sol partiler, dar bölge sis- teminin, Anayasa'nın 67. maddesinde belir- tilen '•temsilde adaJet yönetimde istikrar unsurlannı bağdaşbrmak" ilkesine aykın- lık taşıdığını savundular. Anayasa hukuku uzmaru Prof. Dr. Süheyl Batum. önerilen yasanın yapay yöntemlerle bazı partilerin parlamentoda temsilini engellemesi duru- munda Anayasa Mahkemesi'nce bozulaca- ğını söyledi. Batum, iki turlu sistemin, id- dia edildiği gibi yönetimde istikran sağla- mayacağını belirterek aksine yeni sorunlar yaratabileceği uyansında bulundu. DSP li- den Bülent Ecevit 1993'te gündeme getiri- len sistemle ilgili yaptığı değerlendirmede "vatan hainliği" deyimini kullanarak, siste- min büyük holdinglerin temsilcileriyle maf- ya babalan ve etnik aynmcılan Meclis'e ta- şıyacağını ifade etmişti. Sistemler ne getiriyor? Demokrasilerde. "çoğunluk" ve "nispi temsil" olmak üzere başlıca iki tür seçim sistemi uygulanmakta. Güçlü iktidar ve si- yasi istikrar oluşturacağı savıyla "temsilde adalet" ilkesini çiğneyen çoğunluk sistem- lerinın "dar bölge" ve "geniş bölge" olmak üzere iki farklı uygulaması bulunuyor. Temsilde adaleti öne çıkaran nispi temsil- de ise "milli bakiye'", "d'Hondt" sistemle- rinin farklı biçimlen uygulanmaktadır. Tür- kiye'de bugüne dek yapılan seçimlerde en adil dağılım, milii bakiye sisteminin uygu- landığı 1965 seçimlerindegerçekleşti. Ada- let Partisi'nin parlamento çoğunluğunu el- de ettiği seçimlerde yüzde 2 ile yüzde 3 ara- sında oy alan küçük partiler de Meclis'e temsilci gönderdi. d'Hondt sistemi, nispi temsilin bir türü olarak değerlendirmesine karşın, barajlı uygulamalan çoğunluk siste- minin sonuçlanna yakm şekilde temsilde adeletsizliğe yol açıyor. Buna en çarpıcı ör- nek, çifte barajın uygulandığı 1983 genel se- çimleri: ANAP aldığı yüzde 30 oya karşılık Meclis'te yüzde 65 oranında temsil edilir- ken oylann yüzde 65'ini alan muhalefetin Meclis'teki oranı ise yüzde 34'te kaldı. Tek barajlı d'Hondt sistemiyle yapılan 1995 se- çimlerinde ise oy kullanan seçmenlerin yüz- de 15'i parlamentoya temsilci göndereme- di; oy kullanmayan yüzde 15'lik kesim ile yurtdışındaki seçmenlerden oluşan yüzde 30'u aşkm kitle parlamentoda temsil edile- medi. Turgut Özal'ın anıtmezan Ölüm yıldönümünde devlet töreniyle açıldı 300 milyarhk mezar taşıistanbuJ HaberSenisi - Sekizin- ci Cumhurbaşkanı Turgut Ozal'ın anıtmezan dün devlet töreniyle açıldı. Törende konuşan Başbakan MesutYılmaz, Özal'ın devietin de- ğişmez ilkeleriyle, mılletin vazge- çilmez değerlerini bağdaştırdığmı ve kendilerinin de bunun mücade- lesini verdiklerini belirterek, "Tur- gut Ozal hayattayken yapüldanyla miBete mal olmuş abide bir isündir. Millete ve vatana \efa borcunu ger- çekleştirdiği reformlariaödenıiştir" dedi. Sekizınci Cumhurbaşkanı Özal'- ın anıtmezan dün Topkapı'da ger- çekleştirilen ve kalabahk bir yurt- taş topluluğunun katıldığ) devlet tö- reniyle açıldı. Çok sayıda bakanın ve ANAP'lı milletvekillerinin ta- mamına yakınının katıldığı tören- de. Özal'ın eşi Semra Özal ve ço- cuklan da hazır bulundu. ANAP Genel Baskan yardımcı- lan Mehmet Keçedler, Yasar Oku- yan ve Içişlen Bakanı MuratBaşes- gioğlu, Devlet Bakanı Işın Çetebi ile saat 13.00'te geldiği Fatih Ca- mii'nde cuma namazını kılan Baş- bakan Yılmaz, anıtmezann açılış törenine katılmak üzere saat 14. 