Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1998 CUMARTESİ
HABERLER
Etibank'ta
özelleştipme
sancısı
• ANKARA,
(Cumhuriyet Bürosu) -
Özelleştirme sonucunda
Cavit Çağlar ile Sabah ve
atv grubunun sahibi Dinç
Bilgin'in aldığı Etibank'ta
çalışan 1.650 de\let
memurundan 1.422'sinin
kamu loırumlanna nakil
istediği bildirildi. Etibank
çalışanlan adına yapılan
yazılı açıklamada, devlet
memurlannın çalışma
saatleri dışında zorla
çalıştınlmak istendıği ve
aynı işi yapan dışandan
gelen personele yemek,
yol ve daha fazla maaş
ödenerek ayncalık
yaratıldığı kaydedildi.
Denizyıldıa-38'
tatbikatı
• ANKARA (AA) - Deniz
Kuvvetleri
Komutanlığı'nın planlı
taktik tatbikatlanndan
"Denizyıldızı-98". Harp
Filosu Komutanı'nın sevk
ve idaresinde 20 Nisan-4
Mayıs 1998 tarihleri
arasında Marmara ve
Karadeniz'de icra edilecek.
Tatbikata, Tiirk Deniz
Kuvvetleri'ne mensup
muhrip ve firkateynler,
denizaltı gemileri.
hücumbotlar. mayın tarama
gemileri, yardımcı gemiler.
helikopterler, sahil
güvenlik botlan ile Tiirk
Hava Kuvvetleri'nden avcı
bombardıman uçaklan
katilacak.
'Çiller'i Allah
kurtarsın'
• TARSIS Cumhuriyet -
Içel'departisınin bazı ilçe
ve belde teşkilatlannın
açılışını yapmak için dün
Adana'ya gelen DTP Genel
Başkanı Hüsamettın
Cindoruk. havaalanında
basın mensuplannın
sorulannı yanıtladı.
Cindoruk, DYP Genel
Başkanı Tansu Çiller'in
malvarhğının
soruşturulmasıyla ilgili
olarak "Ben eski bir
avukatım. Çiller'i Allah
kurtarsın" dedi.
Keskin'den
suçlama
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Genel Sekreteri
Adnan Keskin, Başbakan
Yardımcısi Bülent
Ecevit'in Fethullah
Gülen'i savunrnasını sert
dille eleştirerek "Tannya
elçi olma iddiasında
olaniara elçilik
yapmaktadır. Vekilin
vekillığine soyunmasına
gerek yok" dedi. Adnan
Keskin dün düzenlediği
basın toplantısında,
Ecevit'in Fethullah
Gülen'in müridi
kesildiğini iddia etti.
Hükümetin
icraatları
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Başbakan Mesut Yılmaz,
Başbakan Yardımcisı
Bülent Ecevit ve DTP
Genel Başkanı Hüsamettin
Cindoruk. yann
'Yüzakıyla 9 Ay' adı
altında ortak bir basın
toplantısı düzenleyecekler.
Hükümetin 9 aydan beri
gerçekleştirdiğı icraatlann
slayt gösterisi eşliğinde
açıklanacağı toplantıda.
haberleşme. enerji ve
ulaşım alanındaki
projelerin aynntısına
inilecek.
Iç borç danışma
kurulu
• ANK\R4
(Cumhuriyet Bürosu) -
Hazine Müsteşarlığı'ndan
yapılan açıklamada, lç
Borç Danışma Kurulu
toplantısının dün
Ankara'da yapıldığı
belirtilerek toplantıda,
1998 yıh ilk üç aylık nakit
gelişmelerinin ve yıl
basında ilan edılen üç
aylık borçlanma programı
çerçevesinde açıklanan
nakit gelir. gider ve açık
tahminlerinin
karşılaştmldığı kaydedildi.
Bu yılın ilk üç ayında
nakit durumunun
programlanan düzeyde
gerçekleştiği kaydedilen
açıklamada. ikinci üç aylık
programda da nakit
açığının 1.4 trilyon ile 1.5
trilyon lira arasında
olacağının tahmin edildiği
bildirildi.
ANAP'ın önerdiği dar bölge sistemi mafya babalanna ve etnik ayrımcılara avantajlar sağlıyor
En adaletsiz seçim sistenıi
ALİER
ANAP'ın önerdiği, DYP ve FP'nin bazı
çekıncelerle destek \ erdiği dar bölge siste-
mi, oylan Meclis'e en adaletsiz yansıtan sis-
tem olarak biliniyor. Türkiye Işverenler Sen-
dikası'nın da (TlSK) savunduğu dar bölge
sisteminin, temsilde adaletsizliğın yanı sı-
ra. büyük sermaye gruplannm temsilcileri-
ne. mafya babalanna. etnik ve dini aynm-
cılık üzerine politika yapanlara önemli
avantajlar sağladığı ileri sürüldü. Yönetime
istikrar getireceği savıyla adaletin kenara
itildiği dar bölge ve diğer çoğunluk sistem-
lerinin ıddia edildiği gibi istikrar sağlama-
dığı kaydedildi.
Başbakan Mesut Yılmaz ve CHP lideri
Deniz Baykal görüşmesinin ardından erken
seçimin 1999 bahannda yapılacağı belirle-
nirken, Türkiye"de her seçim öncesi olduğu
gibi seçıme hangi sistemle gidileceği tartı-
şılmaya başlandı. Türk-Iş, DİSK, Hak-lş.
KESK ile bilim adamlan \e sol partiler
• En fazla oy alan partilere hak ettiğinden çok daha fazla, düşük oy alan
partilere ise hak ettiğinden daha düşük temsil olanağı sağlayan dar bölge
sistemi önerisine FP ve DYP bazı çekincelerle destek verdi.
-temsildeadakf istemleriyle "nispi temsil"
sistemini önerirken. ANAP en fazla oy alan
partilere hak ettiğinden çok daha fazla, dü-
şük o> alan partilere ise hak ettiğinden da-
ha düşük temsil olanağı sağlayan dar bölge
sistemi önerdi. ANAP'ın önerisine FP ve
DYP de bazı çekincelerle destek verdi. Si-
vil kuruluşlar ve sol partiler, dar bölge sis-
teminin, Anayasa'nın 67. maddesinde belir-
tilen '•temsilde adaJet yönetimde istikrar
unsurlannı bağdaşbrmak" ilkesine aykın-
lık taşıdığını savundular. Anayasa hukuku
uzmaru Prof. Dr. Süheyl Batum. önerilen
yasanın yapay yöntemlerle bazı partilerin
parlamentoda temsilini engellemesi duru-
munda Anayasa Mahkemesi'nce bozulaca-
ğını söyledi. Batum, iki turlu sistemin, id-
dia edildiği gibi yönetimde istikran sağla-
mayacağını belirterek aksine yeni sorunlar
yaratabileceği uyansında bulundu. DSP li-
den Bülent Ecevit 1993'te gündeme getiri-
len sistemle ilgili yaptığı değerlendirmede
"vatan hainliği" deyimini kullanarak, siste-
min büyük holdinglerin temsilcileriyle maf-
ya babalan ve etnik aynmcılan Meclis'e ta-
şıyacağını ifade etmişti.
Sistemler ne getiriyor?
Demokrasilerde. "çoğunluk" ve "nispi
temsil" olmak üzere başlıca iki tür seçim
sistemi uygulanmakta. Güçlü iktidar ve si-
yasi istikrar oluşturacağı savıyla "temsilde
adalet" ilkesini çiğneyen çoğunluk sistem-
lerinın "dar bölge" ve "geniş bölge" olmak
üzere iki farklı uygulaması bulunuyor.
Temsilde adaleti öne çıkaran nispi temsil-
de ise "milli bakiye'", "d'Hondt" sistemle-
rinin farklı biçimlen uygulanmaktadır. Tür-
kiye'de bugüne dek yapılan seçimlerde en
adil dağılım, milii bakiye sisteminin uygu-
landığı 1965 seçimlerindegerçekleşti. Ada-
let Partisi'nin parlamento çoğunluğunu el-
de ettiği seçimlerde yüzde 2 ile yüzde 3 ara-
sında oy alan küçük partiler de Meclis'e
temsilci gönderdi. d'Hondt sistemi, nispi
temsilin bir türü olarak değerlendirmesine
karşın, barajlı uygulamalan çoğunluk siste-
minin sonuçlanna yakm şekilde temsilde
adeletsizliğe yol açıyor. Buna en çarpıcı ör-
nek, çifte barajın uygulandığı 1983 genel se-
çimleri: ANAP aldığı yüzde 30 oya karşılık
Meclis'te yüzde 65 oranında temsil edilir-
ken oylann yüzde 65'ini alan muhalefetin
Meclis'teki oranı ise yüzde 34'te kaldı. Tek
barajlı d'Hondt sistemiyle yapılan 1995 se-
çimlerinde ise oy kullanan seçmenlerin yüz-
de 15'i parlamentoya temsilci göndereme-
di; oy kullanmayan yüzde 15'lik kesim ile
yurtdışındaki seçmenlerden oluşan yüzde
30'u aşkm kitle parlamentoda temsil edile-
medi.
Turgut Özal'ın anıtmezan Ölüm yıldönümünde devlet töreniyle açıldı
300 milyarhk mezar taşıistanbuJ HaberSenisi - Sekizin-
ci Cumhurbaşkanı Turgut Ozal'ın
anıtmezan dün devlet töreniyle
açıldı. Törende konuşan Başbakan
MesutYılmaz, Özal'ın devietin de-
ğişmez ilkeleriyle, mılletin vazge-
çilmez değerlerini bağdaştırdığmı
ve kendilerinin de bunun mücade-
lesini verdiklerini belirterek, "Tur-
gut Ozal hayattayken yapüldanyla
miBete mal olmuş abide bir isündir.
Millete ve vatana \efa borcunu ger-
çekleştirdiği reformlariaödenıiştir"
dedi.
Sekizınci Cumhurbaşkanı Özal'-
ın anıtmezan dün Topkapı'da ger-
çekleştirilen ve kalabahk bir yurt-
taş topluluğunun katıldığ) devlet tö-
reniyle açıldı. Çok sayıda bakanın
ve ANAP'lı milletvekillerinin ta-
mamına yakınının katıldığı tören-
de. Özal'ın eşi Semra Özal ve ço-
cuklan da hazır bulundu.
ANAP Genel Baskan yardımcı-
lan Mehmet Keçedler, Yasar Oku-
yan ve Içişlen Bakanı MuratBaşes-
gioğlu, Devlet Bakanı Işın Çetebi
ile saat 13.00'te geldiği Fatih Ca-
mii'nde cuma namazını kılan Baş-
bakan Yılmaz, anıtmezann açılış
törenine katılmak üzere saat 14.
00'te camiden aynldı. Başbakan
Mesut Yılmaz, Turgut Özal"ın dev-
ietin ve milletin kendisine verdik-
lerini gece gündüz çalışarak verdi-
ği hizmetlerle geri ödediğini vurgu-
layarak, Özal'ın millete mal olmuş
bir insan olduğunu söyledi. Mille-
te ve vatana vefa borcu duymanın
tüm sıyaset adamlannda olması ge-
reken asgari vasıflar arasında oldu-
ğunu belirten Yılmaz. şöyle dedi:
"Bu özellikier Özal'davardı.Özal'a
göre halka hizmet, Hak'ka hizmet
demekti. ÖzaL din ve vicdan hürri-
\eti. düşünce ve teşebbüs hürriyeti
gibi çağımızın evrensel değerlerini
ülkemizde de vüceltti."
Yılmaz, akşam Cemal Reşıt Rey
konser salonunda Özal anısına dü-
zenlenen etkinlikte yaptığı konuş-
mada, Özal'ın anıtmezarının dev-
let bütçesinden yapılmasını eleşti-
ren köşe yazarlannı kadirbilmez-
likle suçladı. Yılmaz, bugün Istan-
bul'da yapıiacak ANAP MKYK
toplantısında, anıtmezann tüm
masraflarının partisi tarafından
karşılanması yönünde karar ala-
caklarım söyledi. Turgut Özal'ın
oğlu Ahmet Ozal ise Özal ailesi
adına yaptığı konuşmada, canından
çok sevdiği babasını halkıyla ve ül-
kesiyle paylaştığını belirterek, "Ba-
bam tnümkün olanlandeğil. müm-
kün olmayanlan başardı. O, Al-
lah'a. tarihe. vicdanına hesap vere-
ceğini biliyordu" dedi.
Anıtmezann, Turgut Özal'ın ölüm yddönümü olan 17 Nisan'a yetistirilınesi için 120 kişi 3 vardiva ha-
linde günde 18 saat çauştı. 300 milyar üraya mal olan anıtmezar inşaatının asıl bitiş tarihi 22 Şubat 1999
olmasına rağmen, 5İ) günde tamamlanarak 17 Nisan'a yetiştirildi. (Fotoğraf: KUBlLAY TUNTÜL)
Turgut Özal'ın anıtmezarının açılışına yorumlar
Oktay Ekçl (Hürrlyet):
u
vapıian wr
kadirbiliriik örneği değil, bir görgüsüzlük
örnegidir. Çünkü kadirbiliriik yapacaksanız.
örnegin Ozal'ın çok seı diği Malatya'da bir
kampama açarsmız, halktan para toplar,
heykelini dikersiniz. Ama milletin ödedjği
vergik-rden kimseye bağışta bulunamazsunz."
İ5Çİ PartİSİ: "Naksibendi müridi Turgut
Ozal'a vapılan anıtmezar Cumhuriyet
yıkıcılıgının hâlâ işbaşında oldugunun kanıtıdır.
Yapılan anıt bir irtica anrtıdır. Hilafetin eski
merkezi tstanbul'da, cümle Anıerikancı ve
tarikatçı üderierin mezarianyla Ankara'ya,
Mustafa Kemal'e. Cumhurh'et'e ahernatif bir
anrtlar topluluğu yapıuyor. Vefkilileri
uyanyomz. Ozal'ın anıtmezan gelecekte
burada kalamaz."
Melih A$lk (MİIIİyet): "Vlzyon sahibi
lider, enflasyonu yüzde 5'e indirme \aadiv le
işbası >aptı, ancak hiçbir zanıan yüzde 55'üı
altma indiremedi. Yüksek enflasyon son 15
yılda ülkede bütün çöküntülerin en büyük
kaynağı oldu.'The Rahmetli' bir kez bfle işçi
sendikasuun kapısmdan içeri girmedi,
zenginleri severdi. ABD'vi daha çok severdi.
Slah ve sigara tekellerini ortadan kaldırarak
ABD tekellerine büyük hizmetlerde buiundu.
Cumhuriyet devrimleriyle saglanan
kazanımlan geri döndürmeyi kendine misyon
edinmiştL Devleti İsiamlaştırnıak için çok
çalıstL"
Emin Çöla$an (Hürriyet): "Bugüne
kadar tek bir cumhurbaşkanı tanıdık ki,
öldüğünde Devlet Mezarİığı'm kendisine layık
görmüyDr ve kendisine İstanbul'un göbeğinde
mezar yeri seçiyordu. Şimdi oraya de\letin ve
miDetin kesesinden bir de anıtmezar yapddu Bu
iş için bizim cebimizden 300 mihar lira
harcandı. Mezannın üzerine kule dikildl Keşke
bu kulenin üzerine büyük harflerle, kendisine
ait olan şu vecizeieri de jazsalardı: 'Benim
memurum işini bilir', 'Kürtlerle federasyonu
tartışalım", 'Onlar gelip küçük Turgut'la
oynasınlar'. 'Kjçüstü oturdular'. 'Anayasayı bir
kere çiğnetnekten bir şey çıkmaz".
Berin Ta$an - Hukukçu
(Cumhuriyet): "Anıtmezar için seçilen yer
kendilerinin olsa, yapımını da kendikri
üsttenmiş olsalar bLdtnı elbette diyecek bir
sözümüz olmaz. Kurtuluş Sa\aşı şehit ve
gazilerinin dul ve >etimlerine ayda 13 nıilyon
968 bin TL ödenen bir ülkede eski bir
cumhurbaşkanına 35 metre
yüksekugjnde 300 mih ar liraya mal olacak bir
anıtmezar yapımma girişenler kimierdir,
necidirier, nereden gelmişlerdir?
Bilinsin ki bu konuda büyük bir çoğunluk infiai
haUndedir ve bunun hesabuun soruhnasını
istemektedirf
Baykal
'Seçim
hükümetinde
ısrarlıyız'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-CHP Genel Baş-
kanı Deniz Baykal, hükü-
mete haziran sonuna dek
destek sözü verirken bu ta-
rihten sonra ülkeyi 'adil,
tarafsız' bir biçimde seçi-
me taşıyacak yeni hükü-
met kurulması konusunda
ısrarlı olacağını bildirdi.
Milletvekili erken genel
seçimlerinin yerel genel
seçimlerle birleştirilerek
Mart 1999'da yapılması
konusunda uzlaşma sağ-
lanması üzerine, gözler se-
çim yasası ve seçim hükü-
meti pazarlığına çevrildi.
Yılmaz-Baykal görüşme-
sinin ardından hükümet
haziran sonuna dek rahat-
ladı.
CHP Genel Başkanı De-
niz Baykal. haziran sonra-
smda ise seçim hükümeti
tartişmalannin gündeme
geleceği mesajını verdi.
Baykal, "Seçim tarihi ko-
nusunda dayatma içinde
ohnayız. Ama önemli olan
seçimden önceki 3-4 aylık
süre>i tarafsız, adil bir hü-
kümetle geçirmek" değer-
lendirmesini yaptı. TB-
MM tatile girdikten sonra.
başkentgündeminin ilk sı-
rasına seçim hükümeti pa-
zarlıklannın yerleşmesi
bekleniyor.
Yılmaz-Baykal görüş-
mesinde, seçim sistemin-
de fazla önemli bir deği-
şiklik olmayacağı ortaya
çıktı. Baykal"ın görüşme-
de ısrarla ortaya koyduğu,
yurtdışında yaşayan yurt-
taslann oy kullanmasını
sağlayacak arayışlara da
hız verildi.
TBMM Parhlerarası
Uyum Komisyonu'nun
önceki günkü toplantısın-
da, değişikpartilerin hazır-
ladıklan öneriler ile Adalet
Bakanlığı'ndan gelen ça-
lışmalar incelendi ve YSK
ile ilgili bakanhklann tem-
silcilerinın görüşleri de-
ğerlendirildi.
Yurtdışının bir seçim
bölgesi olması önerisi ise
komisyonda pek kabul
görmedi. Partilerin yurtdı-
şında aldıklan oylar, Tür-
kiye genelinde aldıklan
oya eklenecek.
ŞIFmNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected]
Geri milletlenn temel özellik-
lerinden birisi; aşınlığın ve duy-
gusallığın anaforuna kolay ka-
pılmaları. Aynı kişiyi çok kısa
aralıklaıia kahraman da yapa-
bilirler, hain de. Son yıllarda ya-
şadığımız büyük altüst oluş,
aşınlıklan ve duygusallıklan Tür-
kiye'de her şeyin önüne geçir-
di. Şemdin Sakık olayında
medyanın durumu buna bir ör-
nek. Sanki Rambo filmi izliyo-
ruz. Inanılmaz kaçırma öyküle-
ri. Herkes kendisine göre bir
operasyon senaryosu hazırlıyor.
Kuru gürültü her tarafı sanyor.
Kahramanlık senaryoları bir-
kaç gün sonra sönüyor. Bu kez
gerçeklerle yüz yüze geliyoruz.
Kürt sorunu, bu ülkenin önünde
bütün ağırlıgıyla duruyor. Eko-
nomik dengesizlik dünya rekor-
ları düzeyinde. Türkiye'nin ulus-
lararası gradosu bir türlü yük-
selmıyor. Bu manzaraya bakın-
ca bu kez de ya karamsarlık her
şeyin önüne geçiyor ya da
"Türk'ün Türk'ten başka dostu
yoktur" türünden saçmalıklar.
Başlıyoruz günahlan ve başan- .
Hangi Cesaret, Hangi Uzak Görüşlülük?
sızlıklan başkasının sırtına yık-
maya.
Güneydoğu'da askeri üstün-
lüğün sağlanması, sorunların
çözüldüğü anlamına mı geliyor?
Bir harabeye dönmüş, yanmış,
yıkılmış, taş üstünde taş kalma-
mış köyleriyle, şehirlerin varoş-
lannda toplanmış çaresiz insan-
lanyla. acılar içindeki Güneydo-
ğu'da yaralar nasıl sarılacak?
Bir ekonomik seferberiikten söz
ediliyor. Kültürel ve siyasi sefer-
berlik olmadan, sırf ekonomiy-
le sorunun üstesinden geline-
bilir mi? Varoşlardaki, yersiz
yurtsuz Kürt köylüleri, toprakla-
nna nasıl dönecekler? Kürt kim-
liği kabul edilerek, buna uygun
sosyal ve kültürel önlemler alı-
nacak mı?
Güneydoğu'ya demokrasi ve
siyasi özgürlük nasıl götürüle-
cek? Bunu kim yapacak? Han-
gi demokrasi birikimi, hangi si-
yasi cesaret, hangi uzak görüş-
lü bakış açısı bu adımlan atabi-
lecek? Hükümete ve bu hükü-
metin önemli isimlerinden Ada-
let Bakanı Oltan Sungurlu'nun
son icraatına bakınca umudum
kınlıyor.
Oltan Sungurlu, Gazi Mahal-
lesi'nde 25 yurttaşın polis kur-
şunlanyla can verdiği davanın
gözlerden kaçırılması ve ailele-
rin davayı izleyememesi için
Trabzon'a gönderilmesine des-
tek çıkıyor. Trabzon'da, polis
desteğinde oldukları anlaşılan
ülkücüler, acılı ailelere saldırı-
yorlar. Sınırlı olanaklarasahipai-
leler için her duruşmada Istan-
bul'dan Trabzon'a gidebilmek
zaten çok zor. Ne paralan, ne
çalıştıklan işlerelveriyor. Bu ezi-
yetin üzerine bir de ülkücü ve
polis baskısı binince, ailelerin bu
davayı izlemesi olanaksız hale
geliyor.
Bu dertleri dile getiren ailele-
re, Sungurlu'nun verdiği yanıt,
bu ülkeyi yönetenlerin hâlâ ne-
rede durduğunu göstermesi
bakımından ibret verici: "Ada-
let, heryerde aynı biçimde te-
celli eder." Türkiye'de yargının
halini herkes biliyor. Manisa ve
Metin Göktepe davasında, ka-
muoyunun olağanüstü duyarlı-
lığına rağmen neler olduğunu
gördük. Polislerin suçlandığı
davalarda, eğer işin peşine dü-
şülmezse neler olabileceğini ya-
şaya yaşaya öğrendik. Sungur-
lu'nun Adalet Bakanı olduğu bu
hükümetten, adalet konusun-
da, barış konusunda, insan
haklan konusunda ne kadar
umutlu olabiliriz?
Susurluk davasına bakıyoruz,
kim çeteye kanşmışsa tahliye
oluyor. Devietin izlediği çizgiyi
eleştirenlerin ise başı dertten
kurtulamıyor. Demokrasi bu ül-
keyi yönetenlerin umurunda bi-
le değil. Gelir dağılımındaki ada-
letsizlik hiçbirini ürkütmüyor.
Toplanıyorlar, konuşuyorlar, bir
gün bile konuştuklanndan, al-
dıklan kararlardan demokrasi
çıkmıyor.
Herkes birbirine karşı çok öf-
keli. Herkes, birilerini yok etmek
üzerine stratejiler kuruyor. Geri-
limin biri bitiyor, biri başlıyor.
Kavga eden taraflara bakıyor-
sunuz, hiçbirinin dilinde demok-
rasi ve özgürlük çağnsı yok.
Şemdin Sakık, kavruk bir Kürt
köylüsü olarak fotoğraflarayan-
sıyor. 15yıldırölümemrivermiş,
ölümün yanı başında yaşamış.
Şimdi o artık karşı tarafta değil.
"İkinci adam ele geçti" anons-
lannın biri bitip diğeri başlıyor.
Oltan Sungurlu, Gazi davasıyla
ilgili açıklamalar yaptyor. Şem-
din Sakık, acaba dağa neden
çıktı? Oltan Sungurlu bu ülkenin
yıllardır en önemli bakanlıklan-
nın birisinde hangi tercihlerin
sonucu oturuyor? Ülkenin en
güzel kıyılarını üç kuruş daha
fazla para kazanmak için yağ-
malayan düzeni kuranlar, neden
iktidarlannı bir türlü kaybetmi-
yorlar?
"Türk'ün Türk'ten başka düş-
manı yoktur" desek daha mı
gerçekçi olacak?
CUMARTESİ
YAHLARI ;
ATAOL BEHRAMOĞLU
Öliimünün Ellinci Yılında
Sabahattin Ali
Bir kitap okur üzerinde neredeyse fiziksel dene-
bilecek bir etki yaratabilir mi? Ortaokul öğrencisiy-
ken okuduğum "Kuyucaklı Yusuf" beni tam böyle
etkilemişti. Küçük bir memur olan roman kahrama-
nı görevle ilçe dışındayken kansı Muazzez'e yapı-
lan kötülükleri okuduğum bölümde bedenimden bir
elektrik akımı geçer gibi olmuştu. Üzüntü ya da öf-
keden daha farklı, daha fazla bir şeydi bu, düpedüz
fiziksel biretkiydi. "Kuyucaklı Yusuf"u ve Sabahat-
tin AJi adını bir daha hiç unutmadım...
Öteki yapıtlannı okuyuşumun tarihi daha sonra-
lardır. Nâzım Hikmet gibi Sabahattin Ali de bizim
liseli yıllanmızdayasaklı biryazardı. Kitaplan yayım-
lanmıyordu, eski baskıları bulmak ise olanaksız gi-
biydi. Bir "Akba" yayını olan (elime nereden, nasıl
geçtiğini şimdi anımsamadığım) "Kuyucaklı Yusuf"
kitabı bugünmüş gibi gözlerimin önünde... Toplu
yapıtlannın yayımına ise, ölümünden yıllar sonra,
1960'lannortalanndabaşlanabildi... ••--».*
• • • ' • -
Yaprtlannı birbiri arkasına okudukça onun dünya
çapında bir yazanmız olduğunu kavradım. "Kağ-
nı"üaki eşsiz yalınlığa, dramatizm ve betimleme gü-
cüne; "Yeni Dünya"daki psikolojik irdeleyişlere;
"Kürk Mantolu Madonna"dak\ derin romantizme;
bütün bu yapıtlardaki hümanist, özğür ruha ancak
çok büyük yazarlarda rastlanabilir... Çağdaş edebi-
yatımızdaki yerinin çok büyük önemi ise yeterince
açıktır: Ömer Seyfettin'den Sait Faik'e uzanan bir
çizgide Sabahattin Ali'nin hikâyelen çağdaş Türk hi-
kâyesinin belkemiği gibidir... "Kuyucaklı Yusuf" hiç
kuşkusuz "Ince Memed"\n "ağabey"\, "içimizdeki
Şeytan", "Madonna" romanlan ve "Sırça Köşk"te
yer alanlarla öteki siyasal masallar kendi tüıierinde
öncü başyapıtlardır...
• • •
"İçimizdeki Şeytan"\n 1955'teki Rusça baskısına
yazdığı önsözde Nâzım Hikmet, Sabahattin AJİ'yi şu
sözlerle tanımlıyor:
"Sabahattin Ali Türk edebiyatının ilk devrimci-
gerçekçi hikâyecisi ve romancısıdır. Türk edebiya-
tında Sabahattin'den çok önce natüralist, hatta
eleştirel gerçekçi hikâyeciler ve romancılar vardır...
Ama eleştirelgerçekçilikle sosyalist gerçekçilikara-
sında ve sosyalist gerçekçiliğin aşaması olan refor-
mist, halkçı gerçekçiliğin Türkiye'de ilk hikâyeci ve
romancısı Sabahattin'dir."
Yıne Nâzım Hikmet'in 1943'te cezaevinden Sa-
bahattin Ali'ye yazdığı mektuplardan birinde şu sap-
tamayı okuyoruz: "....bizim edebiyata, aşağıyuka-
n bütün tabakalanyla köylü girmeye başladı, bun-
da senin hizmetin büyüktür..."
•••
Köy kökenli olmayan bir yazann köy ve köylü ko-
nulu edebiyata öncülük etmesini nasıl açıklayaca-
ğız? Sanıyorum ki kişiliğiyle ve gördüğü eğitimle.
Adaletsizliğeisyanladolu, özgürkişiliği, piyadeyüz-
başjsı Selahattin Bey'in oğlu Sabahattin Ali'yi-çtoj
ha çocukluk yıllannda Türkiye'de halkın "^4dİgf
acımasız gerçeklikle karşılaştıracak, onu bu ger-
çekliğe duyarlı kılacaktır. Öğretmen okullannda ve
daha sonra Almanya'da gördüğü eğitim ise düşün-
sel gelişimini sağlayacaktır. Arkadaşı Niyazi Ber-
kes'in anılarından okuyoruz: "Geç vakitlere kadar
Almanca doğa, bitki, hayvan dünyalannın nefis ba$-
kılı kitaplannı okumaya verirdikendini. Psikoloji, fel-
sefe klasikleri, hele edebiyat. özellikle roman. Av-
rupa ve Amerika 'nın çeşitli ülkelerindeki romancı-
ları bizde onun kadar bilenine rastlamadım
Marksistyazını, hem de asıllanndan, iyibildiğinıçok
iyi biliyorum. Sabahattin başka türyazınlann kimi-
lerini de çok iyi biliyordu. Öyle olduğu halde, onun
bilgiçlik tasladığını hiç görmedim. Solculuk 'ayet-i
kerime
1
ciliğideyapmaz, o gıbilehe alayederdi... O
sanki başka bir toplumdan aramıza düşmüş, sıra- ,
dan olmayan, kendine özgü, çok kimsece 'acaip'
bir insandı..."
• • •
Türk ve dünya edebiyatının seçkin yazarı Saba-
hattin Ali, 1948 yılında, 41 yaşında, başına indirilen
sopa vuruşlanyla öldürüldü. Cesedi aylar sonra bir
sınırda bulunduğunda tanınmaz durumdaydı... Ka-
til olarak açıklanan kişinin sabıkalı olduğu, bir süre
emniyet örgütünde çalıştığı duruşmalar sırasında
ortaya çıktı. Dört yıla hüküm giyen bu kişi bir süre
sonra 1950 Af Yasası'ndan yarartanarak serbest
kaldı. Sabahattin Ali'nin cesedi, üzerinde ve çevre-
sinde bulunan eşyalan ailesine verilmedi. Nerede
gömülü olduğu da bilinmemektedir.
• * •
Bugün (18 Nisan Cumartesi) saat 20.30'da, Ata-
türk Kültür Merkezi Büyük Salonu'nda, ölümünün
ellinci yılında Sabahattin Ali'yi anmak için toplanı-
yoruz... Aradan geçen yanm yüzyıl Sabahattin Ali'yi
ve 4O'lı yılların karanlığında işlenen cinayeti unuttur-
madı... Sabahattin Ali'nin yaprtlan, hiç kuşkusuz,
yirminci yüzyıl Türk edebiyatının en degerli klasik-
leri arasında, önemleri gittikçe daha da anlaşılarak
yerlerini koruyacak... Nazi ve faşist işbiriikçilerinin
işlettiği cinayetin hesabı ise, bütün aynntılanyla ay-
dınlanıncaya kadar, sorulmaya devam edilecek...
ÖDP'den işçilere destek
İstanbuJ Haber Servisi - Ozgürlük ve Davanışma Par:
tisi (ÖDP) Genel Başkan Y'ardımcısı Saruhan Oluç
ve Istanbul İl Başkanı Mehmet Ata>, bir grup parti-
li arkadaşı>Ia birlikte 121 gündtir grevde bulunan
Makina Kalıp işçilerini zivaret etti. Saruhan Oluç,
fabrika önünde yaptığı açıklamada, Şişe Cam Gru-
bu'na bağlı DtSK-Birieşik Metal-İş Sendikası ûyesi
Makina Kalıp işçilerinin. işverenin esnek üretim da-
yatması nedeniyle greve gitmek zorunda kaklıklan-
m, 28 mih on maaş alan işçilerin nemalannın da öden-
mediğiniaıılattı. (Fotoğraf: KADER TUĞLA)