Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1998 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Titanic Filmi Üstûne
METİNERKSAN
T
itanic" kasırga-
sı dünyayı ve
Türkiye'yi sar-
dı. Titanic fılmi
üstüne yabancı
dillerde yazıl-
mış yazılann ve söylenmiş sözlerin Türk
diline çevırileri, ya da bu çevirilen ve
sözleri kendi düşünceleri gibı yazan ve
söyleyenlenn yazmalan ve söylemele-
ri: Titanic fılmi üstüne "Türk Düşun-
cesi" içinde ya da kapsamında düşün-
mek bilimselliğini bir kez daha günde-
me getırmiştir. Sinema tarihinin en bü-
yük getırisini sağlamış olan, Amerikan
sineması kökenlı Titanic filminin baş-
langıcı ya da öndeyişi, erişilmez boyut-
lu tüm teknolojik görkemi ve çok sar-
sıcı duygusallığı içinde örnek bir Ame-
nkan filmidir. Asıl Titanic fılmi başla-
yınca, film bir "Türkfflmi''ne dönüşür.
Dünya insanlannın ve Türk insanının
hayranlıkla seyrettiği Titanic fılmi bir
"Türk fUmi" gibı sürer ve biter. Ame-
rikan sınemasınm dev boyutlan içinde
yapılmış olan Titanic filminin "ibret"
alınacak ve düşünülecek asıl özelliği
budur. İngiliz "Beyaz YüdızHatü" ge-
micilik kuruluşu, altmış bin tonalito bo-
yutunda, iki yüz yetmiş metre uzunlu-
ğunda, makineleri elli bin beygir gü-
cünde, yırmı beş mil hız yapan, lüks
donanımlı büyük bir yolcu gemısi yap-
tınr Dönemın bu en büyük yolcu ge-
misıne mitoloji kaynaklı "Tîtanic" adı
verilir. "Tîtanic'' dev gövdeli ve eşsiz
güçlü demektır. tngiliz B.Y.H. gemici-
lik şirketi; Avrupa-Amerika-Avrupa ara-
sındaki yolcu taşıma tekelini kurmak içın,
çok yolcu taşımak ve bu yolculuğu çok
az bir süreye indirmek biçimınde bir
amaç saptamıştır. Gemi ve yolcu gü-
venliği ikinci dereçe bir sorundur. Ti-
tanic gemisi 10 Nisan 1912günülngil-
tere'den Amerika'ya gitmek üzere yo-
la çıkar. Fransa ve Irlanda'dan yolcu
alır. Gemiye ikı bin ikı yüz yolcu bın-
miştır. Gemi, Kuzey Atlantık'ten geçe-
rek Amerika'ya varacaktır. Nisan ayın-
da Kuzey Kutbu'nda çözülen buzdağ-
lan büyük parçalar oluşturarak. akıntı
nedenıyle Kuzey Atlantik'e doğru gel-
meye başlar. Bu mevsimde, bu gidiş-ge-
lış yolunda (rotada). yüksek hızda gi-
den bır gemınin buzdağına çarpması
olasılığı büyüktür. 14/15 Nisan 1912
gecesi Titanic buzdağına çarpar. Kıya-
met ya da mahşerbaşlamıştır. Gemi gü-
venliğinın eksiklıği ve kurtarma san-
dallannın yetersızliğı sonucu, bin beş yüz
yolcu soğuk denızde ölür. Yedı yüz yol-
cu binbir güçlük içinde ölümden kur-
tulur. O günden bu yana Titanic gemı-
sının batması olayını dolaysız ya da do-
laylı olarak konu edınen birkaç sinema
fılmi yapılmıştır. Bu sinema filmleri sı-
radan aşk ve serüven fılmlendir. Tita-
nic gemisinın batması olayına ilişkın
en önemli fılmi Alman-Nazi Sineması
1943'te, II. Dünya Savaşı içinde "Tita-
nic" adıyla yapmıştır. Sinema tarihleri
bu fılmi Alman-Nazi Sineması dönemın-
de yapılan "tngüiz/Amerikan Karşıtı
Son Film" (Last Anti-British Amen-
can Film) niteliğınde tanımlar. Bu film
şimdi; II. Dünya Savaşı'ndan sonra olu-
şan, ACM (Allied Control Mıssıon)
Amenkan, İngiliz, Rus, Fransız birle-
şik kurulu karanyla Hamburg'da, Zonal
Film arşivinde elli üç yıldır yasakh-tu-
tuklu bir konumda bulunmaktadır. II.
Dünya Savaşı'nda kapitalizme ve komü-
nizme karşı bu savaşı yaptığını savla-
yan (iddıa eden) Nazı Almanyası, Tita-
nic adlı fılmi lngilız-Amerikan kapıta-
lizmini yermek, eleştırmek için gerçek-
leştirmiştir. Nazi Almanyası'nın yaptı-
ğı bu Titanic filminde, geminin sahibi
olan tngiliz-Amerikan kapitalistleri. ka-
pitalist bir yanşma (rekabet) \ e kâr et-
me düşüncesme uyarak. gemınin buz-
dağına çarpma olasılığının büyüklüğü-
nü bılerek, Titanic gemisinın; o mevsim-
de. o rotada. o hızda gıtmesini istemış-
lerdir. Dünya sınemasınm hem "öncü-
sü", hem "umacısı" olan Amenkan si-
neması, Titanic gemisınin batışmdan
seksen altı yü sonra, bır kez daha bu tra-
jik olayın fılmini yapmıştır.
Titanic gemısinin Lüks Sınıf-Üst Kat
(Luxury Class-Upstaırs) yolculanndan
Amerikalı zengın bir genç kız. Amen-
ka'ya vannca e\ lenmek zorunda oldu-
ğu fakat sevmediği Amenkalı zengın
genç işadamı nışanlısmdan kurtulmak
içın, gece karanlıgında denıze atlayıp in-
tıhar etmek ıster. Titanic gemisinın
Üçüncü Sınıf-Alt Kat (Thırd Class,
Dawnstairs) yolculanndan Amenkalı
genç bir erkek, genç kızın intıharetme-
sini önler. Böylece ikı genç tanışırlar ve
aralannda tutkulu bir aşk ilişkısi başlar.
Zengin iyı kız, fakir ıyi genç, zengin kö-
tü genç arasında oluşan bu coşkulu aşk
ve sınıf savaşı, yukan sınıfın \e aşağı
sınıfın düşünce. yaşam \e karşıtlık or-
tamında. devingen bırkargaşa biçemın-
de sürer. Titanic gemısi içinde taşıdığı
zengin. yoksul. yukan sınıf, aşağı sınıf.
ıyi, kötü. mutlu, mutsuz. sağlıklı. sağ-
hksız, işveren. ışçı, sermaye ve emek ın-
sanlanyla, dün> anın ya da dünya düze-
ninin sımgesıdır. Bır gece Titanic gemı-
si buzdağına çarpar. Kutsal kıtaplann
yazdıği. dünyanın sonunu belırleyecek
olan "kıyamet ya da mahşer" benzeri
bir kargaşa başlar. Yine kutsal kitapla-
hn yazdığı iyilerin ve kötülerin aynla-
cağı. dünyanın son sa\ aş alanı olan "Ar-
mageddon'da bir aşk ve ölüm savaşı olu-
şur. Bu aşamada "Amerikan sinema-
a"nın erişilmez teknolojik gücü bır kez
daha gündeme gelir. Fakat "Amerikan
sineması"nın bu olağanüstü anlatımı
içinde üstün teknoloji ve duygusallık
eşdeğer bir dengede tutulur.
Zengin ıyi kız. kesin bir ölüm tehlı-
kesıni göze alarak, sevdıği yoksul ıyi gen-
ci ölümden kurtanr. "Türksineması''nın
kök kaynaklanndan bin olan "Dede
Korkut" kıtabındaki "Deü DumruT
öyküsünde olduğu gibı. Tannnın mele-
ği can alıcı Azrail, Delı Dumrul'un ca-
nmı bağışlamak içın bir koşul oluştur-
muştur. Ille de birinın Deli Dumrul'un
yerine ölmesi gerektir. Deli Dumrul'un
eşi, sevdiği erkeğı ölümden kurtarmak
içın, ölümü göze alır. Sonra da Delı
Dumrul. eşinın canını Azraıl'ın elin-
den kurtanr. Ikisi birlikte yaşamda ka-
hrlar. Titanic filminde bu sonuç deği-
şiktir. Yoksul iyı genç erkek, zengin iyı
kızın canını kurtarmak için, sevdıği kı-
zın denızde üstünde zorlukla durduğu
tahta parçası üstüne çıkmaz. Soğuk ve
karanlık deniz içinde ölür. Birbirinı se-
ven bu kız ve bu erkek, karşılıklı ola-
rak aşklannı canlanyla ödemişlerdir.
Titanic filminin erişilmez başansının
kökünde "Amerikan sinemasTmn yad-
sınmaz teknolojik üstünlüğünden daha
çok "Amerikan Sineması~nın ruhsallı-
ğı ve bu yüce davranış vardır. Bu aşa-
mada. uzak ya da yakın bir benzetme
içinde. büyük Türk şaıri Fuzuli'nin
(1495-1556) "Leyla ile Mecnun"unun
bir dizesini anımsamak doğru olacak-
tır. Fuzuli "Leyla ile Mecnun"da şöyle
der. "Aşk derdinin dermanı yoktur, bu
derdin dermanı aşk için can vermek-
tir." Üstünde hıçbır araştırma yapılma-
dan, üstünde hiçbir bilimsel bılgi üre-
tılmeden, durmadan kötülenen ve aşa-
ğılanan "Türk sineması". yıllardan be-
n Titanic filmindeki bu konuyu ve ben-
zeri konulan sinema fılmi olarak yap-
mıştır. Zengin iyi genç kız, yoksul iyi
genç adam, zengin kötü genç erkek, aşk
içın yapılan karşılıklı can ödeşmelen
"Türk sinemasrnın baş konulanndan
biridir. "Türk sineması"ndaki zengin-
yoksul aynmı ve karşıtlığı, ryılik-kötü-
lük aynmı ve karşıtlığı, erdem ve erdem-
sızliİc aynmı ve karşıtlığı, doğruluk ve
eğrilik aynmı ve karşıtlığı üstüne us
(akıl) yürütmek, yöntembilimsel dü-
şünce dızgesı kapsamında düşünceler
oluşturmak gerektir. "Türk sinema-
sTnda köy. kasaba. şehir ortamında aşk
olgusu araştınlmış, irdelenmiş ve bu
konuda bilimsel bilgıler üretilerek, bir
kitap yazılmış mıdır? "Tiirk sinema-
sı"*ndaki aşk olgusunun kökleri "Türk
kültürii",''Türktarihi'' içinde araştınl-
mış. irdelenmiş mıdır? "Türk sinema-
sı'' kapsamında üstünde düşünülecek, bi-
limsel bilgiler oluşturulacak, kitaplar
yazılacak yüzlerce: siyasal, ekonomik,
toplumsal, düşünsel, kültürel, yazınsal
(edebı), sanatsal, ruhsal, cınsel, dinsel,
etık. estetik konu vardır. "Türk sine-
ması" kapsamındakı konulann bir bö-
lümünü oluşturan bu düşünsel ve kuram-
sal olgular, bu konulann üstünde bilim-
sel bilgıler üretecek "sinemabilimciie-
ri" beklemektedir.
Ötekı uluslann sinemalan üstünde dü-
şünmek ve yazmak kolaydır. Çünkü ya-
bancı ülkelerde bu sinemalar üstüne ya-
zılmış düşün yazılannı yayımlayan bir-
çok gazete, dergı. kitap vardır. Bu ba-
sın yayın Türkıye'ye gelmekte, yaban-
cı dil bilenlerce okunmakta ve Türk di-
lıneçevinlen yapılmaktadır. Asıl yapı-
lacak araştırma. düşünme. bilme, bi-
limsel bilgiler oluşturma "Türksinema-
a" üstüne olmalıdır. Yabancı ülkelerde
yazılan film eleştınlenne benzetılerek
bu eleştinlere özenılerek ve bu eleştiri-
lerden esinlenerek tek bir Türk filmi
üstüne yazılan eleştıriler "Türk sine-
ması'' üstünde düşünmek ve bilimsel bil-
giler oluşturmak değildir.
Titanic filmi Türk sinemacılanna ve
sinemabilimcilerine çok düşünceler v e
çok bilgıler öğretecektir.
Doğanın Maliyeti ve Kamu Yaran
Prof. Dr. LÇKUN GERAY/,/ Cm
• • Ikemizde, bugüne kadar, temelde bır-
U
bıriyle yakından ihşkılı olan iki kav-
ramın sömürüsüyapılagelmiştir. Bun-
lar, "kamu yaran" ve "çevreetidde-
ğerlendirmesi". kısacası ÇED kav-
ramlandır. Kamu yarannın varlığının
belırlenmesi ve çev reci etkilerin değerlenmesi tam
bır şarlatanlığa dönüşmüş durumdadır. Bu konu-
larda günümüzün yetersiz koşullannda bıle ulaşı-
labılecek nesnellık düzeyi gözardı edılmektedir.
Aslında bu cıddiyetsizlik toplumun bir kesıminın
çıkarına sonuç vermekte ve o nedenle de sürmesi
istenmektedır. Bu kesım aynı zamanda devlete ve
yerel otontev e y akın, çevreci bir görüntü v erme pe-
Orman Fakültesi
şınde olan, hatta kendisını halktan yana ve sosyal
demokrat göstermeye meraklı... vb. kişilerden oluş-
maktadır Ancak bu cıddiyetsizlik toplumun çok bü-
yük bir bölümünün ekonomik, bedensel. ruhsal
açıdan zaranna sonuç vermekte, kısacası büyük ço-
ğunluğun yaşam niteliklenne, gelecek kuşaklan
da kapsayacak bıçımde kastedılmektedır. Bu arsız
gıdişm durdurulmasının yollanndan bıri, sözü edı-
len kavramlann tartışılması, bunlarla ilgili doğru-
lann tutundurulması ve kurumsallaştınlmasıdır.Çev-
re etkı değerlendirmesi ve kamu yaran ile yakın-
dan ilgılı olan bir başka ve yenı kavram ise "çev-
resel muhasebe" ya da "yeşl muhasebe" kavramı-
dır. Henuz^âpsamı ve yöntemlen ileri ülkelerdç,,
de oturmamış olmakla birlikte 1992 Bırleşmış Mil-
letler Rıo Çevre ve Kalkınma Konferansı Gündem
21 belgesınde de yeşıl muhasebeye geçılmesı ka-
rarlaştırılmıştır. Bu belgenin altında ülkemizin de
imzası bulunmaktadır.
Yesü muhasebe. kısaca çevresel kaynakların sı-
nıflandırılması. envanterının tutulması, envante-
rindekı değışimlerin ızlenmesı, bu kaynaklardaki
değışımlenn ve değerlerin devlet muhasebesıyle bü-
tünleştırilmesi, milli gelır hesaplannın böylece dü-
zeltılmesı. gerçek refah değişiminin ve kalkınma
hızının ortaya konulması yönündekı düzenlemeler
olarak özetlehcbılır. Buradakı temel anlayış. çev-
renin bir malı>etinin bulunduğu, çevresel kaynak-
lara ilişkın fayda ve zararlann yaşam nıteliklerin-
<Je belırleyici rol oynadığı ve gelişmenın ancak
çevresel kaynaklarla bütünleşık olarak saptanabı-
leceğı bıçıminde açıklanabılir. Yeşıl muhasebe dü-
zenının kurulabılmesı içın, en başta sözü edilen ya-
rar akımlannın fıziksel v e parasal sonuçlannm be-
lirlenmesinin, bu doğrultuda yöntem ve normlann
ortaya konulmasının gerektiği açıktır. Ancak tüm
bu gereklerin genişleyen ve gelişen bir çerçevede.
yani bilgi binkimi oluştukça gerçekleşebileceği de
ortaya çıkmaktadır. Üzerinde kapsam ve yöntem
olarak anlaşma sağlanmış bır yapıya henüz kavuş-
turulamamış olması bu konunun yeniliğini göster-
mektedir. Ne var ki doğal kaynaklann çıkar çevre-
lennce yağmalandığı ortamlarda. örneğın ülke-
mizde. bu konunun ivedi olarak ele alınıp tartışıl-
ması zorunlu hale gelmektedir. Yer nedeniyle sö-
zü, gelecek yazıda sürdürmek üzere kesiyorranr'
PENCERE
Modern Sanat...
AndrĞ Malraux:
"- Modern sanat" diyor
"sanat fikri ile güzellik fikri-
nin birbirinden aynldığı gün
doğdu."
Nedemek bu?..
Türkiye'de yazıya bir ya-
barcı yazann sözüyle gir-
mek, hem kolaylık sayılır
hem fiyakalıdır. Öyleyse Mal-
raux'nun düşüncesini biraz
açmak tçin Michei Ragon'u
da eklemekte yarar var:
"- Modern sanat doğdu-
ğuzaman, güzellik kavramı
Grek olmaktan kurtulduğu
zaman, çirkinlikyaratlıştabir
kusur (ya da hata) sayılmak-
tan çıktığı zaman, büyük
sanatlar ile karikatür buluş-
tular."
Pekı, karikatür neymiş?..
Modern sanatmış.
•
'Modern' ne anlama ge-
liyor?.. Geniş kapsamlı bir
kavramdır bu sözcük; 'mo-
dernızasyon' 19'uncu yüz-
yıl Avrupası'ndaki köklü de-
ğişimi vurguluyor; insanlık-
ta "Aydınlanma Felsefe-
si'ne koşut dönüşümün gü-
zel sanatlara yansıması ye-
ni bir estetik yaratıyor; de-
yiş yerindeyse, çırkinliğin
estetiği, güzelin ta kendisi
sayılıyor; artık karikatür yüz-
yılı başlamıştır.
Gazete, dergi, siyasal par-
ti, insan haklan, laiklik, sa-
nayileşme, demokrasi ve
karikatür 'modern yaşam'da
kördüğüm oluyorlar; birbi-
rinden ayrılması çok güç,
belki de olanaksız bir yapı
ortaya çıkıyor. Karikatürün
'Aydınlanma Çağı 'nda ev-
lerimize gırmesi bir rastlan-
tıdeğil...
'Grek estetiği' artık tari-
he gömülüyor; Apollon'un
ya da Afrodit'in orantıları
yerine sanat gündemine gi-
ren yeni insanın ölçülerine
Lunapark aynalarında bıle
rastlanamaz.
•
Cevdet Sunay 1966'dan
1973'e dek Çankaya'da
oturdu; şişmandı, gözlük-
lüydü, tutucuydu; halk Su-
nay igin fıkralar uydururdu;
\sfâ!bi:Çivitbaş\;''; '
Turhan Selçuk o dönem-
de bir karikatür yapmıştı,
şişman ve gözlüklü bir kişi
donla basküle çıkmış, tar-
tılıyor, gösterge sıfırda du-
ruyor. Savcıhk Türk Ceza
Kanunu 158'inci maddesı-
ne göre "Cumhurbaşka-
nı'na hakareften soruştur-
ma açıyor.
Turfian savcılığa çağrılı-
yor. Savcı Bey ciddi görü-
nüşlü bir kişidir, kaşlannı ça-
tıp soruyor:
- Turhan Bey, bu karika-
türde Sayın Cumhurbaş-
kanı'nı çizmişsiniz...
- Hayır, ben şişman ve
gözlüklü birini çizdim, bu
cumhurbaşkanı değil...
Savcı muzıp; olanca cid-
diyetiyle bastırıyor:
- Arna, bu şişman ve göz-
lüklü adam basküle çıkmış
ve gösterge sıfırda değil
mi?..
- Evet...
- öyleyse bu adam Sayın
Cumhurbaşkanımızdır...
Savcı mizahçı oldu mu, bir
toplumda demokrasi olma-
sa bile yaşamın tadı olur.
•
Karikatürcüler Derneği
Başkanı Metin Pekertele-
fon edip haber verdi.
AKM'de "Karikatür 98"
adında bir sergi açılıyor ve
"2Tincı Yüzyılın Eşiğinde
Karikatür ve Mizahın Koor-
dinatları" konulu bir sem-
pozyum düzenleniyor. Bu
gibi toplantılar keyifli olur,
çünkü karikatür zekâsının
şimşeginde aydınlanmış in-
sanları bir araya getirir.
Geri zekâhhğın saltanat
sürdüğü bu ülkede iyi ki ka-
rikatür var, mizah var, yergı
var, nükte var!..
Bu yazıyı mizahla nokta-
layalım:
Kadın, dişçisine âşık ol-
muş; yatmışlar; işin sonun-
da adam şişinerek sormuş:
- Nasıldı?..
Kadın:
- An, demış, çok iyi bir
dişçisiniz, hiçbir şey his-
setmedim.
'Azlssip
Yenilenen İstikbal Koleksiyonu'nda,
şimdi Yaylı Yataklar, benzersiz
kampanya avantajlarıyla.
J
İşte müthiş kampanya hediyeleri !
En yakın İstikbal Satış Noktası'na
bugün uğrayın, bu esnek
koşullardan mutlaka yararlanın.
Bg kampanyada, istikbal Yatak, Ev Tekstil, Panel Mobilya ve Baby
ColiecHon ürünleri peşin fiyatına 1 +3 taksitie, Kanepe, Oturma Gruplan,
Koltuk Takımları ve Studio GJIecfion ürünleri ise peşin fiyatına 1 +5 faksitle
satışa sunulmaktadır.
* Yatak ve Ev Tekstil gruplarında belirlî ürün ve modeller için, özel
kamp>anya hediyeleri (Stretcfı Çarsaf, Alez Yatak Koruyucu, Yastık ve
Kırlentler) verilmektedir. Ayrıntılı bilgi IsHkbal Satış Noktaları'ndan alınabiHr. istikbal
0800361 535» ıı ı LITT- .ihir -rnıı ı I r m i . . ı ı»ı ,ı ı r~ı M i l " f ı i n ı • "yenfleyin, yenilenin''
_ J