00'te camiden aynldı. Başbakan Mesut Yılmaz, Turgut Özal"ın dev- ietin ve milletin kendisine verdik- lerini gece gündüz çalışarak verdi- ği hizmetlerle geri ödediğini vurgu- layarak, Özal'ın millete mal olmuş bir insan olduğunu söyledi. Mille- te ve vatana vefa borcu duymanın tüm sıyaset adamlannda olması ge- reken asgari vasıflar arasında oldu- ğunu belirten Yılmaz. şöyle dedi: "Bu özellikier Özal'davardı.Özal'a göre halka hizmet, Hak'ka hizmet demekti. ÖzaL din ve vicdan hürri- \eti. düşünce ve teşebbüs hürriyeti gibi çağımızın evrensel değerlerini ülkemizde de vüceltti." Yılmaz, akşam Cemal Reşıt Rey konser salonunda Özal anısına dü- zenlenen etkinlikte yaptığı konuş- mada, Özal'ın anıtmezarının dev- let bütçesinden yapılmasını eleşti- ren köşe yazarlannı kadirbilmez- likle suçladı. Yılmaz, bugün Istan- bul'da yapıiacak ANAP MKYK toplantısında, anıtmezann tüm masraflarının partisi tarafından karşılanması yönünde karar ala- caklarım söyledi. Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Ozal ise Özal ailesi adına yaptığı konuşmada, canından çok sevdiği babasını halkıyla ve ül- kesiyle paylaştığını belirterek, "Ba- bam tnümkün olanlandeğil. müm- kün olmayanlan başardı. O, Al- lah'a. tarihe. vicdanına hesap vere- ceğini biliyordu" dedi. Anıtmezann, Turgut Özal'ın ölüm yddönümü olan 17 Nisan'a yetistirilınesi için 120 kişi 3 vardiva ha- linde günde 18 saat çauştı. 300 milyar üraya mal olan anıtmezar inşaatının asıl bitiş tarihi 22 Şubat 1999 olmasına rağmen, 5İ) günde tamamlanarak 17 Nisan'a yetiştirildi. (Fotoğraf: KUBlLAY TUNTÜL) Turgut Özal'ın anıtmezarının açılışına yorumlar Oktay Ekçl (Hürrlyet): u vapıian wr kadirbiliriik örneği değil, bir görgüsüzlük örnegidir. Çünkü kadirbiliriik yapacaksanız. örnegin Ozal'ın çok seı diği Malatya'da bir kampama açarsmız, halktan para toplar, heykelini dikersiniz. Ama milletin ödedjği vergik-rden kimseye bağışta bulunamazsunz." İ5Çİ PartİSİ: "Naksibendi müridi Turgut Ozal'a vapılan anıtmezar Cumhuriyet yıkıcılıgının hâlâ işbaşında oldugunun kanıtıdır. Yapılan anıt bir irtica anrtıdır. Hilafetin eski merkezi tstanbul'da, cümle Anıerikancı ve tarikatçı üderierin mezarianyla Ankara'ya, Mustafa Kemal'e. Cumhurh'et'e ahernatif bir anrtlar topluluğu yapıuyor. Vefkilileri uyanyomz. Ozal'ın anıtmezan gelecekte burada kalamaz." Melih A$lk (MİIIİyet): "Vlzyon sahibi lider, enflasyonu yüzde 5'e indirme \aadiv le işbası >aptı, ancak hiçbir zanıan yüzde 55'üı altma indiremedi. Yüksek enflasyon son 15 yılda ülkede bütün çöküntülerin en büyük kaynağı oldu.'The Rahmetli' bir kez bfle işçi sendikasuun kapısmdan içeri girmedi, zenginleri severdi. ABD'vi daha çok severdi. Slah ve sigara tekellerini ortadan kaldırarak ABD tekellerine büyük hizmetlerde buiundu. Cumhuriyet devrimleriyle saglanan kazanımlan geri döndürmeyi kendine misyon edinmiştL Devleti İsiamlaştırnıak için çok çalıstL" Emin Çöla$an (Hürriyet): "Bugüne kadar tek bir cumhurbaşkanı tanıdık ki, öldüğünde Devlet Mezarİığı'm kendisine layık görmüyDr ve kendisine İstanbul'un göbeğinde mezar yeri seçiyordu. Şimdi oraya de\letin ve miDetin kesesinden bir de anıtmezar yapddu Bu iş için bizim cebimizden 300 mihar lira harcandı. Mezannın üzerine kule dikildl Keşke bu kulenin üzerine büyük harflerle, kendisine ait olan şu vecizeieri de jazsalardı: 'Benim memurum işini bilir', 'Kürtlerle federasyonu tartışalım", 'Onlar gelip küçük Turgut'la oynasınlar'. 'Kjçüstü oturdular'. 'Anayasayı bir kere çiğnetnekten bir şey çıkmaz". Berin Ta$an - Hukukçu (Cumhuriyet): "Anıtmezar için seçilen yer kendilerinin olsa, yapımını da kendikri üsttenmiş olsalar bLdtnı elbette diyecek bir sözümüz olmaz. Kurtuluş Sa\aşı şehit ve gazilerinin dul ve >etimlerine ayda 13 nıilyon 968 bin TL ödenen bir ülkede eski bir cumhurbaşkanına 35 metre yüksekugjnde 300 mih ar liraya mal olacak bir anıtmezar yapımma girişenler kimierdir, necidirier, nereden gelmişlerdir? Bilinsin ki bu konuda büyük bir çoğunluk infiai haUndedir ve bunun hesabuun soruhnasını istemektedirf Baykal 'Seçim hükümetinde ısrarlıyız' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHP Genel Baş- kanı Deniz Baykal, hükü- mete haziran sonuna dek destek sözü verirken bu ta- rihten sonra ülkeyi 'adil, tarafsız' bir biçimde seçi- me taşıyacak yeni hükü- met kurulması konusunda ısrarlı olacağını bildirdi. Milletvekili erken genel seçimlerinin yerel genel seçimlerle birleştirilerek Mart 1999'da yapılması konusunda uzlaşma sağ- lanması üzerine, gözler se- çim yasası ve seçim hükü- meti pazarlığına çevrildi. Yılmaz-Baykal görüşme- sinin ardından hükümet haziran sonuna dek rahat- ladı. CHP Genel Başkanı De- niz Baykal. haziran sonra- smda ise seçim hükümeti tartişmalannin gündeme geleceği mesajını verdi. Baykal, "Seçim tarihi ko- nusunda dayatma içinde ohnayız. Ama önemli olan seçimden önceki 3-4 aylık süre>i tarafsız, adil bir hü- kümetle geçirmek" değer- lendirmesini yaptı. TB- MM tatile girdikten sonra. başkentgündeminin ilk sı- rasına seçim hükümeti pa- zarlıklannın yerleşmesi bekleniyor. Yılmaz-Baykal görüş- mesinde, seçim sistemin- de fazla önemli bir deği- şiklik olmayacağı ortaya çıktı. Baykal"ın görüşme- de ısrarla ortaya koyduğu, yurtdışında yaşayan yurt- taslann oy kullanmasını sağlayacak arayışlara da hız verildi. TBMM Parhlerarası Uyum Komisyonu'nun önceki günkü toplantısın- da, değişikpartilerin hazır- ladıklan öneriler ile Adalet Bakanlığı'ndan gelen ça- lışmalar incelendi ve YSK ile ilgili bakanhklann tem- silcilerinın görüşleri de- ğerlendirildi. Yurtdışının bir seçim bölgesi olması önerisi ise komisyonda pek kabul görmedi. Partilerin yurtdı- şında aldıklan oylar, Tür- kiye genelinde aldıklan oya eklenecek. ŞIFmNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Geri milletlenn temel özellik- lerinden birisi; aşınlığın ve duy- gusallığın anaforuna kolay ka- pılmaları. Aynı kişiyi çok kısa aralıklaıia kahraman da yapa- bilirler, hain de. Son yıllarda ya- şadığımız büyük altüst oluş, aşınlıklan ve duygusallıklan Tür- kiye'de her şeyin önüne geçir- di. Şemdin Sakık olayında medyanın durumu buna bir ör- nek. Sanki Rambo filmi izliyo- ruz. Inanılmaz kaçırma öyküle- ri. Herkes kendisine göre bir operasyon senaryosu hazırlıyor. Kuru gürültü her tarafı sanyor. Kahramanlık senaryoları bir- kaç gün sonra sönüyor. Bu kez gerçeklerle yüz yüze geliyoruz. Kürt sorunu, bu ülkenin önünde bütün ağırlıgıyla duruyor. Eko- nomik dengesizlik dünya rekor- ları düzeyinde. Türkiye'nin ulus- lararası gradosu bir türlü yük- selmıyor. Bu manzaraya bakın- ca bu kez de ya karamsarlık her şeyin önüne geçiyor ya da "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" türünden saçmalıklar. Başlıyoruz günahlan ve başan- . Hangi Cesaret, Hangi Uzak Görüşlülük? sızlıklan başkasının sırtına yık- maya. Güneydoğu'da askeri üstün- lüğün sağlanması, sorunların çözüldüğü anlamına mı geliyor? Bir harabeye dönmüş, yanmış, yıkılmış, taş üstünde taş kalma- mış köyleriyle, şehirlerin varoş- lannda toplanmış çaresiz insan- lanyla. acılar içindeki Güneydo- ğu'da yaralar nasıl sarılacak? Bir ekonomik seferberiikten söz ediliyor. Kültürel ve siyasi sefer- berlik olmadan, sırf ekonomiy- le sorunun üstesinden geline- bilir mi? Varoşlardaki, yersiz yurtsuz Kürt köylüleri, toprakla- nna nasıl dönecekler? Kürt kim- liği kabul edilerek, buna uygun sosyal ve kültürel önlemler alı- nacak mı? Güneydoğu'ya demokrasi ve siyasi özgürlük nasıl götürüle- cek? Bunu kim yapacak? Han- gi demokrasi birikimi, hangi si- yasi cesaret, hangi uzak görüş- lü bakış açısı bu adımlan atabi- lecek? Hükümete ve bu hükü- metin önemli isimlerinden Ada- let Bakanı Oltan Sungurlu'nun son icraatına bakınca umudum kınlıyor. Oltan Sungurlu, Gazi Mahal- lesi'nde 25 yurttaşın polis kur- şunlanyla can verdiği davanın gözlerden kaçırılması ve ailele- rin davayı izleyememesi için Trabzon'a gönderilmesine des- tek çıkıyor. Trabzon'da, polis desteğinde oldukları anlaşılan ülkücüler, acılı ailelere saldırı- yorlar. Sınırlı olanaklarasahipai- leler için her duruşmada Istan- bul'dan Trabzon'a gidebilmek zaten çok zor. Ne paralan, ne çalıştıklan işlerelveriyor. Bu ezi- yetin üzerine bir de ülkücü ve polis baskısı binince, ailelerin bu davayı izlemesi olanaksız hale geliyor. Bu dertleri dile getiren ailele- re, Sungurlu'nun verdiği yanıt, bu ülkeyi yönetenlerin hâlâ ne- rede durduğunu göstermesi bakımından ibret verici: "Ada- let, heryerde aynı biçimde te- celli eder." Türkiye'de yargının halini herkes biliyor. Manisa ve Metin Göktepe davasında, ka- muoyunun olağanüstü duyarlı- lığına rağmen neler olduğunu gördük. Polislerin suçlandığı davalarda, eğer işin peşine dü- şülmezse neler olabileceğini ya- şaya yaşaya öğrendik. Sungur- lu'nun Adalet Bakanı olduğu bu hükümetten, adalet konusun- da, barış konusunda, insan haklan konusunda ne kadar umutlu olabiliriz? Susurluk davasına bakıyoruz, kim çeteye kanşmışsa tahliye oluyor. Devietin izlediği çizgiyi eleştirenlerin ise başı dertten kurtulamıyor. Demokrasi bu ül- keyi yönetenlerin umurunda bi- le değil. Gelir dağılımındaki ada- letsizlik hiçbirini ürkütmüyor. Toplanıyorlar, konuşuyorlar, bir gün bile konuştuklanndan, al- dıklan kararlardan demokrasi çıkmıyor. Herkes birbirine karşı çok öf- keli. Herkes, birilerini yok etmek üzerine stratejiler kuruyor. Geri- limin biri bitiyor, biri başlıyor. Kavga eden taraflara bakıyor- sunuz, hiçbirinin dilinde demok- rasi ve özgürlük çağnsı yok. Şemdin Sakık, kavruk bir Kürt köylüsü olarak fotoğraflarayan- sıyor. 15yıldırölümemrivermiş, ölümün yanı başında yaşamış. Şimdi o artık karşı tarafta değil. "İkinci adam ele geçti" anons- lannın biri bitip diğeri başlıyor. Oltan Sungurlu, Gazi davasıyla ilgili açıklamalar yaptyor. Şem- din Sakık, acaba dağa neden çıktı? Oltan Sungurlu bu ülkenin yıllardır en önemli bakanlıklan- nın birisinde hangi tercihlerin sonucu oturuyor? Ülkenin en güzel kıyılarını üç kuruş daha fazla para kazanmak için yağ- malayan düzeni kuranlar, neden iktidarlannı bir türlü kaybetmi- yorlar? "Türk'ün Türk'ten başka düş- manı yoktur" desek daha mı gerçekçi olacak? CUMARTESİ YAHLARI ; ATAOL BEHRAMOĞLU Öliimünün Ellinci Yılında Sabahattin Ali Bir kitap okur üzerinde neredeyse fiziksel dene- bilecek bir etki yaratabilir mi? Ortaokul öğrencisiy- ken okuduğum "Kuyucaklı Yusuf" beni tam böyle etkilemişti. Küçük bir memur olan roman kahrama- nı görevle ilçe dışındayken kansı Muazzez'e yapı- lan kötülükleri okuduğum bölümde bedenimden bir elektrik akımı geçer gibi olmuştu. Üzüntü ya da öf- keden daha farklı, daha fazla bir şeydi bu, düpedüz fiziksel biretkiydi. "Kuyucaklı Yusuf"u ve Sabahat- tin AJi adını bir daha hiç unutmadım... Öteki yapıtlannı okuyuşumun tarihi daha sonra- lardır. Nâzım Hikmet gibi Sabahattin Ali de bizim liseli yıllanmızdayasaklı biryazardı. Kitaplan yayım- lanmıyordu, eski baskıları bulmak ise olanaksız gi- biydi. Bir "Akba" yayını olan (elime nereden, nasıl geçtiğini şimdi anımsamadığım) "Kuyucaklı Yusuf" kitabı bugünmüş gibi gözlerimin önünde... Toplu yapıtlannın yayımına ise, ölümünden yıllar sonra, 1960'lannortalanndabaşlanabildi... ••--».* • • • ' • - Yaprtlannı birbiri arkasına okudukça onun dünya çapında bir yazanmız olduğunu kavradım. "Kağ- nı"üaki eşsiz yalınlığa, dramatizm ve betimleme gü- cüne; "Yeni Dünya"daki psikolojik irdeleyişlere; "Kürk Mantolu Madonna"dak\ derin romantizme; bütün bu yapıtlardaki hümanist, özğür ruha ancak çok büyük yazarlarda rastlanabilir... Çağdaş edebi- yatımızdaki yerinin çok büyük önemi ise yeterince açıktır: Ömer Seyfettin'den Sait Faik'e uzanan bir çizgide Sabahattin Ali'nin hikâyelen çağdaş Türk hi- kâyesinin belkemiği gibidir... "Kuyucaklı Yusuf" hiç kuşkusuz "Ince Memed"\n "ağabey"\, "içimizdeki Şeytan", "Madonna" romanlan ve "Sırça Köşk"te yer alanlarla öteki siyasal masallar kendi tüıierinde öncü başyapıtlardır... • • • "İçimizdeki Şeytan"\n 1955'teki Rusça baskısına yazdığı önsözde Nâzım Hikmet, Sabahattin AJİ'yi şu sözlerle tanımlıyor: "Sabahattin Ali Türk edebiyatının ilk devrimci- gerçekçi hikâyecisi ve romancısıdır. Türk edebiya- tında Sabahattin'den çok önce natüralist, hatta eleştirel gerçekçi hikâyeciler ve romancılar vardır... Ama eleştirelgerçekçilikle sosyalist gerçekçilikara- sında ve sosyalist gerçekçiliğin aşaması olan refor- mist, halkçı gerçekçiliğin Türkiye'de ilk hikâyeci ve romancısı Sabahattin'dir." Yıne Nâzım Hikmet'in 1943'te cezaevinden Sa- bahattin Ali'ye yazdığı mektuplardan birinde şu sap- tamayı okuyoruz: "....bizim edebiyata, aşağıyuka- n bütün tabakalanyla köylü girmeye başladı, bun- da senin hizmetin büyüktür..." ••• Köy kökenli olmayan bir yazann köy ve köylü ko- nulu edebiyata öncülük etmesini nasıl açıklayaca- ğız? Sanıyorum ki kişiliğiyle ve gördüğü eğitimle. Adaletsizliğeisyanladolu, özgürkişiliği, piyadeyüz- başjsı Selahattin Bey'in oğlu Sabahattin Ali'yi-çtoj ha çocukluk yıllannda Türkiye'de halkın "^4dİgf acımasız gerçeklikle karşılaştıracak, onu bu ger- çekliğe duyarlı kılacaktır. Öğretmen okullannda ve daha sonra Almanya'da gördüğü eğitim ise düşün- sel gelişimini sağlayacaktır. Arkadaşı Niyazi Ber- kes'in anılarından okuyoruz: "Geç vakitlere kadar Almanca doğa, bitki, hayvan dünyalannın nefis ba$- kılı kitaplannı okumaya verirdikendini. Psikoloji, fel- sefe klasikleri, hele edebiyat. özellikle roman. Av- rupa ve Amerika 'nın çeşitli ülkelerindeki romancı- ları bizde onun kadar bilenine rastlamadım Marksistyazını, hem de asıllanndan, iyibildiğinıçok iyi biliyorum. Sabahattin başka türyazınlann kimi- lerini de çok iyi biliyordu. Öyle olduğu halde, onun bilgiçlik tasladığını hiç görmedim. Solculuk 'ayet-i kerime 1 ciliğideyapmaz, o gıbilehe alayederdi... O sanki başka bir toplumdan aramıza düşmüş, sıra- , dan olmayan, kendine özgü, çok kimsece 'acaip' bir insandı..." • • • Türk ve dünya edebiyatının seçkin yazarı Saba- hattin Ali, 1948 yılında, 41 yaşında, başına indirilen sopa vuruşlanyla öldürüldü. Cesedi aylar sonra bir sınırda bulunduğunda tanınmaz durumdaydı... Ka- til olarak açıklanan kişinin sabıkalı olduğu, bir süre emniyet örgütünde çalıştığı duruşmalar sırasında ortaya çıktı. Dört yıla hüküm giyen bu kişi bir süre sonra 1950 Af Yasası'ndan yarartanarak serbest kaldı. Sabahattin Ali'nin cesedi, üzerinde ve çevre- sinde bulunan eşyalan ailesine verilmedi. Nerede gömülü olduğu da bilinmemektedir. • * • Bugün (18 Nisan Cumartesi) saat 20.30'da, Ata- türk Kültür Merkezi Büyük Salonu'nda, ölümünün ellinci yılında Sabahattin Ali'yi anmak için toplanı- yoruz... Aradan geçen yanm yüzyıl Sabahattin Ali'yi ve 4O'lı yılların karanlığında işlenen cinayeti unuttur- madı... Sabahattin Ali'nin yaprtlan, hiç kuşkusuz, yirminci yüzyıl Türk edebiyatının en degerli klasik- leri arasında, önemleri gittikçe daha da anlaşılarak yerlerini koruyacak... Nazi ve faşist işbiriikçilerinin işlettiği cinayetin hesabı ise, bütün aynntılanyla ay- dınlanıncaya kadar, sorulmaya devam edilecek... ÖDP'den işçilere destek İstanbuJ Haber Servisi - Ozgürlük ve Davanışma Par: tisi (ÖDP) Genel Başkan Y'ardımcısı Saruhan Oluç ve Istanbul İl Başkanı Mehmet Ata>, bir grup parti- li arkadaşı>Ia birlikte 121 gündtir grevde bulunan Makina Kalıp işçilerini zivaret etti. Saruhan Oluç, fabrika önünde yaptığı açıklamada, Şişe Cam Gru- bu'na bağlı DtSK-Birieşik Metal-İş Sendikası ûyesi Makina Kalıp işçilerinin. işverenin esnek üretim da- yatması nedeniyle greve gitmek zorunda kaklıklan- m, 28 mih on maaş alan işçilerin nemalannın da öden- mediğiniaıılattı. (Fotoğraf: KADER TUĞLA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle