14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 1998 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Titanic Filmi Üstûne METİNERKSAN T itanic" kasırga- sı dünyayı ve Türkiye'yi sar- dı. Titanic fılmi üstüne yabancı dillerde yazıl- mış yazılann ve söylenmiş sözlerin Türk diline çevırileri, ya da bu çevirilen ve sözleri kendi düşünceleri gibı yazan ve söyleyenlenn yazmalan ve söylemele- ri: Titanic fılmi üstüne "Türk Düşun- cesi" içinde ya da kapsamında düşün- mek bilimselliğini bir kez daha günde- me getırmiştir. Sinema tarihinin en bü- yük getırisini sağlamış olan, Amerikan sineması kökenlı Titanic filminin baş- langıcı ya da öndeyişi, erişilmez boyut- lu tüm teknolojik görkemi ve çok sar- sıcı duygusallığı içinde örnek bir Ame- nkan filmidir. Asıl Titanic fılmi başla- yınca, film bir "Türkfflmi''ne dönüşür. Dünya insanlannın ve Türk insanının hayranlıkla seyrettiği Titanic fılmi bir "Türk fUmi" gibı sürer ve biter. Ame- rikan sınemasınm dev boyutlan içinde yapılmış olan Titanic filminin "ibret" alınacak ve düşünülecek asıl özelliği budur. İngiliz "Beyaz YüdızHatü" ge- micilik kuruluşu, altmış bin tonalito bo- yutunda, iki yüz yetmiş metre uzunlu- ğunda, makineleri elli bin beygir gü- cünde, yırmı beş mil hız yapan, lüks donanımlı büyük bir yolcu gemısi yap- tınr Dönemın bu en büyük yolcu ge- misıne mitoloji kaynaklı "Tîtanic" adı verilir. "Tîtanic'' dev gövdeli ve eşsiz güçlü demektır. tngiliz B.Y.H. gemici- lik şirketi; Avrupa-Amerika-Avrupa ara- sındaki yolcu taşıma tekelini kurmak içın, çok yolcu taşımak ve bu yolculuğu çok az bir süreye indirmek biçimınde bir amaç saptamıştır. Gemi ve yolcu gü- venliği ikinci dereçe bir sorundur. Ti- tanic gemisi 10 Nisan 1912günülngil- tere'den Amerika'ya gitmek üzere yo- la çıkar. Fransa ve Irlanda'dan yolcu alır. Gemiye ikı bin ikı yüz yolcu bın- miştır. Gemi, Kuzey Atlantık'ten geçe- rek Amerika'ya varacaktır. Nisan ayın- da Kuzey Kutbu'nda çözülen buzdağ- lan büyük parçalar oluşturarak. akıntı nedenıyle Kuzey Atlantik'e doğru gel- meye başlar. Bu mevsimde, bu gidiş-ge- lış yolunda (rotada). yüksek hızda gi- den bır gemınin buzdağına çarpması olasılığı büyüktür. 14/15 Nisan 1912 gecesi Titanic buzdağına çarpar. Kıya- met ya da mahşerbaşlamıştır. Gemi gü- venliğinın eksiklıği ve kurtarma san- dallannın yetersızliğı sonucu, bin beş yüz yolcu soğuk denızde ölür. Yedı yüz yol- cu binbir güçlük içinde ölümden kur- tulur. O günden bu yana Titanic gemı- sının batması olayını dolaysız ya da do- laylı olarak konu edınen birkaç sinema fılmi yapılmıştır. Bu sinema filmleri sı- radan aşk ve serüven fılmlendir. Tita- nic gemisinın batması olayına ilişkın en önemli fılmi Alman-Nazi Sineması 1943'te, II. Dünya Savaşı içinde "Tita- nic" adıyla yapmıştır. Sinema tarihleri bu fılmi Alman-Nazi Sineması dönemın- de yapılan "tngüiz/Amerikan Karşıtı Son Film" (Last Anti-British Amen- can Film) niteliğınde tanımlar. Bu film şimdi; II. Dünya Savaşı'ndan sonra olu- şan, ACM (Allied Control Mıssıon) Amenkan, İngiliz, Rus, Fransız birle- şik kurulu karanyla Hamburg'da, Zonal Film arşivinde elli üç yıldır yasakh-tu- tuklu bir konumda bulunmaktadır. II. Dünya Savaşı'nda kapitalizme ve komü- nizme karşı bu savaşı yaptığını savla- yan (iddıa eden) Nazı Almanyası, Tita- nic adlı fılmi lngilız-Amerikan kapıta- lizmini yermek, eleştırmek için gerçek- leştirmiştir. Nazi Almanyası'nın yaptı- ğı bu Titanic filminde, geminin sahibi olan tngiliz-Amerikan kapitalistleri. ka- pitalist bir yanşma (rekabet) \ e kâr et- me düşüncesme uyarak. gemınin buz- dağına çarpma olasılığının büyüklüğü- nü bılerek, Titanic gemisinın; o mevsim- de. o rotada. o hızda gıtmesini istemış- lerdir. Dünya sınemasınm hem "öncü- sü", hem "umacısı" olan Amenkan si- neması, Titanic gemisınin batışmdan seksen altı yü sonra, bır kez daha bu tra- jik olayın fılmini yapmıştır. Titanic gemısinin Lüks Sınıf-Üst Kat (Luxury Class-Upstaırs) yolculanndan Amerikalı zengın bir genç kız. Amen- ka'ya vannca e\ lenmek zorunda oldu- ğu fakat sevmediği Amenkalı zengın genç işadamı nışanlısmdan kurtulmak içın, gece karanlıgında denıze atlayıp in- tıhar etmek ıster. Titanic gemisinın Üçüncü Sınıf-Alt Kat (Thırd Class, Dawnstairs) yolculanndan Amenkalı genç bir erkek, genç kızın intıharetme- sini önler. Böylece ikı genç tanışırlar ve aralannda tutkulu bir aşk ilişkısi başlar. Zengin iyı kız, fakir ıyi genç, zengin kö- tü genç arasında oluşan bu coşkulu aşk ve sınıf savaşı, yukan sınıfın \e aşağı sınıfın düşünce. yaşam \e karşıtlık or- tamında. devingen bırkargaşa biçemın- de sürer. Titanic gemısi içinde taşıdığı zengin. yoksul. yukan sınıf, aşağı sınıf. ıyi, kötü. mutlu, mutsuz. sağlıklı. sağ- hksız, işveren. ışçı, sermaye ve emek ın- sanlanyla, dün> anın ya da dünya düze- ninin sımgesıdır. Bır gece Titanic gemı- si buzdağına çarpar. Kutsal kıtaplann yazdıği. dünyanın sonunu belırleyecek olan "kıyamet ya da mahşer" benzeri bir kargaşa başlar. Yine kutsal kitapla- hn yazdığı iyilerin ve kötülerin aynla- cağı. dünyanın son sa\ aş alanı olan "Ar- mageddon'da bir aşk ve ölüm savaşı olu- şur. Bu aşamada "Amerikan sinema- a"nın erişilmez teknolojik gücü bır kez daha gündeme gelir. Fakat "Amerikan sineması"nın bu olağanüstü anlatımı içinde üstün teknoloji ve duygusallık eşdeğer bir dengede tutulur. Zengin ıyi kız. kesin bir ölüm tehlı- kesıni göze alarak, sevdıği yoksul ıyi gen- ci ölümden kurtanr. "Türksineması''nın kök kaynaklanndan bin olan "Dede Korkut" kıtabındaki "Deü DumruT öyküsünde olduğu gibı. Tannnın mele- ği can alıcı Azrail, Delı Dumrul'un ca- nmı bağışlamak içın bir koşul oluştur- muştur. Ille de birinın Deli Dumrul'un yerine ölmesi gerektir. Deli Dumrul'un eşi, sevdiği erkeğı ölümden kurtarmak içın, ölümü göze alır. Sonra da Delı Dumrul. eşinın canını Azraıl'ın elin- den kurtanr. Ikisi birlikte yaşamda ka- hrlar. Titanic filminde bu sonuç deği- şiktir. Yoksul iyı genç erkek, zengin iyı kızın canını kurtarmak için, sevdıği kı- zın denızde üstünde zorlukla durduğu tahta parçası üstüne çıkmaz. Soğuk ve karanlık deniz içinde ölür. Birbirinı se- ven bu kız ve bu erkek, karşılıklı ola- rak aşklannı canlanyla ödemişlerdir. Titanic filminin erişilmez başansının kökünde "Amerikan sinemasTmn yad- sınmaz teknolojik üstünlüğünden daha çok "Amerikan Sineması~nın ruhsallı- ğı ve bu yüce davranış vardır. Bu aşa- mada. uzak ya da yakın bir benzetme içinde. büyük Türk şaıri Fuzuli'nin (1495-1556) "Leyla ile Mecnun"unun bir dizesini anımsamak doğru olacak- tır. Fuzuli "Leyla ile Mecnun"da şöyle der. "Aşk derdinin dermanı yoktur, bu derdin dermanı aşk için can vermek- tir." Üstünde hıçbır araştırma yapılma- dan, üstünde hiçbir bilimsel bılgi üre- tılmeden, durmadan kötülenen ve aşa- ğılanan "Türk sineması". yıllardan be- n Titanic filmindeki bu konuyu ve ben- zeri konulan sinema fılmi olarak yap- mıştır. Zengin iyi genç kız, yoksul iyi genç adam, zengin kötü genç erkek, aşk içın yapılan karşılıklı can ödeşmelen "Türk sinemasrnın baş konulanndan biridir. "Türk sineması"ndaki zengin- yoksul aynmı ve karşıtlığı, ryılik-kötü- lük aynmı ve karşıtlığı, erdem ve erdem- sızliİc aynmı ve karşıtlığı, doğruluk ve eğrilik aynmı ve karşıtlığı üstüne us (akıl) yürütmek, yöntembilimsel dü- şünce dızgesı kapsamında düşünceler oluşturmak gerektir. "Türk sinema- sTnda köy. kasaba. şehir ortamında aşk olgusu araştınlmış, irdelenmiş ve bu konuda bilimsel bilgıler üretilerek, bir kitap yazılmış mıdır? "Tiirk sinema- sı"*ndaki aşk olgusunun kökleri "Türk kültürii",''Türktarihi'' içinde araştınl- mış. irdelenmiş mıdır? "Türk sinema- sı'' kapsamında üstünde düşünülecek, bi- limsel bilgiler oluşturulacak, kitaplar yazılacak yüzlerce: siyasal, ekonomik, toplumsal, düşünsel, kültürel, yazınsal (edebı), sanatsal, ruhsal, cınsel, dinsel, etık. estetik konu vardır. "Türk sine- ması" kapsamındakı konulann bir bö- lümünü oluşturan bu düşünsel ve kuram- sal olgular, bu konulann üstünde bilim- sel bilgıler üretecek "sinemabilimciie- ri" beklemektedir. Ötekı uluslann sinemalan üstünde dü- şünmek ve yazmak kolaydır. Çünkü ya- bancı ülkelerde bu sinemalar üstüne ya- zılmış düşün yazılannı yayımlayan bir- çok gazete, dergı. kitap vardır. Bu ba- sın yayın Türkıye'ye gelmekte, yaban- cı dil bilenlerce okunmakta ve Türk di- lıneçevinlen yapılmaktadır. Asıl yapı- lacak araştırma. düşünme. bilme, bi- limsel bilgiler oluşturma "Türksinema- a" üstüne olmalıdır. Yabancı ülkelerde yazılan film eleştınlenne benzetılerek bu eleştinlere özenılerek ve bu eleştiri- lerden esinlenerek tek bir Türk filmi üstüne yazılan eleştıriler "Türk sine- ması'' üstünde düşünmek ve bilimsel bil- giler oluşturmak değildir. Titanic filmi Türk sinemacılanna ve sinemabilimcilerine çok düşünceler v e çok bilgıler öğretecektir. Doğanın Maliyeti ve Kamu Yaran Prof. Dr. LÇKUN GERAY/,/ Cm • • Ikemizde, bugüne kadar, temelde bır- U bıriyle yakından ihşkılı olan iki kav- ramın sömürüsüyapılagelmiştir. Bun- lar, "kamu yaran" ve "çevreetidde- ğerlendirmesi". kısacası ÇED kav- ramlandır. Kamu yarannın varlığının belırlenmesi ve çev reci etkilerin değerlenmesi tam bır şarlatanlığa dönüşmüş durumdadır. Bu konu- larda günümüzün yetersiz koşullannda bıle ulaşı- labılecek nesnellık düzeyi gözardı edılmektedir. Aslında bu cıddiyetsizlik toplumun bir kesıminın çıkarına sonuç vermekte ve o nedenle de sürmesi istenmektedır. Bu kesım aynı zamanda devlete ve yerel otontev e y akın, çevreci bir görüntü v erme pe- Orman Fakültesi şınde olan, hatta kendisını halktan yana ve sosyal demokrat göstermeye meraklı... vb. kişilerden oluş- maktadır Ancak bu cıddiyetsizlik toplumun çok bü- yük bir bölümünün ekonomik, bedensel. ruhsal açıdan zaranna sonuç vermekte, kısacası büyük ço- ğunluğun yaşam niteliklenne, gelecek kuşaklan da kapsayacak bıçımde kastedılmektedır. Bu arsız gıdişm durdurulmasının yollanndan bıri, sözü edı- len kavramlann tartışılması, bunlarla ilgili doğru- lann tutundurulması ve kurumsallaştınlmasıdır.Çev- re etkı değerlendirmesi ve kamu yaran ile yakın- dan ilgılı olan bir başka ve yenı kavram ise "çev- resel muhasebe" ya da "yeşl muhasebe" kavramı- dır. Henuz^âpsamı ve yöntemlen ileri ülkelerdç,, de oturmamış olmakla birlikte 1992 Bırleşmış Mil- letler Rıo Çevre ve Kalkınma Konferansı Gündem 21 belgesınde de yeşıl muhasebeye geçılmesı ka- rarlaştırılmıştır. Bu belgenin altında ülkemizin de imzası bulunmaktadır. Yesü muhasebe. kısaca çevresel kaynakların sı- nıflandırılması. envanterının tutulması, envante- rindekı değışimlerin ızlenmesı, bu kaynaklardaki değışımlenn ve değerlerin devlet muhasebesıyle bü- tünleştırilmesi, milli gelır hesaplannın böylece dü- zeltılmesı. gerçek refah değişiminin ve kalkınma hızının ortaya konulması yönündekı düzenlemeler olarak özetlehcbılır. Buradakı temel anlayış. çev- renin bir malı>etinin bulunduğu, çevresel kaynak- lara ilişkın fayda ve zararlann yaşam nıteliklerin- <Je belırleyici rol oynadığı ve gelişmenın ancak çevresel kaynaklarla bütünleşık olarak saptanabı- leceğı bıçıminde açıklanabılir. Yeşıl muhasebe dü- zenının kurulabılmesı içın, en başta sözü edilen ya- rar akımlannın fıziksel v e parasal sonuçlannm be- lirlenmesinin, bu doğrultuda yöntem ve normlann ortaya konulmasının gerektiği açıktır. Ancak tüm bu gereklerin genişleyen ve gelişen bir çerçevede. yani bilgi binkimi oluştukça gerçekleşebileceği de ortaya çıkmaktadır. Üzerinde kapsam ve yöntem olarak anlaşma sağlanmış bır yapıya henüz kavuş- turulamamış olması bu konunun yeniliğini göster- mektedir. Ne var ki doğal kaynaklann çıkar çevre- lennce yağmalandığı ortamlarda. örneğın ülke- mizde. bu konunun ivedi olarak ele alınıp tartışıl- ması zorunlu hale gelmektedir. Yer nedeniyle sö- zü, gelecek yazıda sürdürmek üzere kesiyorranr' PENCERE Modern Sanat... AndrĞ Malraux: "- Modern sanat" diyor "sanat fikri ile güzellik fikri- nin birbirinden aynldığı gün doğdu." Nedemek bu?.. Türkiye'de yazıya bir ya- barcı yazann sözüyle gir- mek, hem kolaylık sayılır hem fiyakalıdır. Öyleyse Mal- raux'nun düşüncesini biraz açmak tçin Michei Ragon'u da eklemekte yarar var: "- Modern sanat doğdu- ğuzaman, güzellik kavramı Grek olmaktan kurtulduğu zaman, çirkinlikyaratlıştabir kusur (ya da hata) sayılmak- tan çıktığı zaman, büyük sanatlar ile karikatür buluş- tular." Pekı, karikatür neymiş?.. Modern sanatmış. • 'Modern' ne anlama ge- liyor?.. Geniş kapsamlı bir kavramdır bu sözcük; 'mo- dernızasyon' 19'uncu yüz- yıl Avrupası'ndaki köklü de- ğişimi vurguluyor; insanlık- ta "Aydınlanma Felsefe- si'ne koşut dönüşümün gü- zel sanatlara yansıması ye- ni bir estetik yaratıyor; de- yiş yerindeyse, çırkinliğin estetiği, güzelin ta kendisi sayılıyor; artık karikatür yüz- yılı başlamıştır. Gazete, dergi, siyasal par- ti, insan haklan, laiklik, sa- nayileşme, demokrasi ve karikatür 'modern yaşam'da kördüğüm oluyorlar; birbi- rinden ayrılması çok güç, belki de olanaksız bir yapı ortaya çıkıyor. Karikatürün 'Aydınlanma Çağı 'nda ev- lerimize gırmesi bir rastlan- tıdeğil... 'Grek estetiği' artık tari- he gömülüyor; Apollon'un ya da Afrodit'in orantıları yerine sanat gündemine gi- ren yeni insanın ölçülerine Lunapark aynalarında bıle rastlanamaz. • Cevdet Sunay 1966'dan 1973'e dek Çankaya'da oturdu; şişmandı, gözlük- lüydü, tutucuydu; halk Su- nay igin fıkralar uydururdu; \sfâ!bi:Çivitbaş\;''; ' Turhan Selçuk o dönem- de bir karikatür yapmıştı, şişman ve gözlüklü bir kişi donla basküle çıkmış, tar- tılıyor, gösterge sıfırda du- ruyor. Savcıhk Türk Ceza Kanunu 158'inci maddesı- ne göre "Cumhurbaşka- nı'na hakareften soruştur- ma açıyor. Turfian savcılığa çağrılı- yor. Savcı Bey ciddi görü- nüşlü bir kişidir, kaşlannı ça- tıp soruyor: - Turhan Bey, bu karika- türde Sayın Cumhurbaş- kanı'nı çizmişsiniz... - Hayır, ben şişman ve gözlüklü birini çizdim, bu cumhurbaşkanı değil... Savcı muzıp; olanca cid- diyetiyle bastırıyor: - Arna, bu şişman ve göz- lüklü adam basküle çıkmış ve gösterge sıfırda değil mi?.. - Evet... - öyleyse bu adam Sayın Cumhurbaşkanımızdır... Savcı mizahçı oldu mu, bir toplumda demokrasi olma- sa bile yaşamın tadı olur. • Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Pekertele- fon edip haber verdi. AKM'de "Karikatür 98" adında bir sergi açılıyor ve "2Tincı Yüzyılın Eşiğinde Karikatür ve Mizahın Koor- dinatları" konulu bir sem- pozyum düzenleniyor. Bu gibi toplantılar keyifli olur, çünkü karikatür zekâsının şimşeginde aydınlanmış in- sanları bir araya getirir. Geri zekâhhğın saltanat sürdüğü bu ülkede iyi ki ka- rikatür var, mizah var, yergı var, nükte var!.. Bu yazıyı mizahla nokta- layalım: Kadın, dişçisine âşık ol- muş; yatmışlar; işin sonun- da adam şişinerek sormuş: - Nasıldı?.. Kadın: - An, demış, çok iyi bir dişçisiniz, hiçbir şey his- setmedim. 'Azlssip Yenilenen İstikbal Koleksiyonu'nda, şimdi Yaylı Yataklar, benzersiz kampanya avantajlarıyla. J İşte müthiş kampanya hediyeleri ! En yakın İstikbal Satış Noktası'na bugün uğrayın, bu esnek koşullardan mutlaka yararlanın. Bg kampanyada, istikbal Yatak, Ev Tekstil, Panel Mobilya ve Baby ColiecHon ürünleri peşin fiyatına 1 +3 taksitie, Kanepe, Oturma Gruplan, Koltuk Takımları ve Studio GJIecfion ürünleri ise peşin fiyatına 1 +5 faksitle satışa sunulmaktadır. * Yatak ve Ev Tekstil gruplarında belirlî ürün ve modeller için, özel kamp>anya hediyeleri (Stretcfı Çarsaf, Alez Yatak Koruyucu, Yastık ve Kırlentler) verilmektedir. Ayrıntılı bilgi IsHkbal Satış Noktaları'ndan alınabiHr. istikbal 0800361 535» ıı ı LITT- .ihir -rnıı ı I r m i . . ı ı»ı ,ı ı r~ı M i l " f ı i n ı • "yenfleyin, yenilenin'' _ J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle